18 Mayıs 2015 22:34 | ||
ali70 | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir!/Muhsin Arslan Alıntı:
İşid'in tasavvufla uzaktan yakından alakası olmadığını belirteyim. Ayrıca sizin düşünce tarzınıza göre, hristiyan dünyasının bütün müslümanları terörist görmelerini normal karşılamak lazım. Yanlış anlamayın sadece Tasavvufa bakış açınızın yanlış olduğunu belirtmek istedim. Çünkü tasavvuf, Ashabı Kiramın İslamı yaşama şeklini ilke edinir. Başka tür bir uygulama görürseniz bunun adı tasavvuf değildir. Olsa olsa üçkağıtçı dolandırıcıların işidir. Ama lütfen, art niyetlilerin yaptıklarını tasavvufa mal etmeyin. Tasavvufun çıktığı yer Ashabı Suffa okuludur. Öğretmenleri ise Rasulullah(sav) idi... | |
18 Mayıs 2015 03:03 | ||
servetim | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir!/Muhsin Arslan Hocam tasavvuf kadar putperest üreten başka bir ekol war mıdır? yazınızı yapıcı ekseninde yazmaya çalışmışsınız. lakin kazın ayağı hiç de öyle değil. o hale gelmiş ki tasavvuf denilince kadın para sermaye ve kayıtsız şartsız şeyhe kölelik anlaşılıyor. Bana göre günümüz tasavvufu islama işid'den daha fazla zarar vermiştir. sermayesi cahiller yığını. Böyle sermayesi olanı tut tutabilirsen. | |
14 Aralık 2011 14:00 | ||
bilinmez | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! KENDİNİ TEVHİDDEN ALAMAYAN HİÇ BİR HAREKET NEBEVİ METOD OLAMAZ. Tasavvuf ekolunun içinde bulunanların hepsinin kitaplarında,mana aleminde peygamberle görüştükleri iddası var.Yani ölmüş olanlarla görüşüp her daim irtibat içinde olduklarını söylerler dayanakları bu dur ve bu sadece bi tanesidir. Bunu İMAM GAZALİ SÖYLEMİŞ Mİ SÖYLEMEMİŞ Mİ ,Sayın abdulmelik hocam....ve siz bu tür iddalara inanıyor musunuz.. | |
14 Aralık 2011 12:46 | ||
Medine-web | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! Zeynel Hocam, dile getirdiğin tasavuf negatiflerini,islama zararını,insanları kuran ve sünnetten uzaklaştırıp kendi heva heveslerinin dar kalıplarına sokmaya çalıştıklarını,çoğu mensuplarının ilimden irfandan bi haber olup,kulaktan duyma,fanatik-kaygan bir zeminde varlıklarını sürdüklerini vs vs vs inkar edilmez gerçeklerdir malesef. bu tip mistik akımlarla hep mücadele etmişimdir gerek sanalda gerek reelde.bu konuda sizinle hemfikirim tabii ki.karşı olduğum sizin genelleme yapmanız,"Dolayısyıla tasavvufun çıkışı kesinlikle islami kaynaklara dayandığı ve islami bir geçmişi olduğu söylenemez." ,“Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir“ cümlesi çok talihsiz bir cümle olmuştur."gibi fevri çıkışlarınız bana göre sağlıksızdır. Neden? "Elbetteki Tasavvuf ve tarikat ile bütünleşmiş ama bireysel birtakım olumlu çıkışların olduğunu görmek imkan dahilindedir" cümlenizle vicdanınızı az rahatlama yolunu seçmeniz,benim anlatmaya çalıştığım noktanın doğruluğunu dile getiriyor. Hocam, geçmişte bu akımın önde gelen isimlerinden,dünyaca bilinen imam gazali tasavuf ehli idi.batı ile batıl ile mücadelesi,felsefenin amansız çürütücüsü bu alimi töhmen altında bırakman ne kadar vicdani? ki, Dolayısyıla tasavvufun çıkışı kesinlikle islami kaynaklara dayandığı ve islami bir geçmişi olduğu söylenemez. bu cümle bana göre çok talihsiz bir vak'a.yani diyorsun ki imam gazali islam çıkışlı değil,bir çeşit şirkten,hindistandan,skolastik felsefeden beslenen bir müşrik!? gazali sadece bir örnektir,çoğaltabiliriz.... Hocam, fevri çıkışlardan,kul haklarını çiğnemekten,vicdanımızı rahatsız edecek davranışlardan azcık uzak kalalım derim. ve şu noktalarda anlaşalım; 1-kastınız günümüz tasavuf tarikaları ise,menzil,cüppeli,nurşini,kıbrısi vs gibi akımlar ise,sizinle hemfikirim. 2-bunu geneleştirip geçmişteki bir çok islam alimlerini,islam mürşitlerini içine alan bir fevri düşünceden vazgeçelim.siz tekfir ediyorsunuz farkındamısınız? 3-"bilmeyenler bilenlere sormalı,bilenlerden öğrenmeli,tasavufa göre mürşit bize göre herhangi bir alim den faydalanılmalı",kuran prensibini göz ardı etmemeliyiz.biliyorum hemen diyeceksin ki,Kuran ve sünnet yetersizmi ki,bunlara gidiyorlar? hayır yetersiz değil haşa.ama avam tabakası için irşat şarttır.sen istediğin gibi kuran sünnetten faydalanabiliyorsun aracısız.ama arkamızda namaz kılan yığınlar,hayatlarında bi kez kuran mealini okumayan yığınları ne yapacağız?onlara mimber ve mihraptan seslenmeniz bir çeşit mürşitlik değilmidir? sizi anlıyorum elbette,ama geneleştirmenizi anlıyamıyorum.başeditörümüz de sizi onayladığı(onaylanmaması gereken cümlelerinizi görmezden gelmesi) ayrı bir skandal bana göre. innemel a'malu bi niyyat... fiemanillah | |
13 Aralık 2011 17:38 | ||
kamer34 | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! Sayın yazarımız emeğinize sağlık konuyu çok güzel ve açık bir şekilde izah etmişsiniz..... | |
13 Aralık 2011 15:50 | ||
Zeynel Hadi | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! TASAVVUFUN BİZATİHi KENDİSİ İSLAMİ BİR AKIM DEĞİLDİR “Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir“ cümlesi çok talihsiz bir cümle olmuştur. Tasavvuf olarak isimlendirilen ve günümüze kadar gelen aynı zamanda da çok yaygın olan "Mistik akım“ eğer din halini almış ve bugün kendine has; ilkeleri, ritüeleri, ibadet şekilleri oluşmuş ve Tevhid anlayışıla çelişiyorsa buna bir müslümanın, fiziki anlamda bir saldırı ve taşkınlığı olmadığı sürece; söz, tavır, davranış ve yazılarıyla düşmanlık etmesi son derece normaldir. Tasavvufun kökenine bakıldığı zaman islamla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan yapı ve oluşumlardan etkilenerek oluşmuş bir yapı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hint mistitizmi ve skolastik felsefe zihniyetinin çok açık bir ürünü olan Tasavvufun islama eklemlenmesi; icad edildiği, üretildiği, yaygınlaştırıldığı dönemde görüyoruz tasavvuf akımını. Dolayısyıla tasavvufun çıkışı kesinlikle islami kaynaklara dayandığı ve islami bir geçmişi olduğu söylenemez. Tasavvuf gündemleştirildiği günden bugüne kapsamı alanına aldığı bütün tarikatların temel ilkelerinde İslami olamayan sayısız ritüeller mevcuttur. İslami bir temele dayanmayan her akım, ideoloji, dinsel mit İslama ve kutsallarına sayısız zararlar vermiştir. Başlangıcını İslami kaynaklardan almayan her akım red edilmeyi gerektirir. Tasavvufun bütün formlarında nefsi kurtarmaya yönelik geliştirilen metotlar Kur’ani gerçeklere çok açık çelişkileri bünyesinde barındırmaktadır. Tasavvuf geleneğinde; kullanılan, dillendirilen, algılanan kavramların büyük bir kısmı Kur’ani anlayıştan uzak bir anlayışla izah edilmeye ve benimsetilmeye çalışılmıştır. Zikir kavramını; sayı ve tekrar arasına sıkıştırmak ve asli anlamından uzaklaştırılıp dar kalıplara hapsetmek tamamen Tasavvuf akımının ürünüdür. Zikir gibi; tesbih, ibadet, itaat, vesile, terbiye ve bunun gibi yüzlerce Kur’ani kavram asli anlamlarından uzkalaştırılarak farklı form ve manalarla izah edilerek kavram tahrifatını Tasavvuf olarak yaygınlaştırılan akım adeta bir görev olarak üstlenmiştir. Ve ben şahsen islami anlayışı gerileten, esneten, Kur’ani bakış açısından uzaklaştıran en önemli akımın tasavvuf olduğunu görüyorum . Tasavvufta genel ve kabuledilegelen anlayış; zulum, haksızlık, adaletsizlik ile mücadele değil bu tür önemli kavramlara karşı sessizliğe bürünmek ve nefsi kurtarmak yaklaşımıyla izah edilebilir ancak. Bu açıdan bakıldığında Tasavvun bugüne kadar islama zarardan başka hiçbir yararının olmadığını görmek mümkündür. Tarihi süreç içerisinde tasavvuf akımlarının tamamına bakıldığında zulüm ve haksızlığa karşı onurlu bir direniş gösterdiklerini görmek neredeyse imkansızdır. Elbetteki Tasavvuf ve tarikat ile bütünleşmiş ama bireysel birtakım olumlu çıkışların olduğunu görmek imkan dahilindedir. Ancak bu tür bireysel çıkış ve tavırların olması Tasavvufun islami bir yapı olduğunu göstermez. Tasavvufun önde gelen öncülerinin istisnasız tamamının; ayetleri hitap şeklinden uzaklaştırarak batini gibi ipe sapa gelmez bir yaklaşım ve anlamla izah etmeye çalışmaları zıvanadan çıkışın bariz göstergesidir. Tasavvuf öncülerinin, Kur’an’ın ruhuyla çelişen saysız örnek ve tavırları vardır. Tasavvuf öncülerinin peşine takılıp; eleştirmeyen, sorgulamayan, her islamdışılığa amenna diyen büyük kitlelerin olması bu yapının İslami bir yapı olduğunu göstermez. Tasavvufu islami bir yapı olarak değil de gelenekselleşen mistik bir akım olarak görmek ve bu akımın sayısız İslamdışı söylemlerine karşı çıkmak bilinçli her müslümanın mücadele sürecinde takınması gereken önemli bir tavırdır. Ancak günümüzde binlerce müntesibi bulunan bu sapkın akımın müntesiblerinin tamamının küfrün bataklığında debelendiğini söylemek mümkün değildir. İslami olamayan bu inanç sisteminin takipçilerinin kitleler halinde bulunması bu akımın islami bir yapı olduğunu göstermez. Kur’an ve sahih sünnet ekseninde olmayan her; akım, yapı ve oluşum batıldır. Tasavvuf ve tarikatlar bu çerçevde değerlendirilmelidir. | |
12 Aralık 2011 18:19 | ||
Yitiksevda | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! La diyebilmek İslamda Allah'a ulaşma yok öylemi! Sizin dediğiniz gibi olsun eğer Bu dini biz Rızai Lillah için yaşamıyor isek kimin için yaşıyoruz Allah'tan başka dost yardımcı varmıdır elbette amacımız Allah'a ulaşmak bu ulaşmada sizin anladığınız gibi nirvana fenafillah vb değildir Allah'ın kelamı ile Allah'a ulaşmak yakınlaşmak Allah adamı olmaktır eleştiri yaparken konuyu bir bütün olarak ele almanızı tavsiye ederim varsa reddiye sunacağınız husus buyrun bekliyorum reddiyenizi Kuran ve Sünnet merkezli olsun lütfen... | |
12 Aralık 2011 14:57 | ||
bilinmez | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! Kabul edilen görüşler saflaşma Allah’a ulaşma gibi güzellikler ile tanıtılmakta ve insanlar bu şekilde Allah’a ulaşma,ahlak,tezkiye vb yöntemleri kendinde barındırdığı kabul edilen tasavvufi anlayışa davet edilmekte ve tarikat mensubu olmaktadırlar buraya kadar herhangi bir sorun olmayıp gerçek manada Rabbe ulaşma yollarını benimsemekteyiz... YİTİK SEVDADAN ALINTI.. Güzel arkadaşım islamda Allaha ulaşma yok,NİRVANAYA ulaşmaya yönlendirecekseniz insanları doğru,TASAVVUF DİNİNDE bu tür durumlar,tıpkı diğer batıl dinlerde mevcut.Allahın rızasına uygun ibadet yapmak başka Allah a ulaşma safsatası başkadır.Yazınızın tamamını elealıp satır satır reddiyesini yazacaktım sanırım bu kadarı yeterli olacak. Tasavvuf dininin bidefa bilgi kaynağı başka,marifet ve keşf,tir.Peygamberlerin bile ulaşamadığını dolaylı olarak söylemişlerdir tasavvuf erbabı şu satırlarda,,İLİM İLE HİKMET İLE KİMSE ERMEZ BU SIRRA.[yunus emre].. siz halen neyin savunmasındasınız,evet tasavvuf dininin içinde kısmı olarakta bazı ibadetler[namaz,Oruç,Allah ı anmak, vs] OLSADA BUNLARDADA şeyhleriyle rabıtalı YAPILIR,yani tasavvuf bi kısmıyla benzerlik taşısada islam değildir... | |
11 Aralık 2011 00:17 | ||
Yitiksevda | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! Tasavvuf kelimesinin köken olarak hangi kelimeden geldiği tam olarak bilinmemek ile birlikte. Saflaşma anlamında ‘’Safa’’ Yün elbise giyme anlamında ‘’Suf’’ ve Allah Resulü Muhammed’in (s.a.a) öğrencileri olarak yetişen onun terbiye ve öğretisi ile ilim elde eden Ashabı Suffe anlamında ‘’Suffe’’ kökünden türediği en çok kabul edilen görüşler arasındadır.. Kabul edilen görüşler saflaşma Allah’a ulaşma gibi güzellikler ile tanıtılmakta ve insanlar bu şekilde Allah’a ulaşma,ahlak,tezkiye vb yöntemleri kendinde barındırdığı kabul edilen tasavvufi anlayışa davet edilmekte ve tarikat mensubu olmaktadırlar buraya kadar herhangi bir sorun olmayıp gerçek manada Rabbe ulaşma yollarını benimsemekteyiz... İşin sorun olan tarafı kabul edilen görüş ile yapılan fiillerin birbirine zıt olmasıdır.Yoksa gerçek manada Kur’an’i ilkelere uyan her tür anlayış ve yöneliş başımızın tacıdır buna aykırı tutum ve davranışlar kimden gelirse gelsin hiçbir değerinin olmadığını belirtmek ile mükellefiz... Günlük 5 vakit farz namazlarımızda itina ile anlamını kalbimize işleyerek okuduğumuz ‘’Fatiha’’ suresideki ‘’Yalnız sana İbadet/Kulluk ettiğimiz için.Yalnız senden yardım dileriz’’ Ayeti kerimenin hükmünü yaşamsal alanda ne kadar gösterebilmekteyiz yada Tasavvuf/Tarikat adı altında örgütlenen cemaat leşen topluluklar bu hakikati ne kadar idrak ederek yaşama yansıtabilmektedirler... ‘’Yalnız sana İbadet/Kulluk ettiğimiz için.Yalnız senden yardım dileriz’’ Denmesine rağmen... Ölülerden Medet bekleyen dara düştüğünde ölüleri yardıma çağıran Allah’tan başka güç ve otorite tanımayız derken Şeyhlere,Ğavslara,ricalul ğayblara,efendilere,beylere,hocalara verdiğimiz güç ve otorite himmet ve yardımlar namazlarımızda okumuş olduğumuz ayetin anlamsız kılınması değilmidir? Allah ve Resulüne uyduklarını iddia eden ve iddiadan öteye gidemeyen tarikat tasavvuf ve cemaatler Kuru et yiyen bir kadının oğlu olan Allah Resulü Muhammed yerine göklerden inmeyen elmas taçlı,altın tahtlı sırma kaftanlı bir peygamber tasavvuru ile Peygamberi anlatmak ile meşkuldürler...Peygambere inanmak ve sünneti olan Canlı Kuran örnekliğini yaşamak ve anlatmak yerine bir kul gibi yaşayıp yiyip içen Peygamberden ziyade kendi hayatlarını ona uydurmak yerine onu kendi anlayışları ile ortaya çıkarmış oldukları inanç sistemlerine uydurmak ile meşgul olmaktadırlar. Tasavvufa dayanak olarak Allah resulünün Ashabım olarak tanıttığı Ebu Zerr’i takip ettiklerini iddia eden sözde Şeyhler efendiler beyler vb Kuran’i olmayan kavramlar ile kendilerine mevki makam şan şöhret elde etme yollarında kullanılması gereken isimlerin yaşamlarını esas almayanlar sadece elde etmek istedikleri rantlarına kalkan olarak kullanmaktan geri kalmazlar... Ebu Zerr’i kendilerine dayanak olarak alan efendiler neden se zulme haksızlığı kisralaşmaya babadan oğula geçen saltanatlaşmaya Kur’anın merkeze almış olduğu insanlar yerine Kulları yapma siyasetine alışmış sulta sahiplerinin mirasını devam ettirmektedirler Eğer babası Şeyh ise oğlu gelini kızı torunu torununun torunu yedi ceddi Şeyhtir ve dokunulmazdır dokunan olursa başlarına bela gelmesi an meselesidir anlayışı ile kendi tekelleşmelerine kılıf uydurmakta ve insanlara bunu dini bir inanç olarak yansıtmaktadırlar.. Kur’anın emri olan Nefis tezkiyesi,Ahlak,Zikir,Zühd vb Emirleri Bir bütün olarak almak yerine bir kavram üzerinde yoğunlaşarak İslami esasları ruhban din anlayışına hapseden anlayışlar İslamda olmayan lakin kendilerine mevki makam oluşturmak adına oluşturdukları din sınıfı alt üst tabaka ayrımı neticesinde kendilerini istedikleri makamlar ile adlandırmaya başlamışlardır... Öyleyse, artık emredildiğin yönde, yanında yer alanlarla birlikte, doğru yolu tutun ve sizden hiç biriniz gurura kapılıp da çizgiyi aşmasın: çünkü, unutmayın, yaptığınız her şeyi O görüyor. (Hud-112) İşte bunun için sen (bütün insanlığa) çağrıda bulun ve (Allah tarafından) emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Onların heva ve heveslerine uyma ve de ki: "Ben, Allah'ın bütün vahyettiklerine inanırım. Sizin değişik görüşleriniz arasında adaleti gözetmekle emrolundum. Allah benim de, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımızın hesabı bize çıkacaktır, sizin yaptıklarınız da size. Bizimle sizin aranızda bir çekişme olmamalı. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır; çünkü varış O'nadır." (Şura-15) İki ayeti kerimede Allah resulüne doğrudan bir hitap üzerinden tüm müminlere ağır bir sorumluluk yükleyen (emrolunduğun gibi dos doğru ol) ifadesi Vahiy ve takvda daha üstünü bulunmayan Allah resulüne sanki bir uyarı niteliği taşırcasına ciddiyetinin önemini ortaya koyar... Bu ayetler hususunda bizlere ulaşan rivayetlere göre Allah resulünün bu ağır ve ciddi hitap karşısında ‘’Saçlarım Ağardı’’ demesi bizler için hayati öneme haizdir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan kesimler Allah resulünü anlamak yerine anmak ile meşgul oldukları için ayeti kerimelerde asıl anlatılmak istenenin Vahyin esaslarına uyma ve o doğrultuda Tevhid inancını Allah resulü üzerinden tüm müminlere yüklenmiştir.. Tasavvuf adı altında yapılanmaların dayanakları delil sayılamayacak kadar boş ve mesnetsizdir.Bu oluşumların sundukları deliller eğer gerçek olsa idi bu veli ğavs ricalul gayb şeyh vb kimseler gaybı bilse idiler bereket yağdırabilse idiler insanların isteklerine cevap verebilse idiler insanlara himmet onların tekelinde olsa idi acaba şu durum ile ne kadar tezat görüşler olduğunu ispatlamaya yeterli gelir kanısındayım: Allah resulü ve Ashabım dediği kutlu şahsiyetler demek ki bu isimlerini saymış olduğum ğavs şeyh veli vb isimlerden daha düşük derecede olmaları gerekiyor çünkü Allah resulü İfk hadisesinde neden ayet inene kadar hiçbir şeyi bilemedi? Yada Uhud savaşında ağır darbeleri alacağını bilmesi gerekmezmiydi? İmam Ali kendisini Şehid edecek kişiye neden önce tahmin edemedi? Yada Halife Ömeri Şehid eden (Ebu Lülü) kişiyi neden bilemedi? Yada Allah’ın arslanı Hamza kendisini şehid edecek olan ‘’El Akilet’ül Ekbad’’ (Çiğer Yiyen kadın) Hindunun o zamanda kiralamış olduğu Vahşisinden haberi yoktu.. Vahşi Hamzaya 15 adım geride iken nasıl olduda farkedemedi? Yada İmam Hasan’ın kendisini zehirleyecek olan cariyesinin maddiyat karşılığı onu satın alan ismi lazım olmayan kişileri önceden bilmesi gerekmezmiydi? Yada İmam Hüseyinin Kerbelada şehid edileceğini ve Kufe halkının ona hainlik yapacağını önceden bilmesi gerekmezmiydi? Bu fark edilemiyen olayları buraya aktarmamdaki sebep. Tasavvufun iddia etmiş olduğu keşf ilham gizli ilimler istidrac keramet vb kavramları saymış olduğum Mübarek insanlar neden kullanamadı yoksa bu İnsanlar tasavvufun büyükleri olarak anılan insanlardan dahamı küçük makama sahiptiler? Allah açıkça üstünlüğün ırk dil kavmiyet vb hiçbir şeye bağlı olmadığını üstünlüğün ancak ve ancak TAKVA ile olduğunu açıkça beyan etmesine rağmen kendilerini soy sop vb kavramlar ile adlandırarak kendilerine mevki edinenler Allah’tan dahamı iyi bilmektedirler... Allah resulünün Ashabım hitabına mazhar olan Halife Ebubekir,Ömer,Ali,Ammar,Ebu Zerr, ve daha birçoğu İslam inancımıza göre hem sahabe hemde Allah’ın dostu/velisidirler.Lakin saymış olduğum isimler ile tasavvufta var olan RABITA anlayışı üzere nedense hiçbir kimse bunların simalarını düşünerek gözlerinin önüne getirerek Allah ile yakınlık kurma anlayışına girmemişlerdir... Günümüzde RABITA/YOGİ anlayışı ile insanlara kendi simalarını düşündürme anlayışı ile Allah’a ulaşma yakınlık kurma anlayışı hangi dinin ürünüdür...Gerçek manada eğer düşünülmesi gereken bir sima göz önüne getirilmesi gerek se idi Acaba Allah resulünden başka bir sima bu davranışa daha layık olabilirmiydi? Yada son zamanlarda piyasaya sürülen ‘’ŞEFAAT YA RESULULLAH’’ kitabını basan MENZİL grubu son sahifesinde özellikle belirttiği Peygamberden ve Velilerden vede Şeyhlerden Şefaat dilemek Allah’tan dilemektir sözü ŞİRK değilmidir veliler şeyhler vb isimler ile anılanlar ne zamandan beri Allah’ın kudretine ortak olmaya başladılar... Allah Resulü Muhammed (s.a.a) Hayatında Annem dediği iki kişiden biri olan FATIMA (a.s) şöyle öğüt veriyordu: ‘’Kızım Fatıma ! Sakın Babam Peygamber diye güvenme! ‘’hitabını yaparken kişinin ancak takvası ile Allah’a ulaşabileceğini açıkça izah etmektedir...Olayları analiz ederken başlangıç evresinden almak gerektiğine inanmaktayım ve bu nedenle her daim başlangıcından itibaren ele almaya çalışırım... Emevi arapçılığının ve zulümlerin doruk noktaya eriştiği dönemlerde ortaya çıkan Zühd hareketinin ilk temsilcilerinden biri olan HASAN EL BASRİ tarihte mevali olarak anılmaktadır.Sufi gelenek Hasan basriyi anlatır iken ona İmam Alinin hırka giydirdiğini iddia ederler lakin bu iddianın tarihi bir vesikası olmamak birlikte İmam Ali ile Hasan el basrinin görüşmüş olma ihtimalleri çok zordur. Emevi Zorbalarının insanlar üzerinde estirmeye başladıkları teröre karşı koyacak güce erişemeyen kitleler! kendilerine yeni bir hayat sistemi emeviye tepki olarak ZÜHD hayatını tercih etmişlerdir.. Sahabeler üzerinden örneklemelere devam edelim : Allah resulünün canlı kuran örnekliği terbiyesinde yetişenler hiçbir zaman herhangi birinden Şefaat yardım talebinde bulunmadıklarını orjinal kaynaklardan edindiğimiz bilgiler neticesinde bilmekteyiz.Şefaat yalnızca Allah’tan istenmiştir Allah resulüde bundan gayrisini öğütlememiştir. Bugün ise tasavvuf adı altındaki oluşumlar peygamberi kuranı devre dışı bırakan anlayışları neticesinde insanlara cennet vadetmekte şefaat etmekte ve kendilerini garantiye almış gibi başka saf insanlara şefaat edecekleri uydurmaları ile uyutmakta kendilerini rab yerine koymaktadırlar... Allah’a kul olmak için hiçbir aracıya ihtiyaç yoktur.. Allah’ın rahmet pınarlarının önünde engel olabilecek hiçbir zorba güç bekçi/kapıcı/hükümdar olamaz yoktur. Allah resulünün yaşadığı asırda var olan Müşrik sistemin teklif etmiş olduğu Dar’ün nedvenin başına geçme isteğine verdiği cevap : ‘’Bir elime ayı,bir elime güneşi verseniz yolumdan dönmem’’ diyerek kesin bir dille reddetmesinin arka planında var olan ve günümüzde bu arka planın çarkları haline gelen anlayışa net bir cevaptır... Günümüzde sözde alim olan veli olan ve takip ettikleri velilerin hayat sistemleri her daim zalim sistemlerin çarkı arasında öğütülme anlayışı hakimdir ...Allah resulü o tekliflere evet demenin onları işletmiş olduğu sistem çarklarının arasında öğütme olduğunu çok iyi bilmekte idi ve ona görede kesin cevabını vermiştir... Allah resulü Kuran merkezli eğitim süreci içerisinde hiçbir zaman günümüz anlayışlarının sunmuş olduğu şu anlayışları benimsememiş bilakis reddetmiştir...Günümüzde varolan yapılanmaların öncelikleri arasında önce tahtımı sağlamlaştırayım ekonomik durumumu düzelteyim iktidarların imkanlarını kullanayım onlara hoş görüneyim daha sonra TEVHİDİ anlatırım insanları doğru yola davet ederim anlayışı ile ne yazık ki girmiş oldukları yoldan geri dönememekte ve battıkça batmaktadırlar... Küfür sistemlerine uşaklık eden seçim dönemleri oy depoları olarak görülen Cemaatler tarikatlar vbleri Rabbani metodu ortaya koyamadıkları gibi kendilerine intisab etmiş olan kuru kalabalıklarıda satmaktadırlar...Bir dönemler Süleyman demireli kutsayan İsmi lazım olmayan cemaat Cehennem partisini iktidara taşıyanlar Anavatan Doğru Yol partilerine yardakçılık yapanlar bugünde hali hazırda var olan Siyasi yapılanmaya taşeronluk yapmaktadırlar uşaklık hizmetini en güzel şekilde yerine getirmektedirler... Allah’ın çizmiş olduğu sınırlar üzerinde sebat etmek dosdoğru istikamet üzere devam etmek çok zordurt yol alırken ifrat ve tefritten uzak durmak gerektiğinde malından canından ailesinden vatanından ayrı kalmak çok zordur...La ilahe illallah demek tüm güç ve otoritelere baş kaldırmanın adıdır yaşamsal boyutudur...Rabbimiz Allah dedikten sonra istikamet üzere olmak Müminler için zorlu yolculuğun temelidir.... Çok fazla uzatmadan temelleri asırlar öncesinden atılmış olan Kuran dışı anlayışlara ev sahipliği yapan tasavvuf vb oluşumlar asla islam olamadılar ama her daim İslam kisvesi altında zehirlerini insanlara enjekte etmeye devam ettiler şu söylemler ile: Ölülerden yardım isteme.Aracılık (Vesile ve Tevessül) Evliyanın yardımı.Şeyhlerin manevi yardımı.Birilerinin yüzü suyu hürmetine.Olağan üstü yollar ile yardım .Şirk.Şehitlerin savaşması hikayeleri.Görünmez erenler.Yüce ve Alçak Ruhlar. Şeyh ve Velilerin gaybtan haberler vermesi.Keramet.Mucize.İstidrac,Gizli İlimler.Keşf (perdelerin açılması/iki alemde yolculuk) Sezgi (feraset) İlham,Şefaat Rabıta .Allah’ın gözükmesi.Giyim ve kuşam ve kendi oluşturmuş oldukları inanç sisteminin esaslarına riayet edilmesi için evradlar vb uyuşturucu anlayışları halen ve halen insanları sömürmek için kullanmakta ve milyonları şirk batağına sürüklemektedirler.... | |
03 Aralık 2011 22:39 | ||
mdm1 | Cevap: Tasavvuf Düşmanlığı Cehalettir! 4. madde üzerine bir düzeltme yapalım müsadenizle. "ilayı kelimetullah adına" işlendiği iddia edilen bütün cinayetlerin arkasında profesyonel seküler bir yapı var. Gaffar Okan cinayeti dahil, domuz bağı ile villalarda katledilen insanlar dahil, bunların hepsi sistemli bir operasyonun sonucudur. Öldürülen kişilikler arasında gerçekten müslüman kişilerde var. Bunları sadece ben iddia etmiyorum, bunları iddia eden en önemli isim bir dönem emniyet istihbaratının en önemli ismi, Bülent Orakoğludur. Şayet bu ülkede Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu , Gaffar Okan, ve birçok faili meçhullerin perde arkası titiz bir araştırmadan geçse, emin olun birçok maaşlı psikopatın foyası ortaya dökülür ki, o zamanda sistem çatırdar. Unutmayın menemen olaylarıda sözde Allahu ekber(!) diyen eşrarkeşlerin cihadıyla başladı !!! Selam ve dualarla... | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|