04 Nisan 2017 19:22 | ||
nurşen35 |
Dünyadaki bütün insânlar mes'ûd olmak ister. Fakat, mes'ûd olan, pek azdır. Çünkü, saâdetin neden ibâret olduğu bilinmiyor. Saadet, yalnız dünya saadetinden ibâret değildir. Aksine, asıl saadet âhıret saadetini elde etmektir. Âhiret saadeti için Allahü teâlânın kanûnlarına ve emirlerine yani Kur'ân-ı kerîme ve Peygamber efendimizin sözlerine itâat etmek lâzımdır. Allahü teâlânın emirleri arasında: Öldükten sonra tekrar dirilmek, yani âhırete inanmak da vardır. Cenâb-ı Hak âhıretin nihâyetsiz olduğunu, ebedî olduğunu bize bildiriyor. Dünya hayâtı ise, sayılı günlerden ibârettir. O hâlde, saadet iki başlı demektir: 1-Ahıret saadeti. 2-Dünya saadeti. Bu iki saadetten hangisi önemlidir? Bunu akıl ve iz'ân sâhibi insanlar kolaylıkla anlıyabilir. Aklımız ve iz'ânımız âhıret hayâtının, dünyâ hayâtı ile mukâyese edilemiyecek kadar önemli olduğunu bize gösterir. Âhıret saadetine dâir Hakkın kitâbı, Kur'ân-ı kerîm ve Peygamber efendimizin sözleri ve din âlimlerinin binlerce kitabı vardır. Fakat, bugün artık bunları okuyan, bunları söyleyen, söyleyenleri ve yazanları dinleyen az insan kalmıştır. Çok ehemmiyetli olan âhıret saadeti âdetâ unutulmuş, sanki böyle birşey yokmuş gibi bir gaflet içinde bulunmaktayız. Bu ise, felâketin en tehlikelisi ve âkıbetlerin en korkuncudur. Peygamber efendimiz: (Mes'ûd o kimsedir ki, dünya onu terk etmezden önce, o dünyayı terk etmiştir) buyurmaktadır. Mutsuz tüccar... Vaktiyle bir türlü mes'ud olamayan tüccarın biri, mutlu olmanın sırrını öğrenmesi için, oğlunu, insanların en bilgili olan birinin yanına göndermiş. Delikanlı günlerce yol yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan aradığı kimsenin evine varmış. Delikanlı, girdiği evde, hummalı bir manzara ile karşılaşmış. Tüccarların biri girip, diğeri çıkıyormuş. Evin sahibi sırayla içerideki insanlarla konuşuyormuş. Delikanlı, sıranın kendisine gelmesini beklemiş ve huzura alınınca, babasının arzusunu anlatmış. Hikmet ehli zat: -Mutluluğun sırrını açıklayacak zamanım yok demiş delikanlıya. Sonra da demiş ki: -Git, çevreyi dolaş! İki saat sonra da benim yanıma gel! Hemen arkasından ilâve etmiş: -Ama, senden bir ricada bulunacağım! diyerek delikanlının eline bir kaşık vermiş, içine de iki damla yağ koydurmuş. Arkasından tenbih etmiş: -Etrafı dolaşırken bu kaşığı elinde tutacak ve yağı dökmeyeceksin! Delikanlı dışarı çıkıp etrafı dolaşmaya, verilen süreyi doldurmaya başlamış. Fakat gözü hep kaşıktaymış. İki saat dolar dolmaz, hemen çıkmış o kimsenin huzuruna. Hikmet ehli kimse, -Güzel, demiş. Sonra gence sormuş: -Bahçıvanbaşının, on yıllık bir çalışma sonunda meydana getirdiği eşsiz güzellikteki bahçeyi, çiçekleri, emsâlsiz lezzetteki meyveleri gördün mü? Utanan delikanlı hiçbirşey göremediğini îtiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü kendisine verilen iki damla yağı dökmemek için hiçbir tarafa bakamamış. Ev sahibi demiş ki: -Öyleyse git, etraftaki güzelliklere bakarak, bahçeyi tekrar dolaş! Delikanlı kaşığı alıp, tekrar dışarı çıkarak gezmeye başlamış. Bu sefer bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarâfetini görmüş. Hikmet ehli zatın yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış. Ev sahibi sormuş: -Peki sana emânet ettiğim iki damla yağ nerede? Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bunun üzerine, ev sahibi, demiş ki: -Sana verebileceğim tek bir nasîhat var: Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün hârikalarını görerek, Allahü teâlânın büyüklüğünü idrak etmektir; ama kaşıktaki iki damla yağı da unutmadan. Sonra iki damla yağı yorumlamış: -Bu iki damla yağdan, birinci damla, sağlığımız. Eğer kendimize bakmazsak, sağlığımız yerinde olmazsa, başka şeyleri görmemiz zaten mümkün değildir. Acılar içinde kıvranan kimse, dünyanın en güzel manzaralı yerinde olsa bile gözü bir şey görmez. Kuş tüyünden yatakta yatsa, bu yatak iğneli yatak gibi gelir ona. İkinci damla da dostluklar, yâni bizi ayakta tutan varlığımızın, var olmamızın hikmetini hatırlatan hakîkî dostlar. Dostları olmayan kimse için dünyanın zindandan farkı yoktur. Sevmek, sevilmek ve acımak... Sevmek ve sevilmek, insanı hayata bağlayan, bütün sıkıntıları unutturan en güzel ilâçtır. Sevmekten sonra da acımak gelir. Seven ve acıyan, herkese, her şeye iyilikle bakar. Kötülük düşünmez. İyileri iyi oldukları için sever. Kötülere ise kötü oldukları için acır. Onların da iyi olmaları, hidâyete kavuşmaları için çırpınır. Bu iki şeyin hakîkatına varan, gerçek mutluluğa kavuşur. Bunun için, artık hiçbir sıkıntı, dert olmaz. Bu mutluluğun verdiği haz, bütün sıkıntıları örter. Peygamber efendimiz de, İslamiyetin hülasası ve saadetin sırrını: (Allahü teâlâyı, emirlerini büyük bilmek, bunlara saygılı olmak ve yarattıklarına acımak, merhamet etmek) olarak buyurmuşlardır. Hikmet ehli de diyor ki: Yüzüğünde ne yazılıydı, bilsen Süleymân'ın: Sakın aldanma, yoktur vefâsı dünyânın! Mes'ûd, o kimsedir ki, bütün kazandığını, Yiye!.. Bırakıp, sevindirmeye düşmânın. Osman Ünlü... | |
05 Şubat 2017 00:57 | ||
nurşen35 | Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı Sual: Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı? CEVAP Sıkıntıdan kurtulmak için sebeplere yapışmak gerekir. (Çalışmadan dua eden, silahsız savaşa giden gibidir) hadis-i şerifi de sebeplere yapışmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Her zorluğun bir kolaylığı vardır) buyuruluyor. Sıkıntıdan kurtulmanın da çaresi vardır. Hiç boş vakit geçirmemeli, kendine faydalı bir meşgale bulmalıdır. (Sabır kurtuluşun anahtarıdır) sözüne uymalı, çalışıp sabrederek bir çıkış yolu aramalıdır. Psikolog doktorlar, sıkıntının başlıca çaresinin meşgale olduğunu söylüyorlar. Kendinize severek yapacağınız işler bulursanız, rahatlarsınız. Ayrıca manevi yönden, bazı dualar okumanız da faydalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Her gün sabah akşam yedi kere, "[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" okuyan, dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulur.) [İbni Sünni] (La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim] (Bir sıkıntıya düşünce, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] diyeni Allahü teâlâ, sıkıntı ve belalardan muhafaza eder.) [Deylemi, İbni Sünni] (Rızka kavuşan çok Elhamdülillah desin. Rızkı azalan çok istigfar etsin. Üzülüp sıkılan, la havle vela kuvvete illa billah desin.) [Beyheki, Hatib] (Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a] (Sıkıntılı iken “Hasbünallah ve ni’mel-vekil” deyiniz!) [İ. Merdeveyhi] (Yasin okuyanın sıkıntısı gider.) [Deylemi] (La ilahe illallah kable külli şey’in, La ilahe illallah ba’de külli şey’in, La ilahe illallah yebka Rabbünâ ve yefni küllü şey’in diyen sıkıntıdan kurtulur.) [Taberani] (Cuma namazından sonra, İhlâs, Felak ve Nas’ı yedişer defa okuyan, bir hafta, kaza, bela ve sıkıntılardan kurtulur.) [İ.Sünni] ("[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" diyen, uğradığı beladan kurtulur.) [İ. Sünni] (Sıkıntı için şu duayı okuyun: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...][Müslim] (Sıkıntıya düşen 7 defa Allah, Allahü Rabbi, lâ üşrikü bihi şey’a desin!) [Nesai] (Sıkıntı için, “Allah, Allah Rabbünâ lâ şerikeleh” deyin!) [Beyheki] Sıkıntıdan kurtulmak için, Allahü teâlâya kalbinden yalvararak, 14 secde âyetini [ezberden, ayakta] okuyup, her birinden sonra, hemen secde etmelidir. (Nur-ül-izah) (Bismillâhirrahmânirrahim ve[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]okumak, sinir hastalığına ve bütün sıkıntılara iyi gelir. İmam-ı Cafer hazretlerinin sıkıntıya düşünce, okuyup, sıkıntıdan kurtulduğu dua şöyledir: (Yâ uddeti ınde şiddeti, ve yâ gavsi ınde kürbeti! Ührüsni bi-aynikelleti lâ tenâmü vekfini birüknike ellezi lâ yürâmü) Anlamı şöyledir: Güçlükte desteğim, sıkıntıda imdâdıma yetişen, her an görüp gözeten Rabbim, beni muhafaza et, sonsuz kudretinle, bana yardım eyle! Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette bulunuldu. Hepsine de istigfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, şu mealdeki âyet-i kerimeleri okudu: (Çok affedici olan Rabbinize istigfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12] Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (İstigfara devam edeni, Allahü teâlâ, her sıkıntıdan, üzüntüden, dertten, geçim darlığından kurtarır, ferahlığa çıkarır ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai, Ebu Davud, İbni Mace] Cepte altın taşımak da sıkıntı için faydalıdır. Sadaka vermek ve 70 kere (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) demek, sıkıntıları giderir. Bu istigfarın anlamı, “Ya Rabbi, razı olmadığın şeylerden ne yapmışsam hepsini affet, yapmadıklarımı da yapmaktan koru” demektir. Sıkıntı için şunlara da riayet edilmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Sıkıntıları sadaka ile önleyin.) [Deylemi] (Tarak kullanmak, sıkıntıyı giderir.) [Deylemi] (Güzel koku ve temiz elbise sıkıntıyı azaltır.) [Bostan] (Abdestten artan suyu içmek sıkıntıyı giderir.) [Deylemi] (Akik yüzük sıkıntıyı giderir.) [Ukayli] (Başkasının sıkıntısını giderenin sıkıntısı gider.) [İ. Ahmed] (Sıkıntıda duam kabul olsun diyen, genişlikte çok dua etsin.) [Tirmizi] (En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi] Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki: (Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin.) [Bekara 45] (Ey iman edenler, sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153] ([Doğru kılınan] Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten, günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45] Her sıkıntının ilacı beş vakit namazı doğru kılmaktır. Namaz doğru kılınırsa bütün sıkıntıları yok eder. Sıkıntı için Sual: Dört bin kere Allah ism-i şerifini söyleyip, kendi üstüne üfleyenin, sıkıntısından kurtulacağı doğru mudur? CEVAP Evet. Sual: Canım sıkılıyor demek caiz midir? CEVAP Caizdir. Canı sıkılanın kelime-i temcid söylemesi iyi olur. Bir hadis-i şerif meali: (“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] Sual: (Sıkıntılardan kurtulmayı istemek, ölümü istemek anlamına geldiği için uygun olmaz, çünkü Müslüman sıkıntılarından, ancak ölünce kurtulur) sözü yanlış değil mi? CEVAP Evet, yanlıştır. Allahü teâlâdan her zaman sıhhat ve afiyet istemeli ve bütün sıkıntılarımızdan kurtulmak için dua etmeli, buna rağmen sıkıntı gelirse de sabretmeli ve kurtulmak için de yine dua edip sebeplerine yapışmalı. Yukarıdaki hadis-i şeriflerde de görüldüğü gibi, sıkıntıdan kurtulmayı istemek dinimizin emridir. | |
02 Ağustos 2015 02:02 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... İnsanlar öfkelendiğinde yanındaki insana neden bağırırlar... Çünkü; iki insan birbirine öfkelendiği zaman kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirse, mesafeyi kapatmak için o kadar bağırmaları gerekir. Peki iki insan birbirini sevdiğinde ne olur... Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar. Çünkü; kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe yoktur ya da çok azdır. Bu iki kişi birbirini daha fazla severse artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar. Çünkü; kalpleri daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.. İşte bu sebeple tartışıldığı zaman kalpler arasına mesafe girmesine izin verilmemeli, araya mesafe koyacak sözlerden uzak durmalı, aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirine yakınlaşacak yolu bulamayabilirler.... | |
07Haziran 2015 14:34 | ||
Allahın kulu_ | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... ![]() ![]() ![]() Alıntı:
| |
19 Aralık 2014 00:10 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Bir kimse bir bi'dat meydana çıkarsa veya bir bi'dat işlese , Allahü Teala'nın ve meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Onun ne farzları, ne de nafile ibadetleri kabul olmaz... | |
07 Ekim 2014 01:19 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Kul için sahibinin işinden razı olmaktan başka çare yoktur. İnsan bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak , çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız, çalışıpta kazanan kimse için korkacak bir şey yoktur. Hatta böyle ölmek bir devlet ele geçirmektir. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi Sevgiliye kavuşturur, ölmek felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felakettir. Ölülere dua ile istiğfar etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdadına yetişmek gerekir. | |
07 Ekim 2014 01:09 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Muhakkak bilmeliyiz ki ! kendi varlığımız , mallarımız, servetimiz, eşlerimiz, çocuklarımız Allah'ü Teala'nın sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı ihsanlarındandır. Bu nimetleri bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak kullanmak sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan belli zaman için faydalanırız, vakti gelince hepsini geri alacaktır. Allah'ü Teala , nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman şükretmemizi, vakti gelip geri alarak üzüldüğümüz zaman da sabretmemizi emretmiştir. Allah'ü Teala bu üzüntü karşılığında çok sevap ve iyilik verecek, doğru yolda ilerlemeyi , yükselmeyi ihsan edecektir. Bu merhamete kavuşabilmek için sabretmeli, O'nun yaptığını hoş görmelidir. Kızar, bağırır, çağırırsan sevaba ve merhamete kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun. İyi bil ki !... ağlamak, sızlamak, derdi belayı geri çevirmez. Üzüntüyü asla dağıtmaz !... Kaderde olanlar başa gelecektir. | |
06 Ekim 2014 13:28 | ||
GÖKCEN_AZRA | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... ![]() Hüzn ü keder def ola, Dilden hicap ref ola, Cümle günah affola, Bayram o bayram ola ... (Alvarlı Efe Hazretleri) | |
06 Ekim 2014 01:03 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Dünyaya milyarlarca insan gelmiş, bir müddet yaşamışlar sonra ölüp gitmişler. Bunların bazıları zengin, bazıları fakir. Kimileri zalim, kimileri mazlum. Hepside geçmiş ve unutulmuş. Onların bir kısmı inanan müslüman, bir kısmı da inanmamış kafirler. İnanmış olarak ölmüş olanlar şimdi tam rahat ve huzur içindeler. İmansız olanlar ise sonsuz olarak ateşte yanma korkusu içinde. Ey İnsan !... İyi Düşün ... Bir kaç sene sonra da sende bunlardan biri olacaksın. Şimdi bütün geçmiş senelerin, hayatın , çalışmaların, didinmelerin hep hayal ve rüya olacak. O zaman sen o iki kısımdan hangisinde olmak istersin? Hiç birinden olmak istemem diyemezsin. Buna imkan yok!... Çaresiz onların arasına gireceksin. | |
06 Ekim 2014 00:38 | ||
nurşen35 | Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Allah'ü Teala , her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şey istenince onun sebebini gönderir. İnsan bu sebebi kullanıp dileğine kavuşur. Siz adem diyarından bu varlık alemine , kendiliğinizden gelmediğiniz gibi oraya kendiniz de gidemezsiniz. Gördüğümüz gözlerimiz , işittiğimiz kulaklarımız , duygu edindiğimiz organlar, düşündüğümüz zekalar, kullandığımız eller ve ayaklar, geçeceğimiz bütün yollar hepsi ve hepsi Allah'ü Teala'nın mülk ve mahlukudur. O Hayy ve Kayyum'dur. Yani görür, bilir , işitir ve her an varlıkta durdurmaktadır. Mülkünü kimseye çaldırmaz. Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de aciz kalmaz. | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|