|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Belgin,Açılış Tarihi: 06 Mart 2008 (22:47), Konuya Son Cevap : 17Haziran 2021 (23:50). Konuya 10 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
06 Mart 2008, 22:47 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Bir Saatiniz Kaldı Bir Saatiniz Kaldı Acil servisteydim. Mesleğe yeni başlamanın heyecan ve zevkini yaşıyor, 'doktor bey' hitabına alışmaya çalışıyordum. Her büyük hastahanenin acil servisinde olduğu gibi, burada da nöbet hareketli geçiyordu. Tecrübeli uzman hekimlerin yanında, bana pek sorumluluk düşmüyordu. Ben sadece olup bitenleri dikkatlice izleyerek tecrübe kazanmaya çalışıyordum. Saat gecenin bir buçuğuydu. İki bayan, kollarından tuttukları, 16-17 yaşlarında, esmer, topluca bir delikanlıyı hastahaneye getiriyordu. Delikanlının babası olduğu anlaşılan bir bey arkalarından soluk soluğa geliyor, bir yandan da şöyle sesleniyordu: -Kurtarın yavrumu, kurtarın çocuğumu! Nöbetçi doktor, gecenin yorgunluğuyla gömüldüğü koltuğundan doğruldu. Bu arada hemşireler yeni gelenleri karşılıyordu. Ben doktorun yanında ayakta bekliyordum. Adam konuşmaya devam ediyordu: -Doktor bey, oğlum intihar niyetiyle ilâç içmiş. Annesi fark edince, hemen getirdik. -Aldığı ilâçlar yanınızda mı? Adam, ceketinin ceplerinden hap kutularını çıkarıp doktora gösterdi. -Şu haptan on beş-yirmi tane, şundan on kadar, şundan da üç-beş tane içmiş. -Ne zaman içtiğini biliyor musunuz? -İki saat kadar olmuş. Doktor hap kutularını uzun uzun inceledikten sonra, bir delikanlıya, bir de kutulara baktı. Ardından kafasını sağa sola sallayıp yüzünü buruşturarak: -Hımm! Yazık, çok yazık! Aile endişe ve merak içinde, doktorun bir şeyler söylemesini bekliyor, ama doktordan ses çıkmıyordu. Bense, gencin midesini yıkayacağımızı düşünüyordum. Kısa süren bir sessizlik, babanın sorusuyla bozuldu: -Ne yapacağız doktor bey? Doktorun yüzü gerginleşti. Bakışlarını ümitsizce kaldırdı. Dudaklarını ısırdı. Başını çaresizce sağa sola salladı. Elleriyle de çaresizlik işareti yaptı. Ağzından dökülen son sözler, hasta ve yakınları için kurşun gibiydi. -Üzgünüm! Yapılacak bir şey yok. Hem bu ilâçlar... Üstelik de geç kalmışsınız. Ben göz ucuyla aileye baktım. Hepsinin gözleri fal taşı gibi açılmış, beti benzi atmıştı. Delikanlının yüzü korkuyla gerilmişti. Annesi ve kız kardeşinin desteğiyle ayakta zor duran delikanlı, birden doğrulup pür dikkat doktora baktı. Doktorun ifadelerindeki kesinliği ve yüzündeki ciddiyeti görünce sarsıldı. Dizlerinin bağı çözülmüşçesine kendini yere bıraktı. Aile fertlerinin ayakta duracak mecalleri kalmamış olacak ki, her biri bir kenara çöktü. Baba ve anne, bir şeyler mırıldanıyorlardı . Uzun süren bir suskunluk ve şaşkınlıktan sonra: -Ne olacak doktor bey? Hiçbir şey yapamaz mısınız? -Artık çok geç. Bu durumda maalesef bir şey yapamayız. Yapsak da yararı olmaz. Herhalde bir saate kadar hastayı kaybederiz. Gene de hastayı müşahede altına alalım. Ben de en az aile kadar şaşırmıştım. Delikanlının yüzüne bakıyordum. Ölüm endişesi ve ümitsizlik, iliklerine kadar işlemiş gibiydi. Kendimce neler hissettiğini düşündüm. Ölüme bu kadar yaklaşmak, gerçekten zor bir durum olmalıydı. Hem, insan bir saat sonra öleceğini bilse neler düşünür, neler hisseder, neler yapardı? Aslında her birimizin, ölüme bir saat yaklaşacağı an gelmeyecek miydi? Hayatın karmaşa ve med-cezirleri arasında, ölüm gerçeğini nasıl da atlıyor veya kendimize uzak görüyorduk. Şimdi bu delikanlı, geçmişini, arkadaşlarını, ailesini düşünüyor olmalıydı. Veya ölümden sonraki hayatı; yani bir saat sonrasını... Belki de arkasından neler düşünüleceğini, konuşulacağını... Halbuki ne kadar çok plânı vardı. Şimdi ise, o plânları düşünmek bir yana, son saatini nasıl geçireceğine dair doğru düşünme melekesini bile kaybetmiş gibiydi. Diğer taraftan, hayat devam ediyordu. İçeride yatmakta olan bir hastanın yakınları doktora bir şeyler sorarken, sedye ile bir hasta daha getiriliyordu. O ara başka bir doktor kapıdan içeri giriyordu. Biliyorum, sohbet için geliyor. Az ötede, hemşirelerin küçük teybinden, bir arabesk parça yükseliyor: Batsın bu dünya! 'Hayatla ölümün iç içeliği galiba bu.' diyorum kendi kendime. Baba toparlandı. Yalvaran bir eda ile sorusunu tekrarladı: -Hiçbir şey yapamaz mısınız doktor bey? Hiç mi ümit yok? İçeri yeni giren doktor, kaş-göz işaretiyle ne olduğunu sordu. Doktor ayağa kalkıp kesin bir ifade ile cevap verdi: -İntihar girişimi doktor bey. Geç kalmışlar maalesef. Durum da ciddi. Yapılacak bir şey kalmamış. Sonra raporunu tanzim ederiz. Söylenenleri dikkatle dinleyen delikanlıyı ölüm gerçeği ile yüzleşmek ürkütmüştü. Pişmanlık duygusu içerisinde ve titrek bir sesle doktora; 'Kurtulmak için ne yapmak gerekiyorsa yapmaya hazırım. Ne olur doktor! Beni kurtarın, ölmek istemiyorum!" dedi. Doktor oralı bile olmadı. Ölüme bu kadar yakın bir kimseyi daha önce hiç görmemiştim. Üstelik çok da gençti. Hayalen morga gidip, gencin otopsisini düşünüyorum. Demek, karşımda duran bu diri beden birazdan ölecek, otopsi için açılacak ve biz bir rapor tanzim edip bırakacağız! Hayat ve ölüm... Yaşamak ve ölmek... Genç olmak, yaşlı olmak, hayatı anlamak, ölümü benimsemek... Hayatı ölüme bir girizgah olarak değerlendirebilmek... Ölüme her an hazır olmak... Veya kendini hazır hissetmek... Kısacası ölümü kuşanmak... Hayata ve ölüme anlam kazandırmak... Bir sürü düşünce beynime doluşuyor. Doktor oradan uzaklaştı. Ben de peşinden gittim. Biraz acemilik kokan bir tavırla sordum: -Doktor bey! Serumla bol mayi verip, bir yandan da idrar söktürücülerle kanını temizleyemez miydik? Doktor dönüp, gözlerimin içine baktı: -Kardeşim görüyorsun, burada ayakta zor duran yaşlılar bile biraz daha hayatta kalmak için mücadele ederken, bu delikanlı daha on yedi yaşında ve intihara kalkışıyor. Ölmek istiyorsa, neden ona mâni olalım? Biraz isteği ile baş başa kalsın bakalım. Ölüm ne imiş, hayat ne imiş düşünsün! Yaşamanın değerini, ailesine ne kadar acı çektirdiğini fark etsin! Dahası Allah'ı hatırlasın; kul olmayı... Ölümü ve sonrasını da tabii ki... Arkasından, beni bir kez daha şaşırtan bir kahkaha atıp şöyle dedi: -Yoksa, sende mi inandın öleceğine? -Ne yani, delikanlı ölmeyecek mi? Gülerek, ilaç kutularını gösterdi. Elindekiler, vitamin hapı, öksürük kesici ve balgam sökücülerdi. Yaşanmış bir hadisedir
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konu Sahibi Belgin 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Ben Sana Gül Diyemem | Hz.Muhammed(s.a.v) | Belgin | 0 | 2468 | 29 Eylül 2009 10:25 |
Bir evliyayı vesile ederek dua edilirmi? | Soru Cevap Arşivi | Kara Kartal | 21 | 11079 | 24 Eylül 2009 10:38 |
Mahşerde âzâlarımızın konuşması | Soru Cevap Arşivi | KuM TaNeSi | 1 | 2680 | 17 Eylül 2009 16:06 |
Zekâtını vermeyenlere ibrettir Sâlebe'nin servet... | Zekat-İnfak | dua dilencisi | 1 | 2293 | 17 Eylül 2009 10:56 |
Yaşlı kadınların tesettürü... | Tesettür Konuları | Belgin | 0 | 2714 | 07 Eylül 2009 09:26 |
07 Mart 2008, 00:10 | Mesaj No:2 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı Elimizdeki nimetlerin değerini elimizden kaçınca anlıyoruz.Nefes almak da nimetlerin en güzeli değil mi?
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
07 Mart 2008, 10:33 | Mesaj No:3 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı
sonuna kadar hayret ve ibretle okudum teşekkürler gerçekten harika bir paylaşım olmuş allah her anımızı son anımız gibi yaşamayı nasip kılsın | |
07 Mart 2008, 12:31 | Mesaj No:5 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı
BU OLAYI DAHA ÖNCDE DUYMUSTUM . ÇOK İYİ BİR DERS VERMİŞ DOKTOR, TEBRİK EDERİM __________ forumdaki küçük harf kuralına forum düzeni için dikkat edelim.. selam ve dua ile.. | |
07 Mart 2008, 13:43 | Mesaj No:6 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı o genç için ne zor anlar....... ...rabbim hayattayken şükretmeyi unutmayanlardan eylesin inş hepimizi..................... | |
07 Mart 2008, 21:53 | Mesaj No:8 | |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Bir Saatiniz Kaldı Alıntı:
her zaman ölümle iç içeyiz ama bu şekilde değil.. Bediüzzaman Hazretleri de hem bedenin kendisinin hem de idaresinin bize bırakılmadığına dikkat çektiği ibretli izahında, şu düşündürücü ikazlarda bulunmuştur. (mealen): "Ey insan! Bil ki, Cenab-ı Hakk`ın sana ikram ettiği vücudun, cismin, organların emanettir, mülk değildir! Yani Cenab-ı Hak senin istifaden için kendi mülkünü senin eline emanet olarak vermiş, istifade et diye ikram ve ihsanda bulunmuştur. ... Madem sana verilen hayat ve hayatın gerekleri ve lazımları mülk değil, ibahadır. Yani ihtiyacını karşılaman için emanet olarak verilmiştir. Öyle ise emanetçi anlayışıyla hareket etmen lazımdır. Nasıl ki bir zat ziyafete misafirleri davet eder, onlara ziyafet meclisindeki eşyadan ve ziyafetten istifadeyi serbest kılıyor; ama mülk olarak vermiyor, ziyafetin usulü ev sahibinin rızası dahilinde tasarruf etmektir. Öyle ise israf edemez, başkasına ikram edemez, sofradan kaldırıp başkasına sadaka veremez, dökemez, zayi edemez. Eğer onun şahsına mülk olarak vermiş olsaydı, bunları yapabilirdi ve kendi arzusuyla hareket edebilirdi. Aynen bunun gibi, Cenab-ı Hak sana sadece istifaden için verdiği hayatı, bedeni intihar ile sona erdiremezsin. Gözünü çıkaramazsın, manen gözü kör etmek demek olan gözü verenin rızası haricinde haram yerde kullanamazsın; kulağı, dili ve bunlar gibi cihazları harama sarf etmekle manen öldüremezsin. Ve hatta eti yenilmeyen hayvanları dahi lüzumsuz yere katledemezsin ve hakeza. Bu sebeple dünyada sana verilen bütün bu nimetler, bu dünya misafirhanesinin sahibi olan Mihmandar-ı Kerim-i Zülecelal`in kanunlarının işaretlediği şekilde tasarruf etmeni gerektirir." (Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, 250. Mektub )
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. | |
28 Mart 2008, 19:54 | Mesaj No:9 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı
gerçekten çok ibretli bir hikaye keşke her zamn her an ölümü düşünsek namazı son kılacağımız namaz gibi kılsak işte o zaman gerçek bir ibadet yapmış oluruz Allah razı olsun
| |
29 Mart 2008, 12:16 | Mesaj No:10 |
Cvp: Bir Saatiniz Kaldı Doktorun verdiği ders gerçekten çok önemli. ALLAH'ım bizleri geri dönülmez hatalar yapmaktan korusun... AMİN Ben de ''Allah'ım geri gönder''isimli video izlemiştim. Herkese tavsiye ederim o da çok ibretlik | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Dünya bu görüntülere şaştı kaldı | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 3 | 27 Temmuz 2024 18:51 |
Bir nokta (.) kaldı o da RABBİM'den.. | Medineweb | Şiirler ve Şairler | 5 | 11 Mayıs 2023 23:37 |
“Tuz nerde kaldı?” | su damlası | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 6 | 05 Şubat 2020 00:18 |
Kabe'de Kaldı Yüreğim/Abdulkadir Seven | Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | 12 | 10 Mayıs 2019 22:21 |
Camiler Yetim Kaldı | KEVİR | Ezan-Kamet-Camii | 6 | 08 Kasım 2010 22:43 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|