18 Mart 2014 00:21 | |
nur__ | Cevap: Osmanlı'da Edeb ![]() "Edeb bir tâc imiş nûr-ı Hûdâ’dan Giy o tâcı emîn ol her belâdan" " İlim meclisine girdim, kıldım talep İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep" Yunus Emre “Marifetullah ehlinin ilk makamı edeptir.” Hacı Bektaş-ı Veli |
17 Mart 2014 18:49 | |
nurşen35 | Cevap: Osmanlı'da Edeb Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Bey'in dedesi Şah süleyman, bir sefer dönüşü müslüman bir ailenin evinde dinlenmek isterler. Kendisine dinlenmesi için oda verilir. Sabah olduğunda yola çıkmak için kendisini uyandırmak isteyen dostları odasına girdiklerinde hiç uyumadığını gördüler. Niçin uyumadığını sorduklarında ' Odamda duvarda asılı Kur'anı Kerim vardı, saygısızlık yapmamak için sabaha kadar ibadet yaptım' dedi. Allahü Teala kutsal kitabımıza hürmet eden bu kuluna öyle güzel bir ecir ve mükafat verdi ki! onun soyundan gelenler 600 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğunu kurma şerefine nail oldular. Osmanlı İmparatorluğuda, kıtalara yayılan çeşitli milletler toplulukları ilahi hükümlerle idare ederek başarıları, şanları tarihlere ün salmıştır. |
17 Mart 2014 02:53 | |
Tuba_ | Cevap: Osmanlı'da Edeb Ne guzel bir konu ama az paylasim olmus buraya yazilmasi gereken daha cok sey var.. ilk paylasim yapana takdir ![]() |
09 Kasım 2008 20:00 | |
Aysima | Cvp: Osmanlı'da Edeb Ne kadar güzel bir anlayış ve hayat şekli. Edeb kelimesindeki harflerin şu üç şeyi remzettiği söylenir: E (elif): eline, de (dal): diline, b (be): beline.. Yani “eline, diline, beline sahip ol.” Beytte de geçiyor: Ehl-i diller arasında aradım, kıldım taleb. Her hüner makbul imiş, illa edep illa edeb. İnsan edeb sahibi olmadığı sürece, hangi mecliste, ne makamda olursa olsun, hiçbir ahvali makbul sayılmaz elbette. Müslüman edep sahibi kişidir ki bu edep ile pekçok maddi-manevi mükafata da sahip olur. Bunun en güzel örneği Osman Gazi ile ilgili menkıbedir. Biliyorsunuz, Kur’an’a edebi vesilesiyle sulbüne bu büyük saltanatın verildiği rivayet edilir. Mevlam hepimizi üdebâdan eylesin..Amin. |
09 Kasım 2008 12:34 | |
NUR | Osmanlı'da Edeb Osmanlıda Edep . Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş. Allah (cc) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edebdenmiş. “Lambayı söndür” demezlermiş. Allah (cc) kimsenin ışığını söndürmesin. "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış. Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış. "Agâh ol erenler" derlermiş. Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan... Ona eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış. Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş. Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı "Karınca basmaz Efendi” ye çıkan insanlar varmış. Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebdenmiş. Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. "Git bir daha gelme!" der gibi değil de. "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş. Eskiler "Edeb Ya Hu!" derler, O'nu görüyor gibi yaşamaya çalışırlarmış. O (cc) varken başkasına bakmaz, Onu unutmuş gibi hallere girmezlermiş. Ezel ve Ebed Sultanı'nın huzurunda nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa öyle hareket etmek isterlermiş. "Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan Allah var!" der gibi, o mânâyı hatırlatmak için her yere "Edeb Ya Hu!" yazarlarmış. "Allah'ın huzurunda edeb" demekmiş bu. İnsan nerede olursa olsun Allah'ın huzurunda değil midir? |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|