Karla Temizlenebilse Herşey


Geçen gün bu yılın ilk karını gördüm öyle sade, öyle yalnız, öyle gamlıca iniyordu âleme, ama inançlıydı ve sabırlıydı tüm pislikleri temizleyeceğim, atacağım, yok edeceğim dünyadan dercesine…

Ağır ağır düşüyordu karlar ve önce Amerika’ya düştü ilk kar tanesi, sonra, İsrail’e, İran’a düştü, Türkiye’ye de çoğu zaman çiseliyor hani ya artık alıştı Türkiye. Ve maalesef alıştı ve uyuştu. örtüsünü açmak, İslami değerlerinden ödün vermek, dejenere olmak çok da uzak şeyler değil Türkiye için.

Türkiye’de kötüler içinden iyisini seçmek için uğraşanlar, hiç birini beğenmeyenler, ülkeyi terk edenler ben bunlarla ilgilenmem diyenler durakalsın, ben Allah’ın izniyle bu milleti değiştireceğim diyenler el kaldırsın. Peki, nasıl değişmeli, nasıl değiştirilmeli bu ülke.

Mesela siz sevgili ebeveynler akşamları her akşam her ne kadar yorgun da olsanız tüm çocuklarınızı toplayıp sohbet etseniz, istişare yapsanız çok şey değişmez mi? Evlatlarımızın yedi yaşından beri işlediği kitapları inceliyor musunuz hiç veya öğretmenler bizim bu ülkenin öğretmenleri sizce kaçı İslam’a uygun biçimde ders anlatıyor, daha sonra diyoruz ki herkes kendine Müslüman. Peki diğer ülkelerdeki kardeşlerimize yardım etmek için önemli bir unsur olan başkanlarımızı seçerken acaba hangi kriterlere bakıyoruz.

Sonra tebliğ görevimizi yeterince yapıyor muyuz? Tesettürlü olsun olmasın hiçbir önyargısız tüm halkı aynı şekilde uyarıp, hiç çekinmeden bir Hz. Ömer edasıyla tebliğ yapabiliyor muyuz? Ya da kendimiz için istediğimizi bir başka kardeşimiz için de hiç kıskançlık gütmeden isteyebiliyor muyuz? Ve belki de en acısı dünya ile ahiret arasında kalınca Hz. Ebu Bekir gibi ahireti seçebiliyor muyuz?

İşte önce bunları düşünmek, tasarlamak, gerçekleştirmek gerek bir ülkeyi değiştirmeye kalkmadan önce, önce kendini değiştirmeli insan, önce iğneyi kendine batırmalı, ölmeden ölümü tatmalı, sınava girmeden hazırlıklı olmalıyız.

Diyelim ki bunları yaptık. Peki, devamında tebliğ nasıl yapılmalı ve yanlışlar nasıl uyarılmalı?

Mademki hayat bir tekerrürden ibaret bize en güzel örnek Rasulullah nasıl uyarmıştı, nasıl bir yol izlemişti biliyor musunuz?

Nahl suresinde de dediği gibi “(Ey Muhammed) Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve o, Hidayete erenleri de iyi bilendir.”

Rasul tüm tebliğcilerin en iyisiydi, işte biz de bu cehalet yığını topluma ancak Rasulün yöntemleriyle ulaşabilir ve onları İslam’a ısındırabiliriz. Hayat öyle kısa ki elimize geçen fırsatları iyi değerlendirmeli ve doğru yerde kullanmalıyız.

Rasule bir kimse geldiğinde ne derse desin hiç sözünü kesmezdi ve sözlerini sonuna kadar sabırla dinlerdi. Sonra konuşması bitince tane tane, nazikçe, düşünerek konuşmaya başlar ve kimseyi kırmamaya dikkat ederdi. Muhatabının sözleri olumsuz olsun olmasın hiçbir söze hemen hiddetlenmezdi.

Acaba biz insanların sözlerini bitirmesine izin veriyor muyuz? Veya kendimizi bir söz geldiğinde Rasulullah’ın sükûnetini koruyabiliyor muyuz? Sözlerimizde karşımızdakini ne kadar düşünüyoruz?

Sonra Rasulullah gerektiğinde insanların kusurlarını örtmesini de bilmişti, her ne kadar günahı olursa olsun tek bir tevbeyle unutmuştu günahlarını ve hiç yüzlerine vurmamıştı. Oysa biz hiç unutmayız günahları hiç affetmez sürekli gün yüzüne çıkarırız değil mi?

Rasulullah’ın bir metodu da yer ve zaman uyumuydu, yani bazen insanın üzüntülü bazen sevinçli dönemleri vardır ya işte buna göre her şeyi her zaman söylemek bazen ters tepki de yapabiliyor. Nasıl ki ağaç yetiştirmek isteyen bir kimse şu konulara dikkat eder: Tohum ıslah edilmiş, tarla ekime elverişli, mevsim ekim zamanı ve ekenin de sahasında uzman olması şarttır. Bu açıdan bozuk bir tohumu, sert ve elverişsiz bir tarlaya, uygun olmayan bir mevsimde, hiç ekimden anlamayan bir kimsenin yapması her şeyin boşa gitmesine neden olacaktır.

Evet, işte insanları değiştirebilmek için birkaç küçük püf nokta, bu sayede gelmemizin amacına uygun bir şekilde yaşamış olabiliriz ve ancak bu şekilde dünya riyadan, küfürden, tağuttan kurtulur. Hani demiştik ya karlar dünyayı kâfirlerden temizlemek için gelirlerdi ve görevlerini de çok iyi yapıyorlar bence. Görüyoruz ki her kâfir ülke gün geçtikçe çökmekte her gün bir kâfir ölmekte, onlar görevlerini yapıyorlar ya biz biraz düşünelim bakalım görevlerimizin kaçını yapıp kaçını yapmıyoruz?

Müslüman olmayan tebliğde bulunmadığın her insan için sorumlu olduğunu, rabbinin senden bir cevap beklediğini de biliyorsun değil mi?

YÜCE YARATANA EMANET OLUN!

Ayşe Hümeyra DEMİREL