|
Konu Kimliği: Konu Sahibi muhsin iyi,Açılış Tarihi: 04 Temmuz 2012 (10:10), Konuya Son Cevap : 15 Ekim 2015 (11:30). Konuya 63 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
06 Temmuz 2012, 17:45 | Mesaj No:41 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır
Bakın Hangi ayet sizin tarikatlarınızda var olan uygulamaları emrediyor hangisi öyle bir ibadet ile alakalı buyrun... Kur’ani Kerim’de R-B-T Kelime kökü ile geçen Kelimenin halleri toplamda 6 olup hal anlamları ile geçtiği yerler 5 tir… رَبَطَ يَرْبِطُ رَبْطًا Bağlamak, Cesaret vermek, takviye etmek, temkin vermek… وَرَبَطْنَا Ve yüreklerini (imanda) sabit kılmıştık.(Küfre) başkaldırdıkları zaman (aralarında) şöyle konuşmuşlardı: ‘’Bizim rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir! Asla O’nu bırakıp da, İlah diye başkalarına kulluk etmeyiz! Doğrusu eğer böyle yaparsak, asıl o zaman haktan uzaklaşıp haddi aşmış oluruz. (Kehf–14) اَنْ رَبَطْنَا Musa'nın annesi, gönlü bomboş, sabaha kadar oğlunu düşündü. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, saraya alınan çocuğun oğlu olduğunu açığa vuracaktı. (Kasas–10) وَلِيَرْبِطَ Hani Allah, korkunuzu gidermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı. Ayrıca sizi temizlemek, şeytanın vesvesesinden arındırmak,kalplerinizi pekiştirip kaynaştırmak ve ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlamak için size gökten su indirdi. (Enfal–11) وَرَابِطُوا Siz ey iman edenler! Zorluklara karşı direnin, direnişte birbirinizle dayanışma içinde olun, mevzilerinizi koruyun ve Allah’a karşı sorumluluk bilincini kuşanın ki ebedi saadete erebilesiniz. (A’li İmran–200) Rabitu ‘’İrtibatı kesmeyin’’ şeklinde de anlaşılabilir. Aslında Ribat nöbet tutulan yerdir. Zımnen: İmana saray olan yüreğinizin kapısında şeytan’a ve şeytanlaşanlara karşı nöbet bekleyin! İç ve dış saldırganlara karşı hazırlıklı olun! Ya da Ebede saadet yurdu Cennet yolunda vardığınız hedeften geri adım atmayın ayaklarınızı sabit tutun. رِبَاطِ O halde, onlara karşı toplayabildiğiniz kadar kuvvet ve binek hayvanı hazır edin ki bununla hem Allahın, hem sizin düşmanınız olan bu insanları, hem de sizin bilmediğiniz ama Allahın bildiği başkalarını caydırabilesiniz (ve bilin ki), Allah yolunda her ne sarf ederseniz size bütünüyle ödenecek ve size haksızlık yapılmayacaktır. (Enfal–60) رَابَطَ يُرَابِطُ رَبَاطًا مُرَابَطَةً Muhafaza etmek gözetmek, devam etmek müdavim olmak. Mevzileri tutmak, nöbet beklemek. Kur’anda geçen Rabıta Kavramı hâlihazırda Tasavvuf dininde kullanılan yozlaştırılmış anlamı ile uzaktan yakından alakası olmayıp, Allah’a ve Resulüne iftira atarak kendilerine softa bir din anlayışı sunanların yozlaştırma çabalarından başka bir anlam ifade etmemektedir. Hadislerde Murabata ve Ribat Kavramı: "Allah yolunda sınırda bir gün bile nöbet tutmak, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır. Birinizin cennette kamçısının yeri, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır. Kulun, Allah yolunda savaş için her yürüyüşü, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır.” (Buhari-Cihad) “Size, yaptığınız zaman hatalarınızı giderecek, günahlarınızı örtecek bir şeyi (ameli) haber vereyim mi?” Ashab dedi ki: ‘Evet.’ Buyurdu ki: “Zorluğuna rağmen abdestinizi imkân ölçüsünde alınız, mescitlere doğru adımlarınızı artırınız, bir namazdan sonra da diğer namazı bekleyiniz. İşte böyle yapmak sizin için ribat’tır. Bunu üç defa söyledi.” (Müslim, Tahare 40, Hadis no: 250) Rabıtacıların Kur’andan delil olarak kendilerini haklı gösterme çabalarında Maide–35 Tevbe–119 Ayeti kerimelerini kendi anlayışlarına uydurma çabaları asla başarıya ulaşamayacaktır. Kur’anın nüzulünden bugüne dek, hiçbir değişikliğe uğramadan, bizlere ulaşmış olması din simsarlarının Kur’anı kendilerine uyarlama çabalarını boşa çıkarmaktadır. Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, Ona daha yakın olmaya çalışın ve Allah yolunda gayret gösterin ki mutluluğa erişebilesiniz. (Maide–35) Zemahşeri, el-Keşşaf’ta ‘vesile’yi şöyle tarif etmiştir: “Vesile, kendisiyle tevessül edilen ve yaklaşmaya araç kılınan fiil ve davranıştır. Burada kendisiyle Allah’a yaklaşılan itaatleri yapmak ve isyanlardan kaçınmak anlamlarından mecaz olarak gelmiştir. (Zemahşeri, el-Keşşaf an hakaiki ğavamidi’t-tenzil, Beyrut, 1995, I, 615) (Ey müminler!) Sabır ve namazla yardım dileyin: Bu, tam bir sığınma duygusu içinde yürekten Allah'a yönelenler dışında herkes için zor bir iştir. (Bakara–45) Siz ey imana ermiş olanlar!Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın; zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir. (Bakara–153) Siz ey imana erişenler! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve dürüst kimselerle olun! (Tevbe–119) Ayeti kerimeyi Ahkaf suresi 22 Ayet ile birlikte değerlendirelim: Tevbe suresinde ‘’ meas sadikîn’’ Ayetini Ahkaf suresi 22’de ‘’Mine’s sadikîn’’ okunuşuna dayandırarak ‘’Dürüst kimselerden olun! Keşşaf tefsiri Fakat genel okuyuşu olan ‘’ meas sadikîn’’ çok daha kapsamlıdır. Sadık olmak İmana sadakatin ön şartıdır. Dürüstlerle olmak emri ise, her toplumsal çevre şartlarına hemde iyilik hareketlerinin toplumsal bir dayanışma içerisinde yürütülmesine işaret eder… Bugün rabıta anlayışını yozlaştıran kesimler evliyalık velilik şeyhlik makamı atfettikleri şahıslar ölü dahi olsa, onlar ile röportaj yapmakta, ruhlarından medet ummakta, istimdat/yardımı Allah’tan değilde ölülerden kendilerine bile faydası olmayan bir iğnenin acısını dahi hissetmekten kendini alıkoyamayan aciz beşerden beklemektedirler. İlahi kelamda ise bu beklentilerinin acizlikten boş kuruntudan başka bir şey olmadığı, Ölülerin, duymadıkları ve konuşamadıkları açıkça bildirilmektedir… ‘’ Eğer biz onlara melekler indirsek, ölüler kendileri ile konuşsa ve her şeyi bir araya getirip karşılarına koysaydık, Allah dilemedikçe yine inanmazlardı. Fakat çoğu bunu bilmez. (En’am–111) Gerçek şu ki, sen ölülere de işittiremezsin, sırt çevirip uzaklaşan sağırlara da işittiremezsin bu çağrıyı; (Neml–80) Ey Muhammed! Sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrını işittiremezsin. ( Rum–52) Allah'tan başka o yalvarıp yakardıklarınıza gelince -bunların kendileri yaratılmış varlıklar olduklarına göre- hiçbir şey yaratamazlar; (Nahl–19–20) Hangi ayet Ölülerden İstimdatı emrediyor?
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
06 Temmuz 2012, 18:17 | Mesaj No:42 | |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
Rabıta ; müridin kâmil mürşidini hayal ederek kalbini onun kalbine bağlamasıdır. Rabıta, birbirini seven ruhların kaynaşmasıdır. Rabıta, kalbin kalpten nur ve feyiz almasıdır. Rabıta, gönlün gönle bakışı ve birinden diğerine sevgi akışıdır. "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun." Tevbe, 119 hadis olarak bu yeterde artar bile aslında ;" Sizin en hayırlınız, görülmesi Allah c.c ı zikrettiren (hatırlatan, akla getiren) kimsedir... ve daha bir sürü delil ama ben artık usandım bırakın bu gibi şeylerin peşini her insan gün içinde zaten rabıta helinde kimi işini, kimi ay sonunu, kimi sevdiğini düşünür...BAkın ayet ve hadisle ne kadar güzel açıkladık sayın hönül , bu arada şunuda unutmayın rabıtanın bir sürü çeşidi vardır tek bir noktaya odaklanmazsanız belki daha farklı bir bakış açısına sahip olursunuz, ayetler ve manaları herkese aynı derecede açılmaz dedikya herkes nasibi kadarını alır... Siz elbette kendi inancınızı savunacaksınız inşaallah hakk yolu bulanlardan oluruz ...vesselam | |
06 Temmuz 2012, 18:26 | Mesaj No:43 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır
Esedullah kardeş Allah resulünden bu hususta bir delil sununda öğrenelim:...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
06 Temmuz 2012, 18:40 | Mesaj No:44 |
Durumu: Medine No : 14876 Üyelik T.:
01 Aralık 2011 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Sayın Yitik Tasavvuf alimlerinin Çoğuna karşı çıktığınız için sizin itibar ettiğiniz said nursi hazretlerinin fikirleriyle ve onun Tasavvuf anlayışıyla size birşeyler demek istiyorum,(tasavvuf için demediğinizi bırakmıyorsunuz hemde iklimya için gerçek tasavvufu temsil eden tabirini kullanıyorsunuz doğrusu sizi pek anlayamıyorum.Demekki Gerçek tasavvuf diye bir olguyu kabul ediyorsunuz.) Bizde gerçek şeyh yalancı şeyh (yalancı şeyhler zaten sonradan inkara kalkışıyor,Bakıyorki pabuç pahalı öyle atıp tutmakla olmuyor)Gerçek tasavvuf ,hakiki murid ,tasavvufun aslı gibi kavramlardan yanayız. İcazeti olmadığı halde babadan tevarüs eden sahte şeyhler,Paraları cukkalayıp,müridelerden eşleri çoğaltanlar şarlatanlardır.Sohbetleri zehirle aynıdır.Gerçek tasavuf ve gerçek şeyhi bulmak çok zorlaşmıştır.Mesele tasavvufu reddetmek değildir aslında ,mesele Hakiki şeyhi bulabilmektir. Buyrun itibar ettiğiniz Saidi Nursi hazretleri tasavvuf için ne düşünmüş...... Nübüvvetle velâyet arasında aslî bir bağ vardır; biri diğerinin mütemmimi, tamamlayıcısı olarak gözükmektedir. Nursî'ye göre, "Velâyet, bir hüccet-i risalettir; tarikat bir bürhan-ı şeriattır." Dahası, velâyet, nübüvvet tarafından tebliğ olunan sırlar yüklü iman hakikatlerini, kalbin tefekkürü ve ruhun sezgisi vasıtasıyla aynelyakîn derecesinde idrak etmekle kalmaz, hepsini tasdik de eder. Yine velâyet ve tarikat, nübüvvetin ve şeriatın bir delili ve hücceti olurlarken, İslâm'ın kemal sırrını ve onun nurlarına ulaştıran vasıtaları sunarlar; ki, her ikisi, insanlık için terakki kaynağı (maden-i terakkiyat) ve feyz pınarının başıdırlar (medar-ı tefeyyüzat).7Daha da ötesi, hususan tarikat, mühim ve ulvî değerlerinden ve manevî sonuçlarından başka, İslâm âlemi içerisinde uhuvvet ve kardeşliğin güçlendirilmesinin en etkili vasıtası olarak hizmet görmektedir. Tasavvufun sebeb-i vücudunu ve önemini böyle beliğ ve muhkem bir şekilde ortaya koyduktan sonra, Nursî, kendini manen tarikata karşı daima düşmanlık gösteren belirli insanların olumsuz tavırlarına cevap vermekle yükümlü görür. Bu kabil insanlar arasında, bilhassa iki grubu hedef alır: Onun, tasavvufun tenvir edici nurlarına körlüklerinden dolayı sapkın fırkalar (fırak-ı dâlle) diye isimlendirdiği fırkaları içeren ilk grup, elinden geldiğinde tasavvufun red ve inkârı cihetine gitmiştir. Bunu yaparken, yalnız kendilerini bu önemli yoldan mahrum etmekle kalmamış, başkalarının da mahrumiyetine sebep olmuşlardır. Yine de, Nursî'nin asıl alâkadar olduğu ve rikkatine dokunan grup, bu grup değildir; çünkü onların kendi körlüklerinin bir sonucu olarak tasavvufu red ve inkârına kalkışmaları bir derece anlaşılabilir. Bununla birlikte, asıl elem veren, veya bizatihî onun ifade ettiği üzere, "en ziyade medar-ı teessüf" olan grup, münhasıran Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaate mensup belli insanlardır. Bu cemaat içerisinde Nursî iki grubu diğerlerinden ayırır. Bunlardan birini yalnız lâfza veya zâhire bakmakla yetinen zâhirî ulema, diğerini bir kısım "gafil ehl-i siyaset" oluşturur. Her iki grup da, tarikat mensupları arasında güya gördükleri, dinin emirlerinin tatbiki noktasındaki suiistimalleri ve hataları ve bazı ehl-i tarîkin Ehl-i Sünnet itikadına muvafık düşmeyen görüşlerini bahane ederek bu mühim ilham kaynağını ve âb-ı hayatı kapatmak ve tahrip etmek için ellerinden geldiğince çalışmaktadırlar. Her hâlükârda, hatasız ve kusursuz meslekler, meşrebler çok az bulunur; dolayısıyla der Nursî, hürmet duyulan bir müntesibi tarafından işlenen bir kusura bakarak belli bir tarikatı yargılamak insafsızlık olacaktır. Kaldı ki, böylesi hatalar ve yanlışlar ekseriya tarikatın üstadları veya o tarikatın âdâb ve usulüne tamı tamına yapışmış müridler tarafından değil, gerçek anlamda sülûk etmemiş durumdaki ehil olmayan acemi insanlarca işlenmektedir.9O halde, yanlış bir surette tarikat namı verilmiş bulunan belli grupların ve kesimlerin davranışlarıyla ilgili kötü ve çirkin hallerden dolayı tasavvuf tariki suçlu gösterilemez; gerçekte onlar şeriatın sınırlarının çok ötesine düşmektedirler. Bu bakımdan, hususî bir "tarikat"ın yanlışının diğer tüm tasavvuf Bir sonraki adımda, Nursî tasavvuf tarikinin daha derunî boyutlarını ve psikolojik mertebelerini tahlile başlar. En başta, tasavvuf tarikindeki bir manevî seyahate girişmenin çok sırlar yüklü ve çok kıymetli olmakla beraber çok dar ve tehlikeli olduğunu kaydeder. Onun bu hadsiz zorluklarından dolayı, o yolda sülûk edenler bazan boğulur, bazan zararlı düşer, bazan döner başkalarını yoldan çıkarır. Hepsinden öte, buyol uzun, dar ve çok tehlikeler yüklü bir yoldur. Bu noktada, daha evvelki tasavvuf şeyhlerinin geleneksel doktrinlerini sıkı sıkıya takip eden Nursî, tasavvuf tarikine intisap etmiş bir mistiğin psikolojik seyahatini (sülûk) iki istikamet dahilinde özetler. Diğer bir deyişle, mistik yolculuk, Nursî'nin nazarında, iki şekilde gerçekleştirilebilir: (i) seyr-i enfüsî (dikey yolculuk; "iç âlemi seyr"), (ii) seyr-i âfâkî (yatay yolculuk; "kâinatı seyr"). İlk meşrebde, mistik yolculuk nefisten veya eneden başlar. Sâlik, zahirî ve haricî gerçeklikten gözünü çeker, münhasıran kalbe yönelir. Burada mistik enaniyeti deler geçer, kalbinden bir yol açar, öylece hakikatı bulur. Sonra, âfâkî âleme döner, o vakit âfâkı nuranî görür. Seyrini tamamladıktan sonra, mistiğin kendi iç dünyasında veya nefsinde gördüğü hakikat, daha geniş bir dairede dünyada da görünür. Bu, Nursî'nin dediği gibi, Allah'ı içten gizlice anma, yani "zikr-i hafî" usulünü tatbik edenlerin yoludur. Bu usülün en önemli esası şu üçlü formülde yatmaktadır:enaniyeti kırmak, dünyevî ihtirasları (hevayı) terketmek, ve asi nefsi (kötülüğü emreden nefsi, nefs-i emmareyi) öldürmek.10 İkinci yola, yani yatay yolculuğa, seyr-i âfâkîye gelince; mistik yolculuğuna haricî dünyadan başlar, ve orada Allah'ın Güzel İsimlerinin (Esma-i Hüsna-i İlâhiye) tecellilerini gördükten sonra, kendi iç dünyasına, yani bu tecellilerin nurlarının küçük bir ölçekte göründüğü kalbine döner. Bu aşamada, kalb "âyine-i Samed," yani herşey O'na mutlak anlamda muhtaç olup O hiçbir şeye muhtaç olmayan Zât'ı bildiren ve tanıtan bir ayna olduğunu görür; böylece mistik aradığı maksada erişmiş olur. Nursî'nin İslâm'a dair topyekün kavrayışı içinde, tasavvuf üçüncü sırayı alır. Eğer sıralamayı belirtmek gerekiyorsa, ilk olarak Kur'an ve ikinci olarak Peygamberin Sünnetinden sonra gelir. Tasavvufa veya tarikata girmeden önce, insan kendini ebedî saadete ulaştıracak yegâne yol olan iman açısından emniyet ve muhafaza altına almalıdır. ******************** Sayın Muhsin iyi astığınız yazıyı ilgiyle okudum...Burası Tasavvuf sitesi olsaydı size söylemek istediğim çok şey vardı ,sorularımda...Yanlız şu kadarıyla yetineyimki ,''Olan söylemez söyleyende de olmaz derler'',Sırrı olanların ağzına mühür vurulmuştur,sözüde meşhurdur.... Ne varki tasavvuf ehli çokça basiret sahibi olmalıdır...Basiret nedir derseniz bir adım ötesini görmektir derim.Önünüze kurulan tuzağı görmediniz ve düştünüz!Belki sırra sadık kalmadığınız içindir.
__________________ |
06 Temmuz 2012, 18:46 | Mesaj No:45 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır
Sayın ablam Saide Kurdinin kitapları hususunda görüşlerim çok farklıdır Benim Üstad Saide Kurdiye olan Muhabbetim Kitaplarından değil bilakis Zalimlere karşı dik duruşundandır yoksa kitaplarında geçen bidat ve hayal ürünü şeyleri benimsemiyorum... Gerçek Tasavvuf olarak isimlendirdiğimiz Kur'anda Zühd ve Takva olarak geçer bunu gerçek manada uygulayan kişilerin başında Allah resulünden sonraki dönemlerde Hasan El Basri gelir bunu kendilerine örnek gösterenler onun anladığı ve yaşadığı gibi yaşamadıkları için onların ismine Tasavvuf diyemiyorum Tasavvuf İslami bir kavram olmamak ile beraber bazılarının yorumu ile İslamlaştırılmıştır Melamilik Mevali ve benzeri isimleri ne kadar bilmektesiniz size bu hususta net cevapları akşam müsaid olduğumda verecem inş...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
06 Temmuz 2012, 18:52 | Mesaj No:46 | |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
bir şeyh efendi var sadık ve Allah dostu bu şeyh efendinin adıda murtaza olsun , ben bu şeyh efendiye gittim ve bu efendinin gercekten Kuran ve Sünnet ile dolu ve asla taviz vermeyen bir yaşantısı olduğunu gördüm ilim olarakta İslami ilimlere vukufiyeti çok iyi yani Alim ve Salih bir kişi vasıfları taşıyor.... Şimdi Allah buyuruyorki; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun." Tevbe, 119 bu ayetin sırrınca bende diyorumki yarabbi ben senin emrinle senin sadık kullarınla beraber oluyorum sonra Resulullahın s.a.v hadisi aklıma geliyor "Sizin en hayırlınız, görülmesi Allah c.c ı zikrettiren (hatırlatan, akla getiren) kimsedir..." diyorumki bu şeyh murtaza gercekten Allahı c.c. hatırlatıyor... Şimdi gelelim asıl mesleye eee ben bu şey efendinin yanında daim kalamayacağım acaba ne yapsamda Ayete ve Hadise onun yanında olmadanda iltica edebilsem , hmmmmm düşünüyorum ve dank ampül yanıyor , Rabıta yapayım diyorum hem bu sayede bu şeyh efendi ile "sadıklarla beaber olun" beraber olurum hemde Allah hatırıma gelir. Bu sayede Allahtan gaflete düşmem ve Allaha c.c. olan muhabbetim artar..... Bu kadar basit Resulullahı s.a.v görmeyen Veysel Karani misali yani Şimdi buna ne Allah c.c. kızar nede Resulullah s.a.v emin olun hoşlarına bile gider sayın hönül Bu Hz Ebubekrin r.a hali gibidir hani mübarek her an Resulullahı s.a.v düşünüyor ve hatta kaza-ı hacette bile aklına geliyorda bunu soruyorya Resulullaha s.a.v oda cevaz veriyor.ama siz bunuda delil saymazsınız şimdi Neyse Allah hayırlısını bize nasip etsin, vesselam | |
06 Temmuz 2012, 18:52 | Mesaj No:47 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır iklimya için gerçek tasavvufu temsil eden tabirini kullanıyorsunuz doğrusu sizi pek anlayamıyorum.Demekki Gerçek tasavvuf diye bir olguyu kabul ediyorsunuz.) İklimya bacımın Kur'ani bilgisi ve yaşamını az çok bildiğimdendir Kur'ana muhalif hareket etmeyeceğini bildiğimden kendisini Züht sizin söyleminizle Tasavvufu gerçek yaşayan biri olarak belirtiyorum ve halende sözümün arkasındayım...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
06 Temmuz 2012, 22:55 | Mesaj No:48 | |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
sayın muhsin iyi,HZ HIZIR dediğiniz kişi her peygambere gelen ve HAZIR OLAN,CEBRAİL AS DIR,ve Allahın kul[insan] olarak hz musaya gönderdiği ve bilmediğini öğreten dir...HIZIR DİYE ADLANDIRILMASIDA GELENEKSELDİR,vahiy bağlamında bi bilgide değil ve ayrıca bu tür vahiy dışı teknikleri anlamak yerine KENDİNİZİ BİRAZ ZORLAYIP VAHİY ANLAMAYA VERİN KENDİNİZİ..
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... | |
07 Temmuz 2012, 00:58 | Mesaj No:49 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır
Ve Allah'ın davası için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: (ve size) atanız İbrahim'in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salatta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı! (Hac-78) Sizin de bir parçasını oluşturduğunuz şu ümmet, tek bir ümmettir, ben de sizin Rabb'inizim. Öyleyse sırf benden korkunuz Fakat insanlar bu inanç birliğini yıkarak çeşitli gruplara ayrıldılar. Her grup kendi inanç sistemi ile övündü. (Mü’minun 52-53) Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve Allah'a ortak koşanlardan olmayın. (yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma! (Rum 31-32) Dinlerinin öngördüğü inanç ve ümmet birliğini parçalayarak çeşitli akımlara bölünenler ile, senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara ilerde yaptıklarının akıbetini bildirecektir. (En’am 159) "İslam'dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez". (Al'i İmran 85) Kur'an ayetlerini yeterli görmeyenler ve kalplerini Allah'a bağlaması gerekipte Şeyhlerine bağlayanlar ile hiçbir ilişkim yoktur Yalnız ve Yalnız Allah'tan ister Allah'a ibadet ederim Aracılara ihtiyacım yoktur Kur'an'ın emrine muhalif hareket edemem Allah'tan korkarım...Rabıta kavramını Kur'an'ın emrettiği anlamı ve uygulaması ile anlamamakta ısrar edenler varsınlar İlahlaştırdıkları kendilerine dahi faydası olmayan efendilerinin dininden öğrensin ve yaşasınlar. Kur'an ve Resulünün emrine muhalif hareket etmekten Yalnızca Rabbime sığınarak sakınırım...
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
07 Temmuz 2012, 11:34 | Mesaj No:50 |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır
[QUOTE=Yitiksevda;184706]Ve Allah'ın davası için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin; (mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak) sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: (ve size) atanız İbrahim'in inancını (izlemeyi öneren de O). Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahi mesajda da, sizi "kendilerini yürekten Allaha teslim edenler" diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salatta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve sımsıkı Allah'a bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı! (Hac-78) Sizin de bir parçasını oluşturduğunuz şu ümmet, tek bir ümmettir, ben de sizin Rabb'inizim. Öyleyse sırf benden korkunuz Fakat insanlar bu inanç birliğini yıkarak çeşitli gruplara ayrıldılar. Her grup kendi inanç sistemi ile övündü. (Mü’minun 52-53) Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve Allah'a ortak koşanlardan olmayın. (yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma! (Rum 31-32) Dinlerinin öngördüğü inanç ve ümmet birliğini parçalayarak çeşitli akımlara bölünenler ile, senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara ilerde yaptıklarının akıbetini bildirecektir. (En’am 159) "İslam'dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez". (Al'i İmran 85) Kur'an ayetlerini yeterli görmeyenler ve kalplerini Allah'a bağlaması gerekipte Şeyhlerine bağlayanlar ile hiçbir ilişkim yoktur Yalnız ve Yalnız Allah'tan ister Allah'a ibadet ederim Aracılara ihtiyacım yoktur Kur'an'ın emrine muhalif hareket edemem Allah'tan korkarım...Rabıta kavramını Kur'an'ın emrettiği anlamı ve uygulaması ile anlamamakta ısrar edenler varsınlar İlahlaştırdıkları kendilerine dahi faydası olmayan efendilerinin dininden öğrensin ve yaşasınlar. Kur'an ve Resulünün emrine muhalif hareket etmekten Yalnızca Rabbime sığınarak sakınırım... Sayın hönül yukarda altı çizili meale istinaden doktora giderseniz şirk ehlisiniz, çalışırsanız şirk ehlisiniz birisinde en kçük yardım dahi isteseniz şirk ehlisiniz sadece Allahtan c.c. isteyeceksiniz eğer bu dediklerimi yapmayıpta sadece Allahtan c.c. istiyorsanız ayaklarınızı öperim , yok bunlara iltica ediyorsanız sizde tasavvuf erbabı gibi araya vesile koyuyorsunuz ki adı doktor olsun , avukat olsun , işveren olsun sizde şirk ehlisiniz kardeşim ..... Konuıyu sapıtmakta üstünüze yok size o kadar yazı yazdık hangisinde Mürşidimizin adı gecti eğer ona tapıyor olsaydık her daim onun adını zikretmezmiydik hönül, kimsenin kimseye taptığı yok tapılacak varlık bellidir. Siz kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz , inanmadığınız bir olayı doğrulamak uğruna nefsinize yeniliyorsunuz sadece, bakın bir iki sıra önceki yazımda sofileri eleştirdim çünki bunu hakk ediyorlar biz hakkı kouşuruz yanlışa yanlış deriz .... Ayet diyip duruyorsunuz Tevbe 119 ayet değilmi ....? Lütfen kendi doğrularınız yüzünden etrafınıza zehir saçmayın kardeşim , islam öfke , tekfir ve inat dini değildir biraz kalbi yumuşatmak lazım .... vesselam |
Konuyu Toplam 47 Kişi okuyor. (0 Üye ve 47 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Rabıta.... | bilinmez | Videolar/Slaytlar | 11 | 05 Temmuz 2012 09:08 |
rabıta 2 | aslıı | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 29Haziran 2012 23:16 |
rabıta 1 | aslıı | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 29Haziran 2012 23:14 |
Rabıta | MusabBinumeyr | İslami Kavramlar | 1 | 31 Ağustos 2011 12:55 |
İslam'da rabıta var mıdır? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 2 | 13 Nisan 2009 15:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|