Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslami Kavramlar (https://www.forum.medineweb.net/838-islami-kavramlar)
-   -   Amme Hukuku (https://www.forum.medineweb.net/islami-kavramlar/3064-amme-hukuku.html)

Emekdar Üye 02 Mayıs 2008 22:36

Amme Hukuku
 
AMME HUKÛKU

Bir devletin hukukî yapısını, bu hukukun işleyişini, özel ve tüzel şahsiyetler ve yabancı devletlerle karşılıklı ilişkilerini düzenleyen hukuk dalı.
"Amme" kelimesi, "âmm, umum"dan türetilmiş olup kapsama ve kuşatma (şümul ve ihate) anl-----dır. Her çokluğa, fertleri sayılamayacak oranda çok olan halk topluluğuna ıtlak olunur. "Âmm" kelimesinin ifade ettiği çokluk, "âmme" kelimesinin delâlet ettiği şeyde mübâlağalı bir şekilde söz konusu olmaktadır ki, özetle büyük-küçük, erkek-dişi, zengin-fakir, vb. her yerde şümulü anlatır. Bu bakımından âmme velâyeti, âmme hukuku (kamu hukuku), âmme riyaseti, âmme idaresi (kamu yönetimi), âmme müesseseleri, (kamu kurumları) âmme kudreti (kamu otoritesi), âmme hizmeti (kamu hizmeti) terimlerinde bu genel ve üyesinin sayısız çokluğu anlamı vardır. Nitekim devlet kurumunun nüfus, ülke, hâkimiyet unsurlarından birincisi olan nüfus miktarının çokluğunu "Âmme" kelimesiyle anlatmak söz konusudur.
Aslında "Âmme" kelimesiyle anlatılmak istenen devlettir. Çünkü devlet son tahlilde "fertlerden" oluşturulmaktadır. Yani devlet, varlığını fertlerin oluşturdukları toplulukta bulmakta, dolayısıyla devlet bu topluluğa mal edilerek devletle topluluk aynı şeyler telakkî olunmaktadır. Devlete atfedilen gerçeğin aslında devleti meydana getiren kamuya raci bulunduğu söylenebilir. Âmme hukuku denildiğinde, doğrudan doğruya fertlerden oluşan kamuya şâmil, onunla ilgili bir hukuk dalı sözkonusu olmaktadır. Başka söylenişle bu hukuk dalının, kamuya aidiyetini belirtmek için "Âmme" kelimesiyle tanımlanmaktadır. Ancak buradaki kamu, kendi hukukî anlamını devletle bulduğuna göre, devlete has hukuk şeklinde tanımlanan yaygın ve doğru kabul edilmiştir .
Demek oluyor ki, bir toplumu meydana getiren fertlerin müştereken sahip bulundukları kuvvetten, yetkiden, o fertler ile onları yöneten ve koruyan üstün ya da kamu otoriteleri (devlet) arasında riayet olunması gereken ilişkiler akla gelir. Bu bakımdan fertler veya şahıslar ile devlet arasındaki ilişkileri gösteren, şahısların devlete karşı sahip bulundukları hak ve yetkileri, ayrıca yapmakla yükümlü bulundukları ödevleri tayin eden ve düzenleyen dolayısıyla hukuk biliminin bir dalını meydana getiren usûl ve kuralların bütünü, âmme hukuku kapsamında düşünülebilir.
Tarihi Gelişim: Âmme hukukunun genel hukuk içindeki yerinin belirlenmesi konusu tartışılmıştır. Bir anlayışa göre ilk defa Roma hukukçuları tarafından tespit edilen ve Roma hukuk külliyeti (corus iuris) içinde yer alan tasnifte, ilki, kamu menfaatiyle ilgili "devlete ait hukuk" veya "devlet hukuku" şeklinde nitelendirilmesi mümkün "âmme hukuku" (ius publicum); ikincisi özel menfaatle ilgili "özel hukuk" (ius privatum)tur.
Fakat bu tasnifin hakikate, özellikle de hukukun mahiyetine uygun olmadığı ileri sürülmüştür. Çünkü kamu menfaatiyle özel hukukun sınırlarının kesin ve açık bir şekilde tespiti mümkün olamayacağı gibi, tasnifin dayandığı esas (menfaat) da hukukun mahiyetini tam anlamıyla ifadeden uzaktır. Kaldı ki hukukta gaye, menfaati korumak ve güvence altına almak olmakla birlikte, asıl gaye hakkın, daha doğrusu adaletin gerçekleştirilmesidir. Ayrıca uygulamada kamu özel menfaat ayrımının yapılması daima mümkün değildir. Gerçekte sözgelimi âmme hukukunun merkezi olan devlet fertlerin özel menfaatlerine hizmet ettiği gibi mülkiyet ve evlenme gibi özel hukuk müesseseleri de kamu menfaatiyle yakından ilgilidirler. Öte yandan bu tasnifin bilimsel olduğu da ileri sürülemez. Sözgelimi ferdin hayatını koruyan kanunlar (meselâ temel hak ve özgürlükler kanununda bulunan düşünce özgürlüğü, inanç ve vicdan özgürlüğü, çalışma hakkı vb.) âmme hukuku kapsamındadırlar. Kaldı ki, Roma hukukundaki bu tasnifin aksine Germen hukukunda böyle bir ayrım kabul edilmektedir.
İslâm hukuku (fıkıh) böyle bir ayrımı kabul etmemektedir. Çünkü İslâm hukukunun, kaynağı, mahiyeti, usûlü ve dayandığı kavramların kendine has oluşu sebebi yanında; İslâm dininin esasları da bu türden bir ayrıma cevaz verir nitelikte değildir. Ancak bu durum İslâm hukuk teorisi içinde âmme hukukunun bulunmadığı ya da ihmal edildiği anl----- alınmamalıdır. Aksine İslâm hukukunun özel hukuk alanında olduğu gibi âmme hukuku alanında da önemli kural ve ilkelerinin bulunduğunu ve şimdiye kadar yapılan incelemelerin bu konuda yeterli bilgileri ortaya koyduğu söylenmelidir. Ne var ki, İslâm hukukunun gerek kaynaklarının düzenlenmesi, gerek kavramlarının farklılığı, bu kural ve ilkeleri anlamada özel bir çalışmayı gerektirmektedir. Gerçekte İslâm âmme hukukunun devlet, anayasa, idare, ceza hukuku; hukuk felsefe ve sosyolojisi alanında oluşturulan bilgilerini, bu hukukun kaynaklarında toplu bir şekilde bulmak mümkün olmayabilir. Sözgelimi âmme hukukunun çeşitli konuları fıkıh eserlerinin kazâ, imâre, siyer, hudûd, fey kısımlarında ele alındığı gibi; es-siyâsetü '-şer'iyye, el-ahkâmü's sultâniyye, el-emvâl adı altında yazılmış bağımsız eserlerde, bazen de tarih ve kelâm kitaplarında incelenmiştir. Keza Devletler Umumi Hukuku dalı fıkıh eserlerinin siyer, cihat, meğâzi, nikâh, talâk vb. bölümlerinde ele alınmıştır.
Demek oluyor ki, âmme hukukunun genel hukuk teorisi içindeki yerini belirlemek Romalılar'ın yaptığı tarife göre yeterli olmadığı gibi, bütün hukuk sistemleri bakımından da ayrı görünüşü vermesi düşünülmemelidir. Kaldı ki, kıta Avrupası hukukunda da Romalılar'ın tasnifi önceki yüzyıllardaki önemini ve geçerliliğini pek korur durumda değildir.
Âmme hukukunun genel hukuk teorisi içinde yerinin Batı hukuk sisteminde şu şekilde tespit edildiği bilinmektedir:
1-Anayasa hukuku
2-İdare hukuku
3-Ceza hukuku (Bu da kendi içerisinde a) Genel ceza hukuku, b) Özel ceza hukuku, c) Askerî ceza hukuku, d) Milletlerarası ceza hukuku bölümlerine ayrılır).
4-Muhakeme (veya usûl) hukukları. (Bu da: a) Medenî-muhakeme hukuku, b) Ceza muhakeme hukuku, c) İdarî yargı olmak üzere üç kısımdır.)
5-Umumi âmme hukuku (devlet hukuku)
6-Devletler umumi hukuku
7-İş hukuku
8-Malî hukuk
İslâm hukukunda ise genel olarak üçlü bir tasnif mevcuttur:
1) İbâdad 2) Muâmelât 3) Ukûbât.
Fakat bu tasnif bazen şu şekilde de yapılmaktadır:
1) İbâdât
2) Ahvâl-i şahsiyye (şahıs ve aile hukuku)
3) Muâmelât (kısmen medeni ve borçlar hukuku)
4) Ahkâm-ı Sultâniyye (velayet-i amme): Anayasa, idare, kısmen ceza hukuku,
5) Ukûbât (ceza hukuku)
6) Siyer (devletler umumi ve kısmen devletler hususi hukuku)
7) Âdâb (ahlâk ve muâşeret).
Âmme hukukunun mahiyetine gelince: Amme hukuku, devlete uygulanan hukuk kurallarının bütünü, kısacası devlet hukuku olarak tanımlanabilir. Yani bu hukukun konusu bizzat devlet, devlet teşkilâtı ve organları, hükûmet ve idare ile faaliyetleri, bunlarla fertler arasındaki ilişkilerdir.
Kısacası âmme hukuku, devlet ve devlet ile ilgili ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları ve müesseselerinin bütününü ihtiva eden bir hukuk dalıdır. Amme hukukunda hukuki ilişkinin taraflarından birisinin mutlaka devlet veya âmme hükmî şahıslarından birinin olması gerekmektedir. Genellikle bu ilişkilerde kamu menfaati hakim ve üstün mevkide bir eşitlik değil, devlet veya kamu hükmî şahısları lehine fertler aleyhine bir üstünlük kamu menfaatlerini önde tutma sözkonusudur.
İsmail KILLIOĞLU

Emekdar Üye 02 Mayıs 2008 22:36

Amme Hukuku
 
AMME HUKÛKU

Bir devletin hukukî yapısını, bu hukukun işleyişini, özel ve tüzel şahsiyetler ve yabancı devletlerle karşılıklı ilişkilerini düzenleyen hukuk dalı.
"Amme" kelimesi, "âmm, umum"dan türetilmiş olup kapsama ve kuşatma (şümul ve ihate) anl-----dır. Her çokluğa, fertleri sayılamayacak oranda çok olan halk topluluğuna ıtlak olunur. "Âmm" kelimesinin ifade ettiği çokluk, "âmme" kelimesinin delâlet ettiği şeyde mübâlağalı bir şekilde söz konusu olmaktadır ki, özetle büyük-küçük, erkek-dişi, zengin-fakir, vb. her yerde şümulü anlatır. Bu bakımından âmme velâyeti, âmme hukuku (kamu hukuku), âmme riyaseti, âmme idaresi (kamu yönetimi), âmme müesseseleri, (kamu kurumları) âmme kudreti (kamu otoritesi), âmme hizmeti (kamu hizmeti) terimlerinde bu genel ve üyesinin sayısız çokluğu anlamı vardır. Nitekim devlet kurumunun nüfus, ülke, hâkimiyet unsurlarından birincisi olan nüfus miktarının çokluğunu "Âmme" kelimesiyle anlatmak söz konusudur.
Aslında "Âmme" kelimesiyle anlatılmak istenen devlettir. Çünkü devlet son tahlilde "fertlerden" oluşturulmaktadır. Yani devlet, varlığını fertlerin oluşturdukları toplulukta bulmakta, dolayısıyla devlet bu topluluğa mal edilerek devletle topluluk aynı şeyler telakkî olunmaktadır. Devlete atfedilen gerçeğin aslında devleti meydana getiren kamuya raci bulunduğu söylenebilir. Âmme hukuku denildiğinde, doğrudan doğruya fertlerden oluşan kamuya şâmil, onunla ilgili bir hukuk dalı sözkonusu olmaktadır. Başka söylenişle bu hukuk dalının, kamuya aidiyetini belirtmek için "Âmme" kelimesiyle tanımlanmaktadır. Ancak buradaki kamu, kendi hukukî anlamını devletle bulduğuna göre, devlete has hukuk şeklinde tanımlanan yaygın ve doğru kabul edilmiştir .
Demek oluyor ki, bir toplumu meydana getiren fertlerin müştereken sahip bulundukları kuvvetten, yetkiden, o fertler ile onları yöneten ve koruyan üstün ya da kamu otoriteleri (devlet) arasında riayet olunması gereken ilişkiler akla gelir. Bu bakımdan fertler veya şahıslar ile devlet arasındaki ilişkileri gösteren, şahısların devlete karşı sahip bulundukları hak ve yetkileri, ayrıca yapmakla yükümlü bulundukları ödevleri tayin eden ve düzenleyen dolayısıyla hukuk biliminin bir dalını meydana getiren usûl ve kuralların bütünü, âmme hukuku kapsamında düşünülebilir.
Tarihi Gelişim: Âmme hukukunun genel hukuk içindeki yerinin belirlenmesi konusu tartışılmıştır. Bir anlayışa göre ilk defa Roma hukukçuları tarafından tespit edilen ve Roma hukuk külliyeti (corus iuris) içinde yer alan tasnifte, ilki, kamu menfaatiyle ilgili "devlete ait hukuk" veya "devlet hukuku" şeklinde nitelendirilmesi mümkün "âmme hukuku" (ius publicum); ikincisi özel menfaatle ilgili "özel hukuk" (ius privatum)tur.
Fakat bu tasnifin hakikate, özellikle de hukukun mahiyetine uygun olmadığı ileri sürülmüştür. Çünkü kamu menfaatiyle özel hukukun sınırlarının kesin ve açık bir şekilde tespiti mümkün olamayacağı gibi, tasnifin dayandığı esas (menfaat) da hukukun mahiyetini tam anlamıyla ifadeden uzaktır. Kaldı ki hukukta gaye, menfaati korumak ve güvence altına almak olmakla birlikte, asıl gaye hakkın, daha doğrusu adaletin gerçekleştirilmesidir. Ayrıca uygulamada kamu özel menfaat ayrımının yapılması daima mümkün değildir. Gerçekte sözgelimi âmme hukukunun merkezi olan devlet fertlerin özel menfaatlerine hizmet ettiği gibi mülkiyet ve evlenme gibi özel hukuk müesseseleri de kamu menfaatiyle yakından ilgilidirler. Öte yandan bu tasnifin bilimsel olduğu da ileri sürülemez. Sözgelimi ferdin hayatını koruyan kanunlar (meselâ temel hak ve özgürlükler kanununda bulunan düşünce özgürlüğü, inanç ve vicdan özgürlüğü, çalışma hakkı vb.) âmme hukuku kapsamındadırlar. Kaldı ki, Roma hukukundaki bu tasnifin aksine Germen hukukunda böyle bir ayrım kabul edilmektedir.
İslâm hukuku (fıkıh) böyle bir ayrımı kabul etmemektedir. Çünkü İslâm hukukunun, kaynağı, mahiyeti, usûlü ve dayandığı kavramların kendine has oluşu sebebi yanında; İslâm dininin esasları da bu türden bir ayrıma cevaz verir nitelikte değildir. Ancak bu durum İslâm hukuk teorisi içinde âmme hukukunun bulunmadığı ya da ihmal edildiği anl----- alınmamalıdır. Aksine İslâm hukukunun özel hukuk alanında olduğu gibi âmme hukuku alanında da önemli kural ve ilkelerinin bulunduğunu ve şimdiye kadar yapılan incelemelerin bu konuda yeterli bilgileri ortaya koyduğu söylenmelidir. Ne var ki, İslâm hukukunun gerek kaynaklarının düzenlenmesi, gerek kavramlarının farklılığı, bu kural ve ilkeleri anlamada özel bir çalışmayı gerektirmektedir. Gerçekte İslâm âmme hukukunun devlet, anayasa, idare, ceza hukuku; hukuk felsefe ve sosyolojisi alanında oluşturulan bilgilerini, bu hukukun kaynaklarında toplu bir şekilde bulmak mümkün olmayabilir. Sözgelimi âmme hukukunun çeşitli konuları fıkıh eserlerinin kazâ, imâre, siyer, hudûd, fey kısımlarında ele alındığı gibi; es-siyâsetü '-şer'iyye, el-ahkâmü's sultâniyye, el-emvâl adı altında yazılmış bağımsız eserlerde, bazen de tarih ve kelâm kitaplarında incelenmiştir. Keza Devletler Umumi Hukuku dalı fıkıh eserlerinin siyer, cihat, meğâzi, nikâh, talâk vb. bölümlerinde ele alınmıştır.
Demek oluyor ki, âmme hukukunun genel hukuk teorisi içindeki yerini belirlemek Romalılar'ın yaptığı tarife göre yeterli olmadığı gibi, bütün hukuk sistemleri bakımından da ayrı görünüşü vermesi düşünülmemelidir. Kaldı ki, kıta Avrupası hukukunda da Romalılar'ın tasnifi önceki yüzyıllardaki önemini ve geçerliliğini pek korur durumda değildir.
Âmme hukukunun genel hukuk teorisi içinde yerinin Batı hukuk sisteminde şu şekilde tespit edildiği bilinmektedir:
1-Anayasa hukuku
2-İdare hukuku
3-Ceza hukuku (Bu da kendi içerisinde a) Genel ceza hukuku, b) Özel ceza hukuku, c) Askerî ceza hukuku, d) Milletlerarası ceza hukuku bölümlerine ayrılır).
4-Muhakeme (veya usûl) hukukları. (Bu da: a) Medenî-muhakeme hukuku, b) Ceza muhakeme hukuku, c) İdarî yargı olmak üzere üç kısımdır.)
5-Umumi âmme hukuku (devlet hukuku)
6-Devletler umumi hukuku
7-İş hukuku
8-Malî hukuk
İslâm hukukunda ise genel olarak üçlü bir tasnif mevcuttur:
1) İbâdad 2) Muâmelât 3) Ukûbât.
Fakat bu tasnif bazen şu şekilde de yapılmaktadır:
1) İbâdât
2) Ahvâl-i şahsiyye (şahıs ve aile hukuku)
3) Muâmelât (kısmen medeni ve borçlar hukuku)
4) Ahkâm-ı Sultâniyye (velayet-i amme): Anayasa, idare, kısmen ceza hukuku,
5) Ukûbât (ceza hukuku)
6) Siyer (devletler umumi ve kısmen devletler hususi hukuku)
7) Âdâb (ahlâk ve muâşeret).
Âmme hukukunun mahiyetine gelince: Amme hukuku, devlete uygulanan hukuk kurallarının bütünü, kısacası devlet hukuku olarak tanımlanabilir. Yani bu hukukun konusu bizzat devlet, devlet teşkilâtı ve organları, hükûmet ve idare ile faaliyetleri, bunlarla fertler arasındaki ilişkilerdir.
Kısacası âmme hukuku, devlet ve devlet ile ilgili ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları ve müesseselerinin bütününü ihtiva eden bir hukuk dalıdır. Amme hukukunda hukuki ilişkinin taraflarından birisinin mutlaka devlet veya âmme hükmî şahıslarından birinin olması gerekmektedir. Genellikle bu ilişkilerde kamu menfaati hakim ve üstün mevkide bir eşitlik değil, devlet veya kamu hükmî şahısları lehine fertler aleyhine bir üstünlük kamu menfaatlerini önde tutma sözkonusudur.
İsmail KILLIOĞLU


SAAT: 05:37

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321