18 Ekim 2010 21:22 | ||
hattabhamza | kurani hayat dergisinin bir önceki sayısı olan ''meal'' konulu sayıyı tavsiye ederim. | |
17 Ekim 2010 22:47 | ||
Yitiksevda | Müslümanlardan Kardeşim Konfüçyüsün İmanı hususunda net bir inkar veya kabul bilgisi mevcut değil Yalnız Onun Manevi karakter yapısı İslamın temel öğretileri ile yaşam sürdüğüne delildir diye düşünüyorum Yinede herşeyi en iyi bilen Allah'tır diyelim...Konumuz ile alakalı olmadığı için ayrıca bu hususlarda konuşulabilir... | |
17 Ekim 2010 18:03 | ||
HALUK GÜMÜŞTABAK | Değerli Yitiksevda kardeşim verdiğiniz örnek, insanı insan gibi gören, aklı mantığı öne çıkaran bir düşüncenin ürünüdür. Tıpkı kur'anın yolu gibi. Elbette hem Konfiçyus hem de geçmişten gelen âlim ve müçtehitlerin sözleri, ya da düşüncelerini günümüze tüm düşüncelerinin doğru aktarıldığını zaten hiç birimiz bilemez. Onun içindir ki bizlere düşen, aklın yolundan, rehberin özünden ayrılmamak olmalıdır. Değerli Abdulmelik, verdiğim ayet örneklerini siz daha farklı anladığınızı yazmışsınız, buna elbette itirazım olamaz, saygı duyarım. Çünkü ben yazdığım hiçbir yazımın ve kendi düşüncelerimin, zorla bir başkasına kabulü için değil, Rabbin rehberinden bizzat kendi anladıklarımı aktarıyor ve özellikle okuyanlara bu bilgileri kur’an ile karşılaştırın diye uyarıyorum. Tek amacım toplumun kur’an ile kucaklaşmasını sağlamaktır. Benim yaptığım hatam benim, başkasının yaptığı hatalar başkasına ait olmalıdır. Bizler de din ve iman adına eğer kendimiz hiç bir şey üretmeden, aklı bir kenara koyarak iman ediyorsak, bunun yolunun doğru bir yol olacağını hiç sanmıyorum. Birileri hata yapmaz kesinlikle dersek, işte orada hataların en büyüğü başlamış demektir. İcma konusunda verdiğiniz örnek bana göre çok ilginç, bakın şöyle demişsiniz. (bu inektir. Kimse o ineğin maymun olduğunu iddia edemeyeceği kadar açık.) Eğer verdiğiniz örnek gibi olsaydı, zaten hiçbir sorun olmayacaktı. Bu örneğinizde hiç kimsenin ayrı düşünmesini bırakın, zaten Rabbim bunu kur’an da apaçık söylerdi. Her şeyden örnek verdim diyen Rabbim, herkesin emin olduğu örneği neden vermesin kur’an da? Allah yine bir ayetinde kimin takvaca üstün olduğunu, yani gerçek iman eden olduğunu yalnız ben bilirim diyor da, bizler hala beşeri hiç hata yapmaz, onun sözleri kesin doğrudur demeye devam ediyorsak, sanırım bu düşünce bizi yanılgıya götürmesi kaçınılmaz olacaktır. Tabi bu ayeti siz farklı anlamış olabilirsiniz. Verdiğim diğer ayet örneklerini siz çok farklı anladığınız için yorum yapamıyorum. Şunu düşünmenizi rica edeceğim sizden. Acaba Yüce Rabbim kur’an da peygamberimizin bazı hatalarını niçin kur’ana geçirmiş ve onu uyarıyor olabilir, bunu hiç düşündünüz mü? Bunu düşündüğünüzde bir ipucu bulacağınıza inanıyorum. Yoksa Rabbim durup dururken elçisinin yaptığı ufak tefek hatalarını kur’an da niçin zikredip bizlere bildirsin? Benim söyleyeceklerim bu kadar arkadaşım. SAYGILARIMLA Haluk Gümüştabak | |
17 Ekim 2010 13:31 | ||
Yitiksevda |
Ana-Babaya saygı, büyüklere hürmet, ahlak kurallarının başında gelen erdemlerdir. Her insan bu kurallara uygun yaşamayı amaçlamalı ve bunu çevresine, dostça, sevecen, ılımlı, güvenilir, dürüst davranışlarla göstermelidir. Konfüçyüs'e göre "Yüce" insan olmanın ilk şartı, bu dört erdeme ulaşılması asla mümkün olmasa da, yılmadan gayret göstermektir. Gerceği görmek, çaba gösteren herkes için mümkündür. Bunun aracı da Konfüçyüs'e göre bilgidir. Bilgi sahibi olmak insanların mevki durumuna göre ayırım yapmadan herkese açık olmalıdır.(Alıntı) Konfüçyüs yaşadığı zaman diliminde Allah'ın kimseye Peygamber göndermeden hesaba çekmeyiz beyanı ile ele alacak olursak Çinlilere gönderilmiş olan bir peygamber de olabilir. (Allah'u A'lem) Konfüçyüsün temel öğretileri İslamın evrensel temel kavramlarını kapsamaktadır.Yaşamını irdelediğimizde Manevi bir kişiliğe sahip olduğu açıktır ama daha sonraki nesillerin onun öğretilerini dejenere etmesi onun kişiliğine zarar getirmez Bana şöyle bir soru sorsalar deselerki Muaviyemi Konfüçyüsmü ben Konfüçyüsü baş tacı yaparım ....Çünkü onun temel öğretisi Eğitim eğitim idi Maddi çıkar ve sömürü değildi ... | |
17 Ekim 2010 00:56 | ||
Yitiksevda | Konfüçyüs'e sordular: "Bir memleketi yönetmeye çalışsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Konfüçyüs, şöyle cevap verdi: "Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım." Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları arasında sözlerine şöyle devam etti: "Dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez, işte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir." Dilin ne denli önemli olduğu hususunda bir örnekleme.... | |
17 Ekim 2010 00:45 | ||
Medine-web |
Haluk bey ne diyim ki sana Allah aşkına ! 1-Allahu ekberin türkçe karşılığı yok demiyorum.tam karşılığı yok diyorum."ekber" büyüklerin en büyüğünün en zirve büyüğü demektir.yani büyüklükte son nokta. Allahu ekber tercüme edersek :Allah büyüklerin,en büyüğünün,en büyüğü......... nereye kadar ? 2-icma konusunda kusuruma bakmayın afınıza sığınıyorum,özür dileyerek diyorum ki çok çocukça cevab vermişsin.bu ilimlerin cahili olduğunuz o kadar bariz ki..sanırsınız ki icma,akp iktidarının mecliste ,kabul edenler etmeyenler gibi oylama ile olur.veya parti başkanının sözünden çıkmayan milletvekillerinin zorunlu evet demesi gibi algılamışsınız icmayı.değil arkadaşım değil. icma:değişik düşüncede mezhepte olan muctehid alimlerinin,kuran sünnet gölgesinde,ittifakla teredütsüz kabul ettikleri,aykırı bir ses çıkmadığı,hepsinin ortak kararının verdiği bir hükümdür.bu hüküm işkembeden atılmıyor haluk bey.kuran sünnet sözgecinden geçirilip öyle icma ediliyor. muctehid alim ise: kuran ilimlerinde uzman,saydığım tüm dallarda uzmanlaşması yetmiyor.ihlaslığıyla doğruluğuyla dürüstlüğüyle ilmiyle ameliyle insanlar arasında parmakla gösterilen örnek insan, Muttaki islam alimi demektir.icma bu alimlerin ittifakıdır.tbmm nin millet vekilleri değil! 3-imam azamın o düşüncesi saygındır şüphesiz.kendisine tabii olan ,kendi görüşlerini benimseyen hanifileri bağlar.ama hiç bir mezhep kurucusunun en isabetli kararı bile "icma kadar saygın tartışılmaz değildir".çünkü mezhep imamının düşüncesi ferdidir,kurandan aklıyla ferasetiyle öyle anlamıştır.icma ise yüzlerce müctehidin ortak akli nakli ittifakıdır. icmaya örnek : bu inektir.kimse o ineğin maymun olduğunu iddia edemiyeceği kadar açık. eğer icma tartışılır dersek,bunca alimin ilimlerine,cumasına,icmasına,aklına,takvasına hakaret olur.buna itiraz haddim değildir.o alimlerin kapısında hademe bile olamam.o alimlerki hatimle yatsıyı kılanlardır.biz zammı süreyı bile çok görüyoruz. neyse... 4-kıyas da icma kadar kuvvetli delil değilsede,kuran gölgesinde verilen fetvalardır.bu kıyası muctehit alim yapmaya yetkilidir.ehil olmayanın işi değildir... 5-"Hatırlayınız emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diyen Rabbim" mealine gelen ayeti vermişsiniz.bir düşünür demiş ki kimse beni anlamadı,bi tek eşim anladı oda yalnış anladı demiştir.bu söylediğiniz ayet gıybet dedikodu zan ile ilgilidir.sizin sandığınız ile alakası yok. tecesüs etmeyın araştırmayın kusurları örtün sıtar edin ...wela tecesesü,wela yeğtab badukum beda..... 6-"Hatırlayın Rabbim bir ayetinde çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar diyor ve bizleri uyarıyordu" mealine gelen ayeti vermişsin.gene yalnış anlamışsın arkadaşım.bu çoğunluk şirkteki avam tabakasıdır.cahil tabakadır.müşriklerin ;"biz atalarımızdan böyle gördük,tüm atalarımızın çoğunluğu bu kararda idi,hepimiz mekkenin en akıllılarıyız,bu dine köle cahil sefihler giriyor.bak çoğunluğumuz büyük başlarımız akıllı ve sana uymaz" safsatasına saçmalığına kuran tokat yapıştırıyor."...çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar ..." şimdi anlatırmısın bu çoğunluğun islam ulemasının ittifakıyla ne alaka.?müctehid alimler sapıkmıdır ki bizi sapıtsın!? neyse... | |
16 Ekim 2010 23:16 | ||
HALUK GÜMÜŞTABAK | Andulmelik kardeşim Allah büyüktür kelimesinin karşılığı Arapçada "Allahu kebir " olması lazım demişsiniz, peki değerli kardeşim, bu durumda Allahu ekber sözünün o zaman anlamı nedir? Siz eğer bunun tam anlamı başka dilde yok diyorsanız, biz ne anlama geldiğini bilmediğimiz bir sözümü söylüyoruz? Araplara sorduğumuzda onlar damı bilmiyor ne olduğunu? Anlamını bilmediğimiz bir sözcükle mi Yüce Rabbim e sesleniyoruz? Bu sözlerinizden bunlar çıkıyor. İmamı Azamın fikrine katılmadığınızı söylemişsiniz, buna saygı duyarım. Çünkü kimse kimsenin inancından sorumlu değildir. Kur’anı anlama konusuna gelince. Apaçık delil kur’andır, ona uyan onun süzgecinden geçen hadislerde bizlerin faydalanması gerekli bilgileridir, buraya kadar tamam. Gelelim icma konusuna. Sözlük anlamı olarak toplama ittifak etme anlamında kullanılan bu yöntem, müçtehitlerin dinî bir hüküm üzerinde birleşmeleridir diye izah edilir ve şöyle anlatılır. ( İcmanın şartı da, içtihada ehil olanların ittifakıdır. Artık müçtehitlerin ittifak ettikleri şey şer'i bir hüküm olur. İcmanın gerçekleşmesi bütün müçtehitlerin ittifakına bağlıdır. Bu müçtehitlerden birisi dahi muhalefet etse, icma gerçekleşmez.) Demek ki bu durumda kur’anın vermediği bir hükmü bizlere rivayetler yoluyla gelen müçtehitlerin verebileceğini kabul etmiş oluyoruz, bu kapı böylece açılmış oluyor, acaba doğru bir kapımı açılıyor dersiniz? Hani Allah tan başka hüküm veren yoktu? Bu bilgilerin kur’an gibi korunarak yüzlerce yıl günümüze geldiğine de inanmalıyız bu durumda. Peki Allah neden ben kur’anı koruyorum, ona sarılın diyor da bu bilgilerin korunduğundan neden hiç söz etmiyor? Hatırlayınız emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diyen Rabbim, bizleri açıkca uyarıyorken, kur’anın açıkca hüküm vermediği bir konuda müçtehitlerin anlaştığını hem fikir olduğunu söyledikleri bilgilerin, gerçekten onların sözü olup olmadığının garantisini kim verecek bizlere? Şimdi bu konuda düşünelim, örneğin İmamı azamın, kendi dilinde ibadet yapabileceğini söylemesi, diğer müçtehitler tarafından onay verilmemesine, bu durumda İmamı azamın güvenilir olmaktan mı çıkarır? Elbette hayır. Bu ve buna benzer örnekler yüzlerce hatta binlerce vardır. Her mezhebin imamı müçtehit olarak kabul görür. Birisinin söylediğini diğeri kabul etmediği birçok konu vardır. Diyelim ki hepsinin onayladığı bir konu var. Bu durumda bu bilgininde yanlış olabileceğini düşünerek kur’andan onay almaya çalışmak mı daha akıllıca olur? Yoksa hiç sorgulamadan iman etmek mi doğru olur. Burada yanlış yapılacağı hiç mi düşünülmemeli? Bir konuda anlaşamayanların elbette birisi en doğrusunu söylüyordur, çünkü doğru tektir. Bu mantıkla düşünürsek hepsinin aynı konuda birleştiği ama kur’anın hüküm vermediği bir konuda hiç mi yanlışları olamaz, yada hiç yanlış yapmayacaklarını nasıl söyleriz? İşte kendimize sormamız gereken en önemli soru bu arkadaşım. İşin daha da kötüsü bugün buna inananlar bakın nedir. (İcmanın hükmünde hata ihtimali yoktur. İcma gerçekleştikten sonra ona muhalefet edilmez, çünkü çoğunluğa muhalefet büyük bir hatadır. ) Değerli arkadaşım siz bu sözleri doğru buluyorsanız elbette size sözüm olamaz. Beşer her zaman şaşar, şaşmayan yalnız ve yalnız yüce Rabbimdir. Bunu unutmadığımız taktirde bizleri kimse kandıramaz, aldatamaz. Hatırlayın Rabbim bir ayetinde çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar diyor ve bizleri uyarıyordu. Kıyas konusuna gelince. Aslında kıyas doğru kullanılırsa en önemli yardımcı yöntem haline gelir insanlığın. Fakat yanlış kullanılırsa İslam a karşı kullanılan en büyük silah olur. Kıyas takdir, eşitlik, bir şeyi diğer bir şeyle karşılaştırma anlamındadır. İşte tam burada önem arz ediyor. Bir konuyu neye kıyasla neyi örnek alarak kıyas yapacağız. Eğer kıyası Rabbin rehberinden bir olay için verdiği hükümden kıyaslarsak, iste Allah ın emrettiği yöntemi kullanmış oluruz ki bu en doğrusudur. Yok eğer kur’anda bunun hükmü yok diyerek, başka hüküm vericiler ararsak bu durumda ana kaynağın yanına, bir başka ana kaynak koymuş oluruz. İşte icma konusunda yapılan yanlışlar bu durumda devreye giriyor ve deniyor ki, icma ile sabit olan hükmünden kıyas yapılarak şu olayda şöyle yapılmalıdır. Bakın örnek alınan, hükmünden yararlanıp kıyas edilen veri kaynağı, örnek alınan bu durumda kur’an değil. Peki bu kıyas yapılan icmada hiç kuşku duymadan tıpkı kur’an ayeti gibi görüp, doğruluğunu nasıl kabul ederiz, bu düşünüyor muyuz? Bu durumda icmada birle şilen kur’anda hükmü olmayan konu, kur’an değerinde kabul etmiş oluyoruz, bunu kabul etmek kur’anın yüzlerce ayetine uyuyor mu sizce? Ben kıyasın aklın ve kur’anın yardımıyla toplumlara her zaman yarar getireceğine inandığımı açıkca söylemeliyim. Tek bir şartla, kıyası yapacağımız konunun hükmünü, örneğini Rabbin rehberinden almak şartıyla. Çünkü Allah her şeyden nice örnekleri verdim ki anlayasınız diyor. Allah verdim diyorsa, bizlere gerekli örnekleri kur’andan aramak düşer. Bakın peygamberimiz bir hadisinde bizlere ne söylüyor ve nasıl bir yol izlememizi salık veriyordu hatırlayalım. Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
16 Ekim 2010 21:17 | ||
Yitiksevda | Kur’anın en önemli özelliklerinden biri onun insanlarca anlaşılır bir biçimde gönderilmiş olmasıdır. Eğer anlaşılmaz bir özellikte olsa idi insanlardan şöyle bir itiraz olacaktı. Allah bizi anlaşılmayan bir kitaptan neden sorumlu tutuyor ? olacaktı bu itirazların olmaması adına Allah kolay ve anlaşılır olduğunu birçok ayette vurgulamıştır. Biz onu Arapça bir metin olarak indirdik ki, aklınızı kullanarak belki onu kavrayıp özümlersiniz. (Yusuf-2) O, pürüzsüz Arapça Kur'an'dır. Belki sakınırlar. (Zümer-38) Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler (Duhan-58) İlahi kelamı kolaylaştırması, Resulullahın dili olan Arapçada söz konusudur yoksa bütün dillerin tercümelerinde değil. Ayette dikkat edilirse ‘’Senin Dilinde kolay anlaşılır kıldık ki’ vurgusu Arapça olarak apaçıklık, anlaşırlık, kolaylaştırılmışlık dile getirilmiştir. Kur’an ne bilmece nede anlamı kapalı veciz sözler değildir. Allah Apaçık olduğunu defalarca beyan eder. Anlamak, hidayete ermek isteyen muttaki olanlar için kolaylaştırılmıştır. Bu anlaşılma kolaylaştırma İlahi mesajın anlaşılabilmesi ve yaşanmasında güçlük çıkarmayı amaçlayan bir okuma parçası olmadığı manasındadır. Yoksa yüzeysel yapmak, ayetlerin muhtevası içerisine yerleştirilmiş bulunan hikmetli derinliği sözün i’cazını yok etmek edebi sanatları kullanmamak anlamında değildir. İşte yalnızca bu amaçla, bu (ilahi mesajı, ey Peygamber,) senin dilinde kolaylaştırdık ki Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, (boş bir) inatla direnip duranları onunla uyarasın; (Meryem-97) Kur’an indiği dönemde ona muhatap olan azımsanmayacak derecede müşrik hidayet ermemiş iken, bugün Kur’an Arapçasına ve bilgisine vakıf olan milyonlarca Arap ve Arap olmayan insanlar vardır. Asl olan mesele anlamak bilgiyi elde etmek değil, asl olan Kur’an’dan faydalanmaya meyilli olmak takva ve erdemini kuşanmaktır buda derin kavrayış sahibi olmayı gerektirir. Arapça bir kitap olan Kur’an’ı anlamak için yeryüzünde milyonların İlahi kelamın dilini bilmesi zorunlumudur diye bir soruya vereceğimiz cevap Tabiki yoktur ama Kur’an dilini bilmekte Muttaki kulların görevidir. Kısacası Kur’an Arapçasını öğrenme sadece Arap olmayan ırklar için değil günlük yaşam dilleri Arapça olanlar içinde geçerlidir. Çünkü günlük yaşam dili ile Kur’an dili arasında azımsanmayacak kadar büyük fark vardır. Kur’an Arapçası başka dile çevrilirken tam manası ile açık olan manayı veremeyebilir bunun günümüzde en büyük örneklerinden biriside Nur 31 ayet ve daha bir çok ayette geçen ‘’Başörtüsü’’teriminin farklı anlamak isteyenler tarafından istedikleri gibi yorumlanması kafidir. Bir insanın ne kadar iyi Arapça bilip bilmemesi Kur’anın anlaşılması için yeterli değildir. Çünkü Kur’an’ın okunup anlaşılmasında esas olan TAKVADIR. Vahye ilk muhatap olan Sahabelerin dahi İlahi mesajı aynı derecede anlamş değillerdir.Çünkü bu muhataplar Kur’an’ı Hidayet için Rabbani mesajı özümsemişlerdir.Bizler ile onlar arasındaki fark Mesajı ne amaçla anlamak isteğimizden kaynaklanmaktadır.Okurken ve anlarken Kalplerimize inmeyen takvaya sevk etmeyen bir anlama ve okuma Kur’an ayetlerinde şu şekilde izah edilmektedir. Tevrat'ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama onlardan habersiz bulunan) merkebin durumuna benzer. Allah'ın mesajlarını yalanlamaya şartlanmış olanların durumu ne acıdır, çünkü Allah rehberliğini böyle zalim bir halka ihsan etmez! (Cuma-5) Adeta korkuya kapılmış merkepler gibiler, (Müdessir-50) Allah'ın indirdiği vahiyden bazı kısımları gizleyenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: onlar karınlarını ateşle doldurur. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de (günahlarından) onları arındıracaktır; şiddetli azap onları beklemektedir. (Bakara-174) Allah bizleri Kur’anı hidayet rehberi yaparak hayata aktaran muttaki kullar zümresinden eylesin. | |
16 Ekim 2010 21:16 | ||
kurtmehmet | Alıntı:
![]() ![]() | |
16 Ekim 2010 20:27 | ||
Medine-web |
ben bir konuyu daraltmaya,anlaşılması için örneklemeye ve o konuya odaklamaya çalışırken,size konunun sahasını genişletip,yuvarlak cümlelerle geçiştiriyorsunuz. "Allahu ekber" türkçe karşılığı Allah büyüktür olarak tercüme edilmektedir. ama değil... Allah büyüktür kelimesinin karşılığı arapçada "Allahu kebir " olması lazım. ekber kebirin bir üstüdür haluk bey. Allah azametlidir,Allah büyüktür,Allah uludur gibi cümleler "Allahu ekber" kelimesinin karşılığı olamaz. geçmişte ezan türkçeye çevrildiğinde,"Allahu ekber" 'i "tanrı uludur" olarak tercüme etmişlerdi.oysaki ulu atatürk deniliyor.ulu hakan deniliyor vs..siz Allahın büyüklüğünü öyle bir kelimeyle dile getireceksiniz ki,hiç bir varlık için kullanılamasın. Allahın büyüklüğü hiç bir varlıkla kıyaslanamaz.Allah büyüklüğünü kendi kurduğu cümle ile bize açıklamıştır. ALLAHU EKBER! geçelim bunu.. türkçe ibadet konusunda sizinle asla anlaşamayız.imam azamın o görüşünede katılmıyorum.ve imam şafii mezhebiyle amel etmekteyım. siz türkçe ibadeti farklı alana çektiniz.dile getirdiğim sizin değindiğiniz alan değildir.elbette katılırım size bu konuda.okuduğumuzu bilmemiz ,ne söylediğimizi akletmemiz gerekir.papağan gibi sayıklayıp ibadet edenlere bende karşıyım.bilinçsiz şuursuz ibadet meyvesizdir zaten. ama bu düşüncemiz ,türkçe ibadet yapılabilir anlamına gelmemeli.ben kürdüm.okuduğum süreleri arapça okurum.ve dilim arapçasını beynim kürtçesini hallediyor haluk bey.. bunuda geçelim... kolon olayına gelince..zaten sizinle anlaşamadığımız ve açılımında koptuğumuz ana nokta bu.. ben diyorum ki o kolonlar; kuran : tartışılmaz, benzeri olmayan islam ana yasasıdır sahih sünnet: kurana götürürüz,kurana uyan her sünnet ana yasanın kanunlarıdır. icma: islam alimlerinin kuran ve sünnetle sabit ve oybirliğiyle hemfikir olduğu kanunun yönergelerdir. kıyas: kuran ve sünnete olmayıp,alimlerimizin kuran ve sünnete muhalif olmamak kaydıyla örfü,çağı ,ihtiyaçları çözme olayıdır.biz buna da yönergelerin tebliğleri diyoruz. bu dört kolon tüm islam alimlerinin ittifak ettiği ehli sünnet düşüncesidir. siz ise "yalnız kuran" deyıp işi başta bombalıyorsunuz.kurana yaklaşırken,rabbim bana akıllısın dedi.öyleyse tamam kuranı anlarım.aklım yeter.ben bilirim ben yaparım ben anlarım. Bu mantığınız ile Resulullah süresiz izinlidir. bu mantığınız ile fecr hocanın nefis bir eleştirisi vardı size. bu mantığınız ile 1400 yıldır ittifak edilen konularda itiraz etmeniz,1400 yıllık geçmişi geri zekalı ilan etmektir. bu mantığınız ile islam alimleri bir yana aklınız bi yana. bu mantığınız ile .... dilim varmıyor haluk bey. neyse.. | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|