Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları > Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Konu Başlıkları: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
14 Mayıs 2015 02:55
zülcenaheyn2
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Alıntı:
muhsin iyi Üyemizden Alıntı Mesajı göster

Eskiden tekke ve dergâhların girişlerinde genellikle bu Hiç yazısı bir tabloda veya levhada gözlere çarpardı. Daha doğrusu insanların adeta gözlerine sokulurdu. Onların görmeleri sağlanırdı. Bununla pek çok faydalar mülahaza edilirdi, amaçlanırdı.

Bir kısım insanlar tekke ve dergâhlara psikolojik rahatsızlıklarından, sinir hastalıklarından şifa bulmak için geliyorlardı. O zamanlar tekke ve dergâhların bu gibi toplumsal hizmetleri de vardı. Hiç onların bu tür dertlerine en büyük şifaydı. Çünkü nefsine Hiç dersini günde en az beş dakika kadar veren bir kişinin bütün psikolojik ve sinir rahatsızlıkları sabunun suda erimesi gibi yavaş yavaş ortadan kalkar. Yok olur.

Her türlü psikolojik ve sinir rahatsızlıkları nefsin komplekslerinden kaynaklanır. Olumsuz yaşantılar ve duygular nefiste kendini savunmak için kompleksler meydana getirir. Kompleksler olumsuz yaşantıların bilinçaltına bastırılması sonucu oluşur. Negatif duygular buralardan kaynaklanır ve insan ilişkilerinin sağlıklı olmasını önlerler. İşte nefse talim edilen günde beş dakikalık bir Hiç dersi onun bütün komplekslerini yavaş yavaş ortadan kaldırır. İnsanı ahlaki açıdan üstün duruma doğru yükseltmeye de başlar.
Bu yol kişiyi çukurdan çıkardığı gibi, semaya doğru da miraç ettirir. İlk şart imandır. Yani iç içe geçmiş mertebelerin en dışındaki nefs-i emmare bilincine varmak yani o çemberden içeriye doğru Rabbına yönelmek. Aksi halde gönülden talep yok ise hiç bir şey gerçekleşmez. Gönülden talep de nasip işidir bir yerde. Nasip ise şartlar, haller, vs. olgunlaşır ve kişiyi bu yola zorlar. Kendini bulmanın tek hakiki zaruret olduğu idrak edilir. Nefse zor gelse de bu yola çıkılır. Aksi halde ilgi, alaka, hobi, vs. gibi meyillerle kimse bu yola senelerini yani hayatını vermez. En fazla bir iki sene ilgilenip sıkılır. Kişinin kendi kendinin ikna olması inancına en büyük dayanaktır. Ardından sabırla aşılan yollardan sonra muhabbet hasıl olacaktır ve iknaya, inanca, sabıra gerek kalmayacaktır. Çünkü kişi hakikati nefsinde aynel yakin olarak tadacaktır. İşte o dostlara ne mutlu.

İşte aynel yakin evvelinde sizin son cümlelerinizde bahsettiğiniz "yavaş yavaş ortadan kaldırır" süreci yaşanır. Maneviyata istidatlı Müslümanların psikolojik sıkıntı yaşayanları tasavvuf metodu ile kendi varlığını, mükemmeliyetini, hakikatine üflenen ilahi ruhu fark edip bu farkındalığı sirayetini hissedip bu hâl ile hallendikçe şifa bulacak ve oradan da kemale doğru yürüyeceklerdir. Tabii evvela iman şarttır. Ayeti kerime de "Müslüman olduk deyin, iman ettik demeyin çünkü iman henüz kalbinize yerleşmemiştir" denmektedir. İmanın kalbe yerleşme süreci kişinin Rabbına dönüşü ve bunun için nefse karşı gerekli mücahedelerin yapılması ile aynı orantıdadır. Aksi halde sonuç hüsrandır. Dönmeyenler hüsrandadır. Dönüp de vaz geçenler ise büyük bir bağışa uğramadıkça kat kat hüsrandadırlar. Allah bizleri cehaletten korusun ve ilminin hazmını kolaylaştırsın.

Gelelim yolun devamına. Kişi kompleksinden kurtulana kadar potansiyelini ortaya çıkaramaz. Çünkü olağanüstü bir durumda ancak savunma mümkündür. Endişe anında sükunet, sakinlik, düşünme mümkün olabilir mi? Olamaz. Hele hele derin düşünme, tefekkür hiç olamaz. Tefekkür hamile kalanın işidir. Doğum sancıları tefekkürün kendisidir. Bu yüzden de tasavvuf metinleri ile felsefe metinlerinin hiç bir alakası yoktur. Tasavvuf tefekkürü tamamen varlıkta yaşanan tecrübelerin ifadesidir. Bir hâl üzere söylenmiştir hep. Ardından o hâl üzere söylenen temel sözler etrafında metinler genişletilir. Felsefe ise aynı sözü söyleyebilir fakat hâl üzere söylenmemiştir. Ortada bir doğum yoktur. Miraç yoktur. En azından felsefe denince anlaşılan felsefeden bahsediyorum. Yoksa felsefenin çıkış noktası seyr sülûk yani inisiyasyondur.

Sonuç olarak aynel yakin ile kendini bulan kişi hayali cennetinden yeryüzüne iner ve ilk defa yaşamaya başlar. Bu kişi hangi görünür sebeplerle bu yola baş koymuş olursa olsun. Biri psikolojik sıkıntılardan kurtulma derdiyle, diğeri başka başka vs. nedenlerle. Ama sonuç itibariyle kişinin nefs-i emmaresi eskiden neyi bahane ederek kendi saltanatını koruyor idiyse bu artık son bulmuş olur. Ve yaşamaya başlayan insan işte bundan sonra potansiyelini bu yaşam üzerinden ortaya koymaya başlar.

Şunu ortaya koymamız lazım. Düşünme materyalistlerin malı değildir, psikoloji psikologların malı değildir ve din de dindarların malı değildir. İster kâfir ister mü'min olsun insan olan herkesin bünyesinde insanlığın getirileri mevcuttur. İnsan bir şey ile meşgul ise o meşguliyetini yenmeden diğer şeylerin farkına varamaz. Komplekslerinden, savunmalarından kurtulmayan birisi çevresinin farkına varamaz. Kendi değerinden emin olan birisi de artık düşünmekten korkmaz. Çünkü yadsıyacak bir şey görmez. Kendi değerini bulan hakikati bulmuştur ve neyden bahsediliyorsa o şey, her şeyin birlenme yeri olan hakikatte yerini bulacaktır. Tevhid ehli olan da kendi nefsindeki âlemi keşfettiğinden, zahire doğru nazar ettiğinde artık korkacak hiç bir şeyi kalmaz. Bütün duygusallıklar, korkaklıklar, psikolojik sorunlar içteki şirkten ötürüdür. Merkezimizde çokluk var ise, orayı birleyememiş ise o vakit kararsızlık, çelişki, korku, vs. bitmeyecektir. Kalbinde şirk olanda iman olur mu? O vakit tevekkülle tevbe kapısında beklemeyen yanmaya devam edecektir.
08 Mart 2014 14:28
Esadullah
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Alıntı:
muallime Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Müslümanların dertleri sadece bu kadar da değil..Şimdi hiç olma zamanı değil,Gömüldüğümüz yerden fidanların başını kaldırma ve Ümmeti ayağa kaldırma vakti...Ama Heyhat! başını kaldıran fidanları heder etmek için elinde balta bekleyen çok ...En acısı da bekleyenlerin Düşmanlarımız tarafından kullanılan kardeşlerden olması..

Biz kendimizi düzeltmedikçe Allahın yardımı gelmeyecek,nesiller heder olacaktır...

Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)

Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)


Yok yok müslümanlar birbiri etlerini yemeye devam edecek sanırım biz üzerimize düşeni yapalımda Mevlam bakalım neyler neylerse güzel eyler....

Sonuçta bu ülkede Ümmetin ittifakı için el açıp yaş dökenler var umarız sencilik bencilik veya sizcilik bizcilik diye islamın dışında, davası cemaati ve tarkatı yada kendisini İslamı yaşayan kurtulmuşları ve yegane muvahhidleri sanmayı bırakıpta gerçek İslam davası olan bir toplum ve müslümanlar oluruz ....vesselam
07 Mart 2014 19:30
Uyarıcı
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Muallime bacım size selam olsun.

İslam dini öylesine büyük bir dindir ki şüphesiz batıl dinlerden çok ama çok çok uzaktır.Bu kadar büyük bir dinin elbetteki herbir meselede müslümanları irşad edecek çözümleride vardır.

Bakın bacım; Asıl sorun nedir biliyormusunuz? Asıl sorun meselelerin çözümünü Kur’an ve sünnet eksenli düşünürek çözümler yoluna gitmememizdir.

Şuna kesin olarak inanmalıyız ki Allah (Azze ve Cellle Celalühü) bizlere kaldıramayacağımız yükü yüklememiştir.Bizim kaldıramadığımız yükler kendi elimizle başımıza getirdiklerimizden başka birşey değildir.O halde şunu göz önünde bulundurur isek her zaman dengeyi yakalamımız söz konusu olur.

Allah eliçilerini Allah’ın o mutlak ve doğru olan adaletini inşa etmek için cahilliye düzenlerine göndermiştir.İnsanları insanların kulluğundan kurtarıp sadece Allah a kul olma şerefine erdirmek için elçilerini üstün meziyetlerle donatıp göndermiştir.Ve elçiler sizinde ifade ettiğiniz gibi şuanda içinde bulunduğumuz cahilliye sistemlerine benzer sistemlere gönderildiler.

Allah elçilerini, faizin, fuhşun, alışverişte hilenin,eşcinselliğin, (lotilik) tefeciliğin ve birçok ahlaksızılığın, Allah a ait sıfatların yani isim ve sıfat tevhidine ait özelliklerin putlara, ağaçlara, ölülere ve insanlara sunulduğu cahilliye ile ahlaklanmış toplumlara gönderdi.

Bu elçiler kendi kavimlerine Tevhidi tebliğ ettiler.Bakın bu durum mukkades kitabımız olan Kurani Kerimde nasıl tasvir edilmektedir.

“Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.”Hud-50

De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.”Enam-135
“'Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterektam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüpeksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.”Hud-85
“O da dedi ki: 'Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım.'”Nuh-2

Bunlara benzer çok sayıda ayetler vardır.Kitabımızın bize bildirdiği kadarıyla bu elçiler hiçte temiz toplumlara gelmemişlerdir.Yani anlayacağınız şimdiki cahilliyenin eski cahilliyelerden pekte bir farkı yoktur.Ancak şunu kesin olarak biliyoruz ki gerek peygamberler ve gerekse onlara iman eden ashapları kendi dönemlerindeki cahilliye pisliklerine batmamışlardır.Onlarla meşru zeminlerde yani Allah’ın mübah kıldığı şekilde mücadele ettiler.

Son olarak şunu söyleyemekle yetineyim.Biz müslümanlar bu toplumu cahilliye toplumu olarak görüyoruz.Bu sebeple peygamberlerin cahilliye toplumlarında yaşarken nelere dkkat ettiklerini kendimize örnek almaktayız.
Biz yediklerimize,içtiklerimize,bulunduğumuz çevredeki komşuluk ilişkilerimize,akraba ilişkilerimize Allah Rasulunun cahilliye düzenindeki muamelesi ne ise onu yapmaya çalışıyoruz.Çocuklarımızıda bu şekilde yetiştiriyoruzBu yaptıklarımız övülecek bir durum değildir, zira her bir müslümanın üzerine farz olan birer ibadettir.

Bakın bacım ısrarla üzerinde durduğum şey şudur.

Birileri çıkıp vahdeti-vucüt yada “Bir”lik yada “Hiç”lik yada “Fenafillah” adı altında Allah’lık iddia ediyor ve biz evet biz kendimizi müslüman olarak ad eden biz,bunlara müsamaha gösterebiliyoruz.Eğer bu sözde ermişler bunu söylemişse bunda bir hikmet, bir keramet vardır diyerek bunu bile hazm edebiliyoruz.Sahi biz nasıl bir toplum olmuşuz böyle, bunu hiç düşünüyor muyuz?

Birileri çıkıp en iyi şeriat (Anayasa) sahibi benim diyor ve ekliyor,çünkü şuan yürürlükte bulunan şeriat (anayasa) cunta rejimin anayasasıdır diyebiliyor.Birileride bu ilahlık taslayan cuntayı alkışlıyor ve buna destek veriyor.

Cuntanın anayasası yada senin anayasan arasında ne fark vardır? Senin ve cunta arasında ne fark vardır.Peki Allah’ın anayasasına ne oldu? diyecek birileri çıktığında da hemen bu namaz kılan cuntalar onu hemen terörist ilan ediyorlar.

Ve bu muvahhidler en çokta tepkiyi tarikatçılardan ve dinci gruplardan alıyor.Hakkı ortaya koyan kişi bu dinci gruplar tarafından malasef ya haricilik yada tekfircilikle damgalıyor.Sahi biz nasl bir toplum olmuşuz böyle? bunu hiç düşünüyormuyuz?

Neyse bacım başınızı ağrıttım.Ancak derdimiz çok büyük çok.

Ferd ferd Allah’ın ipine sarılıp/bakara/256/ tağutları red edip iman dairesi içerisinde bir vahdaniyyet sağlamadığım müddetçe birileri daha çok bizi Allah’ın adını kullanarak cehennem çukuruna götüreckelerdir.Fi emanillah

Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır.

“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.”Fatır-5

Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır.


“Ey insanlar, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Babanın evlâdı adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı, evlâdın babası adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı günden endişe duyun. Allah’ın va’di doğrudur, haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın, şeytan ve hilekâr insanlar, Allah’ı öne sürerek, Allah adına sizi kandırmasın.”Lokman-33

Sadakallahülazim.
06 Mart 2014 22:50
ali70
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Allah’ın ortaya koyduğu dinin ölçülerini şüphesiz en bilen Allah’ın vahiyle desteklediği peygamberileridir.
Eyvallah...

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Yani Allah’tan başka ilah yoktur.Fakat yozlaştırılmış tasavvuf şirk inancında bu anlayış tamamen farklıdır aynı zamanda çelişkilerle doludur.

Eğer peygamberlerin ortaya koyduğu şekliyle ‘’ La ilahe illallah’’ın manasını düşünecek olursak o halde ’La mevcude illallah’’ın manası şirkten başka anlam teşkil etmez.Çünkü bu anlayışta hiçlik vardır.

Yozlaştırılmış tasavvuf inancı olabilir ama bunu genelleme yapmasak daha insaflı olur kanaatindeyim.

Aslında bir mürşitten bunun dersini okuyanlar, tüm çelişkilerin ortadan kalktığını görür. Bilmeyenler için çelişkilerin olması gayet doğaldır. Onun için bilmeyenlerin bu konulara girmemesi tavsiye edilir.

La ilahe illallah ile La mevcude illallah arasında hiç bir fark yoktur. İkisi de aynı söylemdir. İkincisi birincisinin tefsiridir. Dediğiniz doğru, bu anlayışta hiçlik vardır.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Yani Allah’tan başka hiçbirşey mecvut değildir yani herşey aslında “Hiç”tir.Dolaysıyla dünyada gördüğünüz herşey aslında O’dur.
O halde Allah’tan başka ilah yokturun analamı nedir?

Her canlı Allah ise başka bir ilahın varlığından söz etmek anlamsız olmaz mı? O zaman uluhiyet tevhidinin anlamı nerde kaldı?

Allah'tan başka mevcut yoktur. Olsaydı Allah'a ortak olurdu. Aslında her şeyin hiç olduğu doğrudur.
Ama her şey O değildir. Her şey O dersek ilahları sayısız çoğaltmış oluruz...
Her şey Allah değildir. Belki O'nun esma ve sıfatlarıdır demek daha doğru olur.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Bu düşünce her ne kadar Hristiyanlıktaki gibi teslis inancına benzesede şirk bakımında ondan daha büyük bir şirktir.

Çünkü teslis inancı üçlü birlik esasına göre Baba Oğul ve Kutsal-Ruh yani Ruhul-Kudus ten meydana gelen bir Tanrı inancıdır.

Hint mitolojosinde ise (TRİMURT’İ) yani Teslis inancı Tasavvuftaki gibi daha geniş kapsamlıdır.Yani vucüdun birliği tüm varlıkları kapsar.

Teslis inancına benzemez. Teslis de Allah'ı üçler. Üçtür der...
Ama hiçlik, Allah birdir derken, diğer başka her şeyi reddeder.
Hint mitolojisi vucut birliğini savunurken panteizme kayar. Halbuki hiçlik'in panteizmle hiç alakası yoktur.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Rasulullah (sas) neden bu konuda birtek şey söylememiştir.O halde sizin iddianız o peygamber idi ermiş değildi yani o enbiya idi evliya değildi öyle mi?

İnsanlar sınıf sınıftır. Herkes herşeyi kaldıramaz. Onun için herkese akıllarının aldığınca ilim verilir. Bu ilim Ashabı Suffaya talim edilmiş, oradan da silsile yoluyla tarikatlar aracılığıyla günümüze kadar gelmiştir.
Ebu Hureyre'den şöyle nakledilir: Resulullahtan 2 ilim aldım. Birini açıkladım, diğerini açıklasam beni tekfir eder taşa tutardınız.
Resulullah efendimizin bu konuda hiç birşey söylemediğini iddia etmek, büyük bir sözdür vebali vardır. Biz diyoruz ki; Resulullah efendimiz insanlara alabilecekleri kadar ilim vermiştir. Bu ilim ise tarikatlar aracılığıyla bize ulaşmıştır.
Söz konusu olan ermişlik veya evliyalık değildir. Allah düşmanı değilse bir insan, mutlaka Allah dostudur. Yani evliyadır. Bu sadece bir ilimdir.
Hz. Musa as, Hızırla yolculuğundan sonra, anlamadığı ilim neticesinde Hızırın küfrüne hüküm vermemiştir. Sizin de böyle yapmamanızı ve sadece uzak durmanızı tavsiye ederim. Naçizane...

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Yada sorumuz şöyle olsun.Madem ki asl olan hiçliktir, o halde “Laileİllallah”ın manası nedir? Bu felsefeye göre Herkes bir Allah ise haşa Allah’tan başka ilah yokturun nasıl bir anlamı olabilir ki?

Aslolan hiçlik değildir. Hiçlik bir ilimdir. Herkesin anlayamayacağı bir ilim. Anlamayanların uzak durması gereken bir ilim. Aslolan şeriattır. Çünkü ahirette bizden şeriatten sorulacak.
Zaten bu ilme adım atanlar Mevlananın sözüne binaen, bir ayaklarını şeriatten asla kaldırmazlar, diğer ayaklarıyla alemleri dolansalar bile bir ayakları daima şeriattedir.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Hadi varsayalım ki peygamberleri bir an için düşünmedik.Peki tüm ehli İslam uleması neden bu anlayışa şirk hükmünü verdi.İbni Teymiyye gibi büyük bir ehli sünnet alimi bu anlayışı şirk bu anlayışta olanlarada müşrik hükmünü vermiştir.

İslam uleması şeriate göre hüküm verdi. Bu alana dalanlar, ayaklarını şeriatten kaldırdıkları anda ayakları kaymıştır. Çok tehlikeli bir ilimdir. Herkes kaldıramaz. Her an ayaklar kayabilir. İnsan kendini gerçekten tanrı sanıp ibadetlerden vazgeçebilir. vs vs.. Buranın tehlikesi çoktur. Onun için haller söylenmez yaşanır. Bütün yaşayış şeriate göre şekillendirilir.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Hangi ehli sünnet alimlerimizin kitabında asl olan inancın “hiç”lik olduğu yazılıdır? Allah’ın mahluka hulul ettiğini hangi peygamber ve hangi alim söylemiştir?

Allah mahlukuna hulul etmekten münezzeh olduğu için bunu hiç bir peygamber veya alim söylememiştir. Hiçlik hulül değildir.


Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


İbni Teymiyye diyor ki;Bu öylesine büyük bir şirktir ki yahudilerin uzeyr Allah’ın oğludur,hıristiyanların Mesih Allah’ın oğludur demesinden daha büyük bir şirktir.

Biz anlayamayız Şeyh anlar çünkü biz avamız.Şüphesiz avam olduğumuz doğrudur.Ancak dediğim gibi neden ehli sünnet alimlerinide birileri avam statüsünde görür onuda kendisi cevaplarsa iyi olur.

Şeyh anlar diye bir mantık yoktur. Şeyh(üç kağıtçısı değilse eğer), bir öğretmendir. Şeyhinden öğrendiğini öğretir. O da onun şeyhinden.... Taaa Resulullah(sav) efendimize kadar uzanır bu... Bu ilim Resulullahtan alınmıştır.
Avam diye nitelenen kişi, bu okula girmeyen kişilerdir. Yoksa hiç kimseyi aşağılamak gibi bir niyet yoktur. Birilerini aşağılamak için söylenmez. Belki de avam diye nitelenen kişinin Allah katındaki değeri çok çok fazladır.

Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Birileri çıkmış haşasümmehaşa ben Allah’ım diyor, mürcie den birileride çıkıp buna delil bulmaya çalışıyor veya bu şirk anlayışıyla tertemiz berrak olan tevhid inancı arasında bir köprü kurmaya çalışıyor.Bu her iki zıt kutupları aynı kalpte birlemeye çalışıyor.Küfrün şirkin ve Tevhidin nasıl ortak bir noktası olabilir ki?

Hiç kimse Allah değildir. Allah Allahlığını kimseye vermez. Zaten kimse de yoktur. O hükümdarlığında tektir. Yalnızdır. Eşi ve benzeri yoktur. Hiç kimse de Allah değildir.

Küfür zerrelerde Allahı arar.
Tevhid zerreleri reddeder. Allahı Tevhid edip birler.

Orta nokta diye bir şey yoktur. Yakından uzaktan en ufak bir ortak nokta olamaz.


Alıntı:
Uyarıcı Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Evet biz avam olabiliriz ancak biz aklımızı ekmek peynirle yemedik.Kimin ne haddine ki Allah’ın bu kadar övmüş olduğu cenneti küçümseyebilir.Hiç mi Kuran okumuyorsunuz?

Bu kadarını tevil etmeyede bizim son sözümüz ancak ve ancak “Zırva tevil götürmez”dir.Vesselam.
Cenneti küçümsemek kimsenin haddine değildir.
Ancak;
Cennet cennet dedikleri,
Üç beş köşkle üç beş huri,
Dileyenlere ver sen onları,
Bana seni gerek seni.

dörtlüğü ile cennet küçümsenmez. Çünkü Cennet dünya ile kıyaslanmıyor. Eğer cennet bu dörtlükte dünya ile kıyaslansaydı, siz haklıydınız. Cennet küçümsenmiş derdik. İsterseniz bir daha okuyun. Cennet kimin yanında küçümseniyor.
Cennet küçümsendi diyenler aslında Allahı mı küçümsüyor? Bunu da sormadan edemedim hakkınızı helal edin.

Bizim tevilimiz de bu kadar....
Vesselam...
Saygılar...
06 Mart 2014 22:06
Allahın kulu_
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

bence bilinmez kardeşimiz doğru demiş namaz kılıpta sahtekar olan çok
06 Mart 2014 21:48
bilinmez
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

sayın muallime,bir insanın kafir-müşrikliğide,müslümanlığıda nas ile sabit olmalı.

tabiki müslümanlığı zahiren belli olan birine kafir-müşrik demek kişinin heva ve hevesiyle hareket edip,islamdan zerre kadar anlamadığı ve islam üzerinede olmadığını gösterir.

yalnız bir kişi ben müslümanım demesine rağmen, Allah ı kendisini tanıttığı gibi TEVHİD[BİRLEMEDİYSE,ULUHİYET,RUBUBİYET VE HAKİMİYETTE],bunada müslüman muamelesi yapmakta heva ve hevesiyle harek etmek olur.


Hangi peygamber geldiği toplumda DARGINLIĞA,KÜSKÜNLÜĞE,KAVKAYA, hatta Rasulullah için, baba ve oğulun arasını açan FİTNECİ denilmedi mi..Siz kalkmış yok toplumda şöyle olur,dargınlık olur,yok böyle olur deyip duygusal davranıyorsunuz..

Allah ,Rasulullah a demiyor mu HİÇ BİR RASUL YOKTUR Kİ GELDİĞİ TOPLUM TARAFINDAN DIŞLANMIŞ OLMASIN...

islam zahiren hükmeder,kalpleri Allah bilir tabiki,yalnız tevhidi elde edememiş toplumlarad NAMAZ MÜSLÜMANLIĞIN NİŞANESİ DEĞİLDİR..

Çünkü her müslüman namaz kılar,yalnız her namaz kılanda müslüman değildir..

SürüyeYi kana bulayan ESADDA NAMAZ KILIYORDU,ALLAHIN HÜKMÜYLE HÜKMETMEYEN İDARECİLERDE..laik demokratik bir çok devletin idareci başbakanlarıda hem Allah ın hükmüyle hükmetmiyorlar hemde namaz kılıyorlar ve ağızlarında Allah lafzıda düşmüyor..
06 Mart 2014 21:25
muallime
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Müslüman olduğu bilinen bir insanı inkar özelliği taşıyan inanç, söz, fiil ve davranışları nedeniyle kafir saymak veya bir mümine kafir, dinsiz, imansız demek çok ağır vebali olan bir davranıştır. İmanın yeri kalptir.

Bir insanın kalbinde olanı, kişinin kendisiyle Allah'tan başkası bilemez. Dolayısıyla bir insan açıkça iman esaslarını, Ayetleri veya herhangi bir dini hükmü inkar etmedikçe küfürle nitelenemez.

Yüce Allah, "Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın, dinleyin. Size selam verene dünya hayatının geçici manfaatini gözeterek 'sen mümin değilsin' demeyin..." (Nisa Suresi, 94) buyurmuştur.

Peygamberimiz (s.a.s.) müslüman olduğunu söyleyen insanı küfürle itham etmekten sakındırmış ve şöyle demiştir: Kim bir insanı kafir diye çağırırsa yahut öyle olmadığı halde 'ey Allah'ın düşmanı' derse söylediği söz kendisine döner." (Buhari,Edeb,73)

İnsanları tekfir etmek, müslüman ahlakı ile bağdaşmadığı gibi kişiler arasında ve toplumda kavgaya, dargınlığa ve huzursuzluğa sebep olur. Bu sebeple, müslüman, kimseyi indî bir takım gerekçelerle küfre nispet etmemelidir.

T.C Diyanet İşleri Başkanlığı
06 Mart 2014 21:23
bilinmez
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?MUALLİMEDEN ALINTI.

Allah nasıl istemişse öyle,onlara merhametle kendilerindeki şirk ve küfürleri hissettirerek anlatmak ve onlarla MÜSLÜMAN İLİŞKİLERDE BULUNMAYARAK...Buda KURAN VE SÜNNETTE sayısız örneklerle doludur.
06 Mart 2014 21:11
bilinmez
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Alıntı:
muallime Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Hanefi ,Şafi ,Maliki mezhebine göre Namazın farz olduğunu bildiği halde tembellikten kılmazsa kafir olmaz.Günahkar olur.Asi olur.Acil tevbe gerekir.


Namazın farz olduğuna inanmayan,bu zamanda gereksiz gören Kafir olur .

Namazın farz olduğuna inanmayan, bu zamanda gereksiz gören le ;tembelin durumu aynı olamaz.Alimler bunun arasını ayırmışlardır.

Namaz kılmayanların durumu tehlikelidir,İmani tehlikesi olduğu da doğrudur.Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı namazdır. Ama Namaz hakkında ,ayet ve hadisleri bizden iyi bilen bu üç imam tembellikten gafletle namaz kılmayanları küfürle itham etmemişlerdir.

Eğer namaz kılmayan kafir derseniz.Yukardaki sözünüze göre ,Şimdi çok evde müslüman olamamış namaz kılanlarla birlikte,bir de kafir olan namaz kılmayan vardır.

Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?

Burada namazı hafife aldığımız zannedilmesin.ASLA..En çok anlattığım konu Namazdır.
İslamın ilk basamağı namaz değil TEVHİD dir.tevhidde sadece Allahı yaratıcıdırla kısıtlamakla olmaz ve değildir.Allahın İLAHLIĞINI BİRLEMEK,yani,uluhiyet ,rububiyet ve hakimiyet kısmı ile Allahı anlamak ve BİRLEMEKLE OLUR,namaz daha sonra gelir.

Allahı kendisini tanıttığı gibi BİRLEYEN[tevhidi elde eden]hiç kimsenin namaz kılmadığna şahid olmadım.

Allah ı kendisini tanıttığı şekilde BİRLEMEYEN[Tevhidi elde edemeyen] milyonlarca insanında kendini müslüman olarak idda edselerde namaz da kılmadıklarına ve hertürlü dalaverelerle takla attıklarınıda gördüm..

Muhammed RASULULLAH AS,ashabını gönderdiği beldelere İLK BAŞTA LAİLAHEİLLAALLAH ı anlat bunu tamamen kabul ettiklerinden sonra onlara namazı emret demiyor mu.

Bahsettiğiniz islamın müçtehid alimlerinin yaşadığı dönemi bu günki tevhidi elde edemeiş ve kendine müslüman diyen toplulukla aynı görmeniz yanlış bi kıyasla yola çıkmak olur ve tıpkı bi gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz bu sonuna kadar yanlış iliklnmiş olur..Onların zamanında TEVHİD AKİDESİNİ ELDE EDEMEMİŞ HİÇ BİR KİMSEYE MÜSLÜMAN MUAMELESİ YAPILMAMIŞTIR.

Siz islamın ilk basamağı olan TEVHİDİ BIRAKIP,NAMAZI ANLATMANIZ boşa kürek çekmek olur.Sizin tevhidi bırakıp anlattığınız namaz ki kendinizde tevhidi anlamış değilsiniz ya HİÇLİĞİ[VAHDEDİ VUCUDU] SAVUNDUĞUNUZA GÖRE,bunu diyorum,yani anlattığınız namaz insanları bazı durumlarda kötü olan içkiden kumardan vs bu durumlardan alıkoyabilir yalnız İMAN ETTİRMEZ..

Ben tevhidleri yok diyorum siz kalkmış,namaz kılmayan inkar edmiyorsa diyorsunuz....
06 Mart 2014 20:47
muallime
Cevap: Hiç, Hiççilik, Hiç Olmak, Hiçin Felsefesi, Tasavvufta Hiç/Muhsin İyi

Hanefi ,Şafi ,Maliki mezhebine göre Namazın farz olduğunu bildiği halde tembellikten kılmazsa kafir olmaz.Günahkar olur.Asi olur.Acil tevbe gerekir.


Namazın farz olduğuna inanmayan,bu zamanda gereksiz gören Kafir olur .

Namazın farz olduğuna inanmayan, bu zamanda gereksiz gören le ;tembelin durumu aynı olamaz.Alimler bunun arasını ayırmışlardır.

Namaz kılmayanların durumu tehlikelidir,İmani tehlikesi olduğu da doğrudur.Dünya ve ahiret saadetinin kaynağı namazdır. Ama Namaz hakkında ,ayet ve hadisleri bizden iyi bilen bu üç imam tembellikten gafletle namaz kılmayanları küfürle itham etmemişlerdir.

Eğer namaz kılmayan kafir derseniz.Yukardaki sözünüze göre ,Şimdi çok evde müslüman olamamış namaz kılanlarla birlikte,bir de kafir olan namaz kılmayan vardır.

Hem bu kafir akrabalarla nasıl muamelemiz olmalı sayın Bilinmez?

Burada namazı hafife aldığımız zannedilmesin.ASLA..En çok anlattığım konu Namazdır.
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.