18 Mart 2012 18:53 | |
İnceSızı | Cevap: çanakkale savaşı ve kınalı ali Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi; 'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi. Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. emeğine sağlık ablacım ![]() |
18 Mart 2012 18:32 | |
mehmet akif2 | Cevap: çanakkale savaşı ve kınalı ali Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber. Mehmet Akif Ersoy |
18 Mart 2012 18:31 | |
mehmet akif2 | Cevap: çanakkale savaşı ve kınalı ali bugün 18 mart olması sebebiyle alıntı ama gerçek olan hikayeyi sizinle paylaşmak istedim eminim hepiniz bu hikayeyi biliyorsunuz bugün radyoda spiker funda korayın anlatımıyla duygularımı yoğun yaşarak dinledim |
18 Mart 2012 18:28 | |
mehmet akif2 | çanakkale savaşı ve kınalı ali [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla Sohbet ediyor, ‘ Nerelisin?’ gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanına çağırdı ve merakla sordu: ” Adın ne senin evladım?” dedi. ” Ali, komutanım” dedi. ” Nerelisin?” ” Tokatlıyım, komutanım, Tokat’ın Zile kazasındanım…” ” Peki evladım,bu kafanın hali ne? Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?” ” Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını da bilmiyorum.” ” Peki dedi üsteğmen. “Gidebilirisin Kınalı Ali.” O günden sonra Ali’nin adı Kınalı Ali oldu. Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı. Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi. ” Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?” Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi. ” Sen söyle biz yazalım” dediler. Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu. ” Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin.” Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu. Tam zarf kapatılırken Ali ” iki üç satır daha ekleteceğini” söyleyerek Mektubun sonuna şunları yazdırdı. ” Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet’e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım.” Gelibolu’da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları beşer,beşer, Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek azalıyordu. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali’nin komutanı bu durum karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah’a dua ediyordu. Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları, komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır, bile,bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali’nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali’ye anne, babasından mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu. ” Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme.” Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra “şimdi ananın sana diyeceği var” diyerek sözü ona bırakıyordu. Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali’nin anasının ağzından yazılmıştı şöyle diyordu anası: ” Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar; 1 – GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE 2 – KURBANLIK KOÇA, ALLAH’A KURBAN OLSUN DİYE 3 – ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE… Gözlerinden öper, selam ederim. Allah’a emanet olun ” Ali’nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken, hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu… “ (Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.) ALINTIDIR |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم De ki Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah ındır.(Enam-162) | عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال Hilekâr, yaptığı iyiliği başa kakan ve cimri cennete giremez. | Kaderi tenkid eden başını örse vurur, kırar. Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır. - (Mektubat - 266) |
|