|
Konu Kimliği: Konu Sahibi TufeyL,Açılış Tarihi: 08 Eylül 2007 (21:32), Konuya Son Cevap : 12 Ağustos 2008 (00:29). Konuya 69 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Eylül 2007, 13:43 | Mesaj No:31 |
RE: Aşk'a Dair..
Sevgi Şifadır Derler ki: "Sevgi, ruhlar arasındaki benzeşmeden dolayı oluşan imtizac ve kaynaşmadan ibarettir. Nitekim bir suyu diğer bir suya karıştırınca birbirinden ayıklamak imkansızdır. Bu nedenle iki şahıs arasındaki sevgi öyle bir noktaya varmaktadır ki, birisi diğerinin acısını duyar olur; onun haberi olmadan yakalandığı hastalığa yakalanır." Sevgi aynı kaderi paylaşmaktır. Öyle bir paylaşma ki iki tarafın kalbine huzur ve ferahlık getirsin; hastalıklara deva olsun. Çünki paylaşılmayan sevgi yalnızca bir dert ve acıdan ibarettir. Eğer eşit bölünmezse, gönlü, sevginin diğer yarısı olan dert istila eder. Bu yüzden tek taraflı sevgi acı; karşılıklı sevgi de sevinç verir. Birbirini seven iki kişi arasında sevgileri derecesinde bir benzerlik vardır. Menfaatlerde, karakterde veya amaçlardaki benzerlikler gibi. Bunlardan en etkin olan sevgi karakterdeki benzerlik sonucu doğan sevgidir. Bunda karşılık beklenmez ve insan, sevgisini izhar için daima kendisinin ruh ve ulviyet yönünden benzerini, eşini arar ve ancak ruhun eşi ile sükunet bulur. Hani ayet-i kerimede buyurulduğu gibi: "Sizi bir tek nefisten yarattı ve kendisiyle durulup yatışması için ondan da eşini var etti (A'raf, 189)" Sevenin ruhu sevilene meyilli yaratılmış olup kendisini ona yakın hisseder. Sevilen bu yakınlığı duymuyorsa eğer, arada sevgiyi perdeleyen maddî yahut manevî engeller var demektir. Engeller sevenin yüreğine, sevginin ikizi olan acı biçiminde yansır. Sevilenin bu sevgiye karşılık vermesi; ancak engellerin ortadan kalkmasıyla mümkündür ve o vakit, acı da birden bire sevgiye dönüşür. Diğer bir ifade ile sevgi eşit bölününce, acı alır başını gider. Kalpler karşılıklı aynı sevgi ile dolunca dert hafifler, sevinç çoğalır. Kulların rızkını paylaştıran Allah, sevgiyi de onlar arasında eşit paylaştırmıştır; çünki. Seven iki kişiden birinin başına gelen, hastalık veya esenlik, diğerinin de başına gelmeyince aradaki gerçek sevgi anlaşılamaz, acı kendini gösterir. Hani eski bir şairin dediği gibi: "Rabbim! Şayet aramızdaki sevgiyi bölüştürmeyeceksen, bari onun yokluğuna da yanabilecek katı bir yürek nasip et bana." Eğer sevgili hasta iken hasta olmuyorsak gerçek sevgiyi ve sevinci tadamayız. Sevgilinin hastalığına ziyarete gidince hastalanan âşık, elbette sevgilisi ziyaretine gelince onu görür görmez iyileşecektir. İskender Pala | |
17 Ekim 2007, 21:17 | Mesaj No:32 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Aşk'a Dair.. Aşk acı vericidir ama kâînatın gerçek mânâda bir parçası olmanın yolu da aşk denizlerinde yanmaktan, boğulmaktan geçer. İnsan, bu ateş denizine dalmalı ancak ondan içerek kanmalıdır. Bütün bu tehlikeli yolculuğa ruhunda başlayıp yine ruhunda tamamlayan sûfî, kendisine boş gözlerle banklarca bir ölüden farksızdır. Ama aslında o, kendisini aşkta yok ederek “ölmeden önce ölmüş” ve böylece sıradan fânilerin fenâsı olan beden ölümünden rûhen sıyrılmış, ölümsüzlüğü bulmuştur. |
18 Ekim 2007, 00:14 | Mesaj No:33 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Aşk'a Dair.. Arapça’da sarmak, sıkmak ve yanmak gibi anlamlara gelen a-ş-k’ dan türeyen bir kelimedir aşk. İnsanı sarmaşık gibi sıkarak onu kuvvetsiz bırakması nedeniyle böyle söylenmiştir. Ayrıca aşk kelimesi, alevlerin bir şeyi kuşatmasını da anlatır.... |
18 Ekim 2007, 00:25 | Mesaj No:35 |
Cvp: Aşk'a Dair.. düşünülen şey tanımlanabinir..ama tanımlanan şey yaşanmaya bilir.. ve yaşanmayan bu tanımın bir ifedsi bir dili olmaz. a ş k tanımını lügatlerde bulur ama ,gönül dilinde kelimesiz kalır.. hali yazmak zor iştir.ateşi tarif atmek yakıcılığını bilişimiz kadardır. ateşte yanmak farklı bir iş.... aşk.şeddesiyle şiidetli bir ifadedir dilde.tıpkı ateş derken ifadeyi pekiştiren ş gibi..ikiside ş ile pekiştirilmiş.ikiside şiddet ifade ediyor. a(ş)k ate(ş) | |
18 Ekim 2007, 07:20 | Mesaj No:36 |
Cvp: Aşk'a Dair..
hani denizler vardır dünyamızda ve biz bu dünyanın üç tarafı denizlerrle kaplı bir ülkesinde yaşarız ve bilirizki dünyamızında dörtte üçü denizdir ve kara sadece dörtte birdir oysa bu dörtte üçlük denizde irili ve ufaklı milyarlarca ada vardır görmesekte biliriz aşkı anlamakmı , anlatmakmı, tanımakmı, tanıtmakmı...kim anlatabildiki veya kim anlıyabildi hatta aşkı tanımlananıyla yaşamaya çalışılanların varlığı nekadar anlaşılabildi örneğin yusuf as ve züleyha annemiz veya ferhad ile şirin yahud leyla ile mecnun sayıya ilave edebileceğiniz çok isim olabilir saymak çözüm değildir sanırım bu gerçeği en güzel kişi kendi gönlüne sorması lazım illaki hayatının bir kesitinde bi şekilde etkileşim alanında o aşk radyasyonuna tutulmuştur veya bir ömür ona hasret yaşamanın hüznü içindedei nedir aşk ve nasıl bir duygudur diyede sorguluyabiliriz hem kendimizi veya her bir insanı ancak görürüzki aşkın her gönüldeki tanımı asla bizim anladığımız ve kavradığımız gibi değildir ginede buna bir misal olsun diye tevhidi ve tesbihi aşkın telafuzumuza yansıyan yanını arz edebilmek sanırım bir şiirlede olsa mümkündür işbu halin akıl ve idraklere bir aşk ve iman hazzıyla yansıması duasıyle TESBİHAT Kâinatın tek Hâkimi izliyoruz müstakimi Ayla, günle saat dakika, seni tespih ediyoruz Âşıkların gönlü ile marifetin sırrı ile Zerre, kürre, âlem, felek, seni tespih ediyoruz Âşıkların piri Habib, tüm âleme oldu tabip Lale, sümbül, çiçek, tertip seni tespih ediyoruz Atomlarda zerre zerre, âlemlerde kürre kürre Ayet ayet, sure sure seni tespih ediyoruz Tüm uzaklar yakın olur, tüm mekânlar seni solur Tevhidine boyun eğmiş, seni tespih ediyoruz Tüm âlemler senle daim, felekler burç ile salim Arzdan arşa yıldız yıldız seni tespih ediyoruz Senin aşkın bu âleme teveccüh, tecelli ediyor Âlemde ruh, bedende kan seni tespih ediyoruz Peygamberin sünnetiyle ashabının tarikiyle Şafi, Malik Hanefi ile seni tespih ediyoruz. Varidatı sır yani | |
18 Ekim 2007, 10:47 | Mesaj No:37 | |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Aşk'a Dair.. Alıntı:
AŞKIN TARİFİ YAŞAYANA GÖREDİR Bir öğrencisi Mevlana’nın önündeki masaya bir takım kitaplar bıraktı ve herkes yerini aldı. ‘bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adıyla..’ diye söze başladı.Mevlana’nın konuşması ağaçların,hafif bir rüzgar karşısında kıpırdanması kadar yumuşak,sözleri gösterişten uzak ve zarif, kabalığa kaçmadan sade olmalarına karşın şems’e bir devenin homurdanması gibi geliyordu.kulaklarını kapatmayı denediyse de o güzel ağzın açılıp kapanışı onu iyice çileden çıkardı.sonunda artık dayanamadı.ayağa kalkıp mevlana’nın önünde dizili duran kitapları işaret ederek ‘bunlar nedir?’ diye kullanılmamaktan çatlamış sesiyle sordu. mevlana bakışlarını çinili kubbeden bu küstah yabancıya doğru indirdi. İki müridi kalkıp bu dilenciyi dışarı atmak için hareketlendiler ama Mevlana onları durdurdu. ‘sen anlayamazsın...’ dedi şems. Yarı acıyla, yarı iğrenmeyle söylendi. Mevlana’ya yaklaştığında endişelenenlerin sesleri yükseldi. bir an durdu, sonra kitapları masanın üzerinden alıp koltuğunun altına yerleştirdi.ve dönüp Mevlana’nın önündeki havuza doğru ilerledi.şems havuza girip de paha biçilmez kitapları birer birer suya bırakınca,Mevlana ‘bu ne?’ diye bağırdı. ‘sen anlayamazsın’ diye cevap verdi şems. ‘dikkat et yabancı! elinde paha biçilmez hazineler tutuyorsun. altın,varak ve parşömen onların en değersiz yanlarıdır.’ ancak şems onu dikkate almadı. kitapları suya bıraktı.topluluktan gelen bir gürleme sesiyle beraber 3 kişi suya atlayıp kitapları şems’in elinden almak için itişmeye başladırlar ama Mevlana ‘nın haykırışı onları durdurdu: ‘bu adamın bir deli olduğunu düşünmüştüm,ama şimdi görüyorum ki esas çıldırmış olan benim müritlerim.burası kutsal bir mekan,kavga edip tartışabileceğiniz bir pazar yeri değil.’ müritleri havuzdan çıkıp şems’i yalnız bıraktılar.’güzel konuştun Mevlana’ dedi derviş.havuz kitaplardan akan mürekkeple maviye boyanmıştı.şimdiden sayfalardan bazıları ciltlerinden ayrılmış suda yüzüyorlardı.Mevlana harap olmuş kitaplara bakıp kendisi için ne kadar değerli olduğunu düşününce gözlerinden yaşlar boşandı.Allah’a ulaşan merdivenin özenle,yıllarca acı çekişle,çabayla şekillenmiş basamaklarıydılar.Mevlana’nın akan yaşları şems’i kendine getirdi ve kalbi yumuşadı.’bunlardan hangisi senin için en değerlisi?’ cevap vermekte aciz kalan Mevlana başını salladı.şems durup kitaplardan birini sudan aldı. ‘attar’ın kendi elleriyle sana vermiş olduğu esrarname mi?’ diyip kitabı ona uzattı.Mevlana yutkundu.kitap kupkuruydu,üzerindeki tozlar bile duruyordu sanki raftan yeni alınmış gibi. ‘belki de üzerinde o kadar uzun zaman incelikle çalıştığın maarif’tir.’ Mevlana kitabı eline aldı.o da kuruydu.’mucize!’ diye bağırdı biri.Mevlana gözleri yabancıya dikili öylece kalakaldı. ‘ermişliğe giden iki yol vardır’ dedi şems.kitapları işaret ederek ‘biri uzun yol’ diyip ardından da ‘ biri de kısa yol’ diye ekledi. ‘neymiş o kısa yolun adı’ diye sordu Mevlana. ‘sevginin yolu’ dedi şems. Mevlana sordu ‘peki ben nasıl öğrenebilirim o yolda yürümeyi?’ ‘sevgi ders alınarak öğrenilmez.’dedi şems. ‘sen yakılmayı bekleyen bir lambasın, bende alevim. Artık kitapları bırakıp benle gelme zamanıdır.’ | |
18 Ekim 2007, 10:58 | Mesaj No:38 |
Cvp: Aşk'a Dair.. ifade edemediğim bu tanımsız tanımı(aşk)böylesi manalı bir hikaye ile özdeşleştirmen oldukça güzel oldu..kimi zaman en çok kitaplarda arayıpta bulmaya çalıştığımız bu bilme işinin sadece öğrendiklerimizden ibaret kalacağı hissindeyim bende..hal ve onun dili çok farklıdır.inşaalah bilenlerden oluruz..ki bu aşk ın içindeki kavram aslını hayırıyordur herşeyde.iş o ki nasıl bulunacağını hangi niyet doğrultusunda kapısında durulacağınıbilmek..evet iki yol ,biri uzun belkide ama o uzun yol belirli bir zaman sonra ruhta dolgunluğa ve ermişliğe yükselte bilir insanı..veysel karani hz bu yolu his ile vuslat eyledi.belki bir diğeri sadece aşk a sevdalı..bu sevda yüreğinde öylesine kocaman oluyor; ki bir vakit bir yerde bir, yansımayla kendini ortaya çıkaracaktır..aşk ta istenir..sevmekte..vermek olmasaydı bize istemeyi öğretmeyecekti Rabbimiz.. isteyenlerden ve yolu uzunda kısada olsa bulanlardan, bulupta kaybetmeyenlerden olalım inşaalah.. sağolasın çok güzel ve özlü bir paylaşım oldu.. sıryaniye de aşkla kalınız diyelim. es selam. | |
18 Ekim 2007, 12:37 | Mesaj No:39 |
Cvp: Aşk'a Dair..
Mekânsız bir mekânda bulunan Hz. Allah zamansız bir zamanda kendisine duyduğu sevgi ile bilinmeyi istemiş, bîzâtihi isim ve sıfatlarından kâinatı ve insanı yaratmış, ruhlar âleminde gerçekleşen ilâhî diyalogla da insan, aşkı ve “aşkın gerçek sahibi’ ni unutamayacağına dâir söz vermiştir... ECRİN bazen kelamlar vardır meramını dilin telafuzunda ifade ederken aklıyla değilde gönlüyle ifadelendirir işbu güzel konunun şu son sözlerine bir gönül muhkaddimeside şerh edelim istedik lutfedipte hikmet nazarından anlamaya çalışırsanız her birinize kalbi teşekkürlerimi arzeder vedahi dua ve sena naat ve salevat olan bu aşk huzmelerinin sizinde gönlünüze bir nebze akışına vesile olacağını umuyor ve meramımı arzediyorum Hoşça gelip dostça kalbi ahvalinizin aşk adına beyan edilen bu nazik izharları Bizleri mutlu ve mütehassıs eyledi eyvallah. Bu firkat zillet ve sabrın nihayetinde vuslat olan âlemi şahadette siz gibi doslar nasibeyldiği rabbime hamdolsun. Bu zaman deminde tarihi kadimin meşkini yansıtan o saf aşkın özdeki vuslatı içeren inşirahlarına Cevab olarak bu beyanlar ne güzeldi Yarab zatı ulûhiyetine namütenahi hamdolsun ki bu çağın soluklarında hala muhammedi can meşki teneffüs eyleyen Böylesi doslarınla bizleri dost eyledin.elhamdulillahi rabbil alemiyn Havasına suyuna taşına toprağına kurban olduğumuz bu topraklarda bir vakit bizlere ata olan nesebimize Vefalı bir gönülle torun olmaya çalışan ve bu çağın yaralı gönüllerine kadim aşkın vedud kıvılcımlarından Nefhalanan o sevgi inşirahlarına bizleri de kabeyledin ki, yegâne iftiharımızdır. Bu gayretle elhamdulillahi rabbil âlemin.Sizler ve sizin gibi daha nice yüreklerinde o saf kadim sevdayı taşıyan doslarla Ve dahi bu âlemin an hazzında sabrı damıtanlar olarak ebediyetin ledünce sırrını yunusun soluklarında, Mevlana’nın gönlünde, Yesevinin tezkiyesinde, Muyiddinin can sırrında hisseden lerden olmak ne büyük bir lütuf elhamdülillah. Vehbi asaletin iz düşümünde bir ün olsun ki ol hidayet güneşimiz, efendimizin İsminden neşet eden ledün inşirahlarında Takat bulduğumuz bu hamd soluklarıyla yegâne hamid olana, kadim muhabbetinin kulluk gayretinde her bir filindeki sırları Biz ümmetine gönülce miras eyleyen O azametli günün yegâne fatihine Selamı şahaneleri ve dahi natı ikramlarımızı Arz edişimize bu derdi vesile eyledi Onun dilinden kabul olunan ol dua ki biz dahi cem-i gönülden beyan eyleriz Elhamdulillahi ala külli haal… Gönül dostu | |
18 Ekim 2007, 22:39 | Mesaj No:40 |
Cvp: Aşk'a Dair..
Bunca söz, bunca sena, bunca naat; Gönlün enfüsine bir türlü açamadı kanat. Gayri yorgun düştüm, müsaadenizle, Soluklarım tükendi, bende kalmadı takat. Yunus’u gözledim, Yunus’ça oldum. Mevlana ve Şems’i sizlerle buldum. Aşkın od’u közken gönüllerde; Tüm sinemi açıp ta sünnetle doldum. Sözleri sunarken gül buketiyle; Bahçe-i pak ile aşk sukutuyla; Vara vara geldik şimdilik sona, Elveda diyorum söz nutkuyla. Sır yani’dir bu hal, gönül dostluğu; Kıyam-ı dem sözdür bu hal yaslı; Aynadaki sensin gerçeği anla! Ol mümin mümin’dir sözün aslı. | |
Konuyu Toplam 5 Kişi okuyor. (0 Üye ve 5 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Geceye Dair | İslaminesil | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 48 | 09 Mayıs 2023 14:24 |
Dua’ya Dair... | MUHACİR. | Dua Bölümü | 0 | 06 Mayıs 2013 23:46 |
Kur`an`ın Faziletine Dair | EcelBekcisi | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Kasım 2008 14:01 |
Şuf`ay`a Dair Hadisler | Belgin | Hadis-i Şerif | 0 | 24 Kasım 2008 08:38 |
Aldatmaya Dair | Aysima | Hadis-i Şerif | 0 | 22 Kasım 2008 15:07 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|