|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HakikaT,Açılış Tarihi: 18 Nisan 2011 (23:55), Konuya Son Cevap : 25 Mart 2017 (09:01). Konuya 16 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Nisan 2011, 23:55 | Mesaj No:1 | ||
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | el-lu'luu ve'l-mercan (Medineweb) el-lu'luu ve'l-mercan (Medineweb) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 İÇECEKLER Ali b. Ebu Talip (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bulunduğum Bedr gazası günü yaşlı bir deveyi ganimet olarak aldım. Hz. Peygamber bana bir yaşlı deve daha vermişti. Bir gün bu develerimi Ensar'dan bir kimsenin kapısı önünde çöktürdüm. Bunlara boya otu yükleyip satmak ve parasıyla Fatıma'nın düğün yemeğine yardım etmek istiyordum. Kaynuka kabilesinden bu işe vâkıf bir kuyumcu da benimle beraberdi. Bu sırada Hamza b. Abdu'l-Muttalip bu Ensari'nin evinde içki içiyor ve beraberinde de şarkıcı bir kadın şarkılar söylüyordu. Bu şarkıcı kadın: Ey Hamza! Semiz develere bak! deyince hemen Hamza kılıcı ile bu iki hayvana doğru sıçrayarak bunları boğazladı. Hörgüçlerini kopardı, böğürlerini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı. Ben İbn Şihab'a Hörgüçten de mi? diye sordum. "İkisinin de hörgüçlerini aldı," dedi. İbn Şihab Ali'nin devamla: Beni çileden çıkaran bir manzara görmüştüm. Peygamberimizin yanına geldim. Yanında Zeyd. b. Harise vardı. Ona olanı anlattım. O Zeyd ile beraber dışarı çıktı, ben de ardından gittim. Hamza'nın yanına giderek ona kızdığını belli etti. Hamza başını kaldırdı ve: "Siz benim babalarımın kölelerinden başka nesiniz ki?" dediğini bildirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz de gerisin geri çıktı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3660 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: İçkinin haram kılındığı gün ben, Ebu Talha'nın evinde bir içki meclisinde sakilik yapıyordum. Onların o günkü içkileri hurma koruğu ve hurma şarabıydı. Derken birisi seslenmeye başladı. Ebu Talha: "Çık bak!" dedi. Ben de çıktım. Bir münadi "Haberiniz olsun ki şarap haram kılınmıştır" diye duyuruyordu. Hemen Medine sokaklarında su gibi şarap aktı. Ebu Talha da bana: "Çık şarapları dök" dedi. Ben de onları döktüm. Bu sırada halk arasında bazı kimseler: (Uhud günü) Falancalar karınlarında şarap olduğu halde öldürüldüler bunlar ne olacak? dediler. Ravi: "Bu son söz, Enes'in hadisinden midir? bilmiyorum" demiştir. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayetleri indirdi: İman edip de iyi amellerde bulunan kimselere, sakındıkları ve imanlarında sebat ile iyi işlere devam ettikleri takdirde (haram kılınmazdan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3662 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) kuru üzümle hurmayı ve hurma koruğuyle hurmayı karıştırmayı yasaklamıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3674 Ebu Katâde'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Alacalanmış hurma koruğu ile taze hurmayı birleştirerek şıra yapmayınız. Kuru üzümle hurmayı birleştirerek de şıra yapmayınız. Fakat bunlardan her birini ayrı şıra yapabilirsiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3681 Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) Dubba'da ve müzeffette şıra tutulmasını yasaklamıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3693 Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Esved şöyle anlatır: Hz. Aişe'ye; Ey Müminlerin annesi! Bana Hz. Peygamber'in, içinde şıra tutulmasını nehyettiği şeyleri bildiriver dedim. Hz. Aişe: "Biz ev halkının dubba'da ve müzeffette şıra kurmamızı yasakladı" dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3694 İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cübeyr şöyle anlatır: Ben İbn Ömer ve İbn Abbas Resulüllah'ın (a.s.) dubba'yı, hantemi, müzeffeti ve nakiri yasakladığını duyduklarına şahitlik ediyorum. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3705 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Resulüllah (a.s.) bazı kaplara şıra ve şerbet konulup içilmesini yasakladığı zaman sahabeler: "Herkesin tulum, kırba gibi deri kabı yok ki" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara; çömlek, testi, küp gibi kilden yapılmış fakat ziftlendirilmemiş kaplar içinde şıra, şerbet, sirke kurmalarına müsaade etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3726 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber'e (a.s.) bıt'in hükmü sorulmuştu. O da "Sarhoş eden her içki haramdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3727 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her sarhoşluk veren şey (dinde yasaklanan içki olan) hamr grubundandır ve sarhoşluk veren her şey haramdır. Her kim dünyada sarhoş edici içki içer ve içkiyi bırakmadan ölürse, o kişi Ahirette cennet şarabından içemeyecektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3733 Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: Ebu Useyd Saidî, Hz. Peygamber'i kendi düğün yemeğine davet etmişti. O gün gelin olan karısı da davetlilere hizmet etmekte idi. Ravi Sehl, şöyle demiştir: Siz o gelinin Hz. Peygamber'e ne sunduğunu biliyor musunuz? Gelin, Peygamber (a.s.) için bir kap içinde geceden birkaç hurma ıslattı. Peygamberimiz yemeğini yiyince bu hurma şırasını ona takdim etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3746 Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) haber verdiğine göre: "Hz. Peygamber'e Arap bir kadından bahsedildi. Ebu Useyd'e o kadına haber göndermesini emretti. Ebu Useyd de o kadına haber yolladı. Bunun üzerine kadın Medine'ye geldi ve Beni Saide kalesine misafir oldu. Hz. Peygamber çıkarak kadının bulunduğu yere geldi ve yanına girdi. Başını aşağıya doğru eğmiş bir kadınla karşılaştı. Hz. Peygamber onunla konuşunca kadın: "Senden Allah'a sığınırım" dedi. Hz. Peygamber (a.s.): "O halde ben seni kendimden korudum" buyurdu. Bunun ardından oradakiler kadına: "Sen onun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordular. Kadın: "Hayır bilmiyorum" dedi. Oradakiler: "Bu Hz. Peygamber'dir. Seni istemeye gelmişti" dediler. Kadın: "Ben Peygamber'le evlenme fırsatını kaçırmaktan dolayı bedbaht oldum" dedi. Sehl der ki: O gün Hz. Peygamber geldi de kendisi ve sahabeleri Benu Saide sofasına oturdular. Sonra Hz. Peygamber Sehl'e "Bize su ver! buyurdu. Ben de onlar için su kadehi çıkardım ve bununla kendilerine su içirdim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3747 Enes b. Malik (r.a.) Andolsun ki ben şu kadehimle Hz. Peygamber'e (a.s.) bal, nebiz (şıra) su ve süt gibi bütün içecek şeyleri içirdim, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3748 Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber (hicret sırasında) Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktığımız zaman bir çobana rastladık. Hz. Peygamber susamıştı. Ben Hz. Peygamber için biraz süt sağdım ve bunu Hz. Peygamber'e getirdim. Kendisi içti, nihayet ben de susuzluğunu karşıladığımı bilip rahat oldum. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3749 Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle nakletmiştir: Ben bir kere Hz. Peygamber'e Naki'den üstü açık bir kase süt getirdim. Hz. Peygamber (a.s.): "Bu kaseyi bir bezle örtmedin mi? Keşke bunun üzerini çapraz bir dal parçasıyla olsun örtseydin!" buyurdu. Ebu Humeyd "Tulum ve kırbaların geceleyin ağızlarının bağlanmasını, kapıların da geceleyin kilitlenmesini emretmiştir" dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3752 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Bizler Hz. Peygamber ile beraberdik. Bir aralık kendisi içecek su istedi. Bir kimse: Ey Allah'ın Resulü! Sana nebiz içireyim mi? dedi. Hz. Peygamber: "Evet içir" buyurdu. O kişi koşarak çıktı, içinde nebiz bulunan bir kase getirdi. Hz. Peygamber: "Bu kaseyi bir bezle niye örtmedin? Keşke bunun üzerini enlemesine bir çalı ile de olsa örtseydin" buyurdu ve içti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3753 Cabir'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kapları örtün, kırbaların bağlarını bağlayın, kapıları kilitleyin, kandili söndürün. Çünkü şeytan hiçbir kırba bağını çözemez, hiçbir kapıyı ve hiçbir kap kacak ağzını açamaz. Eğer biriniz kap kacağını örtmek için onun üzerine enlemesine bir çalı parçası koymaktan başka bir imkan bulamazsa Allah'ın ismini anarak bunu yapsın. Çünkü küçük fasık (fare), ev halkı üzerine evlerini yakabilir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3755 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Uykuya yatacağınız zaman evlerinizde söndürülmemiş ateş bırakmayınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3759 Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: Medine'de içinde oturulan bir ev gece vakti yanmış, bu durum Hz. Peygamber'e haber verilince: "Şüphesiz ateş sizin düşmanınızdır. Bu yüzden uyumak istediğiniz zaman ateşi söndürünüz" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3760 Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) şöyle anlatır: Ben Hz. Peygamber'in terbiyesi altında bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafına dolaşırdı. Hz. Peygamber (a.s.) bana: "Ey oğul! Allah'ın adını an, sağ elinle ve sana yakın olan taraftan ye!" buyururdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3767 Ebu Saîd (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) tulumların ağızlarını dışarıya kıvırmayı yasakladığını rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3769 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: Ben Hz. Peygamber'e (a.s.) zemzem suyu verdiğimde ayakta olduğu halde içti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3776 Enes (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber (a.s.) (su içerken) bir bardak suda üç defa nefes alırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3781 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber'e su ile karıştırılmış bir miktar süt getirildi. Resulüllah'ın sağ tarafında bir çöl arabı, sol tarafında ise Ebu Bekr bulunuyordu. Hz. Peygamber (a.s.) içtikten sonra çöl arabına verdi ve: "Sağa, sıra ile sağa ver!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3783 Hakikat editörüm ne güzel bir çalışma olmuş emeğine sağlık. İşte böyle güzel sahih Kur’an-a ters düşmeyen Allah rasulunun hayatından örneklerle bizleri bilgilendirmeniz çok faydalı olmuş. İnşallah o rivayetlerden kendi yaşantımız için gerekli mesajları çıkardık. Böyle güzel paylaşımlarını hep görmek istiyoruz. Allah’a emanet ol el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 TEVBE Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: Ben, Abdullah hasta iken onu ziyaret etmek maksadıyle yanına girdim. Kendisi bize biri kendinden, biri de Allah Resulü'nden olmak üzere iki hadis söyledi: Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işittiğini söyledi: "Muhakkak Allah mümin kulunun tevbesi sebebiyle şu kimseden daha fazla sevinir: Öyle bir kimse ki çorak bir arazide devesi ile birlikte bulunuyor. Devesinin üzerinde yiyeceği ve içeceği vardır. Derken uyuya kalır. Uyandığında bir de bakar ki devesi gitmiş. Devesini aradı. Nihayet kendisine şiddetli bir susuzluk erişti. Sonra kendi kendine: Artık ben ilk bulunduğum yere döneyim de orada ölünceye kadar uyuyayım dedi. Gitti, ölmek üzere başını kolunun üzerine koydu. Bir aralık uyandı. Bir de baktı ki devesi yanıbaşında. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devenin üzerinde! İşte Allah mümin kulunun tevbesine bu kimsenin devesini ve azıklarını bulması anındaki sevincinden daha fazla sevinir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4929 Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah'ın, kulu kendisine tevbe ettiğinde sevinmesi: Birinizin, çorak bir arazide devesi üzerinde bulunduğunda, üzerinde yiyeceği ve içeceğinin bulunduğu devesi kaçar. Devesini bulmaktan ümidi kesip de nihayet bir ağacın gölgesinde yatar; devesinden ümidini kesmiştir. Tam bu haldeyken birdenbire devesini yanıbaşında dikiliyor bulur. Hemen devesinin ipini tutar. Sonra sevincinin şiddetinden dolayı: Allahım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim! diyerek sevincinin şiddetinden dolayı böyle hata etmesindeki sevincinden daha fazladır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4932 Ebu Hureyre'nin (r.a.) ifade ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah mahlûkatı yarattığı zaman kendi nezdinde Arş'ın üzerinde bulunan kitabına: "Muhakkak benim rahmetim gazabıma üstün gelir" yazmıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4939 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Yüce Allah rahmetini yüz parçaya ayırıp doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını da yer yüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahluklar birbirlerine merhamet ederler. Hatta hayvan, üzerine basarım endişesiyle ayağını yavrusundan kaldırır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4942 Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü'nün huzuruna bir takım esirler gelmişti. Bunların içinde bir kadın vardı ki çocuğunu aramakta idi. Kadın esirler arasında çocuğu bulunca hemen onu aldı bağrına bastı ve emzirmeye koyuldu. Allah Resulü (a.s.) bize: "Şu kadının, kendi çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?" dedi. Biz de: Hayır vallahi. Atmamak elinden geldiği sürece atmaz, dedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "İşte muhakkak ki yüce Allah, kullarına bu kadının çocuğuna acımasından daha merhametlidir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4947 Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Asla hiçbir iyilik yapmamış olan bir adam ailesine: Öldüğüm zaman beni yakın. Sonra külünün yarısını karaya, yarısını da denize doğru savurun. Allah'a yemin ederim ki eğer Allah ele geçirmeğe kadir olursa alemlerden hiç bir kimseye azap etmediği bir azaba çekecektir, dedi. Bu kimse öldüğü zaman emrettiği işleri yaptılar. Neticede Allah karaya emretti. Kara hemen kendisinde bulunanları topladı. Allah deryaya emretti, o da derhal kendisinde bulunanları toplayıverdi. Sonra Allah o kimseye: Bunu niçin yaptın? diye sordu. Adam: Senden korktuğumdan dolayı ya Rabb! Sen daha iyi bilirsin! dedi. Bunun üzerine Allah onu affetti." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4949 Ebu Saîd Hudrî (r.a.) Hz. Peygamber'den (a.s.) şunları nakletmiştir: Sizden önceki ümmetlerden bir kimse vardı. Allah ona mal ve evlat ihsan etmişti. Bir gün evladına hitaben: Vallahi ya benim emredeceğim şeyi yaparsınız, yahut da ben mirasımı sizden başkalarına vasiyet ederim: Öldüğüm zaman beni yakınız. (Zannederim şunu da söylemiştir) Sonra beni öğütüp rüzgârda savurunuz. Çünkü ben Allah katında hiç bir hayır biriktirmedim. Şüphe yok ki Allah beni azap etmeğe kadirdir, diyerek bu hususta çocuklarından söz aldı. Rabbime yemin ediyorum ki çocukları da vasiyet ettiği şeyleri yaptılar. Nihayet yüce Allah; Bu yaptığına seni sevk eden nedir? diye sordu. O zat: Senden korktum, dedi. Allah Teala: "Zaten bunu da başkası affedemez dedi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4952 Ebu Hureyre (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) Aziz ve Celil olan Rabbından rivayet ederek şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir kul bir günah işledi. Müteâkiben: Allahım! Günahımı bağışla, dedi. Yüce Allah: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar dönüp günah işledi. Ardından: Ey Rabbim! Günahımı affet diye yalvardı. Yüce Allah yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden ve günah sebebiyle cezalandıracak bir Rabbı olduğunu bildi buyurdu. Sonra kul tekrar dönüp günah işledi. Ve: Ey Rabbim! Günahımı mağfiret et diye yalvardı. Yüce Allah bu sefer yine: Kulum bir günah işledi, fakat günahı mağfiret eden, günah sebebiyle ceza veren bir Rabbı olduğunu gereği gibi bildi. Sen istediğini yap, ben seni mağfiret ettim, buyurdu." Ravi Abdul Ala "İstediğini yap!" sözünü üçüncü yahut dördüncü defa da mı söyledi, bilmiyorum dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4953 Abdullah b. Mesûd (r.a.) Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu demiştir: "Allah kadar medh ve sena olunmayı seven hiç bir kimse yoktur. Bunun için Allah kendisini medh etmiştir. Allah'tan daha kıskanç hiç bir kimse de yoktur. Bundan dolayı Yüce Allah bütün çirkin fiilleri haram kılmıştır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4955 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki Allah kıskanır. Mümin de kıskanır. Allah'ın kıskanması, haram kıldığı şeyleri müminin işlemesidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4959 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: Yabancı bir kadını öpen biri Hz. Peygamber'e geldi ve olayı anlattı. Bunun üzerine: Gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere büyük bir hatırlatmadırayeti nazil olunca o zat: Ey Allah'ın Resulü! Bu yalnız benim için mi? diye sordu. Allah Resulü (a.s.): "Ümmetimden onu yapan herkes içindir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4963 Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber'e bir adam geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ben had cezası gerektirecek bir kabahat işledim. O cezayı bana tatbik et dedi. Ravi der ki: Bu anda namaz vakti de gelmişti. Adam da Allah Resulü ile beraber namaz kıldı. Namaz bitince yine: Ey Allah'ın Resulü! Ben ceza gerektirecek bir kabahat işledim. Binaenaleyh hakkımda Allah'ın Kitabı'nı tatbik eyle! dedi. Allah Resulü (a.s.): "Sen bizimle birlikte namazda bulundun mu?" diye sordu. Evet bulundum dedi. Allah Resulü: "Sen affolundun" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4965 Ebu Saîd Hudrî'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Allah'ın Peygamber'i (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden evvelki ümmetler içinde bir adam vardı ki doksan dokuz insan öldürmüştü. Bu zat, yeryüzü insanlarının en aliminin kim olduğunu sordu. Kendisine bir rahip gösterildi. O da rahibe gelerek kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü ve tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Rahip: Hayır, edilmez diye cevap verdi. Bu cevap üzerine katil o rahibi de öldürdü. Bununla sayıyı yüze tamamladı. Sonra yine yeryüzü halkının en alimini sordu. Alim bir kimse gösterildi. Onun yanına gelince: Bu adam yüz tane insan öldürmüştür. Acaba Onun için bir tevbe yolu var mıdır? dedi. O: Evet vardır, insan ile tevbesi arasına kim girebilir? Sen filan yere git. Çünkü orada Allah'a ibadet etmekte olan bir takım insanlar vardır. Sen de onlarla beraber Allah'a ibadet et ve sakın bir daha kendi memleketine dönme. Çünkü orası kötü bir çevredir, dedi. Bunun üzerine adam gitti. Nihayet yolun yarısına vardığı zaman eceli geldi. Bu sefer rahmet melekleri ile azap melekleri çekişmeye başladılar: Rahmet melekleri: Bu adam tevbe ederek ve kalbi ile Allah'a yönelerek geldi dediler. Azap melekleri de: Bu adam hiç bir hayır işlememiştir dediler. Bu sırada insan kılığında başka bir melek geldi. Her iki taraf bu meleği aralarında hakem yaptılar. O melek: Şimdi siz buradan itibaren geldiği yer ile gideceği yerin mesafesini ölçün. Bulunduğu bu yer, hangisine daha yakın ise bu kimse oraya ait olur dedi. Melekler mesafeleri ölçtüler ve adamın gitmek istediği yere daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onun ruhunu rahmet melekleri aldılar." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4967 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) bir sefere çıkmak istediği zaman kadınları arasında kura çekerdi. Kura kime düşerse Allah Resulü onunla birlikte sefere çıkardı. Aişe devamla: Gazaya gitmek istediği bir gazvede de aramızda kura attı ve bu kurada benim ismim çıktı. Ben Resulüllah ile beraber sefere çıktım. Bu sefer, hicap ayeti indirildikten sonra idi. Ben havdecimin içinde bindirilir ve (konak yerine) onun içinde indirilirdim. Bütün yolculuğumuzda böyle oldu. Nihayet Resulüllah bu gazasından ayrılıp da döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımızda bir gece yürüyüşü bildirdi. Hareket izni verildiği zaman ben kalkıp yürüdüm. Hatta orduyu geçtim. Hacetimi yerine getirdiğim zaman dönüp yerime geldim. Bir de göğsümü yokladım. Baktım ki Yemen'in gözboncuğundan dizilmiş gerdanlığım kopup düşmüş. Hemen dönüp gerdanlığımı aradım. Fakat onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. Benim devemi hazırlayan kimseler gelip havdecimi yüklemişler ve havdecimi bindiğim deve üzerinde götürmüşlerdi. Onlar beni havdecin içinde sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idiler, şişmanlamazlardı. Et ve yağ onları bürüyüp kaplamazdı. Çünkü onlar az yemek yerlerdi. Bu cihetle bana hizmet edenler havdeci yüklemek üzere kaldırdıklarında havdecin ağırlık derecesinin farkına varmayarak yüklemişler. Bilhassa ben küçük yaşta genç bir kadındım. Deveyi kaldırmışlar ve gitmişler. Ordu gittikten sonra ben gerdanlığımı buldum. Akabinde konakladıkları yerlere geldim fakat oralarda ne bir çağıran, ne de bir cevap veren kalmıştı. Bunun üzerine ben orada evvelce bulunduğum konak yerime geldim. Ve onlar beni havdecde bulamazlar da beni aramak üzere dönüp yanıma gelirler diye düşündüm. Yerimde otururken uykum geldi ve uyumuşum. Safvan b. Muattal Sulemi sonra Zekvani, ordunun arkasında mola vermişti. Bu zat sabaha yakın yürümüş, benim bulunduğum yere gelmiş, uyuyan bir insan karaltısı görünce benim yanıma gelmiş ve beni görünce tanımış. Beni tesettür farz kılınmadan önce görür idi. Ben onun beni tanıdığı sırada onun istirca sözlerini söylemesi ile uyandım. Uyanınca hemen çarşafıma bürünüp yüzümü örttüm. Allah'a yemin ediyorum ki o bana bir tek kelime söylemiyordu. Ben ondan, istirca sözünden başka hiç bir kelime işitmedim. Devesini ıhtırıp çöktürdü, ön ayağına bastı. Ben de deveye bindim. Safvan bindiğim deveyi önünden çekerek yürüdü. Nihayet kafile konak yerine indikten sonra öğlen sıcağında orduya yetiştik. Bu sırada benim yüzümden helak olan helak olmuştu. İftiranın çoğunu Abdullah b. Ubey b. Selül yapmıştı. Müteâkiben Medine'ye geldik. Medine'ye geldiğimizde ben bir ay hasta oldum. Meğer bu sırada halk iftiracıların sözlerine dalmışlar. Ben ise bunlardan hiç bir şeyin farkında değildim. Yalnız hastalığımda beni işkillendiren bir cihet vardı: Peygamber'den, hastalandığım başka zamanlarda gördüğüm lutuf ve şefkâti bu hastalığımda görmüyordum. Ancak yanıma giriyor, selam veriyor, sonra da: "Nasılsınız?" diyordu. Bu hâl beni işkillendiriyordu. Fakat bir kötülük hissetmiyordum. Nihayet iyileştikten sonra dışarıya çıktım. Benimle beraber Mistah'ın annesi de çıktı. Biz, Menası tarafına doğru çıktık. Bu yer bizim helamızdı. Buraya biz ancak geceden geceye çıkardık. Bu âdet evlerimizin yakınında helalar edinmemizden önce idi. O zamanlar bizim hâlimiz ilk Arapların âdeti idi. Biz evlerimizin yakınında helalar yapmaktan eziyet duyardık. İşte ben Mistah'ın annesi ile dışarı çıkıp gittim. Bu kadın, Ebu Ruhm b. Muttalib b. Abdu Menafın kızıdır. Annesi de Sahr b. Âmir'in kızıdır ki bu kadın da Ebu Bekr Sıddık'ın teyzesidir. Ebu Ruhm kızının oğlu da Mistah b. Usase b. Abbad b. Muttalib'dir. Orada hacetimizi gördükten sonra ben ve Ebu Ruhm kızı evimden tarafa dönüp gelirken Mistah'ın annesinin ayağı çarşafı içinde sürçtü. Kadın: Mistah helak olsun! dedi. Ne fena söyledin! Bedir'de hazır bulunan bir kimseye mi sövüyorsun? dedim. Kadın bana: Ah kadın! Sen onun söylediği sözü duymadın mı? dedi. Ben: O ne dedi ki? diye sordum. Bunun üzerine o bana iftiracıların sözünü haber verdi. Artık hastalığım kat kat arttı. Evime dönünce yanıma Allah Resulü geldi. Selam verdikten sonra: Nasılsınız? diye sordu. Ben de: Ebeveynimin yanına gitmek üzere bana izin verir misin? dedim. Ben o sırada bu haberi ebeveynim tarafımdan tahkik etmek istiyordum demiştir. Allah Resulü bana izin verdi. Ben de ebeveynimin yanına gittim ve anneme: Ey anneciğim! İnsanlar ne konuşuyorlar? dedim. Annem: Ey yavrucuğum! Sakin ol. Vallahi bir erkeğin yanında sevgili, parlak, güzel bir kadın olsun ve onun bir çok ortakları bulunsun da onun aleyhinde çok laf etmesinler pek nadirdir dedi. Ben de: Subhanallah! İnsanlar bunu mu konuşuyorlarmış? dedim. Bunun üzerine bütün gece ağladım. Sabaha kadar gözümün yaşı dinmiyor, gözüme de uyku girmiyordu. Sonra ağlayarak sabahladım. Allah Resulü de o sabah Ali b. Ebu Talib'i ve Usame b. Zeyd'i yanına çağırmıştı. Vahy gecikince ailesi ile ayrılması hususunda onlarla istişare etmişti. Usame b. Zeyd, Peygamber'in ailesinin beraatını bildiğini ve onlara karşı beslediği sevgiye işaret ederek: Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin ailendir. Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz dedi. Ali b. Ebu Talib'e gelince, o da: Allah senin başını dara sokmaz. Aişe'den başka kadınlar çoktur. Cariyeye de sorsan sana doğruyu söyler demişti. Bunun üzerine Allah Resulü Berire'yi çağırıp: Ey Berire Aişe'de sana şüphe veren bir hâl gördün mü? diye sordu. Berire de: Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben Aişe'den kendisini ayıplayabileceğim hiç bir şey görmüş değilim: Yalnız, Aişe yaşı küçük, genç bir kadındı. Ailesinin hamurunu yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelir hamuru yerdi demiş. Bunun akabinde Allah Resulü minber üzerinde ayağa kalktı ve Abdullah b. Ubey b. Selul'den özür dilemesini istedi. Kendisi minber üzerinde şöyle hitabetti: Ey Müslümanlar topluluğu! Ev halkıma verdiği ezası son dereceye varan bir şahıs için bana kim yardım eder? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiş değilim. Bir adamın da ismini ortaya koydular ki bu zat hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Bu kimse ailemin yanına da ancak benimle beraber girerdi. Bunun üzerine Ensar'dan Sa'd b. Muaz ayağa kalkarak: Ey Allah'ın Resulü! O kimseye karşı sana ben yardım edeceğim. Eğer Evs'ten ise biz onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec kardeşlerimizden ise yapılacak işi sen bize emredersin biz de emrini yerine getiririz demiş. Bu defa Sa'd b. Ubade ayağa kalkmış. Bu da Hazrec kabilesinin büyüğü idi. Ve bu vakıadan evvel iyi bir kimse idi. Fakat bu defa kabile hamiyeti onu cahilliğe sürükledi de Sa'd b. Muaz'a karşı: Sen yalan söylüyorsun. Allah'ın ebediyetine yemin ediyorum ki sen onu (yani Abdullah b. Ubey'i) öldüremezsin ve onu öldürmeye muktedir olamazsın! demiş. Bu defa da Sa'd b. Muaz'ın amcasının oğlu olan Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak Sa'd b. Ubade'ye karşı: Allah'ın beka ve ebediyetine yemin ediyorum ki sen yalan söylüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen mutlaka münafıksın ki, münafıklar hesabına bizimle mücadele ediyorsun diye mukabele etmiş. Bu suretle Evs ve Hazrec kabileleri ayaklanmışlar. Hatta birbirleri ile vuruşmaya niyetlenmişler. Allah Resulü ise henüz minber üzerinde ayakta duruyordu. Allah Resulü onları yatıştırmaya devam etti. Nihayet onlar susunca sustu. (Bana gelince) Ben o gün ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme bir uyku girdi. Sonra ertesi gecemde de ağladım. Yine gözümün yaşı dinmiyor gözüme hiç uyku girmiyordu. Babam ile anam, ağlamak ciğerimi parçalayacak sanıyorlardı. Bu şekilde Ebeveynim yanımda oturdukları, ben de ağlamakta bulunduğum sırada Ensar'dan bir kadın izin istemişti. Ben de o kadına izin vermiştim. O da oturup benimle ağlıyordu. Biz bu hâl üzere iken Allah Resulü yanımıza girdi, selam verdikten sonra oturdu. Halbuki Allah Resulü bundan evvel hakkımda dedikodu başladığı günden beri yanımda oturmamıştı. Ve Allah Resulü bir ay beklediği halde kendisine hakkımda bir şey vahyolunmamıştı. Allah Resulü oturduğu zaman, şahadet kelimelerini söyledikten sonra: Ey Aişe! Hakkında bana şöyle şöyle sözler geldi. Eğer suçsuz isen yakında Allah seni muhakkak beraat ettirecektir. Yok eğer bir günah işledinse Allah'tan mağfiret dile ve Allah'a tevbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra tevbe edince Allah da onun tevbesini kabul edip mağfiret buyurur dedi. Allah Resulü sözlerini bitirince gözümün yaşı kesildi. Hatta göz yaşından bir damla bulamıyordum. Hemen babama: Allah Resulü'nün söylediği sözlere benim adıma cevap ver dedim. Babam: Vallahi Allah Resulü'ne ne diyeceğimi bilmiyorum dedi. Sonra Anneme: Allah Resulü'nün söylediği söze benim adıma cevap ver dedim. O da: Vallahi Allah Resulü'ne ne diyeceğimi bilmiyorum dedi. Bunun üzerine ben, henüz Kur'an'dan çok şey bilmeyen küçük yaşta bir genç olduğum halde şöyle dedim: Vallahi ben kesinlikle anladım ki siz bu dedikoduyu işitmişsiniz. Hatta bu söz sizin gönüllerinizde yer etmiş ve ona inanmışsınız. Şimdi ben size suçsuzum desem (ki Allah suçsuzluğumu biliyor) bu konuda bana inanmazsınız. Ve eğer ben size bir itirafta bulunsam (ki Allah suçsuz olduğumu bilir) sizler beni hemen tasdik edeceksiniz. Vallahi ben kendimde size verecek bir misal bulamıyorum. Ancak Yusuf'un babasının dediği gibi: Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Sizin şu söylediklerinize karşı yardımına sığınılacak ancak Allah'tır.Aişe şöyle devam etmiştir: Sonra dönüp yatağıma yattım. Halbuki vallahi o zaman ben suçsuz olduğumu ve Allah'ın da muhakkak beni temize çıkaracağını biliyordum. Lâkin vallahi hakkımda okunan bir vahy indirileceğini hiç zannetmiyordum. Benim hâlim de kendimce Aziz ve Celil Allah'ın hakkımda okunan bir şeyle konuşmasından daha aşağı idi. Lâkin Allah Resulü'nün uykuda bir rüya göreceğini ve Allah'ın da o rüya ile beni beraat ettireceğini umuyordum. Vallahi Allah Resulü oturduğu yerden kalkmamıştı. Ev halkından bir kimse de dışarı çıkmamıştı. Aziz ve Celil Allah Peygamber'ine vahy indiriverdi. Kendisini vahy inerken basan şiddet yine bastı. Kendisine indirilen kelamın ağırlığından kış gününde bile inci tanesi gibi ter dökülürdü. Allah Resulünden vahy hâli kalkınca kendisi sevincinden gülüyordu. Söylediği ilk söz şu oldu: "Müjde ya Aişe! Allah seni beraat ettirdi." Bunun üzerine annem bana: Kalk, O'nun yanına git, dedi. Ben: Vallahi ne ona kalkarım, ne de beraatımı indiren Allah'tan başkasına hamd ederim dedim. Aziz ve Celil Allah şu on ayeti indirdi: "O uydurma haberi getirenler içinizden bir cemaattir.(ayetinden itibaren) on ayet indirdi (Nûr, 11-21). Aziz ve Celil Allah işte bu ayetleri benim beraatım hakkında indirmiştir. Ebu Bekr, akrabalığından ve fakirliğinden dolayı infak etmekte bulunduğu Mistah b. Usame için: Aişe hakkında bunları söyledikten sonra vallahi ben de Mistah'a bir şey vermem! diye yemin etti. Bunun üzerine de Aziz ve Celil Allah: Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, akrabasına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere yardımda bulunmayacağına yemin etmesin..."ayetini, "Allah'ın size mağfiret etmesini arzu etmez misiniz?" sözüne kadarindirdi. Hibban b. Musa'nın dediğine göre, Abdullah b. Mübarek İşte bu, Allah'ın kitabı içinde en ümit bahşeden ayettir, demiştir. Bunun üzerine Ebu Bekr Vallahi, ben Allah'ın beni mağfiret etmesini isterim, dedi ve Mistah'a veregeldiği yardımı tekrar vermeye başladı ve: Ben bunu ondan ebediyen kesmem dedi. Aişe Allah Resulü, zevcesi Zeynep bt. Cahş'a benim durumumu sormuş: Ne bilirsin, ne gördün? demişti. O da: Ey Allah'ın Resulü! Ben kulağımı, gözümü muhafaza ederim. Vallahi hayırdan başka bir şey bilmem, diye cevap verdi. Bu hususta Aişe Zeynep, Peygamber'in hanımları arasında bana rekabet eden bir kadındı. Fakat Allah onu vera ve takvası sebebiyle muhafaza buyurdu. Kızkardeşi Hamne bt. Cahş ise onunla mücadele etmeye başladı da bu sebeple helak olanlar içinde helak oldu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4974 Hakikat editörüm emeğine sağlık. Bizlere peygamber efendimizin bu güzel sözlerini ve öğütlerini hatırlattığın için sana kendi adıma teşekkür ederim. Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 Allah’ın rasulu (sav) adına çok yalanlar söylenmiş çok iftiralar atılmıştır. Yine başka bir hadiste rasullah (sav) bu konu ile ilgili şöyle buyurmuştur. Benim adıma yalan söylemek başkası adına yalan söylemeğe benzemez kim böyle bir şey yaparsa cehennemdeki yarını hazırlasın buyurmuştur. Fakat tüm bunlara rağmen maalesef insanoğlu peygamberimizin adına çok kuranla örtüşmeyen şirk küfür kokan sözler söylemişlerdir. Bunu çok daha önceden his eden rasullah (sav) şöyle buyurmuştur mealen: “eğer benim adıma bir söz durasanız ve o söz islam dinine aykırı ise siz bilinki o sözü ben söylememişimdir. İşte bundan dolayı muhadis alimlerimiz allahın rasulu hakkında bir söz işittiklerinde o sözü sonuna kadar araştırır ravilerini ortaya çıkarırlardı. Eğer ravi zincirinde bir kopukluk meydana geldiyse bu kez söylenen sözün kuranla örtüşmesini baz alırlardı. Peygamberin söylediği Söylenen sözün tüm sıhhat derecelrini araştırdıktan sonra muhdis elimlerimiz o hadisleri numralayıp sonrada sıhhat derecelrini kayıt altına almışlardır. Örneğin sahih hadis ğarip hadis hasen hadis zayıf hadis mütevatir hadis gibi. İşte tüm selef alimlerimiz arasında en muteber hadis kitapları olarak buhari ve müslim kabul edilmiştir. Bu muhadis alimlerimizi rahmetle anıyor bu emeği gösterip bizlere böylesine sahih hadisleri akttardıkları için allah onlardan razı olsun inşallah. Fakat bu iki kaynağımızdada tüm çabalarına rağmen bazı şüpheli zayıf hadisler mevcuttur onlarada dikkat edeceğiz inşallah MUHAMMED SÜRESİ... 18- Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? Sanırım arkadaşlar peygamberle KURANIN BİLGİSİ çakışmaz değil miiii....... kıyametin alemetleri derken kastınız BELİRTİLERİ VE İŞARETLERİ İSE YUKARDAKİ AYET YETERLİ OLACAK... Ha kıyametle ilgil diğer ayetlerede bakın isterseniz... Hakikat editörüm sana bir teklifim var istersen kendi bölümünde buhari ve msülimin ittifak ettikleri hadisler diye sabit bir bölüm aç. Sonrada haftada 2+2 olmak üzere dört tane hadis koy. Bizlerde o hadislerden kendimiz için çıkarılabilecek dersler nelerdir hayatımıza nasıl aktarabiliriz onun üzerine görüşelrimizi ortaya koyalım. Hem çok faydalı olur hemde peygamberimizin sözlerini sürekli gündemde tutmuş oluruz. Müslümanlardan abim kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgili hiç kimse bilgi sahibi değildir. Bununla ilgili çok sayıda muhkem ayetler mevcuttur. Fakat peygamberimizin kıyametin alametleri ile ilgili çok sahih sözleri mevcuttur. Birde gayb mevzusu ile ilgili yanlış olan birçok kanaat vardır. Örneğin bize göre gayb olan bir mevzu başka birine göre gayb değildir. Mutlak gayb sadece yüce Allah’ın bildiği bilgilerdir. Eğer yüce Allah bu bilgiyi meleklere vahiy etmişse bu bilgiler yine bize göre gayb fakat gerçek manada gayb olmaktan çıkmıştır. Pyegamber efendimizinde bize göre gayb olan bazı bilgileri vermesi onun allahın kast etmiş olduğu gaybı biliyor anlamına gelmez. Mesela şu hadis-e bakalım Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: Bedevi Araplar Allah Resulü'nün yanına geldikleri zaman: Kıyamet ne zaman kopacak, diye Kıyameti sorarlardı. Allah Resulü de onlardan en genç olana bakar ve: "Eğer şu yaşarsa; o ihtiyarlamadan Kıyametiniz kopabilir" buyururdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5248 Bakın Kuranda da sünnette de bir çok yerde mecaz vardır bunları iyi anlamak gerekmektedir. Bu rivayete baktığımızda inanılmaz bir incelik var olduğunu görürüz. Allahın rasulu (SAV) bu bedevilere genç olan eğer yaşarsa ve yaşlanırsa sizlerin kıyameti olabilir diye buyurmaktadır. Yani kişinin kıyametinin kopması kendisinin ölmesidir. Kişi ölünce onun için artık kıyamet kopmuştur. Büyük kıyametin saatinide rabbimden başkası bilmez. Doğal olarak genç kişi yaşlanınca diğer yaşlı olanlar ölmüş olacaktır. Alıntı:
abiciğim muhammed süresi 18 ayette KIYAMATİN ALAMETLERİNİN ZUHUR ETTİĞİ MUHKEMDİR... Bundan sonra peygambere atfedilen ve SAHİH DENİLEN,kıyamet alemetleri ne kadarda SAHİH OLABİLİR... Kuran alemetlerin çıktığını söylemiş banada buna iman etmek düşer bundan sonra gelecek olan BİLGİNİN SAHİHLİĞİDE KURANDIR BENİM MİHENGİME GÖRE...... TEŞEKKÜRLER ABİME.... Alıntı:
ABİCİĞİM KİŞİNİN ÖLMESİYLE GERÇEKLEŞEN KIYAMETLE, Her yaratılanın topyekun yok olma olayı olan KIYAMET FARKLI dır....ha baıları küçük kıyamet ,büyük kıyamet diye ayırmışlarsada ve ölümüde KİŞİNİN KIYAMETİ OLARAK almışlarsa bu sadece insanın kendisi için TEDBİR ALMASI AMAÇLANILARAK SÖYLENMİŞTİR.. Ama RABBİMİZİN KURANDA BEYAN ETTİĞİ KIYAMET FARKLIDIR......
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... | ||
Konu Sahibi HakikaT 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Rahmet Yaşları Nasip Et. | Şiirler ve Şairler | HakikaT | 0 | 1861 | 07 Mayıs 2011 22:54 |
Hangi ayrılık hangi kavuşma... | Makale ve Köşe Yazıları | talibetün | 3 | 2375 | 07 Mayıs 2011 02:43 |
Musab Bin Umeyir video izle | Videolar/Slaytlar | 1453- | 2 | 2073 | 06 Mayıs 2011 23:54 |
İblisin Ağladığı An.. | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | HakikaT | 0 | 1839 | 04 Mayıs 2011 12:15 |
Lanet | Hadis-i Şerif | kamer34 | 9 | 2566 | 29 Nisan 2011 01:16 |
25 Nisan 2011, 23:56 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 İÇECEKLER Ali b. Ebu Talip (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bulunduğum Bedr gazası günü yaşlı bir deveyi ganimet olarak aldım. Hz. Peygamber bana bir yaşlı deve daha vermişti. Bir gün bu develerimi Ensar'dan bir kimsenin kapısı önünde çöktürdüm. Bunlara boya otu yükleyip satmak ve parasıyla Fatıma'nın düğün yemeğine yardım etmek istiyordum. Kaynuka kabilesinden bu işe vâkıf bir kuyumcu da benimle beraberdi. Bu sırada Hamza b. Abdu'l-Muttalip bu Ensari'nin evinde içki içiyor ve beraberinde de şarkıcı bir kadın şarkılar söylüyordu. Bu şarkıcı kadın: Ey Hamza! Semiz develere bak! deyince hemen Hamza kılıcı ile bu iki hayvana doğru sıçrayarak bunları boğazladı. Hörgüçlerini kopardı, böğürlerini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı. Ben İbn Şihab'a Hörgüçten de mi? diye sordum. "İkisinin de hörgüçlerini aldı," dedi. İbn Şihab Ali'nin devamla: Beni çileden çıkaran bir manzara görmüştüm. Peygamberimizin yanına geldim. Yanında Zeyd. b. Harise vardı. Ona olanı anlattım. O Zeyd ile beraber dışarı çıktı, ben de ardından gittim. Hamza'nın yanına giderek ona kızdığını belli etti. Hamza başını kaldırdı ve: "Siz benim babalarımın kölelerinden başka nesiniz ki?" dediğini bildirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz de gerisin geri çıktı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3660 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: İçkinin haram kılındığı gün ben, Ebu Talha'nın evinde bir içki meclisinde sakilik yapıyordum. Onların o günkü içkileri hurma koruğu ve hurma şarabıydı. Derken birisi seslenmeye başladı. Ebu Talha: "Çık bak!" dedi. Ben de çıktım. Bir münadi "Haberiniz olsun ki şarap haram kılınmıştır" diye duyuruyordu. Hemen Medine sokaklarında su gibi şarap aktı. Ebu Talha da bana: "Çık şarapları dök" dedi. Ben de onları döktüm. Bu sırada halk arasında bazı kimseler: (Uhud günü) Falancalar karınlarında şarap olduğu halde öldürüldüler bunlar ne olacak? dediler. Ravi: "Bu son söz, Enes'in hadisinden midir? bilmiyorum" demiştir. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayetleri indirdi: İman edip de iyi amellerde bulunan kimselere, sakındıkları ve imanlarında sebat ile iyi işlere devam ettikleri takdirde (haram kılınmazdan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3662 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) kuru üzümle hurmayı ve hurma koruğuyle hurmayı karıştırmayı yasaklamıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3674 Ebu Katâde'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Alacalanmış hurma koruğu ile taze hurmayı birleştirerek şıra yapmayınız. Kuru üzümle hurmayı birleştirerek de şıra yapmayınız. Fakat bunlardan her birini ayrı şıra yapabilirsiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3681 Ali'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) Dubba'da ve müzeffette şıra tutulmasını yasaklamıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3693 Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Esved şöyle anlatır: Hz. Aişe'ye; Ey Müminlerin annesi! Bana Hz. Peygamber'in, içinde şıra tutulmasını nehyettiği şeyleri bildiriver dedim. Hz. Aişe: "Biz ev halkının dubba'da ve müzeffette şıra kurmamızı yasakladı" dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3694 İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cübeyr şöyle anlatır: Ben İbn Ömer ve İbn Abbas Resulüllah'ın (a.s.) dubba'yı, hantemi, müzeffeti ve nakiri yasakladığını duyduklarına şahitlik ediyorum. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3705 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Resulüllah (a.s.) bazı kaplara şıra ve şerbet konulup içilmesini yasakladığı zaman sahabeler: "Herkesin tulum, kırba gibi deri kabı yok ki" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara; çömlek, testi, küp gibi kilden yapılmış fakat ziftlendirilmemiş kaplar içinde şıra, şerbet, sirke kurmalarına müsaade etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3726 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber'e (a.s.) bıt'in hükmü sorulmuştu. O da "Sarhoş eden her içki haramdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3727 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her sarhoşluk veren şey (dinde yasaklanan içki olan) hamr grubundandır ve sarhoşluk veren her şey haramdır. Her kim dünyada sarhoş edici içki içer ve içkiyi bırakmadan ölürse, o kişi Ahirette cennet şarabından içemeyecektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3733 Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: Ebu Useyd Saidî, Hz. Peygamber'i kendi düğün yemeğine davet etmişti. O gün gelin olan karısı da davetlilere hizmet etmekte idi. Ravi Sehl, şöyle demiştir: Siz o gelinin Hz. Peygamber'e ne sunduğunu biliyor musunuz? Gelin, Peygamber (a.s.) için bir kap içinde geceden birkaç hurma ıslattı. Peygamberimiz yemeğini yiyince bu hurma şırasını ona takdim etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3746 Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) haber verdiğine göre: "Hz. Peygamber'e Arap bir kadından bahsedildi. Ebu Useyd'e o kadına haber göndermesini emretti. Ebu Useyd de o kadına haber yolladı. Bunun üzerine kadın Medine'ye geldi ve Beni Saide kalesine misafir oldu. Hz. Peygamber çıkarak kadının bulunduğu yere geldi ve yanına girdi. Başını aşağıya doğru eğmiş bir kadınla karşılaştı. Hz. Peygamber onunla konuşunca kadın: "Senden Allah'a sığınırım" dedi. Hz. Peygamber (a.s.): "O halde ben seni kendimden korudum" buyurdu. Bunun ardından oradakiler kadına: "Sen onun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordular. Kadın: "Hayır bilmiyorum" dedi. Oradakiler: "Bu Hz. Peygamber'dir. Seni istemeye gelmişti" dediler. Kadın: "Ben Peygamber'le evlenme fırsatını kaçırmaktan dolayı bedbaht oldum" dedi. Sehl der ki: O gün Hz. Peygamber geldi de kendisi ve sahabeleri Benu Saide sofasına oturdular. Sonra Hz. Peygamber Sehl'e "Bize su ver! buyurdu. Ben de onlar için su kadehi çıkardım ve bununla kendilerine su içirdim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3747 Enes b. Malik (r.a.) Andolsun ki ben şu kadehimle Hz. Peygamber'e (a.s.) bal, nebiz (şıra) su ve süt gibi bütün içecek şeyleri içirdim, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3748 Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber (hicret sırasında) Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktığımız zaman bir çobana rastladık. Hz. Peygamber susamıştı. Ben Hz. Peygamber için biraz süt sağdım ve bunu Hz. Peygamber'e getirdim. Kendisi içti, nihayet ben de susuzluğunu karşıladığımı bilip rahat oldum. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3749 Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle nakletmiştir: Ben bir kere Hz. Peygamber'e Naki'den üstü açık bir kase süt getirdim. Hz. Peygamber (a.s.): "Bu kaseyi bir bezle örtmedin mi? Keşke bunun üzerini çapraz bir dal parçasıyla olsun örtseydin!" buyurdu. Ebu Humeyd "Tulum ve kırbaların geceleyin ağızlarının bağlanmasını, kapıların da geceleyin kilitlenmesini emretmiştir" dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3752 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Bizler Hz. Peygamber ile beraberdik. Bir aralık kendisi içecek su istedi. Bir kimse: Ey Allah'ın Resulü! Sana nebiz içireyim mi? dedi. Hz. Peygamber: "Evet içir" buyurdu. O kişi koşarak çıktı, içinde nebiz bulunan bir kase getirdi. Hz. Peygamber: "Bu kaseyi bir bezle niye örtmedin? Keşke bunun üzerini enlemesine bir çalı ile de olsa örtseydin" buyurdu ve içti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3753 Cabir'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kapları örtün, kırbaların bağlarını bağlayın, kapıları kilitleyin, kandili söndürün. Çünkü şeytan hiçbir kırba bağını çözemez, hiçbir kapıyı ve hiçbir kap kacak ağzını açamaz. Eğer biriniz kap kacağını örtmek için onun üzerine enlemesine bir çalı parçası koymaktan başka bir imkan bulamazsa Allah'ın ismini anarak bunu yapsın. Çünkü küçük fasık (fare), ev halkı üzerine evlerini yakabilir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3755 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Uykuya yatacağınız zaman evlerinizde söndürülmemiş ateş bırakmayınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3759 Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: Medine'de içinde oturulan bir ev gece vakti yanmış, bu durum Hz. Peygamber'e haber verilince: "Şüphesiz ateş sizin düşmanınızdır. Bu yüzden uyumak istediğiniz zaman ateşi söndürünüz" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3760 Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) şöyle anlatır: Ben Hz. Peygamber'in terbiyesi altında bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafına dolaşırdı. Hz. Peygamber (a.s.) bana: "Ey oğul! Allah'ın adını an, sağ elinle ve sana yakın olan taraftan ye!" buyururdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3767 Ebu Saîd (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) tulumların ağızlarını dışarıya kıvırmayı yasakladığını rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3769 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: Ben Hz. Peygamber'e (a.s.) zemzem suyu verdiğimde ayakta olduğu halde içti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3776 Enes (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber (a.s.) (su içerken) bir bardak suda üç defa nefes alırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3781 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber'e su ile karıştırılmış bir miktar süt getirildi. Resulüllah'ın sağ tarafında bir çöl arabı, sol tarafında ise Ebu Bekr bulunuyordu. Hz. Peygamber (a.s.) içtikten sonra çöl arabına verdi ve: "Sağa, sıra ile sağa ver!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3783
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
26 Nisan 2011, 00:12 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 TEFSİR Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarına Kapıdan secde ederek girin ve hıtta (dileğimiz günahımızı affetmendir) deyin ki size günahlarınız affolunsun, denildi. Fakat onlar bu emri tebdil ettiler de kapıdan kıçları üzerinde sürünerek girdiler ve (hıtta yerine) "Kılın içinde bir tane" dediler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5330 Enes b. Malik'in (r.a.) haber verdiğine göre: Aziz ve Celil Allah, vefatından önce Allah Resulü'ne (a.s.) arka arkaya vahiy indirdi. Nihayet vefat etti. Vahyin en fazla olduğu zaman, Allah Resulü'nün vefat ettiği gün idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5331 Ömer'in (r.a.) rivayetinde Tarık b. Şihab şöyle anlatır: "Yahudiler Ömer'e Sizler bir ayet okumaktasınız ki eğer o ayet bize indirilmiş olsaydı, biz onun indirildiği günü muhakkak bir bayram edinirdik dediler. Bunun üzerine Ömer (r.a.) "Muhakkak ki ben onun indirildiği yeri, hangi günde indirildiğini ve o indirildiği zaman Allah Resulü'nün nerede bulunduğunu pek iyi biliyorum: O ayet Arafat'ta, Allah Resulü (a.s.) Arafat vakfesi yaparken indirilmiştir." Sufyan: "Bugün dininizi bütünledim ve size nimetimi tamamladım" ayetinin Cuma günü mü yoksa başka gün mü indiğinden emin değilim, dedi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5332 Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde anlatıldığına göre: Urve b. Zubeyr, Hz. Aişe'ye, Allah'ın Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâh edin...ayetini sordu. Aişe (r.ah.) şöyle cevap verdi: Ey bacımın oğlu! Ayetteki yetimler ile murad olunan, velisinin terbiyesinde bulunan öksüz kızdır. Malında veliye ortak olur. Onun da malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider. ve velisi mehrinde adalet gözetmeyip ona başkasının verdiği kadar mehir vererek onunla evlenmek ister. Bu sebeple, onlar hakkında adalet gösterip mehirlerinin âdet olanın en üst derecesine ulaşması dışında, velilerin onları nikâh etmeleri yasak edildi ve bunlardan başka kendilerine helal olan kadınlardan nikâh etmeleri emredildi. Uvre dedi ki: Aişe (devam ederek) şöyle dedi: Kadınlar hakkındaki bu ayet nazil olduktan sonra insanlar, Allah Resulü'nden fetva istediler. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah şu ayeti indirdi: Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Allah onlar hakkında ve Kitab'ta size okunan mehirlerini vermediğiniz halde kendilerini nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar hakkında fetva verecektir.Aişe şöyle dedi: Yüce Allah'ın Kitapta size okunmakta olandiye zikretmiş olduğu birinci ayettir ki Allah bunda: Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, size helal olan kadınlardan nikâh edin...buyurmuştur. Aişe (devamla) der ki: Diğer ayetteki Allah'ın: Onları nikâh etmek istersenizsözü, himayesindeki öksüz kızın malı ve güzelliği az olunca velinin ona rağbet göstermemesidir. Böylece veliler bunlara rağbet etmediklerinden dolayı malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kızları, adalete riayet etmedikçe nikâhlamaktan nehyolundular. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5335 Hz. Aişe (r.ah.), Her kim fakir ise meşru surette yesin...ayetinin tefsirinde: Bu ayet yetimin malına bakan, onu ıslah eden velinin muhtaç olduğu zaman o maldan yiyebileceği hakkında indirildi demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5339 Hz. Aişe (r.ah.), Aziz ve Celil Allah'ın: Size hem üstünüzden, hem altınızdan geldikleri ve gözler şaşırıp, yürekler boğazlara dayandığı vakit...ayeti hakkında: Bu hâl Hendek harbi günü oldu demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5341 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Ve eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse...ayeti şöyle bir kadın hakkında indirildi: Kadın, bir erkeğin nikâhında olur ve uzun zaman geçinir. Neticede erkek o kadını boşamak ister. İşte böyle olan kadın kocasına: Sen beni boşama da beni yanında alıkoy, buna karşılık sen benden yana serbest ol! der. İşte bu ayet bunun için nazil oldu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5342 İbn Abbas'ın (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cubeyr (r.a.) şöyle anlatır: Kufe halkı şu, Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası Cehennemdir.ayetinde ihtilaf ettiler. Bunun üzerine ben, İbn Abbas'ın yanına giderek ona sordum. İbn Abbas: Andolsun ki bu ayet indirilen ayetlerin sonuncusu olarak indirilmiştir. Sonra da bu ayeti hiç bir şey neshetmemiştir, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5345 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Müslümanlardan bir takım insanlar, kendine aid küçük bir koyun sürüsü içinde bulunan bir kimseye rastladılar. Adam: es-selamu aleyküm! diye selam verdi. Fakat onlar adamı yakalayıp öldürdüler ve beraberinde bulunan küçük koyun sürüsünü aldılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Size selam veren kimseye, sen mümin değilsin demeyin...İbn Abbas bu ayetteki (selem sözünü) selam şeklinde okudu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5350 Bera'nın (r.a.) anlattığına göre: Ensar, hacca gidip döndükleri zaman evlere ancak arka taraflarından girerlerdi. Bir kere Ensar'dan bir kimse geldi ve evinin kapısından girdi. Bundan ötürü kendisine dedikodu edildi. İşte bunun üzerine: Evlere arka taraflarından gelmeniz iyilik ve itaat değildir.ayeti nazil oldu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5351 Abdullah b. Mesûd (r.a.) Aziz ve Celil Allah'ın şu: Onların yalvardıkları da (hangisi Rablerine daha yakın olacak diye) vesile ararlar.ayeti hakkında şöyle demiştir: Cinlerden bir topluluk müslüman olmuşlardı. Halbuki daha evvel kendilerine tapınılıyordu. Cinlerden olan bu topluluk İslâm'a girdikleri halde de onlara tapan kimseler yine onlara kulluk etmekte kalmışlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5356 İbn Abbas'ın (r.a.) rivayetinde Saîd b. Cubeyr şöyle anlatır: İbn Abbas'a suresi nedir? diye sordum. O, Tevbe mi? Hayır o Fatiha suresidir. Zira o devamlı surette: Onlardan bazıları, onlardan bazıları diyerek nazil oluyordu. Sonunda halk, "bizlerden zikredilmedik hiç kimse kalmayacak zannettiler" dedi. Ben: Enfâl suresi nedir? dedim. İbn Abbas: Bu, Bedr suresidir, dedi. Ben: Ya Haşr? dedim. İbn Abbas: O Beni Nadr hakkında nazil oldu, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5359 İbn Ömer'in (r.ahm.) anlattığına göre: Ömer b. Hattab (r.a.) Allah Resulü'nün minberi üzerinde hutbe verdi: Evvela Allah'a hamd ve sena eyledi. Sonra şöyle dedi. Bundan sonra. Haberiniz olsun ki içkinin haram kılınması nazil olmuştur. Haram hükmünün indiği gün şarap şu beş şeyden yapılıyordu: Buğdaydan, arpadan, kuru hurmadan, kuru üzümden ve baldan. Hamr aklı örten şeydir. Ey insanlar! Üç şey var ki Allah Resulü'nün onlar hakkında bize bir bilgi vermiş olmasını çok arzu ederdim. Bunlar: Dede, kelâle ve ribanın bazı çeşitleridir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5360 Ebu Zerr'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Kays b. Ubad, Ebu Zerr'i "Şu ikisi, Rableri hakkında mücadele eden iki hasımdırlar..." ayeti, Bedr savaşında teke tek dövüşe çıkan Hamza, Ali Ubeyde b. Haris ile Rebia'nın iki oğlu Utbe ile Şeybe ve Velid b. Utbe hakkında nazil olmuştur, diye yemin ederken işittim, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5362
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
26 Nisan 2011, 00:15 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 ZÜHD VE REKAİK Enes b. Malik (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ölüyü üç şey takip eder. İkisi geri döner, biri orada onunla beraber kalır: Ölüyü ailesi, malı ve ameli takip eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner. Sadece ameli kalır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5260 Amr b. Avf (r.a.) şunları anlatmıştır: Allah Resulü (a.s.) Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı, cizye mallarını getirmek üzere Bahreyn'e gönderdi. Harp etmeksizin Allah Resülü, Bahreyn halkı ile bir sulh yapmıştı. Allah Resulü bunlara Ala b. Hadrami'yi emîr tayin etmişti. Ebu Ubeyde cizye mallarını alarak Bahreyn'den Medine'ye geldiğinde Ensar Ebu Ubeyde'nin gelişini işittiler. Allah Resulü ile birlikte sabah namazına geldiler. Allah Resulü sabah namazını kılıp ayrılınca sahabeler hemen onun önüne koşuştular. Allah Resulü onları bu halde görünce gülümsedi. Sonra: Öyle sanıyorum ki sizler, Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini duydunuz, buyurdu. Sahabeler: Evet ya Resulüllah! dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "O halde sevinin ve sizi sevindirecek şeyi umunuz!... Allah'a yemin ediyorum ki, bundan sonra sizin adınıza fakirlikten korkmuyorum. Fakat sizin için dünyanın sizden öncekilere serildiği gibi size de serilmesinden ve onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışmanızdan, dünyanın onları helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum," buyurdular. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5261 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Sizden biriniz mal ve halk (evlat) hususlarında kendisinden üstün olan kimselere baktığında bir de kendisinin üstün olduğu daha aşağı kimselere baksın" buyurduğunu bildirmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5263 Ebu Hureyre (r.a.) Hz. Peygamber'i (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir: "İsrail oğullarında biri alaca, biri kel ve biri de kör olmak üzere üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek alacalıya geldi ve: Sence en makbul şey nedir? dedi. Abraş: Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların tiksindikleri hastalığın benden gitmesi dedi. Melek onun vücudunu sıvazladı ve hemen ondan bu iğrençliği gitti ve ona güzel bir sima, güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona: Hangi malı çok seversin? diye sordu. Deve dedi. (Yahut da: İnek dedi. Hadisin ravisi İshak tereddüt etmiştir. Ancak alacalı ile kelden birisinin deve, öbürüsünün inek istediğini söylemiştir). Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi de bunun üzerine melek: Allah sana bu devede bereket ihsan eylesin! diye dua etti. Sonra melek kel adamın yanına vardı. Ona da: Sen en çok neyi seversin? diye sordu. O da: Güzel bir saç ve insanların tiksindiği hâlin benden gitmesi dedi. Müteâkiben melek onun başını sıvazladı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç verildi. Melek ona da: En çok hangi malı seversin? diye sordu. O da: İnek dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Ve melek ona: Allah bu ineği sana bereketli eylesin! diye dua etti. Melek sonra körün yanına geldi ve ona da: Sence en makbul şey nedir? diye sordu. O da: Allah'ın gözümü bana iade etmesi ve benim de onunla insanları görmemdir dedi. Melek onun gözünü sıvadı da Allah ona gözünü verdi. Melek köre: Hangi malı çok seversin? diye sordu. O da: Koyun dedi ve kendisine kuzulu bir koyun verildi. Bir müddet sonra deve ve sığır sahiblerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle birinin bir vadi dolusu devesi; ötekinin bir vadi dolusu sığırı, diğerinin de bir vadi dolusu koyunu oldu. Sonra günün birinde o melek ilk şeklinde alacalı kişiye geldi ve ona: Ben fakir bir kişiyim. Yolculuğumda bütün imkanlarım kesildi. Bugün önce Allah, sonra da senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Şimdi, sana güzel bir renk, güzel bir cilt ve bir çok mal veren aşkına senden bir deve isterim ki bu yolculuğumda onun üzerinde muradıma erişebileyim! dedi. Alacalı: Haklar çoktur, dedi. Melek ona: Ben seni tanır gibiyim. Sen halkın iğrendiği alacalı adam değil misin? Hani fakirdin de bu malı sana Allah vermişti, dedi. O da: Ben bu mala ancak atadan ataya intikal ederek varis olmuşumdur dedi. Melek de ona: Eğer yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin! dedi. Sonra melek ilk suretinde kel adama geldi ve alacalıya dediği gibi ona da söyledi. Alacalının reddettiği gibi bu kel de reddetti. Melek ona: Eğer yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin! dedi. Bu defa melek yine ilk sureti üzere âmaya gelerek: -Ben fakir ve yolda kalmış, zavallı bir kimseyim. Yolculuğumda bütün çarelerim tükendi. Bu gün önce Allah, sonra da senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Gözlerini iade eden aşkına, senden, yolculuğumda gayeme ulaşabileceğim bir koyun istiyorum dedi. Kör: Gerçekten ben kör idim. Allah bana gözlerimi iade buyurdu. Dilediğini al, dilediğini de bana bırak. Allah'a yemin ederim ki: Bu gün Allah için alacağın bir şeyde sana güçlük vermek istemem dedi. Bu cevap üzerine melek ona: Malını muhafaza et. Siz imtihan edildiniz. Senden razı olundu. Fakat iki arkadaşın hışıma uğradılar, dedi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5265 Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) şöyle anlatır: Vallahi ben, Araplardan Allah yolunda ilk ok atan kimseyim. Allah Resulü (a.s.) ile birlikte, huble ile şu semur ağacının yaprağından başka yiyeceğimiz olmadığı halde gaza ederdik. Hatta, her birimiz koyun gibi defi hacet ederdi. Sonra Beni Esed din konusunda beni tazir eder oldu. Şu halde ben hüsrana uğradım ve amelim boşa gitti demektir. İbn Nümeyr, "şu halde" sözünü söylememiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5267 Hz. Aişe (r.ah.) Muhammed'in (a.s.) ev halkı, kendisi Medine'ye geldikten vefat edinceye kadar, arka arkaya üç gün buğday ekmeğinden doya doya yemediler, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5274 Hz. Aişe (r.ah.) Gerçekten Muhammed'in ev halkı olan bizler bir ay ateş yakmadan dururduk. Yiyeceğimiz hurma ile su idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5280 Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü (a.s.) benim rafımda bir ciğer sahibinin yiyeceği bir şey yok iken vefat etmiştir. Rafımda sadece yarım ölçü arpa vardı. Uzun zaman ondan yedim. Nihayet bir defasında o arpayı ölçtüm de tükeniverdi, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5281 Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü (a.s.), iki siyah denilen hurma ile suya doydukları zaman vefat etti, dedi. (İnsanlar, iki siyah ile doydukları zaman vefat etti. Bunlar; su ve hurma, dedi.) Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5284 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki (İbn Abbad: Ebu Hureyre'nin nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki demiştir) Allah Resulü (a.s.) dünyadan ayrılıncaya kadar aile halkını üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle doyurmamıştır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5286 Abdullah b. Ömer (r.ahm.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) Hicr ashabı hakkında: "Şu azap gören kavmin yanına ağlayarak gidiniz. Eğer ağlayamıyorsanız, onlara isabet edenin benzerinin sizlere de isabet etmemesi için, sakın onların yurtlarına gitmeyiniz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5292 Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dul kadın ve yoksul için çalışan, Allah yolundaki mücahid gibidir. (Ravi: Şöyle dediğini de zannediyorum dedi) Yahut gevşemeksizin namaz kılan ve bırakmadan oruç tutan kimse gibidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5295 Cündüb Alaki (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.): "Her kim duyulsun diye bir iş yaparsa, Allah o kimseyi duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun içyüzünü ortaya koyar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5302 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir: "Kul (bazen) bir söz söyler ki onun sebebiyle Cehenneme; doğu ile batı arasından daha uzağa iner!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5303 Üsame b. Zeyd (r.a.) Allah Resulü şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Kıyamet gününde bir kişi getirilip Cehenneme atılır da bağırsakları karnından dışarıya çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken Cehennem halkı toplanırlar da: Ey filan! Ne bu hâl? Sen iyiliği emreden, kötülükten de nehyeden biri değil miydin? derler. O da: Evet, öyle idim. Fakat ben iyiliği emrederdim; kendim yapmazdım. Yine ben kötülükten nehyederdim de kendim işlerdim, der." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5305 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Ümmetimin hepsi affolunmuştur, yalnız açıktan açığa günah işleyenler müstesna. Açık günahlardan biri de: Kul geceleyin bir günah işler. Sonra Rabbi o günahı örtbas ettiği halde sabaha erer. Fakat kul: Ey filan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım diye söyler. Halbuki kendisi, Rabbi onun günahını örtbas ederek gecelemişti. Rabbi onun günahını örttüğü halde geceler de sabahlayınca Allah'ın örttüğünü açar" buyurduğunu işittiğini söylemiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5306 Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre: Bir kere Peygamber'in yanında iki kişi aksırdı. Peygamber (a.s.) bunlardan birisine hayır dua etti, öbürüne de etmedi. Peygamber'in hayır dua etmediği kimse Peygamber'e: Filan kimse aksırdı da ona hayır dua ettin. Ben aksırdım, fakat bana hayır dua etmedin! dedi. Peygamber: Muhakkak ki bu Allah'a hamd etti. Sen ise Allah'a hamd etmedin, buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5307 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü (a.s.): "Esnemek şeytandandır. Binaenaleyh herhangi biriniz esneyeceği zaman gücü yettiği kadar kendini tutsun" buyurdu, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5310 Ebu Hureyre'den (r.a.) bildirildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İsrail oğullarından bir ümmet kaybolmuştur. Ne yaptığı bilinmiyor. Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka bir şey olsun. Görmez misiniz? O, kendisi için deve sütü konulduğunda içmez de koyun sütü konulduğu zaman onu içer" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5315 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Mümin aynı şeye iki defa aldanmaz" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5317 Ebu Bekre'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber'in huzurunda bir kimse başka birini övdü. Bunun üzerine Peygamber (a.s.) birkaç defa: "Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin. Arkadaşının boynunu kestin!" buyurdu. Sonra da: "Herhangi biriniz arkadaşını mutlaka övmek durumunda kalırsa: Filanı zannediyorum; Allah ona kâfidir; ben Allah'a karşı kimseyi temize çıkaramam (şayet onu biliyorsa), onu şöyle şöyle zannederim desin" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5319 Ebu Musa'nın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) birisinin bir adamı övdüğünü ve onu övmede aşırı gittiğini duydu da bunun üzerine: "Andolsun ki siz o adamı helak ettiniz. Yahut bu adamın belini kırdınız!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5321 Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde Urve şöyle dedi: Ebu Hureyre hadis rivayet ediyor ve: Ey Hücrenin sahibesi! Dinle! Ey Hücrenin sahibesi, dinle! diyordu. Aişe de bu sırada namaz kılıyordu. Namazı bitirince Urve'ye Şu adamı ve biraz evvelki söylediklerini işitmez misin? Peygamber (a.s.) bir söz söylerdi. Eğer biri onları saymak isteseydi, muhakkak sayabilirdi, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5325
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
27 Nisan 2011, 00:56 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 CENNET, CENNET NİMETLERİ VE CENNETLİKLERİN SIFATI Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Peyamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu." Allah'ın kitabında bunu tasdik eden delil şu ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler saklandığını hiç kimse bilemez. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5050 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürür" buyurduğunu rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5054 Sehl b. Sa'd (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Şüphesiz Cennette bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürüse de gölgesini bitiremez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5055 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Şüphesiz Cennette öyle bir ağaç vardır ki bir süvari, süratli, talimli, iyi cins bir at ile yüz sene yürüse de onu bitiremez" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5056 Ebu Saîd Hudrî'den (r.a.) bildirildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Allah, Cennet ahalisine: Ey Cennet ahalisi! diye hitap buyurur. Onlar: Ey Rabbimiz! Sana iki defa icabet ederiz ve kullukta daimiz. Hayır senin iki elindedir derler. Allah: Razı oldunuz mu? buyurur. Kullar: Ya Rab! Nasıl razı olmayalım? Sen bize mahlûkatından hiç bir kimseye vermediğini ihsan buyurdun! derler. Allah: Bundan daha kıymetlisini vereyim mi? buyurur. Onlar: Ey Rabbimiz! Bundan daha kıymetli ne olabilir ki? derler. Bunun üzerine Allah: Ben size rıdvanımı (razımı) helal kılıyorum ve artık bundan sonra sizlere ebediyen kızmam! buyurur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5057 Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Şüphesiz Cennet ehli Cennetteki köşkü, sizin gökte yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5058 Ebu Hureyre (r.a.) Ebu'l-Kasım (a.s.) "Cennete ilk girecek zümre ayın on dördüncü gecesindeki sureti üzere girecekler. Bunların peşi sıra girenler de semadaki parlak yıldız suretinde geleceklerdir. Her birine iki zevce vardır. Bunların bacağının iliği etinin üstünden görünür. Ve Cennette bekar yoktur" buyurmuştur, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5062 Ebu Musa Eş'ari'den (r.a.) nakledildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak mümin için Cennette içi boş bir tek inciden bir çadır vardır. Boyu altmış mildir. Mümine mahsus aileler vardır ki mümin onları dolaşıp ziyaret eder, fakat onlar birbirlerini görmezler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5070 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil Allah Adem'i kendi suretinde yarattı. Onun boyu altmış arşındır. Adem'i yaratınca: Haydi git de şu cemaate selam ver. Onlar oturan bir grup melekti. Sana ne cevap vereceklerini iyi dinle. Çünkü bu, hem senin, hem de zürriyetinin selamı olacaktır, buyurdu. Bunun üzerine Adem gitti ve melekler topluluğuna: -esselamu aleyküm (selam size) dedi. Onlar da: -esselamu aleyke ve rahmetullah (selam ve Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun) diye karşıladılar. Ve selamlarına "Ve Rahmetullah" cümlesini ziyade ettiler. Cennete giren herkes Adem'in suretinde ve altmış arşın uzunluğunda olacaktır. Ama Adem'den sonra insanlar ta şimdiye kadar kısalmaya devam etmiştir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5075 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Siz Adem oğullarının yakmakta olduğunuz şu ateşiniz Cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır" buyurdu. Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü! Vallahi bu bile yetecekmiş, dediler. Allah Resulü: "Cehennem ateşi her biri dünya ateşi sıcaklığı derecesinde olmak üzere üzerine altmış dokuz kat daha fazla kılındı" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5077 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Cehennem ile Cennet münakaşa ettiler. Cehennem: Bana zalimler ve mütekebbirler girer dedi. Cennet: Bana zayıflar ve miskinler girer dedi. Aziz ve Celil Allah Cehenneme: Sen benim azabımsın. Dileyeceğim kimselere seninle azap ederim buyurdu. (Belki de: Dilediğime seninle isabet ederim demiştir). Cennete de: Sen benim rahmetimsin. Dilediğim kimselere seninle merhamet ederim. İkinizi de dolduracak vardır buyurdu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5081 Enes b. Malik'in (r.a.) bildirdiğine göre: Allah'ın Peygamber'i (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cehennem durmadan: Daha var mı? diyecek. Nihayet İzzetin Rabbine Pak ve Yüce Allah ona ayağını koyar. Bunun üzerine Cehennem: İzzetine yemin ederim ki yeter, yeter! der ve parçaları birbirine dürülür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5084 Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Kıyamet günü ölüm, alaca bir koç suretinde getirilir. (Ebu Kureyb şunu ziyade etti) Cennet ile Cehennem arasında durdurulur. (Hadisin kalan kısmında ittifak etmişlerdir). Müteâkiben: Ey Cennet ahalisi! Sizler bunu tanıyor musunuz? denilir. Cennetlikler hemen başlarını kaldırıp bakarlar ve: Evet, bu ölümdür derler. Sonra: Ey Cehennem ahalisi! Sizler bunu tanıyor musunuz? diye sorulur. Onlar da başlarını kaldırarak bakarlar ve: Evet, bu ölümdür derler. Bunu takiben koçun kesilmesi emrolunur ve derhal boğazlanır. Bundan sonra: Ey Cennet halkı! Cennette ebedi yaşıyacaksınız, artık ölüm yoktur. Ve ey Cehennem halkı! Sizler de ebedisiniz, artık ölüm yoktur denilir." Bundan sonra Allah Resulü şu ayeti okudu: Onları hasret günü ile korkut. Çünkü onlar hâlâ gaflet içinde ve hâlâ iman etmemişken iş bitmiş olur.Allah Resulü bu ayeti okurken eliyle dünyaya işaret etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5087 Abdullah b. Ömer (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Allah, Cennetlikleri Cennete, Cehennemlikleri de Cehenneme sokar. Sonra aralarında bir tellal kalkıp: Ey Cennet ahalisi! Artık ölüm yoktur; ve: Ey Cehennem ahalisi! Artık ölüm yoktur. Herkes bulunduğu yerde ebedidir! diyecektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5088 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.): "Kâfirin avurt dişi (yahut azı dişi) Uhud (dağı) kadar, derisinin kalınlığı da üç günlük mesafedir" buyurduğunu bildirmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5090 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'ne isnat ettiği hadiste Allah Resulü (a.s.): "Cehennemde kâfirin iki omuzu arası, hızlı giden bir süvarinin üç günlük yolu kadardır" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5091 Harise b. Vehb Huzai (r.a.) Hz. Peygamber (a.s.) den şunları işittiğini söylemiştir: Peygamber: "Size Cennet ehlini haber vereyim mi?" buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah Resulü: Zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen her mümin (Cennetlik) dir. Allah'a yemin etse, muhakkak ki Allah onu yemininde doğru çıkarır, buyurdu. Sonra da: "Size Cehennem ehlini haber vereyim mi?" buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah Resulü: Her katı yürekli, düşman ve kibirli kimsedir, buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5092 Abdullah b. Zema (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) hutbe okudu da deveyi ve onu boğazlayanı anarak şöyle buyurdu: Semud kavminin en aşağılığı fırladığı zaman..."Buna, Ebu Zema gibi kuvvetli, şirret bir adam kalkıştı" buyurdu. Sonra Allah Resulü kadınlardan bahsederek onlar hakkında öğütler verdi ve: "Sizden biriniz karısını ne zamana kadar dövecek?" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5095 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.): "Ben şu Kaab oğullarının atası Amr b. Luhay b. Kama b. Hındifi, Cehennemde bağırsaklarını sürüklerken gördüm" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5096 Hz. Aişe (r.ah.), Allah Resulü'nden (a.s.) şunları işittiğini söylemiştir: "İnsanlar Kıyamet gününde yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolunurlar." Ben de: Ey Allah'ın Resulü! Kadın ve erkekler beraber olup birbirlerine bakacaklar mı? dedim. Allah Resulü: "Ey Aişe! Mesele, birbirlerine bakmalarından çok daha vahim" buyurdular. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5102 İbn Abbas (r.a.) Hz. Peygamber'i (a.s.) hutbede şöyle buyururken işitmiştir: "Muhakkak ki sizler Allah'a yürüyerek, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak kavuşacaksınız!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5103 Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar üç fırka olarak haşredilecekler: Birinci fırka, istekliler, korkanlar. İkinci fırka, İki kişi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde ve on kişi bir deve üzerinde olanlar. Geri kalanlarını da Cehennem toplayacak; nerede geceyi geçirirlerse, o ateş de onlarla beraber geceler. Onlar nerede istirahat ederlerse o da onlarla beraber istirahat eder. Sabahladıkları yerde onlarla beraber sabahlar. Akşamladıkları yerde, onlarla beraber akşamlar." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5105 Abdullah b. Ömer (r.ahm.), Hz. Peygamber'in (a.s.) İnsanlar alemlerin Rabbi için kalkacağı günayeti hakkında şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "İnsanlardan her biri kulaklarının yarı yerlerine kadar tere batmış olarak kalkacaktır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5106 Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Kıyamet günü ter, yerin içine yetmiş kulaç işleyecektir. Ve hiç şüphesiz insanların ağızlarına yahut kulaklarına kadar ulaşacaktır." Ravi Sevr, bunların hangisini söylediğinde tereddüt etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5107 İbn Ömer'in (r.ahm.) bildirdiğine göre: Resulüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz vefat ettiğinde, sabah ve akşam ona oturacağı makamı gösterilir. O kimse Cennet ehlinden ise, Cennetlik; ateş ehlinden ise Cehennemlik olacaktır. Ve ona: Kıyamet günü Allah seni oraya gönderinceye kadar işte senin yerin budur, denilir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5110 Ebu Eyyûb (r.a.) Bir gün güneş battıktan sonra Allah Resulü (a.s.) dışarı çıktı ve bir ses işitti: Bunun üzerine: "Yahudiler kabirlerinde azap görüyorlar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5114 Enes b. Malik (r.a.) Allah'ın Peygamber'i (a.s.) şöyle buyurdu demiştir: "Kul, kabrine konduğu ve arkadaşları geri dönüp gittikleri zaman onların ayakkabılarının seslerini şüphesiz işitir. Buyurdular ki: İki melek gelip onu oturtarak: Şu adam hakkında ne derdin? diye sorarlar. Mümin: Onun Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim diye cevap verir. Bunun üzerine ona: Cehennemdeki yerine bak! Allah onun yerine sana Cennetten bir yer verdi, denilir." Allah'ın Peygamber'i: "O iki makamını birden görür" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5115 Bera b. Azib'den (r.a.) nakledildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): Allah, iman edenleri sabit sözle yerlerinde tutarayeti kabir azabı hakkında indi. Kabirde ölüye: Rabbin kimdir? diye sorulur. O da: Rabbim Allah ve Peygamberim Muhammed'dir der. İşte, Aziz ve Celil Allah'ın: Allah, iman edenleri dünya hayatında da Ahirette de sözlerinde sabit tutar...ayeti budur, buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5117 Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü (a.s.): "Kıyamet gününde kim hesaba çekilirse azap görecektir" buyurdu. Bunun üzerine ben: Aziz ve Celil Allah İşte kolayca bir hesaba çekilirbuyurmamış mı? dedim. Resulüllah: "O hesap değildir. Bu dediğin ancak arzdır. Kıyamet gününde hesapta tartışılan kimse azap görecektir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5122 Abdullah b. Ömer (r.ahm.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Allah bir kavme azap etmek isteyince o kavim içinde bulunan her ferde azap isabet eder. Sonra herkes amellerine göre diriltilirler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5127
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
29 Nisan 2011, 00:55 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 ADAK İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: Sa'd b. Ubade, annesinin bir adak adadığını fakat bunu yerine getiremeden vefat ettiğini söyleyerek bunun hükmünü Hz. Peygamber'e sordu. Allah Resulü'de (a.s.): "Annen adına onun adağını sen yerine getir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3092 Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki: Bir gün Resulüllah (a.s.) bizlere adak adamayı yasakladı ve: "Adak hiç bir şeyi değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3093 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Adakta bulunmayınız çünkü adak kaderdeki hiç bir şeyi değiştirmez. Ancak adak sebebiyle cimri kimseden mal çıkar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3096 Enes'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) iki oğlunun arasında onlara dayanarak güçlükle yürüyebilen bir ihtiyar gördü ve: "Bu niye böyle yürüyor?" diye sordu. Oğulları: "O, yürüyerek Kâbe'ye gitmeyi adamıştır" dediler. Hz. Peygamber de: "Allah, bu ihtiyarın kendine eziyet ederek yaptığı ibadetten müstağnidir" buyurdu ve ihtiyarın bir bineğe binmesini emretti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3100 Ukbe b. Âmir (r.a.) şöyle anlatır: Kız kardeşim (Ümmü Hibban), Beytullah'a kadar yalınayak yürümeyi adamış ve güçsüzlüğünden yakınarak benden bu konuyu kendisi için Allah Resulü'ne sormamı istemişti. Ben Peygamberimizden bu meseleyi sorduğumda Hz. Peygamber (a.s.): "Hem yürüsün, hem binsin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3102
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
29 Nisan 2011, 00:58 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 VASİYET İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümanın bir şey vasiyet etmek istediği halde onu yazılı halde yanında bulundurmadan iki gece geçirmesi doğru değildir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3074 Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle anlatmaktadır: Veda haccında ölüm tehlikesi geçirdiğim hastalığımda Hz. Peygamber (a.s.) beni ziyaret etti. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Hastalık ve ağrılarım bu dereceye varmıştır. Ben varlıklı bir insanım. Bir tek kızımdan başka varisim yoktur. Bu yüzden malımın üçte ikisini tasadduk edeyim mi? diye sordum. Hz. Peygamber: "Hayır," cevabını verdi. Ben: Yarısını edeyim mi? dedim. Hz. Peygamber yine: "Hayır" dedi ve: "Üçte birini tasadduk et, üçte bir de çoktur. Ey Sa'd! Senin, varislerini zengin bırakman, onları muhtaç ve halka ellerini açar bir halde bırakmandan daha iyidir. Ey Sa'd! Allah rızası için yaptığın her harcamanın karşılığını mutlaka alacaksın. Hatta (yemek yerken) hanımının ağzına koyduğun bir lokmadan da ecir alacaksın" buyurdu. Ben devamla: Ey Allah'ın Resulü! (Siz Medine'ye döneceksiniz de) ben burada dostlarımdan geride mi kalacağım? diye sordum. Hz. Peygamber: "Hayır, sen geriye bırakılmayacaksın. (Eğer burada kalır da) iyi amel yaparsan elbette onunla merteben yükselir. Belki de burada uzun süre kalırsın da birtakım kimseler senden faydalanır; bazı kimseler de zarar görür. Rabbim! Ashabımın hicretini tamamla, onları gerisin geri çevirme. Ancak, çaresiz olan Sa'd b. Havle'dir," buyurdu. Ravi: Sa'd b. Havle'nin Mekke'de ölmesinden dolayı Hz. Peygamber'in ona çok üzüldüğünü söylemiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3076 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: İnsanlar vasiyetin miktarını üçte birden dörtte bire indirseler iyi olur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.): "Malınızın (sadece) üçte birini bağışlayın. Aslında üçte bir dahi çoktur" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3080 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Ömer b. Hattab'ın payına Hayber'de bir arazi düşmüştü. O, bir gün bu arazi konusundaki görüşünü almak üzere Hz. Peygamber'e (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Hisseme Hayber'de bir arazi düştü ki daha önce ondan daha kıymetlisi elime geçmemiştir. Bu mal hususunda ne buyurursunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber: "İstersen toprağı vakfederek gelirini tasadduk edersin" buyurdu. İbn Ömer dedi ki: Hz. Ömer bu araziyi alınıp satılmamak, miras olunmamak ve hibe edilmemek üzere tasadduk etti. Gelirinden de fakirlere, akrabalara mükatep (hürriyetini satın alma sözleşmesi yapmış olan) kölelerin hürriyete kavuşturulmasına, Allah yoluna, yolculara ve misafirlere tasadduk etti. Onun idaresini üzerine alan kimseye bunu servet aracı olarak kullanmamak şartıyla normal ölçüler içerisinde ondan yemesinde ve bir başkasına yemesi için vermesinde mahzur yoktu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3085 Talha b. Musarrıf (r.a.) şöyle anlatır: Abdullah b. Ebu Evfa'ya (r.a.) Hz. Peygamber (a.s.) vasiyette bulunmuş muydu? diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa da: "Hayır," dedi. Ben: Öyle ise müslümanlara vasiyet niçin gerekli görüldü, yahut niçin vasiyette bulunmak emredildi? dedim. O, "Yüce Allah'ın kitabına bağlanmayı vasiyet etti" şeklinde cevap verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3086 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) geriye ne bir dinar, ne bir dirhem, ne bir koyun, ne bir deve bıraktı ve hiçbir şeyi de vasiyet etmedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3087 Saîd b. Cübeyr (r.a.) İbn Abbas'ın şöyle söylediğini anlatır: İbn Abbas bir defasında: "O perşembe günü, o perşembe gündü ne acı gündü!" demiş ve gözyaşları kumları ıslatacak şekilde ağlamıştı. Bunun üzerine ben: Ey Abbas oğlu! Perşembe günü ne oldu ki? diye sordum. O şöyle dedi: Hz. Peygamber'in (son hastalığındaki) ağrısı arttı da: "Bana yazacak bir şey getirin. Size bir şey yazdırayım da benden sonra yolunuzu kaybetmeyesiniz" buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın yazılmasın diye) aralarında anlaşamayarak münakaşa ettiler. Hz. Peygamber de: "Bir peygamberin huzurunda münakaşa etmek yakışmaz" buyurdu. Oradaki sahabeler: "Hz. Peygamber'in neyi var, hastalıktan dolayı sayıklıyor mu? Kendisine bir sorun" dediler. Hz. Peygamber: "Beni (kendi hâlime) bırakın! Böylesi daha iyi. Sizlere üç şey vasiyet ediyorum: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarınız. Yabancı heyetlere benim ikram ettiğim gibi siz de saygı gösterip ikram ediniz" buyurmuştur. İbn Cureyc: "İbn Abbas burada üçüncüyü söylemedi, yahut söyledi de ben unuttum" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3089
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
29 Nisan 2011, 01:00 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 Hibe ve Diğer Bağışlar İle İlgili Hadisler Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır: Allah yolunda cihat için iyi cins bir atımı bir kimseye bağışlamıştım. Bu kişi ata iyi bakamadı ve onun kıymetini bilemedi. Daha sonra bu kişinin atı ucuz fiyata satacağını anladım ve Allah Resulü'ne bu atı satın alma konusunu sordum? Hz. Peygamber (a.s.): "O atı satın alma ve bağışladığın şeyi geriye alma. Çünkü bağışladığı şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen köpek gibidir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3044 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Ömer b. Hattab bir kişiye Allah yolunda bir at bağışlamıştı. Daha sonra o atı satılırken gördü ve onu satın almak istedi. Bu konuyu Hz. Peygamber'e sorduğunda Hz. Peygamber (a.s.): "Onu satın alma! Sadaka yaptığın şeyi geriye alma!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3046 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sadakasından geri dönen kişi, kusan sonra da bu kustuğunu yiyen gibidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3048 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Hibe ettiği şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen gibidir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3050 Beşir oğlu Numan'ın (r.a.) naklettiğine göre: Numanı Babası Beşir, Hz. Peygamber'e getirip: "Ben şu oğluma bir köle bağışladım," dedi. Hz. Peygamber (a.s.): "Her çocuğuna bunun gibi bir hibe yaptın mı?" diye sordu. Babam: "Hayır" deyince; Hz. Peygamber: "Öyle ise bu oğluna verdiğini geri al" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3052 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kimseye umra suretiyle bir mal hibe edilirse o mal (cahiliye dönemindekinin aksine bağışlayanın değil) artık hibe edilen kimsenin ve onun çocuklarının malı olur. Çünkü o, hibe edilen kimsenin mülkiyetine girer ve onu bağışlayan kimseye dönmez. Zira yapılan bu bağışa mirasçıların hakkı taalluk etmiştir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3062 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) "Umra suretiyle bağış yapmak caizdir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3073
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
29 Nisan 2011, 01:03 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 FERAİZ (MİRAS ÜZERİNDEKİ BELİRLİ PAYLAR) Usame b. Zeyd'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Müslüman, kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3027 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Miras paylarını, Kur'an'da bildirilen sahiblerine veriniz. Bu paylardan geriye bir şey kaldığında o, baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3028 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatmaktadır: Hasta olmuştum ve Hz. Peygamber ile Ebu Bekr bana hasta ziyaretine geldiler. Ben bayıldım. Hz. Peygamber abdest aldı ve abdest suyundan benim üzerime döktü. Bunun üzerine ayıldım. Kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Ben, malım hususunda nasıl davranayım? diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.) bana Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...şeklindeki miras ayeti indirilene kadar bir cevap vermedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3031 Berâe b. Azib (r.a.); Kur'an'da en son inzal edilen ayet: Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan) hakkında şöyle fetva veriyor...ayetidir demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3036 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü borçlu iken ölen kimselerin cenazesine geldiğinde, bu kişinin borcunu kapatacak bir mal bırakıp bırakmadığını sorar, eğer o kişinin borcunu ödeyecek bir şey bıraktığı söylenirse cenaze namazını kılardı. Aksi takdirde: "Arkadaşınızın namazını kılınız" buyururdu. Sonraları Allah kendisine birçok fetih ve zafer nasip edince: "Ben bütün müminlere kendi canlarından daha yakınımdır. Bu yüzden artık borcu varken ölen kimsenin, o borcunu ödemek bana aittir. Bir kişinin geriye bıraktığı tereke ise mirasçılarına aittir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3040
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
04 Mayıs 2011, 15:14 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 10886 Üyelik T.:
04 Ekim 2009 | Cevap: el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) el-lu'luu ve'l-mercan (Buhari ve Müslim'in İttifak Ettikleri Hadis'ler) Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 BOŞANMA İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre: Kendisi Resulüllah (a.s.) zamanında karısını hayız halinde iken boşamış, Ömer b. Hattab (r.a.) ise, bu durumu Hz. Peygamber'den sormuştur. Resulüllah cevaben şöyle buyurmuştur: "Abdullah'a söyle karısını geri alsın. Sonra kadın temizlenip tekrar hayız görüp de tekrar temizleninceye kadar ona yaklaşmasın. Bundan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse tekrar biraraya gelmeden önce onu boşar. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi müddeti, erkeklerin kadınları boşamaları için Yüce Allah'ın emrettiği iddet müddetidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2675 İbn Abbas (r.a.) "Kişinin karısını kendine haram kılması kefaret vermeyi gerektirir" demiştir. Yine İbn Abbas Şüphesiz ki, Allah Resulü sizin için pek güzel bir örnektirdemiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2692 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (a.s.) Zeynep bt. Cahş'ın (r.ah.) yanında eğlenip bal şerbeti içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa, kendi aramızda anlaşarak; Peygamber (a.s.) hangimizin yanına gelirse, o: "Sende megafir kokusu hissediyorum; megafir mi yedin?" diyecekti. Nihayet Peygamber bu iki kadından birisinin yanına girince kadın bu sözü ona söylemişti. Hz. Peygamber de: "Hayır! Zeynep bt. Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiştim, bir daha onu içmem" buyurdu. Bunun üzerine: Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun?...ile başlayıp Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.sona eren ayetler nazil olmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2694 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir: Resulüllah (a.s.) hanımlarını muhayyer kılmakla emrolunduğu zaman bu işe benden başladı ve bana: "Sana bir şey söyleyeceğim; ancak ebeveynine danışmadan cevap vermekte acele etme" buyurdu. Aişe sözlerine devam ederek: Hz. Peygamber (a.s.) annemle babamın ondan ayrılmamı istemeyeceklerini kesinlikle biliyordu. Sonra bana şu ayeti okudu: Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer Dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer, Allah'ı, Peygamber'ini ve Ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.Ben hemen: "Bunun nesi için ebeveynime danışacakmışım! Elbette Allah ve Resulü ile Ahiret yurdunu isterim" dedim. Daha sonra, Peygamber'in diğer eşleride benim yaptığımın aynısını yaptılar. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2696 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğinide yanına alırsın".ayeti nazil olduktan sonra Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan birinin nöbet günü geldiğinde her defasında bizden izin isterdi. (Hadisi Aişe'den rivayet eden) Muaze, Aişe'ye: "Hz. Peygamber (a.s.) senden izin istediği zaman, ne derdin?" diye sordu. Aişe (r.ah.): "Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem cevabını verirdim," dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2697 Hz. Aişe (r.ah.) "Resulüllah (a.s.) bizi muhayyer bıraktı. Ancak, biz bunu talâk saymadık" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2698 Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (a.s.) kadınlarından uzaklaştığı vakit Mescide girdim. Bir de ne göreyim insanlar üzüntülerinden çakıl taşları ile yeri eşeliyor ve: Resulüllah hanımlarını boşamış diyorlardı. Bu hadise örtünme emri gelmeden önce idi. Ömer "Bu işi bugün mutlaka öğrenirim" dedim. Aişe'nin yanına vararak: "Ey Ebu Bekr'in kızı! İşi Resulüllah'a eziyet verecek dereceye vardırdın öyle mi?" dedim. Hz. Aişe: "Benden sana ne, ey Hattab oğlu? sen kendi kusuruna bak!" dedi. Bunun üzerine Hafsa'nın yanına vardım ve ona: "Ey Hafsa! Senin şerefin Resulüllah'a eziyet verecek dereceye vardı mı? Yemin olsun, senin de çok iyi bildiğin gibi, Resulüllah seni sevmiyor. Ben olmasaydım, seni mutlaka boşardı" dedim. Bundan dolayı Hafsa çok ağladı. Ben ona: "Resulüllah nerededir?" diye sordum. Hafsa: "O yatak odasındaki kilerindedir" cevabını verdi. Hemen oraya vardım. Birde baktım, karşıma Resulüllah'ın Rabah adındaki hizmetçisi çıktı. Kilerin alt eşiğine oturmuş, ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmıştı. Bu üzerine oturulan şey, Resulüllah'ın inip çıkarken merdiven olarak kullandığı bir hurma kütüğü idi. Ben: "Ey Rabah! Resulüllah'ın huzuruna girmek istiyorum bana izin iste!" diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben tekrar: "Ey Rabah, benim için Resulüllah'tan izin iste!" dedim. Rabah yine odaya baktıktan sonra, bana hiçbir şey söylemedi. İki defada bana izin verilmeyince, sonra sesimi yükselterek: "Ey Rabah! Peygamber'in huzuruna girmek istiyorum; benim için izin iste! Zannediyorum ki, Resulüllah, benim Hafsa için geldiğimi düşünüyor. Yemin olsun, Allah Resulü bana emrederse, Hafsa'nın boynunu vurmaya hazırım" dedim. Bu arada sesimi biraz yükseltmiştim. Bunun üzerine Rabah bana; yukarı çıkmamı işaret etti. Hemen Resulüllah'ın huzuruna girdim. O, bir hasır üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü üzerine çekti. Üstünde bundan başka bir şey yoktu. Hasır yan tarafına iz bırakmıştı. Resulüllah'ın odasına şöyle bir göz gezdirip baktım, Sa' miktarı bir avuç arpa, odanın bir köşesinde o miktarda karaz yaprağı, baş ucunda bir de asılı deri. Bu manzara karşısında göz yaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım. Hz. Peygamber: "Niçin ağlıyorsun ey Hattab oğlu?" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Peygamber'i! Niçin ağlamayayım ki, işte hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte odan ve içindekiler. Diğer tarafta Kayser ile Kisra meyveler ve nimetler içinde yüzmektedirler. Sen ise Allah Resulü ve en seçkin kulu olduğun halde işte şu küçücük hüzün yeri olan odacığın!" dedim. Resulüllah (a.s.): "Ey Ömer! Dünya nimeti onların, Ahiret saadeti de bizim olmasına razı değil misin?" buyurdu. Ben de: "Evet! Elbette razıyım." dedim. Yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: "Ey Allah'ın Resulü! Hanımlarının hâlinden gücüne giden şey nedir? Onları boşadı isen şüphesiz, Allah seninle beraberdir. Melekler de, Cebrail ve Mikâil, ben, Ebu Bekr ve bütün müminler de seninle beraberiz." dedim. Ve Allah'a hamd ederek söylüyorum ki, söylediğim sözü Allah'ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. İşte bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil olmuştur: Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa) Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.Ebu Bekr'in kızı Aişe ile Hafsa, Peygamber'in diğer hanımlarına karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sen onları boşadın mı?" diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.): "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Mescide girdiğimde, müslümanlar çakıl taşları ile yerleri eşeleyip: Resulüllah kadınlarını boşamış diyorlardı. Aşağıya inipte sizin hanımlarınızı boşamadığınızı onlara haber vereyim mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet, istersen haber verebilirsin" buyurdu. Yüzündeki öfke alâmetleri ortadan kalkıncaya kadar onunla konuşmaya devam ettim. Nihayet dişleri görülünceye kadar tebessüm etti. O insanlardan dişleri en güzel olanı idi. Sonra Hz. Peygamber (a.s.) bulunduğu yerden aşağı indi. Ben de onunla indim. Ancak, ben basamaklı kütüğe tutunarak iniyordum. Resulüllah ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Odada yirmi dokuz gün kaldın." dedim. Peygamber (a.s.): "Ay, yirmi dokuz gece olur." buyurdu. Bunun üzerine ben Mescidin kapısında durarak olanca sesimle: "Resulüllah, hanımlarını boşamamıştır!" diye bağırdım. Bu arada şu ayet nazil oldu: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Peygamber'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.Bu işi ben anlayıp ortaya çıkarmıştım. Yüce Allah da tahyir ayetini inzal buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2704 Sübeya (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Abdullah, Abdullah b. Utbe'ye mektup yazarak, Sübeya'nın yanına varıp, ona kendi hadisini ve Hz. Peygamber'e fetva sorduğunda kendisine ne cevap verdiğini sormasını emretmiş. Ömer b. Abdullah da, Abdullah b. Utbe'ye cevabi mektubunda Sübeya'nın kendisine şunları haber verdiğini bildirmiştir: Sübeya, Benu Âmir b. Lüey soyundan, Bedir gazvesine katılmış olan Sa'd b. Havle ile evliymiş. Daha sonra, bu zat hanımı hamile iken Veda haccında vefat etmiştir. Kocasının vefatından çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasından temizlendikten sonra kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Bu sırada Abdüddar oğullarından Ebu Senabil b. Bakek onun yanına gelip: "Seni giyinip kuşanmış ve süslenmiş olarak görüyorum. Anlaşılan evlenmek istiyorsun. Yemin olsun dört ay on gün geçmedikçe kesinlikle evlenemezsin!" demiş. Sübeya "O zat bana bunu söyleyince geceleyin üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Sonra Resulüllah'a giderek bu meseleyi ona sordum. Bana doğumumu yaptığım andan itibaren evlenmenin benim için helal olduğunu, istersem evlenebileceğimi, söyledi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2728 Ebu Seleme'nin (r.a.) Ümmü Seleme'den naklettiğine göre, Ümmü Seleme şöyle anlatır: "Sübeya Eslemiye, kocasının vefatından birkaç gece sonra çocuğunu doğurdu. Kendisi, bunu Resulüllah'a zikredip, durumunu sordu. Resulüllah evlenmesini emir buyurdu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2729 Ümmü Habibe'nin şöyle söylediğini Zeynep bt. Ebu Seleme anlatıyor: Ben, babası Ebu Süfyan vefat ettiği zaman Peygamberin (a.s.) hanımı Ümmü Habibe'nin yanına vardım. Ümmü Habibe, içinde sarı renk bulunan bir koku, "haluk" yahut başka bir şey istedi. Bundan, önce bir cariyeye sürdü. Sonra da bu boyadan kendi iki yanağına sürdü ve şöyle dedi: Yemin olsun, benim böyle koku ve boya ile süslenmeğe ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah'ın minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helal değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2730 Zeynep bt. Cahş'ın (r.ah.) rivayetinde Zeynep bt. Ebu Seleme şöyle anlatıyor: "Bir defasında erkek kardeşi vefat ettiği zaman Zeynep bt. Cahş'ın yanına girmiştim. O da bir koku isteyip, bundan süründü. Sonra şöyle dedi: "Yemin olsun benim hiçbir kokuya ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah'ı (a.s.) minber üzerinde: "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadının, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla yas tutup zinet ve süsünü terk etmesi helal olmaz. Ancak, kadının kocasının ölümünden dolayı dört ay on gün yas tutup zinet ve süsü terk etmesi bundan müstesnadır" buyurduğunu işittim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2731 Ümmü Seleme (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bir kadın Resulüllah'a (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kızımın kocası vefat etti. Gözlerinden rahatsızdır. Ona sürme çekebilir miyim?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) iki veya üç defa hep hayır cevabını verdi ve sonra da şöyle buyurdu: "Bu iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden birisi cahiliye döneminde bir sene bekledikten sonra bir deve tezeği atar böylece yastan çıkmış olurdu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2732 Ümmü Atiye'den (r.ah.) rivayet edildiğine göre: Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kadın, kocası hariç herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutamaz. Kocasının ölümü üzerine dört ay on gün yas tutar. Bu süre içinde Yemen kumaşı hariç boyanmış kumaş giyemez, sürme çekemez, koku da sürünemez. Yalnız hayızdan temizlendiği zamanlarda bir parçacık "kust" veya "ezfar" sürünebilir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2739
__________________ Henüz Resmedilmemis Bir Hüznün Çizgilerini Tasir Suretim... İste Bu Yüzdendir İçten İçe Döküntülerim... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb 2.sınıf HADİS dersi 3. ünite özeti ve soru cevap Medineweb | nurşen35 | Hadis | 16 | 30 Mart 2021 10:36 |
Medineweb 2.sınıf HADİS dersi 4. Ünite Özeti soru cevap Medineweb | nurşen35 | Hadis | 16 | 20 Nisan 2017 21:59 |
Medineweb 2.Sınıf HADİS Dersi 5. Ünite Özeti Medineweb | nurşen35 | Hadis | 5 | 20 Nisan 2017 21:57 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|