11 Ocak 2011 09:54 | ||
KARAKÖSE | Cevap: İmamlar Saatkolikmidır? Diyanet bilimsel, toplumsal, islami...vs açılardan kayda değer bir kurum olsaydı, bende imam olmayı çok isterdim. bence Zeynel Hadi beyin bakış açısı çok öznel. problem saatten ziyade ne olduğu belirsiz yönetimlerin, ne olduğu belirsiz uygulamaları ve tabii ki ne olduğu belirsiz sonuçlar. Birde Şöyle düşünelim; Bugün hiç bir konum, kariyer, konfor vs vs insana huzur sunamıyor. dolayısıyla düşünebilen her insan için mağaralara çekilmek, aptal kalabalıklardan uzak durma ihtiyacını en derinden hisetmek gibi bir ruh hali söz konusu. işte bu sıkıntılı ruhu kurtaracak bir ilaçtır zaman geçirecek faydalı bir mekan bulmak. mesela ben imam olsam camide oturur saatlerce kitap okurdum; açıköğretime kayıt yaptırır sosyoloji, felsefe edebiyat vs okurdum. bir iki tane düşünce sahibi arkadaşda buldummu yeter bana. yada şehirlerden uzak bir köye çekilirdim, yaylalarda bol bol dolaşır tefekkür ederdim. said nursinin yaptığı gibi dünyadan uzak dururdum. Ama gelin görün ki insan hayatta yanlız başına değil, aile, çocuk, anne baba hepsi birer engel ve en büyük engel diyanetin dinden uzak oluşu ve tıpkı bir kahya gibi yönetimdekilerin isteklerinin peşinde koşması. belki saatten değil ama böyle bir sistemde imam olmak büyük bir ızdırap olmalı. | |
12 Aralık 2010 23:11 | ||
MescidiAksa | Alıntı:
AMİN İNŞALLAH hoşgeldiniz hocam maşallah ilk makaleniz buysa devamının sabırsızlıkla bekleriz inşallah muhsin abinin dediği gibi imamlar bencede 15 dk sadece namaz kıldırmazlar çok defa rast gelmişimdir camiden çıkarken imama bi soru sorar cemaatden birisi konuşmaya bi başlanır 2 saat ne zaman geçti farkına bile varılmaz makale için ALLAH razı olsun hocam devamlarını bekliyoz inşallah... | |
12 Aralık 2010 10:31 | ||
dua dilencisi |
Hocam öncelikle hoş geldiniz üyeliğiniz hayırlara vesile olur inşallah.Makalenizi okurken diğer yandandan düşündüm bizim bir bölge imamımız vardı bayan ona imamların hatası, yanlışı, günahı, olmaz olamaz içeriğinde farklı bir sohbet etmiştik konuşurken muhabbetin güzelliğinden farkına varamadığım sonradan jetonun düştüğü bir muhabbetti ![]() ![]() | |
11 Aralık 2010 23:13 | ||
Medine-web |
bir imamın günlüğünü ne kadar da manidar anlatmışsınız."imamlar ne iş yapar? alt tarafı 15 dk namaz kıldırırlar.başka işleri ne ?" gbi vicdansız artniyetli kişilerin kulaklar çınlasın. bayram tatil gece gündüz demeden,24*7*365 gün görevinin başında olan bu fedakar insanlardan Allah razı olsun. | |
11 Aralık 2010 21:43 | ||
Yitiksevda | Teşekkürler İnşaAllah hayırlara ulaşma niyeti ile eleştiri ve takdirlerimiz olacaktır .Hakikate ulaşmaktır hepimizin amacı abi... | |
11 Aralık 2010 21:39 | ||
Zeynel Hadi | ilk Makalem Hoşbulduk Allah Razı olsun. Bu sitede ilk yazım. Umarım okuyucularla iyi ve seviyeli bir diyaloğumuz olur. Eleştirilere açık olduğumu da hatırlatmakta fayda var. | |
11 Aralık 2010 21:31 | ||
Yitiksevda | Hoşgeldiniz..Düşündürücü ve anlamlı makaleniz ''İmam'' vasfı gerçek manada idrak edildiğinde İnsanların beşeri ve uhrevi tüm sorunlarını anlama ve yardımcı olma vasfıdır.Gerçek manada İman'ı kuşanmış İmamlarımız bu Ümmetin rehberleri olabilmek için geceli gündüzlü gayret göstermelidirler yalnız bu görevi yaparken halkında bilinçli olması ve görevin kendilerinede ait olduğunu bilmeleri gereklidir...Görevi bir kişiye yükleyip sonra ah vahlar çekenler bu görevin mahiyetini kavrayamayanlardır Allah hepimizi görev bilinci ile kuşanmış kullardan eylesin .... | |
11 Aralık 2010 21:23 | ||
Zeynel Hadi | İmamlar Saatkolikmidır? Geçenlerde bir kitapçıdan kitap alırken benden yaşça büyük olduğnu tahmin ettiğim kitapçı bana “amca” deyince merak ettim ve kitapçının yaşını sordum. Yaşının 45 olduğunu söyledi. Oysa ben 43 yaşında olduğumu ve neden bana “amca” deme gereğini hissettiğini sordum. Benden yaşça birhayli büyük gösteriyorsun da ondan demesin mi? Şaşırdım tabi. Aramızda şöyle bir diyalog geçti. Kitapçı: Ne iş yapıyorsun diye sordu. Ben de “İmam” olduğumu söyleyince. -Hayret bu kadar rahat bir görev yaptığın halde neden böylesine yıpranmış ve yaşlanmış gözüküyorsun dedi. Ben de ona şöyle bir soru yönelttim. “Sen günde kaç kez saate bakıyorsun?” Kitapçı: Şimdi ne alakası var saate bakıp bakmamakla diye cevap verdi. Ben de sorumu yineledim. Kitapçı: Kolumda saat taşımaya gerek duymuyorum ve günde iki – üç kez saate bakmaya gerek duyuyorum dedi. Ben de kitapçıya: Ben günde sayısız kez saate bakma gereğini duyuyorum. Saat hayatımın olmazsa olmazıdır. Saatsiz bir dakika geçiremiyorm. Ve saatsiz yaşamamız mümkün değildir. Öncelikle normal zamanlarda yatmadan önce sabah namazına uyanmak için saatimi kuruyorum. Ve mutlaka ezandan önce kalkıp camiye gitmek üzere hazırlanıyorum. Bu hazırlanma sürecinde sayısız kez saate bakmak zorundayım. Çünkü vakti kaçırdığımda camide cemaatle, mürakıpla, müftüyle ve camiyle alakası olmayan ama ezanı duymak isteyen mahalleliyle problem yaşar ve fazladan sıkıntıya girerim. Sabah namazını kılmak için vaktin biraz ilerlemesi ve güneşin doğmasından önce namaz kıldırmam gerekiyor. Namazın bitiminden itibaren öğle vaktine kadar sayısını bilemediğim kadar saate bakmam ve kaç saat, dakika kaldığını bilmem gerekiyor . Çünkü aynen sabah namazı gibi eğer dikkatli davranmaz ve bir karışıklık olursa yine aynı şekilde başta Cemaat, Mürakıp ve Müftüyle problem yaşarım. Öğle namazına kadar kolumdaki saat ile sürekli bir diyalog ve iletişim içerisindeyim. Bu diyalogda eğer bir aksaklık veya unutkanlık olursa stres ve sıkıntımı hiç kimse gideremez. Öğle namazını kıldıktan sonra ikindi vaktine kadar evde de olsam, çarşıda da olsam ziyarette de olsam sürekli gözüm saattedir. Saat’i ihmal etmem bir çok problemi beraberinde getirir. Bu problemleri yaşamamak için saatle hiçbir şekilde diyalogumu koparmamam gerekir. Ve zaman ilerlerken İkindi vaktine yaklaşıyorum. Yine aynı durum devam ediyor. Yani saat ile ayrılmaz bir ikiliyiz. Bu süreç; akşam ve yatsı vakitleri bitene kadar devam eder. Yatsı namazını kıldıktan sonra tekrar başa dönüyor ve ertesi günün sabah namazına başlama hazırlıklarını yapıyorum. Bu normal vakitler için saatle olan diyalogumdur. Bunun dışında bir ay Ramazan var yılda bir kez. Hafta da bir Cuma namazı, mirac, baraat, üçaylar, mevlid kandilleri de ekstra önemli vakitler. Ve bayram namazları. Bunların dışında; aylık mutat toplantılar, belirli aralıklarla yapılan sözde bilgilendirme toplantıları, Yazın çocukları okutmaya başlayıp bitirene kadarki süreç. Bütün bu vakitlerde saatle hiçbir şekilde diyalog ve iletişimimi aksatamayacağım zaman dilimleridir. Bu kadar sık ve ihmal edilmemesi gereken saatle irtibatımın kaçta kaçını sen günlük yaşıyorsun diye sorunca, Kitapçı bir hayli şaşırdı. Ve iyiki ben imam değilim dedi. Olayın bu yönünü hiç düşünmemiştim dedi. Evet dedim beni ihtiyarlatan sa’attır. Bir sa’at’ın bu kadar irtibatlı olduğu başka bir görevi bilirmisin diye sordum. Kitapçı bugüne kadar düşünmemiştim ama yoktur zannediyorum diye söylendi. Kitapçıya dedim ki yani anlayacağın ne derece türk dil kurallarına uyuyor bilimorum ama ben bir “SAATKOLİK”im dedim. Hayatını sa’ate bu kadar endeksleyen başka bir vazife galiba yoktur ve olmayacak. Bu denli zamanla savaşan bir insanın, kısa sürede yıpranmaması, yaşlanmaması ve strese girmemesi mümkünmüdür? Zeynel Hadi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|