|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 15Haziran 2007 (14:29), Konuya Son Cevap : 25 Mart 2024 (23:22). Konuya 137 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
09Haziran 2012, 01:07 | Mesaj No:81 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | Aşk tendedir,Tender değildir // Senai Demirci AŞK TENDEDİR TENDEN DEĞİLDİR Yazar: Senai DEMİRCİ Haziran 1 2002 Baharı bir hatırlayın. Çiçeklerin rengarenk uçuştuğu reyhanların ebedî saadet müjdesi sunduğu ağaçların meyvelerle ikrama ve ihsana mazhar olduğu tohumların günışığına uyandığı canlıların neşe içinde oynaştığı bu eşsiz şehrâyin aslında kuru bir toprak üzerinde gerçekleşir. Bahar toprak üzerinde gerçekleşir topraktan kaynak alır toprağı şenlendirir toprakla görünür olur ve sonunda tekrar toprağa döner. Bahar toprak üzerinde olup biter; ancak topraktan öte bir tecelli topraktan önce varolan bir gerçeklik toprağı aşan bir varoluştur. Bahar topraktadır; topraktan değildir. Bahar ile toprak arasındaki ilişki aşk ile ten arasında da geçerli olmalı. Aşk kendine kalbi özne olarak seçerken teni kendine nesne eyler. Tene konuk olur tende canlanır tende görünür olur teni şenlendirir ten üzerinde doyum arar tende uyanır teni giyinerek gelir. Aşk tendedir ancak tenden değildir. İşte nikâh cemrenin toprağa düşmesi gibi bir bahar yakınlığıdır. Nikâhın gerektirdiği ve getirdiği sonsuz sınırsız ve şartsız beraberlik niyetiyle kalpler semâ ve arzın biribirine yanaşması gibi birbirine ısır ülfet kazanır yakınlaşır. Nikahın kalbleri birbirine hasreden o kerametli helal niyeti sayesinde ten toprağına bereketler iner böylece yârimiz nezaketli kudsi ifade ile "tarla"mız olur. Ağyarın ulaşamadığı mahrem yakınlaşmalar sayesinde sevda çiçeklenir aşk hüsünlere gebe kalır sevmek sahihleşir. Tende tezahür eden lezzetler cisimde hissedilen lezzetler bedende yaşanan keyifler kalbin zamanda ve mekanda sınırsız beraberliği arayan niyetiyle gölgesiz gamsız kaygısız eksiksiz yaşanır hale gelir. Baharda toprağa indirilen bir yağmur damlası bütün semâyı ve arzı kuşatan diriliş niyeti sayesinde göründüğünden öte bir manzaranın detayını oluşturur; öylece tohumları toprağın derinliklerinden uyandırır gün yüzüne çağırır. Çiçekleri ve yaprakları okşayıp duran rüzgâr sonsuz çağrışımlar uyandıran bir haşir dekoru içinde olduğu için avare başıboş ve anlamsız bir esinti olmaktan çıkıp çiçek tozlarının döllenmesiyle ağaçları doyumsuz meyvelere gebe bırakır. Çiçeklerin yüzü baharın taşıdığı ebediyet müjdeleri içinde gerçek güzelliği taşır hale gelir.. Meyvelerin tadı baharın sevinci ve coşkusu içinde damaklarda eksiksiz hissedilir. Aşkı helal niyetinin gölgesinde nikâhın ebedîlik vaadi içinde kul olmanın ölümün sınırlarını aşan vefası içinde yaşayabiliriz. Bahar topraktan ibaret olmadığı gibi aşktan tenden ibaret değildir. Bunun tersini de söylemeliyiz kendimize. Bahar topraksız yaşanmadığı gibi aşktan tenden mahrum olmamalı. Kalbini helaline ebediyen hasretmiş tenini helaline sınırsızca helal etmiş kullar olarak baharımızın her detayını yaşamalı yoklamalı hissetmeli deneyimlemeliyiz. Yağmur damlalarının sevgili tenindeki her serüvenini rüzgârın helalin yüzüne düşen tüm dokunuşlarını gün ışığının helalin bakışına düşen her parıltısını helali sevmek aşkına helalinden sevmek adına temsil etmeliyiz. Yağmur gibi nazikçe tenezzül etmeli rüzgâr gibi müşfik ve ılık dokunuşlarla yoklamalı gün ışığı gibi sürurlu bakışlarla varmalıyız "tarla"mıza. İşte o zaman helal sevmenin lezzeti ile nikahın bereketi ile helalimizden sımsıcak ve doyumsuz tensel meyveler devşirebiliriz. Tenin hakkını verdiğimizde kalbin toprağında bekleyen aşk tohumları gün yüzüne çıkıp filizler verir ağyardan saklanmış sevda çiçekleri açılıp yar yüzüne tebessümler gönderir tesettür kabuğunda saklı el değmemiş inciler derinlerden çıkıp yâre zinet olur. Aşk ne ten ile sınırlıdır; ne de tensiz ve bedensiz bir ruhtur. Dudağın suya değmesi gibi gözün ışığa açılması gibi tende yaşanır ancak tenden öte doyumlar barındırır. Her birimiz "dilediğimiz gibi girebileceğimiz bir tarla" sahibi olarak aşkın toprağını yeniden yeniye yoğurmak ve tazelemek üzere helalimize olan aşkımızı kalbimizin semasında sürekli hazır bekleteceğiz ancak yeri ve zamanı geldiğinde tarlaya yağmur gibi tenezzül edeceğiz günışığı gibi sürurla tebessüm edeceğiz rüzgâr gibi incelikle dokunacağız. Baharı getirmenin şartlarını gerçekleştirdikten sonra tarlamızın çiçeklenmesini güzelleşmesini doyumsuz meyvelere durmasını bekleyeceğiz. Ebedîyen ihya edilmenin müjdesiyle bizi terütaze aşıklar eyleyecek haşrin yakiniyle lezzetleri ihya edip tatlandıran ebedî saadetin beklentisiyle kalbimizin alabildiğine kanatlandığı nihayetsiz mekanlarda bitimsiz zamanlarda kaygısız lezzetlerin coğrafyasında her daim ihya edilmenin baharında aşkımızı hiç korkusuzca tene taşıyalım taşıralım. Aşkımızı tende görünür ve yaşanır kılalım. Başkalarının buz gibi soğuk ölü yapraklar gibi dağınık tende başlayıp tende biten aşkları sokaklarda vitrinlerde meydanlarda ****lik parıltılarla parıldayıp dursun. Biz beka müjdesine dayalı ebedî beraberlik niyetiyle gerçekleşen helâl keyifler içinde ihya edelim aşkı. Ve bilelim ki aşk ve beka et ve tırnak gibidir. Bekadan nasibi olmayanın bahardan da aşktan da nasibi yoktur. Bahar toprakta beka için açmış cennet çiçeğidir. Aşk ise tende beka kokulu bir hurî tebessümüdür. |
15Haziran 2012, 20:59 | Mesaj No:82 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Senai Demirciden İnciler ( 1) Sadece gözlere görünür bir varlık olmak için içinizi terk etmeniz, dışınıza varmanız, dışınızda/dışınızca/dışınızla... Sadece gözlere görünür bir varlık olmak için içinizi terk etmeniz, dışınıza varmanız, dışınızda/dışınızca/dışınızla varolmanız gerekir. Sadece gözlerin ucunda yer edinmek için ruhunuzu uçuruma atsanız da, teninizi vitrinde tutmanız gerekir. Sadece gözlere güzel görünmek için, özünüzü üzmek pahasına yüzünüze özenmeniz gerekir. Sadece bakışların karşısında var olmak için, derininizi öldürseniz de, deriniz üzerinde yaşıyor olmanız gerekir. Sadece göründüğünüz kadar alımlı olmaya razı olduysanız, yaşınızdan utandırılmaya ve kırışıklarınızla rezil olmaya razı olmanız, yaşınızı ifade eden rakamın küçüklüğüne sığınmanız, cildinizin pürüzsüzlüğüne saklanmanız gerekir. Sadece gözlerin insafına kaldıysanız, genç ve diri olduğunuz kadar insan olmaya, yaşlı ve bitkin oldukça gözden düşmeye hazır olmanız gerekir. Sadece göründüğünüz kadar olacaksanız, olduğunuz gibi görünmekten korktuğunuz günleri beklemeniz, itibarınızın "şimdilik" kaydıyla var olduğunu bilmeniz gerekir. Sadece gözlerin keyfince görünmeye mecbur bırakıldığınızı farkettiyseniz, pişmanlığınızı kendinize bile farkettirmeden yola devam etmeniz, geri dönüş yollarının hepsinin kapalı olduğuna inanmanız gerekir.Sadece gözlerin gördüğü kadar var olmayı olur da bir gün reddederseniz, bedeninizin çeperlerinden taşan, cinsiyetinizin duvarlarını aşan "nur"unuzu fark edersiniz. Sadece gözleri "açık" olanların gönlünde "açık açık" yer edinemeyeceğinizi, aslında onların açık ya da kapalı bir gönülleri de olmadığını fark ederseniz. Geç de olsa, "açık"ça ve alçakça tasarlanmış hapsin darlığından yakınmaya başlarsınız. Sadece gözlerin yağmaladığı tezgâhlarda yer edinmek için çabaladığınızı görürseniz, kişiliğinizin dişiliğinize indirgendiğini, dişiliğinizin de bedeninizin şehvet ürete(bile)n parçalarına dağıtıldığını fark edip aslında hiçbir zaman adam yerine konulmadığınızı anlarsınız. Sadece gözün gördüğüne "açık" olmanızın, her şeyi şehvetinin aracı haline getirmeyi hedefleyen erkeklerin tanımladığı sığ bir varoluşun cenderesinde ezilmek demek olduğunu anlarsanız, "tesettür"ün kadınlardan önce erkeklere emredildiğini okursunuz. [Bak, Nûr Sûresi, 30] Erkek bakışlarının ateşi yakılmasaydı baştan, dişiler "bakılmak" için yanıp tutuşmaz; bakışların ateşine pervane olmazlardı ki.. senai demirci
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
15Haziran 2012, 21:04 | Mesaj No:83 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Senai Demirciden İnciler ( 1) Ben kalbimi dünyanın dert duvarları arasında ezdirdim.Öyle çok özledim ki sonsuz genişliğini secdelerin. Ruhum zahir parmaklıklar ardında tutuklu kaldı.Öyle çok yoksuluyum ki tekbirin gölgesinde içtiğim serinliğin. Bencilliğin dehlizlerinde ümitsizce dolaştım,kayboldum.Öyle çok hasretim ki rukunun kavsinde belimi kıran ayrılıkları yere yıkmaya. Ellerine cimrilik kelepçeleri vurulmuş bir zavallıyım ben.Çok isterdim bir kıyamın kıyametinde bencilliğimin küllerini göğe savurmayı. Ayaklarını dar zamanların prangalarına kaptırmış mazlumum ben.Öyle hasretim ki yalnı ve yalnız Sana kul olmaya.Cümle dilenciliklerden kurtulmaya...Göğsümde sakladığım kanadı kırık serçeleri rahmetinin yuvasında uçurmaya.Öyle çok hasretim ki yalnız ve yalnız sana muhtaç olmaya.İçimde saklı sancılı incileri rahmetinin kıyılarına savurmaya.Mülteci ellerimin ayasında ölmüş kelebekleri kutsi nefhanın sunmaya. Ben gururun mahkumu Ben gerçeğin kaçkını Ben günahın tutsağı Ben,isyan çöllerinin çorağına sürgün yetimim. Sevindir beni,sevindir,sev... Hüzünlerimi bir secdenin billur sularında erit. Korkularımı rahmetinin kucağında teskin et. Ben,sahte uzaklıkların sürgünü Ben,gayr_i sahih coğrafyaların gurbetçisiyim. Ben,içine kalbimi sığdıramadığım dar vakitlerin küskünüyüm. Öyle hasretim ki seccademin alnımdan öpüşlerine. İşte huzuruna geldim. Şöyle başımı sokacak bir umudum olsun istedim. Yüzünden menekşe toplayacağım neş'elerin ovasında koşmak istedim. Ben,sonsuz derinlikte uykuların yitiğiyim Ben,unutuş uçurumları dibine unutulmuş cesedim Ben,benlik ve bencillik yabancılıklarında evine yol bulamayan bir itilmişim. Öyle çok özledim ki En Sevgili'nin en çok sevdiği yerde durmayı. Öyle çok hasretim ki En Sevgili'ninen çok sevildiği halde olmayı. Huzuruna vardım. Geçtim kendimden. Kendimi geçtim Deldim benlik dağını. Şirin'in oldum. Yoruldu Ferhat. İbrahim'in oldum. Yandı her yanım. Gül oldum. Çöle verdim leylayı. Aklı mecnuna verdim. Mecnun oldum. Yakınlığına geldim. Kerem'ini gördüm. Vazgeçtim Aslı'dan. Geçtim gölgeden. Aslına geldim. Yandım. Kul oldum. Yandım. Kül oldum. Yandım. Gül oldum. Durdum namaza. Miracına geldim. Niyaza durdum. Nazla beni. Nazarında tut. Bakışınla sar beni. El üstünde tut beni. Bırakma ellerimi..... Senai Demirci
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
01 Eylül 2012, 17:41 | Mesaj No:84 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Senai Demirciden İnciler ( 1)
Üzgünüm: Bu ülkede namazını işyerinde yasaklandığı için tuvalette, evinde ise ayıplandığı için banyoda kılmak zorunda kalan kardeşlerimiz var Şükrediyorum: Aşağılık bağnazlığın böylesi en aşağılık biçimlerinin din adına değil de, dine karşı uygulandığı bir ülkede yaşıyorum Seviniyorum: Ya tersi olsaydı Zaten gönüllüce kılacağım namaza beni zorlasaydı o yobazlar? Seve seve örtünen genç kızlara başını kapatmalarını emretselerdi o "laiklik dini" zangoçları İnsan onurunun biricik garantörü İslam da o zorbaların elinde bir "devrim" kırbacı olsaydı Allah'ım sen muhafaza eyle Utanıyorum: Bana yasak olmadığı/yasaklanamayacağı halde, ayıplanacak değil aksine alkışlanacağım halde namazıma nazlanarak giden benim gibileri de var El bebek gül bebek nazlandığım namaza, nazlana nazlana, adeta ittire kaktıra gidiyorum ya Ah! Mutluyum: Böylesi kahramanlar bizim aramızda, bu zamanda, bu topraklarda yaşıyor Elif gibi dik, diri, duru ve doğru olarak yürüyorlar aramızda Umutluyum: Kulluğun hakkını veren her insan, tüm insanlık adına bir ümittir, bütün insanlığın gaflet kışından sıyrılıp meyveye durabileceğini ilan etmek üzere namaza durur Bu isimsiz kahramanların içinde sessizce yaşadıkları o "kehf", o mağara, zalimlerin hepsini gebertecek, zorbalıkların hepsinin üstesinden gelecek Filizlenmeye durmuşsa tohum, taş da çatlayacak, toprak da yarılacak Susuyorum: () senai demirci |
11 Eylül 2012, 18:06 | Mesaj No:85 |
Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 | Cevap: Senai Demirciden İnciler (3)
"Kalbi Olanların Çok Az Olduğu Bu Yitik Çağda; Hüzünlenmek Bir Ayrıcalıktır...! Hüznü Taşımak da...!" Senai Demirci
__________________ ''onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. halbuki,biz sussak, tarih susmayacak.. tarih sussa, hakikat susmayacak........'' |
28 Eylül 2012, 19:23 | Mesaj No:86 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Senai Demirciden İnciler (3)
|
29 Eylül 2012, 18:04 | Mesaj No:87 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Senai Demirciden İnciler (3) Ana gibi yâr oldu sana namaz; uzak tuttu seni cümle t/uzaklardan. Kendine a(l)dandığın günahlı kurbanları kesip attı boynundan Her gün ah’ını rahmet serinliğine yıktı; hüsranlarına sonsuz teselliler sundu Her günahını rahmet serinliğinde yıkadı; lekelerin ak köpüklerde yundu Gel, gör ki, kucağında avutur seni namaz ~ Senai Demirci
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
30 Eylül 2012, 15:57 | Mesaj No:88 |
Cevap: Senai Demirciden İnciler (3)
senai demirci, dedikleriyle,yaptiklari birbirini tutan,dini tam manasiyla yasamaya calisan gercek bi musluman hocamiz,Allah ondan Razi olsun | |
06 Kasım 2012, 13:59 | Mesaj No:89 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | "Herkes gibi" ya da "Hiç kimse" // Senai Demirci "herkes gibi" ya da "hiç kimse" "Anılmaya değer bir hayat sürmek ve erdemli bir insan olmak, bize çeşitli vesilelerle dayatılan 'herkes' ya da 'hiç kimse' olmayı bilinçli bir şekilde reddetmekle başlar." Ali Değirmenci'nin bu sözü bana "insan bir"i hatırlattı. "İnsan bir" ayeti, "anılmaya değer bir şey bile değilken" anıldığını hatırlatır insana. Yoktan yaratılış, Yaradan'ın hatırlamaya bile değer olmayanın hatırını saymasıdır. "Hatırlamaz mı insan, bir zamanlar hatırlamaya değer bir şey bile olmadığını?" diye hatırlatır ayet. Sonra da, hatırlanmaya değer olmadığımız halden hatırı bilinir hallere geçişimizi basamak basamak anlatır: "Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; sınayalım diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Ona yolu gösterdik; ister [hatırlandığını minnetle hatırlar] şükreder ister [hatırlandığını bile hatırlamaz, hatırını herkesten önce sayanı unutur] nankörlük eder." "İnsan bir"in kendisine şimdi burada muhatap oluşumuz da, "herkes gibi" olmaktan "hiç kimse" sayılmaktan kurtarır bizi. Çünkü "herkes" "Söz"e muhatap seçilmez. "Hiç kimse" sayıldığını sananlar, vahye muhatap olmaz. İnkârda ısrar, yaratıldıktan sonra da, "herkes gibi" sayılacağımız sistematik bir aşağılanmaya maruz bırakıyor bizi. Yeryüzünde tesadüfi bir özensizliğe atfediyor varlığımızı. Varlığımızı "gövde"ye indirgiyor, et kemikten ibaret sayıyor. Ağırlandığımızı unutturuyor bize. "Hiç kimse" olmayı bilinçli olarak kabullendiriyor. "Hiç kimse"yiz; yeryüzünü misafirhane kabul etmeyenlerin gözünde. "Hiç kimse" olmaya adayız sonsuza dek dünyayı bir ahiretin beklediğine kanaat etmeyen gafillerin gözünde... "İnsan bir"i düşünüyorsan şu anda, "herkes gibi" ve "hiç kimse" sayılmana itiraz ediyorsun! Hatırın sayılıyor hâlâ ki, yol gösteriliyor sana. Hatırın sayılıyor ki, hatır bilenlerden olman bekleniyor. Zorla değil; istersen... Gönlünden koparsa... Senai Demirci |
12 Kasım 2012, 12:48 | Mesaj No:90 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | Buraya kadarmış. // Senai Demirci Koca bir ömür bıraktım arkamda. Ellili yaşların eşiğindeyim. Bugün ölecek olsam, "olabilir!" denecek. "Üstü kalsın!" diyebileceğim kadar yaşadım. Mezar taşımda bundan sonra yazacak rakamlar kimseyi şaşırtmaz. Artık yaşamıyor oluşu kanıksanacak biriyim. Sorunlu bir çocukluk geçirdim. Derin yaralarım var. Bir çoğunu iyileştirmek bir yana, dokunamadım bile. Korkularım var. Önyargılarım var. Komplekslerim var. Kapris yaptığım, kalp kırdığım dönemler de oldu. Şöhretle sınandım; kaybettiğim günler oldu. Param bol olduğunda kaybettiğim sınavları parasız kaldığımda fark edebildim ancak. Pürüzsüz değilim. Arızalı yanlarım var. Çoğu zaman dağınık, bazen dalgınımdır. Nadiren dağıttığım olur. Ayağımın kayacağını bal gibi bildiğim alanlarım vardır. Suizanda bulunduğum, gıybetini ettiğim, helalleşmekten utandığım kardeşlerim var. Çok uzak gördüğüm günahların eşiğinde bocalarken buldum kendimi. Övgüler aldığımda, utanıyorum, çok utanıyorum. Alkış aldığımda iki türlü utanıyorum. Birincisi, zaten hak etmediğimi bildiğim için; ikincisi, alkış beklediğimi sandıklarını sandığım için. Yetişkin ve günahları olan bir insanım. Öyle ki, bazen bana hayranlıkla bakan bir çocuğun masum gözlerinin içinde erimeyi delicesine istediğim oluyor. Geçmişimi üzerimden kirli bir elbise gibi sıyırıp yürümek istiyorum. Kulları şahit kılmak men edilmeseydi eğer, yaptıklarımın hepsini açıkça anlatıp başka kimsenin, ama hiç kimsenin benim hakkımda benim itiraflarımdan daha ayıplı ihbarlar yapamaz hale gelmesini isterdim. Hani bir sahabenin, Peygamber'den (asm) çok ciddi bir konuda çok ağır bir azar işittiğinde, "keşke o olaydan sonra Müslüman olsaydım!" deyişi var ya, ben de öyle haykırmak istiyorum. Öncesinde ve sırasında Müslüman oluşumdan utandığım isyanlarım var. Ama... Ama... Şimdi burada vazgeçilmez bir bedenin içinde yürüyor olmak vazgeçiriyor beni itiraftan. Son nefesin dibine kadar üzerine titrediğim itibarım tutuyor elimden itiraflarımın. Ben bana "sırdaş" olarak kalıyorum. Kendi içime kıvrılıyorum çaresiz. Aynadaki ben ve aynaya bakan ben karşılıklı susuyoruz, utana sıkıla. Aynada gözlerinin içine baktığım adamı utandırıyorum, utanıyorum o adamdan. Gözlerimi kaçırıyorum gözlerinden. "Başka bir seçenek yok muydu ey Allah' ım" diyesim geliyor. Yaşadıklarımın hepsi kayıtlı, biliyorum. Musalla taşına sessizce bırakılsın diye beslediğim bedenime bakıyorum; yazık ettin diyorum. O cenazeye ettiğin kötülüğe bak; hiç acımadın mı? Hiç itirazsız toprağa konulacak yüzümü seyrediyorum; "olmadı!" diyorum. Topraklaşmasını kabul ettiğin yüze değdirdiklerine bak... Bir Yusuf kuyusu gibi geçmişe gömülü resimlerime bakıyorum; "ayıp ettin adama" diyorum. "Kolundan tutup nerelere sürükledin adamcağızı!" Hayıflanıyorum. Çok sık hayatı yeni baştan yaşasam dediğim oluyor. Ama olan oldu bir kere... |
Konuyu Toplam 4 Kişi okuyor. (0 Üye ve 4 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
senai hocamdan bir hoş dua | _bülbül_ | Dua Bölümü | 1 | 30 Ocak 2023 15:09 |
Senai Demirciden Vakit Öğle Şiiri Videosu | MERVE DEMİR | Videolar/Slaytlar | 1 | 11Haziran 2021 00:13 |
Şeyh Sadi' den Sözler/İnciler-Medineweb | MERVE DEMİR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 14 | 30 Mart 2020 01:03 |
La Tahzen ( Üzülme ) Senai Demirci Medineweb | nurşen35 | Şiir Dinletileri | 2 | 18 Ağustos 2017 00:50 |
Siz ve Eşiniz // Senai Demirci | enderhafızım | Evlilik-Nikah Konuları | 3 | 24 Ocak 2014 01:12 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|