21 Ocak 2014 22:38 | ||
ali70 | Cevap: Otoriteye itaat, vicdan ile çelişirse ne olur? Yazı ürkütücü. Şimdi daha iyi anlıyorum insanları. Vicdan frenliyor, ama itici bir güç arkadan desteklerse, vicdan yırtılıyor. İşte bu vicdan ve ahlak yırtılmasından sonra ise insanın içindeki şeytanı açığa çıkıyor. Vicdan bastırılınca şeytan su yüzüne çıkıyor. Hiç bir hayvan içinde şeytan yok. Bu sebepten hiç bir hayvan bir insan kadar vahşileşemez. İnsanın şeytanını tutan ise vicdanıdır, dinidir... Ya da korkabileceği yasalardır. Suç işlerse bilir ki cezasını çekecek. Bu yüzden kendini frenler. Suça ceza ortadan kalkarsa, işte o zaman tehlikelidir. Eğer yaptırıcı yasa yoksa önce vicdanı olmayanlar suç makinesi haline geliyor. Eğer hem suça cezayı, hem vicdanı, hem Allah korkusunu ortadan kaldırırsanız, olacakları düşünmek bile istemiyorum. Sadece Cehennem lüzumsuz değil diyorum. | |
21 Ocak 2014 22:07 | ||
Tuba_ | Cevap: Otoriteye itaat, vicdan ile çelişirse ne olur? Alıntı:
![]() | |
21 Ocak 2014 21:21 | ||
EyMeN&TaLhA | Cevap: Otoriteye itaat, vicdan ile çelişirse ne olur? bu yazıyı okudum biraz önce paylaşıcaktım ama sen benden erken davrandın=))) Rabb im razı olsun... | |
21 Ocak 2014 21:01 | ||
Tuba_ | Otoriteye itaat, vicdan ile çelişirse ne olur? Bir gün başınızdaki otorite sizi vicdanınıza ters düşen bir eyleme zorlasa nasıl davranırdınız? Örneğin, suçsuz bir kişiye saldırmanız, ona acı çektirmeniz emredilse ne yapardınız? Muhtemelen, “Otoriteye itaat etmek yerine, vicdanımın sesini dinlerdim” dediğinizi duyar gibiyim. Hâlbuki, baskın bir otoritenin insan ruhunu nasıl bozduğunu, otoriteye itaat etmeyi bir “sorumluluk” olarak algılamanın insan duygularını nasıl etkilediğini bilimsel olarak gözlemlemeden “vicdanımın sesini dinlerim” demek acele bir cevap olur. Daha da ötesi, vicdanın bir “eşiğinin” olduğunu, bu eşiğin aşılması hâlinde, vicdanın ters işleyip acı vermekten keyif alabileceğini bilmiyorsanız bu soruya muhtemelen yanlış cevap vereceksinizdir. 1963’te Yale Üniversitesi profesörlerinden Stanley Milgram işte bu sorunun cevabını aramak üzere bir dizi psikolojik deneye girişir. Milgram, “Kişiler baskın bir emredici ile vicdanı arasında kalırsa nasıl davranır?” sorusunun cevabını aramak üzere bir dizi psikolojik deneye girişir. Bunun için güncel yaşamlarını doğal olarak sürdüren 20 ile 50 yaş arası bir grup denek oluşturulur. Deneklere, “Öğrenmede cezanın etkisinin araştırılacağı bir psikolojik deney yapılacağı” söylenir ve onlardan öğretmen rolünü üstlenmeleri istenir. İçerideki odada da bir “öğrenci” olduğu ve bu öğrencinin bir elektrikli sandalyede bağlı bulunduğu söylenir. Gerçekte, içerideki kişi elektrikli sandalyede bağlı değildir, o, deneyin amacına dönük bir işbirlikçidir. Öğretmen rolü verilen deneğe uzunca bir kelime listesi verilir. Görevi, bu kelimeleri içerideki öğrenciye ezberlettirmektir. Kendisi listedeki kelimeleri sıra ile bir defa söyleyecek, içerideki öğrencinin bu kelimeleri tekrar etmesini isteyecektir. Öğrenci hata yaparsa, öğretmen, elinin altındaki elektrik düğmesine basarak içerideki öğrenciye acı çektirecektir. Deney başlamadan önce, öğretmen rolü verilen kişilerden, elektrik acısının nasıl bir şey olduğunu hissetmeleri için 45 voltluk elektriğe dokunmaları istenir. 45 voltun nasıl acı verdiğini hisseden öğretmenlere, içeride elektrikli sandalyede oturan öğrencinin yanlış cevapları arttıkça 450 volta kadar çıkabileceği söylenir. Deneklere kendilerini gerçek bir “öğretmen” gibi hissetmesi için, beyaz önlük giydirilir, psikolojik telkinlerde bulunulur. Öğrenciye elektrik şoku vermenin onun iyiliği için olacağı anlatılır. “Siz ona acı verseniz de bu listeyi ezberlettiğiniz için, sonuç onun iyiliğine olacak.” denilir. Öğretmen rolü verilen kişinin yanına bir de emredici kişi görevlendirilir. Bu kişi, öğrenci yanlış cevap verdikçe, elektrik şokunu artırmasını emredecek olan soğuk yüzlü, güçlü irade sahibi görünümlü otoritedir. Ve deneyler dizisi başlar. Öğretmen rolü verilen kişiler, başlangıçta ürkerek ve korkarak yanlış cevap veren içerideki öğrenciye hafif voltajla başlayan elektrik verirler. İçerideki işbirlikçi öğrenci sanki acı çekiyor gibi feryat edip bağırdığında tereddüde kapılırlar. Bu tereddüt yaşandığında otorite “Devam edin!” diye emir verir. Deneklerin, 135 volt elektrik vermeye doğru yaklaştıklarında vicdani bir sorgulamaya girdikleri gözlenir. “Bunun yanlış” olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar. Vicdani bu rahatsızlığa karşı, otorite, “Başka seçeneğiniz yok, deneyi devam ettirin!” emrini tekrarlar. Voltaj daha da artmaya başladığında, içerideki kişinin acı dolu feryatları çoğaldığında Profesör Milgram’ın dahi tahmin etmediği bir sonuç görülmeye başlanır. Zira başlangıçta “bu yanlış” diyerek rahatsız olanların yüzde 65’inin, içerideki acı dolu çığlıklardan ürkütücü bir üstünlük duygusu edinmeye başladıkları görülür. Deneyin daha da enteresan tarafı, oyuncu konumundaki içerideki öğrenci, “Benim kalp rahatsızlığım var, durdurun lütfen!” diye bağırmasına rağmen öğretmen rolündeki kişilerin elektriği daha da artırdığı ve bu sesi bastırmaya çalıştıkları gözlemlenir. Bu deney, 135 volt acı verme eşiğini aşan kişilerin vicdanlarının ters işlemeye başladığını ve artık acı vermekten keyif aldıklarını ortaya koyan psikoloji tarihinin önemli deneylerinden biri olarak bilim literatüründeki yerini alır. Vicdanın izin vermediği bir işe, sırf otoriteye itaat için kişi kendisini zorlarsa, bir süre sonra acı, vicdana keyifli bir hâl yaşatır. Ancak bu hâl, insanlığın kaybolduğu noktadaki ürkütücü bir ruh hâlidir. ADEM GÜNEŞ |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|