21 Temmuz 2008 22:46 | ||
medinelii | Cvp: Üniversite Nedir ? herkes bunu basaramaz,bu zamandao ruhı olgunlugu korumak dervıslık degerınde.... unıv ortamını bılırsınız, helede cagdısı bı aıleden gelıyorsa o genc allaH muhafaza ne hallere düşüyor, unıvı bı bas kaldırı bır dırenıs olarak goruyor... muhafaza eylesın yaradan, ben bile bırakmayı dusunuyorum, o ortamın avamlıgını gorunce:(( | |
21 Temmuz 2008 21:40 | ||
KEVİR | Cvp: Üniversite Nedir ? Eğer bir şahıs üniversitenin ilmi anlamda kendisine bir şey kazandırmayacağını, sadece bazı ezberlerde bulunacağını bilecekse ve üniversiteyi bitirdikten sonra bir şey öğrenmediğini farkedebilecekse ve ahlakını koruyacağınada inanıyorsa, yüksek öğrenim zararlı değildir. | |
21 Temmuz 2008 12:11 | ||
medinelii | Cvp: Üniversite Nedir ? Alıntı:
| |
21 Temmuz 2008 08:34 | ||
Emekdar Üye | Üniversite Nedir ? İçine düştüğün zaman seni öldürmeyen ama diri diri yakmaya, canını sürekli acıtmaya mukadder ateş kovanıdır üniversite. İlmi ve bilgiyi maddeleştirmiş kurumların öncüsü de denebilir. Hani “bütün nehirler okyanusa akar” derler ya. Üniversite de bütün günahların içine aktığı bir okyanus bazen. Binlerce insanın çığlık attığı ama seslerin zulmetinden kendini aydınlığa vuramayan bilgi çöplüğü. Halbuki her sene binlerce gencimiz can atmakta üniversite okumak için. Yani insan nasıl gaflete vuslat için bu kadar istekli olabilir ki ? Tek açıklaması var ; Cehalet… ki biz de geçtik o eksenden. Yani o cehalet ekseninden… Şu an kim ne kadar biliyor ki üniversitede yaşanan kaosların, esen fırtınaların, hükümdar karanlığın iç yüzünü. Ya da kim cesaret edebiliyor ki bunları dile getirmeye. Hemen damgayı vurmuyorlar mı “Bilim Düşmanı” diye. Öss sınavı sanki sırat köprüsü. Sahi , aslında merak da etmiyor değilim sırat köprüsünden geçmek için o kadar çalışıp çalışmadığımızı ! Türk Tarihindeki ilk üniversiteler Nizamiye Medreseleri olarak bilinir. Halbuki bu medreseler ilk açıldığı zaman bir alim ağlamaya başlar. Yolda yürürken bu alimin durumunu gören bir zât seslenir ; “Efendim neden ağlıyorsunuz, nereye böyle”. Alim cevap verir ; “İlim öldü de cenazesine gidiyorum”… Burada Âlimin demek istediği şey cok farklıdır aslında. Eskiden ilim talib olanın iken , artık ilim ogrenmek para sevenlerin işi olacaktı. Çünki nizamiye medreselerinde okuyanlara maaş baglanıyordu ve parayı seven kosuyordu universitede okumaya. İlim böylece artık anlamını kaybetmiş, maddiyata biçilemeyen kaftan olmaktan çıkmıştı. Sonrası modern universiteler ve iş güç telaşı , derken artık universite okumanın amacı ilim ögrenmek değil, para kazanmak oldu. Bu amacı kendine didar edinmiş bir kurumun zulmet ile dolması da o kadar şaşılacak bir şey olmasa gerek aslında. Var mı şimdi elinde kitaplar ile diyar diyar dolaşan sofiler, mollalar ? Ya da sokakta bir aciz de görse ondan bir şey öğrenebilme heyecanı ile yaklaşan ? Bilgiyi sattık, ve böylece bilinmez bir satılığa çıkardık beyinlerimizi de. İşleyen beyinler rıza-i ilahiyenin gayrında, başka alemlerde, başka diyarlarda cirit atar oldu. Hatta o kadar zındığından çıktı ki bu iş, ilim hırsızlığı, bilgi hırsızlığı diye bir olgu bile çıktı ortaya. Başka kitaplardan veya kaynaklardan çalıp çalıp benim diye caka atmak gibi… Sonuç ; Yine hüsran, yine madde, yine materyalizim… Nedir üniversite ? Hakikat medeniyetinin asırlardır mücadele ettiği zülmet imparatorluğudur. Hakikatten yana olanlar ![]() ![]() Selam olsun “Hakka” tapanlara… |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|