![]() |
TEFEKKÜR.... ÖMÜR Kİ TEFEKKÜR GEMİMİZDİR; KURTULUŞUMUZA VESİLE KILABİLECEĞİMİZ; YAR'E VARABİLECEĞİMİZ.... EY İNSAN EY İNENLER VE SANANLAR NE KADAR DA AZ TEFEKKÜR EDİYORSUNUZ!.... |
Cvp: TEFEKKÜR.... Senin için yaratılan bir varlık sana isyan ettiği zaman, önce ondan ne istediğine bak, sonra kendi nefsine dön ve senin dile getirdiğin bu talebe uygun olarak Rabbinin senden ne istediğine bak. Eğer Rabbinin bunun aynısını senden istediğini, senin de isyan edip yüz çevirdiğini görürsen, bil ki kendisinden talepte bulunduğun varlık da bu yüzden sana baş kaldırmıştırÇünkü yüce Allah, ister senin benzerin olsun ister olmasın senin için yarattığı şeylere yönelik bir talebi senin içine yerleştirmişse, bil ki yüce Allah da senden aynısını talep etmektedir, ama sen bunun farkında değilsin Eğer sen bu hususta Allah’a itaat etmişsen, talepte bulunduğun varlık da sana itaat edecektir. Eğer tam tersi bir davranış sergilemişsen, sana karşı da tam tersi bir davranış sergilenecektir. Bil ki, yüce Allah şu insan türünü yine insan için yaratmıştır. Nitekim bir ayette bu konuda şöyle işaret etmektedir“Onların bazısını başkalarına yardım etmeleri için diğerlerinin üstüne çıkaran Biziz!” 43 Zuhruf 32 İbn Arabi - Kitâb-ul Celâl ve-l Cemâl dan |
Cvp: TEFEKKÜR.... Arzularıyla, dürtüleriyle, güdüleriyle, kompleksleriyle, korkularıyla, cesaretiyle, cesametiyle, iffetiyle, zilletiyle, Saygı duyduklarıyla, sevildikleriyle, Yaşama sevinciyle, hiç ölmemecesine planlarıyla, Öfkesi ve üzerindeki kontrolüyle, Pembe; siyah yalanlarıyla, İşlediği günahlarıyla, yaptığı iyilikleriyle; Sahip oldukları ve sahiplenmek istedikleriyle; Kabul ettikleri ve edemedikleriyle; Şehveti ve şerefiyle; Gerçeği bilme merakıyla, doğruya ulaşma arzusuyla, Hep tatmin olma ve hükmetme isteğiyle, Boşluk duygusuyla, tapındıklarıyla; Saydıkları ve sevdikleriyle; sakladıklarıyla ve saklayamadıklarıyla; İNSAN!... Aldattığı ve aldandığıyla; Kıskançlığı ve kaçkınlığıyla; Diliyle, gönlüyle, görünüşüyle, gösterişiyle, göremeyişiyle, Vehimleriyle, çileleriyle, hayalleriyle, hazlarıyla, Hatalarıyla, hatıralarıyla, Tecrübeleriyle, tevekkülüyle, tefekkürüyle, teslimiyetiyle, teyakkuzuyla, aldanışıyla İNSAN!..… Basireti ve ferasetiyle İNSAN!... ''Oku''yuşu ve oturuşuyla İNSAN… Başarma arzusuyla, kendini gerçekleştirme güdüsüyle İNSAN... Hep insan... İçinde akan nehirleri, kopan fırtınalarıyla İNSAN… Gözlerini kaçırışıyla,göz göze gelişiyle İNSAN; Sabrıyla ve aceleciliğiyle İNSAN … Bildikleri ve bilemedikleriyle İNSAN Baktıkları ve göremedikleriyle İNSAN Ürettikleriyle ve tükettikleriyle insan... Hazzettikleri ve hazmedemedikleriyle İNSAN… Sezdikleriyle, sevdikleriyle, sessizliğiyle,sebebiyle İNSAN…. Muhakemesiyle ve muvazenesiyle İNSAN….. Geçmişi ve geleceğiyle insan... Öne çıkan ve arkada kalan yönleriyle İNSAN…... Keşfetme serüveniyle İNSAN... Öğrendikçe gelişen mantığı, geliştikçe artan farkındalığı, farkına vardıkça yükselen bilgisi, bildikçe kronikleşen bilme arzusuyla İNSAN... Koskocaman bir kainattır;İNSAN… İN VE SAN... İNENLER VE SANANLAR... Rabbim; Cümlemize inip de sananlardan olmayı değil, , İnip de kannmayanlardan olmayı nasip etsin... Syglr... YAĞMUR |
RE: TEFEKKÜR.... haniya mümin müminin aynasıydıya Aynada tecelli eyler ise Hakın vechesi Gün olur aydınlanır mümin olanın gecesi El-Mümin ol mümine göz, kulak, dil olur da Çözülür ol bir ömrün çözülmez bilmecesi insan bu alemde farkı farkedebilmek için fıtratından neşet eden bir evladıyla saınanır buna kızar bağırır çağırır ve hatta şikayette bile bulunur üstad diyorki şayet hakka ittiba eder hakkın hakkına tecavuz eylemezsen hak katında yücelir dem olursun şayet tersi olursa o zamanda zem olursun kul rabbine yaklaşır yaklaşır aflaşır saflaşır fenafi nur olur adeta ve kudsi hadisteki hal zuhur eder bakan göz konuşan dil tutan el işiten kulak ve yürüyen ayağığıyla hak adına konuşur bakar eder tutar tüm bunlar ilahi hitabı anlamak çünkü ilahi hitab kuranı kitab ama furkani idrakla anlaşılıyor.. üstadımın sözlerini yansıtırsında bir şerh açamammı değilmi |
RE: TEFEKKÜR.... Arabi "Enel Hakk" dedi , katlettiler; Katledenler Hakkın hakkı için katlettiklerini zann ederlerken; O Üstad ki ; Hakkı Anlatıyordu , Hakk Adına bakıyordu, Hakk Adına Tutuyordu... Kalbini ,cismini, cinsini... Hakkı savunduğunu zann edenler heey!!!... İnip de sananların devrinde, sana sana SAN'a zan olanlar; Katlederken hallacları hakk adına, Hakk'ın kendisini katlettiğini bilselerdi ne olurdu acaba.... Furkani idraka ererek , erenlerden olmak duasıyla Sıryanii.... YAĞMUR |
Cvp: TEFEKKÜR.... Tefekkür, insanın, varlıkların, kainatın ve olayların hakikatini anlama çabasının adı... “düşünmez misiniz?”, “görmez misiniz?”“düşünüp ibret almaz mısınız?” hitabıyla insanı sorumlu tuttuğu büyük ibadet... İnsanı insan yapan, diğer varlıklardan ayıran temel özellik ve en büyük fark... Tefekkür, olmayan bir şeyi hayal etmek değil, varlıklardaki manayı görmektir. Tefekkür, kalp gözüyle varlıklara bakmak ve onlarda yazılı ilâhî ibretleri okumaktır. Tefekkür, adeta varlıklar ile konuşmak ve her gördüğünden Yüce Mevlâ'dan haber sormaktır. Tefekkür, /Allah.Tealâ'nın eşyadaki tecellilerini okumak ve onlardaki hikmeti anlamaktır. Tefekkürün gayesi manevî yükseliştir. Manevî yükseliş, körükörüne bağlılıktan kurtulmak, her an 'a yaklaşmak, devamlı O'na hayran olmak, sürekli zikir halinde bulunmak ve nihayet “ihsan”mertebesine ulaşmaktır. İhsan, kalbin uyanması ve basiretin açılmasıdır. İhsan, eşya ile perdelenmemektir. İhsan, gaflete düşmemektir. İhsan, sanki Tealâ'yı görüyormuş gibi bir hale ermektir. Tefekkürün sonu, tevhittir. Alanı kainat kadar geniştir. Tealâ'dan başka bütün varlıklar tefekkür edilebilir. Şu dünyada acı-tatlı her ne varsa, hepsi ayrı bir ilim ve tecelli taşır. Var olan her şey, bir şeyi öğretmek içindir. O da kula kulluğunu bildirmek, Yüce Yaratıcı'nın ululuğunu isbat etmektir. Etrafımızda ibret alınacak o kadar şey var ki, belki de bu çokluk ve devamlı yüz yüze bulunuyor olmak bizi gaflete düşürüyor. Bu halimize Yüce Rabbimiz şöyle dikkat çekiyor: Göklerde ve yerde (birliğimizi ve kudretimizi gösteren) nice deliller vardır ki, hergün onların yanından geçiyorlar, fakat hiç ibret almadan yüz çevirip gidiyorlar." (Yusuf/105) Evet; görülen ve duyulan şeylerden ibet almak, ancak tefekkürle mümkün. Eğer tefekkür edip ibret alsaydık, bir an bile aynı halde kalmazdık. İbret alsaydık, boş işlerle bir daha yaşanmayacak yılları boşuna tüketmezdik. İbret alsaydık bir delikten iki kere ısırılmazdık. İbret alsaydık, dünyayı baş tacı yapıp, ebedi yurdu unutmazdık. İbret alsaydık, bozuk halimiz düzelir, kötü zamanlarımız tekrar etmezdi. Ve... eğer ibret almazsak Mevlâmız da dünyamız da bize gazap edecek. Çünkü ibret almadan yaşayan insan, Mevlâ'sına asi, dünyasına yüktür. |
RE: TEFEKKÜR.... DOST Gönül çağlayan olmuştur, akar sevda ve dost diye Bülbül niyaz makamında, öter sevda ve dost diye Zaman bast olmuştur, âlem coşar sevda ve dost diye Döner arşı kürsi, felekler yaşar sevda ve dost diye Çözer âşık olan sırrı, yanar sevda ve dost diye Girer fakr umanına ki, kanar sevda ve dost diye Tanışırlar tay ederek sözü, sevda ve dost diye Bilişirler gönüllerde özü, sevda ve dost diye Ab-ı hayat sırrı izhar olur, sevda ve dost diye Vildan bahçesinde hava olur, sevda ve dost diye Yaşar gönül siteminden, kanar sevda ve dost diye Açar sevda güllerini, sunar sevda ve dost diye Gönül hüznüne kapandı, yanar sevda ve dost diye Hasreti zamana bağlı, kanar sevda ve dost diye Dallar çiçeğe bezendi, açar sevda ve dost diye Yeller firak bestesinden, saçar sevda ve dost diye Varidatı sır yani |
TeFeKKüR TEFEKKÜR Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma. Tefekkere fiili, üç harfli olan "fekere" fiilinden türemiştir. Fekere kök fiili ve ondan türemiş olan tefekkere, efkere, fekkere ve iftekere fiilleri aynı anlamdadırlar. Tefekkürün zıddı, fikirsizlik ve düşüncesizlik demektir. Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir. Onun için, Allah'ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkündür. Fakat Allah'ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir. Çünkü Allah hiç bir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez (el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul 1986, 578). Hz. Muhammed (s.a.s)'e en çok etki eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir. İki kişi Hz. Âîşe (r.a)'ı ziyaret etmişler. Onlardan biri, "Hz. Muhammed (s.a.s)'de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?" deyince, Hz. Âîşe (r.an) şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (r.a): "Ya Resulullah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?" deyince, o: "Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır" dedi ve ayeti okudu: "Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190). Ondan sonra Resulullah (s.a.s): "Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun" dedi. Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir: "Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân, 3/191). İbn Abbas (r.a)'ın naklettiğine göre, bazı insanlar Allah'ın zatı hakkında düşünmek istediler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şu açıklamada bulundu: "Allah'ın yarattıkları hakkında düşünün. Allah'ın zatını düşünmeyin. Allah'ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz" Lokman (a.s) yalnız başına tenha bir yerde oturup tefekkürde bulunurdu. Kendisine: "Niye yalnız oturuyorsun? İnsanlarla oturup sohbette bulunsan, daha iyi olmaz mı?" diye sormuşlar. Lokman (a.s) şu cevabı vermiştir: "Uzun süre yalnız kalmak, tefekküre daha müsaittir. Uzun süre tefekkürde bulunmak da, insanı cennetin yoluna sevkeder" Ömer b. Abdülaziz tefekkür hakkında şöyle demiştir:"Yüce Allah'ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibâdetlerdendir". İmâm Şafiî de: "Herhangi bir konuda hüküm çıkarırken, tefekkürden faydalanın" diyerek, tefekkürün usûl ilmindeki önemine işâret buyurmuştur (Gazzâli, İhya, Beyrut, t.y. IV, 423 vd.) Tefekkürün neticesinde insan geniş bir ilme sahip olur. İnsanın ilmi artınca da, kalbinin hali değişir. Onun neticesinde de, insanın hali ve hareketleri değişir. Görülüyor ki insanın bilgisinin artması ve davranışlarının düzelmesi, tefekkürle başlar. Onun için Yüce Allah Kur'an'da çeşitli hususları dile getirdikten sonra "... Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) insanlar için ibretler vardır" (en-Nahl, 16/11) demektedir. İnsanları tefekküre davet eden bu ifade Kur'an'da beş yerde daha geçmektedir (er-Ra'd, 13/3; en-Nahl, 16/69; er-Rûm, 30/21; ez-Zumer, 39/42; el-Casiye, 45/13). Tefekkürle aynı kökten meydana gelen kelimeler, Kur'an'da onsekiz yerde geçmektedir. Kur'an'da birçok ayette, akıl erdiren, düşünen, bilen insanlar için ibretler vardır denmekte ve tefekkür anlamını ifâde eden pek çok kelime kullanılmaktadır. Olumlu tefekkür olduğu gibi, olumsuz tefekkür de vardır. Doğru olmayan tefekkürün neticesi de doğru olmaz. Ancak salim kalbe sahip olan insanların tefekkürü sağlıklı olabilir. İslam dininin istediği tefekkür, hiç şüphesiz sağlıklı olanıdır. İnsanları bu olumlu tefekküre davet eden bazı ayetlerin meâli şöyledir: "O'dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ayetler vardır" (er-Ra'd, 13/3) "O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaçlar, bitkiler ondan sulanıp filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden (düşünen) bir toplum için (yaratıcının varlığına, kudretine ve hikmetine) işaret vardır" (en-Nahl, 16/10,11). "Biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu, baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri, tefekkür etsinler diye insanlara veriyoruz" (el-Haşr, 59/21) İslâm'ın bu kadar önem verdiği olumlu tefekkür, insanı taklitçilikten kurtarmaktadır. Meselâ, "dünya hayatı geçicidir; ahiret hayatı ise ebedidir. Ebedi olan şeyi geçici olan şeyden üstün tutmak daha iyidir" şeklindeki bir nasihatı dinleyip ahiret için çalışan insan, başkasını taklit ederek kendisini iyi yola sevketmiş olur. Fakat tefekkürün yani derin bir düşüncenin neticesinde bu kanaata varan ve ona göre bilinçli hareket eden kişi, her zaman için daha kârlı çıkar. Bilerek kötü şeyden korunmuş ve iyiyi tercih etmiş olur. Aynı zamanda başkalarını taklit etmekten kurtulur; kendisi başkalarına yol gösterir. Nureddin TURGAY |
Cevap: TeFeKKüR Biraz tefekküre varmısınız? örneğin hurma ağacı üzerinde biraz düşünelim. Ağaç, bilindiği gibi toprağa atılan bir tohumdan ortaya çıkar. Tohum küçücük (bir santimetre küp bile etmeyen) bir cisimdir, ama nasıl olur bilinmez, o tohumun içinden kısa süre içinde 4-5 metre uzunluğunda ve yüzlerce kilo ağırlığında dev bir tahta kütlesi oluşur. Tohumun bu dev tahta parçasını yaparken kullanabileceği tek malzeme ise içine gömülü olduğu topraktır.Peki ama tohum nasıl ağaç üretmeyi bilir? Nasıl olur da etrafındaki toprağın içinde gerekli malzemeleri ayrıştırıp bunları tahta dokusu oluşturmak için kullanmayı "akledebilir"? Ürettiği ağacın nasıl bir şekle ve yapıya sahip olması gerektiğini nasıl tahmin edebilir? Bu son soru özellikle önemlidir. Çünkü tohumdan herhangi bir tahta parçası çıkmamaktadır. Tohum, içinde damarlar bulunan, topraktaki maddeleri özümsemek için gereken köklere sahip ve üst kısmı da dallara ayrılan son derece iyi tasarlanmış bir canlı madde üretmektedir. İnsan bile iyi bir ağaç resmi çizmek gerektiğinde zorlanır; ağacın köklerindeki ve dallarındaki ayrıntıları çizmek zor bir iştir çünkü. Oysa tohum, çizmek şöyle dursun, bu son derece kompleks cismi topraktaki malzemeleri kullanarak sıfırdan üretmektedir. Bu durumda tohumun son derece akıllı bir varlık olduğu sonucuna varırız. Daha doğrusu, tohumun içinde son derece etkileyici bir akıl vardır. Peki bu akıl bu tohuma nereden, nasıl gelmiştir? Nasıl olur da bir çekirdek, böyle bir akla ve hafızaya sahip olabilir? Kuşkusuz bunun tek bir cevabı vardır: Allah tohumu ağaç yapabilecek yetenekle yaratmış, bu işlem için gerekli bilgilere sahip olacak şekilde programlamıştır. Toprağa atılan her tohum, Allah'ın ilmi ile kuşatılmıştırBir ayette bu gerçek şöyle haber verilir: Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (Enam Suresi, 59) |
Cevap: TeFeKKüR "Ebu Said el-Hudrî Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: - Gözlerinize, ibadetten olan nasiplerini verin! - Gözlerin ibadetten olan nasipleri nedir? - Kur'an'a bakmak, Kur'an üzerinde düşünmek, Kur'an'ın acaiplerinden ibret (almak)tır." (Allahın yarattıkları hakkında bir saat tefekkür, bir gece ibâdet etmekten daha kıymetlidir) [Ebu Şeyh] (Allahın azameti, Cennet ve Cehennem hakkında bir an tefekkür, bir geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir) [Ebu Şeyh] (Bir saat tefekkür, bir sene ibâdetten kıymetlidir) [K Saadet] |
Tefekkür Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken ALLAH'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân, 3/191). *** Yüreğin sığınacağı en emin limandır belki de tefekkür. Yüreği meşgul eden her şeyden uzaklaşıp O’nun ayetlerin serinliğine götürmektir ruhu, bedeni. Taşa anlam yüklemektir, herkesin öylesine baktığına farklı bir nazar düşürmektir. Varlığa anlam bırakmaya çalışan her birey çalar kapısını engin düşlerin, düşüncelerin. Bilinçle, aşkla, uyanışı, uyarışı ve yürümeyi öğreten bir penceredir. İnsanca yaşamanın hazzını ince ince dokundurur yüreklere.. ALLAH’ın ayet-i Celilelerde sürekli tavsiye buyurduğu, Peygamberin özel nasihatı, Alimler’in mürekeplerinden damlayan huzur çeşmesi, gariplerin-yoksulların ziyasının gölgesine sığınabilecekleri dal-budak darda kalmış yürekleri sarmalamış rahmet ağacıdır TEFEKKÜR… *** Sokakta elinde bayatlaşmış ekmeği ile hala gülümsemeye çalışan yoksul ve yoksun bir çocuğun yüreğine yüreğimizi açabileceğimiz, sinesinde senelerin derdini yüklenmiş yürüyen, yüzüne yılların çizgileri inmiş bir babanın yanık ciğerlerine ortak olabileceğimiz, bir annenin gözlerinden uzak oğluna gönderdiği gözyaşlarını tutup yüreğinize serpeceğiniz, Ebuzzerce bir algılayış ruhunu sunacak bir pencere… Tefekkür |
Cevap: Tefekkür Tefekkür Rotayı Yoluna Koymaktır..mizgin [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Tefekkür ALLAH-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Onlar, göklerin ve yerin yaratılmasında tefekkür ederler ve Rabbimiz sen bunları boşa yaratmadın seni boş bir iş yapmaktan tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru derler. (Al-i İmran; 131) Hz. Peygamber sallALLAHu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bir saat tefekkür altmış yıl ibadetten daha hayırlıdır. (Deylemi) Kıyameti, cehennem azabını düşünmek kişiyi ibadete ve taata götürür. Tefekkür yapmamak ise günahlara götürür. Tefekkür, mü'minin en önemli sıfatlarından birisi ve bütün hayırların başı ve anahtarıdır. Tefekkür, düşünmek demektir. Ahirete en sağlam imanı götürenler, dünyada çok tefekküre dalanlardır. Tefekkür, öyle bir aynadır ki, insana bütün sevaplarını ve günahlarını gösterir. Onun için ALLAH-u Zülcelal Kur'an-ı Azimüşşan'ın birçok yerinde tefekkürü ve tefekkür ehlini övmüştür. Tefekkür, kalbin amelidir ve insanı ALLAH-u Zülcelal'e ulaştırır. Kişinin tefekkürü çoğaldıkça bilgisi artar, bilgisi arttıkça da ilmiyle amel eder. Amelin üzerinde devam etmesi de kendisini kurtuluşa götürür. Ömer b. Abdulaziz şöyle demiştir: ALLAH-u Teala nın nimetlerinde tefekkür etmek, en üstün ibadetlerdendir. Hatem-i Esam şöyle demiştir: İbret bakışı ALLAH-u Teala hakkında bilgiyi artırır, çokça zikretmek ALLAH sevgisini artırır. Çokça tefekkür de ALLAH korkusunu artırır. İnsan daima, ebedül ebed hiç bitmeyecek olan ahiret hayatı hususunda tefekkür etmelidir. Ahiret hakkında tefekkür eden kimse, ALLAH'u Zülcelal'in vereceği mükafatı hatırladıkça amele koşar ve ibadete sarılır. Azapları da hatırladıkça günahtan kaçar. Tefekkürü terk etmek, insanı ahiretten ve ALLAH-u Zülcelal'den gafil bırakacağı için çok büyük bir zarardır. Kıyamet günü geldiğinde, ALLAH-u Zülcelal'in vermiş olduğu delilleri görmezlikten gelerek ibret almayan ve dünya hayatı boyunca gafletle yaşayan kimseler çok pişman olacaklardır. Ayrıca günlük, en az beş dakika sakin bir ortamda ALLAH-u Zülcelal e murakabe yapmak lazımdır. Murakabe; kişi kendi kalbi ile ALLAH-u Zülcelal in zatı arasında hiçbir perde kalmayacak şekilde kalbini ALLAH-u Zülcelal e açmasıdır. |
Cevap: TeFeKKüR Paylaşim icin teşekkürler mizgin_turab ayni konudan vardi birlestirdim... |
Cevap: TeFeKKüR eywallah kardeşim konu başlıkları aynı olabilir lakin mütevası içeri konusu aynı değildi... |
Cevap: TeFeKKüR Abi bi dahakine farkli bir baslikla konunuzu acin cunku ayni baslik olunca birlestiriyoruz selametle... |
Toplam 1 Eklenti bulunuyor. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
SAAT: 00:37 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.