Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Serbest Kürsü > KerbeLa..

Konu Başlıkları: KerbeLa.. Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
28 Temmuz 2023 20:26
Hâdimul İslam Nübüvvet ve risâlet bağının şahgülü, kızıl gülü, imamet ve velâyet semasının üçüncü yıldızı, parlak yıldızı, kızıl yıldızı. Özgür insanların önderi, örneği; Hakikat yolcularının kıblesi, insanlık muallimi, izzet, adalet ve hürriyyet öğretmeni, sevgi ve saadet rehberi, ubudiyyet ve irfanın büyük üstadı, aşk ve şehâdet öncüsü, aşık gönüllerin aşkı, hazin sevdası. Evet, biz böyle bir insanüstü insana ağlıyoruz; Hüseyn’e ağlıyoruz; Resulullah’ın, daha ilk dünyaya geldiği sırada gözyaşlarına boğduğu Hüseyn’e; omuzlarında büyütüp: “Hüseyn bendendir, ben de Hüseyn’denim” dediği Hüseyn’e.
19 Kasım 2014 18:18
İslaminesil
Cevap: KerbeLa..

Kerbela ayak seslerin filistinde şimdi,Kerbela ,zeynebin hıckırıkları bugün filistinde,Kerbela yezidin kenanı bugün Mısırda....eRkam
19 Kasım 2014 00:51
Beytül Ahzan
Cevap: KerbeLa..

"İçimde bir Hüseyin yaşadı bir de Kerbela;

Her acı geldi beni buldu, ve de her bela..!"





-Nizamettin Özel -
03 Kasım 2014 18:19
İslaminesil
Cevap: KerbeLa..

[YT]watch?v=LSZgHPGqRnc[/YT]
03 Kasım 2014 18:06
Beytül Ahzan
Cevap: KerbeLa..

"Dedenin öptüğü boynuna kılıç vuranın.....

Sıratı kılıçtan keskin olsun! Ya Huseyn .."
03 Kasım 2014 18:05
İslaminesil
Cevap: KerbeLa..

Bugünlerde kulaklarımız bir kez daha Hüseyn ve Zeynep adıyla, Kerbelâ ve Âşurâ yâdıyla çınlıyor. Bir kez daha hüzünleniyor kalplerimiz; bir kez daha boşanıyor gözlerimizden gözyaşları. Neden acaba? Niye ağlıyoruz? Neye ağlıyoruz? Neden üzülüyoruz? Neye üzülüyoruz? Kimdir Hüseyn? Kimdir Zeynep? Nedir Âşurâ ve neresidir Kerbelâ? Kâinat efendisi, Seyyid-ül Enbiyâ, Resul-i Kibriyâ’nın göz nuru, Emir-ül Mu’minin, Aliyy-el Murtezâ’nın ciğerparesi, dünya kadınlarının efendisi Hz. Fâtıma’nın canı, ruhudur Hüseyn.

Nübüvvet ve risâlet bağının şahgülü, kızıl gülü, imamet ve velâyet semasının üçüncü yıldızı, parlak yıldızı, kızıl yıldızı. Özgür insanların önderi, örneği; Hakikat yolcularının kıblesi, insanlık muallimi, izzet, adalet ve hürriyyet öğretmeni, sevgi ve saadet rehberi, ubudiyyet ve irfanın büyük üstadı, aşk ve şehâdet öncüsü, aşık gönüllerin aşkı, hazin sevdası. Evet, biz böyle bir insanüstü insana ağlıyoruz; Hüseyn’e ağlıyoruz; Resulullah’ın, daha ilk dünyaya geldiği sırada gözyaşlarına boğduğu Hüseyn’e; omuzlarında büyütüp: “Hüseyn bendendir, ben de Hüseyn’denim” dediği Hüseyn’e.

Evet biz Hüseyn’e ağlıyoruz; mazlûmiyete ağlıyoruz; yalnızlığa ağlıyoruz; faziletlerin yalnızlığına, hak ve hakikatin yalnızlığına, İslâm’ın, Kur’ân’ın, Resûlullâh’ın yanlızlığına, Ehl-i Beyt’inin, evlatlarının yalnızlığına; aslanların, yiğitlerin al kanlar içinde yatmasına, zincirlere vurulmasına, çakalların, çapulcuların baş tacı edilmesine ağlıyoruz.

Evet, biz Hüseyn’in, yani bütün Enbiyâ’nın şehâdetine ağlıyoruz. Hüseyn’in, yani Resulullah’ın şehâdetine ağlıyoruz. Hüseyn’in, yani Ali’nin şehâdetine ağlıyoruz. Hüseyn’in, yani Fâtıma’nın şehâdetine ağlıyoruz. Hüseyn’in, yani Hasan-ı Müctebâ’nın şehâdetine ağlıyoruz. Hüseyn’in yani bütün Ehl-i Beyt’in şehâdetine ağlıyoruz.

Zira Hüseyn, bütün enbiyânın vârisi, Resulullah’ın vasisi, bütün evliyânın zübdesidir. Evet, Kerbelâ’da Hüseyn’i şehid edenler, bütün enbiyâ ve evliyâyı şehid ettiler aslında. Peki, kimdi tarihin bu en korkunç cinayetini işleyen zalimler, câniler?

Nûrdan kaçan yarasalar, Bedir ve Uhudların, Hendek, Hayber ve Hüneynlerin intikamı hırsıyla kavrulan, Hz. Hamza’nın ciğerleriyle yüreklerini serinletemeyen nübüvvet ve velâyetin, hak ve hakikatin yeminli düşmanları. Onlar ki sultanı râzı etme pahasına Rahman’ı gazaplandırdılar; Resul’ün bağrını kanla doldurdular. Evet Sıffin’de Ali’den öçlerini tam alamayan, yıllarca mimberlerde, hutbelerde ALLAH’ın velisine okudukları lanetten teselli bulamayan Şeytan hizbi, bilahare Ali’nin oğlundan acılarını çıkarmaya çalıştılar; hiçbir vahşilik ve gaddarlıktan çekinmeden; hem de İslâm adına, Peygamber adına ve hilâfet sancağı altında!

Yine Zeyneb’i anıyoruz; o efsane kadını, o kahramanı; o Haydar-ı Kerrar kızını; o ikinci Zehra’yı; o şecaat, cesâret, sabır ve rızâ âbidesini, o iffet ve takva timsalini; o Kerbela elçisini, o izzet elçisini anıyoruz. Onun musibetlerine ağlıyoruz; yalnızlığına ağlıyoruz. Onu henüz hakkıyla tanıyamadığımıza ağlıyoruz.

Alemdar-ı Kerbelâ, tevhid cephesinin sancaktarı, susuzların sâkisi Ebulfazl-ıl Abbas’ı yad ediyoruz. Onun imanına, hamiyetine, şecaat ve cesaretine gıpta ediyor, mazlumiyetine ağlıyoruz. O ki aziz kardeşi Hüseyn için o kadar önemli ve değerliydi ki şehâdeti sırasında başka hiçbir şehid hakkında söylemediği sözü onun hakkında söyledi; elini beline koyarak şöyle haykırdı mazlumların efendisi: “İşte şimdi belim büküldü kardeşim.”

Bugünlerde Hüseyn’in yiğit yavrusu Ali Ekber’i bir kez daha dile getiriyor, minnetle anıyoruz; o ki simâsı Peygamber simâsı, ahlakı Peygamber ahlakıydı; Hüseyn ondan alıyordu Peygamber kokusunu.

Evet, Hüseyn’in en küçük askeri, altı aylık fedâisini, Ali Esğer’ini bağrımız yanarak anıyor; Hüseyn’in mazlumiyetine gözyaşı döküyor; ALLAH düşmanlarını, Peygamber düşmanlarını, Hüseyn ve Ehl-i Beyt düşmanlarını topyekün bir kez daha lenetliyor ve ALLAH’ın Resulü’ne olan kadirşinaslık borcumuzu ödüyor; tevelli ve teberri görevimizi ifâ etmeğe çalışıyoruz.

Bugünlerde Hüseyn’in vefa ve sadâkat, fedakarlık ve cesaret, iman ve itâat timsali olan yaranını, ashabını anıyoruz; tarih yaşadıkça yaşayacak olan o 72 ölümsüz Kerbelâ şehidini; onlar ki Emevî ordusu diye tanınan, insanlıktan bihaber 30 bin vahşiler yığınına karşı en çetin şartlarda kanlarının son damlasına kadar, kahramanca, mertçe, mu’mince savaşıp Peygamber evladını, Ehl-i Beyt’in nurlu yolunu savundular ve böylece en büyük fedakarlık ve vefâ örneği ve öğretmeni olarak tarihe geçtiler.

Sâdıklar böyle vefa gösterir serverine Bir canın yerine bin can verir rehberine Evet, yine Kerbelâ’yı anıyoruz; o, tarihin en büyük bela, musibet, imtihan, irfan ve aşk çölünü. Arz kadar geniş, hak-bâtıl çizgisi kadar uzun bir çöl… Sâdıkların meydanı, âşıkların destanı ve kızıl laleler gülistânı…Kerbela..Ve… Âşurâ…insanlık tarihini kendinde özetleyen; şehadet günü, şehitler günü, müstaz’aflar, mazlumlar günü… Kanın kılıca galebe günü… Hakkın en parlak, en muhteşem, bâtılın ise en karanlık, en kara sayfası…

Evet, Hüseyn’i unutmamak, Hüseyn’in mektebini unutmamak demektir; çizgisini yaşatmak demektir. Kerbelâ’yı ve Aşurâ’yı zinde tutmak, Kerbelaî ve Âşurâî değerleri ihyâ etmek demektir. Hüseyn’e ağlamak, Hüseyn’in temsil ettiği bütün güzellikleri, değerleri sevmek, sahiplenmektir. Karşı çıktığı bütün çirkinliklere, zülüm ve gaddarlığa, insanlık dışı bütün eylem ve söylemlere isyandır, nefret ve lanettir. Vesselam..

Musa Aydın
03 Kasım 2014 11:07
İslaminesil
Cevap: KerbeLa..

ve bugün kerbelalarımızı yine yaşıyoruz....
ve yezid ve yezidin torunları ilk günde vardı ve yinede var olacak...

Muhammedi s.a.v yolunda olanlar onun getirdiklerine kayıtsız sartsız biat edenlerdir..
02 Kasım 2014 22:50
gökçen0421
Cevap: KerbeLa..

Söyle ey bâd-ı saba ! Söyle ; Hüseyn' im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn' im

02 Kasım 2014 20:51
İslaminesil
KerbeLa..





Kerbela, İslam ümmetinin yüreğini kanatan, günlerini acılara boyayan, huzurlarını kaçıran gam ve kederlerini doruğa çıkaran barbarca bir katliamdı. Olayın vahametinden dolayı aradan yaklaşık bin dört yüz yıl geçtiği halde Muharrem ayı geldiğinde Müslümanların yüzlerindeki tebessümler kaybolur, huzurları yok olur, mutlulukları uçar, keder ve üzüntü bir kabus gibi kapanır üzerlerine.

Kerbela’da gerçekleşen vahşet sıradan bir katliam değildi. Cehalet içerisinde yolunu şaşırmış insanların kalplerine dokunarak hakka davet eden, insanlara acı çektiren zalimlerin önünde set olan, İslam’ın adaletini uygulayarak dünyayı yeniden yaşanır hale getiren ve vahşette yarışan insanlardan İslam medeniyetinin mimarlarını yetiştiren Hz. Resul–i Ekrem Aleyhisselatu Vesselam’ın İslam ümmetine emanet ettiği evlatları, yine ümmetinden bazıları tarafından katledildi.

Sıcak Kerbela çölünde günlerce muhasaraya alınan Resul–i Ekrem’in çocukları büyük sıkıntılar yaşadılar. Ardından kalabalık bir ordu tarafından oklarla ve kılıçlarla birer birer şehid edildiler. Ehl–i Beyt’in kadın ve çocukları ise esir alındı. Her yıl Muharrem ayı geldiğinde O mübarek Resul (sav)’in ailesinin başına getirilen büyük vahşetin acıları bir kez daha tazelenir. İslam ümmeti bir kez daha yasını tutar Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının. Bir kez daha kanar Müslümanların acılarla kabuk bağlamış yaraları.

Yine Muharrem ayı geldi. Yine Kerbela’nın acısı çehrelerimizde boy göstermeye başladı. İçimizi yakan sadece Ehl–i Beyt’in evlatlarının doğrandığı Kerbela değil. Bundan sonra nice Kerbelalar yaşadık. Nice büyük acılar yaktı içimizi. Kerbelalar sadece Muharrem’de yaşanmıyor. Bütün ayları kuşattı Kerbela. Bütün ayları acılara boyadı.

Müslümanlara dayatılan vahşet ve barbarlıklar çehrelerimizde mutluluktan eser bırakmadı. Evlerimize, ocaklarımıza, sokaklarımıza, caddelerimize, mahallelerimize ve şehirlerimize kadar uzandı Kerbela. Diyarbakır’da, Kızıltepe’de, Karlıova’da, Van’da ve başka yerlerde Kerbela’yı yaşıyoruz.

Hz. Hüseyin Efendimiz ve Ehl–i Beyt’in diğer evlatları katledilirken, şehadetlerinden sonra kafaları kesilmişti. Ancak bugünkü zalimler öldürmekle ve kafa kesmekle yetinmiyorlar. Vahşet ve barbarlıklarıyla o günkü zalimleri mumla aratıyorlar. Bugünkü zalimler Müslümanların bedenlerini parça parça ediyor, apartmanlardan aşağıya fırlatıyor, kafalarını taşlarla eziyor, üzerlerinden arabayla geçiyor ve paramparça olmuş bedenlerini ateşlere verip yakıyorlar.

Merhametle tanışmamış, duygularını yitirmiş, işleri vahşet ve barbarlık olan, kan içici zalimler günlerimizi Kerbela’ya çevirdiler. Diyarbakır, Diyarıkerbela oldu. Artık bir Hüseyin’in yasını değil, birçok Hüseyin’in yasını tutuyoruz.

Diyarbakır’da Müslüman gençlerin feci şekilde katledilmesi, zaman ve mekân değişse de zalimin karakterinin değişmediğini, İslam düşmanlarının içlerinde Müslümanlara yönelik taşıdıkları kin ve nefretin sınırsız olduğunu ortaya koymaktadır. Diyarbakır’da Müslüman gençleri vahşice katledenler aynı yörenin insanlarıydı. Birlikte aynı mekânlarda yaşamış, birlikte aynı havayı teneffüs etmiş, belki de çocukluk günlerinde aynı sokaklarda birlikte oynamışlardı. Ancak zalimin ayak takımlığına soyunup şeytanın hizmetkârlığını yapınca, imandan nasiplerini almayınca ve ALLAH korkusundan uzak büyüyünce canavarlaşıyor insan. Müslüman oldukları ve yoksullara yardım ettikleri için komşularına karşı bu barbarlığı yapabiliyor.

Kanla beslenen vampirler bu zulümleri işlerken, demokrasi, insan hakları, kardeşlik ve barış sözlerini sakız gibi çiğneyenler tek bir cümle ile de olsa zulme tepki göstermediler. Derin bir sessizliğe bürünüp tepkisiz kaldılar. Kan donduran vahşetlere karşı suskunlukları, hal diliyle vahşet ve barbarlığı kabullendiklerini gösteriyordu. Böylece demokrasi, insan hakları ve barışla ilgili ifadelerin yalandan ve aldatmacadan ibaret olduğu açık şekilde gün yüzüne çıkıyordu.

Zalimleri zulümsüz düşünmek abestir. Vahşi ve barbarca katletmek başından beri tevhid düşmanlarının ve zalimlerin Müslümanlara karşı uyguladığı yöntemlerdir. Filistin’de 60 yıldır Müslüman bir halka zulmeden Ben–i İsrail’in zulümde sınır tanımadığı, bir günde kendi kavminden 70 peygamberi katlettiklerini biliyoruz. Bütün bunlardan din ve ideolojileri ne olursa olsun zalimlerin aynı karakteri taşıdıklarını, Müslümanlara karşı aynı barbarlığı sergilediklerini görüyoruz.

Müslümanlar söz konusu olunca sağcısıyla, solcusuyla, liberaliyle ve layıkıyla herkes bir yerden direktif almış gibi aynı dili konuşuyor. Müslümanlara yapılan zulümlere karşı ölüm sessizliğine bürünürken, küçük bir sorunla karşılaştıklarında kıyameti koparıp ortalığı velveleye veriyorlar.

Ancak kan her zaman kılıca galip geldiği gibi kardeşlerimiz işkencelerden geçirilse de, bedenleri parçalansa da ve vahşice katledilseler de kaybedenler zalimler olacak, hak taraftarları ise galip gelecektir. Çünkü bu ALLAH Teâlâ’nın vaadidir.

“…Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. “ (Şuara 227)
Alıntı

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.