Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/27489-hic-hiccilik-hic-olmak-hicin-felsefesi-tasavvufta-hic-muhsin-iyi.html)

muhsin iyi 26 Kasım 2013 16:44

Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç--Muhsin İyi
İki yıl kadar önce bir dostumun cep telefonunun duvar resminde Arapça imlalı bir Hiç yazısı gördüm. Onu pek beğendim. Dostum benim cep telefonuma ilgili yazıyı aktardı.

Cep telefonumda bu Hiç yazısını görenlerin çoğu, bunun ne anlama geldiğini benden sordular. Ben onları kısaca bilgilendirince onlardan bazıları, Hiç yazısının kendi cep telefonlarının duvar resmini de süslemesini arzu ettiler. Onlarca kişi benden bu şekilde Hiç yazısını aldılar. Kim bilir, onlar da kaç kişiye böyle Hiç yazısını aktardılar

Elbette güzel ve anlamlı şeyler paylaşılmalı. Çoğalmalı, çoğaltılmalı. Bunlara vesile olanlardan Allah (c.c.) razı olsun

Hiç bir sembol ve slogandır. Arkasında büyük ve engin bir düşünce, felsefe, ideoloji yatar. Tasavvufun da köşe taşıdır. Dosdoğru anlaşılırsa insana yüce haller, manevi makamlar bağışlar.

Her şeyde olduğu gibi Hiçin de bir negatif bir de pozitif yönü bulunmaktadır. Olumsuz tarafını felsefe yüklenmiştir. Buna Nihilizm (Hiççilik) denmektedir. Burada Hiç nefsin arzularına hitap etmektedir. Bu felsefi ekole bağlı olanların temel sorunu, nefsi sınırlayan, kısıtlayan, engelleyen her şeyi özellikle ahlaki, dini kuralları yok saymaktır. Ortadan kaldırmaktır. Çöpe atmaktır. Her ne kadar Nihilistler siyasi, sosyal, felsefi alanlarda da tam bir özgürlük, hiçbir tabu tanımama, hiçbir şeye inanmama, bağlanmama gibi iddiaları dile getirseler de temel sorunları din ve ahlak cephesinde görülür.

Bir insan bu Hiççilik felsefesine bağlandığı zaman içgüdülerini adeta ilah edinmiş gibi olur. Çünkü içgüdülere az çok nizam veren din ve ahlak kurallarıdır. Onları ortadan kaldırdığımızda, hiç olarak gördüğümüzde içgüdüler, her türlü denetimden ve nizamdan uzak bir anlayışla adeta hortlarlar. Toplumda büyük suçların, ahlaksızlıkların işlenmesine neden olurlar. Din ve ahlak kuralları, insanların cinsel hayatlarını düzenler, cinsel sapıklığa, sapmaya düşmelerini engeller, içgüdüleri denetim altına alır.

Nefis ve şeytanlar, insanların zinaya, cinsel sapıklıklara ve sapkınlıklara düşmeleri yönünde sürekli olarak vesvese verirler. Kişinin sahip olduğu bazı değerler, özellikle din ve ahlak kuralları onu bunlardan alıkoyabilir. Şayet bir insan Ben felsefi bir görüş olarak Hiççiliği benimsiyorum. diyorsa, o nefse ve şeytanlara bu konularda adeta davetçi çıkarmış gibi olur. Onun nezih, temiz bir hayatı yaşaması artık çok zorlaşır. Çünkü nefis ve şeytanlar nasıl olsa bu kişi din ve ahlak kurallarına bağlı değil, onların varlığına bile karşı diyerek, her vesile ile ilgili kişinin cinsel hayatını alt üst etmek için komplolar kuracaktır.

Tabii Hiççilik felsefesini benimseyip de zinadan ve cinsel sapıklıktan, sapkınlıktan uzak insanların varlığını da inkâr etmemek, bu felsefi ekole bağlı her insana olumsuz bir gözle bakmamak da gerekir. Yüce dinimiz insanlar hakkında suizannı yasaklamış, her insana hüsn-i zanla bakmayı emretmiştir. Elbette dini ve ahlaki kurallara saygılı olup da Hiççiliği siyasi ve felsefi gibi düzlemlerde uygulamak isteyen kişiler de bulunabilir. Böyle olduklarını iddia eden bir ikisine ben rastladım. Onlara pek inanmasam da iddialarına saygı göstermek gerektiğini düşündüm.

Bir insan, karşı cinsten çekici ve hoş birisi ile karşılaştığı zaman ona karşı biraz meyil hissedebilir. Bu normaldir. Çünkü her birimiz nefis sahibiyiz. Kişi, dini ve ahlaki değerlere sahipse, bunu ona göre ölçüp değerlendirir. Estağfirullah! diyerek gözünü, gönlünü o kişiden çeker. Nefsine ve şeytanlara uyarsa bu meyli önce hareket ve ses tonu gibi çeşitli dillerle karşı tarafa sezdirebilir. Biraz cesaret alırsa ona yakınlaşabilir. Açık bazı tekliflerde bulunabilir. Şayet karşı taraf din ve ahlak yönü ile güçlü ise, bundan hemen utanır ve kaçma refleksi ile tepki gösterir. Eğer daha güçlü bir karaktere sahipse kızabilir, çeşitli birimlere, kişilere şikâyetçi olabilir. Böyle birisi, yani dini ve ahlaki yönü güçlü birisi bu tür bir teklifi hoş görürse dinin ve toplumun meşru ilişki ölçülerinin dışına pek çıkmak istemez. Çeşitli şekillerde ilişkiyi meşru zeminde sürdürme yollarını arar, sunar. İşte Nihilist birisi böyle konularda utanmayı ve kaçmayı, din ve ahlak kurallarını, toplumu küçük gördüğü, onlara değer vermediği, onları hayatından dışladığı için farklı düşünmekte ve genellikle nefsinin ve şeytanların istediği doğrultuda hareket etmektedir. Zinaya veya bazı sapkın ilişkilere çok kolaylıkla düşebilmektedir. Toplumun temeli olan aile kurumunu yıkıcı, yozlaştırıcı etkilerde bulunabilmektedir. Tabii her Nihilisti bu kefeye koymamayı yukarıda belirttik.

Kısacası Nihilizmde Hiç olan şey, genellikle dini ve ahlaki kurallardır. Tek var olan şey ise, nefsin arzularıdır. Amaç nefsin arzularını her sahada hâkim kılmak, ilah edinmektir.

Şimdi asıl konumuza dönelim. Hiççiliğin negatif yönünü, felsefeye bakan tarafını bir yana bırakalım. Pozitif cephesine değinelim.

Hiç tasavvufun ideolojisinin sembolü ve sloganıdır. Tek bir kelime ile tasavvufun temeli ve ideolojisi olan vahdet-i vücut düşüncesini taşır, ifade, hatta izah eder. O kadar derin bir kelimedir

Hiç tasavvufta derin anlamlı bir kelimedir. Ama bunun yanında öz ve açık bir anlama da sahiptir. Sadece bu anlamı ile vahdet-i vücut düşüncesini de taşıyabilir: Öz ve açık anlamı ile Hiç, kişinin kendi nefsinin ve varlık âleminin yok olduğunu, asıl var olanın yalnız Allah olduğunu anlatır.

Hiç Allahtan başka gerçek varlık yoktur, demektir. Öncelikle kişinin varlığını, nefsini yadsır. Tek gerçek varlığın Allah (c.c.) olduğunu vurgular. Bu açıdan İslama girişte söylenilen parolayı, yani kelime-i tevhidi tasavvufi anlamı ile tefsir eder.

Nefis makamları kelime-i tevhidi tasavvufi anlamı ile zikretmedikçe aşılamaz. Normal anlamı ile yani Allahtan başka ilah yoktur anlamı ile kelime-i tevhit zikredilirse sevap kazanılır, günahlar dökülür. Ama tasavvufi anlamı ile kelime-i tevhit zikredilirse bunların yanında nefis yağ gibi erimeye ve nefis makamları hızla kat edilmeye başlanır. Allahın (c.c.) rızasına erişilir.

Kelime-i tevhidi tasavvufi anlamı ile zikretmek kolay değildir. Bunun için ölüm murakabeleri (tefekkür-i mevt), vahdaniyet murakabeleri alışkanlık haline gelmiş olmalıdır. Yani bu derslerle nefis iyice hal sahibi olduktan sonra kelime-i tevhidi bu tasavvufi anlamı ile zikretmek mümkün olur.

Eskiden tekke ve dergâhların girişlerinde genellikle bu Hiç yazısı bir tabloda veya levhada gözlere çarpardı. Daha doğrusu insanların adeta gözlerine sokulurdu. Onların görmeleri sağlanırdı. Bununla pek çok faydalar mülahaza edilirdi, amaçlanırdı.

Bir kısım insanlar tekke ve dergâhlara psikolojik rahatsızlıklarından, sinir hastalıklarından şifa bulmak için geliyorlardı. O zamanlar tekke ve dergâhların bu gibi toplumsal hizmetleri de vardı. Hiç onların bu tür dertlerine en büyük şifaydı. Çünkü nefsine Hiç dersini günde en az beş dakika kadar veren bir kişinin bütün psikolojik ve sinir rahatsızlıkları sabunun suda erimesi gibi yavaş yavaş ortadan kalkar. Yok olur.

Her türlü psikolojik ve sinir rahatsızlıkları nefsin komplekslerinden kaynaklanır. Olumsuz yaşantılar ve duygular nefiste kendini savunmak için kompleksler meydana getirir. Kompleksler olumsuz yaşantıların bilinçaltına bastırılması sonucu oluşur. Negatif duygular buralardan kaynaklanır ve insan ilişkilerinin sağlıklı olmasını önlerler. İşte nefse talim edilen günde beş dakikalık bir Hiç dersi onun bütün komplekslerini yavaş yavaş ortadan kaldırır. İnsanı ahlaki açıdan üstün duruma doğru yükseltmeye de başlar.

Hiç olduğunu günde birkaç dakika tefekkür eden bir kişi bir başka insana karşı kibir, küçük görme, haset, nefret, intikam, çekememezlik gibi olumsuz duyguları duyamaz. Duysa da bunlar Hiç tefekkürü ile yavaşa yavaş erirler ve yok olurlar.

Ben Hiç olduğuma göre bu tür olumsuz duygularım benden de hiçtirler. Hiçliğini duyumsayan bir insanda varlık ve benlik kalmaz. Dünyaya karşı şehveti sakinleşir. Başka insanlara karşı olumsuz duygular duyması için bir nedeni de olmaz. Böyle olunca da insanların psikolojik ve sinir rahatsızlıkları da ortadan kalkar.

Üst katımızda oturanlar iki yıldır evlerini tamir ediyorlar. Daha doğrusu ev sahibi kendi çapında bir usta. Gündüz işine gidiyor. Akşamları ve pazar günleri evini tamir etmeye çalışıyor. Bunun için de bize mazeret bildirdi, bizden özür diledi. Tamir sesleri eşimi sinir hastası yaptı. Psikolojisini bozdu. Ben ise önceleri bundan büyük bir rahatsızlık duyarken sonraları bu rahatsızlık duygusunu irdeleyince onda nefsin bazı olumsuz damarlarını keşfettim. İnsan kendisinin bir hiç olduğunu biraz tefekkür edince başkalarına karşı pek öfkelenemiyor. Çok anlayışlı biri haline gelebiliyor. Bambaşka bir insan oluyor. Sabrı yudum yudum tadabiliyor. Bundan da büyük bir keyif alabiliyor. Bunu bu hadisede daha bir yakinen anladım. Hadis-i şerifte belirtildiği üzere sabır imanın yarısıdır. Yüce Allah (c.c.), sabredenlere mükâfatlarını hesapsız vereceğini söylüyor (bk. Zümer suresi, 10). Bu müjdeler bile bizleri bu gibi durumlarda yeterli derecede sabırlı kılabiliyor.

Bir insan başkalarına karşı niçin öfke, kin, haset gibi olumsuz duyguları duyar? Çünkü karşı taraftaki insanları küçük görmektedir. İnsan kendisinden üstün ve büyük kişilere karşı bu olumsuz duyguları duymaz. Bilakis onlara karşı bir hayranlık besler. Oysa bu büyüklük davası insana yakışmaz. Şeytana has bir sıfattır. O, Hz. Âdeme (a.s) karşı böyle büyüklendi. Hem cennetten oldu hem de Allahın lanetine müstahak oldu. Şayet bir insan nefsine her gün birkaç dakika bu Hiç dersini uygulasa bu olumsuz duygulardan tamamen uzaklaşır. Melekler gibi saflaşır. Manevi haller yaşamaya başlar. Nefsi de ileri makamlara doğru yükselir.

Namazda ihsan hali ile huşua daldığımızda, sonra da kendimizi Allah (c.c.) karşısında bir Hiç olarak gördüğümüzde ilgili hal daha da derinleşir. Namaz çok feyizli ve nurlu olur.

Hiç hali kadar şeytanları çaresiz, perişan bırakan başka bir şey bilmiyorum. Hiç hali olmasaydı şeytanların elinden kurtulmak ve onlara karşı zafer elde etmek mümkün olmazdı. Bu sözlerimi kalp gözü ile nurları müşahade etmiş ve tecelli-i nura gark olmuş kişiler anlayabilir.

Mevlananın Mesnevisini değişik zamanlarda baştan sona üç kere okumak nasip oldu. İkinci okuyuştan sonra kendime şu soruyu sordum: Bunca hikâye içerisinde tasavvufi mesaj açısından en etkili dersi hangisi verdi? Aklıma iki hikâye geldi. Bu iki hikâyeyi iyi okuyup anlayana büyük bir ders verilir, diye düşündüm. Hatta bu yolda büyük nasiplere kavuşur. Tasavvufun özünü anlar, kanaati bende oluştu. Sonra, Mesneviyi üçüncü kez baştan sona okumak nasip oldu. Aynı soruyu bir daha kendime sordum. Kendi kendime aynı cevabı yineledim. Aynı sonuca ulaştım. Görüşümde bir değişiklik olmadı.

Evet, bu iki hikâyenin diğer yüzlerce hikâyeden ayrılan yönü, tasavvufun temel konusunu doğrudan işlemeleriydi. Yani bu iki hikâye Hiçi temel konu olarak almışlardı. Çok etkili bir şekilde bu temayı adeta insanın kafasına kazıyorlardı.

Ben bu iki hikâyeyi çok tefekkür ediyorum. Her zaman aklıma gelirler. Özellikle bir manevi güç almak istediğimde şuurum derhal bu iki hikâyeye yönelir, manevi açıdan adeta şarj olurum. Öyle ki, bu benim için adeta Hiçi murakabe etmek gibi bir şey oldu. Onlar bana çok şey öğrettiler.

Burada kısaca bu iki hikâyeyi özetlemek istiyorum:

Birinci hikâye şöyle:
Tacirin birisinin bir papağanı vardı. Onu bir kafeste besliyordu. Tacir bir gün Hindistana gitmeye niyetlendi. Ev halkına veda etti. Onlara Hindistandan sizlere ne getireyim, diye sordu.
Sıra papağandan ayrılmaya gelmişti. Tacir kuşuna da aynı soruyu sordu. Papağan efendisine dedi ki:
-Benim vatanıma gidiyorsun. Orada nice papağanlar vardır. Ancak onlar benim gibi bir kafeste mahpus değillerdir. Kimi yeşillikler içerisinde bahçede, kimi dallardadır. Onlara benden selam söyle. Onlara de ki: Benim papağanım sizlere hasret çekiyor. O bir kafeste esirdir. Sizler ise özgürsünüz. Ona bu sıkıntıdan kurtulması için bir öğüt veriniz.
Tacir Hindistana vardı. Sahralarda pek çok papağan gördü. Onlara selam verip kendi papağanından bahsetti. Ansızın bu papağanlardan birisi titremeye başladı. Kendisinden geçti. Yere serildi.
Tacir papağanı öldü sandı. Verdiği bu haberden dolayı pişman oldu. Üzüldü. Kendi papağanın bununla akraba olduğunu, bunun için kederinden dolayı öldüğünü düşündü.
Tacir ticaretini bitirerek evine döndü. Hediyelerini dağıttı. Papağan kendi hediyesini isteyip oradaki ahvalden sordu.
Tacir papağana üzüntü ve pişmanlığını belirttikten sonra Hindistanda bir papağanın kendi papağanının durumundan haberdar olunca titreyip yere düştüğünü ve öldüğünü söyledi.
Papağan bu hikâyeyi işitince o da tıpkı Hindistandaki papağan gibi titredi, yere düşüp öldü.
Tacir papağanı kafesten alıp dışarı attı. Papağan uçup yüksek bir ağacın dalına kondu.
Tacir bu duruma şaşıp kaldı. Nedenini papağandan sordu. Papağan şöyle dedi: Hindistandaki papağan fiil ve hareketleriyle bana ders verdi, nasihat etti. Hal dili ile bana dedi ki, seni sesin esarete düşürdü. Kendini ölü gibi gösterirsen kurtulacaksın. Sözlerini tamamlayan papağan Hindistanın yolunu tuttu.

Her birimiz papağan misali ten kafesinde esiriz. Nefsimize ve dünyaya bağlıyız. Şayet Hindistandaki papağan gibi birisinden yani bir mürşid-i kâmilden ders alırsak marifete ve hakikate ulaşabiliriz. Bu ten kafesinden kurtulmanın yolu tacirin papağanı gibi ölmeden önce ölmenin, yani Hiç olmanın sırrına ermektir.

İkinci hikaye şöyle:
Arslan, kurt, bir de tilki avlanmak için dağa, ormanlığa gitmişlerdi. Savaşçı bir arslanın peşine takılan elbette eli boş dönmez. Kısa zamanda bir dağ sığırı, bir keçi, bir de semiz bir tavşan avladılar. Avları sürükleye sürükleye dağdan ormana getirdiler.
Kurt ile tilki açgözlü bir tavır takındılar. Hisselerine düşecek etleri düşünmeye başladılar. Ağızları sulanarak daha çok et yemenin hayalini kurdular. Arslan ferasetiyle kurt ve tilkinin kalbinde geçirdiği şeyleri bildi. Yüzlerine gülmesine rağmen içten içe öfkelendi. Huzurunda bu tür bir edepsizliği cezasız bırakamazdı. Onlara bir ders vermek istedi.
Arslan kurdu imtihan etmek için av hayvanlarını aralarında paylaştırmasını istedi. Kurt dedi ki: Padişahım, yaban sığırı senin payın olsun. O da büyük, sen de büyüksün. Orta boyda, irilikte olan keçi de benim olsun. Tavşan da tilkiye uygun bir av.
Arslan kükreyerek söylediklerini bir daha tekrar etmesini emretti. Sonra kurdu yanına çağırdı. Bir pençe darbesiyle canını aldı. Kurdu cansız yere serdi.
Arslan, kendi kendine şöyle dedi: Ey koca kurt, madem hayvanlar padişahının önünde kendini ölü saymadın. Cezanı gör. Biz onlardan intikam aldık (Araf suresi, 136). ayet-i kerimesinin hükmü budur.
Ondan sonra arslan yüzünü tilkiye çevirdi. Haydi, dedi, bunları aramızda sen pay et!
Tilki arslana şöyle dedi: Ey yüce padişah, şu semiz öküz, senin kuşluk yemeğin olsun. Şu keçiden de aziz padişahımızın öğle yemeği için yahni yapılır. Tavşan ise lütuf ve kerem sahibi padişaha akşamleyin bir çerez olur.
Arslan: Ey tilki, dedi, bu hakça paylaşmayı nasıl öğrendin? Tilki: Ey cihan padişahı, dedi, bunları ben kurdun başına gelenlerden öğrendim.
Arslan: Mademki kendini bizim aşkımızda fani eyledin. Avların üçü de senin olsun. Al götür!
Arslan sözlerine şöyle devam etti: Ey tilki, sen tamamıyla biz oldun. Bizim oldun. Artık seni nasıl incitebiliriz? Biz de seniniz. Bütün hayvanlar da senin. Artık yedinci kat göğün üstüne ayak bas, yüksel!
Tilki, arslan bunu bana kurttan sonra teklif etti diye yüzlerce şükürde bulundu.
Akıllı insanlar Firavunların, Ad kavminin başına gelenleri duyunca şu varlıktan da geçer, hırs ve gururu da bırakır. Varlıktan, kendini büyük görmekten vaz geçmezse bu sefer onun halinden, sapkınlığından başkaları ibret alır.

Her insan, aslında kurt gibi düşünür. Akıl mantık bunu gerektirir. Kurt burada aklı ve mantığı temsil eder. Ama bu hikâyede yüce Allahı (c.c.)temsil eden arslan bundan razı değildir. Gerçi kurt akıl ve mantığı şeriata ters değildir. Görünüşte büyük bir adaleti de temsil etmektedir. Fakat ilahi aşk yolunda bu kurt aklı ve mantığı beş para etmez. İlahi aşk yolunda kadere itirazsız teslim olmak, hatta her şeyde hayırda ve şerde yüce Allahtan razı olmak gerekir. Onun için yüce Allahın (c.c.) karşısında Hiç olmak ancak bu ayrıcalığı sağlar. Onun lütuf ve ihsanlarına sonsuz bir güvenle bağlı olmak, bela ve musibetlerine güzelce sabretmek ilahi aşkın bir gereğidir. Yoksa bu yolda bir milimetre bile ilerleme olmaz. Tilki gibi hadiselerden ibret almak da büyük bir makam ve derecedir. Kurt gibi bu ilahi aşk yolunda tamamen nasipsiz olmaktansa tilki gibi taklidi, zoraki bir yol tutmak da bir kardır. Büyük kazanç sağlar.

Yüce Allah (c.c.) nefsimizi tanımayı ve ona hiçbir değer vermemeyi nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

YaŞuHa 26 Kasım 2013 17:27

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Muhsin abi yazılarınısı okuyorum ve çok begenerek okudugum bir yazarsınıs
teşekkür ederim
nur olun inşallah

melek859 28 Kasım 2013 21:20

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Nefis makamları kelime-i tevhidi tasavvufi anlamı ile zikretmedikçe aşılamaz. Normal anlamı ile yani Allahtan başka ilah yoktur anlamı ile kelime-i tevhit zikredilirse sevap kazanılır, günahlar dökülür. Ama tasavvufi anlamı ile kelime-i tevhit zikredilirse bunların yanında nefis yağ gibi erimeye ve nefis makamları hızla kat edilmeye başlanır. Allahın (c.c.) rızasına erişilir.

Kelime-i tevhidi tasavvufi anlamı ile zikretmek kolay değildir. Bunun için ölüm murakabeleri (tefekkür-i mevt), vahdaniyet murakabeleri alışkanlık haline gelmiş olmalıdır. Yani bu derslerle nefis iyice hal sahibi olduktan sonra kelime-i tevhidi bu tasavvufi anlamı ile zikretmek mümkün olur.



Her birimiz papağan misali ten kafesinde esiriz. Nefsimize ve dünyaya bağlıyız. Şayet Hindistandaki papağan gibi birisinden yani bir mürşid-i kâmilden ders alırsak marifete ve hakikate ulaşabiliriz. Bu ten kafesinden kurtulmanın yolu tacirin papağanı gibi ölmeden önce ölmenin, yani Hiç olmanın sırrına ermektir.


Akıllı insanlar Firavunların, Ad kavminin başına gelenleri duyunca şu varlıktan da geçer, hırs ve gururu da bırakır. Varlıktan, kendini büyük görmekten vaz geçmezse bu sefer onun halinden, sapkınlığından başkaları ibret alır.

Fakat ilahi aşk yolunda bu kurt aklı ve mantığı beş para etmez. İlahi aşk yolunda kadere itirazsız teslim olmak, hatta her şeyde hayırda ve şerde yüce Allahtan razı olmak gerekir. Onun için yüce Allahın (c.c.) karşısında Hiç olmak ancak bu ayrıcalığı sağlar. Onun lütuf ve ihsanlarına sonsuz bir güvenle bağlı olmak, bela ve musibetlerine güzelce sabretmek ilahi aşkın bir gereğidir. Yoksa bu yolda bir milimetre bile ilerleme olmaz. Tilki gibi hadiselerden ibret almak da büyük bir makam ve derecedir. Kurt gibi bu ilahi aşk yolunda tamamen nasipsiz olmaktansa tilki gibi taklidi, zoraki bir yol tutmak da bir kardır. Büyük kazanç sağlar.

Yazılarınız için çok teşekkürler. İlk sorum kelime-i tevhid'in tasavvufi anlamda zikredilmesi için belirli bir aşamanın geçilmesi gerektiğini belirtmişsiniz. Bunu beklemeden zikretmenin bir sakıncası var mıdır?
Hal sahibi olmaktan tam olarak ne anlamalıyız? Genellikle tasavvuf ehline soru sorulduğunda kalple ilgili manevi hallerden bahsetmekten kaçınıp, daha bir şey hissedemedik olamadık gibi cevaplar veriyorlar. Ya da gerçekten doğruyu söylüyorlar.
Hiç olmak anlatıldığından çok daha zor olsa gerek. Bu konuda yapılması gerekenler sıralanacak olsa önce hangi konuda hiçliğimizi hissetmeliyiz?

Uyarıcı 29 Kasım 2013 11:43

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Arslan: Ey tilki, dedi, bu hakça paylaşmayı nasıl öğrendin? Tilki: Ey cihan padişahı, dedi, bunları ben kurdun başına gelenlerden öğrendim.
Arslan: Mademki kendini bizim aşkımızda fani eyledin. Avların üçü de senin olsun. Al götür!
Arslan sözlerine şöyle devam etti: Ey tilki, sen tamamıyla biz oldun. Bizim oldun. Artık seni nasıl incitebiliriz? Biz de seniniz. Bütün hayvanlar da senin. Artık yedinci kat göğün üstüne ayak bas, yüksel!

Muhsin iyiden-

Bu makalede hiç lik olarak kast edilen şey aslında bilindik manasıyla vahdeti vücut anlayışıdır.Bu felsefe ve inanca göre Aslan (Ki Allah’a sığınıyoruz) Allah Tilki ise Şeyh yani bu felsefeye göre Ermiş kişidir.

Yine bu felsefeye göre Şeyh yani Tilki büyük zekasıyla büyük mükafatı hak etmiş ve Aslan yani Allah onu katına doğru çekmeye başlamıştır.


Yine bu felsefeye göre Tilki yani Şeyh son katmanda Aslan yani Allah’ın arşına ulaştığında Tilki Yani Şeyh aslında Kendisinin bir Aslan yani Allah olduğunu anlar.


Aslında doğadaki tüm canlı varlıklarda bu felsefede Aslanın bir hakiki parçası oldukları algısı vardır.Zira bu durum doğada olan her canlının ulaşabildiği bir makam değildir.

Sözün özü şudur her canlı aslında Aslandır yani haşa Allahtır,zira bu durum ona gizlidir.Bu makalede anlatılmak istenen şey budur.Şu cümlelere dikkat ettiğimizde ? (Biz de seniniz. Bütün hayvanlar da senin.alıntı ) mesele daha net olarak anlaşılır.

melek859 29 Kasım 2013 23:23

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 303790)
Arslan: Ey tilki, dedi, bu hakça paylaşmayı nasıl öğrendin? Tilki: Ey cihan padişahı, dedi, bunları ben kurdun başına gelenlerden öğrendim.
Arslan: Mademki kendini bizim aşkımızda fani eyledin. Avların üçü de senin olsun. Al götür!
Arslan sözlerine şöyle devam etti: Ey tilki, sen tamamıyla biz oldun. Bizim oldun. Artık seni nasıl incitebiliriz? Biz de seniniz. Bütün hayvanlar da senin. Artık yedinci kat göğün üstüne ayak bas, yüksel!

Muhsin iyiden-

Bu makalede hiç lik olarak kast edilen şey aslında bilindik manasıyla vahdeti vücut anlayışıdır.Bu felsefe ve inanca göre Aslan (Ki Allah’a sığınıyoruz) Allah Tilki ise Şeyh yani bu felsefeye göre Ermiş kişidir.

Yine bu felsefeye göre Şeyh yani Tilki büyük zekasıyla büyük mükafatı hak etmiş ve Aslan yani Allah onu katına doğru çekmeye başlamıştır.


Yine bu felsefeye göre Tilki yani Şeyh son katmanda Aslan yani Allah’ın arşına ulaştığında Tilki Yani Şeyh aslında Kendisinin bir Aslan yani Allah olduğunu anlar.


Aslında doğadaki tüm canlı varlıklarda bu felsefede Aslanın bir hakiki parçası oldukları algısı vardır.Zira bu durum doğada olan her canlının ulaşabildiği bir makam değildir.

Sözün özü şudur her canlı aslında Aslandır yani haşa Allahtır,zira bu durum ona gizlidir.Bu makalede anlatılmak istenen şey budur.Şu cümlelere dikkat ettiğimizde ? (Biz de seniniz. Bütün hayvanlar da senin.alıntı ) mesele daha net olarak anlaşılır.

bana bu yorum pek hoş gelmedi açıkçası. rahatsız edici.

enes 29 Kasım 2013 23:43

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

melek859 Üyemizden Alıntı (Mesaj 303959)
bana bu yorum pek hoş gelmedi açıkçası. rahatsız edici.

eğer doğrularınızdan emin iseniz neden rahatsız oldunuz ?
eğer doğrularınıza limon sıkıyorsa,eleştirileri doğrularınıza tedavi edici fırsatlara çevirebilirsiniz.
yok eğer eleştirilerin doğru olmadığını düşünüyorsanız,doğrularınızı ileri sürer karşı tarafı doğrularınıza kazandırırsınız.
yukarıdaki makale vahdeti vucud atmosferinde kaleme alınmış.ama uyarıcının uyarısı da kayda değer bir uyarı idi.makale baştan sona dikkatle okunursa vahdeti vucut düşüncesine hizmet etmektedir.

melek859 30 Kasım 2013 19:51

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

enes Üyemizden Alıntı (Mesaj 303962)
eğer doğrularınızdan emin iseniz neden rahatsız oldunuz ?
eğer doğrularınıza limon sıkıyorsa,eleştirileri doğrularınıza tedavi edici fırsatlara çevirebilirsiniz.
yok eğer eleştirilerin doğru olmadığını düşünüyorsanız,doğrularınızı ileri sürer karşı tarafı doğrularınıza kazandırırsınız.
yukarıdaki makale vahdeti vucud atmosferinde kaleme alınmış.ama uyarıcının uyarısı da kayda değer bir uyarı idi.makale baştan sona dikkatle okunursa vahdeti vucut düşüncesine hizmet etmektedir.

Aşağıdaki bilgileri Sorularla İslamiyet adlı siteden aldım. Doğru bir anlayış olarak görüyorum.
vahdet-i vücut meşrebindeki bir velî, “istiğrak” dediğimiz mânevî sarhoşluk hâline girdiğinde varlığı sadece vacip varlığa hasreder, mümkinin varlığını inkâr eder. “Lâ mevcude illâ hu” yâni “Ondan başka varlık yoktur.” der.

Bu sözün cezbe hâlinde, mânevî sarhoşluk hâlinde söylendiği açıktır. Zira, Ondan başka varlık olmasa, bu sözün de söylenememesi gerekirdi. Ama, bu sözü söyleyen zât o anda bunu da düşünecek halde değildir.
Bir aynayı güneşe karşı tuttuğunuzda güneş o aynada görünür. Onun nuruyla ayna da aydınlanır. O da ışık saçmaya başlar. Bu ayna şuurlu olsa, güneşin nurunu kalbinde taşır, ona iman eder ve kendisindeki bütün renklerin, ışığın, hararetin hep ondan geldiğini bilir, ona minnettar olur. Bu şuurlu aynanın güneşe doğru yaklaştığını farz edelim. Yaklaştıkça güneşten daha fazla ışık alacak, daha çok parlayacak, diğer yandan, daha fazla ısınacak, yanacaktır. Ayna güneşe yaklaştıkça onda, güneşin görüntüsü dışında kalan saha gittikçe azalır. Ve sonunda aynanın tamamı güneşin nuruyla dolar. Artık onun kalbinde başkasına yer yoktur. Yaklaşma devam ettikçe, ışığın şiddetinden ayna kendini göremez olur. Şiddetli hararet ve nur ile kendinden geçer, istiğrak hâline girer. Artık ne kendisi kalmıştır ortada, ne de ışığı. İşte o ayna bu halde iken, “Güneşten başka bir şey yoktur.” derse, bu onun mânevî sarhoşluğunun ifadesidir.
Hani bazı ilâçlar vardır, üzerine not düşülmüştür; “Çocukların ulaşamayacağı yerlerde muhafaza ediniz.” diye. Bu meşrep de öyle. Şartı, “ehass-ı havas” yâni hasların hası olmak. Velâyetin en ileri derecelerinde bulunmak. Onlara da her zaman tavsiye edilmiyor.; sadece istiğrak-ı mutlak hâlinde geçerli. Yâni tevhit denizinde tam gark olup, o deryada boğulup, Allah’tan gayrı ne varsa hepsinden alâkayı kestikleri zaman “lâ mevcude illâ hu” diyebiliyorlar.
Öte yandan, bu meşrebi uyanık halde iddia etmek etmek, Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin tecellilerini hayal ve vehim derecesine indirmek gibi büyük bir cinayettir. Rızık hayal olunca Cenâb-ı Hakk’ın rezzakiyeti de, hâşâ, hakiki olmayacaktır. Mahlûkata hayal dediniz mi Allah’ın yaratıcılığı da hayalî olur. Hayâlî şeyleri yaratmak için sonsuz bir kudret, irade gerekmeyeceğinden bütün ilâhî sıfatların ulviyetleri de gizlenecektir. Sadece Allah’ın zâtına nazar edilmekle, sıfatlara, fiillere, isimlere ve onların tecelli ettiği olan mahlûkata bakılmayacaktır. Bunun ise velâyette yüksek bir meşrep olmayacağı açıktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Medine-web 01 Aralık 2013 19:35

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
bu alan çok ama çok riskli bir bölge.bu alana girmeden önce çok donanımlı olmamız lazım.
tasavuf kişiye özel bir alandır.konuyu genel anlamda yani avam tabakası arasında sıkıntı proplemler başlatır.bana göre tasavufun kişiye uygulanması muhteşem bir olay.ama topluma avama uygulanması şirk bataklığına dönüşür.
hiçlik başka deyımle vahdeti vucud kavramı,bu alanda pişenlerin özelinde zirvedir,tatlıdır,ruhaniyetin düşlerinde gezdirir,keramet kapısının açılması söz konusudur,leziz ibadetler sözkonusudur,tadına doyulmaz ilahi aşk sozkonusudur.bu durumdaki bir kişi,tasavuf diliyle ermiş'i anlamak avam tabakası için nerdeyse imkansızdır.
yunusun cennet cennet dedikleri üç beş köş üç beş huri....demesini avam anlıyamaz.cenneti aşağılıyor der.burnu kaf dağında der.kendini beğenmiş der...der de der...hatta kafası almadığından müşrik der kafir der sefil der...
ama yunusu anlamak için yunus olmak lazım.yunus olmayan hallacı anlıyamaz.hallacı anlamayanlar arabiyi hiç anlıyamaz.
örneğin yunusu kurana arz ederseniz zahiren tutarsızlıkları yuzlerce...bu tutarsızlıklları gören zahiri düşünenler onu müşrik yapmaları kaçınılmaz olur.
ama batini başka deyımle ilmi leduniler yunusu erişilmez bir veli olarak görür imrenir.

onun için bu alan mayın tarlasıdır.sevdalıları için ibrahimin ya naru kuni berden we selamen alel ibrahim....

Yitiksevda 01 Aralık 2013 22:28

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Tasavvufi düşünceyi Kuran ile karşılaştıralım Hakkı Batıldan Ayıralım.

Dine Karşı Dini Ayetler ile Anlayalım. Bu tür çetrefilli konulardan uzak durma kararı almıştım çünkü istediğin kadar Kur’an’i delil sun yine bildiklerini okuyanlar çoğunlukta ve uğraşmaya değmez. Ama Allah’ın ayetleri ile bakalım kim hak kim batıl.

İslam’ın Temeli ‘’ La ilahe illallah’’ Allahtan başka ilah Yoktur ’’ iken.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise :‘’La Mevcude illallah’’ Allah’tan başka varlık yoktur ‘’ Vahdet-i Vücud.

Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun adaleti ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve bilgili kullar tanıktır.O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir.
(A’li İmran-18)

İslam inancında:Allah yarattıklarından hiçbirine benzemez benzetilemez her şeyi işiten ve görendir.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Fikir babası olan İbni Arabi ‘’Yaratan yaratılandır (Halik mahlûktur),Yaratılan ise yaratandır (Mahlûk Halik’tır) .Tek varlık vardır.

Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu düzen içinde çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, görür.
(Şura-11)

Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır.
(İhlas-4)

İslam inancında: Temel Kaynak Kur’an ve Açıklayıcısı Allah Resulünün mütevatir Sünnetidir.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: İlham, Keşf, Rüya Efendilerinin kaynaklarıdır.

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok, mu öğüt alan?
(Kamer-17)

Biz Muhammed'e şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kur'an'dır.
(Yasin-69)

Biz sana bu kitabı, insanlara anlaşmazlığa düştükleri meseleleri açıklayasın, Müminlere ise yol gösterici ve rahmet kaynağı olsun diye indirdik.
(Nahl-64)

İslam inancında: Allah akletmeyi Taklidi İmandan ziyade Tahkiki imanı elde etmeyi bilen ile bilmeyenin bir olmayacağını emreder iken.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Aklı yerer bilen ile bilmeyen arasında fark olmadığını kısaca kendilerine mahkûm etmeyi emreder.

Gerçek şu ki, Allah katında yaratıkların en bayağısı aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir.
(Enfal-22)

Hem de, hiç kimsenin, Allah'ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştırıcı (inançsız)lığı musallat edenin O olduğu (gerçeği) ortadayken?
(Yunus-100)

Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabb'inin rahmetini dileyen kimse inkâr eden kimse gibi olur mu? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Doğrusu ancak aklıselim sahipleri öğüt alır.
(Zümer-9)

İslam inancında: Asıl Hikmet sahibi bile Allah iken.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Efendilerinin, Şeyhlerinin her konuda bir bildiği vardır yanlış anlaşılmamalı sözlerinde hikmet aranmalıdır.

Ey Peygamber! Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol; hakikati inkâr edenlerin ve ikiyüzlülerin söylediklerine uyma! Şüphesiz Allah her şeyi tam bilendir, hikmet sahibidir
(Ahzab-1)

Evlerinizde okunan Allah'ın mesajlarını ve (O'nun) hikmetini hatırlayın: şüphesiz Allah (hikmetinde) akıl sır ermez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdardır.
(Ahzab-34)

İslam inancında:Kazanılan elde edilen Mallar Allah’ın emrettiği yollarda sarf edilir harcama yapılır.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Şeyhlerinin efendilerinin istekleri doğrultusunda harcama yapılır.

Zorluklara sabredenlerin ve sözlerini tutanların, (Rablerine) yürekten bağlı olanların, (servetlerini Allah yolunda) harcayanların ve bütün kalpleriyle af dileyenlerin.
(A’li İmran-17)

Onlar bollukta ve darlıkta Allah için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Hiç kuşkusuz Allah iyilikseverleri sever.
(A’li İmran-134)

İslam inancında: Hiçbir kimse Allah’a ait bir cüz değildir olamazda.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: İnsan Allah’tan bir cüzdür.

Ama hala O'na bir çocuk yakıştırırlar, üstelik yarattıklarından birini! Belli ki, (böyle düşünen) insan şükretmeyi terk etmiş bir nankördür.
(Zuhruf-15)

İslam inancında: Allah’tan başka yardım edecek yoktur. İstimdat makamı Yalnızca Allah’tır. Şefaat ancak ve ancak Allah’ın indindedir Gaybı ondan başka hiçbir varlık bilemez.

İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Efendiler, Gavslar erenler Yardım edendir Ya Gavs denildiğinde yardıma hazırdır Ölmüş olsa dahi Ruhu yardıma gelir Şefaat edicileri onlardır. Âlemler arası seyahat onlara meşrudur!

Öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse başkasının yerine bir şey ödeyemez, hiç kimseden aracılık kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz ve hiç kimse başkalarından yardım görmez.
(Bakara-48)

Rablerin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an aracılığı ile uyar. Onlar için Allah dışında bir dost ya da aracı yoktur. Ola ki, günahlardan sakınırlar.
(E’nam -51)

Dinlerini oyun- eğlence konusu yapan ve dünya hayatına aldanan kimseleri bırak da Kur'an aracılığı ile şunu hatırlat ki, eğri davranışlarının, günahlarının tutsağı olan kimse ne Allah dışında bir yardım edici ve ne de bir aracı bulabilir. Eğer o bütün varını fidye olarak ortaya koysa kabul edilmez.
(E’nam-70)

Bu ve bunun benzeri iki zıt kutup olan anlayış Biri Hakk olan Allah’ın kelamından öğrenip yaşıyor iken Birileri ise Kendilerince Hakk aslında Batıl olan anlayışlarını İslam olarak görebilmektedirler. Kur’an’i kavramları yontarak kendilerince oluşturmuş oldukları dine ise Tasavvuf tarikat ismini vermektedirler.

Uyarıcı 06 Mart 2014 00:56

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Allah’ın ortaya koyduğu dinin ölçülerini şüphesiz en bilen Allah’ın vahiyle desteklediği peygamberileridir.Bu peygamberlerin ortaya koyduğu din ise Yitiksevdanında altını çizdiği gibi “’La Mevcude illallah’’ değil ‘’ La ilahe illallah’’ tır.

Yani Allah’tan başka ilah yoktur.Fakat yozlaştırılmış tasavvuf şirk inancında bu anlayış tamamen farklıdır aynı zamanda çelişkilerle doludur.

Eğer peygamberlerin ortaya koyduğu şekliyle ‘’ La ilahe illallah’’ın manasını düşünecek olursak o halde ’La mevcude illallah’’ın manası şirkten başka anlam teşkil etmez.Çünkü bu anlayışta hiçlik vardır.

Yani Allah’tan başka hiçbirşey mecvut değildir yani herşey aslında “Hiç”tir.Dolaysıyla dünyada gördüğünüz herşey aslında O’dur.
O halde Allah’tan başka ilah yokturun analamı nedir?

Her canlı Allah ise başka bir ilahın varlığından söz etmek anlamsız olmaz mı? O zaman uluhiyet tevhidinin anlamı nerde kaldı?


Bu düşünce her ne kadar Hristiyanlıktaki gibi teslis inancına benzesede şirk bakımında ondan daha büyük bir şirktir.

Çünkü teslis inancı üçlü birlik esasına göre Baba Oğul ve Kutsal-Ruh yani Ruhul-Kudus ten meydana gelen bir Tanrı inancıdır.

Hint mitolojosinde ise (TRİMURT’İ) yani Teslis inancı Tasavvuftaki gibi daha geniş kapsamlıdır.Yani vucüdun birliği tüm varlıkları kapsar.

Bu inanç değişik tarihlerde farklı şekillerde ortaya çıkmıştır.
Mesela;

(Bâbil geleneği:

Birinci üçlük: Anu (Gök tanrısı), Enlil (Yer, hava ve fırtına tanrısı), Ea (Irmaklar tanrısı).

İkinci üçlük: Sin (Ay tanrısı), Şamaş (Güneş tanrısı), İştar (Bereket tanrıçası

Tammuz'un eşi-sevgilisi)

Şeytan üçlüğü: Labartu - Labazu - Ahatsu,

Guatemala geleneği: Bitol – Alom - Quhalom,

Eski Mısır geleneği: İsis – Osiris – Horus,

Hitit geleneği: Teshup - Hepatu - Sharruma

Sabiî geleneği: Hibil - Şitil - Anuş,

Etrüsk geleneği: Tinia - Uni - Minerva,

Eski İran’ın Ehli Hak geleneği: Güneş’in efendileri olan üç kardeş ilah,

Orta Asya geleneği:Gök Tanrı-Kara Han-Ülgen,

Bektaşi/Alevî geleneği: Hak-Muhammed-Ali,

Ve Tassavvuftaki geleneği;

Sümer ve İskandinav tradisyonlarında ve neo–platonizm’de de bu tür üçlü ilah gruplarına rastlanır.)
Alıntı-

Yukarıda belirtildiği gibi bu inanç geleneği çok eski medineyetlere kadar dayanmaktadır.Biz Kur’an’ın bizlere vermiş olduğu mutlak manadaki doğru bilgilerden de anlıyoruz ki bu inanç sistemi ve bu inancı taşıyan eski medeniyetler eşi ve benzeri olmayan bir şekilde Rabbimizin kudretiyle helak edilmişlerdir.

Şimdi burada asıl üzerinde durulması gereken şey şudur.Madem ki bu inanç şekli İslam dininin birilerinin deyimiyle(hiçlik başka deyımle vahdeti vucud kavramı,bu alanda pişenlerin özelinde zirvedir,tatlıdır,ruhaniyetin düşlerinde gezdirir,keramet kapısının açılması söz konusudur,leziz ibadetler sözkonusudur,tadına doyulmaz ilahi aşk sozkonusudur denilmektedir.) bu kadar yüksek bir mertebesidir ve lezzizdir,bunu avam anlayamayaz.Bizde derizki avam olduğumuzu anladıkta o halde bunu peygamberler neden bilemediler.

Rasulullah (sas) neden bu konuda birtek şey söylememiştir.O halde sizin iddianız o peygamber idi ermiş değildi yani o enbiya idi evliya değildi öyle mi?

Yada sorumuz şöyle olsun.Madem ki asl olan hiçliktir, o halde “Laileİllallah”ın manası nedir? Bu felsefeye göre Herkes bir Allah ise haşa Allah’tan başka ilah yokturun nasıl bir anlamı olabilir ki?

Hadi varsayalım ki peygamberleri bir an için düşünmedik.Peki tüm ehli İslam uleması neden bu anlayışa şirk hükmünü verdi.İbni Teymiyye gibi büyük bir ehli sünnet alimi bu anlayışı şirk bu anlayışta olanlarada müşrik hükmünü vermiştir.

Hangi ehli sünnet alimlerimizin kitabında asl olan inancın “hiç”lik olduğu yazılıdır? Allah’ın mahluka hulul ettiğini hangi peygamber ve hangi alim söylemiştir?

İbni Teymiyye diyor ki;Bu öylesine büyük bir şirktir ki yahudilerin uzeyr Allah’ın oğludur,hıristiyanların Mesih Allah’ın oğludur demesinden daha büyük bir şirktir.

Biz anlayamayız Şeyh anlar çünkü biz avamız.Şüphesiz avam olduğumuz doğrudur.Ancak dediğim gibi neden ehli sünnet alimlerinide birileri avam statüsünde görür onuda kendisi cevaplarsa iyi olur.

Birileri çıkmış haşasümmehaşa ben Allah’ım diyor, mürcie den birileride çıkıp buna delil bulmaya çalışıyor veya bu şirk anlayışıyla tertemiz berrak olan tevhid inancı arasında bir köprü kurmaya çalışıyor.Bu her iki zıt kutupları aynı kalpte birlemeye çalışıyor.Küfrün şirkin ve Tevhidin nasıl ortak bir noktası olabilir ki?

Evet biz avam olabiliriz ancak biz aklımızı ekmek peynirle yemedik.Kimin ne haddine ki Allah’ın bu kadar övmüş olduğu cenneti küçümseyebilir.Hiç mi Kuran okumuyorsunuz?

Bu kadarını tevil etmeyede bizim son sözümüz ancak ve ancak “Zırva tevil götürmez”dir.Vesselam.

muallime 06 Mart 2014 10:58

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Sayın Uyarıcı uzman olduğunuz konu sadece bu mu? (Trimurtiyi ,isis,Şarruma vs. bile biliyorsunuz,)

Mesela Ümmetin % 80 namazsız mış, kadınların çoğunluğu dedikodu günahı kuyusundaymış ,Kadın erkek genç yaşlı zina bataklığındaymış ,yediklerimiz hatta meyva sularına kadar helal haram birbirine karışmış ...Bu konularda biz fikriniz çözümünüz var mı?

bilinmez 06 Mart 2014 12:14

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
sayın muallime hangi ümmetten bahsediyorsunuz..

İslam ümmetinin yüzde yüzü geçmiştede, bu günde namazlarında devamlıdırlar.

kuranın bahsettiği islam ümmeti böyle, açın kuranı okuyun.

Sizin ümmet tanımınızın ne kadarda Allah ve Rasulunun tebyininde olmadığı ve heva ve hevesle olduğu aşikarken, sayın uyarıcının verdiği doğru bilgilerden rahatsızlık duymanızda bundan olsa gerek...

ben şimdiye kadar müslüman olan birinin namaz kılmadığına rastlamadım,ama namaz kılıpta müslüman olamamış milyonlara şahid oldum.

sayın uyarıcınında değindiği konular islam olduğunu zan edenlerin içine düştükleri hezeyanlardır.....

Siz ilk başta HİÇLİK OLAN TANIMLARINIZI SORGULAYIN, Allah ın kulluğunuz ve itaatinizle var olun,varlığınızı hissedin uyarılarınıda dikkate alarak..

Esadullah 06 Mart 2014 18:50

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

muallime Üyemizden Alıntı (Mesaj 321778)
Sayın Uyarıcı uzman olduğunuz konu sadece bu mu? (Trimurtiyi ,isis,Şarruma vs. bile biliyorsunuz,)

Mesela Ümmetin % 80 namazsız mış, kadınların çoğunluğu dedikodu günahı kuyusundaymış ,Kadın erkek genç yaşlı zina bataklığındaymış ,yediklerimiz hatta meyva sularına kadar helal haram birbirine karışmış ...Bu konularda biz fikriniz çözümünüz var mı?

Allah c.c. razı olsun konudan daha emeyyiyetli bir sıkıntıya değinmişsiniz, daha kendisi olamayan bir toplum nasıl hiç olabilirki .....?

muallime 06 Mart 2014 19:58

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

bilinmez Üyemizden Alıntı (Mesaj 321783)
sayın muallime hangi ümmetten bahsediyorsunuz..

İslam ümmetinin yüzde yüzü geçmiştede, bu günde namazlarında devamlıdırlar.

kuranın bahsettiği islam ümmeti böyle, açın kuranı okuyun.

Sizin ümmet tanımınızın ne kadarda Allah ve Rasulunun tebyininde olmadığı ve heva ve hevesle olduğu aşikarken, sayın uyarıcının verdiği doğru bilgilerden rahatsızlık duymanızda bundan olsa gerek...

ben şimdiye kadar müslüman olan birinin namaz kılmadığına rastlamadım,ama namaz kılıpta müslüman olamamış milyonlara şahid oldum.

sayın uyarıcınında değindiği konular islam olduğunu zan edenlerin içine düştükleri hezeyanlardır.....

Siz ilk başta HİÇLİK OLAN TANIMLARINIZI SORGULAYIN, Allah ın kulluğunuz ve itaatinizle var olun,varlığınızı hissedin uyarılarınıda dikkate alarak..

Sayın Bilinmez her zaman beni şaşırtıyorsunuz, hiç duymadığım şeyleri söylüyorsunuz.Ama çok şükür ki yanlış fikirlerden dönebiliyorsunuz. Konular atışma şekline döndüğü için çoğuna cevap yazmıyorum ama şu cümleye yazmadan edemedim.

''ben şimdiye kadar müslüman olan birinin namaz kılmadığına rastlamadım,ama namaz kılıpta müslüman olamamış milyonlara şahid oldum.''-Bilinmezden alıntı-

Yani şu cümleye ne yazayım bilemedim.

Hangi kitapları okuyorsunuz, hangi sitelere bakıyorsunuz anlamak mümkün değil....



Allahu Teala Sırat-ı Mustakimde olanlardan eylesin ,sizi..

muallime 06 Mart 2014 20:06

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

Esadullah Üyemizden Alıntı (Mesaj 321936)
Allah c.c. razı olsun konudan daha emeyyiyetli bir sıkıntıya değinmişsiniz, daha kendisi olamayan bir toplum nasıl hiç olabilirki .....?

Müslümanların dertleri sadece bu kadar da değil..Şimdi hiç olma zamanı değil,Gömüldüğümüz yerden fidanların başını kaldırma ve Ümmeti ayağa kaldırma vakti...Ama Heyhat! başını kaldıran fidanları heder etmek için elinde balta bekleyen çok ...En acısı da bekleyenlerin Düşmanlarımız tarafından kullanılan kardeşlerden olması..

Biz kendimizi düzeltmedikçe Allahın yardımı gelmeyecek,nesiller heder olacaktır...

Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)

Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)


bilinmez 06 Mart 2014 20:07

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

muallime Üyemizden Alıntı (Mesaj 321944)
Sayın Bilinmez her zaman beni şaşırtıyorsunuz, hiç duymadığım şeyleri söylüyorsunuz.Ama çok şükür ki yanlış fikirlerden dönebiliyorsunuz. Konular atışma şekline döndüğü için çoğuna cevap yazmıyorum ama şu cümleye yazmadan edemedim.

''ben şimdiye kadar müslüman olan birinin namaz kılmadığına rastlamadım,ama namaz kılıpta müslüman olamamış milyonlara şahid oldum.''-Bilinmezden alıntı-

Yani şu cümleye ne yazayım bilemedim.

Hangi kitapları okuyorsunuz, hangi sitelere bakıyorsunuz anlamak mümkün değil....



Allahu Teala Sırat-ı Mustakimde olanlardan eylesin ,sizi..

Sayın muallime sizin verebileceğiniz bi cevabınız yok ki,

konuları atışma haline getirmiyoruz,bunu atışma gibi algılama, sadace sizin sığındığınız bi savunma hareketidir.

geri dönüp katılımda bulunduğunuz konulara bakın,hepsinde aynı çıkmazda kalmış ve aynı yaklaşımlarda bulunmuşsunuz...

ve şunu unutmayın KENDİNİ TEVHİDDEN ALMAYAN HİÇ BİR DURUM NEBEVİ DEĞİLDİR,BUNUN ADI NAMAZDA OLSA...............

Allah size hidayet etsin İnşaAllah...

muallime 06 Mart 2014 20:47

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Hanefi ,Şafi ,Maliki mezhebine göre Namazın farz olduğunu bildiği halde tembellikten kılmazsa kafir olmaz.Günahkar olur.Asi olur.Acil tevbe gerekir.


Namazın farz olduğuna inanmayan,bu zamanda gereksiz gören Kafir olur .

Namazın farz olduğuna inanmayan, bu zamanda gereksiz gören le ;tembelin durumu aynı olamaz.Alimler bunun arasını ayırmışlardır.

Namaz kılmayanların durumu tehlikelidir,İmani tehlikesi olduğu da doğrudur.Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı namazdır. Ama Namaz hakkında ,ayet ve hadisleri bizden iyi bilen bu üç imam tembellikten gafletle namaz kılmayanları küfürle itham etmemişlerdir.

Eğer namaz kılmayan kafir derseniz.Yukardaki sözünüze göre ,Şimdi çok evde müslüman olamamış namaz kılanlarla birlikte,bir de kafir olan namaz kılmayan vardır.

Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?

Burada namazı hafife aldığımız zannedilmesin.ASLA..En çok anlattığım konu Namazdır.

bilinmez 06 Mart 2014 21:11

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

muallime Üyemizden Alıntı (Mesaj 321950)
Hanefi ,Şafi ,Maliki mezhebine göre Namazın farz olduğunu bildiği halde tembellikten kılmazsa kafir olmaz.Günahkar olur.Asi olur.Acil tevbe gerekir.


Namazın farz olduğuna inanmayan,bu zamanda gereksiz gören Kafir olur .

Namazın farz olduğuna inanmayan, bu zamanda gereksiz gören le ;tembelin durumu aynı olamaz.Alimler bunun arasını ayırmışlardır.

Namaz kılmayanların durumu tehlikelidir,İmani tehlikesi olduğu da doğrudur.Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı namazdır. Ama Namaz hakkında ,ayet ve hadisleri bizden iyi bilen bu üç imam tembellikten gafletle namaz kılmayanları küfürle itham etmemişlerdir.

Eğer namaz kılmayan kafir derseniz.Yukardaki sözünüze göre ,Şimdi çok evde müslüman olamamış namaz kılanlarla birlikte,bir de kafir olan namaz kılmayan vardır.

Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?

Burada namazı hafife aldığımız zannedilmesin.ASLA..En çok anlattığım konu Namazdır.

İslamın ilk basamağı namaz değil TEVHİD dir.tevhidde sadece Allahı yaratıcıdırla kısıtlamakla olmaz ve değildir.Allahın İLAHLIĞINI BİRLEMEK,yani,uluhiyet ,rububiyet ve hakimiyet kısmı ile Allahı anlamak ve BİRLEMEKLE OLUR,namaz daha sonra gelir.

Allahı kendisini tanıttığı gibi BİRLEYEN[tevhidi elde eden]hiç kimsenin namaz kılmadığna şahid olmadım.

Allah ı kendisini tanıttığı şekilde BİRLEMEYEN[Tevhidi elde edemeyen] milyonlarca insanında kendini müslüman olarak idda edselerde namaz da kılmadıklarına ve hertürlü dalaverelerle takla attıklarınıda gördüm..

Muhammed RASULULLAH AS,ashabını gönderdiği beldelere İLK BAŞTA LAİLAHEİLLAALLAH ı anlat bunu tamamen kabul ettiklerinden sonra onlara namazı emret demiyor mu.

Bahsettiğiniz islamın müçtehid alimlerinin yaşadığı dönemi bu günki tevhidi elde edemeiş ve kendine müslüman diyen toplulukla aynı görmeniz yanlış bi kıyasla yola çıkmak olur ve tıpkı bi gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz bu sonuna kadar yanlış iliklnmiş olur..Onların zamanında TEVHİD AKİDESİNİ ELDE EDEMEMİŞ HİÇ BİR KİMSEYE MÜSLÜMAN MUAMELESİ YAPILMAMIŞTIR.

Siz islamın ilk basamağı olan TEVHİDİ BIRAKIP,NAMAZI ANLATMANIZ boşa kürek çekmek olur.Sizin tevhidi bırakıp anlattığınız namaz ki kendinizde tevhidi anlamış değilsiniz ya HİÇLİĞİ[VAHDEDİ VUCUDU] SAVUNDUĞUNUZA GÖRE,bunu diyorum,yani anlattığınız namaz insanları bazı durumlarda kötü olan içkiden kumardan vs bu durumlardan alıkoyabilir yalnız İMAN ETTİRMEZ..

Ben tevhidleri yok diyorum siz kalkmış,namaz kılmayan inkar edmiyorsa diyorsunuz....

bilinmez 06 Mart 2014 21:23

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?MUALLİMEDEN ALINTI.

Allah nasıl istemişse öyle,onlara merhametle kendilerindeki şirk ve küfürleri hissettirerek anlatmak ve onlarla MÜSLÜMAN İLİŞKİLERDE BULUNMAYARAK...Buda KURAN VE SÜNNETTE sayısız örneklerle doludur.

muallime 06 Mart 2014 21:25

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Müslüman olduğu bilinen bir insanı inkar özelliği taşıyan inanç, söz, fiil ve davranışları nedeniyle kafir saymak veya bir mümine kafir, dinsiz, imansız demek çok ağır vebali olan bir davranıştır. İmanın yeri kalptir.

Bir insanın kalbinde olanı, kişinin kendisiyle Allah'tan başkası bilemez. Dolayısıyla bir insan açıkça iman esaslarını, Ayetleri veya herhangi bir dini hükmü inkar etmedikçe küfürle nitelenemez.

Yüce Allah, "Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın, dinleyin. Size selam verene dünya hayatının geçici manfaatini gözeterek 'sen mümin değilsin' demeyin..." (Nisa Suresi, 94) buyurmuştur.

Peygamberimiz (s.a.s.)[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] müslüman olduğunu söyleyen insanı küfürle itham etmekten sakındırmış ve şöyle demiştir: Kim bir insanı kafir diye çağırırsa yahut öyle olmadığı halde 'ey Allah'ın düşmanı' derse söylediği söz kendisine döner." (Buhari,Edeb,73)

İnsanları tekfir etmek, müslüman ahlakı ile bağdaşmadığı gibi kişiler arasında ve toplumda kavgaya, dargınlığa ve huzursuzluğa sebep olur. Bu sebeple, müslüman, kimseyi indî bir takım gerekçelerle küfre nispet etmemelidir.

T.C Diyanet İşleri Başkanlığı

bilinmez 06 Mart 2014 21:48

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
sayın muallime,bir insanın kafir-müşrikliğide,müslümanlığıda nas ile sabit olmalı.

tabiki müslümanlığı zahiren belli olan birine kafir-müşrik demek kişinin heva ve hevesiyle hareket edip,islamdan zerre kadar anlamadığı ve islam üzerinede olmadığını gösterir.

yalnız bir kişi ben müslümanım demesine rağmen, Allah ı kendisini tanıttığı gibi TEVHİD[BİRLEMEDİYSE,ULUHİYET,RUBUBİYET VE HAKİMİYETTE],bunada müslüman muamelesi yapmakta heva ve hevesiyle harek etmek olur.


Hangi peygamber geldiği toplumda DARGINLIĞA,KÜSKÜNLÜĞE,KAVKAYA, hatta Rasulullah için, baba ve oğulun arasını açan FİTNECİ denilmedi mi..Siz kalkmış yok toplumda şöyle olur,dargınlık olur,yok böyle olur deyip duygusal davranıyorsunuz..

Allah ,Rasulullah a demiyor mu HİÇ BİR RASUL YOKTUR Kİ GELDİĞİ TOPLUM TARAFINDAN DIŞLANMIŞ OLMASIN...

islam zahiren hükmeder,kalpleri Allah bilir tabiki,yalnız tevhidi elde edememiş toplumlarad NAMAZ MÜSLÜMANLIĞIN NİŞANESİ DEĞİLDİR..

Çünkü her müslüman namaz kılar,yalnız her namaz kılanda müslüman değildir..

SürüyeYi kana bulayan ESADDA NAMAZ KILIYORDU,ALLAHIN HÜKMÜYLE HÜKMETMEYEN İDARECİLERDE..laik demokratik bir çok devletin idareci başbakanlarıda hem Allah ın hükmüyle hükmetmiyorlar hemde namaz kılıyorlar ve ağızlarında Allah lafzıda düşmüyor..

Allahın kulu_ 06 Mart 2014 22:06

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
bence bilinmez kardeşimiz doğru demiş namaz kılıpta sahtekar olan çok

ali70 06 Mart 2014 22:50

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)
Allah’ın ortaya koyduğu dinin ölçülerini şüphesiz en bilen Allah’ın vahiyle desteklediği peygamberileridir.

Eyvallah...

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Yani Allah’tan başka ilah yoktur.Fakat yozlaştırılmış tasavvuf şirk inancında bu anlayış tamamen farklıdır aynı zamanda çelişkilerle doludur.

Eğer peygamberlerin ortaya koyduğu şekliyle ‘’ La ilahe illallah’’ın manasını düşünecek olursak o halde ’La mevcude illallah’’ın manası şirkten başka anlam teşkil etmez.Çünkü bu anlayışta hiçlik vardır.


Yozlaştırılmış tasavvuf inancı olabilir ama bunu genelleme yapmasak daha insaflı olur kanaatindeyim.

Aslında bir mürşitten bunun dersini okuyanlar, tüm çelişkilerin ortadan kalktığını görür. Bilmeyenler için çelişkilerin olması gayet doğaldır. Onun için bilmeyenlerin bu konulara girmemesi tavsiye edilir.

La ilahe illallah ile La mevcude illallah arasında hiç bir fark yoktur. İkisi de aynı söylemdir. İkincisi birincisinin tefsiridir. Dediğiniz doğru, bu anlayışta hiçlik vardır.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Yani Allah’tan başka hiçbirşey mecvut değildir yani herşey aslında “Hiç”tir.Dolaysıyla dünyada gördüğünüz herşey aslında O’dur.
O halde Allah’tan başka ilah yokturun analamı nedir?

Her canlı Allah ise başka bir ilahın varlığından söz etmek anlamsız olmaz mı? O zaman uluhiyet tevhidinin anlamı nerde kaldı?


Allah'tan başka mevcut yoktur. Olsaydı Allah'a ortak olurdu. Aslında her şeyin hiç olduğu doğrudur.
Ama her şey O değildir. Her şey O dersek ilahları sayısız çoğaltmış oluruz...
Her şey Allah değildir. Belki O'nun esma ve sıfatlarıdır demek daha doğru olur.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Bu düşünce her ne kadar Hristiyanlıktaki gibi teslis inancına benzesede şirk bakımında ondan daha büyük bir şirktir.

Çünkü teslis inancı üçlü birlik esasına göre Baba Oğul ve Kutsal-Ruh yani Ruhul-Kudus ten meydana gelen bir Tanrı inancıdır.

Hint mitolojosinde ise (TRİMURT’İ) yani Teslis inancı Tasavvuftaki gibi daha geniş kapsamlıdır.Yani vucüdun birliği tüm varlıkları kapsar.


Teslis inancına benzemez. Teslis de Allah'ı üçler. Üçtür der...
Ama hiçlik, Allah birdir derken, diğer başka her şeyi reddeder.
Hint mitolojisi vucut birliğini savunurken panteizme kayar. Halbuki hiçlik'in panteizmle hiç alakası yoktur.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Rasulullah (sas) neden bu konuda birtek şey söylememiştir.O halde sizin iddianız o peygamber idi ermiş değildi yani o enbiya idi evliya değildi öyle mi?


İnsanlar sınıf sınıftır. Herkes herşeyi kaldıramaz. Onun için herkese akıllarının aldığınca ilim verilir. Bu ilim Ashabı Suffaya talim edilmiş, oradan da silsile yoluyla tarikatlar aracılığıyla günümüze kadar gelmiştir.
Ebu Hureyre'den şöyle nakledilir: Resulullahtan 2 ilim aldım. Birini açıkladım, diğerini açıklasam beni tekfir eder taşa tutardınız.
Resulullah efendimizin bu konuda hiç birşey söylemediğini iddia etmek, büyük bir sözdür vebali vardır. Biz diyoruz ki; Resulullah efendimiz insanlara alabilecekleri kadar ilim vermiştir. Bu ilim ise tarikatlar aracılığıyla bize ulaşmıştır.
Söz konusu olan ermişlik veya evliyalık değildir. Allah düşmanı değilse bir insan, mutlaka Allah dostudur. Yani evliyadır. Bu sadece bir ilimdir.
Hz. Musa as, Hızırla yolculuğundan sonra, anlamadığı ilim neticesinde Hızırın küfrüne hüküm vermemiştir. Sizin de böyle yapmamanızı ve sadece uzak durmanızı tavsiye ederim. Naçizane...

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Yada sorumuz şöyle olsun.Madem ki asl olan hiçliktir, o halde “Laileİllallah”ın manası nedir? Bu felsefeye göre Herkes bir Allah ise haşa Allah’tan başka ilah yokturun nasıl bir anlamı olabilir ki?


Aslolan hiçlik değildir. Hiçlik bir ilimdir. Herkesin anlayamayacağı bir ilim. Anlamayanların uzak durması gereken bir ilim. Aslolan şeriattır. Çünkü ahirette bizden şeriatten sorulacak.
Zaten bu ilme adım atanlar Mevlananın sözüne binaen, bir ayaklarını şeriatten asla kaldırmazlar, diğer ayaklarıyla alemleri dolansalar bile bir ayakları daima şeriattedir.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Hadi varsayalım ki peygamberleri bir an için düşünmedik.Peki tüm ehli İslam uleması neden bu anlayışa şirk hükmünü verdi.İbni Teymiyye gibi büyük bir ehli sünnet alimi bu anlayışı şirk bu anlayışta olanlarada müşrik hükmünü vermiştir.


İslam uleması şeriate göre hüküm verdi. Bu alana dalanlar, ayaklarını şeriatten kaldırdıkları anda ayakları kaymıştır. Çok tehlikeli bir ilimdir. Herkes kaldıramaz. Her an ayaklar kayabilir. İnsan kendini gerçekten tanrı sanıp ibadetlerden vazgeçebilir. vs vs.. Buranın tehlikesi çoktur. Onun için haller söylenmez yaşanır. Bütün yaşayış şeriate göre şekillendirilir.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Hangi ehli sünnet alimlerimizin kitabında asl olan inancın “hiç”lik olduğu yazılıdır? Allah’ın mahluka hulul ettiğini hangi peygamber ve hangi alim söylemiştir?


Allah mahlukuna hulul etmekten münezzeh olduğu için bunu hiç bir peygamber veya alim söylememiştir. Hiçlik hulül değildir.


Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


İbni Teymiyye diyor ki;Bu öylesine büyük bir şirktir ki yahudilerin uzeyr Allah’ın oğludur,hıristiyanların Mesih Allah’ın oğludur demesinden daha büyük bir şirktir.

Biz anlayamayız Şeyh anlar çünkü biz avamız.Şüphesiz avam olduğumuz doğrudur.Ancak dediğim gibi neden ehli sünnet alimlerinide birileri avam statüsünde görür onuda kendisi cevaplarsa iyi olur.


Şeyh anlar diye bir mantık yoktur. Şeyh(üç kağıtçısı değilse eğer), bir öğretmendir. Şeyhinden öğrendiğini öğretir. O da onun şeyhinden.... Taaa Resulullah(sav) efendimize kadar uzanır bu... Bu ilim Resulullahtan alınmıştır.
Avam diye nitelenen kişi, bu okula girmeyen kişilerdir. Yoksa hiç kimseyi aşağılamak gibi bir niyet yoktur. Birilerini aşağılamak için söylenmez. Belki de avam diye nitelenen kişinin Allah katındaki değeri çok çok fazladır.

Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Birileri çıkmış haşasümmehaşa ben Allah’ım diyor, mürcie den birileride çıkıp buna delil bulmaya çalışıyor veya bu şirk anlayışıyla tertemiz berrak olan tevhid inancı arasında bir köprü kurmaya çalışıyor.Bu her iki zıt kutupları aynı kalpte birlemeye çalışıyor.Küfrün şirkin ve Tevhidin nasıl ortak bir noktası olabilir ki?


Hiç kimse Allah değildir. Allah Allahlığını kimseye vermez. Zaten kimse de yoktur. O hükümdarlığında tektir. Yalnızdır. Eşi ve benzeri yoktur. Hiç kimse de Allah değildir.

Küfür zerrelerde Allahı arar.
Tevhid zerreleri reddeder. Allahı Tevhid edip birler.

Orta nokta diye bir şey yoktur. Yakından uzaktan en ufak bir ortak nokta olamaz.


Alıntı:

Uyarıcı Üyemizden Alıntı (Mesaj 321756)


Evet biz avam olabiliriz ancak biz aklımızı ekmek peynirle yemedik.Kimin ne haddine ki Allah’ın bu kadar övmüş olduğu cenneti küçümseyebilir.Hiç mi Kuran okumuyorsunuz?

Bu kadarını tevil etmeyede bizim son sözümüz ancak ve ancak “Zırva tevil götürmez”dir.Vesselam.

Cenneti küçümsemek kimsenin haddine değildir.
Ancak;
Cennet cennet dedikleri,
Üç beş köşkle üç beş huri,
Dileyenlere ver sen onları,
Bana seni gerek seni.

dörtlüğü ile cennet küçümsenmez. Çünkü Cennet dünya ile kıyaslanmıyor. Eğer cennet bu dörtlükte dünya ile kıyaslansaydı, siz haklıydınız. Cennet küçümsenmiş derdik. İsterseniz bir daha okuyun. Cennet kimin yanında küçümseniyor.
Cennet küçümsendi diyenler aslında Allahı mı küçümsüyor? Bunu da sormadan edemedim hakkınızı helal edin.

Bizim tevilimiz de bu kadar....
Vesselam...
Saygılar...

Uyarıcı 07 Mart 2014 19:30

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Muallime bacım size selam olsun.

İslam dini öylesine büyük bir dindir ki şüphesiz batıl dinlerden çok ama çok çok uzaktır.Bu kadar büyük bir dinin elbetteki herbir meselede müslümanları irşad edecek çözümleride vardır.

Bakın bacım; Asıl sorun nedir biliyormusunuz? Asıl sorun meselelerin çözümünü Kur’an ve sünnet eksenli düşünürek çözümler yoluna gitmememizdir.

Şuna kesin olarak inanmalıyız ki Allah (Azze ve Cellle Celalühü) bizlere kaldıramayacağımız yükü yüklememiştir.Bizim kaldıramadığımız yükler kendi elimizle başımıza getirdiklerimizden başka birşey değildir.O halde şunu göz önünde bulundurur isek her zaman dengeyi yakalamımız söz konusu olur.

Allah eliçilerini Allah’ın o mutlak ve doğru olan adaletini inşa etmek için cahilliye düzenlerine göndermiştir.İnsanları insanların kulluğundan kurtarıp sadece Allah a kul olma şerefine erdirmek için elçilerini üstün meziyetlerle donatıp göndermiştir.Ve elçiler sizinde ifade ettiğiniz gibi şuanda içinde bulunduğumuz cahilliye sistemlerine benzer sistemlere gönderildiler.

Allah elçilerini, faizin, fuhşun, alışverişte hilenin,eşcinselliğin, (lotilik) tefeciliğin ve birçok ahlaksızılığın, Allah a ait sıfatların yani isim ve sıfat tevhidine ait özelliklerin putlara, ağaçlara, ölülere ve insanlara sunulduğu cahilliye ile ahlaklanmış toplumlara gönderdi.

Bu elçiler kendi kavimlerine Tevhidi tebliğ ettiler.Bakın bu durum mukkades kitabımız olan Kurani Kerimde nasıl tasvir edilmektedir.

“Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.”Hud-50

De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.”Enam-135
“'Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterektam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüpeksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.”Hud-85
“O da dedi ki: 'Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım.'”Nuh-2

Bunlara benzer çok sayıda ayetler vardır.Kitabımızın bize bildirdiği kadarıyla bu elçiler hiçte temiz toplumlara gelmemişlerdir.Yani anlayacağınız şimdiki cahilliyenin eski cahilliyelerden pekte bir farkı yoktur.Ancak şunu kesin olarak biliyoruz ki gerek peygamberler ve gerekse onlara iman eden ashapları kendi dönemlerindeki cahilliye pisliklerine batmamışlardır.Onlarla meşru zeminlerde yani Allah’ın mübah kıldığı şekilde mücadele ettiler.

Son olarak şunu söyleyemekle yetineyim.Biz müslümanlar bu toplumu cahilliye toplumu olarak görüyoruz.Bu sebeple peygamberlerin cahilliye toplumlarında yaşarken nelere dkkat ettiklerini kendimize örnek almaktayız.
Biz yediklerimize,içtiklerimize,bulunduğumuz çevredeki komşuluk ilişkilerimize,akraba ilişkilerimize Allah Rasulunun cahilliye düzenindeki muamelesi ne ise onu yapmaya çalışıyoruz.Çocuklarımızıda bu şekilde yetiştiriyoruzBu yaptıklarımız övülecek bir durum değildir, zira her bir müslümanın üzerine farz olan birer ibadettir.

Bakın bacım ısrarla üzerinde durduğum şey şudur.

Birileri çıkıp vahdeti-vucüt yada “Bir”lik yada “Hiç”lik yada “Fenafillah” adı altında Allah’lık iddia ediyor ve biz evet biz kendimizi müslüman olarak ad eden biz,bunlara müsamaha gösterebiliyoruz.Eğer bu sözde ermişler bunu söylemişse bunda bir hikmet, bir keramet vardır diyerek bunu bile hazm edebiliyoruz.Sahi biz nasıl bir toplum olmuşuz böyle, bunu hiç düşünüyor muyuz?

Birileri çıkıp en iyi şeriat (Anayasa) sahibi benim diyor ve ekliyor,çünkü şuan yürürlükte bulunan şeriat (anayasa) cunta rejimin anayasasıdır diyebiliyor.Birileride bu ilahlık taslayan cuntayı alkışlıyor ve buna destek veriyor.

Cuntanın anayasası yada senin anayasan arasında ne fark vardır? Senin ve cunta arasında ne fark vardır.Peki Allah’ın anayasasına ne oldu? diyecek birileri çıktığında da hemen bu namaz kılan cuntalar onu hemen terörist ilan ediyorlar.

Ve bu muvahhidler en çokta tepkiyi tarikatçılardan ve dinci gruplardan alıyor.Hakkı ortaya koyan kişi bu dinci gruplar tarafından malasef ya haricilik yada tekfircilikle damgalıyor.Sahi biz nasl bir toplum olmuşuz böyle? bunu hiç düşünüyormuyuz?

Neyse bacım başınızı ağrıttım.Ancak derdimiz çok büyük çok.

Ferd ferd Allah’ın ipine sarılıp/bakara/256/ tağutları red edip iman dairesi içerisinde bir vahdaniyyet sağlamadığım müddetçe birileri daha çok bizi Allah’ın adını kullanarak cehennem çukuruna götüreckelerdir.Fi emanillah

Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır.

“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.”Fatır-5

Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır.


“Ey insanlar, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Babanın evlâdı adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı, evlâdın babası adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı günden endişe duyun. Allah’ın va’di doğrudur, haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın, şeytan ve hilekâr insanlar, Allah’ı öne sürerek, Allah adına sizi kandırmasın.”Lokman-33

Sadakallahülazim.

Esadullah 08 Mart 2014 14:28

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

muallime Üyemizden Alıntı (Mesaj 321945)
Müslümanların dertleri sadece bu kadar da değil..Şimdi hiç olma zamanı değil,Gömüldüğümüz yerden fidanların başını kaldırma ve Ümmeti ayağa kaldırma vakti...Ama Heyhat! başını kaldıran fidanları heder etmek için elinde balta bekleyen çok ...En acısı da bekleyenlerin Düşmanlarımız tarafından kullanılan kardeşlerden olması..

Biz kendimizi düzeltmedikçe Allahın yardımı gelmeyecek,nesiller heder olacaktır...

Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)

Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)



Yok yok müslümanlar birbiri etlerini yemeye devam edecek sanırım biz üzerimize düşeni yapalımda Mevlam bakalım neyler neylerse güzel eyler....

Sonuçta bu ülkede Ümmetin ittifakı için el açıp yaş dökenler var umarız sencilik bencilik veya sizcilik bizcilik diye islamın dışında, davası cemaati ve tarkatı yada kendisini İslamı yaşayan kurtulmuşları ve yegane muvahhidleri sanmayı bırakıpta gerçek İslam davası olan bir toplum ve müslümanlar oluruz ....vesselam

zülcenaheyn2 14 Mayıs 2015 02:55

Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi
 
Alıntı:

muhsin iyi Üyemizden Alıntı (Mesaj 303194)

Eskiden tekke ve dergâhların girişlerinde genellikle bu Hiç yazısı bir tabloda veya levhada gözlere çarpardı. Daha doğrusu insanların adeta gözlerine sokulurdu. Onların görmeleri sağlanırdı. Bununla pek çok faydalar mülahaza edilirdi, amaçlanırdı.

Bir kısım insanlar tekke ve dergâhlara psikolojik rahatsızlıklarından, sinir hastalıklarından şifa bulmak için geliyorlardı. O zamanlar tekke ve dergâhların bu gibi toplumsal hizmetleri de vardı. Hiç onların bu tür dertlerine en büyük şifaydı. Çünkü nefsine Hiç dersini günde en az beş dakika kadar veren bir kişinin bütün psikolojik ve sinir rahatsızlıkları sabunun suda erimesi gibi yavaş yavaş ortadan kalkar. Yok olur.

Her türlü psikolojik ve sinir rahatsızlıkları nefsin komplekslerinden kaynaklanır. Olumsuz yaşantılar ve duygular nefiste kendini savunmak için kompleksler meydana getirir. Kompleksler olumsuz yaşantıların bilinçaltına bastırılması sonucu oluşur. Negatif duygular buralardan kaynaklanır ve insan ilişkilerinin sağlıklı olmasını önlerler. İşte nefse talim edilen günde beş dakikalık bir Hiç dersi onun bütün komplekslerini yavaş yavaş ortadan kaldırır. İnsanı ahlaki açıdan üstün duruma doğru yükseltmeye de başlar.

Bu yol kişiyi çukurdan çıkardığı gibi, semaya doğru da miraç ettirir. İlk şart imandır. Yani iç içe geçmiş mertebelerin en dışındaki nefs-i emmare bilincine varmak yani o çemberden içeriye doğru Rabbına yönelmek. Aksi halde gönülden talep yok ise hiç bir şey gerçekleşmez. Gönülden talep de nasip işidir bir yerde. Nasip ise şartlar, haller, vs. olgunlaşır ve kişiyi bu yola zorlar. Kendini bulmanın tek hakiki zaruret olduğu idrak edilir. Nefse zor gelse de bu yola çıkılır. Aksi halde ilgi, alaka, hobi, vs. gibi meyillerle kimse bu yola senelerini yani hayatını vermez. En fazla bir iki sene ilgilenip sıkılır. Kişinin kendi kendinin ikna olması inancına en büyük dayanaktır. Ardından sabırla aşılan yollardan sonra muhabbet hasıl olacaktır ve iknaya, inanca, sabıra gerek kalmayacaktır. Çünkü kişi hakikati nefsinde aynel yakin olarak tadacaktır. İşte o dostlara ne mutlu.

İşte aynel yakin evvelinde sizin son cümlelerinizde bahsettiğiniz "yavaş yavaş ortadan kaldırır" süreci yaşanır. Maneviyata istidatlı Müslümanların psikolojik sıkıntı yaşayanları tasavvuf metodu ile kendi varlığını, mükemmeliyetini, hakikatine üflenen ilahi ruhu fark edip bu farkındalığı sirayetini hissedip bu hâl ile hallendikçe şifa bulacak ve oradan da kemale doğru yürüyeceklerdir. Tabii evvela iman şarttır. Ayeti kerime de "Müslüman olduk deyin, iman ettik demeyin çünkü iman henüz kalbinize yerleşmemiştir" denmektedir. İmanın kalbe yerleşme süreci kişinin Rabbına dönüşü ve bunun için nefse karşı gerekli mücahedelerin yapılması ile aynı orantıdadır. Aksi halde sonuç hüsrandır. Dönmeyenler hüsrandadır. Dönüp de vaz geçenler ise büyük bir bağışa uğramadıkça kat kat hüsrandadırlar. Allah bizleri cehaletten korusun ve ilminin hazmını kolaylaştırsın.

Gelelim yolun devamına. Kişi kompleksinden kurtulana kadar potansiyelini ortaya çıkaramaz. Çünkü olağanüstü bir durumda ancak savunma mümkündür. Endişe anında sükunet, sakinlik, düşünme mümkün olabilir mi? Olamaz. Hele hele derin düşünme, tefekkür hiç olamaz. Tefekkür hamile kalanın işidir. Doğum sancıları tefekkürün kendisidir. Bu yüzden de tasavvuf metinleri ile felsefe metinlerinin hiç bir alakası yoktur. Tasavvuf tefekkürü tamamen varlıkta yaşanan tecrübelerin ifadesidir. Bir hâl üzere söylenmiştir hep. Ardından o hâl üzere söylenen temel sözler etrafında metinler genişletilir. Felsefe ise aynı sözü söyleyebilir fakat hâl üzere söylenmemiştir. Ortada bir doğum yoktur. Miraç yoktur. En azından felsefe denince anlaşılan felsefeden bahsediyorum. Yoksa felsefenin çıkış noktası seyr sülûk yani inisiyasyondur.

Sonuç olarak aynel yakin ile kendini bulan kişi hayali cennetinden yeryüzüne iner ve ilk defa yaşamaya başlar. Bu kişi hangi görünür sebeplerle bu yola baş koymuş olursa olsun. Biri psikolojik sıkıntılardan kurtulma derdiyle, diğeri başka başka vs. nedenlerle. Ama sonuç itibariyle kişinin nefs-i emmaresi eskiden neyi bahane ederek kendi saltanatını koruyor idiyse bu artık son bulmuş olur. Ve yaşamaya başlayan insan işte bundan sonra potansiyelini bu yaşam üzerinden ortaya koymaya başlar.

Şunu ortaya koymamız lazım. Düşünme materyalistlerin malı değildir, psikoloji psikologların malı değildir ve din de dindarların malı değildir. İster kâfir ister mü'min olsun insan olan herkesin bünyesinde insanlığın getirileri mevcuttur. İnsan bir şey ile meşgul ise o meşguliyetini yenmeden diğer şeylerin farkına varamaz. Komplekslerinden, savunmalarından kurtulmayan birisi çevresinin farkına varamaz. Kendi değerinden emin olan birisi de artık düşünmekten korkmaz. Çünkü yadsıyacak bir şey görmez. Kendi değerini bulan hakikati bulmuştur ve neyden bahsediliyorsa o şey, her şeyin birlenme yeri olan hakikatte yerini bulacaktır. Tevhid ehli olan da kendi nefsindeki âlemi keşfettiğinden, zahire doğru nazar ettiğinde artık korkacak hiç bir şeyi kalmaz. Bütün duygusallıklar, korkaklıklar, psikolojik sorunlar içteki şirkten ötürüdür. Merkezimizde çokluk var ise, orayı birleyememiş ise o vakit kararsızlık, çelişki, korku, vs. bitmeyecektir. Kalbinde şirk olanda iman olur mu? O vakit tevekkülle tevbe kapısında beklemeyen yanmaya devam edecektir.


SAAT: 10:05

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320