|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ahmetmeydani,Açılış Tarihi: 10 Nisan 2013 (12:54), Konuya Son Cevap : 02 Mayıs 2013 (11:36). Konuya 28 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
23 Nisan 2013, 00:53 | Mesaj No:21 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM ...torununu gördü. Karmakarışık bir rüyaydı. Sanki torunu sıkıntı içindeydi. Sürekli bir eli ile çenesini, tutuyor ve nenesine bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sanki dişi ağrıyor gibiydi. Dede kan ter içinde uyandı. --Hayırala tebdil olsun inşaAllah. Acaba torunuma bir şey mi oldu. Dede herne kadar insanlardan kaçıp buraya gelmişse de neticede sıkıntıda olan torunuydu. Hemen baykuşu çağırdı. --Şu güvercini bana bulur musun? --Tamam, hemen bakıyorum. Baykuş ormanda kayboldu, bir kaç dakika sonra da güvercin ile beraber geldi. --Buyur beni çağrtmışsın. --Evet, senden bir ricam var. --Ne demek, emret. --Kusura bakma, sana da zahmet verdireceğim ama. --Yahu ne zahmeti, isteğin ne onu söyle. --Çok karışık bir rüya gördüm. Sanki torunum sıkıntı içerisinde. Ondan bana haber getirmeni istiyorum. --Tabi, hemen gider haber getiririm inşaAllah. Bana adresi var. Dede evinin olduğu yeri güvercine tarif etti. Oraya vardığında ise oradaki kuşlardan da bilgi alabileceğini söyledi. Güvercin havalandı ve, dedenin evinin olduğu istikamette gözden kayboldu. Vakit de epeyce olmuştu. Hava biraz serinlemişti. Dede ayıyı çağırdı. Ayı gözlerini oğuştura oğuştuta uyandı. --Ne o, sabah oldu mu ki? --Yahu ne sabahı, vakit öğle sonu, hadi bakalım, işe başlamamız lazım, dünya kadar işimiz var. --Öyle ya, öğle uykusuna yatmıştık. --Evet ya, sen şimdi diğerlerini de çağır, bu evi bir an önce yapmamız lazım. --Tamam ben diğerlerini çağırmaya gidiyorum. Ayı ormanın derinliklerinde kayboldu. Dede de hemen getirdiği sarmaşıklardan bir ip merdiven yapmaya başladı. Ayı gelene kadar Dede merdiveni yapmıştı. --Geldik. --İyi ettiniz, hadi bakalım bana bir omuz ver de ağacın üstüne çıkıp şu merdiveni bağlıyayım. Ayı Dede'ye omuz verdi ve Dede'nin ağacın üstüne çıkmasını sağladı. Dede yaptığı merdiveni ağacın dallarına sıkıca bağladı. Merdiven çok sağlam olmuştu. --Eveeeeeeeeeeett! Bir deneyelim bakalım. Dede merdivenden aşağıya rahatlıkla indi. Ve tekrar yukarı çıktı. --Şimdi siz..... ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU | |
23 Nisan 2013, 16:11 | Mesaj No:22 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONBEŞİNCİ BÖLÜM ...şu ağaçları bana verin. Bu arada iki ayı da yukarı çıksın. İki ayı hemen yukarı tırmandı. Diğerleri de aşağıdan ağaçları vermeye başladılar. Dede ilk önce tabanı yaptı. Daha sonra da duvarları yükseltmeye başladı. İkindi namazına kadar çalıştılar. Dede ikindi namazını kıldı ve çalışmaya devam ettiler. Hayvanlar büyük bir iştahla çalışıyorlardı. Akşam namazı vakti girene kadar, duvarlar bir adam boyu yükselmişti. --Eveeeeeeeeeeet! Bu günlük bu kadar yeter. Bu evi beş gün içerisinde bitirmemiz lazım. --Neden, beş gün? --E çünkü beş gün sonra mübarek ramazan ayı geliyor. --Ya ramazan ayını duyduk ama bizim bu konuda detaylı bilgimiz yok. İnşaAllah bizi bu konuda aydınlatırsın. --Ne demek elbette. Gerçi oruç tutmak hayvanlara farz değil, siz hiç bir konuda mükellef değilsiniz, ben yine de size istediğiniz konuda bilgi veririm inşaAllah. Ama önce bu evi yapmamız lazım. Anlıyorsunuz değil mi? --Elbette. Sen hiç kafanı yorma. Biz bazı anlayışsız insanlara benzemeyiz. --El Hak, doğrudur. --Benim şimdi namaz kılmam lazım. Siz de istirahatinize bakın. Yarın sabah da erkenden gelmeyi unutmayın. --Merak etme. Dede'nin Evinde Güvercin sora sora dedenin evini bulmuştu. Evde nene ve Dede'nin torunu vardı. Torun, nenenin etrafında pervane gibi dolanıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. "Biraz daha yaklaşıyım, bakalım ne konuşuyorlar?" Dedi güvercin. Evin içini yakından görecek bir dala kondu. Torun bir yandan mutfakta yemek yapan nenesinin eteğini çekiştiryor bir yandan da söyleniyordu. --Bana ne bana ne! Ben Dedemi isterim. --Hay sana da Dede'ne de. --Ben anlamam, git bana dedemi getir. Nerden getirirsen getir. --Şimdi kepçeyi vurursam gözünü çıkarırım. Zavallı torun öööööööyle gözünü yukarı dikti ki nene kepçeyi vursun gözünü çıkarsın. Ama nene söylediklerini yapmadığı için de torunun neneye itimadı kalmamıştı. : ONBEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
24 Nisan 2013, 10:56 | Mesaj No:23 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONALTINCI BÖLÜM Güvercin öğreneceğini öğrenmişti. Artık gidip Dede'ye haber vermesi gerekiyordu. Hemen havalandı ve ormanın yolunu tuttu. Ormanda Şafak sökmek üzereydi. İlkönce kuşlar uyandı ve sabah seramonisine başladılar. Kuşların cıvıldaşmaları, diğer orman sakinlerinin birer birer uyanmalarına vesile oluyordu. Dede de kuşların sesine uyandı. Saatine baktı. Sabah namazı olmak üzereydi. Dede kalkarak dereye indi, buz gibi suyla abdestini aldı. Soğuk su Dede'ye iyi gelmişti. Uykusu tamamen dağıldı. Tanyeri de ağarmıştı o esnada. Dede önce namazını kıldı. Ev sahipleri de uyanmışlardı. Her sabah yaptıkları zikirlerini çektikten sonra kahvaltılarını yaptılar. --Bal bitmek üzere, dedi ana ayı. --Tamam, ben bugün bir ara gider getiririm. --Ya, bir ara orman sakinleri ile bir toplantı yapalım da balık tutmaları konusunda serbest olduklarını kendilerine söyleyelim. Zaten balıklar bizim ormana ait değil. Bunlar göçebe hayvanlar. --İyi olur. Yoksa her an kargaşa çıkabilir. --Evet, evet öyle yapalım. Hem zaten derede bol miktarda balık var. Et obur hayvanların sayısı da fazla değil. Kahvaltılarını da yapmışlardı bu arada. Diğer hayvanlar da yavaş yavaş çınarın dibinde toplanıyorlardı. Güneş bir mızrak boyu yükselince işe koyuldular. O gün akşama kadar-Dede'nin namaz arası dışında-pek mola vermeden çalıştılar ve duvarları bitrdiler. --Ellerinize sağlık. Çok güzel oldu. Bir atasözü şöyle der: --Birlikten kuvvet doğar. Şayet tek başıma olsaydım, mümkün değil bu kulübeyi yapamazdım. ALLAH (cc) ne muradınız varsa versin. --Ecmain inşaALLAH. --Yarın çatısına başlayacağız inşaALLAH. Elimizde yeteri kadar ağaç ve sarmaşık var. Yalnız bir problem var. --Ne problemi? --Problem şu ki.... ONALTINCI BÖLÜMÜN SONU | |
26 Nisan 2013, 15:32 | Mesaj No:24 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONYEDİNCİ BÖLÜM ...bu ağaçları tam olarak yanyana getirmek çok zor. Bu nedenle kışın bu dam akar. --Kolayı var. --Nasıl? --Burada bol miktarda çamsakızı var. Onları toplayıp kumla karıştırıp ağaçlarına arasına sıvarsak bu problem ortadan kalkar. --VALLAHi doğru. Evet bu problemi de böylece hallederiz inşaALLAH. Hadi bakalım. Bugünlük de bu kadar yeter. Yarın çatıyı yaparız inşaALLAH. ALLAH (cc) hepinize rahatlık versin. --Ecmain inşaALLAH. O gece de daha önceki geceler gibi geçti. Kahvaltıdan sonra işe koyuldular. --Bir kaç kişi gidip çamsakızı toplasın. Kum var burada, harç işini de halledelim inşaALLAH. Diğerleri de bana yardım etsin. Bazı hayvanlar çamsakızı toplamaya gittiler. Tabi en büyük iş gene ayı ve yaban eşeklerine düşüyordu. Ayı ön ayaklarını el gibi kullanıyor eşekler de yük getiriyordu. Akşama doğru epeyce yüklü bir miktarda çamsakızı toplamışlardı. Dede ve diğerleri de çatının büyük bölümünü bitirmişti. Çamsakızını getirip kulübenin yanına boşalttılar. --Sakızlar çok kuru, üzerine su dökün sabaha kadar yumuşasın. Sabah da kum ile karıp sıvarız. --Tamam, hadi arkadaşlar. Getirilen çamsakızının üzerine su döküp yumuşaması için bıraktılar. --Hadi bakalım bu günlük de bu kadar yeter. Yarın inşaALLAH inşaatı bitiririz. Dede ağaçtan aşağıya indi, mağaraya doğru yürümeye başlamıştı ki..... ...bir kanat sesi geldi. Arkasına dönen Dede, torununu görmesi için gönderdiği güvercin ile burun buruna geldi. --Selamun aleykum. --Vealeykum selam. Hoş geldin. --Hoş bulduk. --Eeeeeeeeeee anlat bakalım. Neler gördün? --Torunun, ille de dedemi isterim diye tutturmuş. --Nenesi ne yapıyor peki? --Azarlayıp duruyor çocuğu. --Anladım, inşaALLAH en kısa zamanda ona bir mektup yollarım seninle. ALLAH (cc) ne muradın varsa versin inşaALLAH. --Ecmain inşaALLAH. Hayırlı akşamlar. --Hayırlı akşamlar. --Ertesi gün yine bir önceki günün bir benzeri gibiydi. Zamkları kumla karıştırıp bir güzel kardılar ve dama konan ağaçların arasına bir güzel sıvadılar. Ayrıca duvar olarak kullanılan ağaçların arasını da kumlu zamkla sıvadılar. Ortaya çok güzel bir kulübe çıktı. Geriye kapı ve pencereler kalmıştı. Dede: --Ellerinize sağlık, çok güzel oldu. Geriye bir kapı ve iki pencere kaldı. Yarın inşaALLAH, en yakın kasabaya gidip eskiciden temin ederim inşaALLAH. Bu arada biraz da nevale almam lazım. Malumunuz iki gün sonra ramazan başlayacak. --Bize ramazan hakkında bilgi verecektin. --Evet, bugün akşam namazını müteakip size ramazan hakkında bilgi vereceğim inşaALLAH. Hadi bakalım istirahatınızı yapıp gelin. Çok yoruldunuz gene. Bunun üzerine hayvanlar akşam namazını müteakip toplanmak üzere dağıldılar. Dedenin kulübesi iki odadan oluşuyordu. He odada birer pencere vardı. Bir tane de kapı bırakmıştı dede. Kulübenin zemini sert olduğundan zemine ot toplayıp koymayı düşündü. Diğer yandan kışın kullanması için bir tane de uyku tulumuna ihtiyacı vardı. Çünkü bu kulübe de ateş yakması imkansızdı. Ayrıca buna gerek de yoktu. Akşam namazını müteakip, tüm hayvanlar toplanmışlardı. Hepsi merak içindeydi. Ramazan nasıl bir şeydi? İnsanlar ramazana nasıl yaklaşıyorlardı? Bunu çok merak ediyorlardı. Tüm hayvanlar gelince Dede: --Hepiniz hoşgeldiniz. ALLAH (cc) bir çok mahlukat yaratmıştır. Ve hepsine ayrı ayrı görevler verilmiştir. Bu mahlukat içinde bazıları var ki ALLAH (cc) onlara ayrıca bazı yükümlülükler getirmiştir. Bunların başında insanlar gelmektedir. İnsan eşrefi mahlukattır. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Ama yükümlülüklerini yerine getirdiği takdirde. --Peki yükümlülüklerini yerine getirmezlerse ne olur? --İşte o zaman.... ONYEDİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
27 Nisan 2013, 15:18 | Mesaj No:25 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONSEKİZİNCİ BÖLÜM ..işte o zaman esfeli safiline düşerler. --Esfeli safilin ne demek? --Aşağıların aşağısı demektir. --Yaw iyiki öyle bir yükümlülüğümüz yok ha! Ne ederdik sonra? --Orası öyle ama, yükümlülüğü yerine getirenler iç,in de büyük mükafaatlar var. --Nedir o mükafaatlar? --Mesela Cemalullahı görmek. Sonra cennete gitmek. --Yani müslümanlar ALLAH'ı (cc) görecekler mi? --Evet, elbette. --Çok büyük bir saadet. --Tabii ki. --Peki cennet nasıl bir yer? --Onu daha sonra size anlatacağım inşaALLAH. Şimdi size oruçtan bahsedeyim inşaALLAH. --Evet ya oruç. --Şimdi size orucu anlatmaya başlayacağım inşaALLAH: Ramazan-ı Şerif ayı, 11 ayın sultanıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri Teravih namazlarıyla ihyâ edilir. Ramazan-ı Şerif Kur’an ayıdır. Bu itibarla, Kur’an okumasını bilen herkes, bu ayda bir hatim yapmalıdır. Ramazan-ı Şerif ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den âzaddır. Oruç lügatte, bir şeye karşı kendini tutmaktır. Nitekim ALLAH Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Meryem’den hikâyeten şöyle buyurmuştur: “Ben, Rahman (olan ALLAH) için oruç adadım (Yani söz söylememeye nezrettim). Onun için bugün hiçbir kimseye kat’iyyen söz söylemeyeceğim” (Sûre-i Meryem, Âyet 26) Kısaca Meryem vâlidemiz burada, konuşmamayı adadım demek istemiştir. Dînî ıstılahta ise Oruç; tutmakla mükellef kimselerin niyet ederek, fecrin doğuşundan, imsâk vaktinden güneşin batışına kadar, ibâdet niyetiyle yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak gibi orucu bozan şeylerden uzak durmak, bunları yapmamaktır. Oruç, İslâm’ın beş temel şartından biridir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Ey iman edenler! Takvâ üzere olasınız diye, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.” (Sûre-i Bakara, Âyet 183) “Kim o aya (Ramazan ayına) erişirse oruç tutsun” (Sûre-i Bakara, Âyet 185.) Hâdis-i Şeriflerde de; “Eğer kullar Ramazan ayındaki fazileti bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi” (Mecmau’z-Zevâid, 3/140-14.) “Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır” buyrulmuştur. (Et-Terğib ve’t-Terhîb, 2/92) Ramazan Orucu, Hicret’in ikinci yılı Şâ’ban ayının onunda, kıble Kâ’be’ye döndürüldükten bir buçuk sene sonra farz kılınmıştır. Gerek Âyet-i Kerîmelerden gerekse Hadis-i Şeriflerden anlaşılacağı üzere, orucun ruhî ve bedenî yönden pek çok hikmetleri vardır. Ancak, hepsinden önce oruç, Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’ne itaat ve ibâdettir. Mü’min kul, bu itaatinden ötürü hudutsuz bir şekilde ecir kazanır, ALLAH’ın rızâsına nâil olur. Çünkü oruç, sadece ve sadece ALLAH içindir. ALLAH’ın keremi ise pek geniştir. Kezâ, “Reyyan” denilen ve sadece oruçlulara tahsis edilmiş bulunan Cennetin o hususi kapısından içeri girme hakkı elde edilmiş olur. Mü’min oruç sebebiyle, daha önce hasbelbeşer işlediği günahlardan dolayı hak ettiği azaptan da kendini uzaklaştırır. Oruç, bir yıldan öbür yıla kadar işlenen küçük günahlara keffarettir. Oruçtan hâsıl olan itaat sebebiyle Mü’min, ALLAH’ın çizdiği yolda dosdoğru gider. Çünkü oruç, ALLAH’ın emirlerini tutmak ve yasaklarından sakınmaktan ibâret bulunan takvâyı gerçekleştirir, irâdeyi kuvvetlendirir, gayreti biler, sabrı öğretir, zihnin berraklaşmasına, tefekkürün parlamasına yardımcı olur. Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir: “Oğlum, mide dolduğu zaman tefekkür uyur, dil hikmetsiz olur, â’zâlar ALLAH’a ibâdetten geri kalır.” ...orada toplanan mahlukat pür dikkat Dede'yi dinliyorlardı. --Ya bu oruç gerçekten çok güzel bir ibadetmiş. Şayet ben mükellef olsaydım, kesinlikle bu ibadetten geri kalmazdım. --Elbette ki hiç bir müslüman ibadetlerden geri kalmaz. İbadetlerin hem manevi hem de maddi faydaları vardır. --Nasıl yani? --Şöyle ki: Oruç insana, düzen ve disiplin öğretir. Çünkü oruç, oruçluyu muayyen bir vakitte yemeye içmeye mecbur eder. Oruç, insandaki merhamet ve kardeşlik bağlarını geliştirir. Müslümanları birbirine bağlayan yardımlaşma ve ictimâî tesânüd (sosyal dayanışma) bağlarını kuvvetlendirir. Oruçlu kişinin açlık ve ihtiyaç hissetmesi onu başkalarına iyilik yapmaya sevkeder… Fakirlik, hastalık ve açlık sıkıntıları mevzuunda başkalarının derdine ortak olmaya teşvik eder. Oruç fiilen insanın hayatını yeniler, vücuttaki fazlalıkları atar, mideyi ve hazım organlarını rahatlatır, yiyecek ve içeceklerin bıraktığı kokuları yok eder. Hadis-i Şerifte de buyrulduğu gibi; “Oruç tutan sıhhat bulur”, “Sizlere oruç tutmanızı tavsiye ederim. Çünkü oruç kalplerinizi saflaştırır” (Künz-ül Hakâyık) Oruç, fakirlere karşı şefkatli ve merhametli olmayı öğretir. Çünkü nefis bazı zamanlarda açlığın acısını tadınca, bu acıyı diğer bütün zamanlarda da hatırlayarak, fakirlere karşı merhametli davranmasını temin eder, dolayısiyle ALLAH indinde güzel bir mükâfata kavuşur. Hülâsa, yukarıdan beri saymaya çalıştığımız bütün bu faydalı ve güzel hasletleri kazandıran orucun farz olduğu mübârek Ramazan-ı Şerif ayına ulaşmış bulunmaktayız. Bu bakımdan herşeyden önce bizleri bu aya kavuşturan yüce Rabbimize şükretmeliyiz. Zirâ, geçen sene beraber iftar ettiğimiz bazı insanlar, ne yazık ki bu aya ulaşmadılar. Rabbimiz bizleri ve topyekün Ümmet-i Muhammed’i Ramazan ayının rahmet, mağfiret ve feyz deryasından mahrum etmesin, felâha ermeyi nasib ü müyesser kılsın. RAMAZAN-I ŞERİF AYININ FAZİLET VE ESRÂRI İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed el-Farûkî es-Serhendî Kuddise Sırruh Hazretlerinden: «Ramazan-ı Şerif ayı büyük bir aydır. Bu ayda nâfile olarak kılınan namaz, zikir, sadaka ve benzerî ibâdetler, diğer aylarda edâ olunan farz ibâdetlerin sevâbı ile eşittir. Bu ayda bir farz ibâdeti edâ eden, diğer aylarda yetmiş farz ibâdeti edâ edenin ecrini alır. Bir kimse, Ramazan-ı Şerif ayında bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarına keffâret olacağı gibi, kendisini de Cehennem azâbından kurtarmış olur. İftar ettirdiği kimsenin sevabından birşey eksilmeksizin, onun sevâbı kadar da kendisine sevap verilir. Ramazan-ı Şerif ayında, bir kimse kölesinin veya hizmetinde bulunanların vazifelerini hafifletirse, ALLAH Teâlâ kendisini bağışlar ve Cehennem azâbından âzâd eder. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Ramazan-ı Şerif ayına girdiği zaman, bütün esirleri serbest bırakırdı. İstek ve ihtiyaç sahiplerine ihsanlarda bulunurdu. Bir kimse Ramazan-ı Şerif ayında hayırlı işler ve faydalı amellerde muvaffak olursa, bu muvaffakiyeti bütün sene boyunca devam eder. Şayet bu ay, dağınık ve perişanlık içerisinde geçerse sene boyunca, dağınıklık ve perişanlık sürer. Bu bakımdan, mümkün olduğu kadar bu ay içinde cem’iyyet elde etmeye (derlenip toparlanmaya) çalışmak lâzımdır. Bunun için de bu ayı ganîmet bilmelidir. ALLAH sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, bu gecelerin her birinde, Cehennem azâbına müstehâk olmuş binlerce kimseyi âzâd eder. Bu ay içinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, Şeytanlar zincire vurulur ve rahmet kapıları açılır. ONSEKİZİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
29 Nisan 2013, 12:11 | Mesaj No:26 |
Cevap: Dedenin Hikayesi ONDOKUZUNCU BÖLÜM --Yaw Dede bu çok güzel bir olay. --Hangisi? --Cennet kapılarının açılması, Cehennem kapılarının kapanması. --Elbette ki. Bu ALLAH'ın (cc) ne kadar merhamet sahibi olduğunu göstermektedir. ALLAH (cc) hiç bir kulunun Cehenneme gitmesini istemez. --Peki bir kısım insanlar ne diye ille de Cehennemi istiyorlar? --Bu akıllı bir adamın isteyebileceği bir şey değil. Şimdi bunları konuşturun, neredeyse ilahlık iddiasında bulunacaktır bunlar. Nitekim tarihte ilahlık iddiasında bulunanlar olmuştur. Nemrut, Firavun gibi. --Yok yahu, demek ilahlık iddiasında bulunan insanlar da var ha? Hayret doğrusu. Bir kul nasıl olur da bu kadar ahmak olabilir. Doğrusunu istersen, senin bu söylediklerini görünce hayvan olduğumuza şükrediyoruz. --Peki ALLAH'a (cc) isyan edenler, öbür dünyada ne diyecekler biliyor musunuz? --Ne diyecekler? --Sizin sorgunuz bittikten sonra, ALLAH'ın (cc) takdiri gereği toprak olacaksınız. O kafirler bunu görünce, şöyle söyleyecekler: "Ne olurdu biz de toprak olsaydık". --Vay be, yani hayvan olmak isteyecekler ha? --Evet, hayvan olmak isteyecekler ama olamayacaklar. --Yani hayvandan daha aşağı bir derecede olacaklar. --Evet aynen, öyle. --Bizi isyankar kul olarak yaratmayıp, hayvan olarak yaratan ALLAH'a (cc) hamd olsun. --Haklısınız, yatın kalkın halinize şükredin. --Evet, her zaman halimize şükrediyoruz. Bizde nankörlük yoktur. Bu arada oruç ile ilgili bilgileri dinlemeye devam edelim inşaALLAH. --Elbette, devem edelim inşaALLAH: İftarda acele etmek, sahuru te’hir etmek sünnettir. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bunun üzerinde ehemmiyetle dururdu. Bu hususa ehemmiyet vermek, âdeta kulluk makâmına münasip bir tarzda ihtiyacını arzetmektir. Hurma ile iftar etmek sünnettir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), iftarda şu duâyı okurdu: “Zehebe’z-zamâü ve’b-telleti’l-urûku ve sebete’l-ecru inşâallaâhü teâlâ”. (Meâli: Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşâALLAH ecir de sâbit oldu.) Bu ayda, Terâvih namazı kılmak, Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnet-i müekkededir. Bunların neticeleri çok faydalıdır. ALLAH Teâlâ Habîb’i (s.a.v.) hürmetine cümlemizi muvaffak eylesin.» (Mektûbât, c.1, s. 61) SABIR VE ŞÜKÜR AYI Ramazan-ı Şerif oruç ayı olduğu gibi aynı zamanda bir sabır ve şükür ayıdır. Sabır, hem zirvedeki insanların hâli hem de o yolda mesafe katetmeye çalışanların güç kaynağı… Şükür ise, insana bahşedilen duygu, düşünce ve âzâları yaradılış gâyesi istikâmetinde kulanmak… Ramazan-ı Şerif ayı da hem sabrın hem de şükrün; kalb, lisan ve bütün âzâlarla zirve noktasında îfâ edildiği mukaddes bir aydır. En uzun ömürlüler, en çok yaşayanlar değil, uhrevî bakımdan hayatlarından en çok semere almasını bilenlerdir. İşte Ramazan-ı Şerif ayı böylesine bir ömür sürmek isteyenlerin, acziyet ve fakirliklerini itiraf ile ilâhî hazinelerden bolca istifade edebilecekleri bolca bir zaman dilimidir. Zirâ bu ay, sînesinde “Bin aydan daha hayırlı olan” bir geceyi, yani Kadir Gecesi’ni barındırmaktadır. İnananlar olarak bize düşen sadece rahmet, mağfiret ve felâh ayı olan Ramazan-ı Şerif’de değil, onun dışındaki günlerde de Rabbimize müteveccih bir hayat yaşayıp bütün bir seneyi Ramazanlaştırmak… İslâm’ın ulvî düsturlarını hayatımıza esas kılmak… Ve Efendimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyelerine sımsıkı sarılmaktır. ONDOKUZUNCU BÖLÜMÜN SONU | |
30 Nisan 2013, 12:45 | Mesaj No:27 |
Cevap: Dedenin Hikayesi YİRMİNCİ BÖLÜM Dede burada durdu, şöyle etrafına bir baktı. Vakit epeyce geç olmuştu. --Hadi bakalım! Bugünlük bu kadar yeter. Gidin yatın. Yarın yapılacak çok iş var. --Ya aslında daha dinleyebilirdik. --Yok hayır. Yarın devam ederiz inşaALLAH. Hem yarın kulübe için yapmamız gereken şeyler var. --Anlaşıldı, tamam. Hadi ALLAH (cc) rahatlık versin. --Sizlere de inşaALLAH. Herkes yuvasına gitti. Dede de bu gece yine mihmandarının inine gitti. Gece sahura kalkıp sahurunu yedi. Sabah namazını kıldıktan sonra biraz uzandı. Rüyasında yine torununu gördü. Torunu sürekli ona doğru koşuyor ama bir türlü yanına varamıyordu. Nenenin bakışları da değişmişti sanki. Artık eskisi gibi hiddetle bakmıyordu sanki. Bu minval üzere uyandı. Vakit kuşluk vaktiydi. Diğer orman sakinleri gelmiş mağaranın dışında aralarında sohbet ediyor, Dede'nin oruçla ilgili anlattıkları üzerinde yorumlar yapıyorlardı. --Ya ALLAH (cc) ne güzel insanlara Cenneti kazanabilecekleri imkanlar yaratmış, ama onlar ise nankörlük yapıyorlar. --Doğru söylüyorsun. Sonsuz bir hayatı geçici şeylere feda etmek akıllı adam işi mi? --Düşünsene, bu dünyadaki yaptığın işlere göre, ya sonsuza kadar Cennete gireceksin, ya da Cehenneme. Dede'ye söyleyelim de bize Cennet ve Cehennem hakkında da bilgi versin inşaALLAH. --Ya, iyi olur. Ama oruç hakkında anlatacakları bitmedi daha. Akşamı sabırsızlıkla bekliyorum. --Ben de öyle. Dede, konuşulanları gülümseyerek dinliyordu. Bu arada, çantasından kalem kağıt çıkarıp, torununa bir mektup yazdı. "BismillahirRahmanirrahim! Elhamdulillahi Rabbil Alemin. Vessalatu Vesselamu Alâ Rasulina MUhammedin âlihi ve Sahbihi ecmain. Sevgili torunum! İki seferdir, seni rüyamda görüyorum. Sanırım beni çok merak ediyorsun. Ben çok iyiyim, beni merak etmeyesin. Buradaki işlerimi tamamlayınca inşaALLAH sizi de aldıracağım. Bir kulübe yaptırıyorum. Bir çınar ağacının üstünde. Görsen çok şirin bir şey oldu. Burası da çok güzel bir yer. Yemyeşil bir alan. Berrek mı berrak suyu olan bir de dere var. Derede de balıklar. Balıkçı Osman'dan balık tutma malzemesi al. Bolca hem de. Hani balık tutmayı çok istiyordun ya. İnşaALLAH bu isteğin yerine gelecek. Daha kulübeyi tam olarak bitiremedim. Kapı ve pencereler kaldı. Bir de bazı ufak tefek şeyler. İnşaALLAH bir dahaki sefere sizleri aldıracağım. Neneni de gelmeye ikna et. Bu mektubu bir güvercinle gönderiyorum. Baki selamlar. ALLAH'a (cc) emante olun. Dede güvercini çağırdı. --Buyur. --Bu mektubu al, doğru torunuma götür. Dikkat et da yolda düşürme. --Merak etme. Kendim düşerim ama onu düşürmem inşaALLAH. --Peki. Al bakalım. Dede mektubu büvercinin gagasına tutturdu. Güvercin tam havalanıyrodu ki... YİRMİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
01 Mayıs 2013, 12:14 | Mesaj No:28 |
Cevap: Dedenin Hikayesi YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM --Bekle! Kartal da seninle gelsin. Diğer ormanlardaki kuşlara yem olma. --Peki. Zaten geçen sefer bir tehlike atlattım. --Ya kusura bakma. Geçen sefer düşünemedim. Kimseye düşmanlık beslemediğimden, herkesi kendim gibi sanıyorum. Böyle durumlarda beni uyarın. --Tamam inşaALLAH. Dede kartala dönerek: --Güvercin sana teslim. Onu gözün gibi koruyacaksın. --Merak etme. İnşaALLAH ikimiz da sağ salim döneriz. --Benim de temennim bu zaten. Hadi ALLAH (cc) yolunuzu açık etsin. --ALLAH (cc) razı olsun inşaALLAH. Kartal ve güvercin uçarak gözden kayboldu. Dede diğer hayvanlara dönerek: --Hadi bakalım. Şu kulübenin yarım kalan işlerini bitirelim. Tabana bir şeyler döşememiz lazım. Ne önerirsiniz. --En uygunu ot. Ağaç yaprakları da olabilir. --Ağaç yaprakları kuruyunca parçalanır. --Ardıç ağacının kabukları da bu iş için uygundur. Kabuklar ovulunca yumuşar. --Evet bu iyi fikir. Ama kabukları alta koyalım. Üste de yine ot koyalım. Sizden isteğim kuruyunca da yumuşak kalan ot bulmanız, hem de bolca. --Tamam hemen gidiyoruz. Ardıç kabuğu da getiririz inşaALLAH. --Tamam inşaALLAH. Bekliyorum. Hayvanlar etrafa dağıldılar. Epeyce bir süre sonra yığınla ot ve ardış kabuğu ile döndüler. Ardıç kabuklarını bür güzel ovup yumuşattılar. --Bakıyım hele. Hımmmmmmm! Tam kıvamında. Ben yukarı çıkıyorum, siz önce kabukları verin. --Tamam. Dede ip merdivenden yukarı çıktı. Diğer hayvanlar da ayının yardımıyla önce kabukları yukarı verdiler. Dede aldığı kabukları bir güzel tabana döşedi. Ardından da kabukların üzerini otlarla kapladı. Çok yumuşak bir zemin hazırlanmıştı. Artık kulübesinde kalabilirdi. --Eveeeeeeeeeeeet! Çok güzel oldu ellerinize sağlık. BU Arada Güvercin ve Kartal Cephesinde Güvercin ve kartal hızla yollarına devam ediyorlardı. Kartal: --Sen öne geç. Herhangi bir tehlike esnasında seni koruyabileyim. --Tamam. Kendi ormanlarından çıkmışlardı ki birden.... YİRMİBİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
02 Mayıs 2013, 11:36 | Mesaj No:29 |
Cevap: Dedenin Hikayesi YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM ...komşu ormandan bir atmaca hızla güvercine doğru atak yaptı. Bunu gören kartal: --Derhal geri dön ve bana doğru gel. Güvercinin kalbi güm güm atmaya başladı. Geriye dönünve atmacanın saldırısı boşa gitti. Kartal atmacaya hücum etti. Atmacaya yaklaştı ve ensesine bir pençe attı. Neye uğradığını şaşıran atmaca ağaçların arasında gözden kayboldu. --ALLAH (cc) senden razı olsun. --Ecmain inşaALLAH. Ya iyi ki Dede beni seninle göndermiş ha. Hadi bakalım, yola devam inşaALLAH. --Evet ya, daha gidecek epeyce yolumuz var. Kartalla güvercin, başka bir olayla karşılaşmadan Dede'nin evinin olduğu yere varmışlardı. Güvercin: --Sen burada beni bekle. Ben mektubu verip geliyim inşaALLAH. --Peki. Sakın geç kalma. --Kalmam inşALLAH. Güvercin Dede'nin evinin yolunu tuttu. Evin yanına vardığında, Torun'un sesini duydu. Yine Nenesi ile tartışıyordu. --Ya nene, nereye gitti dedem. Ben dedemi isterim. --Kızım bilmiyorum. Doğrusunu istersen, ben de pişman oldum. Deden gittikten sonra, yokluğunu iyice hissetmeye başladım. Dedenin başının etini yedim, biliyorum. Keşke burada olsaydı da obenim başımın etini yeseydi. Hadi bakalım, sen biraz bahçeye çık. Ben ortalığı süpüreceğim. --Tamam. Nene'nin bu itirafı Torunu etkilemişti. BU sefer hiç tiraz etmeden dışarı çıktı. Bunu gören güvercin: --İyi yav. Tam istediğim gibi oldu bu iş, diyerek toruna doğru süzüldü. Torun da güvercini görmüştü. Güvercinin ağzında bir kağıdın olması torunu şaşırtmıştı. --ALLAH! ALLAH! Bu da ne? Ya yavrulama zamanı da değil. Bu yuva yapma işine de benzemiyor. Tuhaf, çok tuhaf. Güvercin alçaldı, toruna iyice yaklaştı ve mektubu önüne bıraktı. Torun iyice şaşırmıştı. Bu da neyin nesiydi? Eğilip kağıdı aldı. Kağıtta bir şeyler yazılıydı. Heyecanla açtı ve açmasıyla bağırması bir oldu. Onun bağırmasına Nenesi koştu. --Ne oldu kızım? --Dedemden mektup var. --Neeeeeeeeee, mektup mu? --Evet! --Kim getirdi? --Bir güvercin. --Güvercin mi? Kızım sen iyi misin? Ne güvercini? Masallarda olur o. --Ya inanmıyorsan al oku. Nene mektubu alıp bir çırpıda okudu. Evet bu Dede'nin yazısıydı. Yalnız mektubun güvercin tarafından getirilmesine hâlâ akıl erdiremiyordu. --ALLAH! ALLAH! Nasıl olur bu? --Nene! --Buyur kızım! --Gidecek miyiz, Dedemin yanına? --Kızım acele etme. İyice düşünüp taşınmalıyız. Şu mektubu bir daha iyice okuyalım hele. Hadi bakalım içeri gidelim. Mektubu bıraktıktan sonra ağaca konan güvercin. Neticeyi adlıktan sonra, havalandı ve kartala doğru uçmaya başladı. Az sonra kartalla buluştular. --Ne yaptın? --Tamam, mektubu verdim. Torun aldı ve Nenesi ile birlikte okudu. İkisi de çok sevindi. --E sevinilmeyecek bir haber de değil hani. Hadi bakalım. Yolumuz uzun. --Evet ya, gidelim. Birlikte havalandılar ve kendi ormanlarına doğru yol almaya başladılar. Gelirken güvercinin saldırıya uğradığı yere varmışlardı ki... YİRMİİKİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
Konuyu Toplam 6 Kişi okuyor. (0 Üye ve 6 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Hamal Hikayesi | Medineweb | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 5 | 06 Ocak 2019 16:13 |
Mustafa dedenin ölen eşine özlemi | muallime | Videolar/Slaytlar | 0 | 20 Ocak 2015 20:11 |
Üç Heykelin Hikâyesi | FECR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 0 | 22 Kasım 2014 13:09 |
Musa Dedenin hapishanedeki Alevi mahkumlarla sohbeti iknası | barışş | Videolar/Slaytlar | 4 | 12 Aralık 2012 01:15 |
Bir gülümseme hikayesi... | İnceSızı | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 02 Temmuz 2012 11:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|