20 Ağustos 2021 21:09 | ||
ÂlâLeyl |
"Allah kahretsin" şeklinde bir cümle kurarlar. Kahr kelimesinin manasına baktığımda helak etmekten ziyade zapt etmek, domine etmek, tam bir hüküm sağlama, egemenlik kurma gibi manalar olduğunu görüyorum. Velhasıl zulüm yapan için Allah onu kahretsin dediğimizde aslında "Allâh onun üzerinde öyle bir tahakküm kursun ki o kişi kıpırdayamasın, en ufak zulümde bulunamasın," demiş olmuyor muyuz? Bu kavramın orijinal manası nedir? Leste aleyhim bi musaytır. Nahnu a'lemu bi ma yekulune ve ma ente aleyhim bi cebbarin fe zekkir bil kur'ani men yehafu vaidi. La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy, fe men yekfur bit taguti ve yu'min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lenfisame leha, vallahu semiun alim. Musaytir Cebbar İkrah Kahhar kelimeleri arasındaki fark nedir. | |
24 Mayıs 2021 07:32 | ||
Filistin | Alıntı:
Muznib Kul | |
22 Mayıs 2021 23:03 | ||
Allahın kulu_ | Eğer bankadan alınan para için diyorsanız babaannemin para alması yengemi kızdırdı gerginlik oldu babaannem vermek istemedi o para oğlumdan geldi diye .o da hastaydı doktora gidicem dedi .yengem mezar yaptırıcam dedi yoksulluk mu bilmiyorum.sonuç böyle oldu.ne kötü dimi ölüm hak miras helal .Allah af etsin. Allah'ın dediği olur.sigortadan para almak için kendini öldüren biri de çıkmıştı televizyona ve malesef para alamadı ailesi.bu da başka bir trajedi içim yandı allahım sen bizi af et | |
22 Mayıs 2021 22:52 | ||
Allahın kulu_ | Bizde buna benzer bir acı yaşadık malesef.amcam bankadan kredi çekmiş ve taksi plakası almış ortağı da var.ve amcam kalp krizi geçirerek genç yaşta vefat etti...ve çocuğu yoktu..banka hem yengeme hemde babaannem parayı ödedi. Çocukları olsaydı onlar alacaktı.yengem çok üzülmüştü.şimdi o da rahmetli oldu. Allah bütün ölmüşlere rahmet eylesin.fakat senin sorunu anlayamadım.sigorta borcu ödüyor zaten.sigorta yapılmazsa o borcu yengem dedem ve bizler ödeyecektik ki bu imkansız gibi bir şey | |
22 Mayıs 2021 21:52 | ||
Mihrinaz |
Filistin acı kaybın için bir kere daha sabır diliyorum. Fetva aradığını düşünmüyorum. En iyi müftî vicdandır ve vicdan rahatsızlığinı dile getirmişsin. Sende biliyorsun ki faiz gibi kesin hükümle haramlığı bizzat belirlenmiş bir hükmün yanında sigorta nispeten masum duruyor. 1.Konut kredisi veren çoğu bankalar sigortayi peşin ödeme olarak alırlar. Böylelikle ölüm halinde kalan borcu ödenmiş sayar. Sizin borcunuz da aynı sekilde ödenmiş sayılmış. Sigortaya borç iade etme gibi bir durumunuz yok. Anlaşma bu şekilde yapılmış, onaylanmiş. Ödenmiş. Hocam sende bilirsinki dünyadaki sorumluluklarımız bizi takip eder. Mevtanın vebalini üstlenemezsiniz "ve la teziru vaziretun vizra uhra" ama onun icin dua edip,sadaka verilebilir. çocuklarınız da bu anlamda sorumlu değiller. 2. Dünyadayken yaptigimiz günahların bedelini öldükten sonra fiyatlandırmak kendimizi kandırmak yada üçkağıtçılık olmaz mı? Namaz kılmayan ölen yakını için, fakir fukaraya şu kadar yardım etsem günahları silinirmi affolurmu ? demekle eşdeğer. Herkes yüklendiği işin sorumluluğunu alır. Biz müminler Allah'tan ümit kesmeyiz. Çokça af ve mağfiret dileyerek ve sadaka bağış yaparak affı için dua edebilirsiniz. Banka sektörunde bir dönem çalısmiş bir hocahanım önerisi; içinizin teskin olması için şöyle bir şey yapabilirsiniz "Ev faizle alındığı için içinize sinmiyorsa, varisler kendilerine düşen kısmı reddedebilirler, yada onu herhangi bir yere bağışlayabilirler". 4 yıllık borcu hesap edip bunu da yine aylık miktarlara bölüp bağışlayabilirisniz. Bağış noktaları size kalmış ama ihtiyacı olan birine ulaşmak, bir yetimi, bir aileyi sevindirmek ölüye de diriye de rahmet olur. Af ve mağfireti için kurtuluş vesilesi olur. Allah'ın lütfu geniştir. Size düşen sadaka ve bağışta bulunmak. Ve dahi dünya ve ahiretimizi ziyan edecek yasak/haramlardan uzak durmak. Acın taze. Kelimeleri seçerek kullanmaya dikkat ettim ama seni incitecek bir ifade olduysa hakkını helal et lütfen. Allah vicdan ve gönü rahatlıgi versin. Sıkıntılarını gidersin. | |
21 Mayıs 2021 20:40 | ||
Filistin |
>>>>forum hocalarıma bir soru sormak istiyorum(fecr hoca abdulmelik hoca,mihrinaz hoca,bedia hoca esma nur hoca su damlası hoca veya delil ile cevap verebilecek herhangi bir hocamız) >>>>konut kredisi ile ev aldık. Kredi vadesi 10 yıl. Kalan 4 yıl diğer 6 yıl ödendi. Kredi çeken vefat etti. Kredi çekilirken hayat sigortası yapıldı.ve sigorta ölüm halinde borçları üstlenmekle mesuldür. Buraya kadar problem yok.ve banka tarafından sigortaya tebligat yapıldı kalan borç ödendi. >>>> soru şu; 1-biz varislerin borcu reddetmesi halinde mevtaya sorumluluk var mı? veya varisler sorumlu mudur? sigorta şirketi yasal yükümlülük gereği borcu ödedi zaten. Sigorta şirketine havale edilen bu borç için huzursuz durumdayız. İçimizin teskin edilmesi için cevap bekliyorum. Şu da unutulmasın; varisler daha küçük yetim çocuklar. Ancak mal varlığı var fakir değiller. 2-zaten sigorta şirketi bunu ödedi.rahmetlinin hayrına sevabına onun amel defterine işlenmesi niyeti ile vakıflara camilere imkanlar nisbetinde destek verebilir miyiz? normal sadaka tasaduk değil? bu borcun telafisi için hepsini değil de kısmen? bir nevi kefaret olsun diye? cevaplar için ; ![]() | |
07 Mart 2021 13:15 | ||
FECR | İLİM ve İRFAN İLİM: “Malum olanın olduğu hal üzere bilinmesidir.” Diye tarif edilir. A-Lİ-ME fiilinin masdarıdır. Râgıb Isfahânî’nin eseri olan Müfredat’a göre “bir şeyi hakikatiyle bilmek” demektir. İRFAN: A-RE-FE kökünden gelir. İsfahânî’ye göre “irfan” “bir şeyin izini etkilerini tefekkür ederek ve derin düşünerek o şeyi idrak etmek” demektir. Cemil Meriç “İrfan” kavramını “Kemale açılan kapı, amelle taçlanan ilim” diye tarif eder. İrfan hakkında tasavvufi açıklamalar, kelamcıların açıklamaları da kendilerine göredir. İrfan kavramının yorumu farklı bakış açıları bize bu kavramın deruni anlamların olduğunu gösterir. ALİM ve ARİF ALİM: A-Li-Me (bilmek) kökünden ismi faildir ve “ Bilen, bilgi sahibi , alim” anlamına gelir. ARİF: A-re-fe kökünden ismi fail olup “ Tanıyan, idrak eden, vakıf olan, halden anlayan ,bilen” gibi anlamları vardır. Alim ile Arif arasında kök farklılığı olmasıyla birlikte kavramsal arasında da ince ayrıntıları vardır. Alimin zıddı cahil, Arifin zıddı münkirdir. Buna göre Allah’a “Arif” denmez, Alim denir. Alim ile Arif arasındaki farkı, Ömer Seyfettin yaşanmış bir olayı şöyle anlatır: "Ömer, mekteplerden birinde edebiyat muallimiydi. Merhumu yakından tanımış olanlar pek iyi bilirler; bazen bir şeyi diline dolar, günlerce onu tekrar ederdi. O zaman da bir şey tutturmuştu: "İlim başka, irfan başka... Arif başka, alim başka diyordu. Derin bilgisi ve çok okumasıyla şöhret almış bir muallim arkadaşı bir gün Ömer‘e takılmak istedi: "Ömer Bey, ‘ilim başka irfan başka‘ diyorsunuz. Ben buna pek akıl erdiremiyorum. Lutfedin de bana bunu bir anlatın" dedi. Ömer Seyfettin, "başkadır cancağızım dedi. Kızmazsanız bir misalle anlatayım. Mesela siz çok okumuşsunuz, alimsiniz, fakat arif değilsiniz. Bizim serhademe (başhademe) okumamıştır. Binaenaleyh alim değildir, fakat ariftir" Muallim arkadaşı biraz bozuldu. Fakat Ömer darılacak bir insan olmadığı için renk vermedi. Herkesle beraber güldü, geçti. Sekiz, on gün kadar sonraydı. Ömer bir gün muallimler odasına sevinçli bir havadisle girdi. ‘Müjde‘, diyordu. ‘Avusturalya‘dan iki yüz vagon şeker geliyormuş... Şeker dehşetli ucuzlayacak‘ Ömer sık sık İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisine gidip geldiği için diğer bazı arkadaşlarla beraber alim dediğimiz arkadaş da havadise inandı ve memnuniyet gösterdi. Bir iki dakika sonra odaya giren Serhademeye Ömer, aynı havadisi tekrar etti. Fakat o pek seviniyor gibi görünmedi, terbiyeli bir tavırla ‘inanma beyim, yem borusudur bu. Avustralya şekeri bulsa kendisi yer‘ dedi. Ömer çocuk gibi ellerini çırparak zıplamağa başladı. Alim arkadaşına; ‘Yalan mı söylemişim cancağızım‘, dedi. ‘Bak siz bütün ilminize rağmen bu havadise inandınız. Fakat o yutmadı, cancağızım. Çünkü onda ilim yok ama irfan var. " İşte alimle arif arasındaki fark böyle bir şey olsa gerek. Alim bir bilen iken, arif, bir sezen konumunda. Arifler güçlü sezgileri ve olayların arka planına bakma kabiliyetleri ile ön plana çıkarken, alimler daha çok analize tabi tutulmamış safi bilgileri ile ön plana çıkıyorlar.” MALUMAT ve MARİFET MALUMAT: Ma’lum kelimesin çoğu olup; “a-li-me” filinin ismi mefulu olup “bilinen, malum şeyler,bilgi “ anlamına gelir. MARİFET: Arif, irfan kelimeleri gibi “a-re-fe” kökünden gelmiştir. “bilmek, tanımak, ikrar etmek” demek olan “arefe” kökünden mastardır ve bilgi anlamına gelir. Malumat ve Marifet arasındaki ince detay: Malumat ; İngilizcedeki “information” denilen “bilgidir. En basit anlatımla; birinden ya da bir şeyden öğrenilen, eşyanın niteliğine, niceliğine, ilişkilerine dair, gözlem yoluyla edinilen tümel düşünce ürünlerine işaret eder. Biz “bilgi “dediğimiz zaman aslında bunu kast ediyoruz. Marifet ise; İngilizcedeki “knowledge” denilen bilgidir. Yani doğruluğu tasdik edilmiş malumat, ya da tahkik edilmiş inanç demektir. Yukarıda iki kök fiilden bahsettik. A-Lİ-ME ve A-RE-FE. Bu kelime gruplarını şöyle kategorize edebiliriz. • Alim – İlim – Muallim – Malumat – Talim • Arif – İrfan – Muarrif – Marifet – Tarif Eşyaya dair malumata sahip olana Alim, malumatı aktarma işine Talim, talim edene ise Muallim denir. Eşyaya dair malumat sahibi olma sıfatına ise ilim denir. Marifet sahibi olana Arif, marifeti aktarma işine Tarif, tarif edene ise Muarrif denir. Eşyaya dair marifet sahibi olma sıfatına ise irfan denir. MALUM ve MARUF MALUM : Bu kelime de “A-li-me” kelimesinden türemiş ismi mefuldür. Malumat kelimesinin tekilidir. MARUF ise “ A-re-fe” kelimesinden ismi mefulüdür. “Bilinen, tanınan, meşhur , ünlü , iyilik , örfe göre güzel olan şeyler, herkesçe bilinen” demektir. | |
06 Mart 2021 23:03 | ||
ÂlâLeyl |
İlim ve irfan Âlim ve Ârif Mâlumat ve Mârifet Mâlum ve Mâruf Âlem ve ? Âlâmet ve ? | |
26 Aralık 2020 11:24 | ||
FECR | رَؤُوفٌ RAUF = رَؤُفَ RAUFE kökünden gelir. RAUFE fiili mihriban olmak , rahim olmak, acımak gibi anlamlara gelir. RAUF ise merhametli , kullarına karşı şefkatli , çok cömert olan, mihriban anlamlarına gelip Allah'ın isimlerindendir. عرفان İRFAN ise AREFE عَرَفَ fiilinden türemiştir. AREFE fiili; beş duyu ile bilmek , öğrenmek , , tanımak , haberi olmak , farkında olmak , suçunu itiraf etmek , tedbir almak gibi anlamlara gelir. İRFAN ise ; bilme, anlama bilgi, özellikle pratik bilgi, usul ve örf bilgisi, kültür ,Tasavvufta evrenin sırlarını bilme gücü olarak tarif edilir. عُرْف ÖRF de AREFE عَرَفَ fiilinden türemiştir. Anlamı; örf , adet , ihsan , cûd , sahavet , cömertlik , hayır , iyilik , lütüf , bilme , at yelesi , ibik , turunç adap, erkân, pratik bilgi, misal ve tecrübe ile öğrenilen şeyler demektir. عارفARİF ismi de AREFE عَرَفَ fiilinden türemiş olup ismi faildir. ‘Bilen, bilgili ya da İrfan sahibi ,Hakkı, hakkı ile bilen gibi anlamlara gelir. Sonuç olarak RAUF isminin diğer isimlerle alakası yoktur. Ama İrfan, Örf ve Arif isimleri aynı kökten geldiği için birbirleri ile alakası vardır | |
21 Aralık 2020 14:29 | ||
ÂlâLeyl | Rauf İrfan Örf Arif aynı kökten geliyorlar değil mi? | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|