20 Şubat 2012 10:50 | ||
bilinmez | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Rabbimiz rahman müslümanında,müslüman olamayanında tarifini Kuran da beyan etmiştir ve kim o ölçülere uyuyorsa müslüman,müslüman olmayan ölçülere uyuyorsa müslüman olmayan dır.. Tabiki bazı insanlar ise ya işte siz onların kalbini mi biliyorsunuz,gibi duygusal ve mesnetsiz çıkışları ise batıldır.Çünkü müslümanlar bilirlerki Kalpleri yalnız Allah bilir,ve Allah müslümanlardan zahiren[görünür],hal üzerinden karar vermelerine müsade etmiştir. Ayrıca hiç bir fravun,hiç bir batıl üzere yaşayan hiç kimse ve hiçbir toplum kendinin batıl olduğunu söylememiş aksine hak olduklarını savunmuşlardır,örneğin faravuna giden hz musa ya fravun EY KAFİR,diye hitap etmiştir. Kısacası,kafirin ,müşriğin,batıl üzere olanın nasılki NAS İLE[VAHİY İLE,DELİL],lendirilmesi gerekiyor ve öyle hükme varılması gerekiyorsa, Müslümanında aynı delillerle sabit olması gerekirki bu KİŞİNİN MÜSLÜMAN OLDUĞU HÜKMÜNE VARILSIN... Hayatında,fillerinde şirk olan bir kişi namazda kılsa,oruçta tutsa,haccada gitse MÜŞRİKTİR, Rabbimiz peygambere hitaben,eğer sen şirk katsaydın amellerin zay olur ve kaybedenleredn olurdun diye beyandada bulunuyor.. Günümüzde bazı kendini tevhid ehli zanneden ravi ayazarlar bile şu çarpıklığa düşebiliyorlar,hayatında 99 tane şirki olmasına rağmen ,ben KIBLE EHLİ[namaz kılan] ın müşrik olduğuna şahidlik etmem..Peki ya neyine şahidlik b edersin veya 99 şirki bulunanı halen müslüman gören zihniyet sizce HAKKI VE BATILI BİRBİRİNE KARIŞTIRMIŞ OLUP KENDİSİDE BATILCA HÜKMETMİŞ OLMAZ MI... BAKARA SÜRESİ..42 - Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin. Rabbimiz hayatında şirk olan kişi ailemizden biri dahi olsa hiçbir müslümanın böyle şirk fiilinde olanlara Allah razı olsun,Allah rahmet etsin gibi dualardada bulunamaz diyor TEVBE 113,114,115 ayetlerde... ayrıca müslümanın en belirgin özelliği,MÜSLÜMAN DOĞRUYU ARAŞTIRIP BULANDIR..[cin 14].. Müslüman sözü dinler hak olanına uyar...zümmer 18.. peki hak ne batıl ne diyorsun... bakaar süresi.. 256 -Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir. 257 - Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar. işte hak ve batıl kuranın nassı ile belirtilmişken müslümanım diyen halen kafasına göre davrana bilirmi,tavır ve hallerinde....Tabiki müslüman olanlar için verilecek cevap kocaman HAYIR... | |
20 Şubat 2012 10:30 | ||
Elif Nur Uşma | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Teşekkürler Yasemin abla. ![]() ![]() | |
19 Şubat 2012 01:27 | ||
Yitiksevda | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Güzel evlatlarımıza duacıyım Allah onları hakkı hakk bilip haykıranların zümresinden eylesin ... | |
19 Şubat 2012 00:33 | ||
Elif Nur Uşma | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Öyleyse Kur’an ve sünnete göre iman nedir, İslam nedir, kafir kimdir, mü’min kimdir, müşrik kimdir? Öyleyse Kur’an ve sünnete göre iman nedir, İslam nedir, kafir kimdir, mü’min kimdir, müşrik kimdir? İşte bu kitabımızın konusu bu meselelerdir. Böylece istedik ki bunları insanlara açıklayalım da Allah’ın kitabına ve rasulunun sünnetine göre nerede oldukları, Allah-u Teâlâ'nın dininin neresinde bulundukları açığa kavuşsun. Her kimin imanı ve İslam’ı kitap ve sünnete göre ise işte o kimse kurtulmuştur. Her kimin imanı hevasına, insanların hevasına göre ise ve hakka tabi olmayı istiyorsa o halde dönüş için zaman olduğu sürece Allah-u Teâlâ'nın kitabına ve rasulunun sünnetine dönsün. Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ, ruh cesette olduğu, can boğaza gelmediği müddetçe tevbeyi kabul eder. Öyle ki Allah-u Teâlâ tevbeleri kabul eden ve rahmet sahibi olandır. İşte bu sebepledir ki bu meseleyi; hidayet bulan apaçık bir delilden dolayı hidayet bulsun, helak olan da apaçık bir delilden dolayı helak olsun diye açıklamayı istedim. | |
17 Şubat 2012 17:33 | ||
Cemrenur ATAMAN | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Alıntı:
![]() ![]() ![]() | |
17 Şubat 2012 15:24 | ||
YASEMİN ATAMAN | Cevap: ""Müslüman Olmak"" "Rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz." (A’raf: 3) Ellerine sağlık canım çok güzel bir paylaşım. Güzel konularının devamını bekliyorum ![]() ![]() ![]() | |
17 Şubat 2012 14:47 | ||
kamer34 | Cevap: ""Müslüman Olmak"" Benim güzel kızım eline sağlık güzel bir alıntı olmuş.... İyilik yada kötülük yapmak insanın insiyatif kullanarak ortaya çıkardığı bir durumdur... İyiliğin yada kötülüğün sınırlarını tayin eden yüce Rabbimiz,şüphesiz biz kulları için en doğruyu en, en güzeli, en mükemmel bir şekilde bilendir... Fakat biz insanlar kendi iyimizi ve kötümüzü tayin etmeye kalkışarak maalesef haddimizi aşmışız.... Bak güzel kızım müslüman olmak dünyadaki tüm nimetlerden daha değerlidir... O yüzden müslüman dosdoğru olmak zorundadır.. Rasûlüllah (s.a.s): şöyle buyurmuştur... "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir." (Buhârî İmân, 3-4; Müslim, İman, 64-66) buyurmuştur. Fakaat biz başkalarına iyiliği emir edip kendimiz iyilik yapmazdak cenabbi Allah’ın şu ayetine muhatap oluruz... "Siz Kitab"Siz Kitab'ı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (2/Bakara, 44) | |
16 Şubat 2012 20:48 | ||
Elif Nur Uşma | ""Müslüman Olmak"" Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Rabbinizden size indirilene uyun. Ondan başka dostlar edinerek onlara uymayın. Pek az öğüt dinliyorsunuz." (A’raf: 3) "Allah ve rasulü bir konuda hüküm verdiği zaman inanmış erkek ve kadın için işlerinde kendileri için seçim olması söz konusu değildir. Her kim Allah’a ve rasulüne başkaldırırsa, doğrusu apaçık bir sapıklığa sapmıştır." (Ahzab: 36) Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Veda hutbesinde şöyle demiştir: "Size iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıtmazsınız. Bunlar da Allah’ın kitabı (Kur’an) ve benim sünnetimdir." (Buhari, Müslim-Cem’ul Fevaid, c: 1 Kitap ve Sünnete Sarılma Bahsi) Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: "Arzusu benim getirdiğime tabi olmadıkça hiçbiriniz iman etmiş olmaz."(Müslim, Beyhaki) Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: "Kim bizim emrimize uymayan bir iş işlerse onun ameli geçersizdir."(Buhari, Müslim, Ebu Davud (Tac: c: 1 Kitap ve sünnete sarılmak bahsi) Nevevi kırk hadis) Allah-u Teâlâ, bizden istediği iman ve İslam’ı, bizden kabul ettiği ibadeti kitabında ve rasulunun sünnetinde açıklamış, buna ek olarak bu meselelerin, sahibi tarafından ihlaslı bir niyetle Allah-u Teâlâ için yapıldığıiddia edilse bile bu iki kaynağa göre olmaması halinde geçersiz ve batıl olduğunu bildirmiştir. [B]İşte Müslüman kitabından alıntı -Hak yayınları[/B] Bizim ibadetlerimiz ancak Allah dilerse kabul olur. Namaz ,oruç iyilik yapmak ibadet sayılır. İyilik yapmak iki türlüdür. 1.cisi Allah-ın emir ettiği iyiliktir. 2.cisi bizim kafamıza göre yaptığımız iyiliktir.Doğru olan iyilik Allah-ın emir ettiği iyiliktir. | |
18 Aralık 2011 00:59 | ||
İqra | Müslüman olmaktan korkuyormuyuz? İnsanların inanç ve idealleri yaşamları boyunca hayatlarında direk olarak etkili olmuş, şahısları yönlendirmiştir. Yaratılış itibariyle bir olguya inanmak ihtiyacı insanın en temel zaruretlerinden olmuştur. Tarih boyunca çeşitli fikirler, inançlar, ideologlar ve ideolojiler ve peygamberler gelerek insanlara yön vermiş onların hayatlarında ve yaşam tarzların da etkili olmuştur. Bizim içinde belli kurallar ve yaşam tarzı getiren son peygamber Hz. Muhammed (s. a. v. )olmuştur. O’nun getirdiği ve tüm dünyaya vaaz ettiği son din İSLAM ve son kitap KUR’AN, kendine inananların kalbinde yer ederek hayatların da belli bir düzene sokmuştur. ”İnandık ve iman ettik. ”diyen her şahsın bu sözlerden sonra belli mükellefiyetleri kabullendiği ve uyacağına dair sözü bir gerçek olarak gündeme gelir. Dikkat edilirse, ve okunursa göreceğimiz gibi Kitabımızdan, inanmak, iman etmek ve arkasından amelde (yani emredilenleri yapmak)bulunmak gelir. Söyleyen imanını ikrar eden mükellef amel noktasına gelmiş demektir. Bir iş verenin emrine girip onun emirlerine uyan bir çalışan gibi…İman ve inandık demek sadece kuru bir sözcük ve telaffuzdan ibaret değildir. Sadece inandığını söylemek insanları inanç noktasında daimi kılmaz, daimilik inancın gereği olan amelleri yapmakla mümkündür. Yani inancından ve imanından korkmamakla inandık deyip gereğini yapmamak, söz verip vecibelerini yerine getirmemek kimseyi iman noktasın da sabit kılmaz ve belli bir zaman sonra bağlayıcılığı kalmaz. Zira inanmanın olmazsa olmazı hususundaki amelleri vardır. Bizim burada bahsettiğimiz inanç kendimizin mensubu saydığımız İSLAM DİNİDİR. Adımıza Müslüman denilmesidir. Ve bu durumda olmaktan da iftihar ve onur duymalıyız. Çünkü İslam’ın yeryüzüne Resul aracılığıyla inmesinden sonra diğer din ve inançlar batıl olmuş, sadece son din, son kitap ve son peygamber geçerli kılınmıştır. Allah-u Teala “Allah, Resulünü diğer bütün dinler üstün kılmak için, hidayet ve hak dini ile göndermiştir. İsterse müşrikler bundan hoşlanmasınlar der. ”(61/9)buyurmakta, inananlara sonsuz şeref ve izzet sahibi yapmıştır. Ve bu izzeti de “Ey iman edenler!Allah’a karşı gelmekten sakının ve hep doğru söz söyleyin ki, Allah da işlerinizi ve hallerinizi düzeltsin, günahlarınızı affetsin. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve başarıya nail olur. ”(33/70-71)diyerek, Allah’a ve peygamberine itaat bağlamıştır. Peygamber (s. a. v. )uyarmayı da “Hakikaten, Allah’ın Resulünde sizler için, Allah’a ve ahiret gününe konuşmayı bekleyenler ve Allah’ı çok zikredenler için en mükemmel bir örnek vardır”(33/21)diyerek hayatımızı belli bir düzene koymamızı buyurmaktadır. Bu bir tavsiye ve Allah’ın yönlendirmesidir. İnancımızdan kaynaklanan onurumuzu korumak için. Onurumuzu korumak için Resulü örnek almamız. bir başka ayette; ”EY İMAN EDENLER!Allah ve Resul’ü sizi size hayat verecek hakikatlere davet ettiğinde O’na icabet edin. Bilin ki Allah insan ile kalbi arasına girer ve siz dönüp onun huzurun da toplanacaksınız (824)diyerek bu inançtan kaynaklanan mecburiyeti biraz daha keskin olarak bildirmektedir. Aslında söylemek istediğimiz, inanmak ve itaat etmenin mecburiyet sınırlarıdır. Çünkü inandım diyen hiç kimse sadece inandım dediğinden dolayı mesuliyetlerinden kurtulamayacaktır. Buna peygamber (s. a. v. )de dahildir. Şüphe yok ki, Allah hem sizin hem de benim Rabbimdir; öyleyse yalnızca ona ibadet edin. İşte doğru yol budur. (3/51)”Deki: Benim namazında her türlü ibadetlerim de, hayatımda ölümümde, Rabbi lalemin olan Allah’a aittir. Eşi ortağı yoktur O’nun Bana verilen emir budur. O’na ilk teslim olanda benim”(6/161-163)Yaratanın kendisine elçi ve uyarıcı olarak seçtiği peygamberler dahi inançlarının gereğini yerine getirmek mecburiyetindedir. Kaldı ki, O’na tabii olan bizler ne konumda olmalıyız. “Ben inandım”, diyen ve İslam dairesin de olduğunu söyleyen her şahıs kendiyle inancı arasında ki bağı kontrol etmeli, ne kadar bağlı olduğunu ve kendini inancın vecibeleriyle ne kadar meşgul ettiğini gözden geçirmelidir. İnanç sadece beyinlerde bir kavram, kalplerin temiz bölgelerinde saklanan bir duygu, cenazelerde hatırlanan bir ölüm, bayramlarda kutlanan bir tebrikleşme değildir. İmanın olmazsa olmaz kuralları, mecburiyetleri vardı. Bunlar iman ettiğini söyleyenlere, amel, hakikatleridir. İnandığımızı ve imanımızı ispat eden verdiğimiz sözden dolayı onurumuzu koruyan davranışlardır. Bizleri inanmayanlardan ayıran özelliklerdendir. Aksi halde, amelsiz Müslüman bir Katolik Hıristiyan’dan veya Yahudi’den farksızdır. Sadece Allah’a inandığını söylemek bir ayrıcalık değildir. Çünkü Hıristiyan ve Yahudilerde Allah’a inanıyor ve varlığını kabul ediyorlar. (23/84-85-86-87-88-89, 10/31) İman ettiğini ve İslam olduğunu söyleyen şahıslar, sözden eylene geçmek zorundadır. Çünkü İMAN sözle söylenip sonra da kenara konulacak kadar ucuz ve sıradan değildir. İman Müslüman olmaktan korkmamaktır ve inancını her yerde her fırsatta her ortamda haykırmaktır. Allah’a dayanıp güvenerek “Allah, iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan nura çıkarır. İnkar edenlerin ise velisi taguttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarır…”(2/257)Müslüman olmak Allah’ın yardımına mazhar olmak, O’nun himayesine girmektir. Müslüman olmaktan korkmamak her şeyi kazanmaktır. İslam olduğunu söyleyip teslimiyetten kaçmak, dünya ve ahret yolunda zarar etmektir. ”Ancak tövbe edip halini düzeltip hakkı söyleyenler başka. Ben onları bağışlarım, çokça bağışlayan, tövbeleri çokça kabul olan Benim Ben!” Sosyal yapının bozulduğu ve dejenere olduğu çağımız da, tüm olumsuzluklara sahip insanların bile varlıklarını ispatlamak için gösterdikleri gayret, çaba ve enerji hat safhadadır. Düşünün, eş cinseller biz böyleyiz diye haykırıp demek kurabiliyorsa, ateistler inanmadığını haykırabiliyorsa, İslam’a hakaret eden bir çok yayın çıkabiliyorsa, sen, ben ve inananlar, yaratılış gayemize uygun olarak evrensel onur adına eden Müslümanlığımızdan korkalım. Neden namazımızı kılıp, orucumuzu tutmayalım. Neden kitabımızı okumayalım, okutmayalım. Niçin peygamberimi hayatını ezbere bilmeyelim. İman, mesuliyet, sorumluluk, mecburiyettir. Tüm kötülüklerin karşısında, onlarla mücadele etmek için, köklerini kazımak için dimdik durabilmektir. Müslüman, bu duruşun şahısta olan sıfatıdır. Benliğiyle, fikriyle, eylemiyle bütünleşmiş halidir. Bunun aksi durumlar, insanları evrensel dertlerle baş başa bırakıp kendimizin de dejenere olup kaybolmamızdır. Ya Müslüman olmaktan korkmayacağız. Çünkü “Allah iman edenleri hem dünya da hem de ahrette sağlam bir sözle destekler. Haksızlık edenleri şaşırtır. Allah dilediğini yapar. ”(14/27)yada yazgımıza razı olacağız. YAKUP DÖĞER | |
23 Ağustos 2011 03:00 | ||
YaŞuHa | Müslüman olmak yetmiyor mu Müslüman olmak yetmiyor mu ![]() MÜSLÜMAN OLMAK YETMİYOR MU? Bazılarımıza Müslüman olmak yetmiyor, kesmiyor nedense? Tanıştığınızda soruyor: Hangi cemaattensin? Nereye bağlısın? Müslüman olmanız yetmiyor, kesmiyor zatı muhteremi Bu nasıl mantık? anlayan beri gelsin. Yüreklerimizde, zihinlerimizde, bilinçaltımızda yerleşmiş bazı düşünceler var söküp çok uzak bir yerlerde düşünce çöplüğüne atmamız gereken. Bazılarımıza Müslüman olmak yetmiyor, kesmiyor nedense? Tanıştığınızda soruyor: Hangi cemaattensin? Nereye bağlısın? Müslüman olmanız yetmiyor, kesmiyor zatı muhteremi. Bu nasıl mantık? anlayan beri gelsin. Genel olarak biz Müslümanlarda mevcut bazı düşünce ve fikirler var Kur’an’la hiç bağdaşmayan, örtüşmeyen. İşte bu mantığın yansıması olan bu düşünce de bunlardan biri. Oluşun sahibi yüce Rabbimiz bir isimle müsemma kılmış. Şeref duyduğumuz, mensubu olmakla iftihar ettiğimiz bu isim nedendir bilinmez bazılarını kesmiyor. Rabbimiz “adınız bu” buyurmuş, fakat hala adam yetinmiyor, soruyor. Hangi mezheptensin, meşreptensin, cemaattensin? Bu biraz kabeye-kıbleye hangi cenahtan dönüyorsunuz? gibi absürd bir soru. Bir Müslümanın kabeye hangi taraftan müteveccih olduğunun ne önemi var. Kıbleye dönük mü ona bakalım. Nereden dönmüşse dönmüş. İster rükni yemani, ister rükni şami, ya da başka cenahtan ne fark eder? Şöyle düşünesi geliyor insanın; “acaba ahirette önce bu isimlerden mi sorulacağım?!” Okuyoruz “Daha önce ve Kur’ an’da, Peygamber'in size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için size Müslüman adını veren O’dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah’ın emirlerine sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahib ve ne güzel yardımcıdır.” (Hacc Suresi: 78) Konu ile alakalı başka ayetler de hatırlatılabilir elbette. Ama meselenin anlaşılması için bu ayet yeterli. Tüm Müslümanlar olarak hangi vasıfları haiz olmamız gerektiği beyan ediliyor. Namaz kılmak, zekat vermek, İlahi emirlere sarılmak, Allah’ı sahib bilmek. Bunlar her Müslümanda olmazsa olmaz asgari şartlar. Cidden çok ayıp oluyor. Ne istiyoruz biz? Karşımızdaki imandaşımızın aynı inanca mensup olması niye yetmez bir insana. Bu nasıl bir kafa? Soruya bakın: Nereye bağlısın? Hangi cemaattensin? Bu soruyu soran birinin düşünce yapısını okumaya çalışsak, bir tahlil yapsak, şu sonuçlara varırız kanaatimce.
Kendisi ile öteki olarak gördüğü insanlara, kategorize eden bir yaklaşımla bakan biri, kime neyi tebliğ edecek? İnsanlarla arasına duvar ören birinin yalnızlaşmasından, yalnız kalmasından, “sen, ben, bizim oğlan” takılmasından daha doğal ne olabilir ki? O yüzden sosyalleşme ve mesajı taşıma imkanından mahrumuz. Kendi kendimize kötülük ediyoruz haberimiz bile yok. Üst kimliğimiz İslam, ancak alt kimlik daha belirleyici imiş gibi ona yoğunlaşılıyorMüslümanın üst kimliği tartışılmaz. Müslüman olmak teslim olmaktır. Tevhide tabi olmaktır. Alt kimliğe sıra gelince Müslüman olduktan sonra sabit-değişmez esasları ihlal etmedikce hangi alt kimliğe mensub olursak olalım o bizim tercihimizdir. Tabii aklımızı kullanarak, katma değer olma niyeti taşıyarak dahil olmalıyız. Uydu olmamalıyız, aklımızı hiç kimsenin cebine koymamalıyız. Bilinç ve şuur sahibi bir kimlik için çok okumalı, araştırmalı, tefekkür etmeli, üretmeli, katılmalıyız. Nedense biz hep takılıyoruz. Hatta günlük konuşmalarımızda da sıkça belki kullanıyoruz; “falan yere takılıyorum…” takılmakla katılmak çok farklı şeyler. Takılan şuursuzca, bilmeden, üstünkörü, rastgele, irade dışı takılır. Ama katılan seçer, ayırır, bilir, murad eder ve dahil olur. İlk tanıştığınızda size alt kimliğinizi soranlar da, takılanlar cümlesinden oluyor genelde. Muhteremler! Tanıyalım, tanımaya çalışalım. Tanımlamayalım. Tanımak zahmet, emek, ter, çaba, gayret ister. Tanımlamak ucuz yol/yöntemdir. Etiketle, paketle koy kenara. Kaldı ki Allah’ınızın aşkına İslam ümmetini, eğer kategorize ederek, tefrikacı bir bakışla, tanımadan önce tanımlayan bir yaklaşımla ele alırsak bizim standartlarımıza uymayanları çıkarırsak kaçta kaçı kalır. Rabbimiz Müslüman adını vermiş de biz razı olmuyorsak ve sadece kendimizi Müslüman olarak görüyorsak, standardı biz koyuyorsak, “Müslümanölçer” aleti bizim elimizde ise vay gele başımıza. Hiç ehli zulme-küfre kızmayalım, kendi elimizle ettiğimizi kendimiz bulmuşuz. Yasin AYDOĞAN | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|