22 Ağustos 2008 17:47 | |
melis | Cvp: nefs ve nefsin dereceleri ![]() NEFSİ EMMARE : Hep kötülüğü emreden, hayırda ve ibadette gözü olmayan nefistir. Her türlü günahı çekinmeden işler. İman ve akıl devreden çıkar. Sonunu ve ölümü asla düşünmez. Nefsi emmare; kibir, hırs, şehvet, haset, gazap, cimrilik ve kin gibi kötü ahlakların kaynağıdır. "Gerçekten nefis, daima kötülüğü emredicidir. Ancak Rabbimin merhamet ettiği müstesna.” (Yusuf; 53) ayet-i kerimesinin haber verdiği durumdadır. Acilen irşada ve ıslaha muhtaçtır. Vaktinde tevbe ile tedavi edilmezse; "Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalblerini kirletmiştir." (Mutaffifin; 14) akıbeti kaçınılmaz olur. Allah muhafaza ![]() NEFSİ LEVVAME: Bu makam, tuttuğu yolun yanlışlığını anlayan, günah ve kusurlarının farkına varan, kendisini Allah-u Zülcelal'den uzaklaştıran nefis ve şeytanı kınamaya ve azarlamaya başlayan insanların makamıdır. Tamamıyla günahtan kurtulamamışlardır, ama nefis ile mücadele etmeye başlamışlardır. Düşmanı tanımak ve tehlikenin farkına varmaksa kurtuluşun ilk basamağıdır. Ama emniyetli bir makam değildir. Bir gün camide, bir gün meyhanededir. Bundan kişisel çaba ile kurtulmak zordur. Çaresi bir mürşid-i kamile bağlanmaktır. ![]() NEFSİ MÜLHİME: Levvame makamında, nefis ile başlattığı mücadelede galip çıkan insanların ulaştığı olgunluk mertebesidir. Çoğunlukla hakka ve hayra yönelmişlerdir. Ara sıra günah ve gaflete düşseler bile hemen farkına varıp tevbe ederler. Yaptığı ibadet ve taatten zevk alırlar ve sehven işlemiş olduğu günahlardan pişmanlık duyarlar ve tevbe ederler. Allah-u Zülcelal kendisine ilim, tevazu, kanaat ve cömertlik gibi güzel hasletler ilham etmiştir. Bunun için o; sabır tahammül ve şükrün kaynağıdır. NEFSİ MUTMAİNNE: Tam bir iman olgunluğuna ve teslimiyet huzuruna ulaşılan makamdır. Emir ve nehiylerdeki hikmet ve hakikatleri kavramış ve kabullenmiştir. Şüphelerden, vesveselerden, şeytani hesap ve heveslerden kurtulmuştur. Bu makamda kibir; vakara , haset; gıptaya, düşmanlık; adalete, müsriflik; cömertliğe, riya; şükre dönüşmüş. Bütün kötü huy ve duygular hayra yönelmiştir. Çünkü kötü sıfatlardan arınıp, kemalata erişerek huzur bulacak kadar kalbin nuru ile nurlanmıştır. Nefsi mutmainne iki makamdır. ![]() a) Nefsi Radıye: Allah'ın her türlü takdirine ve taksimine itirazsız razı olan, şeriatın her hükmüne severek katlanan kâmil insanların halidir. Zahiren şerli görünen ve zorlarına giden durumlarda bile gizli bir hayır ve hikmet sezerler. Kısacası bunlar Allah-u Zülcelal'den razıdırlar. Ara sıra hata işledikleri zaman hemen pişman olup tevbe ederler. Hatta bu hatalarını tamir etmek için öyle gayret ederler ki, şeytan o günahı işlettiğine pişman olur. b)Nefsi Merdıyye: Allah-u Zülcelal'in kendilerinden razı olduğu, hoşnut olduğu, hep kendi rızasına uygun işlerle meşgul ettiği, günahlardan ve dünyalık arzularından meyillerini kestiği; keramet, ihlas ve zikrin eseri kendisinde bulunan seçkin kullarının makamıdır. |
22 Ağustos 2008 17:43 | |
melis | Cvp: nefs ve nefsin dereceleri mümkün olduğunu duymuştum.... ALLAH ESİRGESİN............. |
14 Aralık 2007 23:05 | |
maşuk | Cvp: nefsi emmare allahumme inni euzubike min nefsil lewwæmmeh & belliğni ila nefsil mudmeinneh, radiyyetem merdiyyeh...... Amin..... |
14 Aralık 2007 21:54 | |
Seleme | Cvp: nefsi emmare "Allahü teâlâ için en sevimli sey, kulun dünyâdan yüz çevirmesi, O'na ulasilacak en iyi vesile ise, kulun nefsinden vazgeçmesidir." |
14 Aralık 2007 21:38 | |
cennetgülü | Cvp: nefsi emmare [JUSTIFY]Nefis öyle bir perdedir ki, kulu Mevlasından perdeler. Nefis kalpleri istila edip kapladı mı onları esir eder, emri altına alır, hükümran olur. Nefis bir kalbin hakimi olduğu müddet, dünya ve baş olma sevgisi katiyyen kulun kalbinden çıkmaz. O nefsin öyle bir teşkilatı vardır ki, ancak Allah’ın yardımı ile ondan kurtulmak mümkün olur. Kötü hevai istekler, şirk hali, halkla çekişmek,kötü zan, kibir ve varlık davası, saygısızlık, meşhur olmak,ün yapmak gibi daha neler neler... Hep bunlar onun için hayattır. Her kim ki, nefsine şefkat gözüyle bakar ebedi felah bulmaz. İnsan öldürücü bir zehirden nasıl korunursa nefisten de öyle korunmalıdır. Mutlaka nefisle uğraşmak icap eder. Nefsi teraziye vurmak, o övüldükten sonra hemen kötülüğünü tasvir etmek, bir izzet içinde midir, hemen zillete döndürmek, bir ikram içinde mi yaşıyor elinden alıp küçük düşürmek bütün bu sayılanlar nefis için bir ölçü aletidir. Nefsine karşı açtığı mücahede ve mücadeleyi bırakanın vay haline.(18)<?XML:NAMESPACE PREFIX = O /><O:P> </O:P> [JUSTIFY]Hz Şeyh Beka Batur (ks) şöyle der: "Bir kimse nefsini altetmek için Allah’tan yardım talebinde bulunmazsa nefsi onu yener”.(19)<O:P> </O:P>[/JUSTIFY] |
14 Aralık 2007 21:22 | |
rahman-50 | Cvp: nefsi emmare amin kardeşlerim.insanın en büyük düşmanı nefistir.nefsine hakim olamayan hiç bir şeye hakim olamaz.Rabbim bizleri nefislerine sahip olan kullarından eylesin. |
14 Aralık 2007 21:14 | |
Rayiha | Cvp: nefsi emmare AMİNN KARDEŞİM. |
14 Aralık 2007 21:06 | |
NUR | Cvp: nefsi emmare o nefiski çirkin olanı hoş,güzel bir davranışı da gereksiz gösterir bize.durmadan kötülüğü emreder.Allah nefs i emaareye uymaktan cümlemizi korusun...nefsi kamile derecesine ulaştırsın inş. |
14 Aralık 2007 15:53 | |
CaferTayar | nefsi emmare nefsin dereceleri Nefs-i emmare ayet-i kerimede mübalağa sigası ile "emmaretün" şeklindedir. Kötülüğü şiddetli emreden manası vardır. Nefs-i emmarenin seyri ilallah Allah celle celaluhu'na dır. Alemi, şehadet alemidir. Mahalli, sadırdır. Hali meyildir. Dayanağı şeriattır. Nefsin sıfatları gayri meşru isteklerini yerine getirmek için Hakk'ın emirle¬rine uymayan, men ettiklerini fütursuzca yapan, şeytana uyan, keyfine, zevkine, günaha düşkün olan cühela, süfeha ve erbab-ı measınin nefsinin sıfatlarıdır. Nefs-i emmare, echel-i eşya, aduvv-i ekber olup sinn-i kemale ermemiş etfal-i tarıkdir. Himmet ve gayreti kendi nefsini hel ak etmek içindir. Onun arzusu veliyünniam olan Hz. Allah celle celaluhu'na karşı masiyet ve kendisine düşman olan şeytana itaattir. Nefis haddi zatında ahkam-ı şer'iyyeyi münkir ve bittabi Hakk'ın emr-i hilafına hakimdir. Çünkü tekalif-i ilahiyyenin icrası nefse pek ağır gelir. Bu sebepten tezkiye-i nefs, tasfiye-i kalp zaruri olup tezkiye olmadıkça insanda yakln halinin zuhuru güç olur. Huzur, saadet ve felaha ancak nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesinden sonra erişilir. Suri olan imanın durumu safra hastalığına duçar olan kimse gibidir. Onun vicdanı nebatın lezzetinin hilafma şahit olur. Balın halavetini tadan insanın ancak o zaman safra hastalığından kurtulması mümkün olur. İnsan günahlardan kurtulmak için ancak nefis tezkiyesi ile mutmain olduktan sonra haklkat-i iman suret ve kuvvet bulur. Ve vicdani olur ki bu kısım iman z*******den mahfuzdur. Elbette bu marazın idrakine akl-ı mead olmak gerekir. Yoksa akl-ı maaşın endişesi kısa ve fikri nakıs olduğundan zahiri noksan, batından bihaberdir. Çünkü akl-ı maaş mergub (rağbet edilmiş) ağniya ve erbab-ı dünyadır. Zamir-i kasirü'l nazardır (kısa görüşlü). Akl-ı maad ise hadidü'l basardır (keskin bakışlı, akıllı). Onların nasibi ise, enbiya ve evliyadır. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyarum. Çünkü nefis aşırı şe- kilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir. " 382 Nefsin efsununa ve mekrine aldanma ki nefis iki başlı ejderhaya benzer, seni helak eder. Aklını başına al ve bunu ganimet bil ki Rahmet kapısı açıkhr. Tevbe, bineyi acaip bir binektir ki bir lalızada insanı zeminden feleklere yükseltir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Senin düşmanlarının en düşmanı, en şiddetlisi iki tarafın arasında bulunan nefistir." 383 Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ancak tevbe ve iman edip iyi davranış ta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıeıdır, engin merhamet sahibidir. " 384 Sıdk ve ihlas ile ve bir daha işlemernek şarh ile tevbe edenlerin tevbesi kabul edileceği gibi seyyieleri hasenata tebdil olunacaktır. Peygamber Efendimiz sallallalıu aleyhi vesellem ashab-ı kiram ile bir gazveden gelmişlerdi. Buyurdular ki: "Hayırlı bir geliş geldiniz. Küçük cihaddan büyük Cihada geldiniz." Dediler ki: "Büyük cihad nedir ya Rasullallah?" Peygamberimiz cevaben şöyle buyurdular: " Kulun nefsi ve hevası ile cihad etmeesidir.385 Nefis tezkiyesi için yapılan riyazatın dört esası vardır. Az yemek (kıllet-i taam) az uyumak (kıllet-i nevm) az konuşmak (kıllet-i kelam ve halvet. 1- Az yemek (kıllet-i taam): İnsan nefsini azdıran şeylerin başında yeme içmede sınır tanımamak gelir. Yemek ve içmekten başka nimet bilmeyenin ilmi az, sıkıntısı çok olur. İrfan ehli kişiler az yemek ve az içmekle vücuttaki faydasız şeyleri atarlar. İnsanın ama sufli duyguları harekete geçiren yeme ve içme peşinde koşmak değil ulvi duygulara yardımcı olacak kadar yemektir. Nitekim Kur' an' da: "Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" 386 buyurulur. Hazret-i Peygamber ve ashabının çoğu zaman oruçlu bulunmaları, tasavvuf ve tarikat ehli için dayanak olmuştur. Peygamber sallallhu aleyhi vesellem "İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter" 387 buyurmaktadır. 2- Az uyumak (kıllet-i nevrn): Az uyumak Allah' a dönüşün ifadesidir. Çünkü uyku organları tembelleştirir. Az uyumak ise, kalbi cilalandırır nurlandırır. Az uyumak açlık ve az yeme sonucu elde edilir. Cenab-ı Hak Tealla peygamberimiz hakkında şöyle buyuruyor: "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. ,,388 Hazret-i Peygamberin gelmiş geçmiş bütün günahlarının bağışlandığı halde gece az uyuyup kalan zamanını ibadetle geçirmiş ve bunu şükredici bir kulolarak yaptığını ifade buyurmuştur. Kur' an' da geceleyin yatağından kalkıp Rablerine korku ve ümitle dua edenler övüıür. RasUlullah Efendimize teheccüd namazı emredilmiştir. Peygamberimiz ise, teheccüd namazını ümmetine tavsiye etmiştir. Az uyumak hem bedene hem de ruha rahatlık verir. Uykuda ölçü vücudun dinlenmesine yetecek kadar olanıdır; vücuda eziyet olacak bir uykusuzluk değil. 3- Az konuşmak (kıllet-i kelam): Konuşmak insanın faziletidir. Fazlası ziyan, azı vakar ifadesidir. Az konuşan kınanmadığı gibi itibarı da çok olur. Çok konuşmak kişinin ayıplarını ortaya koyar ve küçültür, dilini tutanın günahları az, kalbi rahat olur. Ukbe bin Amir, Rasul-i Ekrem' e ahrette felilim çaresini sorduğunda şu cevabı almıştı: "Dilini tut, evin geniş olsun ve günah ve hatalarına ağla." 389 Allah insana iki kulak bir ağız verdiğine göre insanın iki dinleyip bir söylemesi esastır. Kur'anın ilk emri "oku" olduğuna göre konuşmak değil ilme sarılmak gerekir. 4- Halvet (Uzlet) ve Çile: Halvet tasavvuf ıstılahında tarikata giren bir müridin muayyen bir zaman sonra şeyhinin emriyle insanlardan uzaklaşarak tekkelerin çilehane veya halvethane denilen özel bir bölümlerindede inziva hayatı yaşaması, kendini Hakka vermesidir. Halvetingayesi kalpten masivayı çıkarmaktır. Gönlü ağyardan temizlemek Hakk'ın sayısız nimetlerini düşünüp şükretmektir. Halvet ve çilenin kırk gün olmasının Kur' an ve Sünnet'ten mesnedleri vardır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: (Bana ibadet etmesi için) Musa'ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. 390 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Rasulullah aleyissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim kırk sabah Allah'a ihlaslı olurs kalbinden lisanına hikmet çeşmeleri akmaya başlar." 391 "Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben de ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşırsa ben de ona bir kulaç yaklaşınm; o bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak varırım." 393 Nefs-i emmare, günah-ı kebaire irtikabiyle me'luf olur. Feraiz-i İlahıyye'yi terk eden kalp nur-ı ilarnden mahrum olup zulmette kalır. Kalbine havf-i ilahi gelmez. O kimse kötülüğü arzu edip günah işlemekle muhakkak zarar görüp haib ve hasir kalıp mahrum ve hüsran olmuştur. Bu saliklerin seyr-i sulukunda vasıl-ı Hallah olmak için yedi makam vardır. Bu makamlar da şunlardır: Ağyarın zulmet makamı olup nefs-i natıka, EMMARE adını almıştır. Nurlar makamı olup bu nefis orada LEVVAME adını almıştır. Esrar makamı olup bu nefis o makarnda MÜLHİME adını almıştır. Kemal makamı olup bu nefis de o makamda MUTMAİNNE adını almıştır. Kavuşmak makamı olup bu nefis orada RADİYE adını almıştır. Fiillerin tecellileri makamı olup bu nefis de MARDİYYE adını almıştır. Sıfat ve isimlerin tecelli makamı olup bu nefis SAFİYE adını almıştır. 382 Yusuf Suresi, Ayet 53 383 Kenzul Hakaik, Beyhaki 384 Furkan Suresi, Ayet 70 385 El Hatib, tarihinde, Cabir radıyallahu anh'dan rivayet etti. 386 Araf Süresi, Ayet 31 387 Hadis-i Tirmızi 388 Fetih Suresi, Ayet 2 389 Hadis Buhari 390 Araf Suresi Ayet 142 391 Cami'us Sagır, Feyzu'l kadir 6 393 Müslim, İbni Mace, Edep: 58 Kaynak: Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye; Sayfa (259-260-261-263-264-267) |
27 Kasım 2007 15:16 | |
Emekdar Üye | Cvp: nefs ve nefsin dereceleri "Nefse, ihlastan daha ağır gelen bir şey yoktur, zira nefsin ihlastan hiç nasibi yoktur!" bizleri bilmediğimiz bir konuda bilgilendirdin..Allah razı olsun... Rabbim bizleri bulunduğumuz mertebeden terfi etmemizi ve SAFİYE mertebesine ulaşmayı nasip etsin.... amin... |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|