|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 09 Temmuz 2007 (23:55), Konuya Son Cevap : 11 Ekim 2023 (17:58). Konuya 304 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
22 Ekim 2020, 21:39 | Mesaj No:301 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
YAŞANMIŞ İBRETLİK BİR OLAY ! Fransa da #peçeli bir hanım süper markette alış-verişini bitirdikten sonra ücretini ödemek için sırada bekler... Birkaç dakika sonra sıranın kendisine gelmesiyle kasiyere doğru ilerler... Kasadaki bayan tesettürsüz bir müslümandır... Kasiyer, çarsaflı peçeli hanımın eşyalarını birer birer kasadan geçirmeye başlar, bir müddet sonra müşterisine; "Bizim bu ülkede birçok problemlerimiz var ve senin peçen bunlardan biri. Biz gurbetçiler ticaret için buradayız, dinimizi veya tarihimizi göstermek için değil. Eğer dinini yaşamak, çarsaf giymek ve peçe takmak istiyorsan, ülkene geri dön, orada ne yapmak istiyorsan onu yap..."diye çıkışır. Peçeli hanım elindeki poşetleri bırakarak yüzündeki örtüyü kaldırır... Ve işte tam o esnada kasiyer kadın küçük bir şok yaşar! Çünkü çarşaflı hanım bir araba benzemiyor sarışın mavi gözlüdür ve şunları söyler: " Ben bir Fransızım,Arap değilim ve burası benim ülkem İSLAM BENİM DİNİM! Siz müslüman doğumlular, dininizi bize sattınız ve biz de onu sizlerden satın aldık. Gerçek müslüman kimlikle değil yaşantısıyla olunur!
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
25 Ekim 2020, 19:25 | Mesaj No:302 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Annesi ve babası, her yıl oğullarını, yazın büyükannesinin yanına gönderirken trende ona eşlik edip bir sonraki gün aynı trenle eve dönerlerdi. Biraz büyüdüğünde çocuk anne ve babasına dedi ki: -Artık büyüdüm, bu yıl büyükannemin yanına tek başıma gitmeyi denesem, ne dersiniz? Kısa bir tartışmadan sonra anne ve babası bu konuda fikir birliğine vardılar. İstasyon platformunda ona el sallayıp uğurlarken ve vagonun penceresinden son tembihlerini yaparken çocuk aynı şeyleri tekrarlamaya devam etti. -Evet, biliyorum, biliyorum, yüzlerce kez söylediniz...! Tren kalkmak üzereydi ki babası: -Oğlum olur ya; kendini rahatsız ve yalnız hissedersen ya da korkarsan bu senin için.! dedi ve oğlunun cebine bir şey koydu. Ve çocuk artık tek başınaydı, etrafında yabancı insanlar birbirleriyle itişip kakışıyor, gülüyor, kompartımana girip çıkıyorlardı. Kondüktör çocuğun biletine bakarken, yalnız yolculuk yaptığına dair bir yorum yaptı, birisi ona acır gibi baktı. Onu işaret edip fısıldayanlar oldu. Çocuk birden, kendini çok huzursuz hissetti ve rahatsızlığı her bakışla daha da arttı. Başını önüne eğdi, koltuğun köşesinde adeta büzüştü ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. İşte o anda babasının cebine bir şey koyduğunu hatırladı. Titreyen elleriyle, el yordamıyla o küçük kâğıt parçasını buldu ve açtı. Kağıtta şunlar yazılıydı: -Oğlum, biz son vagondayız. Çocukların uçmasına izin vermeliyiz, onlara güvendiğimizi göstermeliyiz ama, onlar hayatı göğüsleyene kadar da son vagonda olmalıyız.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
08 Kasım 2020, 00:07 | Mesaj No:303 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Türk eğitim tarihine geçen bir olay. #İGNECİLER_SINIFI!!! Türkiye'nin en önemli liselerinden olan İstanbul Erkek Lisesi, 1925 yılında enteresan bir olaya sahne oldu. Öğretmene şaka yapmak isteyen bir öğrenci tüm sınıfın kaderini değiştirdi. İstanbul Lisesinin onuncu sınıf öğretmeni Salih Hoca ile öğrenciler arasında garip bir olay gerçekleşir. İstanbul Lisesinin onuncu sınıfı öğretmen sandalyesine bir iğne yerleştiren öğrenciler, pusuya yatıp Salih Hoca’nın iğnenin üstüne oturmasını izleyeceklerini düşünürler. Öğretmen zili çalınca o sınıfta dersi bulunan Arapca öğretmeni (Salih Hoca) sınıfa giriyor. Sandalyeye oturacağı zaman cübbesini iki eliyle düzeltirken eli bir iğneye değen Salih Hoca ise oturduğu yere bir iğnenin yerleştirildiğini hisseder, sandalyeye oturmaz ve deftere imzasını attıktan sonra, “Ben bu muameleye layık değildim, sizlere çok teessüf ederim.” diyerek dershaneyi terk eder. Meseleyi Müdür Besim Bey'e bildiriyor ve istifasını veriyor. Ondan sonra hızlıca araştırmaya geçen disiplin kurulu işin failini bir türlü bulamaz. O sınıfın dersleri durdurulur ve araştırmalar devam eder. Fakat hiçbir öğrenci itirafta bulunmaz. Sonrasında 1925 yılının öğretmenler toplantısı düzenlendiği gün öğretmenler odasında çaylar içilirken odaya birden Müdür ile lisenin güvenliği içeri girer ve müjdeyi verir… “Muhterem hocamız Salih Efendi'nin sandalyesine iğneyi koyan iğneci sınıfın tamamen ihracına karar verdik. Çünkü failini ele vermiyorlar.” Sonrasında ise sınıftaki 41 öğrenci İstanbul Erkek Lisesinden Bursa Lisesine sürgüne gönderilir. Olaydan seneler sonra ise Salih Hoca'nin sandalyesine iğneyi koyan kişinin başka sınıftan olduğu anlaşılır. Ama "İğneciler" olarak adlandırılan ve Bursa’ya sürgüne gönderilen sınıf ise çoktan mezun olmuştur bile. 1925 yılının 10’uncu sınıfı, yani “iğneciler” arasından kimler çıktı: 228 Sait Efendi: Arkadaşları arasındaki lakabıyla H2O, yani sulu Sait. Ünlü hikayeci Sait Faik Abasıyanık. 697 Rahmi Efendi: Ünlü hekim, politikacı, şair ve akıl hastalıkları uzmanı Dr. Rahmi Duman. 748 Saffet Efendi: Ünlü hukukçu Saffet Nezihi Bölükbaşı. 725 Feridun Efendi: Ünlü gazeteci ve yazar Hikmet Feridun Es. Sabri Efendi: Türk politika ve diplomasi hayatının unutulmaz isimlerinden, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil. Sıtkı Efendi: Demokrat parti döneminin ünlü bakanlarından Sıtkı Yırcalı. Hikmet Feridun ES’in şu sözü çok meşhurdur. “Biz 43 iğneci idik. Fakat sonradan o kadar çok kişi iğneci sınıftan olduğunu iftiharla iddia etti ki, hayret etmemek mümkün değil …” "Koca sınıf Bursa’ya sürülüyor, veliler müdürün odasını basıp tehdit etmiyor. Disiplin kurulundaki hocalar tehdit edilmiyor. Kalitenin tesadüf olmadığı, ahlaklı olmanın kişiye ve topluma ne kadar büyük bir etkisi olduğunu tekrardan anlamış olduk.” Dr. M. Fuad Umay Yıl:1926 Gürbüz Türk Çocuğu Dergisi #Alıntı
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Kasım 2020, 14:06 | Mesaj No:304 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
ÇABUK KABUL OLUNAN DUA Camide zengin bir adamla bir derviş yan yana namaz kılıyorlardı. Birbirlerine olan yakınlıklarından dolayı ne okuduklarını ve ne dua ettiklerini duyuyorlardı. Derviş namazdan sonra ellerini açtı: ” Ya Rabbi! Karnım çok aç beni şu yemek ve şu tatlılarla rızıklandır,” diye dua etti. Dervişin duasını duyan zengin adam, içinden şöyle geçirdi: ” Bana duyurmak için sesli dua ediyor. Böyle yapmaktansa doğrudan gelip para isteseydi verirdim. Şimdi ona bir şey vermem.” Zengin adam böyle düşünürken derviş caminin bir kenarına çekilmiş ve uykuya dalmıştı. Az sonra camiye elinde tepsiyle bir adam geldi. Doğruca, uyuyan dervişin yanına giderek dervişi uyandırdı ve elindeki tepsiyi derviş verdi. Derviş tepsinin üzerini açtı. Zengin adam geriden bu hadiseyi takip ediyordu. Tepside dervişin az önce duada istediği yiyecekler vardı. Derviş yemekleri yedikten sonra tepsinin üzerini örterek adama geri verdi. Bu işe hayret eden zengin adam merakla yemekleri getiren kişiye yaklaştı: ” Arkadaş sen kimsin?” ” Ben hamallık yapan biriyim.” ” Bu adamı tanıyor musun?” ” Hayır.” ” Bu yemekleri kim gönderdi?” ” Kimse göndermedi, ben getirdim.” ” Peki tanımıyorsun da niye getirdin?” Anlatayım: ” Ben fakir biriyim. Hamallık yaparak geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Yükünü taşıdığım zengin biri bana fazlaca para vermişti. Hazır elime geçmişken eşimin ve çocuklarımın istediği yiyecekleri yapmak için gereken malzemeleri alıp eve gittim. Eşim yemekleri yaparken ben uyuya kalmışım. Rüyamda Peygamber Efendimizi (s.a.v.) gördüm.” Bana buyurdular ki: – Şu camide bir veli var. Onun canı bu yiyecekleri istedi. O yemeği ona götür. Yiyebildiği kadar yesin. Kalanını da siz yiyin. Allah (c.c.) size bereket verir. Bunu yaparsan senin cennete girmene ben kefil olurum. Uyanır uyanmaz hemen tepsiyi buraya getirdim. Gerisini siz de gördünüz.” Zengin adam bu durum karşısında hayretler içinde kaldı ve hamala sordu: ” Bu yemekler için ne kadar masraf ettin?” O zamanın parasına göre bir şeyler söyler. ” Şu kadar para ” ” Sana yaptığın masrafın on mislini vereyim, bana kazandığın sevabın bir kısmını ver.” ” Olmaz.” ” Yirmi mislini vereyim.” ” Olmaz.” ” Elli mislini yok… Yok… Yüz mislini vereyim.” ” Boşuna uğraşma. Ne verirsen ver yine de vermem. Bunun karşılığında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) benim cennete girmeme kefil oldu. Bütün dünyayı versen yine de vermem. Eğer senin bu sevaptan nasibin olsaydı, bu iş sana nasip olurdu. Baksana, yan yana namaz kılmışsınız ama senin paran nasip olmamış.
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
11 Ekim 2023, 17:58 | Mesaj No:305 | |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Alıntı:
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." | |
Konuyu Toplam 14 Kişi okuyor. (0 Üye ve 14 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması adına toparlandı) | Medine-web | Medineweb.net Videolar | 5 | 04 Aralık 2024 04:42 |
Medineweb ''Adem Güneş'ten çocuk terbiyesi ile ilgili sözler'' arşivi | EyMeN&TaLhA | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 112 | 21 Ocak 2022 20:18 |
Medineweb DİĞER paygamberler geniş arşivi | Medine-web | Peygamberler(a.s) | 1 | 12 Kasım 2018 15:29 |
medineweb islami imzalar arşivi | Medineweb | Resim/Karikatür | 5 | 29 Nisan 2016 17:42 |
MedineWeb Namaz Arşivi | paylaşımcı | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 10 | 04 Eylül 2008 21:58 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|