|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NUR,Açılış Tarihi: 21Haziran 2009 (23:01), Konuya Son Cevap : 28Haziran 2009 (21:43). Konuya 57 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
22Haziran 2009, 12:55 | Mesaj No:11 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz
[/b] Alıntı:
Bu konuda forumda bir soru sorulmuştu,orda cevap verdiğimi hatırlıyorum. Çalışmalarımda en büyük yardımcım Hayran 2.3 adlı program.Bu programda mücemül müfehres var.Araştırdığım konuyu fihristlerden veya mealerden değil mü'cemül müfehres adlı programdaki arapçasından faydalanıyorum.Meal ve fihristlerden araştırmada bazı yanlışlıklar olabiliyor.Bu yüzden orijinalinden faydalanıyorum. Tefsir olarak bizlere önerebileceğin? Tek bir tefsir önermek hata olur.Olur ki o tefsirdeki hataları da doğru kabul etmek zorunda kalırız. Tefsir olarak; Fizilalil Kur'an-Seyyid Kutup Tefhimul Kur'an-Mevdudi Elmalı Tefsiri Rivayet Tefsiri olarak da İbni Kesirin tefsirine yeri geldiğinde göz atılabilir.İbni Kesir rivayet tefsiri olduğu için israilayat rivayetleri de mevcut.Okurken dikkat etmeli Ali Küçük'ün Besairul Kur'an da güzel tefsir.Halkın anlayabileceği yani konuşma dili kullanılmış. Bakış açılarımızın gelişmesi için İhsan Eliaçık'ın meal ve tefsirinden faydalanılır. Ayrıca Mustafa İslamoğlunun meali/tefsiri de faydalı Mustafa islamoğlu hocamız hakkında düşünceleriniz? 15-20 yılını Kur'ana adamış bir kişiye hakkında Allah razı olsun demekten başka ne yapabiliriz.Allah emeklerini zayi etmesin.Burdan şu anlaşılsın ki Mustafa İslamoğlu hatasızdır.Her insan gibi o da hata edebilir.10-15 yıl önceki bazı söylemlerimdeki netliği bugün göremediğimiz konuları da vardır.Ama Mustafa İslamoğlu bir anda harcanması hatta bazıları tarafından tekfir edilmesi de hoş karşılanacak bir durum değildir. Ahmed Kalkan Abimiz Hakkında düşünceleriniz? Allah razı olsun.Kavramlar konusunda çok güzel çalışmaları var. Tarikat ve Cemaatsel yapılanmalardaki eksikler? Eksiklikler tarikattan tarikata,cemaatten cemaatlere göre değişiklik arzetmektedir.Ama ortak eksikliğin şeyhcilik,hocacılık,lidercilik anlayışlarını aşamamaları diyebiliriz. Kurandan uzaklaşmışlığımızın ana sebepleri? Sebeb çok ama bir bölgeye/cemaate/topluma olan eksiklik herkesi kapsamayabilir. Genel olarak eksiklikler için şunları söyleyebilmek mümkündür herhalde: -Atalardan kalan anlayış -Cehalet -Hizip anlayışları -Yöneticilerin uygulamaları -Kur'an anlaşılmaz anlayışı -Bel'am tipli alimler/aydınlar/yazarlar/liderler -Okumama hastalığı -Taassup vs.vs Bizlere Kendi çapımızda nasıl bir metod uygulamamızı tavsiye edersiniz? Halktan kopuk bir metod uygulamayın derim.Halkla,çevrenizle Kur'an dersleri yapın. Kuran'i bir hayatın yaşanmasının önündeki engeller nelerdir? -İnsanın kendisi -Çevresi -İdareciler -Kendini alim sınıfından kabul eden,her sözünün doğru olduğunu,kendilerini müstagni gören kimseler | |
22Haziran 2009, 18:14 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz 1-islami sorumluluk bilincimizi geliştirmek için sıra ile atılması gereken adımlar nelerdir? Sanırım İslami sorumluluk bilincinden kastettiğin takva kavramıdır. Takvanın 3 basamağından bahsedilir; 1. Basamak: Allah'ı inkar etmekten ve ona ortak koşmaktan sakınmak yani iman etmektir.Başka bir tanımlama ile şirkten takva,korunma 2. Basamak: Allah'ın yasaklarına uyup, emrettiği ibadetleri yerine getirmek.Buna masiyetten takva,korunma 3. Basamak: Kulun bütün varlığı ile Allah'a yönelip, kalbini, zihnini, davranışlarını yalnız O' na tahsis edip, haram olur korkusu ile mübah sayılan ( sevap ve günah kapsamına girmeyen davranışlar ) davranışları bile terk ederek korunmak.Bu basamağa masivadan takva yani kalbini, Hak’tan alıkoyan her şeyden uzak tutmak da denilir. Bu basamaklar islami sorumluluk bilincin temel taşlarıdır. 2-vahyin hayata taşınması için önceliklerimizi nasıl belirlemeliyiz? Öncelikleri belirmeden önce kendimizin vahye karşı hangi konumda olduğumuzn tesbiti gereklidir.Konuma göre öncelikler değişir.Nasıl ki Mekke konumun önceliği farklı ise Medine döneminin önceliği de farklıdır.Vahye karşı konumu tesbit içinse vahiyle ne kadar tanışıklıyız,ya da vahiy hayatımızda ne kadar öncelikli onu kendimize sormamız lazım.Vahiy bizde öncelikli olarak güzel ahlakı tesis etmiyorsa ortada sorun var demektir.Ayrıca vahyi okuyup öğrenmemiz lazım ki o vahiyden sorumlu tutulalım.Okuyup anlamadan veya anlamaya çalışmadan vahiyin ne dediğinden çok "Falanca ne demiş"lerle hayatımızı sürdürürüz.Böylelikle falancalar adına,falancaların anladığı şekilde yaşamaya çalışırız.Allah Rasulu Veda Haccında bizlere bu kitaba emanet,miras bırakmış ama bizler bu mirasa,emanete sahip çıkmamışız.Bugün için insanlara maddi bir miras düştüğünde hemen o mirası elde etmek için günlerini,gecelerini vererek o mirası elde etmek için uğraşırlar.Ama en büyük ve cenneti kazandıracak mirasın kapağını veya içinde ne bahsedildiğini öğrenmek için açmaktan bile kaçınıyoruz. Önceliğimiz bu mirasa sahip çıkmamız ve içindekilerini bilmemizdir. 3-vahiyle yol bulmak yürümek doğrulmak nasıl olamalı? Vahiyle yol bulmak için Peygamberin metodu çok önemlidir.Peygamberi yoksayan bir metodla ne yol bulunur,ne yürünür ne doğrulunur. Mekke dönemi ayet ve surelerini iyi tahlil etmeli ve kıraat-ikra,tertil ve tilavet ilişkisini yani üçlü saçayağını iyi yerleştirmek gerekir ---------diğer soruların cevabına daha sonra inş.------------ |
22Haziran 2009, 19:21 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz 4-toplumsal yozlaşmanın en temel sebebleri nelerdir? Yozlaşmanın bir çok çeşidi mevcuttur. -Ahlaki yozlaşma -Dini yozlaşma -Ameli yozlaşma -Siyasi yozlaşma -Ailevi yozlaşma -Ekonomik yozlaşma -Düşüncesel bazda yozlaşma vs hayatın her bölümünde bir yozlaşmadan söz edebilir.Dolayısıyla bu yozlaşmaların hepsi ortaklaşa toplumsal yozşalmayı oluşturuyor. Bu yozlaşmaşların temel sebeblerinden bazıları şunlardır. -İnsanın kendisi -Çevresi,ailesi,arkadaşları -İdareciler -Tv.gazete gibi görsel ve yazınsal basın Hele ki idarecilerin insanlara kendi ideolojilerini dayatmaları toplumsal yozlaşmanın çoğalmasına en büyük etkiyi yapmaktadır 5-peygamber zamanında olmayan fırkalaşmaların sonradan oluşma sürecini başlatan ana sebebler nelerdir? -İnsanların dünyaya olan hırsı -İnsanların iktidar hırsı -Rasulullah'ın vefatından sonraki hilafet konusu -Ehli Kitaptan veya diğer ideolojilerden İslamı seçen kimselerin tam olarak İslama teslim olamayıp,eski düşüncelerini İslamın içerisine sokma çabaları -Müslümanlar arasındaki ahlaki ve ameli zaafiyetlere kılıflar bulma çabaları -Hilafetten saltanata geçiş süreci 6-kur'an'ın hayatın merkezine alınması ve yaşamın ana kaynağı olarak yaşanılabilir bir duruma getirmek için önceliklerimiz/adımlarımız ne olmalıdır? Öncelik insanın kendinden başlıyor.Çünkü bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirme buyuruyor Allah. Adımı Kur'an'a doğru önce kendimiz atacağız.Biz Kur'an'a bir adım yaklaşırsak o bize on adım yaklaşır,kapılarını açar.Yeter ki biz kendimizi merkez değil de Kur'an'ı merkez edinelim. Şunu da göz önünde tutmakta fayda vardır:Bugün aslında Müslümanların teorik olarak eksikliğinden daha çok ameli ve samimiyet eksikliği vardır.Sahabenin Kur'an'a bakışı,on ayet okuyup hayata aktardıktan sonra diğer on ayete geçermişti.Bugünün insanları ise on ayeti değil yüz ayeti okuyor ama ameli anlamda icraat yok.Ameli sıkıntı aşılırsa çözüm de adımlar da kendiğinden atılır diye düşünüyorum. |
22Haziran 2009, 21:22 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz
Değerli Abim; Soruların ve Cevapların hayırlara vesile olması dileği ile.. Birkaç soru yöneltmek istiyorum sana ... 1: Kul hakkı Hurafesi , Kültleştirilen kul hakkı meselesi ve hurafeleştirilen ''İki Elim Yakanda'' konusu hakkındaki görüş ve düşünceleriniz nelerdir ? 2: Türkiye toplumuna baktığınızda ; İslami alanda pek çok kavram kargaşası yaşanıyor; sizce düzeltilmesi gereken kavramlar konusunda önceliklerimiz neler olmalıdır ? 3: Sizce selefiler ve tasavvufçular arasında tespit ettiğiniz en önemli farklar nelerdir ? Bunlar toplumumuza nasıl lanse ediliyor ? Toplumu bu ikilemden kurtarıp doğru bir algıya oturtmak için başlangıç noktası neresi olmalıdır ? Ve sonraki adımları hangi yönde atmalıyız ? 4: Bize çalışan bir müslüman ve olarak 24 saatinizi nasıl değerlendirdiğinizden, ve araştırmalarınızda kullandığnız başucu kaynaklarınızdan bahsedebilir misiniz biraz.... 5: Hiç tanımadığınız bir insana tebliğ görevinizi yerine getireceksiniz, nereden başlar, nasıl bir yol/yöntem izlersiniz kalbini islama açmasını ve farkı fark etmesini sağlayabilmek için ? En Kalbi Teşekkürlerimle... |
23Haziran 2009, 13:27 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz 1: Kul hakkı Hurafesi , Kültleştirilen kul hakkı meselesi ve hurafeleştirilen ''İki Elim Yakanda'' konusu hakkındaki görüş ve düşünceleriniz nelerdir ? Bu konu baktığımız açıya göre cevap farklılaşılabilir.Kul hakkı tabiri Kur'an'da somut bir ifade/kavram olarak geçmez.Ama ayetlerin satır aralarında geçer.İşte bu satır aralarını kavrayamazsak yeri geldiğinde insanların karşısına kalkan olarak da kullanılabilmektedir.Mesela;Musab B.Ümeyr İslamı seçitiği zaman annesi onu dininden vazgeçirmek için çok uğraştı,bir çok alternatifler sundu,maddi zenginliğini kalkan olarak kullandı.Ama Musab B.Ümeyr ise annesinin tekliflerini kabul etmedi yani inancından taviz vermedi.Bunun üzerine Musab'ın annesi kendince son kozunu da kullandı.Bu koz da analık hakkı idi.Yani "Eğer dininden dönmezsen,eki Mus'ab olmazsan sana analık hakkımı etmem " dedi.Ama Musab B.Ümeyr(Allah ondan razı olsun) inancından vazgeçmedi,evini terketti.Burda şu ortaya çıkıyor kul hakkı konusunda belirleyici olan nedir? Allah'ın insanlara gönderdiği ayetler,inanan insanlara görevler/vazifeler verir.Allahın verdiği görevlere baktığımız zaman;insanın iki temel görevi vardır: 1-İnsanın/kulun Allaha karşı görevleri 2-İnsanın yaratılmışlara karşı görevleri Allah'a karşı görevlerini ayetlerde açık olarak bulabiliriz:İman,ibadet ve muamelat Yaratılmışlardan olan insanlara karşı görevleri"kul hakları" olarak isimlendirilir. Allah hesapta, kulların kullar üzerindeki hak taleplerinde, tövbe kapısını kapatır. Kulların kullara karşı yaptığı hak gasplarında, insanın tevbesi Allah'a değil, hakkını gasbettiği insana, doğaya, hayvanlara karşıdır. O nedenle klasik kültürümüz insanlar arasında sürekli helalleşmeyi öne çıkarmıştır. Musab B.Ümeyr'e annesi İslamdan dönmezsen "analık hakkını helal etmem" demişti.Bu durum nasıl olacak? Hak talebi doğru olması gerekir.. Allah gönderdiği din ile, kulların kullar üzerindeki hakları belirler İnsanlar kendilerine göre insanlar üzerinde benim hakkım var diyemez. bu konuda hakları belirleyici makam Allah'tır... Zaten din onun için gönderilmektedir. Ben kendime göre senin üzerinde şu haklarım var diyebilirim.Bunu demem yeterli değildir. Hakkımın delinini beyan etmem gerekir. Allah'a göre hakkın delilini ancak Allah kendisi vahiyle bildirir. Vahiy dışında insanların örfen, aklen, vicdanen belirlediği tüm haklar Allah katında geçersizdir biz müslümanlar bu konularda bilinçli olmak zorundayız. öyle her kafadan hak belirleyici olacak olsaydı, peygamberin, vahyin ne işi vardı dünyada... resüllerin seçilip insanlara gönderilmesi, onlarla vahiy gönderilmesi, Allah ile kul, kul ile kullar, kul ile yaratılmışlar arasındaki hakların yaratıcı tarafından belirlenmesi içindir. zaten din budur. din, hakların ve sorumlulukların tesbitinden ibarettir. Bu tesbitleri ve belirlemeleri yapma yetkili sadece Allah'tadır. zira Allah'ın ilahlık kavramı budur. Her kim Allah'tan başka ilah yoktur ifadesine inanıyorsa, haklarımı ve sorumluluklarımı ben veya insanlar değil, sadece Allah belirler diye inanır. .................................................. .....................diye inanıyordur. .................................................. .....................diye inanmalıdır. .................................................. .......................diye inanacaktır aksi halde dini inancında sıkıntı vardır. |
23Haziran 2009, 15:14 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz 2: Türkiye toplumuna baktığınızda ; İslami alanda pek çok kavram kargaşası yaşanıyor; sizce düzeltilmesi gereken kavramlar konusunda önceliklerimiz neler olmalıdır ? Muhammed Kutup'un bu konuda bir kitabı vardı:"Düzeltilmesi Gereken Kavramlar" O kitab şu kavramları ortaya koyuyordu: -Lailaheillallah kavramı -İbadet Kavramı -Kaza ve Kader Kavramı -Dünya ve Ahiret kavramı Bu kavramlara ilave olarak şunları eklemek de mümkün: -Zikir kavramı -Takva kavramı -Müslüman kavramı Kavramlara verdiğimiz/yüklediğimiz anlamlar çok önemlidir.Belki de insanların bir çoğunun islamı,Kur'anı anlayamamasının veya yanlış anlamasının sebeblerinden biri de kavramların doğru anlaşılmamasıdır.Kavrama Kur'an'ın yüklediği anlam ve Rasulullah'ın yüklediği anlam,Asrı Saadetten günümüze kadar anlam kaymış,kavrama yeni anlamlar yüklenmiştir.Mesela;ne Kur'an'da ne de Rasulullah zamanında zikir kavramına yüklenen anlam ile bugün zikir denilince anlaşılan arasında dağlar kadar fark vardır. Yine Tevhid kavramı olan lailahe illallah kavramı da zamanla dejenere edilmiş kavramlardan birisdir.Allah Rasulu zamanında Lailaheillallah kelimesini söyleyen kimse,dediğinde hayatında nelerin değişeceği bilincinde idi.Hz.Peygamber a.s Ebu Cehil gibi kimselere bu sözü söylemesini istediğinde onlar "Sen bizden çok şey istedin" demişlerdi.Çünkü dedikleri anda hayatlarının değişmesi gerektiğini ve statukolarının altüst olacağını biliyorlardı. Bugün insanların ağzında sakız gibi dolaşmaktadır Lailaheillah sözü.Hem bu sözü söylemeye devam ederler,bir taraftanda da hayatlarındaki yamukluklarına devam ederler.Tevhid sözü amellerine etki yapmamaktadır maalesef. Kavramlarımızı kendi kafamızda netleştirmemiz gerekmektedir |
23Haziran 2009, 15:50 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz
Hayırlı olsun hocam sizi yormama adına 2 soru soracağım sadece. 1-Kuranı ele alırken, onun akidevi/mistik/hukuki/siyasi yönlerinden (din içinde geçerli bu) birini baz alarak bütüncül kısmını bir tarafa bırakıp sadece bu yönler ile ilgili formülasyon içerdiği fikriyle hareket eden müellif/müfessir vs. olduğunu görüyoruz böyle davranış sergilemenin menfi yönleri nelerdir?Ne gibi zararlar doğurur? 2-Kuranda dikkat edildiğinde, namazın geçtiği bütün ayetlerde zekat/infak konusuda vardır... Bu iki durumu ayırıp yani zekat vermeyip namaz kılan /namaz kılmayıp zekat veren inhisarcı anlayışlar hakkında ne düşünüyorsunuz?İşin içinde bir garabet yok mu? |
23Haziran 2009, 16:13 | Mesaj No:20 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: 28 haftanın misafiri fecr abimiz 3: Sizce selefiler ve tasavvufçular arasında tespit ettiğiniz en önemli farklar nelerdir ? Bunlar toplumumuza nasıl lanse ediliyor ? Toplumu bu ikilemden kurtarıp doğru bir algıya oturtmak için başlangıç noktası neresi olmalıdır ? Ve sonraki adımları hangi yönde atmalıyız ? Selefiler ile Tasavvufçular'ın kendi aralarında bir çok franksiyonları vardır.Genelleme yapmak doğru olmayabilir.Fakat gerek selefiler gerekse tasavvufçular çok önemli bir fark yoktur. Birisi(Selefiler),Allah Rasulu a.s'den ne gelmişse uyacağız diyerek,Kur'anın akletme, fıkhetme, iradeyle hükmetme kavramlarını bir kenara iterek, sünneti yaşıyoruz diyerek arap örfünü din edinmiştir.Rasulullah'ın insani olarak yaptıkları şekilsel şeyleri din kabul etmişler ve şekilselliği farz saymışlardır. Tasavvufçular ise, menkibelerini, şeyhlerinin pirlerinin erenlerinin hikayelerini kendilerine din edinmişlerdir. Onlar da aklı, muhakemeyi, düşünmeyi kapının dışında bırakarak dergaha girmişlerdir. Selefiliğin ve tasavvufçular pratiğin özünde aynıdır.Sadece kaynakları farklıdır. Selefilerle tasavvufçuların hayata yaklaşım biçimi, tahkiksiz taklitten ibarettir. Onun için aralarında tek ciddi fark vardır. Kaynak farkı.. Selefiler, sorgusuz, yorumsuz, sünnet diye hadisleri taklit ederler. Tasavvufçular tasavvuf önderlerini taklit ederler. her ikisi de Kur'anı raflara kaldırır... Her ikisinde de, kur'an anlaşılmaz. her ikisinde de, insanın kur'ana aklıyla, düşüncesiyle, iradesiyle yaklaşması reyciliktir. Her ikisinde de reycilik şeytan işidir. İman dışındadır. Allah her ikisini de ret ederek, insanlara Akıl etmeyi, düşünmeyi, özgür iradeleriyle seçerek hidayet etmeyi önerir. Hidayet sadece külli değil, yani sadece dini tümden kabul değil, aksine hem külli hem cüzidir. "Onlar Rablerinden kendilerine bir ayet geldiğinde işittik ve itaat ettik"derler.. "Onlara gönderdiğimiz her ayet onların imanını artırır" İmanın külli olmadığını her ayetle güçlendirilerek aynı zamanda cüzi olduğunu gösterir. Selefilerin ve tasavvufçuların topluma lanse edilmesi arasında da fazla bir fark yoktur.İkisi de kendi anladıkları/yaşadaklarının en iyi ve Allahın istediği yaşam olduğunu söylerler.Selefiler kendi gibi düşünmeyenleri tekfir etmekten çekinmezler,Tasavvufçularda tasavvufa girmeden ve şeyhe bağlanmadan hidayette olunmayacağı inancı vardır çoğunda."Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır" sözü tasavvufun temel sözlerindendir. İnsanlar çevrelerinde ifrad ve tefrit hareketleri gördükleri için ikilem içerinden kurtulamıyorlar.Bu ikilemi çözmek için örnek bir Kur'an neslini oluşturmak gerekir. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Haftanın misafiri | Gül âsası | Hafta'nın Misafiri | 5 | 07 Şubat 2013 17:53 |
72.Haftanın Misafiri LeyL! | MERVE DEMİR | Hafta'nın Misafiri | 13 | 20Haziran 2010 20:03 |
71. Haftanın Misafiri Muhteşem | Yitiksevda | Hafta'nın Misafiri | 9 | 24 Mayıs 2010 23:34 |
37.Haftanın Misafiri Türkcan | Yitiksevda | Hafta'nın Misafiri | 16 | 04 Eylül 2009 23:41 |
26.Haftanın Misafiri Nas | Yitiksevda | Hafta'nın Misafiri | 37 | 11Haziran 2009 11:27 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم Allah a kulluk edin, O ndan korkun ve bana itaat edin.(Nuh-3) | عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال Hilekâr, yaptığı iyiliği başa kakan ve cimri cennete giremez. | İmansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azab içinde azabdır. - (Mektubat - 63) |
|