16 Nisan 2011 20:20 | ||
kamer34 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Bismillahirrahmanirrahim Gerek FECR hocam gerekse yitiksevda hocam tevbe konusunu delilleri ile çok açıklayıcı ve faydalanabileceğimiz bir şekilde açıkladılar. Malesef yaşadığımız toplum birçok inanç hususunda yanlışlar yaptığı gibi tevbe hususunda hem bilgisiz hemde cahildirler.Bize toplum olarak sirayet eden örflerimiz adetlerimiz maalesef bu konuda da düşüncelerimizin ana yapısını oluşturmaktadır. Örfler ve adetler islama aykırı olmadığı müddetçe kabul edilebilinir. “Eğer siz günah işlememiş bir toplum olsaydınız Allah, sizin yerinize günah işleyen bir kavim yaratır ve onların günahlarını bağışlardı. Rasulullah (sav) bir hadiste şöyle buyuryor. "Bütün insanlar hatalıdır; hatalı insanların Allah katında en makbul olanları tövbe edenleridir" Cenabı Allah yeryüzünde hata günah şirk küfür işleyebileceğimizi bize bindörtyüz sene önce bildirmiştir.Bizden istediği bu hatadan sonra takınmış olduğumuz tavırdır.Önemli olan kişinin samimi ihlaslı bir şekilde yapmış olduğu hatanın farkına varması ve samimi bir şekilde tevbe etmesidir. Bu öylesine bir tevbe olmalıdırki kişi o hatayı tekrar işlemekten korksun. Fakat işin acı olan tarafı tevbe edenin tevbesini kabul eden Allah tevbe eden kişinin tevbesini kabul etmeyen kullar. İşte yukarıda da belirtmiş olduğum bu tutuculuk bu cehalet bizim mükemmel olan dinimizin emirlerine ne kadar uzak oluşumuzun kanıtıdır. Bizler sorunlarımızı meselelerimizi Allah’ın kitabına rasulullahın hakemliğine götüremiyoruz. Daha çok acaba bizler böyle yaparsak falanca komşu ne der filanca akraba ne der gibi Allah’ın dininde hiç bir değer teşkil etmeyen inançlar üzerine yoğunlaşmaktayız. Adamın biri çıkıpta rabbimize yada peygamberimize herhangi bir hakarate varan bir cümle kullanırsa bizler derhal onu adeta boğmak isteriz. İşte bizler rabbimize petgamberimize saygıyı bu şekilde telaki ederiz. Tabiki bir müslüman olarak tepkimizi koyacağız fakat allah ve rasulune saygı bu kadarla yetinmez. Peygambere saygı göstermek onların hakemliğini kabul etmekten geçer. Bizim bir evladımız yada eşimiz bize karşı büyük bir hata işlerse o sorunu derhal Allah’ın kitabına peygamberin hakemliğine götürmemiz gerekmektedir. Sonrada kuran ve sünnette bize emir edileni en içten bir teslimiyetle teslim olmamız imanımızın dışa yansımasını gerçekleştirir. İşte o zaman gerçek manada Allah’a ve rasulune saygımızı gerçekleştirmiş oluruz ancak. Bazı insanlar bu forumda Allah’ın rasulune futursuzca saldırdıklarında bizler hepimiz onların tutumunu kınadık ve onları istemedik haklı olarak. O halde bizler için bir ayetin sahih bir hadisin önemi ve ehemiyeti son derece önem arzetmelidir. Bizler başımıza gelen iyi yada kötü hallarde dinimize müracaat etmez isek hata yapmaktan kurtulamayız. FECR hocamızında dediği gibi konuyu tam olarak bilemediğimiz için ancak genel görüşlerimizi aktarmaktan başka birşey diyemiyoruz. Allah’ın kitabını rasulun sünnetini herbir işinde kendisne şiar edenlere selam olsun. | |
16 Nisan 2011 11:12 | ||
**** | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Kamer bey vermiş olduğunuz ezgiyi yıllardır şevkle dinlemekteyim İmama Allah rahmet eylesin çağın Putkıranı ünvanına layık bir önder/imam...Teşekkürler. | |
16 Nisan 2011 10:36 | ||
kamer34 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Muhsin Hocam bu ezgiyi daha önce dinledin mi hiç? | |
16 Nisan 2011 02:22 | ||
Yitiksevda | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Tevbe hususunda detaylı bir izahat ile konuya açıklık getirmeye çalışacağım Bi İznillah: Yalnız Sana kulluk/ibadet ettiğimiz; için yalnız senden yardım/istiane dileriz. (Fatiha-5) Tevbe Kavramı Kur’ani Kerimde Kelimenin Halleri olarak 27 ve Hal Anlamları olarak 87 yerde geçer: Tabe(u)-Tubtu(l-m)-Tevbetuhum-Tabiatin-Ettaibunel-Tevvabun-Tevvabu-Tevvaben-Yetubu-Tevvabine-Etubu-Tetuba gibi haller ve hal anlamları ile geçer: Tevbe Kavramı: Günah işlemeyi en övgüye layık yolla terk etmek, bırakmak, Özür dilemek yolların en beliğidir. Çünkü özür dileme üç yolla yapılır: 1:Özür dileyen ya ‘’Ben yapmadım’’ der. 2:Ya Şundan ötürü yaptım der. 3:Ya da ‘’Onu Yaptım Hata ettim veya yanlış yaptım. Ve artık onu bıraktım veya ondan beriyim/feragat ettim bu dileme dışında başka bir yöntem yoktur. Bu yöntemlerden ayrı olarak yapılan hata, şer, günah, vb tüm fahşa ve münkerlerden arınma adına yapılmasına TEVBE denir. Çirkin ve fena oluşundan ötürü günah işlemeyi bırakmak, Tevbeden evvel yapmış olduğu günah ve benzeri her tür fiilinden dolayı pişmanlık duymak. Rabbine karşı vereceği sözde durmak üzere azmini ortaya koymak. Tevbeyi yeniden dirilme olarak ele alarak daha öncesinde işlenmiş olan tüm fahşa fiilleri telafi etmek için gayretini sarf etmek gibi tüm unsurlar bir araya getirildiğinde ismi TEVBE olur. Siz ey imana ermiş olanlar! Nasuh/Gönülden tevbe ederek Allah'a yönelin! Umulur ki Rabbiniz kötü fiillerinizi yok eder ve Allah'ın Peygamberi ile o'nun inancını paylaşanları utandırmayacağı o Gün, sizi içinden ırmaklar akan bahçelere koyar. Onlar, önlerinden ve sağ taraflarından hızla ışık yayarlar ve "Ey Rabbimiz!" diye yalvarırlar, "Bu ışığımızı ebediyyen parlat ve günahlarımızı bağışla! Çünkü Sen her şeye kadirsin!" (Tahrim-8) Allah’tan mağfiret hidayet isteme esnasında Kur’anın esas aldığı yakarış arınmanın adı NASUH TEVBEDİR. Gönülden yaşamı boyunca yapmış olduğu tüm hata ve günahlardan Pişmanlık duyduğunu Dil ile ikrar azaları ile amel kalbi ile tasdik etmek olan tevbe Allah’ın kulları hakkında en sevdiği şeylerden olup hiçbir zaman kapısı kapanmayan bir dönüştür. Tevbe eden kişilerin geneli geçmişten kalan birçok izi silmek hususunda sorun yaşamakta ve tevbe ettikleri halisane niyete tam anlamı ile kavuşmama hususunda sorun yaşamaktadırlar. Sunacağımız şu örnek bir nevi aydınlatmaya faydalı olur inş. Örneğin: Beyaz bir kağıt parçası karardığında onu eski haline döndürmek ne kadar zor olduğunu idrak ettiğimize göre veya kırık bir cam parçası birleştirildiğinde tam anlamı ile içinde barındırdığı pürüzlüğü gideremediğine göre insanlarda aynı şekilde tevbe edişleri ile yaradılışta var olan FITRAT’A dönüşü istemelerine rağmen tam anlamı ile olmadığında bunu kendilerine bir kayıp zannederek eski yaşamlarına dönüşe meyil edebilirler. bundan sakınmanın mertebesi ise masiyet ve günahlara bulaşmamak ve o günahlara sevk eden her tür ortam ve arkadaşlıktan uzak durmak ile olur. Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan. (Bakara-54) …Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkârca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz! (Nur-31) Bu suçu işledikten sonra tevbe edip kendisini ıslah edene gelince, kuşkusuz Allah onun tevbesini kabul eder: Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. (Maide-39) Ancak, pişman olup Allah'a yönelen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar bunun dışındadır; zaten hiçbir haksızlığa uğratılmadan cennete girecek olanlar da işte böyleleridir; (Meryem-60) Kuşku yok ki, ben tövbe edip iman edenlere iyi ameller işleyip doğru yoldan ayrılmayanlara karşı affediciyim. (Taha-82) Yalnız tevbe edip iyi ameller işleyenler hariç. Allah, böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah affedicidir ve merhametlidir. (Furkan-70) Devamı Gelecek İnşaAllah.... | |
14 Nisan 2011 15:17 | ||
FECR | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Öncelikle ayetlere bakalım: İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.(24/Nur-21) Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size «Dönün» denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir.(24/Nur-28) Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.(24/Nur-30) Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.(24/Nur-49) Bu ayetler mi ?. Nur 21.ayette bahsedilen "Fakat Allah dilediğini temize çıkarır" kısmını soruyorsanız eğer,bu ayet şu anlama da gelebiliyor.:"Fakat Allah dileyeni temize çıkarır" Yani insan temizlenmeyi,arınmayı gerçek anlamda isteyecek ki Allah da onu hidayete yöneltecektir.Bir anlamda namazda gözü olacak ki ezanın sesini duyacak.Yoksa namazda gözü olmayanın kulağı ezanda olmaz diye bir meşhur söz vardır. | |
14 Nisan 2011 15:07 | ||
@RASİHA@ | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü hocam özür dileyerek bir hatamı düzelteyim bunlarıda öğrendiğim iyi oldu nur suresi 21 28 30 49 ayetleriydi yani nisa değil. | |
14 Nisan 2011 14:55 | ||
FECR | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Öncelikle ayetlerin mealini verelim: Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!(4/Nisa-21) Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.(4/Nisa-289 Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır.(4/Nisa-30) Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz.(4/Nisa-49) Temizlenen, Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.(87/A'la-14-159 Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.(91/Şems-9-10) Ne bilirsin o belki temizlenecek.(80/Abese-3) De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.(79/Naziat-18-19) Ayetlerin mealleri böyle. Yukarda bahsedilen durum,özel bir durum.O şahsın tevbesinin nasuh mu olduğu yoksa sadece dille yapılan bir tevbe olup olmadığı çok önemli bir durumdur.Tevbenin kabul edilebilmesinin şartları vardır: 1-Kişi Allaha ve insanlara karşı hata-günah işlediğini kabul edecek ve gerçek anlamda pişman olacak. 2-Yapmış olduğu günahlara-hatalara karşı vicdanında sızı duyacak 3-Bir daha o günahı işlemeyecek.Dille tevbe edip de daha sonra tekrar aynı günahı işlemeyecek yani yalama bir tevbe olmayacak. Ya da imkanı olmadığı için o günahı terketmeyecek sadece Allah'a karşı suç işlediğinin bilinciyle tevbe edecek. Bazı insanlar vardır ki yıllarca kumar oynar,bütün malını kumarda kaybeder sonrada "ben tevbe ettim" diye kumarı bırakır.Bu kişinin kumarı bırakması daha çok parasızlıktan kaynaklanır.Eğer tekrar parası olduğunda kumara dönmezse o insan için denilebilir ki "bu adam tevbe etmiş" Bazı insanlar vardır ki yıllarca içki içmiş,sonunda kanser,siroz veya başka bir hastalığı düçar olmuş,doktor "içmeye devam edersen ölürsün" demiş,o da içkiyi bırakmıştır ama bu insan gerçek anlamda tevbe etmemiştir. Bazı insanlar vardır ki yıllarca fuhşiyatın içerisinde bulunmuş,yaşlanınca artık işe yaramaz hale gelince "ben zinaya tevbe ettim" demiştir ama bunun tevbesi de gerçek anlamda tevbe değildir. Kimi ,insan vardır ki emekli olduktan sonra ya da çocuklarımı iş sahibi,ev sahibi yapıp öyle tevbe ederim,hacca gider namazı kılarım diye Allahın emirlerini erteleye durmaktalar ki onların tevbesi de gerçek anlamda tevbe değildir,bir anlamda pazarlıklı tevbedir. İnsan eğer tevbe ettim diyorsa bu tevbesini pratik olarak insanlarda göstermesi lazım,yapmış olduğu hataları-günahların telafisini yapmaya çalışması ve gayret göstermesi gerekir.Laf ile tevbe sadece kendini kandırmaktan ibarettir. Dediğim gibi sizin bahsettiğiniz kişinin durumunu net olarak bilmediğimiz için fazlaca bir şey söylemek,gayba taş atmak gibidir. | |
14 Nisan 2011 14:12 | ||
Yitiksevda | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Değerli Kardeşim Allahın izni ile sormuş olduğunuz sorulara cevabımı akşam verecem...Tevbe hususunda Kavram çalışmam var onuda ayrıca sunarım inş | |
13 Nisan 2011 11:13 | ||
FECR | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Alıntı:
Bu konuda sanırım bir rivayet vardı ki,Münafıklardan birisi bir konuda Hz.Peygamber a.s'e danışmış,onun verdiği hükmü beğenmeyip Hz.Ömer'e de danışmış.Hz.Ömer,Allah rasulunun bu konudaki hükmene razı olmayan o münafığı öldürmüştür.Allah Rasulunun hükmü yanında başka hüküm aramanın iman etmemekle eşdeğer olduğunu bildiren şu ayet nazil olmuş ve Hz.Ömer'in yaptığı hareketin doğruluğu ayetle tescillenmiş oldu: Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.(4/Nisa-65) | |
13 Nisan 2011 01:39 | ||
Yitiksevda | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha, Peygambere ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara itaat edin ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allaha ve Peygambere götürün, eğer Allaha ve Ahiret Gününe (gerçekten) inanıyorsanız. Bu (sizin için) en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en iyisidir. Sen (ey Peygamber), sana ve senden öncekilere indirilene inandıklarını iddia eden, (ama öte yandan) şeytani güçlerin hâkimiyetine teslim olmakta beis görmeyenlerin farkında değil misin? Hâlbuki Şeytanın kendilerini derin bir sapıklığa yöneltmek istediğini görerek onu inkâr etmekle emr olunmuşlardı. Böylece her ne zaman kendilerine, "Allahın indirdiğine ve Peygambere gelin!" denilse, bu ikiyüzlülerin senden nefretle yüz çevirdiklerini görürsün. (Nisa 59-60-61) Meallerde genel itibari ile ‘’Siz Ey İmana Ermiş Olanlar’’ olarak çevrilen ayetleri günümüze çevirecek olursak ‘’Ey İmana Erebilenler ‘’ demek daha mantıklı geliyor çünkü kime sorarsanız sorun iman ettiğini beyan eder ama bizim bakış açımız Kuran olduğu için İmanın merhalelerini göz önünde tutarak bakmak zorundayız. Allah’a iman demek Kur’anın tamamına iman demektir. Peygambere iman Kuran’a iman ile aynı bazda değerlendirilmeli beşer olduğu unutulmadan canlı kuran örneği olarak uyulmalı… Sizden olan Emir sahipleri kısmında izah etmemiz gereken en önemli nokta Hüküm ayetlerinin içerdiği emirler göz önünde bulundurulmalı çünkü İslam tarihi içerisinde bir çok ekol siyasi ve ihtilafi meselelerden ötürü Emir sahipleri hususunda bir birleri ile tartışmış ve farklı görüşler sergilemişlerdir ama bizler tüm mevzulardan uzak Kurani bakış ile baktığımızda ‘’Sizden olan Emir Sahiplerine’’ kısmından anlayacağımız Kur’an hükümleri ile hükmeden, adil olan zalimlere karşı dik mazlumlara karşı merhametli olan emir sahiplerine itaatin farz olduğunu açıklamak zorundayız günümüz şartlarında bu özelliklere sahip olan ne emir sahibi ne de yönetim sistemi mevcut değildir var gibi gözükenler de ise RUHBAN din anlayışı mevcuttur… Bu özelliklere sahip emir sahipleri ve yönetimlerin olmayışı bizlerin sorumluluk bilincini üzerimizden kaldırmayacağı gibi bu vasıfları kendi yaşadığımız âlemde en iyi şekilde sunmak farziyetini yükler AKIL ile sorumlu kılındığımız her hususta Kuran ile bakmak zorundayız. Herhangi bir anlaşmazlık veyahut meselemizi Allah’ın kelamı ve Resulünün ortaya koymuş olduğu hükümlere götürme emri farz kılınmıştır. Ayeti kerimelerde özellikle Münafık kavramının en belirgin özelliklerinden Allah’ın hükümlerini kabul etmiş gibi gözüküp kabul etmeyenleri imanının reddi ele alınmıştır. Bu karakter sahiplerinin belirgin özelliklerinden Hangisine sorarsanız sorun bir iddiadan öteye gitmeyecek şu sözleri duyarsınız Allah vardır Elhamdülillah bende Müslüman’ım Bizim dinimiz yüce bir dindir amma Hüküm içeren ayetlerin bugün uygulanması imkânsızdır o zaman kargaşa çıkar derler! İslam dini yücedir sakın ola dinimizin siyaset yönünün olduğunu söylemeyin bunu söylerseniz dini siyasete alet etmiş olursunuz. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur Kuranın indiği günden bugüne değin emrettiği hükümleri günümüz şartlarına uydurarak yontabiliriz zaten o hükümleri biz Resul gibi anlamak zorunda değiliz. Kuran ilkeler kitabıdır. Hükümler kitabı değildir gibi kendi heva ve heveslerini tatmin etmek için menfaatlerini din edinenlerin ortaya atmış oldukları bu ve benzeri münafıkça görüşler ve fikirler günümüz dili ile en kaypakça davranış ve düşünce sistemidir. Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir? (Maide-50) Allah’ın hükümlerini basite indirgeyen tüm anlayışlara karşın Allah açıkça Kur’anın hükümlerinden herhangi biri hususunda kalplerinde en ufak bir burukluğun dahi inançta İtikatta iman olamayacağını beyan eder. Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar. (Nisa-65) Hüküm ayetleri hususunda herhangi bir ikiyüzlülük göstermek Allah’ın hükümlerini basite indirgemektir. Ey İmana Erebilenler eğer tevhide inanıyor ve tek olan Allah’a tapıyor ve boyun eğiyor isek neden dünya ehlinin önünde boyun bükülüyor ve onlara kulluk yapılıyor bunun nedeni egemen olan para ve zorbalıklarını kabul etmekten başka bir şey değildir. Eğer İhlâslı olduğumuzu iddia ediyor isek! Allah’a karşı göstermemiz gereken ihlâsı samimiyeti dünyevi çıkarlar için değişmeyelim… Rabbimiz kendi heva ve heveslerimiz uğrunda dalmış olduğumuz bu gaflet uykusundan uyandır gönlümüzü iman nurunla aydınlat aciz olduğumuzu idrak etmemizi nasip ederek bize acı ve merhamet et sen sonsuz lütfun ile bizleri sıratel müstakime ilet heva ve heveslerimizin pençesinden kurtar… Mevlüt Hönül Malazgirt. | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|