Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi:  14 Eylül 2010 (20:46), Konuya Son Cevap : 21 Aralık 2010 (00:44). Konuya 40 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 18 Aralık 2010, 03:12   Mesaj No:31
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:bady_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13039
Üyelik T.: 15 Aralık 2010
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 11
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

Haluk kardeşim sen felaket tellal lığı yapıyosun ehli sünnette yanlış olan hiç bişi bulamazsın diyorum sana.içinde olmadan anlayamazsın ehli sünneti ne demek olduğunu bana daha cevap vermiyosun ya anlatamıyorum yada anlamak istemiyosun bana bir müslüman olarak günlük yaptığın farzları nı anlat.namaz kılıyosan nasıl kılıyosun namazın için deki farz ları vacip leri yerine getiriyomusun.oruç kaç gün tutu yosun.hayır sorduğum kardeşim şu sana göre müslümanın yapması gerek nedir nası yaşaması gerekir bana bir anlat.ehli sünnet vel cemaatın yaptığı yanlış nedir nedir sana yanlış gelen bana bunları söyle haluk kardeşim.
nolur ya kaç sefer dir soruyorum cvp vermiyosun.diğer şeyleri boşver öyle biyere getiriyosun ki bütün sünnete uyan müslümanlar yanlış yolda böle bişi yok.müslümanlıkta itikat önemlidir bilemiyosan bir bilene sorucaksın Allah (C.C) rahmeti gazabını aşmıştır.şefkatı sonsuzdur.sabrı sonsuzdur.merhameti sonsuzdur.muradı sonsuzdur.hiç bi müslüman yokturki ehli sünnet itikatında olupta bu yol yanlıştır desin.aklı kandırır sın ama hissiyatı kandıramazsın.Kuran-ı kerim dışında dediğim gibi hiç bir mezhep imamı o büyük alim ler fetva vermemiş tir.hepsinin kanıtı kurandadır.Ama dediğim gibi sadece meal lerle fetva veremessin din ilmi
dünyadaki en zor ilimdir.artık ben oldum demeyle olmaz hiç biriside ben dememişlerdir hiçbir zaman.ben diyen kaybeder zaten benlik nefisdendir.önemli olan nefsin kölesi olmamak.önemli olan nefsin istekleri ve şeytanın vesveselerinin farkına varmak . hiç bi insan kendine yetemez.çünkü nefis ve şeytan aynı taraftadır dır.ve cok güçlüdürler inan bana
şeytanın kandıramayacağı insan yoktur.tek başına yenmen cok zordur.boşuna kendine dert edinme çünkü aklını karıştıran bu yolu sana yanlış doğru değil olarak gösteren şeytandır.şüphe ondan gelir beni rica isteğim birşeyi yaşamadan anlayamassın içinde olman lazım.mezhepsizlik müslümanlığı bozmak istiyem lerin işidir.çünkü mezhepsizlik dinsizliğe atılan bir köprüdür.tek başına gidemessin öğretmene ihtiyaçın var kardeşim.Meal den fetva cıkaramazsın çünkü vahabilik böyel kuruldu 1710 yıllarda.inglizlerin müslümanlar arasındaki fitnelerin den biriydi ve bunda başarılı oldular.çünkü osmanlığyı böyle yıktılar.623 sene sürdürdü islam devletini.fitne sokarak yıktılar.yönetim sünni bir yönetimdi.bak kardeşimhakgi mantığı yürütüyosan hangi düşüncelerdeysen hangi görüşleri aldıysan.Eğer ehli sünnete muhalefetse yanlıştır.Allaha emanet kardeşim haydi selamün aleyküm...
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 12:07   Mesaj No:32
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Sayın arkadaşım ben hiçbir mezhebe karşı sözüm olamaz. Hepsi toplumun ihtiyaçları için çıkmış olgulardır. Her beşeri oluşumun doğruları olduğu gibi yanlışlarıda vardır. Bizlere düşen kur'an ışığında bunları bulabilmektir. Bana namaz kılıyormusun gibi soru sormanızı doğrusu yadırgadım. Allah eğer emir vermişse, elbette kılacağım, orucumuda tutacağım Allah o aya ulaştığınızda oruçlu geçirin diyorsa, orucun nekadar tutulacağıda açıktır. Rabbim izin verdiği sürece hepsini yerine getirmek için var gücümle çaba gösteririm.

Cevabınızın içinde bir cümle varki sizin İslam dinine nasıl baktığınızı nasıl algıladığınızı gösteriyor.

( din ilmi dünyadaki en zor ilimdir.)

Eğer böyle olsaydı şu sonuç çıkması gerekirdi. Allah herekezin anlayamayacağı çok zor bir kur'an gönderip, herkezin anlamasını engelleyip, velilerin de ardı sıra gitmeyin dediği halde, daha sonrada hepimizi bu kitaptan hesaba çekecektir mantığını kabul etmemiz gerekirdi. Bunu söylemek ise Rabbim in adaletine saygısızlıktır, neden biliyormusunuz? Bakın Rabbim birçok kez tekrarlayarak ne söylüyor kur'an için, acaba sizin sözlerinizi doğruluyormu dersiniz bu sözler?

Kamer Suresi 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Kamer Suresi 22 Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?



Rabbim bu kitabı öğüt alın diye kolaylaştırdım diyor, ama siz beşerin sözlerini doğrulamak adına Rabbimin sözlerine farkında olmadan muhalif oluyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşımmı sizce? Selametle.
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 12:53   Mesaj No:33
Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:48
Mesaj: 5.077
Konular: 295
Beğenildi:128
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Standart

Body Kradeşime Ehli sünnet kavramının ne anlama geldiğini değerli bir kardeşimizin araştırma sonucu ile sunmak istedim buyrun Ehli Sünnet ne zaman ve ne şekil kullanılmaya başlanmıştır bakınız...

MÜSLÜMANLARIN TARİHİNDE ALTINCI KIRILMA: EHLİ SÜNNET
Ömer İSLAM

Kaynaklarda, ilk defa 900’lü yıllarda kullanılmaya başlanan (1) “Ehli Sünnet ve’l Cemaat” kavramını ve temsil ettiği düşünce yapısını anlamak için, ortaya çıkışını ve hazırlayıcı etmenlerini iyi tespit etmemiz gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in yönlendirdiği ve Resulullah (s.)’ın önderliğini ve örnekliğini yaptığı “Asrı Saadet”in; Allah, insan, toplum, hukuk, devlet, bilgi, amel, inanç algılayışlarından kopma, sapma, farklılaşma anlamında kullandığımız “kırılma”lardan en etkilisi ve en büyüğü olan “Ehli Sünnet”e sıra geldi, tarihen.
Kaynaklarda, ilk defa 900’lü yıllarda kullanılmaya başlanan (1) “Ehli Sünnet ve’l Cemaat” kavramını ve temsil ettiği düşünce yapısını anlamak için, ortaya çıkışını ve hazırlayıcı etmenlerini iyi tespit etmemiz gerekir.

İlk önce Ehli Sünnet’in omurgasını oluşturan ‘Ehli Hadis’ ten sözetmeliyiz. Onlar, Fetihler sonrası büyüyen İslam topraklarındaki siyasi çekişmeler, İslam’a yeni giren toplumlar ve yeni sorunlar karşısında geleneğin muhafazasını savundular. Geleneğin taşıyıcısı olarak ta hadislerin rivayetine büyük önem verdiler. Resulullah (s.) ve dört Halife dönemlerinde yazılmayan(2) hadislerin yazılması ve okutulması ile uğraştılar. İmam Malik (ö.795) ile başlayan bu ekol, öğrencisi İmam Şafi (ö.820) ile en iddialı dönemine ulaştı. İmam Şafi’nin öğrencisi Ahmet b. Hanbel (ö.854 ) ile de daha katı bir hale büründü. Bu üç isim hadis ile meşgul olmanın yanı sıra fıkıh ile de uğraşarak kendilerine özgü fıkhi usüller geliştirdiler.

Bu usüller ve görüşler, takipçileri tarafından daha sonraları fıkhi mezhep haline getirildi. Ehli Hadis’in mensupları, Ehli Rey, Mu’tezile, Hariciler ve Şia’ya şiddetle karşı oldular. Onları Sahabenin yolundan ayrılmakla itham ettiler. Akıl yürütmenin ve eleştirinin yerine teslimiyeti ve taklidi öne çıkararak, dini konular üzerinde konuşmamayı ve ibadete ağırlık vermeyi savundular.

Ehli Hadis, Resulullah (s) sonrası Sahabenin birbirini öldürdüğü ‘Fitne dönemi olayları’ karşısında Ehli Sünnete de miras kalacak bir suskunluk geliştirdi. Sahabenin dini anlamada ve yaşamada yanılmaz örnek olduğunu savunmalarına rağmen birbirlerini öldürmelerini izah edemediler.

Hz. Ali’nin ve karşısındaki sahabe grubunun arasında tarafsız olduklarını ilan ettiler. Bunu “Sahabe fazileti” ile açıkladılar.(3)Sahabenin üstün olduğu, onları sorgulamanın saygısızlık olacağı, her birinin doğruyu gösteren birer yıldız olduğu iddiası, Ehli Hadis’in en hassas yanını oluşturdu. (4)
Ehli Hadis’in Emevi ve Abbasi iktidarları karşısındaki temel davranış biçimi, her türlü siyasal tartışmadan uzak durmaktı.

Onların iktidarlarının meşruluğunu sorgulamak, Müslümanlara yaptıkları zulümlere karşı çıkmak, hanedan’ın İslam dışı davranışlarını eleştirmek zor bir seçimdi. Bu seçimi tercih eden Şia, Hariciler, Mu’tezile gibi gruplar, Ebu Hanife gibi ferdi şahsiyetler karşı oldukları Saltanat tarafından şiddetle cezalandırıldılar.

Abbasiler, kendilerine muhalif fırkaları sindirdikten sonra ihtiyaç duydukları fikri desteği bulmak amacıyla Ehli hadis’le yakınlaşma içine girdiler. 847 yılında Mütevekkil’in Ehli Hadis üzerindeki ‘mihne baskısı’nı kaldırarak onların fikirlerini benimsemesi ile Abbasilerin resmi mezhebi haline geldiler.(5)

Abbasilerin Ehli Hadis’i seçmesindeki neden, Bu ekolün daha önce hiçbir siyasi isyana destek olmaması ve Hilafet meselesinde iddialı bir görüşlerinin olmaması idi. Ehli Hadis için Halife’nin ne şekilde seçildiği, nasıl biri olduğu artık birinci dereceden önemli bir konu değildi. Çünkü bu meseleler yüzünden iki yüzyıldır Müslümanlar birbirinin kanlarını akıtıyordu. Önemli olan, Müslümanların birlik içinde olmaları ve nasıl olursa olsun bir halifenin başlarında olması idi.

İktidarın şemsiyesi altına giren Ehli Hadis, Abbasilerin resmi fıkıhçıları olan Ehli Rey ile yakınlaşmak zorunda kaldı diyebiliriz. Harici tekfircilik karşısında iman - amel ayrımını öne çıkaran Mürcie ile de uzlaştılar. Bu tarihlerden itibaren Abbasi iktidarı, Ehli, hadis, Ehli Rey ve Mürcii unsurlardan oluşan koalisyon yeni bir isim kullanmaya başladı; Ehli Sünnet ve’l Cemaat.

Bu aşamadan sonra Ehli Sünnet; belirli bir mezhebi ifade etmekten öte, pek çok mezhep, görüş, zümre ve grubu çatısı altında toplayan şemsiye bir kavram haline geldi. Karşısında ise “Bidat Ehli” olarak isimlendirdikleri Şia ve Mu’tezile vardı. Şia, Abbasilere olan siyasal muhalefeti yüzünden, Mu’tezile ise akılcı olmaları ve felsefeye olan ilgileri nedeniyle gelenekçilerden veto yediler.

900’lü yıllarda Eşari (ö.942 ) Irak’ta, Maturidi (ö.944) Maveraünnehir’de, Tahavi (ö.933) Sünniliğin kelami alt yapısını oluşturdular. Abbasi Halifesi ve bölge sultanlarının desteği ile Ehli Sünnetin yaygınlaşmasını sağladılar.(6)1020 yılında Abbasi Halifesi el-Kadir billah’ın emri ile Resmi bir Ehli Sünnet itikadı hazırlanarak (7) hazır bulunan ulemaya imza ettirildi ve halka ilan edildi.

Bu itikadnameye muhalefet edenlerin fasık ve kafir oldukları bildirildi. Bundan sonra başta Gazneli Mahmut olmak üzere yerel yöneticiler bu tavrı benimsediler. Ehli Sünnet dışı tüm fırkalar (özellikle Mutezile ve Şia) takibe alındı. Bunlardan, hapsedilenler, öldürülenler oldu.

Değişik yerlerden toplanan Mutezile mensuplarını hapsetmek için Azdar bölgesinde bir hapishane yapıldı. Gazneli Mahmud’un emriyle, Mutezile’ye ait kitaplarla beraber felsefe ve astronomi kitapları da yakılırken, Mutezile mensupları Horasan’a sürüldü. Rey kütüphanesinde yakılan kitapların, sadece fihristinin 10 bin cildi bulduğu da rivayet edilmektedir.(8)

1100’lerde ise Gazzali (ö.1111) Ehli Sünnet ile Tasavvufu uzlaştırdı. Bu bir bakıma Ehli Sünnet uleması nezdinde Tasavvufun meşrulaştırılması anlamına geliyordu. Bu tarihten sonra Tarikatler özellikle Selçuklu sınırları içinde daha aktif hale geldiler.

Müslümanların tarihi içinde oluşan bütün mezhepler, içinde bulundukları siyasal ortamda oluşan sorunlar karşısındaki farklı duruşları neticesinde şekillendiler. Diğer tüm siyasi, itikadi mezhep ve fikri akımlardan sonra ortaya çıkan Ehli Sünnet, daha çok mozaik bir yapı oluşturdu. Üzerinde uzlaşılan bir Ehli Sünnet tanımı yapılamadı. Hatta yapı içerisinde farklı olan diğerlerini Ehli Sünnet dışı sayan bir çok alim çıktı. Örneğin Eşari; Ebu Hanife ve ashabını Ehli Sünnet’ten saymamaktadır.(9)

Günümüzde tüm Müslümanların %85’i gibi büyük bir çoğunluğunun mensubu olduğu Ehli Sünneti bir kırılma, bir sapma olarak görmemizdeki sebeplere gelince;

1- Ehli Sünnet’in hadislere dayanarak itikad oluşturması; Yüce Rabbimiz, insana inanması gereken esasları Kuran’ı Kerim’de açık ayetlerinde belirtmiştir. Dalaleti kati olan ayetlerin yanısıra, dalaleti zanni olan hadislerin iman esaslarını belirleyici unsur olarak alınması bir çok soruna yol açtı. Siyasi ayrılıkların oluşturduğu fırkalar, kendi durumlarına uygun itikadlar belirlediler ve bu itikadlarına delil olarak hadisleri kullandılar. Hakkında ihtilaf edilmeyen tek kaynak olan Kur’an-ı Kerim, İslam ümmetini yeniden bir araya toplayacak en birinci harçtır. Bu birleşme, ihtilaflı konulardan öte, temel konulardan yani iman esaslarından başlayacaktır.

2- Ehli Sünnet’in her dönemde içinde bulunduğu siyasi otoriteyi meşrulaştırıcı bir rol oynaması: Ortaya çıktığı yıllarda İslam topraklarındaki parçalanmışlığa son vererek, siyasal bütünlüğü sağlamak ve dışarıdan gelen saldırılara karşı koyabilmek için, adalet ve dindarlıktan çok, kudretle donatılmış, güçlü bir sultana duyulan acil ihtiyaç, sünni siyaseti oluşturdu. Bu güç vurgusu, imamda bulunması gereken, adalet, ilm, ahlak gibi nitelikleri geri plana atılmasına yol açtı. Örneğin Tahavi şöyle demektedir: “Zulümde yapsalar, imamlarımıza ve emir sahiplerine isyanı caiz görmeyiz. Onlara beddua etmez, onlara itaatten el çekmeyiz.”(10)

3- Ehli Sünnet’in hadis ile sünneti eşit görmesi: Kur’an’ın pratiği olan sünnetin ne olduğu ve kaynağının neler olacağı tartışılagelmiştir. Sünnetin, Kur’an gibi Allah tarafından Resulullah’a indirilen fakat yazılmayan vahy (vahyi gayri metluv) olduğu, bunun da kaynağının hadisler olduğu fikri İmam Şafi’den beri önemli bir kısım ehli Sünnet uleması tarafından savunulmaktadır. Hatta bir kısım tarafından hadislerin de Allah tarafından Resullah’a indirildiği iddia edilmektedir. (11)

Bugün Müslümanların zihninde; ayet, sünnet, hadis, sahabe görüşü, ulema içtihadı, alim görüşü kavramları birbirine karıştırılarak, bir bilgi karmaşası ortaya çıkarılmıştır. Allah’ın sözlerini diğer tüm sözlerden ayırmalıyız ve en üstte tutmalıyız. Çünkü evrensel olan, sorumlu tutulacağımız, bizi hidayete ulaştıracak olan onlardır. Sünneti iyi tespit etmeliyiz. Çünkü, Kuran’ın pratiğidir.

Bize, üzerinde İslam ümmetinin ihtilafı olmadan yaşayarak, yaşatılarak ulaşır. Hadisleri iyi ayıklamalıyız. Hadis usulünde ‘metin tenkidi’ni öne çıkarmalıyız. Sahabe sözlerini, ulema içtihatlarını içinde bulunduğu şartları, söylendiği zamanı göz önünde tutarak değerlendirmeliyiz. Yanılabileceklerini aklımızdan çıkarmadan okumalıyız.

4- Ehli Sünnet’in geleneği aşırı önemseyerek gelişmelere, yeni açılımlara, yorumlara açık olmaması: Ehli Sünnetin Müslüman topraklarda siyasi, kültürel ve toplumsal olarak hakimiyetini ilan ettiği 1200’lü yıllardan günümüze kadar, İslam dünyasında o güne kadar düşünülen, üretilen, yazılan eserlerin üzerine bir tuğla konulmadı. Felsefe, Kimya, Astronomi, Tıp, Botanik, Matematik gibi alanlarda durgunluğa ve gerilemeye başlanıldı. Son iki yüzyıl ise tamamen sefalet. Sebebi ise Ehli Sünnet’in akla ve akılla üretilen ürünlere olan önyargılı yaklaşımıdır. İslami ilimler olan tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerde bile yüzyıllardır şerh kültürü hakimdir.

Açıkça söylemek gerekir ki; Ehli Sünnetin itikadı, Kur’an algısı, tefsir metodu, hadis usulü, fıkıh anlayışı, mezhep taassubu ile hayatı inşa edemeyiz, çağa söz söyleyemeyiz. Ezilenlerin sesi olamayız.
Samimi olarak yeniden okumalıyız; Kur’an’ı, tarihi ve hayatı.


KAYNAKLAR:
1- Bünyamin Esen, Ehli Sünnet: Kavramın Oluşum ve Gelişim Süreci, Ankara Okulu Yay. s.79

2- Hz. Ebubekir Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.” (Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3),

Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabilere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi. (İbni Abdil Berr, Camiul Beyanil İlm ve Fazluhu 1/64-65)

Hadisler Hz. Ömer döneminde çoğalmıştı. Hz. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişna’sıdır bunlar.( İbni Sad/Tabakat 5/140)

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir. ( Tahzırul Havas 10b.)

Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi. (Buhari K. Fezailul Kuran 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30,31)

3- Buhari, Sahihi Buhari c.2, s.3 Nisaburi, el Müstedrek ala’Sahihayn, c.3, s.3

4- Mehmet Evkuran, Süni Paradigmayı Anlamak, s.82

5- Mesudi, Murucuz- Zeheb c.4, s.76-86

6- Bünyamin Esen, Ehli Sünnet: Kavramın Oluşum ve Gelişim Süreci, Ankara Okulu Yay. s.85

7- Bu akaid metni için bkz. Muhit Mert, Kelam Tarihinin Problemleri, Ankara Okulu Yay. s.102

8- İbnul Cevzi, el- Muntazam c.4 s.303

9- Eşari, Makalatü’l İslamiyyin s.138

10- Tahavi, Usulu’l-Akidetil-İslami, s.153


11- Ebul Beka (ö.1683) şöyle yazıyor: “Kur’an ile hadis, ‘Şüphesiz ki o, Allah tarafından vahyedilmiş bir vahiydir’ ayetinin dalalet ettiği üzere, Allah tarafından vahyedilmiş bir vahiy olması bakımından birdirler. Yalnızca Kuran, mucize oluşu, bir benzerinin getirilemeyeceği hususunda tehaddi (meydan okumak) için indirilmiş bulunması bakımında hadisten ayrılırEbu’l-Beka Eyyub b. Musa, el-Kulliyat Mucem fil Mustalahat vel- Furuqil-Lugaviye, s.722-723

__________________
Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır .

-İmam Ali- (a.s)
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 13:19   Mesaj No:34
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Yitiksevda kardeşim eklediğiniz yazı çok güzel tespitleri içeriyor. İşte bende diyorumki her beşeri oluşumda sapmaların, hataların olması çok normaldir. Çünkü Allah din adına bölünmeyin diyorsa, vardır bir bildiği. Bizler eğer doğruyu bulmak ve Rabbimin istediği bir kul olmak istiyorsak, kur'anın ipine sarılmalıyız, bakın o zaman sapmalar yanlışlar oluyormu? Mezhepleri incelediğimizde birbirine tahammül dahi etmediklerini görürsünüz. Peki sorun nedir de bu düşmalıklar oluşmuş? Aynı kitaba ve peygamberine inanan bizlerin derdi nedir ki bu düşmanlık olsun? Irakta gözlerimizin önünde camide namaz kılarken birbirini öldüren farklı mezheplerin yaptığı bu akıl almaz yanlışları, aramızda açıklayabilecek varmı? Hiç sanmıyorum. Değerli kardeşlerim gerçekten çok üzülüyor ve korkuyorum, neden biliyormusunuz? Rabbimin hışmından korkuyorum. Yaptığımz yanlışların farkına varmakta kötü birşey. Bizler açıkca Rahmana kafa tutuyoruz onun kitabına ters, zıt ne varsa onu yapıyoruz. Ondan sonrada Rabbimden güzellikler bekliyoruz. Bu nasıl bir mantık bunu çözmüş değilim. Dünya toplumuna bakın savaş, kan, birbirini insafsızca öldürme genelde Müslüman ülkelerde çoğunlukta. Peki neden? Rabbim tam tersini emrediyor halbuki. İşte bu tabloyu düşündüğümüzde bile herşey çıkıyor ortaya. Bizlerin kur'an yolundan nasl saptığımızın göstergesidir. Rabbime mahser günü nasıl hesap vereceğiz? Peygamberimizin yüzüne ne yüzle bakacağız? İşte benim ümmetim kur'anı devre dışı bıraktılar sözü ne yazıkki gerçek oldu. RABBİM YARDIMCIMIZ OLSUN, İŞİMİZ GERÇEKTEN ÇOK AMA ÇOK ZOR. Saygılarımla Halukgta
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 16:03   Mesaj No:35
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.072
Konular: 340
Beğenildi:1383
Beğendi:465
Takdirleri:10171
Takdir Et:
Standart

Haluk bey,
velilerin ardına düşmeyın konusunu çözmüştük sanırım.sizinle bu konuyu detaylıca tartışmıştık ve geri adım atmıştınızda.bakıyorum veli kavramına bakışınız hala değişmemiştir.üzücü olan budur.yasaklanan veli kavramı,şeytan ve avanelerine davet eden velilerdir.bu kezzaplardır,belamlardır,putlardır vs..
şu soruyu hep dordum ve görmezden geldiniz.bunun cevabını istiyorum lütfen cevap verin.
sorum şu ;
İSLAM TARİHİNDE ,KUTUB, ELBENNA,BEDİÜZZAMAN,GAZALİ,MEVDUDİ,SAİD HAVVA,İMAM AZAM,ŞAFİİ,HANİFİ,MALİKİ VS GİBİ BENİM VE TÜM İSLAM ALEMİNİN VELİ KABUL ETTİĞİ BU ZATLARIN HANGİSİ BİZİ SAPTIRDI ?HANGİSİ BİZİ DİNDEN ÇIKARDI?!
KURANIN ARDINA DÜŞMEYIN DEDİĞİ VELİ KAVRAMI BUNLARMIDIR SİZCE ?

soruya cevap verebilmeniz için yazıları biraz daha büyüteyım mi?!
tartışıyorsanız,muhatabınızın sorularını görmezden gelemezsiniz.cevap vermek zorundasınız.
fikrinize,fikrimize,fikirlerine saygı olmakla birlikte, amacımız ihtilaftan uzak sonuca ulaşmaktır.
soru :veli kavramı nedir kimdir yasaklanan veliler?

__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 20:24   Mesaj No:36
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Değerli Arkadaşım benim veli konusundaki düşüncem Rabbimin kur'anda bahsettikleri doğrultusundadır. Daha önce ne söylediysem aynısını söylüyorum. Bu konu gerçekten çok önemli veli konusu ile ilgili daha detaylı bir çalışmayı yaparak, bir başlık altında kur'an ayetleriyle size tekrar anlatmak istiyorum. Acaba Rabbimin bahsettiği ardından gitmeyin dediği veliler sizin söylediğiniz gibi yani ( yasaklanan veli kavramı,şeytan ve avanelerine davet eden velilerdir.bu kezzaplardır,belamlardır,putlardır vs..) konularındanmı bahsediyor Allah, bunu size Kur'andan anlatmak isterim. En kısa zmanda yeni bir başlık altında cevap vereceğim Allah ın izniyle.

Yazdığınız İslam tarihinde geçen isimlere gelince. Ben kişiler ve şahıslar hakkında elimden geldiğince konuşmanın doğru olduğuna inanmıyorum. Gerekmedikçe de konuşmam. Çünkü kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim diyorsa Rabbim, bu kısım beni ilgilendiren kısım değildir. Ben din ve iman adına kimsenin ardı sıra gitmem, elimdeki rehber ne emrediyorsa onun doğrultusunda yolumu çizerim.

Lütfen veli konusunda yazacağım yeni başlığı beklerseniz sevinirim. SAYGILARIMŞLA Halukgta
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Aralık 2010, 21:18   Mesaj No:37
Medineweb Acemi Üyesi
kawakeb31 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kawakeb31 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 12645
Üyelik T.: 19Haziran 2010
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:urdun
Mesaj: 47
Konular: 4
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

selam arkadaslar
halukun bir ayeti aciklamasindan konu bambaska boyutlara gelmis.
halukun fikirlerine genelde katilmayan biri olarak, ahzab 56daki ayete getirdigi anlam TEK DOGRU degil ama DOGRU.

salat, koku sad-lam.

farkli kaliplarda farki anlamlara geliyor. bir cok anlama gelebilen bir kelime.

salevat getirmek (dikkat edin, bir kavl'den bahsediyoruz) bir de ayette gecen yusallune (yine dikkat, bir eylem, bir fiilden soz ediyor). simdi allah ve melekleri nebiye salevat getiriyor diye bir anlam buradan hic cikar mi? allah ve melekleri nebi icin bir eylemde bulunuyorlar, nedir o eylem. yusallune fiili ne ise iste o.

peki yusallune nedir?

sal, asl, vasl, vasil, salat, salevat, salli, salla, vusul, mevsul, usul yani akliniza ne geliyorsa hep bu kokun turevleridir.

sal kelimesi aslen, bir seyi dik tutan seye denir.

bu yuzden namaz (essalatu) dinin DIREGIDIR. direk ve namaz? ne alaka? iste alaka burada, dini insan zihninde kalbinde ve yasaminda dik ve ayakta tutan EYLEM. dik tutmak ve destek arasindaki bag icin de hadisteki IMAD kelimesine bakiyoruz, imad, sutun demektir. demekki namaz, dini dik tutan sutunmus. namaz neymis? salatmis. salat neymis? sal imis.

burdan hareketle, haluk bir ayetin kavl olarak algilanmasinin yanlisligina vurgu yapmis sadece, demek istedigi su: ey iman edenler, nebiye salevat getirmek ile ona sadece sozlu bir destekte bulunmus oluyorsunuz. bu bir iddiadir, ayet ise bizden fiili destek istiyor, ki allah ve melekelri de nebiyi destekliyorlar, siz de o halde destek verin, soylemle yetinmeyip bunu eyleme dokun.

yanlis bir anlammi? hayir, dogru.

salevat sadece kavl demek yanlis bir algi, kavl onun bir boyutu ama tum boyutu degil, kavl ile eylem bir butundur, ayristirmayin ve desteginiz yarim degil (sadece kavl olmasin), butun olsun (eyleme de donsun).

butun mesele bu.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Aralık 2010, 04:56   Mesaj No:38
Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:bady_boy isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13039
Üyelik T.: 15 Aralık 2010
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 11
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart

haluk Kardeşim.bak sana kaç defadır tekrarlıyorum ya lütfen ama rica ediyorum.bana bi günlük yaşamındaki müslüman olarak neler yapıyosun.sabah namazının sünneti ni kılmıyosun dur kanım ca farzlarında nasıl kılıyosun namazı kıyamda ne okuyosun oturuşta nelere dikkat ediyosun.farzların vaciplerin neler.bir müslümanın vazifeleri nelerdir.nasıl yaşamalı. sana göre bi anlat.cok merak ediyorum senin nasıl yaşadığını.nedir bi müslümanın farzları seni anlamına göre bana onları anlat kardeşim haydi selam aleyküm
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Aralık 2010, 11:46   Mesaj No:39
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Sayın arkadaşım bu sorular nasıl sorular böyle? Ben size nasıl namaz kılıyorsun, ne duaları okuyorsun diye soruyormuyum. Sizi ne ilgilendirir benim ne dua okuduğum? Sizin okuduğunuz ayetleri okumuyorsam, namazımın kabul olmayacağını söyleyecek yetkiye sahipmisiniz. Böyle soruları ciddiye almam cevapta vermem. Böyle konuları merak etmek de doğru değildir. Müslümanın yaşaması gereken kur'andır. Bende Allahın izniyle onun yolundan gitmeye çalışıyorum. Rabbim hatalarımı affetsin. Tekrar söylüyorum, böyle sorular sorulmaz bir müslümana. Sizin gibi dua etmeyen, sizin gibi namazlarda aynı duaları okumayanlara siz ne diyeceksiniz, sizin ki yanlışmı diyeceksiniz. Mezhepleri şöyle bir araştırın hepsinde farklılıklar var, hangimiz bizimki en doğru diyebilir. Hepside doğrudur. Namazın kabul makamı Yüce Rabbimdir ondan gayrisinin sözleri boştur.
Saygılarımla Halukgta
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Aralık 2010, 14:15   Mesaj No:40
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Değerli Abdulmelik arkadaşım VELİLER konusunu aşağıdaki başlık altında elimden geldiğince kur'andan açıklamaya çalıştım. Rabbim yanıltmasın. Selametle

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 12 Kişi okuyor. (0 Üye ve 12 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Zümer 36. Ayeti nasıl anlamalıyız? NUR Kur'ân-ı Kerim Genel 3 24 Aralık 2009 23:12
Kur’an-i kavramları nasıl anlamalıyız? ABDULLAH ALMAZ Makale ve Köşe Yazıları 1 02 Kasım 2009 19:53
“Ümmî peygamber” tabirini nasıl anlamalıyız? _bülbül_ Bilgi Dağarcığı 0 10 Nisan 2009 12:59
Lokman Suresi /27 Ayeti seydanur Tefsir Çalışmaları 4 28 Kasım 2008 09:51
Fizilalil Kuran Ahzap Suresi Tefsiri MERVE DEMİR Fizilalil Kur'ân 6 08 Ekim 2008 12:26

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.