|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Abdulkadir Seven,Açılış Tarihi: 07 Mayıs 2018 (15:02), Konuya Son Cevap : 02 Eylül 2018 (14:39). Konuya 12 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
07 Mayıs 2018, 15:02 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 | ROMAN/ Gök Neden Kızıl Rüveyda/Abdulkadir Seven ROMAN/ Gök Neden Kızıl Rüveyda/Abdulkadir Seven Kıymetli kardeşlerim kitaplasmakda olan bu romani siz kıymetli kardeslerimle yazi dizisi halinde paylaşıyorum inşallah faydalı olur Gök Neden Kızıl Rüveyda! Bizleri çok çetin bir gün bekliyor. Rüveyda’m. O çetin gün gelmeden, azıklarımızı hazırlamalı, adanmışlar safında birer bahaddin olmalıyız. Haklısın İsmail’im. Daha dün gibiydi ağabeyimizi evimizde misafir edip nasihatlerini dinlerdik. Çetin ve fırtınalı bir günde aklıma her daim ashabı uhdud gelir. Asiye’nin, Meryem’in, Hatice’nin Rabbine kasem olsun ki bu uğurda feda etmeden canlarımızı asla geri kalmayacağız. Çektiklerimiz ve çekeceklerimiz, biricik sevdemiz ve yusufumuz feda olsun onun yoluna. —Rüveyda’m yıldızlar yere serilmiş, toprak mavi. Gökten yağar ölüm, ateş kusar namlular. Karabasandır vücutlarımızı dağlayan, prangalardır- prangasız duygular. Yedi iklim, gök ateş, Gece sessiz Rüveyda! Sabaha çalar akşamlar.. Sana topladığım menekşeler sükuti hayal. Evlerimiz şen şakrak olur be Rüveyda. Selahaddin öper alnımdan, mavi sularda topraksız büyür kızıl laleler. Rüveyda bu sözler karşısında adeta şoke olmuş. İsmail’le Ummansız denizlere doğru yol alır. Gök mavi, yer mavi, eller ise yed-i Beyza. Yıldızlar ağlaşıyor, ay hicabından yüzünü hilale dönüyor. İsmail’in başına kargalar konuyor. Siyonist karargâhları yaran İsmail Şakağından yediği kurşunla al kanlara boyanıyor. Rüveyda avuçlarını açar kavuşamaz İsmail’ine. Yahudi askerleri Rüveyda’nın kollarından tutmuş, saçlarından sürükleyip zorla götürmektedirler. İsmail’in şakağından fışkıran kanlar gözlerini ve bedenini doldurmakta; Rüveyda ise köpek sürüsünden bir çırpıda kendini kurtarıp İsmail’ini kollarına alarak suratını silmeye çalışır. —İsmail’im! can yiğidim! İsmail sesler ve uğultular karşısında çaresizce son nefesini verirken tekbir ve kelime-i tevhid getirerek Rüveyda’sını görmek ister. Gözleri al kana boyanmış, her yer kızıldır. İsmail son çırpınışında ağzından tek sözcük dökülür ‘’GÖK NEDEN KIZIL RÜVEYDA’’ * * * * Rüveyda bir anda sırtına inen yumrukla irkilir. Kalk çabuk sofrayı hazırla. İşe gideceğim. Rüveyda bu olanlara inanamaz. Karşısındaki İsmail ve gördüğü sadece bir rüyadan ibarettir. Kalkmak ister ayağa ama kalkamaz. Çünkü her yeri morluk ve kan içinde. Ağrılarla doğrulmaya çalışır usulca, kızı Sevde’yi uyandırmadan. Akşam evde fırtınalar kopmuş, Rüveyda komşusundan aldığı kitapla eşine İslamı anlatmaya çalışmış ve örtünmek istediğini söylemişti. Eşi ise bu tepkisini hayvanca dile getirerek ‘’bizler yıllarca sosyalist bir savaş vermekteyiz. Halkları devrimin yolunda eğitirken senin söylediklerine bak. Sen değilmiydin düne kadar nerde İslamcı görsem öldüresim gelir. Nerde örtülü görsem diksinip kusasım gelir diyen. Sen değimliydin? ben ölürken beni kızıl bayrakla, marşlarla gömün diyen.’’ Rüveyda ısrarla kapanacağını ve gerekirse sevdeyle birlikte evi terk edip boşanacağını dile getirince İsmail kendini alamamış ve şiddetle her yerine vurmuştu. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Konu Sahibi Abdulkadir Seven 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hendek ve Ateş Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | Abdulkadir Seven | 0 | 1571 | 02 Eylül 2018 14:22 |
Mü'minin Silâhı: Sabır ve Dua/Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | nurşen35 | 1 | 1358 | 07 Temmuz 2018 01:26 |
Şeytanla Dört Yandan Savaş / Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | Abdulkadir Seven | 2 | 1217 | 03Haziran 2018 01:49 |
NEMLİ ÇİLEHANEM /Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | Abdulkadir Seven | 0 | 1382 | 23 Mayıs 2018 00:15 |
Sevda Uğruna /Abdulkadir Seven | Makale ve Köşe Yazıları | Nebevi Sevda | 2 | 1771 | 22 Mayıs 2018 15:53 |
08 Mayıs 2018, 10:42 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 |
İsmail'i işe, çocukları okula gönderdikte sonra kendi iç âlemine çekilerek, içine düştüğü hali düşünmeye başladı. Çocukluk yılları düştü belleğine; Erzurum'un yaylaları, soğuk gözelerden içtiği suları, en çok sevdiği kınalı kuzusu ve meraları aklına geldi. Köy imamının davudi namelerle okuduğu ezan sesleri adeta kulağını çınlatıyordu. Her şey o kadar masumaneydi ki Rüveyda derinden iç çekerek toplamalıyım kendimi ve yeniden hayata merhaba demeliyim. Bu buhranlı yıllarım son bulmalı diye hayıflanmaya başladı. Evin ortamı kendini o kadar bunaltmıştı ki adeta tüm kanepeler üzerine geliyor, sarı renkli duvarlar ve duvardaki tablolar adeta başını döndürüyordu. Sürekli ikilem yaşıyor. Depremler ve volkanlar beyninde patlıyordu. Kapanmaktan bahs ediyordu İsmail'e ama kapanma eyleminin sosyal yaşantısında neleri etkileyeceğini ve nelerden soyutlanacağını düşündükçe iyice buhrana düşüyor ve bu durumdan kurtulmak için kendisine kitapları veren komşusu Sabiha hanıma giderek yeter dayanamıyorum artık. Sürekli ikileme düşüyorum. Alın kitaplarınızı lütfen. Böyle giderse yuvamdan ve çevremden olacağım. Sizin anlattıklarınız ve verdiğiniz kitaplar bütün fikri ve eylemci kimliğimi karıştırdı. Zaten uzun zamandır buhran içindeydim. Kapanma kararımın bedelini maalesef eşim ödetti bize. Yeter bu ızdıraplar. . Sabiha Hanım ise sakin bir ses tonuyla muhatabını oturmaya davet ederek; Kardeşim öncelikle geçmiş olsun. Çekilen çile ve eza yeter ki onun yolunda olsun. Sakinleşin. Size bir kahve yapayım. Hem kahvemizi yudumlar birazda haktan gelenleri konuşuruz. Rüveyda kalkmak ve daha konuşmamak ister ama vicdanının sesi onu bırakmaz. Konuşmalıyım. İçimdeki tüm soruları sormalı, sorularımın cevabını almalıyım. Bu kadar basit olmamalısın. Sonuçta kaybedecek bir şeyin yok. Zira bugüne kadar sosyalist düşünceyi sorgulamadan o kadar eyleme karıştın ki; nice meselelere karşı kayıtsız kaldın.der. Sabiha Hanım kahveleri getirirken, Rüveyda aklındaki soruları sıralıyordu. Kahveler geldiğinde Rüveyda vakit kaybetmeden beynini çatlatan soruları Sabiha hanıma sormaya.. |
09 Mayıs 2018, 09:14 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 |
Sabiha Hanım; biz sosyalistler genelde insanın evrim geçirdiğini ve toprak olup gideceğine inanırız. Sizler ise insanın yaratılışını bir sebebe bağlar ve ona anlam yüklersiniz. Bu konuda İslam ne der? Sabiha Hanım ise gayet oturaklı ve sakin bir şekilde muhatabının İslama karşı susuzluğunu keşfeder ve onun en ince noktalarına nüfuz etmeye çalışır. İnsanın yaratılış gayesini ve halife olma özelliğine girer. Kalpleri çeviren ALLAH'a hamd olsun. Öncelikle kardeşim şunu iyi bilmeliyiz ki; ALLAH(cc)'ın yeryüzündeki halifesi olmak üzere yaratılan insan; sadece yemek, içmek, çiftleşmek için yaratılmamıştır. Bu sayılanları hayvanlarda yapar. İnsan ALLAH(cc)'ın yeryüzündeki temsilcisi (halifesi) olmak ve ALLAH-ü Teala'ya kulluk görevim layıkıyla yerine getirmek için yaratılmıştır. İnsanı hayvanlardan ayıran temel özellik ALLAH(cc)'ın; insanı en mükemmel bir şekilde yaratması, doğruyu yanlıştan ayıran akıl ve irade vermesi ve insanı doğru yola ulaştıracak kitaplar ve peygamberler gönderilmesidir. Ey kardeşim! Nasıl var olduğunu ve varlığının sebebini hiç düşündün mü? Güneşi, yıldızları ve ayı hiç düşündün mü? Dağları, denizleri, ağaçları hiç düşündün mü? Milyonlarca tür canlıyı, bunların yaratılışını ve neden yaratıldığını hiç düşündün mü? Bütün bunlar sana yaradanım hatırlatmıyor mu? Tüm bunlar sence (haşa) sadece görüntü olsun diye mi yaratıldı? Ey kardeşim! Kimsin? Nesin? Nereden, neden geldin ve nereye gideceksin? Yoksa bu kadar mükemmel yaratıldığın halde, sadece yiyip-içmek, gezip-tozmak için mı yaratıldığım düşünüyorsun? insanın bir yaratılış nedeni vardır. O da ALLAH'a kulluk etmektir. ALLAH-ü Teala buyuruyor: "Ben cinleri ve insanları yalnız, bana kulluk etmeleri için yarattım. "(51, Zariyat:56) Sabiha hanım konuştukça Rüveyda'nın kalbi adeta yerinden fırlayacak şekilde kendini tutamaz ve hıçkırıklara boğulur. Bunca zaman nasıl olurda dinimi öğrenemem. Bunca isyan, ve hoyratça harcanan yıllar neden? Neden ben Rabbimi tanımadan; Lenin, Stalin ve karl marxı tanıdım..Neden ? Yazıklar olsun beni bu hale getirenlere diye ağlamaya başlar. Sabiha hanım ise bu yumuşama karşısında konuşmasına devam eder.. Ağla kardeşim! Ağla! _Ağlamak rahmettir. Madem ki aklımız ve irademiz var kardeşim. Madem ki insanız ve sadece ALLAH'a kulluk için yaratıldık, madem ki bizim için Cennet ve Cehennem var. O zaman gaflet uykusundan uyanıp kendimize, özümüze yani kulluğumuza geri dönmeliyiz. Bu da sadece "La İlahe illALLAH, MUHAMMEDür Resulullah" kelimesini (Tevhid) bilinçli bir şekilde söylemek ve daha da önemlisi hayata geçirmekle mümkün olacaktır. Çünkü Tevhid olmazsa kulluğun ve imanın olması, iman olmadan da cennetin kazanılması mümkün değildir. |
12 Mayıs 2018, 09:53 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 |
iman berraklık ve tüm vesveselerden uzak kalmaktır. Meşru olmayan yolların hepsine set çekerek hayatın tüm alanlarını sütrelemektir. Vakit öğlen. Yakından gelen davudi bir namedir. Hayyalasselah! Hayyalelfelah! Rüveyda yıllardır tepki gösterdiği ve her fırsatta’’ iğreniyorum bu çığıltılardanâ dediği ezanı ilk kez böylesine huzur ve mutmain bir kalple dinliyordu. Kurtuluşa, felaha ermek için ‘’hemen abdest almalıyım’’.der ve şekillere bakarak abdestini alır. Elindeki kitabı önüne koyarak, şekillere göre hareket eder. Kalp coşkun sel, gönül Ummansız bir derya, gözler yarına vurgun. Rekatları kıldıkça Rüveyda’nın zihnindeki ‘’ene’’ putları kırılıyor ve secdede hıçkırıklara boğularak; ’’Rabim! Benim sahibim ve koruyucu Rabbim! Bugüne kadar suç ve günaha hayâsızca dalıp sana isyan içerisinde oldum. Senin yolunun üzerine oturup, sana iman eden gençleri o kutsal yollarından geri çevirdim. Örtülü kızların kafasını karıştırarak onların sapkınlığına sebebiyet verdim. Erkek gençleri zafiyete düşürmek için kişiliğimi değil dişiliğimi öne çıkardım. Bunca kötülüğün hesabını vermeye geldim. Ne olur mağfiretinle beni bağışla. İşlediğim o hayâsızca suçlara karşı hayır ve güzellik kapıları aç. Kalbime nur yağdır. Bana hidayeti bahş eylediğin gibi İsmaile ve çocuklarıma da bahş eyle!. Rabbim! Ben ki günahkâr bir kulum. Günahlarımı temizle. Bilgi dağarcığımı geniş tut. Zafiyetlerime, kadınlığıma, acziyetime yenik düşürme. Mücadele ve direniş ruhu ver. Senin yolunda ölüm ise en büyük şereftir. Ne olur bu şerefi bana lutfeyle.’’ Rüveyda yüreğinden kopan coşkuyla ‘’muhakkak ismaile bildiklerimi aktarmalı onu ateşin kenarından çekmeliyim’’ diye zihninde plan kurar. İsmail ise olan tüm bu gelişmelerden habersiz şirketin muhasebesinde giriş- çıkış kayıtlarını tutup fatura ederken kısık radyosundan çıkan 1 mayıs türküsüne kendini kaptırmış. Çoktan cemoyu dağlara çıkarmıştı. Bir yandan düzenin çarkına küfrederken diğer taraftan sigarasını tüttürüyor, patronuna hakaretler savuruyordu. ‘’ Ah ulan ah! Şimdi Deniz ve Yusuf gibi özgür olmak vardı. İbrahim yoldaş gibi Mardin kızıl dereyi inletmek vardı. Düştük faşizmin kollarına, üç kuruşa, katıksız kuru ekmeğe talimle bizleri terbiye ediyor emperyalizmin işbirlikçi uşakları. Gün gelecek, devran dönecek emperyalizm elbet yenilecek.’’ İsmail devrim hayalleri kurarken telefonun sesiyle birden irkilir. Telefonun karşı tarafındaki nilay’dır. Nilay onu ve arkadaşları akşam yemeğine davet ediyor, tüm yoldaşlarla geçmişi yâd ederiz diyordu. İsmail ise ısrarla nilayı ikna ederek tüm arkadaşlarını kendi evinde içki sofrasına davet ediyordu. İsmail çok seviceğini düşündüğü eşine telefon açar ve arkadaşlarının geleceğini, yemekle birlikte meze hazırlamasını söyler. Rüveyda vurulmuştur. Telefonda dudakları titrer, ayakları yerden kesilir ve elleri adeta buzdur. Donmuştur zaman, sukutu hayaldir çehresiz suratlar. Beyin kaynamış kazan. Temizlemiştir Rüveyda gönül bahçesini ve biricik yuvasını. Nasıl yapmalı ve nereden başlamalı. Daha körpecik cenin misali iman yüreğine düşmüşken gerisim geriye mi? Dönmeli. Rüveyda bu durumdan nasıl çıkarım diye dertlenirken; oğlu Yusuf okuldan gelir. Rüveyda, sevde ve yusuf'a durumu anlayabilecekleri dilde anlatır. Annelerinin başından geçenleri çocuklar duyunca ev ortamlarına ve yaşadıklarına anlam veremezler. Çünkü İsmail; minik yusufun belleğine Che Guevera ve Deniz Gezmişâ€™in, anıları ve marşlarıyla doldurmuştu. O körpecik dimağlara dinin bir afyondan ibaret olduğunu ve ilah diye bir kavramın olmadığını, insanın evrim geçirerek bu hale geldiğini anlatmıştı. Yusuf annesindeki bu duruma bir türlü anlam veremiyor ve kabullenemiyordu. Bir anne için en acı olanda bu olsa gerek. Kendi doğurduğu çocuğu ona asi geliyor ve annesini irdeliyordu. Annenin çocuğunu ikna etmeye ise hiç vakti olmadığından akşama plan yapmanın telaşı içindeydi. Vakit iyice daralıyor, akrep ve yelkovan birbiri ardına ilerliyordu. Kendi kendine mırıldanarak; ‘’onlara asla meze sofrası hazırlamamalıyım. Bu kötülüğe ortak olmadan kurtulmam gerek. Yeni iman etmişken bu duruma düşersem daha toparlayamam kendimi.’’ Sabiha hocayı arar ve hemen kızını onun yanına gönderir. Sevde annesinin istediği emanetleri bir poşette getirir. Sofrayı, müzik ortamını ve salonu kendi istediği şekilde düzenler. Artık vakit tamamdır ve bekler onların gelmesini. İsmail apartmanın önüne geldiğinde Nilay ve arkadaşları sokağa doğru girer. Zamanlama ve verilen saat tam dakikdir. Neden olmasın ki bunun sonucunda eğlence ve her türlü sapkın anlayışın felsefesi vardır içinde. İsmail nezaketen zile basar. Kapıyı açan ise minik kızı sevdedir. Salona geçtiklerinde hafif bir fon müziği ve sofra ortadadır. İsmail: Rüveyda nerdesin? Arkadaşlar siz şöyle soğuk içecekleri alın. Ben elimdekileri mutfağa bırakayım. Herkes elindeki kadehleri tokuşturuken İsmail mutfağa doğu yöneliyordu. Rüveyda ise Rabbine yakararak: â€â€Rabbim! bana yardım eyle. Göğsümü genişlet. Dilimi çöz. Bu zalimlere karşı bana direnme kuvveti ver. Rüveyda mutfaktan içeri girer. Onların alışageldiklerinin dışında çalan salondaki fon müzik ve Rüveyda’nın içeri giriş hali; onları beyninden vurmuş ve hepsi ellerindeki kadehlerle donakalmıştı. Yutkunamıyorlar içtikleri boğazlarında düğümleniyordu. İsmail ise elindeki poşetleri gayri ihtiyari yere bırakır. Beyninden vurulmuşçasına suratı kızgınlıktan adeta pancara dönen İsmail; O kudurmuş haliyle Rüveydaaaaaaaaaa!!! |
22 Mayıs 2018, 15:44 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 |
Sesiyle ortalığı inletir. Rüveyda kendini çoktan adamıştı Rabbine. Asla kararından vazgeçmeyecek ve direncini koruyacaktı. Bol pardösü ve üzerine aldığı başörtüsü onu o kadar izzetli kılmıştı ki; buz gibi karların arasında açan ‘’kardelen’’ çiçeği misali öylesine dik ve öylesine beyaz gelincik gibiydi. Kalpleri kaskatı kesilenler, rahmet yağmurundan kaçarcasına Rüveyda dan kaçıyorlar. Sert bakışlarla ondan gelecek tepkiyi merak ediyorlardı. İsmail ise sert bakışıyla lanetler okuyup, hakaretler yağdırıyordu. İsmail: Kahrolası kadın! Nedir? Senin bu halin. Çabuk çıkar şu üzerindekileri. Yoksa ben parçalayacağım. Rüveyda ise vakarını koruyarak eşine ve arkadaşlarına: —‘’Ey benim yıllardır bir yastığa baş koyduğum, yuvamı ve çocuklarımı koruyup, gözeten sevgili eşim! Yılmadan- usanmadan bir hiç uğruna mücadele verdiğimiz, günlerce halk evlerinde ölüm orucu tuttuğumuz siz arkadaşlarım! Rabbimiz bizlere der ki "İlahınız birdir; O göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların Rabbi’dir."(Saffat:4–5) Yerlerin, göklerin ve içinde bulunduğu tüm varlıkların Rabbi olan ALLAH varken bunca isyan neden? Ben şüphesiz âlemlerin Rabbine iman ettim. Hayatım ve ölümüm kudreti elinde bulunduran ALLAH’a and olsun ki bu can bedende olduğu müddetçe, başıma gelen her türlü zorluk ve dayatmalara karşı direnecek onun yolundan asla geri kalmayacağım.’’ Salondakiler bu sözler karşısında dillerini yutmuşlar asık suratla Rüveyda’yı dinliyorlar. Rüveyda imanın verdiği huzurla kesintisiz konuşmaya devam ederek: —Hiç düşündünüz mü? Arkadaşlarım! Bizler sürekli vahşi kapitalizmden, emperyal sömürüden, emeğin ve emekçinin esaretinde bahs ederizde, kendi benliklerimizin esaretinden nedense bahs etmeyiz. Biz din afyondur dedik ve ALLAHsız nesil yetiştirdikte Sonsuz cehennem azabını düşünmedik. O alevli ateş ki tüm günahkâr bedenleri kavrayacak, insanoğlu o azabın dehşetinden susadıkça içecekleri ateşten katran ve irin olacak. ALLAH’a iman edenlerse o güzelim cennet bahçelerinde Rabbinin nimetlerinden istifade edecek. Bunca güzel nimet bahş edilirken neden cehennem azabına doğru hızla koşarız şaşarım. Gelin sizlerde bir olan ALLAH’a iman edin. Bunca işlediğimiz suçlar karşısında ALLAH’dan mağfiret dileyerek tövbe edelim. İsmail: Yeter Rüveyda! Yazıklar olsun sana. Desene bir ömür koynumda gerici bir yobazla olmuşumda haberim yok. Sana ne yapacağımı göreceksin. Çabuk çıkar üzerindekileri yoksa o bahs ettiğin azabı ben sana tattıracağım. Sana öyle bir eziyet ederim ki yaptıklarından pişmanlık duysan da fayda vermez. Çocuklara gelince; onların bir daha yüzünü bile göremezsin. Köşe başında duran Nilay her ne kadarda kızgın görünse de içten içe çılgınlar gibi seviniyordu. Âşık olup da kavuşamadığı İsmail’ine doğru bir adımda olsa yaklaşıyor içindeki kızgınlık yerini riyakâr bir sevince terk ediyordu. Çocuklar ise bu olan bitene anlam veremiyor büyüklerin kavgaları arasında hıçkırıklara boğuluyorlardı. Nilay ateşe benzin dökerek: Rüveyda neden bizlere ihanet ettin. Yobazlarla birlikte olup bize karşı savaşacak mısın? Hani sen benim en sevdiğim yoldaşım dın? Hani seninle devrim yolunda kanımızın son damlasına kadar mücadele edecektik. Şimdi nedir bu halin. Çabuk söyle! Bizlere. Kalkın arkadaşlar buranın tadı kaçtı artık. Gidelim de sözüm ona âşıkları baş başa bırakalım. |
31 Mayıs 2018, 12:37 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 59388 Üyelik T.:
05 Nisan 2018 |
Kalkın arkadaşlar buranın tadı kaçtı artık. Gidelim de sözüm ona âşıkları baş başa bırakalım. "Ey Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al". (ALI IMRAN 193 Levent: Oğlum! Hadi ben berduşun biriyim. Nerde akşam, orda gece. Bu yaşa kadar ne çocuk var nede gidecek mekânım. Babam desen sende biliyorsun ki yıllar önce öldü. Anam desen ihtiyar yatalak. Kendi halinde dindar bir kadın. Kafada basmıyor ki anlattıklarımı anlasın yaşlı bunak. Var yok ibadet ve bana ettiği dua. Bende he ana deyip geçiştiriyorum. Ben ona sömürü ve emperyal düzene karşı halkların özgürlüğünden, işçi haklarından ve benim işsiz olmamın sebebinin faşist dikta olmasından kaynaklandığını anlatıyorum. O da kalkmış bana ‘’ALLAH seni ıslah eylesin yavrum. Yoksa kâfir olarak yanıp gideceksin. Anacığın bile seni kurtaramayacak.’’ Diye ağlayıp duruyor. Din gerçekten afyon be yoldaş. Nasılda uyutuyorlar yaşlı kadını. Neyse benim çenem susmaz. Boş adam boş işlerle uğraşır. Sen neden içiyorsun anlat bakalım. İsmail başından geçenleri anlatır levente. İşin içinden çıkamadığını ve ne yapacağını bilemediğini dillendirir. Levent ise derinden bir iç çekerek Elbet bakarız bir çaresine be koçum dert ettiğin şeye bak. Ulan var mı? Öyle bizden habersiz hareket etmek. Yarın istihbarat çalışması yapar yuvanı kurtarırız. Kimmiş bakalım Rüveyda yoldaşın beynini karıştıran. Aslında Rüveyda iyi bir kızdır. Nasıl kandı bu dincilere anlamış değilim. Sen bana bırak aslanım, geçen gece o yolda giden yobazlara ne yaptığımı görmedin mi? Nasılda adamın yanında Ninja gibi giyinmiş kara peçeli karısına hakaretler yağdırmış adamı tahrik etmiştim. Adam bize karşı koymaya çalışırken kafasını gözünü patlatmıştık. Herifi komalık edecektik, faşist polisler olmasaydı. ‘’Nefret ediyorum ulan! Nefret.’’ Güzelim memleketi örümcek ağalarıyla sardılar. Nerde kaldı bizlerin 68 kuşağı. Ölümsüz kahramanlarımız. Şimdi her biri birer toprak olup devrimci ruhlarını bizlere emanet ettiler. Onların kanlarını asla yerde bırakmayacağız. Gel koçum şu çeşmeden elimizi, yüzümüzü yıkayalım da kendimize gelelim. Sabah nasılsa ben onların izini takip eder, dağa bile kaldırırım. İsmail’in koluna girer devrim marşlarını mırıldayarak evin yolunu tutarlar. Kapıyı vurduklarında çocuklar o ürkek bakışlarla kapıyı açarlar. Sevde o kadar masumanedir ki olan bitenden habersiz şekilde annesinin haline ağlamaktan kendini tutamaz. Gözleri şişmiştir masum sevde’nin. Hayatın acımasızlığını çocuk yaşta tatmış, anne ve babasının bu haline bir türlü anlam veremiyordu. Ürkek bakışlarla cesaretini toplar ve babasına; Babacığım! Ne olur annemin odasını aç. Her tarafı kanlar içinde. Odaya giden koridordaki halılar bile kan olmuş baba. Ne olur baba! Beni annemsiz bırakma. Ben onsuz nasıl yaşarım. Anneciğime acımıyorsan minicik kızına damı? Acımıyorsun. İzin ver bari onun kanlarını temizleyip yemek vereyim. Anneciğimin koynunda yatıp saçlarımı okşatayım. Ona sarılarak gece korkumu yeneyim. Babacığım ne olur bizi annesiz koyma. İsmail o sert içkinin tesiriyle minicik kızı sevde’nin sözlerini hakaret gibi algılar ve elinin tersiyle kızının suratına vurarak yere düşürür. E yeter be! Anasından çektiğim yetmiyormuş gibi kızı da başıma çıktı. Nedir ulan zırladığın. Bırak kafamı ütülemeyi de şu kanepede sızıp kalayım. Der ve kanepede uzanıp kalır. İsmail sızmaya başlayınca sevde gizlice cebinden anahtarı alıp hızla odaya doğru koşar. Halının üzerindeki kan ve biricik annesinin acılar içinde kıvrandığını görünce feryadı figan ederek, Anneeem! Canım annem! diyerek çaresiz bir halde hızla komşularına doğru koşar. Kapıyı kırarcasına -Lütfen yardım edin! Annem ölüyor. Ne olur yardım edin. Kapıyı açan Hikmet bey Sevde kızım nedir bu halin? Hikmet amca ne olur yardım edin annem ölüyor. Feryadı duyan hikmet beyin eşi emine hanım, mutfaktan koşarak yanlarına gelir. Rüveyda! Yoksa Rüveyda'ya bir şey mi? Oldu. Hemen hikmet acele çabuk gidelim. Hızlıca eve giderler. Odada Rüveydanın acılar içinde kıvrandığını görünce koluna girerek odadan çıkartırlar. Hikmet, ismailin sızmış halini görünce Ah ismail ah!nedir?Senin bu halin. Hikmet bey aracın kontağını çalıştırarak en yakındaki hastaneye doğru hızla giderler. Rüveyda arka koltukta biricik kızının dizine başını yaslamış yarı baygın vaziyette; Kızım üzülme! Rabbim bize yeter. O ne güzel vekildir. Sevde: Annem! Canım annem! Ne olur sen yeterki iyi ol. Sensiz ben ne yaparım koca dünyada. ALLAH'ım ne olur annemi benden alma! Beni öksüz bırakma. Hastaneye vardıklarında hemen sedyeye alıp acilde müşahedealtına alırlar. Röntgenler, tahlil, darp izleri ve morluklar herşeyin ifadesidir. Doktor polis çağırtarak rapor tutmasını ister ve hikmet beye hastanın nesi olduğunu sorar. Hikmet bey: Komşusuyum efendim. Hastamızın durumu nasıl? Doktor: Maalesef hastamızda darp izleri ve morluklar tesbit ettik. Bundan daha kötüsü karnına almış olduğu tekme izleri var. Buda hastamızın iç kanama geçirmesine sebeb vermiş. |
31 Mayıs 2018, 15:23 | Mesaj No:7 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Hocam en son roman okumayı lise sıralarında Ahmet Günbay yıldız'la beraber bırakmıştım.)) Uzun bir aradan sonra Tekrardan bir roman okuma fırsatı buldum )) Şimdiler, dizi senaryolarına benziyor yorumu yapabilirler belki ama Bir "Sitem", "Boşluk" "Sevda Geri Dön" ve adını anımsayamadığım romanların tadı kokusu var... Devamını bekliyoruz....
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
03Haziran 2018, 01:53 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 59513 Üyelik T.:
01 Mayıs 2018 |
Allah razi olsun kardeşim sizden. Bu Roman komünist bir bayanın hidayete ermesiyle baslayan süreci ve eşiyle direnişini anlatıyor.
|
08Haziran 2018, 01:41 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 59388 Üyelik T.:
05 Nisan 2018 | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kızıl Goncalar sahneler | Kara Kartal | Film Kutusu | 6 | 10 Mayıs 2024 06:27 |
Rüveyda, Ben Sendeyim Sen Bendesin | MERVE DEMİR | Şiirler ve Şairler | 22 | 01 Mayıs 2024 14:59 |
Kızıl ordu utancı | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 1 | 26 Nisan 2024 19:11 |
Geç git yanımdan Rüveyda.. /İbrahim İnecik | İBRAHİM İNECİK | İbrahim İnecik | 0 | 06 Ocak 2012 21:51 |
RÜVEYDA şiiri | huzzam | Şiirler ve Şairler | 1 | 22 Eylül 2009 22:25 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|