Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Madde ve Mânâ dengesi (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/5675-madde-ve-mana-dengesi.html)

medinelii 28 Ağustos 2008 16:05

Madde ve Mânâ dengesi
 

Her şeyin, maddî ve mânevî olmak üzere iki cephesi olduğu söylenebilir. Varlık, fizik ve metafizik olarak; din, prensipler ve onlarla hedeflediği amaçlar olarak; insan, beden ve ruh olarak; kelimeler, lafız ve mânâ olarak... hep çift cephelidir.
“Biz her şeyi çift olarak yarattık.” (Zâriyat, 51/49) âyetindeki «çift» kelimesini buna bir işaret olarak anlamak da mümkündür. Nitekim; “Nefisler eşleştirildiğinde...” (Tekvîr, 81/7) âyetinin, «ruhların bedenlere girmesi» olarak tefsir edilmesi de bunu teyit eder.
Madde, müşahede ve idrak edilebilir cepheyi, mânâ ise maksat ve faydayı sağlayan cepheyi temsil eder. Madde bir kâse, mânâ ise onun içindeki içecek gibidir. Kâse olmadan içecek muhafaza edilemez. İçecek olmadığında ise kâsenin bir faydası yoktur. Varlığın nizamı, fıtratın gereği ve saadetin sırrı, birbirini tamamlayan bu iki unsur arasında bir denge kurup itidali muhafaza edebilmektedir.
Hazret-i İsa -aleyhisselâm-’ın en şiddetli muhalifleri, dinin sadece şeklî yönünü esas alan Ferisî mezhebi mensubu âlimler olmuştu. Belki de buna bir reaksiyon olarak, Hazret-i İsa -aleyhisselâm-’ın ümmetinin ikinci nesli ve daha sonrakiler, şeriat hükümlerini oluşturan dinin şeklî yönünü -neredeyse- tamamen iptal ederek veya kendilerini onunla mes’ul görmeyerek ruhbanlığı icat ettiler. Denge, -tabir caizse- Hazret-i İsa -aleyhisselâm-’dan önce mânâ aleyhine bozulmuşken, ondan sonra da -Avrupa’da Rönesans, Reforma kadar- madde aleyhine bozuldu.
Fıtrat dini olan İslâm, insanın hem bedenî hem de rûhî ihtiyaçlarını dikkate aldı. Bununla mütenasip olarak, getirdiği prensipler ile onlar sayesinde oluşmasını isteği amaçlar arasında da bir muvazene sağlayarak dengeyi bir daha bozulmamak üzere yeniden kurup mûtedil bir ümmet inşa etti. 2
Bununla birlikte, sonraki asırlarda gelişen ve birbiriyle rekabet hâlinde birçok ekolü içinde barındıran fıkıh ilmi, daha çok dinî hükümlerin zâhirini inceliyor ve şekil şartlarını ortaya koyuyordu. Tabiatıyla bu, onların yapılış amaçlarını, zaman zaman göz ardı etmesine sebep olabiliyordu. Dinî hükümlerin daha çok derunî yönünü göz önünde bulundurarak mânevî temizliği ve ahlâkî faziletleri ön plânda tutan tasavvufun gelişmesinde, fıkhın görünüşe itibar eden bu tavrının mühim bir âmil olduğu muhakkaktır. Tarih boyunca fukahâ ve mutasavvıflar arasında zaman zaman meydana gelen münakaşalar da bunun bir delilidir.
Fıkhı dünyevî bir ilim, fukahayı ise bugünkü avukatlara benzetebileceğimiz bir mevkide gören İmam Gazzâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn adındaki dev eserinde, özü muhafaza eden şekil ve görünüşü büsbütün reddetmemekle birlikte, sade şekil şartlarını gözetmeyi de tasvip etmeyerek, dinî emirlerle onların yapılış hikmetlerini ve bunlar arasındaki mükemmel dengeyi günümüzde bile tazeliğini koruyan harikulâde bir güzellikte yeniden açıkladı.
İmam Gazzâlî’yi ve eserini değerlendirmek haddimiz değil. Ancak şu kadarını söylememize müsaade buyurulsun: Okuyucuyla sohbet edercesine samimî bir üslûpla yazılan, muhatabına kuru bilgiler vermekten çok, hayatına aksettireceği güzel davranışlar kazandıran İhyâu Ulûmi’d-Dîn, bu hususiyetleriyle gerçekten adına lâyık bir şekilde din ilimlerine yeniden ruh üflemiştir. Fıkıh, usûl, mantık, kelâm, felsefe gibi zamanının tüm disiplinlerine hâkim olan ve bunların hepsinde dev eserler vermiş olan İmam Gazzâlî, bu eserinde -tabir mazur görülsün- âdeta bir «şahsiyet gelişimi uzmanı»dır. Tüm enerjisini, muhatabının nefsini tezkiye etmek ve onu rûhen geliştirmek için harcamaktadır. Zaten tasavvufun temel vazifesi ve tüm tasavvuf büyüklerinin maksadı da bu değil midir?
Kültürümüzde tamamen bu hedefe kilitlenen ve çağları aşan muazzam bir tecrübe mirasına sahip böyle bir disiplin dururken, teknolojinin gelişmesi sebebiyle maddenin çok ön plâna çıktığı günümüzde, yazarlarının çoğu papaz ve rahiplerden oluşan kişisel gelişim kitaplarının ve hele hele yoga ve benzeri Uzak Doğu âdetlerinin yaygınlaşması hazin bir gerçektir. Servet içinde fakr u zaruret çekilmesini andıran ve acı tebessümlere sebep olan bu hâl, ister istemez Hayâlî’nin meşhur mısraını hatırlatır:
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Mâhî: Balık

Saadetin sırrı madde ve mânâ dengesini gözetmektir, demiştik. Eğer bu denge hakkıyla gözetilmezse, dinî bilgileri çok iyi edinsek bile yabancıların yazdığı kişisel gelişim kitaplarına, ibadetlerimizi düzenli olarak yapsak bile tatmin olmak için yoga gibi Uzak Doğu metotlarına ihtiyaç duymaya devam ederiz. Demek ki bilgilerimizi derunîleştirmemiz ve ibadetlerimizin mânâ ve rûhunu gözetmemiz gerekir.
Hiç unutmam: Bir bahar mevsiminde namaz kılmak üzere fakülte camiine giriyorduk. Zarif bir İstanbul beyefendisi olan Hattat Hüsrev SUBAŞI Hocamız, okul bahçesine dikilmiş rengârenk çiçekleri göstererek; “Bilmem ki, bunlara bakmadan camiye girenin namazı kabul olur mu?” demişti.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]Madde ve mânâ dengesinin oluşturduğu ruh hâli işte budur! Tüm kâinatla barışık... Böyle bir ruh hâline sahip olan insandan hiç zarar gelir mi?

Bu hâli oluşturmayan ibadet, -ne kadar çok olursa olsun- kınanmayı hak etmez mi? Namazın kötülükleri ve hayâsızlığı engellediğini belirten Kur’ân,3 namaz kılıp da onun rûhuna uygun davranışlar sergilemeyen kimseleri kınamaktadır. 4 Dîvanlarımız da bunu terennüm eden beyitlerle doludur. Ancak biz, şairi bir şeyhülislâm olan şu meşhur beyti zikretmekle kifayet ediyor ve yazımıza onunla nihayet veriyoruz:
Mescidde riyâ-pîşeler etsin ko riyâyı
Meyhâneye gel kim ne riyâ var ne mürâyî
(Şeyhülislâm Yahyâ Efendi)

1 Bkz. İbn-i Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm (I-IV), 1. Baskı, Beyrut: Dâru İbn-i Kesîr, 1994, IV, 563.
2 Bkz. Bakara, 2/143.
3 Ankebût, 29/45.
4 Mâûn, 107/4-7.

Huzurİslam 28 Ağustos 2008 16:28

Cvp: Madde ve Mânâ dengesi
 
eline sağlık kardeşim...ben okudum teşekkürler.


Yakmalı,bu maddi ateş bedenleri yakmalı.
Bedenin her hücresi de yürekleri yakmalı.
Yanınca yürekler,İlahi aşk alevlenmeli,
Madde ile mana ilanihaye evlenmeli.


SAAT: 07:37

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321