|
Konu Kimliği: Konu Sahibi muhsin iyi,Açılış Tarihi: 26 Kasım 2013 (17:44), Konuya Son Cevap : 14 Mayıs 2015 (03:55). Konuya 25 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
06 Mart 2014, 22:48 | Mesaj No:21 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
sayın muallime,bir insanın kafir-müşrikliğide,müslümanlığıda nas ile sabit olmalı. tabiki müslümanlığı zahiren belli olan birine kafir-müşrik demek kişinin heva ve hevesiyle hareket edip,islamdan zerre kadar anlamadığı ve islam üzerinede olmadığını gösterir. yalnız bir kişi ben müslümanım demesine rağmen, Allah ı kendisini tanıttığı gibi TEVHİD[BİRLEMEDİYSE,ULUHİYET,RUBUBİYET VE HAKİMİYETTE],bunada müslüman muamelesi yapmakta heva ve hevesiyle harek etmek olur. Hangi peygamber geldiği toplumda DARGINLIĞA,KÜSKÜNLÜĞE,KAVKAYA, hatta Rasulullah için, baba ve oğulun arasını açan FİTNECİ denilmedi mi..Siz kalkmış yok toplumda şöyle olur,dargınlık olur,yok böyle olur deyip duygusal davranıyorsunuz.. Allah ,Rasulullah a demiyor mu HİÇ BİR RASUL YOKTUR Kİ GELDİĞİ TOPLUM TARAFINDAN DIŞLANMIŞ OLMASIN... islam zahiren hükmeder,kalpleri Allah bilir tabiki,yalnız tevhidi elde edememiş toplumlarad NAMAZ MÜSLÜMANLIĞIN NİŞANESİ DEĞİLDİR.. Çünkü her müslüman namaz kılar,yalnız her namaz kılanda müslüman değildir.. SürüyeYi kana bulayan ESADDA NAMAZ KILIYORDU,ALLAHIN HÜKMÜYLE HÜKMETMEYEN İDARECİLERDE..laik demokratik bir çok devletin idareci başbakanlarıda hem Allah ın hükmüyle hükmetmiyorlar hemde namaz kılıyorlar ve ağızlarında Allah lafzıda düşmüyor..
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... |
06 Mart 2014, 23:06 | Mesaj No:22 |
Durumu: Medine No : 33478 Üyelik T.:
09 Kasım 2013 | Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
bence bilinmez kardeşimiz doğru demiş namaz kılıpta sahtekar olan çok
__________________ Vakit namazinizi kildiniz mi? Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz. |
06 Mart 2014, 23:50 | Mesaj No:23 | |||||||||||
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi Alıntı:
Alıntı:
Aslında bir mürşitten bunun dersini okuyanlar, tüm çelişkilerin ortadan kalktığını görür. Bilmeyenler için çelişkilerin olması gayet doğaldır. Onun için bilmeyenlerin bu konulara girmemesi tavsiye edilir. La ilahe illallah ile La mevcude illallah arasında hiç bir fark yoktur. İkisi de aynı söylemdir. İkincisi birincisinin tefsiridir. Dediğiniz doğru, bu anlayışta hiçlik vardır. Alıntı:
Ama her şey O değildir. Her şey O dersek ilahları sayısız çoğaltmış oluruz... Her şey Allah değildir. Belki O'nun esma ve sıfatlarıdır demek daha doğru olur. Alıntı:
Ama hiçlik, Allah birdir derken, diğer başka her şeyi reddeder. Hint mitolojisi vucut birliğini savunurken panteizme kayar. Halbuki hiçlik'in panteizmle hiç alakası yoktur. Alıntı:
Ebu Hureyre'den şöyle nakledilir: Resulullahtan 2 ilim aldım. Birini açıkladım, diğerini açıklasam beni tekfir eder taşa tutardınız. Resulullah efendimizin bu konuda hiç birşey söylemediğini iddia etmek, büyük bir sözdür vebali vardır. Biz diyoruz ki; Resulullah efendimiz insanlara alabilecekleri kadar ilim vermiştir. Bu ilim ise tarikatlar aracılığıyla bize ulaşmıştır. Söz konusu olan ermişlik veya evliyalık değildir. Allah düşmanı değilse bir insan, mutlaka Allah dostudur. Yani evliyadır. Bu sadece bir ilimdir. Hz. Musa as, Hızırla yolculuğundan sonra, anlamadığı ilim neticesinde Hızırın küfrüne hüküm vermemiştir. Sizin de böyle yapmamanızı ve sadece uzak durmanızı tavsiye ederim. Naçizane... Alıntı:
Zaten bu ilme adım atanlar Mevlananın sözüne binaen, bir ayaklarını şeriatten asla kaldırmazlar, diğer ayaklarıyla alemleri dolansalar bile bir ayakları daima şeriattedir. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Avam diye nitelenen kişi, bu okula girmeyen kişilerdir. Yoksa hiç kimseyi aşağılamak gibi bir niyet yoktur. Birilerini aşağılamak için söylenmez. Belki de avam diye nitelenen kişinin Allah katındaki değeri çok çok fazladır. Alıntı:
Küfür zerrelerde Allahı arar. Tevhid zerreleri reddeder. Allahı Tevhid edip birler. Orta nokta diye bir şey yoktur. Yakından uzaktan en ufak bir ortak nokta olamaz. Alıntı:
Ancak; Cennet cennet dedikleri, Üç beş köşkle üç beş huri, Dileyenlere ver sen onları, Bana seni gerek seni. dörtlüğü ile cennet küçümsenmez. Çünkü Cennet dünya ile kıyaslanmıyor. Eğer cennet bu dörtlükte dünya ile kıyaslansaydı, siz haklıydınız. Cennet küçümsenmiş derdik. İsterseniz bir daha okuyun. Cennet kimin yanında küçümseniyor. Cennet küçümsendi diyenler aslında Allahı mı küçümsüyor? Bunu da sormadan edemedim hakkınızı helal edin. Bizim tevilimiz de bu kadar.... Vesselam... Saygılar... | ||||||||||||
07 Mart 2014, 20:30 | Mesaj No:24 |
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi Muallime bacım size selam olsun. İslam dini öylesine büyük bir dindir ki şüphesiz batıl dinlerden çok ama çok çok uzaktır.Bu kadar büyük bir dinin elbetteki herbir meselede müslümanları irşad edecek çözümleride vardır. Bakın bacım; Asıl sorun nedir biliyormusunuz? Asıl sorun meselelerin çözümünü Kur’an ve sünnet eksenli düşünürek çözümler yoluna gitmememizdir. Şuna kesin olarak inanmalıyız ki Allah (Azze ve Cellle Celalühü) bizlere kaldıramayacağımız yükü yüklememiştir.Bizim kaldıramadığımız yükler kendi elimizle başımıza getirdiklerimizden başka birşey değildir.O halde şunu göz önünde bulundurur isek her zaman dengeyi yakalamımız söz konusu olur. Allah eliçilerini Allah’ın o mutlak ve doğru olan adaletini inşa etmek için cahilliye düzenlerine göndermiştir.İnsanları insanların kulluğundan kurtarıp sadece Allah a kul olma şerefine erdirmek için elçilerini üstün meziyetlerle donatıp göndermiştir.Ve elçiler sizinde ifade ettiğiniz gibi şuanda içinde bulunduğumuz cahilliye sistemlerine benzer sistemlere gönderildiler. Allah elçilerini, faizin, fuhşun, alışverişte hilenin,eşcinselliğin, (lotilik) tefeciliğin ve birçok ahlaksızılığın, Allah a ait sıfatların yani isim ve sıfat tevhidine ait özelliklerin putlara, ağaçlara, ölülere ve insanlara sunulduğu cahilliye ile ahlaklanmış toplumlara gönderdi. Bu elçiler kendi kavimlerine Tevhidi tebliğ ettiler.Bakın bu durum mukkades kitabımız olan Kurani Kerimde nasıl tasvir edilmektedir. “Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.”Hud-50 De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.”Enam-135 “'Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterektam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüpeksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.”Hud-85 “O da dedi ki: 'Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım.'”Nuh-2 Bunlara benzer çok sayıda ayetler vardır.Kitabımızın bize bildirdiği kadarıyla bu elçiler hiçte temiz toplumlara gelmemişlerdir.Yani anlayacağınız şimdiki cahilliyenin eski cahilliyelerden pekte bir farkı yoktur.Ancak şunu kesin olarak biliyoruz ki gerek peygamberler ve gerekse onlara iman eden ashapları kendi dönemlerindeki cahilliye pisliklerine batmamışlardır.Onlarla meşru zeminlerde yani Allah’ın mübah kıldığı şekilde mücadele ettiler. Son olarak şunu söyleyemekle yetineyim.Biz müslümanlar bu toplumu cahilliye toplumu olarak görüyoruz.Bu sebeple peygamberlerin cahilliye toplumlarında yaşarken nelere dkkat ettiklerini kendimize örnek almaktayız. Biz yediklerimize,içtiklerimize,bulunduğumuz çevredeki komşuluk ilişkilerimize,akraba ilişkilerimize Allah Rasulunun cahilliye düzenindeki muamelesi ne ise onu yapmaya çalışıyoruz.Çocuklarımızıda bu şekilde yetiştiriyoruzBu yaptıklarımız övülecek bir durum değildir, zira her bir müslümanın üzerine farz olan birer ibadettir. Bakın bacım ısrarla üzerinde durduğum şey şudur. Birileri çıkıp vahdeti-vucüt yada “Bir”lik yada “Hiç”lik yada “Fenafillah” adı altında Allah’lık iddia ediyor ve biz evet biz kendimizi müslüman olarak ad eden biz,bunlara müsamaha gösterebiliyoruz.Eğer bu sözde ermişler bunu söylemişse bunda bir hikmet, bir keramet vardır diyerek bunu bile hazm edebiliyoruz.Sahi biz nasıl bir toplum olmuşuz böyle, bunu hiç düşünüyor muyuz? Birileri çıkıp en iyi şeriat (Anayasa) sahibi benim diyor ve ekliyor,çünkü şuan yürürlükte bulunan şeriat (anayasa) cunta rejimin anayasasıdır diyebiliyor.Birileride bu ilahlık taslayan cuntayı alkışlıyor ve buna destek veriyor. Cuntanın anayasası yada senin anayasan arasında ne fark vardır? Senin ve cunta arasında ne fark vardır.Peki Allah’ın anayasasına ne oldu? diyecek birileri çıktığında da hemen bu namaz kılan cuntalar onu hemen terörist ilan ediyorlar. Ve bu muvahhidler en çokta tepkiyi tarikatçılardan ve dinci gruplardan alıyor.Hakkı ortaya koyan kişi bu dinci gruplar tarafından malasef ya haricilik yada tekfircilikle damgalıyor.Sahi biz nasl bir toplum olmuşuz böyle? bunu hiç düşünüyormuyuz? Neyse bacım başınızı ağrıttım.Ancak derdimiz çok büyük çok. Ferd ferd Allah’ın ipine sarılıp/bakara/256/ tağutları red edip iman dairesi içerisinde bir vahdaniyyet sağlamadığım müddetçe birileri daha çok bizi Allah’ın adını kullanarak cehennem çukuruna götüreckelerdir.Fi emanillah Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır. “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.”Fatır-5 Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır. “Ey insanlar, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Babanın evlâdı adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı, evlâdın babası adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı günden endişe duyun. Allah’ın va’di doğrudur, haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın, şeytan ve hilekâr insanlar, Allah’ı öne sürerek, Allah adına sizi kandırmasın.”Lokman-33 Sadakallahülazim. | |
08 Mart 2014, 15:28 | Mesaj No:25 | |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi Alıntı:
Yok yok müslümanlar birbiri etlerini yemeye devam edecek sanırım biz üzerimize düşeni yapalımda Mevlam bakalım neyler neylerse güzel eyler.... Sonuçta bu ülkede Ümmetin ittifakı için el açıp yaş dökenler var umarız sencilik bencilik veya sizcilik bizcilik diye islamın dışında, davası cemaati ve tarkatı yada kendisini İslamı yaşayan kurtulmuşları ve yegane muvahhidleri sanmayı bırakıpta gerçek İslam davası olan bir toplum ve müslümanlar oluruz ....vesselam | |
14 Mayıs 2015, 03:55 | Mesaj No:26 | |
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi Alıntı:
İşte aynel yakin evvelinde sizin son cümlelerinizde bahsettiğiniz "yavaş yavaş ortadan kaldırır" süreci yaşanır. Maneviyata istidatlı Müslümanların psikolojik sıkıntı yaşayanları tasavvuf metodu ile kendi varlığını, mükemmeliyetini, hakikatine üflenen ilahi ruhu fark edip bu farkındalığı sirayetini hissedip bu hâl ile hallendikçe şifa bulacak ve oradan da kemale doğru yürüyeceklerdir. Tabii evvela iman şarttır. Ayeti kerime de "Müslüman olduk deyin, iman ettik demeyin çünkü iman henüz kalbinize yerleşmemiştir" denmektedir. İmanın kalbe yerleşme süreci kişinin Rabbına dönüşü ve bunun için nefse karşı gerekli mücahedelerin yapılması ile aynı orantıdadır. Aksi halde sonuç hüsrandır. Dönmeyenler hüsrandadır. Dönüp de vaz geçenler ise büyük bir bağışa uğramadıkça kat kat hüsrandadırlar. Allah bizleri cehaletten korusun ve ilminin hazmını kolaylaştırsın. Gelelim yolun devamına. Kişi kompleksinden kurtulana kadar potansiyelini ortaya çıkaramaz. Çünkü olağanüstü bir durumda ancak savunma mümkündür. Endişe anında sükunet, sakinlik, düşünme mümkün olabilir mi? Olamaz. Hele hele derin düşünme, tefekkür hiç olamaz. Tefekkür hamile kalanın işidir. Doğum sancıları tefekkürün kendisidir. Bu yüzden de tasavvuf metinleri ile felsefe metinlerinin hiç bir alakası yoktur. Tasavvuf tefekkürü tamamen varlıkta yaşanan tecrübelerin ifadesidir. Bir hâl üzere söylenmiştir hep. Ardından o hâl üzere söylenen temel sözler etrafında metinler genişletilir. Felsefe ise aynı sözü söyleyebilir fakat hâl üzere söylenmemiştir. Ortada bir doğum yoktur. Miraç yoktur. En azından felsefe denince anlaşılan felsefeden bahsediyorum. Yoksa felsefenin çıkış noktası seyr sülûk yani inisiyasyondur. Sonuç olarak aynel yakin ile kendini bulan kişi hayali cennetinden yeryüzüne iner ve ilk defa yaşamaya başlar. Bu kişi hangi görünür sebeplerle bu yola baş koymuş olursa olsun. Biri psikolojik sıkıntılardan kurtulma derdiyle, diğeri başka başka vs. nedenlerle. Ama sonuç itibariyle kişinin nefs-i emmaresi eskiden neyi bahane ederek kendi saltanatını koruyor idiyse bu artık son bulmuş olur. Ve yaşamaya başlayan insan işte bundan sonra potansiyelini bu yaşam üzerinden ortaya koymaya başlar. Şunu ortaya koymamız lazım. Düşünme materyalistlerin malı değildir, psikoloji psikologların malı değildir ve din de dindarların malı değildir. İster kâfir ister mü'min olsun insan olan herkesin bünyesinde insanlığın getirileri mevcuttur. İnsan bir şey ile meşgul ise o meşguliyetini yenmeden diğer şeylerin farkına varamaz. Komplekslerinden, savunmalarından kurtulmayan birisi çevresinin farkına varamaz. Kendi değerinden emin olan birisi de artık düşünmekten korkmaz. Çünkü yadsıyacak bir şey görmez. Kendi değerini bulan hakikati bulmuştur ve neyden bahsediliyorsa o şey, her şeyin birlenme yeri olan hakikatte yerini bulacaktır. Tevhid ehli olan da kendi nefsindeki âlemi keşfettiğinden, zahire doğru nazar ettiğinde artık korkacak hiç bir şeyi kalmaz. Bütün duygusallıklar, korkaklıklar, psikolojik sorunlar içteki şirkten ötürüdür. Merkezimizde çokluk var ise, orayı birleyememiş ise o vakit kararsızlık, çelişki, korku, vs. bitmeyecektir. Kalbinde şirk olanda iman olur mu? O vakit tevekkülle tevbe kapısında beklemeyen yanmaya devam edecektir. | ||
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç (2)/muhsin iyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 15 Mayıs 2015 03:12 |
Zühd, Züht Nedir, Tasavvufta Zühdün Mahiyeti/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 01 Nisan 2013 18:27 |
Tasavvufta Sohbetin Önemi | Esadullah | Tasavvuf-Tarikat | 12 | 17 Şubat 2012 14:18 |
Nefsi Küçük Görmek, Allah’a Yakın Olmak, Allah’a Yaklaşmak/Muhsin İyi | muhsin iyi | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 02 Şubat 2012 15:16 |
tasavvufta Bengi su, sırrı | CaferTayar | Tasavvuf-Tarikat | 2 | 04Haziran 2008 15:16 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|