10 Aralık 2017 20:29 | ||
ss_ll_nn15 | ![]() Alıntı:
| |
17 Kasım 2017 22:12 | ||
nurşen35 |
Hayrlı çalışmalar, kolay gelsin ![]() | |
01 Kasım 2017 13:52 | ||
Hâdimul İslam |
Ecmain...Allah zihin açıkliğı versin![]() | |
25 Kasım 2015 18:21 | ||
karin_erva | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. emeğinize sağlık allah razı olsun.. | |
16 Kasım 2015 17:36 | ||
kenan239 | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. teşekkürler sağolun... | |
03 Kasım 2015 14:43 | ||
aslı fatıma | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. 10 ünite nzm gelir.allah razı olsun çok yardımcı oldunuz | |
24 Ağustos 2015 00:58 | ||
nurşen35 | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. 10. Ünite HZ. ALİ ve HZ. HASAN DÖNEMİ Raşid Halifeler döneminin en karışık yılları Hz. Ali dönemidir. Hz. Ali halife olduğunda kendisini birçok sorun bekliyordu. İktidar yılları İslam birliğini sağlama çabalarıyla geçtiysede başarıı olamadı. Hz. Ali , Hz. Peygamberimizin amcası Ebu Talib'in küçük oğludur. Hicretten yaklaşık iki yıl önce dünyaya gelmiştir. Ebu Talib'in maddi durumu bozulunca Hz. Peygamberimiz beş yaşından itibaren bakımını üstlenmiştir.Hz. Peygamberin peygamberliğini küçük yaşta kabul ederek Müslüman olma şerefine nail olmuştur. Peygamber Efendimizle katıldığı savaşlarda onun sancağını taşımış, önemli görevler üstlenmiştir. Hendek savaşında ve Hayber fethinde kahramanlık göstermiştir. Hz. Ali Hicretin 2. yılında Hz. Fatıma ile evlendi. Bu evlilikten Hz. Hasan , Hz. Hüseyin, ölü olarak doğan Muhsin adlı erkek çocukları ve Ümmü Külsüm , Zeynep adında iki kızı olmuştur. Resulullahın soyu Hz. Fatıma'dan devam etmiştir. Hz. Peygamberin vefatından sonra Sakife toplantısında Hz. Ebu Bekir halife seçilince Hz. Ali altı ay kadar geç biat etmiştir. Bu sırada Hz. Fatıma'nın Hz. Peygamberimizin mirasını halifeden talep etmesi ve Fedek arazisini halifenin miras olarak vermemesi, araya soğukluk girmesine neden olmuştur. Hz. Osman şehit edildikten sonra Medine'de iktidar boşluğu meydana geldi. O güne kadar halife seçiminde dikkat edilen uygulamalardan biri halifenin Medineliler tarafından seçilmesi ve Kureyşlilerden olmasıydı. Hz. Ali halifelik teklif edildiğinde bu kargaşa ortamında makul olmayacağını düşünerek redetti. Israrlarla gelen teklifi kabul eden Hz. Ali önce evinde sonra Mescid-i Nebevi'de yapılan biatle halife oldu. (Zilhicce-656) İlk icraatlarından biri Hz. Osman'ın valilerini görevden azlederek yerlerine yeni valiler ataması olmuştur. Hz. Ali muhaliflerden tayin etmiştir. Suriye valisi Muaviye b. Ebu Süfyan'ın yerine Ensardan Sehl b. Huneyf'i görevlendirdi. Sehl görev yerine ulaşmadan Tebük'te Muaviye'nin adamları tarafından geri çevrildi. Amcası Hz. Abbas'ın oğlunu Yemen valiliğine, Kusem'i Mekke valiliğine tayin etti. Kufe'ye Umara b. Şihab tayin edildiyse de Tuleyha b. Huveylid Kufelilerin Ebu Musa el-Eş'ari'den başkasını vali kabul etmediklerini söyleyerek geri dönmesini istedi. Mısır valiliğine Kays b. Sa'd görevlendirildi. Muğire b. Şu'be Hz. Ali'ye valilerin hepsini azletmesini söyledi. Hz. Ali Hz. Osman dönemindeki mali uygulamaların bir kısmına da son vermiştir. Hz. Ömer zamanında başlatılan ve Hz. Osman döneminde devam eden atıyyelerin (yıllık maaş) Kişilerin İslam'a hizmetlerine göre verilen uygulamadır. Halife olduktan sonra Hz. Ali'ye yönelik taleplerden biri, Hz. Osman'ın katillerini cezalandırmasıydı.Hz. Ali Hz. Osman'ın şehit edilmesi meselesinin siyasi istikrar sağlanamadan ele alınmasının mümkün olmadığını düşünmekteydi. Hz. Ali halife olduktan sonra muhalif sesler yükselmeye başladı. Muhalif grubun içinde Hz. Aişe, Hz. Talha b. Ubeydullah, Hz. Zübeyr b. Avvam bulunmaktaydı. Hz. Aişe Hz. Osman şehit edildiği anda hac görevini yerine getirmek için Mekke'de bulunmaktaydı. Diğer bir muhalifte Muaviye b. Ebu Süfyan'dır. 18 yıldır görevde olan Muaviye Hz. Ali'ye ancak Hz. Osman'ın katillerini cezalandırması koşuluyla biat etti. Hz. Ali Muaviye'nin tavrını samimi bulmuyordu. Muaviye'nin Hz. Osman'ın kanını talep etme iddiasının önemli bir dayanağı Arap geleneğidir. Muaviye'nin talebi, Sıffin savaşından sonra hakemler tarafından kabul edilmiştir. Hz. Osman taraftarları yakınlarının bazıları muhalif gruplara katılarak Hz. Ali ile mücadele etti. Hz. Osman'ın katibi Mervan Hz. Aişe'nin liderliğini yaptığı gruba katıldı. Ümeyyeoğullarından Mekke grubuna katılanların beklentisi ise, haksız yere öldürülen Hz. Osman'ın hilafet makamına Ümeyyeoğullarından birisinin getirilmesiydi. Cemel Savaşı Hz. Aişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr'in liderliğini yaptığı muhalefet grubu Mekke'de biraraya geldi. Hareketin temel iddiası , Hz. Osman'ın haksız yere şehit edilmesinden dolayı Hz. Ali'nin katilleri cezalandırması gerektiği, Hz. Ali'ninde maktul halifenin ardından asilerin baskısıyla halife seçilmesini doğru bulmuyorlardı. Mekke muhaliflerine sadece Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılmasını isteyenlerin dışında mal elde etmek, kabilesinin çıkarlarını gözetmek için şahsi kin sebebiyle katılanlarda vardı. Hareketin lideri Hz. Aişe'ydi. Muhalifler Basra'ya doğru yola çıktıklarında namazlarda kimin imamlık yapacağı konusunda ayrılığa düştüklerinde Hz. Aişe Hz. Abdullah b. Zübeyr'i görevlendirdi. Hz. Aişe ,toplumsal barışı tekrar tesis etmek ve Hz. Osman'ın katillerini cezalandırmak istediklerini Basra valisi Osman b. Huneyf'e elçi göndererek bildirmiş ve destek istemiştir. Fakat Muhalif gruplar Basra'ya girdiklerinde Osman b. Huneyf'i etkisiz hale getirip beytülmaldeki malları talan etmişlerdi. Hz. Ali'nin ordusu ve Muhalif gruplar Hureybe mevkiinde karşı karşıya geldiler. Savaş Hz. Aişe'nin içinde bulunduğu hevdecin etrafında yoğunlaştı. Hz. Aişe'nin savaşı devesinin üzerindeki hevdecten komuta ettiği ve çarpışmalar onun devesinin etrafında olduğu için bu savaşa Cemel (deve) vakası denmiştir. Hz. Ali savaşın burada yoğunlaştığını görünce devenin öldürülmesini emretti ve devenin öldürülmesiyle savaş Hz. Ali'nin zaferiyle sonuçlandı. (656) İki ordudan yaklaşık 10.000 kişinin öldüğü rivayet edilir. Hz. Talha ve Zübeyr hayatlarını kaybetmişlerdir. Hz. Aişe'de Medine'ye giderek siyasetten uzak bir hayat yaşadı. Hz. Aişe'nin Hz. Ali'ye karşı çıkması o güne kadar Müslüman kadınların siyasi hadiselere karşı takındığı tutuma uygun gözükmemektedir. Bu sebeple başta Hz. Peygamberin (sav) hanımlarından bazıları olmak üzere bir çok kişi Hz. Aişe'nin bineğine binerek meydana inmasinin doğru olmadığını söylemişlerdir. Tavrının Müslümanların birbirlerini öldürmesi dışında bir sonuç getirmediğini gören Hz. Aişe yaptığından büyük pişmanlık duymuş vefat edinceye kadar aktif siyasetin dışında kalmaya çalışmıştır. Diğer Hz. Ali'ye biat etmek istemeyen grupta , liderliğini Muaviye'nin yaptığı Suriye grubuydu. Muaviye , Hz. Osman'ın katillerinin cezalandırılmasını istiyordu. Biat etmediği bir halifeyi bu hususta sorumlu tutmasıda ayrı bir çelişkidir. Sıffin Savaşı ve Tahkim Hz. Ali Cemel savaşından sonra Kufe'ye giderek burasını devletin merkezi yaptı. Muaviye'ye mektup yazarak kendisine itaate çağırdı. Muaviye' kendisine biat etmeyerek karşı cepheyi oluşturmaya başladı. İki ordu Irak - Suriye sınırındaki Sıffin'de karşılaştı. Savaş 27-28 Temmuz 657'de daha da şiddetlendi. Cuma gecesi en fazla can kaybı oldu. Bu geceye '' Leyletü'l-herir'' (hırıltı gecesi) denir. Eşter en-Nehai askerleriyle Muaviye'nin çadırına yöneldi. Durumun kötüye gittiğini gören Muaviye bu sıkıntılı anlardan nasıl kurtulacaklarını Amr b. As ile istişare etti. Amr b. As'ın tavsiyesiyle mushafları havaya kaldırarak Hz. Ali tarafının barışa davet edilmesine karar verildi. Hz. Ali yapılan teklifi samimi bulmasa da askerlerin çoğunluğuna uyarak sorunun çözümünün iki hakeme havale edilmesine razı oldu. Hz. Ali'nin hakemi Ebu Musa el-Eş'ari ile Muaviye'nin hakemi Amr b. As biraraya gelerek müzakere ettiler. Sonuçta Hz. Osman'ın mazlum olarak öldürüldüğü, Muaviye'nin iş başından uzaklaştırılarak yeni liderin belirlenmesinin ümmete bırakılmasına karar verildi. Hakemlerin aldığı kararı önce Ebu Musa el-Eş'ari tarafından açıklandı. Ancak Amr b. As'a sıra gelince hileye başvurup Muaviye'yi tayin (halife) ettiğini söyledi. Muaviye Suriye'de halife ilan edildi. Sıffin savaşının sonucunda İslam toplumundaki bölünme derinleşmiştir. Tahkim, cahiliye döneminden beri bilinen aralarında anlaşmazlık bulunan kişilerin ya da kabilelerin arasını bulmak amacıyla başvurulan bir yöntemdi. Ancak Sıffin savaşının akibetinde gerçekleştirilen tahkimde , hakem seçilen insanların temsil ettikleri liderler hakkındaki görüşleri aynı olmadığı için Hz. Ali haksızlığa uğramıştır. Muaviye'nin hakemi olan Amr b. As onun taraftarı olarak Sıffin savaşına katılmışken, Hz. Ali'nin hakemi olan Ebu Musa el-Eş'ari insanları iki tarafada destek vermemeye davet eden inzivaya çekilmiş tarafsız biriydi. Haricilerin Hz. Ali'ye Karşı Ayaklanmaları Hariciler Sıffin savaşından sonra tahkimin kabul edilmesi üzerine ortaya çıkan bir fırka olarak kabul edilir. Haricilik hareketinin doğuşundaki en önemli etken bedevilikten şehir hayatına geçen Arap toplumunun geçirdiği değişimdir. Toplum zamanla siyasal konulara daha fazla ilgi duymaya başladılar. İlk dönemdeki siyasal hareketlerin doğuşunda Müslümanların karşılaştıkları siyasal sorunları çözmek için Kur'an ve sünnette kendilerine dayanak olabilecek kesin nasların bulunmayışı meselelerin kişilerin düşünce , yorum , tefsir anılmaya değer etkisi vardır.Haricileri ortaya çıkışında özellikle Hz. Osman döneminde toplumun siyasetle daha fazla ilgilenmesi, valilerin ve halifenin icraatlarını sorgulamaya başlamasının da önemli etkisi bulunmaktadır. Öte yandan zenginliğin paylaşımında ortaya çıkan sorunlarda gerginliği besleyen bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Eş'as b. Kays ve büyük bir kitle tahkime destek verirken Hz. Ali'nin ordusunda çok sayıda insan tahkimin yanlış olduğunu düşünüyordu. Tahkimden sonra Eş'as b. Kays tahkime desteği artırmak ve halkı bilgilendirmek amacıyla kabileleri gezerek tahkimname belgesini okumaya başladı. Temim kabilesine gittiğinde bu kabileden Urve b. Udeyye '' Allah'ın işinde insanları hakem tayin ediyorsunuz. Hüküm ancak Allah'a aittir. ( La Hükme İlla Lillah) diyerek Eş'as'a saldırıp bineğini yaraladı. Bu olay Yemenliler ile Temimlileri karşı karşıya getirdi , fakat liderler araya girerek sorunu çözdüler. Hariciler Hz. Ali'nin tahkimi kabul ederek büyük günah işlediği görüşünü Kur'an'an çıkarıyorlardı. '' Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah adil davrananları sever '' (Hucurat 49/9) Haricilere göre Allah'ın hüküm vermesi gereken bir konuyu ele alarak çözmeye çalışan hakemlerde onları görevlendiren kişilerde büyük günah işlemişlerdir. Tevbe etmezlerse ebedi olarak Cehennemde kalacaklardır. Nehrevan Savaşı Hariciler , hakemler buluşuncaya kadar Kufe'de beklemeye devam ettiler. Hz. Ali önce Haricileri kendi hallerinde bırakmayı düşünüyordu. Ancak Abdullah b. Habbab b. Eret ve hamile eşini öldürdüler. Katillerinin teslim edilmesi istendi. Hz. Ali'nin talebi yerine gelmeyince , onlara karşı harekete geçti. Nehrevan'da meydana gelen savaşta Hz. Ali Haricileri yendiyse de Harici sorununu tamamen çözmesi mümkün olmadı. Aksine Hz. Ali'ye besledikleri düşmanlık ona suikast düzenleyerek şehit etmelerine sebep oldu. Hz. Ali'nin vefatı Bir grup Harici Mekke'de toplanarak İslam dünyasının içine düştüğü bunalımdan kurtulmasının nasıl mümkün olabileceğini konuştular. Fitnenin sebebi olarak gördükleri Hz. Ali , Muaviye ve Amr b. As'ı öldürmenin sorunu çözeceğini düşündüler. Aynı gün üçüne de suikast hazırladılar. Diğerleri ölümden kurtuldu. Fakat Hz. Ali , Abdurrahman b. Mülcem ve yardımcıları bir sabah namazı Hz. Ali'ye saldırarak yaraladılar. Bir kaç gün sonra vefat ett. (661) Hz. Ali yaşadığı dönemin en önemli alimlerinden biriydi. Hz. Peygamber tarafından yetiştirilmiş, yaşayışıyla ve ahlakıyla örnek bir şahsiyetti. Hz. Ali döneminde İslam toplumunun yapısında önemli değişiklikler meydana geldi. Daha önce ya da yarı göçebe yaşayan bir çok kabile şehirlerde yaşamaya başladı. Kabileler arasında evlilikler artmış, kabile kimliği Arap toplumunda herzaman önemli olmuştur. Kabile ilişkilerinin siyasi hayata ciddi etkileride devam etmiştir. Bu dönem siyasi bölünmenin iç çatışmaya dönüştüğü bir dönemdir. Ortak değerler için omuz omuza mücadele etmiş , insanların bu dönemde birbirlerine kılıç çektiklerini görmek hayret vericidir. İç savaş beytülmal kaynaklarının ve kişisel gelirlerin önemli bir kısmının savaş masraflarına aktarılmasına sebep olmuştur. Savaş ortamının ticaret hayatına büyük zararlar verdiği de bir gerçektir. Hz. Hasan Dönemi Hz. Hasan 625 yılında Medine'de dünyaya gelmiştir. İsmini Hz. Peygamberimiz (sav) vermiştir. Hz. Osman döneminde Ifrikiye ve Taberistan'ın fethi için gönderilen ordulara katılmıştır. Hz. Hasan Kufe'de halife oldu. Basra , Mekke , Medine , Hicaz ve Yemen biat ederken, Mısır ve Suriye Muaviye bağlı olduğu için biat etmedi. Muaviye bunu fırsat bilerek Amr b. As'ın komutasındaki ordusunu Irak'a gönderdi. Bunu öğrenen Hz. Hasan adamlarının toplanması için emir verdi. Fakat beklediği deteği bulamadı. Hz. Hasan, Ubeydullah b. Abbas'ı ordusunun başına komuta etti. Muaviye muhalifleri etrafında maddiyatla tutabilen bir devlet adamıydı. Komutan Ubeydullah'a da maddiyat teklif etti. O da bu teklifi kabul ederek Muaviye'nin ordusuna katıldı. Komutanın karşı tarafa geçmesinin askerin maneviyatı üzerinde olumsuz etki bırakmıştır. Muaviye, karşı mücadelenin zorluğunu gören Hz. Hasan barış önerisinde bulundu. Hz. Hasan böylelikle hilafet haklarından vazgeçti . (661) Hz. Hasa'ın Kufelilere artık güveni kalmamıştı. Hz. Hasan'ın öne sürdüğü koşullar arasında geçmişteki olaylar sebebiyle herhangi bir kişinin tutuklanması , geçmişte işlenen suçların afedilmei, herkesin emniyet içinde yaşama hakkına saygı gösterilmesi , Ahvaz'ın haracının kendisine verilmesi yer almaktadır. Muaviye'ye biat ederek Medine'ye döndü. Muaviye b. Ebü Süfyan'ın halife olmasıyla Hulefa-yi Raşidin dönemi sona ermiş, doksan yıl sürecek olan Emeviler devri başlamıştır. Bu yeni dönemde Muaviye'nin oğlu Yezid'i veliaht tayin etmesiyle hilafet saltanata dönüşmüştür. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen 35.. | |
23 Ağustos 2015 12:45 | ||
nurşen35 | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. 9. Ünite HZ. OSMAN DÖNEMİ Hz. Ömer'in vefatından sonra şura tarafından halife seçilen Hz. Osman on iki yıl halifelik yapmıştır. Halifelik döneminin birinci altı yıl ülkede huzur ve sükunun hakim olduğu, Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğin devam ettiği '' Sükunet Dönemi'' . ikinci altı yıl da Hz. Osman'ın şehit edilmesiyle sonuçlanan ve olumsuz etkilerini daha sonra da devam ettiren iç karışıklığının yaşandığı '' Karışıklık Dönemi '' olarak tarihe geçmiştir. Hulefa-yi Raşidin'in üçüncüsü olan Hz. Osman (ra) 576 yılında doğdu. Kureyş'in en önemli iki kolundan biri olan Beni Ümeyye'ye mensuptur. Babası Affan b. Ebü'l-As Kurey'in en zengin tüccarlarından biriydi. Cahiliye döneminde öldü. Annesi Erva bint Küreyz , Hz. Peygamberin halası Beyza'nın kızıdır. Hz. Osman Resulullahın iki kızıyla ayrı zamanlarda evlenmiş olduğu için, iki nur sahibi anlamına gelen ''zü'n-nureyn'' lakabıyla anılmıştır. Babası vefat ettikten sonra ticaret yaparak kumaş ve elbise satımıyla meşgul olmuştur. Hz. Ebu BEkir aracılığıyla Resulullaha giderek Müslüman oldu. Onun ilk on Müslüman arasında yer aldığı bilinmektedir Amcası Hakem b. Ebül b. As yeğenini Müslümanlıktan vazgeçirmek için onu iple bağlayarak eve hapsetmiştir. Hz. Osman'ın asla İslam dininden dönmeyeceğini anladığında serbest bırakmıştır. Hz. Osman'ın Cahiliye döneminde Mahiye adında biriyle evlendiği ondan Amr adında çocuğunun olduğu bildirilmiştir. Hz. Osman Müslüman olduktan kısa süre sonra Hz. Rukıyye ile evlendi. Daha sonrada Mekkelilerin zülmünden Habeşistan'a eşiyle birlikte hicret etmişlerdir. Medine'ye dönen Hz. Osman'ın eşi Hz Rukıyye kısa süre sonra hastalanmış ve Bedir Svaşına katılamamıştır. Bedir zaferi müjdesinin Medine'ye ulaştığı gün vefat etmiştir. Hz. Rukıyye'den olan oğlu Abdullah altı yaşındayken bir horozun gözünü gagalaması yüzünden hastalanıp vefat etmiştir. OğlunaEbu Abdullah denmiştir. Resulullahın kızı Ümmü Gülsüm, ile evlenmiştir.Ümmü Gülsüm'de evliliğinden altı yıl sonra hicretin dokuzuncu yılında Tebük Gazvesinden dönüldüğü günlerde vefat etmiştir. Hz. Osman Hz. Peygamberin vahiy katiplerinden idi. Zatürrika ve Züemer gazveleri sırasında Medine'de vekil olarak bırakıldı. Hz. Osman Hz. Ümmü Gülsüm'ün vefatından sonra altı evlilik yapmıştır. Fahite bint Gazvan adlı eşinden Abdullah adında oğlu olmuştur. Daha sonra da Ümmü Amr bint Cündeb ile evlenmiş, Amr , Eban , Ömer ve Halid adında dört oğlu Meryem adında da bir kızı olmuştur. Hz. Osman'ın Eban adlı oğlu Peygamber Efendimizin hayatına dair bilgi toplayan ilk siyer alimlerindendir. Emevi halifesi Abdülmelik döneminde yedi yıl Medine valiliği yapmıştır. Mahzum kabilesinden Velid b. Muğire'nin kızı Fatıma ile evlenmiş ondan da Velid ve Said adında iki oğlu, Ümmü Said adında da bir kızı olmuştur. Hz. Ömer'in aralarından birini üç gün içinde halife seçmek üzere görevlendirdiği altı kişilik şura heyeti ,ilk toplantısını onun ölümünden önce (Talha b. Ubeydullah Medine dışındayken) beş kişi olarak yaptı. Abdurrahman b. Avf hakemlik yaparak , şura üyeleriyle görüştü. Dördüncü günün sonunda Mescid-i Nebevi'yi dolduran cemaatin önüne çıkarak Hz. Ali'yi ve Hz. Osman'ı çağırıp ikisinden de halife seçildikleri takdirde ''Allah'ın Kitabı'na ve Resulünün sünnetine uyma ayrıca önceki iki halifenin siyasetlerini takip etme'' hususunda söz vermelerini istedi. Hz. Ali '' gücümün ve bilgimin yettiği kadar bunu yapmaya çalışırım'' şeklinde çekinceli ve şartlı cevap verdi. Hz. Osman onun sorusuna herhangi şart ve çekince göstermeden ''Evet'' diye cevapladı. Bunun üzerine Abdullah b. Avf Hz. Osman'ı halife seçtiğini açıklayıp ona biat etti. Ardından Hz. Ali ve diğer mescidde bulunanlar Hz. Osman'a biat ettiler. Kararın açıklanmasından önce Hz. Osman'ın yakınlarıyla Hz. Ali'nin yakınları arasında bir tartışma yaşanmış olsa da seçim kararının açıklanmasından sonra herhangi bir ihtilaf ve tartışma çıkmadı. Hicri 23 yılının sonlarında (644) halife seçilen Hz. Osman'ın halifeliği on iki yıl sürmüştür. Halifeliğinin son iki yılına kadar bazı zaferler kazanıldı. İran , Azerbaycan ve Horasan Fetihleri Hz. Osman zamanında da İslam orduları İran içlerine doğru ilerlemeye devam etti. İsfahan , Hemedan ve Kirman alınarak İran fethi büyük ölçüde tamamlandı. İran'a yapılan seferler Bahreyn üzerinden deniz yoluyla da sürdürüldü. Merv'e çekilmek zorunda kalan Sasanilerin son hükümdarı III. Yezdecird (651) yılında kendi adamları tarafından öldürüldü. Bu sırada İran'ın tamamı İslam hakimiyetine girmiş bulunuyordu. Horasan'a etkili ve sürekli akınlar Hz. Osman zamanında başladı. Diğer tarafda Ermenistan , Gürcistan , Dağıstan , Azerbaycan , Arran bölgesi ve Tiflis fethedildi. Kuzey Afrika ve Nube Bölgesindeki Fetihler Hz. Osman döneminde Kuzey Afrika fetihlerine devam edildi. Bizanslılar vali Amr b. As'ın Medine'de bulunduğu bir sırada çıkarma yaparak İskenderiye'yi işgal etmişlerdi. Amr , emrindeki birliklerle İskenderiye'yi kuşatıp Bizans kuvvetlerini oradan çıkardı. Amr b. As'dan sonra Mısır'a vali olarak atanan Abdullah b. Sa'd Ebu Serh Trablusgarb'dan Ifrikıye'ye kadar ilerledi ve bölgenin önemli merkezlerinden Sübeytıla civarında yapılan savaşta 20.000 kişilik ordusuyla Bizans'tan bağımsızlığını ilan eden Gregorios'un 120.000 kişilik ordusuna karşı büyük bir zafer kazandı. Adı Abdullah olan yedi sahabinin katılması sebebiyle '' Gazvetü'l-Abadile / Abdullahlar Savaşı '' (654-655). denmiştir. Kıbrıs'ın Fethi Hz. Osman zamanında güçlü deniz donanması önemli deniz zaferleri kazanılmıştır. Hz. Osman zamanında Suriye genel valiliğine atanan Muaviye yeni halifeden izin alarak yalnız gönüllülerin katılmasıyla Kıbrıs fethini gerçekleştirmişlerdir. Bu sefere katılan gönüllüler arasında Ubade b. Samit ve hanımı Ümmü Haram'da bulunmaktaydı. Müslüman filosu 649 yılı ilkbaharında 1700 gemiyle Akka'dan denize açıldı, kuşatma sonunda 7200 altın vergi ödenmesi ve Müslümanlara saldırılmaması şartıyla anlaşma sağlandı. Karaya çıkıldığı sırada Ümmü Haram (Peygamber Efendimizin halası) bindiği hayvandan düşüp vefat etti ve burada defnedildi. Hala Sultan Tekkesi Larnaka sınırları arasındadır (654) Zatü's-Savari Savaşı 652 yılında Sicilya ve Rodos üzerinden seferler düzenlendi. İskenderiye'ye çıkartma yapmak isteyen Bizans ordusu geri püskürtüldü. 200 gemilik İslam ordusu İskenderiye açıklarında II. Konstans kumandasındaki 500 parçalık Bizans donanmasına karşı büyük zafer kazandı. Yelken direklerinin çokluğu sebebiyle '' Zatü's-savari'' adı vverilen bu zaferle Bizans'ın Doğu Akdenizdeki hakimiyeti sona erdi. Ayrıca bu dönemin en büyük deniz savaşıdır. Kur'anı Kerim'in İstinsahı : Kur'anı Kerim Hz. Ebu Bekir döneminde mushaf haline getirilmiştir. Sahabilerde kendi nüshalarına ve ezberlerine göre okuyuşlarını sürdürüyorlardı. İslam coğrafyası Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde genişlemeye başlamıştır. Fethedilen bölgelerdeki Müslümanlar Kur'anı kendi bölgelerinde meşhur olan sahabinin mushaf ve kıraatiyle öğrenip okuyorlardı. Azerbaycan ve Ermenistan fethine katılan ordunun kumandanı Huzeyfe b. Yeman Suriyeli ve Iraklı askerler arasındaki kıraat ihtilafını ve karşılıklı ağır ithamları görünce endişeye kapıldı. Hz. Osman'ın yanına Medine'ye gelerek konuya çözüm bulmasını teklif etti. Hz. Ebu Beki'in kızı Hz. Hafsa'ya teslim edilmiş mushafı çoğaltarak merkezlere göndermeye başlayan Hz. Osman , İstinsah ve çoğaltma için Zeyd b. Sabit başkanlığında Abdullah b. Zübeyr , Said b. As ve Abdurrahman b. Haris b. Hişam'dan oluşan bir heyeti görevlendirdi. Kıraat farklılıkları yüzünden ortaya çıkan tartışmalara son vermek için bir kelimenin yazılış şeklinde ihtilafa düştüklerinde Kureyş lehçesini esas almalarını emretti. Çoğaltılan Kur'anı Kerim'ler Mekke , Kufe , Basra , Şam, Yemen ve Bahreyn'e gönderildi. İlk altı yılda ganimet gelirlerinin bol olduğu lüks ve refahın arttığı bu yıllarda halkın önemli kısmı Hz. Osman'ın yönetiminden memnundu. Ancak 650 yılında başlayan Karışıklık Döneminde Müslümanlar arasında ihtilaflar ortaya çıktı. Hz. Osman ve valilerin bir takım icraatları şikayet konusu yapıldı ve eleştirildi. Bu şikayetler giderek arttı ve İslam alimlerinin Müslümanların içine düştüğü ilk büyük fitne olarak kabul ettiği etkilerini günümüze kadar sürdüren kanlı fitne hareketi yaşandı. Fitneyi körükleyen gizli bir el olan Abdullah b. Sebe Müslümanları bölmeye çalışmıştır. Hz. Osman'ın valiliklere ve diğer önemli devlet görevlerine sadece akrabalarını tayin etmesi, onlara ve diğer akrabalarına devlet hazinesinden büyük miktarda bağışlarda bulunması. Bu bağışlarda bulunmasını eleştiren Ebu Zer el- Gifari gibi ileri gelen sahabileri cezalandırması , muhacirlerden Kureyş ileri gelenlerinin Medine'den ayrılıp fethedilen bölgelerdeki şehirlere yerleşmelerine izin vermesi, oralarda çok miktarda mal-mülk edinmelerine göz yumması vb. uygulamaları gelir. Hz. Osman'ın idarede birlik ve beraberliği daha kolay sağlama arzusuyla başvurduğu bu uygulama Hz. Ali ve diğer sahabiler tarafından da eleştirilmiştir. Hz. Osman (650) yılında Hz. Peygamber'den intikal eden ve üzerinde ''Muhammed Rasülullah'' yazan hilafet mührünü Eris Kuyusuna düşürmüştü. Kuyunun suyu boşaltılmış çıkarılan çamur üç gün boyunca didik didik aranmış fakat yüzük bulunamamıştı. Hz. Osman çok üzülmüştü ancak mühürün bu şekilde gayri ihtiyari düşürülmesi de onun aleyhinde propaganda maksadıyla kullanmışlardır.Ancak karışıklıkların yaşanması ve isyanda fetihlerin durmasıyla ortaya çıkan ekonomik kriz, Hz. Osman'ın temsil ettiği Kureyş hakimiyetine karşı başlatılan kabilecilik hareketi ve bu karışıklıklardan istifade edip Müslümanları birbirine düşürmeye çalışan Abdullah b. Sebe'dir. Bu kişi yahudi asıllıdır ve Kufe'de ilk fitnesini yaymaya başlamıştır. Hz. Osman'a karşı yürütülen muhalefetin ana merkezi Mısır olmuştur. Hz. Osman bu karışıklıkların vilayetlerdeki durumu öğrenmek için müfettişler gönderdi. Mısır'a Ammar b. Yasir gönderildi. Daha sonra Hz. Osman valileriye toplantı yaptı ve valilerini dinleyen halifefitne elebaşlarının askere alınması, Kufe'deki bazı şahısların maaşlarının kesilmesini emretti. Olaylara Allah'ın emirleri çerçevesinde çözüm arayacağını , onlara haklarını eksiksiz vermelerini ve halka karşı itidalli davranmalarını tavsiye etti. Ayrıca Hz. Peygamber'den intikal eden hilafet mührünü Eris Kuyusuna düşürmesi de Müslümanları rahatsız etmişti. Bu uygulamalarla ilgili konuların açıklaması şöyledir; Hz. Osman amcasının oğlu Mervan b. Hakem'i devlet katibi tayin etmiş, Muaviye'yi Suriye genel valisi yapmış, Humus , Kinnesrin ve Filistin vilayetlerini de ona bağlayarak yetkilerini genişletmiştir.Beytülmal emini Abdullah b. Mesud ile aralarında yaşanan olaylar sebebiyle görevden aldığı Kufe valisi Sa'd b. Ebu Vakkas'ın yerine önce anne bir kardeşi Velid b. Ukbe b. Ebu Muayt'ı onun ardından yine akrabalarından Said b. As'ı getirmiştir. Mısır valiliğine Amr b. As'ın yerine sütkardeşi Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh'i , Basra valiliğine ise Ebu Musa el- Eş'ari'nin yerine dayısının oğlu Abdullah b. Amir'i getirmişti. Bu tayinler neticesinde devletin bütün idari kademeleri Ümeyye oğullarının eline geçmiş oluyordu. Bazı rivayetlere göre Abdullah b. Sebe vesayet inancını gündeme getirdi. Hz. Ali'nin Hz. Peygamberin (sav) vasisi olduğunu dolayısıyla ondan sonra halifelik hakkının Hz. Ali'ye geçtiğini iddia etti. Onun hakkını gasbeden Hz. Osman'ın halifelikten uzaklaştırılıp yerine Hz. Ali'nin geçilmesi gerektiğini ileri sürdü. İsyan ve Hz. Osman'ın Şehit Edilmesi İsyancılar ilk ciddi eylemlerini Hz. Osman'la yaptıkları toplantıdan sonra valilerin vilayetlerine dönüşleri sırasında Kufe'de gerçekleştirdiler. Kufe'ye dönmekte olan vali Sa'd b. As'ın yolunu kestiler.Hz. Osman'dan Kufe valiliğine Ebu Musa el-Eş'ari'yi tayin etmesini istediler.Hz. Osman (ra) olayları yatıştırmak için isteklerini kabul etti. Yönetimin kontrolden çıkmasını fırsat bilen diğer merkezdeki muhaliflerde cesaret alarak Mısır , Kufe ve Basra'daki gruplar Hz. Osman'ın valilerini açıktan eleştirmeye başladılar ve haksız isnatlarda bulunmaktanda çekinmediler. Ayrıca Hz. Ali, Hz. Aişe . Hz. Zübeyr, Hz. Talha başta olmak üzere bazı sahabilerin ağzından mektuplar yazarak onları da bu işin içinde göstermeye çalıştılar. Bu mektuplar Medine'de de etkisini gösterdi ve muhaliflerin sayısını arttırdı. Mısır'ın yanısıra Basra ve Kufe'den sayıları 600-1000 arasında üç grup hac kafileleri arasına karışarak bölgeye geldi. Yapmış oldukları plana göre , önce Medine'ye yöneldiler ve şehrin üç ayrı yerinde konakladılar. Temsilci göndererek halifeyle görüşmek istediler. Asıl amaçları, Medine'de kendilerine karşı koyabilecek askeri birliğin bulunup bulunmadığını öğrenmekti. Bu sırada onların durumundan endişelenen Hz. Ali halife Hz. Osman'ı durumdan haberdar etti ve oğlu Hz. Hasan'ı halifeyi korumak üzere gönderdi. Aynı günlerde ashabın diğer büyükleri de halifeyi korumak için oğullarını Hz. Osman'ın evine gönderdiler. İsyancılar tekbir getirerek Hz. Osman'ını evini kuşattılar. Hz. Osman tarafından Mısır'ın eski valisine yazılan ve yeni vali Muhammed b. Ebu Bekir ile bazı liderlerinin ölümle cezalandırılmasını emreden bir mektup ele geçirdiklerini söylediler . Hz. Osman böyle bir mektup yazmadığını yazmadığını dile getirdi. Onun sözlerine inanmayan asiler evin etrafında mevzilendiler. Bu arada tarafsız kalan ve müdahale etmeyen Medinelilere dokunmayacaklarını bildirdiler. Önceden hazırladıkları senaryonun bir parçası olduğu anlaşılan bu mektubun Hz. Osman'ın bilgisi dışında katibi Mervan tarafından yazılıp, hilafet mührüyle mühürlendiğini bildiren rivayetlerde bulunmaktadır. Medinelilerin çoğu muhasaranın ilk günlerinden itibaren evlerine kapanıp mecbur kalmayınca dışarı çıkmadı. Bunun sebebi sadece isyancıların tehditleri değil, halifenin şehit edileceğini düşünememiş olmalarıydı. Buarada köleler ve işsiz güçsüz bedevi takımlarıda isyancılara katılarak sayıları daha da arttı. Hz. Osman isyancılarla defalarca konuşarak onları ikna etmeye başladığında katibi Mervan b. Hakem yönetim için büyük taviz olduğunu, isyancılara cesaret vereceğini, yönetime karşı daha cüretkar davranacaklarına yol açacağını ve Hz. Osman'ın dışarı çıkarak onlara karşı sert konuşmasını söyledi. Hz. Osman'ın hanımı Naile buna karşı çıkınca bu sert konuşmayı Mervan kendisi yapmak için izin istedi bu sert konuşmayı yapan Mervan ortalığı yeniden alevlendirdi. İsyancılar Hz. Osman'ın halifeliği bırakmasını yoksa öldüreceklerini bildirdiler. Hz. Osman evinin önünde bekleyen sahabilere zarar gelmesini istemiyordu. Hz. Osman rüyasında Hz. Peygamber'in kendisine yarın birlikte iftar edeceklerini söylemesinden etkilenerek asilere boyun eğmmeyi rededip onuruyla ölmeyi göze aldığıda bildirilir. Kuşatmanın son gününde evin önünde bekleyen genç sahabilerle isyancılar arasında çatışmalar yaşandı ve yaralananlar oldu. Akşam saatlerinde bir kaç Mısırlı bitişikteki evden Hz. Osman'ın evine girdi ve Kur'an okumakta olan Hz. Osman'ı şehit etti. Ona kalkan olmak isteyen hanımı Naile'ninde parmaklar kesildi. beytülmalı yağmalayan asiler , Hz. Osman'ın defnedilmesini de engellediler. Cenazesinde 3 - 17 erkek ve iki hanımı olduğu rivayet edilir. Hz. Osman şehit edildiğinde 82 yaşındaydı. Cennetül -Baki mezarlığı bitişiğindeki Haşşü Kevkeb denilen yere defnedildi. Hz. Osman'ın şehit edilmesi Medine'de büyük bir mateme sebep oldu. Hz. Osman'a yeterince sahip çıkamamanın pişmanlığını yaşadılar. Adete şoka giren Hz. Ali bu olaya büyük üzüntü ve acı hissetti. Bu olaydan sonra İslam dünyası sıkıntıya maruz kaldı ve birlik , beraberlik kayboldu. Hz. Osman takva sahibi bir insandı, gecelerini ibadetle , gündüzlerini oruçlu olarak geçirirdi. Kur'an okumaktan usanmazdı, hac zamanında Hacerülesved yanında bir rekatta Kur'anı hatmettiği rivayet edilir. Son derece cömert, yardım etmeyi çok severdi. Hicretten sonra yaşanılan su sıkıntısını gidermek için Rume kuyusunu bir yahudiden satın alarak Müslümanların istifadesine sunmuştur. Hz. Osman Mescid-i Nebevi'yi genişletmişti. Bu inşaatlar sırasında kendi malından 10.000 dirhem harcadığıda bildirilmektedir. Hz. Osman Peygamber Efendimizin (sav) vahiy katibiydi. Ayrıca bazı mektup ve anlaşma gibi vesikalarıda kaleme almıştır. Hz. Peygamberimiz (sav) zamanında fetva veren bir kaç sahabi arasında sayılır. Ayrıca üstün bir haya duygusuna sahipti. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen35... | |
19 Ağustos 2015 01:31 | ||
nurşen35 | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. 8. Ünite HZ. ÖMER DÖNEMİ Hz. Ömer Hulefa-yi Raşidin devrinin ikinci halifesidir. On yıl kadar hilafette bulunmuştur. Kureyş'in Adiy boyuna mensup olan Hz. Ömer (ra)'ın nübüvvetin altıncı yılında 26 yaşındayken Müslüman olduğu kaydedilir. Doğum tarihi yaklaşık 590 yılıdır. Başka bir nakle göre Resulullahın nübüvvetinden otuz yıl önce doğmuştur. Nesebi, Ka'b b. Lüey'de Resulullah ile birleşen Hz. Ömer'in babası, Hattab b. Nüfeyl, annesi, Mahzum oğullarından Hanteme bint Haşim'dir.Çocukluğunda çobanlık yapmış daha sonra da ticaretle uğraşmıştır. Cahiliyye döneminde Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi Adiy ailesinin elindeydi. Kabileler arasında çıkan anlaşmazlıklarda da Adiy kabilesi etkin rol alırdı. Hz. Ömer etkili konuşan iyi bir hatipti. Ahlak , şeref , adalet ve hürriyeti konu alan şiirleri sever , ezberler ve halka tavsiye ederdi. Hz. Ömer sert mizaca sahip olup İslama karşı tepki gösteren, dedelerinin dinini inkar eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevirmeğe çağıran Hz. Muhammed'i (sav) öldürmeyi bile düşündü. Ancak Kur'anın merak uyandıran , çekici ve etkileyici ayetlerini de dinlemekten kendini bir türlü alamayan Hz. Ömer b. Hattab Müslüman oldu. Kızkardeşi ve eniştesi de gizlice Müslüman olmuştu. Hz. Ömer Müslüman olmadan önce Peygamber Efendimiz (sav) şöyle dua etmişti. '' Allah'ım İslamı Ömer b. Hattab veya Amr b. Hişam (ebu Cehil) ile yücelt... Hz. Ömer Müslüman olunca Mekke'deki Müslümanlar güç kazanarak biraz rahatladılar. İkinci Akabe biatından sonra Medine'ye hicret başladı. Yirmi kişilik bir kafileyle Medine'ye hicret eden Hz. Ömer Medineli Avali bölgesinde Ümeyye b. Zeyd oğullarına misafir oldu. Hz. Peygamber hicret ettikten sonra ona biat etmek isteyen kadınlar bir evde toplandı. Hz. Ömer oraya giderek kadınlardan Hz. Peygamber adına biat aldı. Ayetlerde '' Muvafakat-ı Ömer '' diye adlandırılmıştır. Hz. Ömer'in ileri sürdüğü görüşleri; Şarabın kesin biçimde haram kılınması Hz. Peygamberin evine gelen kimselerle hanımlarının perde arkasından konuşmasının daha uygun olacağı Münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selul'un cenaze namazının kılınmaması gerektiği, Hz. Ömer : Bedir , Uhud , Hendek ve Hayber vb. gazvelerin hepsine çok sayıda seriyyeye katılmış bazılarında komutan olarak görev yapmıştır. Hudeybiye'de yapılan anlaşmanın müşrikler lehine görünen maddelerine de karşı çıkmıştır. Hz. Peygamberin ısrarı ve Hz. Ebu Bekir'in konuşmaları üzerine tavrını değiştirmiştir. Hz. Ebu Bekir'in kısa halifelik döneminde en büyük yardımcısı Hz. Ömer oldu , ona müşavirlik ve kadılık yaptı. Muğire b. Şu'be'nin kölesi Ebu Lü'lüe Firüz en- Nihavendi efendisinin kendisinden fazla ücret aldığını söyleyerek bunun azaltılmasını Hz. Ömer'den istedi. Halife onun demirclik, marangozluk ve nakkaşlık yaptığını öğrenince , Muğire'nin kendisinden aldığı ücretin fazla olmadığını söyledi. Bunun üzerine Ebü Lü'lüe ertesi gün sabah namazında hançerle Hz. Ömer'i yaraladı ve Müslümanların elindden kurtulamayacağını anlayınca da intihar etti. Ağır yaralanan Hz. Ömer , oğlu Abdullah'ı Hz. Aişe'ye yollayarak Hz. Peygamberin ayağının dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. Aişe kendisi için düşündüğü bu yeri ona verdi. Uzun boylu , gür sesli ve etkileyici bir kişi olan Hz. Ömer yaralandıktan üç gün sonra vefat ettiği bildirilmiş ve cenaze namazını Suheyb b. Sinan kıldırmıştır. Hz. Ömer ilk evliliğini Zeyneb bint Maz'un el- Cumahiyye ile yaptı. Abdullah ve Hafsa bu evliliğinden olan çocuklarıdır. Cahiliye döneminde evlendiği Müleyke bint Amr ve Kureybe bint Ebi Ümeyye'yi İslamiyeti kabul etmedikleri için müşrik kadınlarla evlenmeyi yasaklayan ayet ( el-Mümtehine 60/10) doğrultusunda boşadı. Son evliliğini Hz. Peygamberle akrabalık kurmak amacıyla Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın kızları Ümmü Külsüm ile yaptı. Hz. Ömer'in en meşhur lakabı '' Faruk''tur. Bu lakabı kendisine Resulullah verdiği düşünülmektedir. Faruk , hak ile batılı birbirinden ayıran anlamındadır. Hz Ömer halife seçilince insanlar '' Halifetü Halifeti Resulillah '' ( Resulullahın Halifesinin Halifesi) hitap etmeye başladılar. Siz müminsiniz bende sizin emirinizim diyen Hz. Ömer müminlerin idarecisi olduğuna vurgu bakkımından '' Emirü'l Mü'minin '' denmesini istedi. Bu tabir ilk defa Hz. Ömer iin kullanılmıştır. Namazlardan sonra mescidde oturur , halkın şikayet ve arzularını dinlerdi. Geceleri dışarı çıkarak dolaşır ve muhtaçların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. Adiy kabilesinden Şifa bint Abdullah isimli hanım, yürürken yavaş yavaş yürüyen ve konuşurken alçak sesle konuşan bir grup gördü ve '' Bu nedir , bunlar kim'' diye sordu. Ona '' Bunlar dünyadan el etek çekmiş dindar kimselerdir'' dediler. Şifa bint Abdullah şöyle dedi. '' Vallahi Hz. Ömer konuştuğu zaman duyurur , yürüdüğü zaman çabuk ve canlı yürür ve vurduğu zaman da acıtırdı. Vallahi gerçek dindar o dur''. Bu rivayetten Hz. Ömer'in işleri çözmekten yana pratik ve dünya hayatını önemseyen bir anlayışa sahip olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Devlet malı konusunda titiz davranır, buradan yapılan harcamalara milletin yararına olmasına dikkat ederdi. Kendisi maaşını beytülmalden ve en az payı alırdı. Maaşıyla çoğu zaman ihtiyacını karşılayamamıştı. Hazineye ait develeri otlatır , bakımını yapardı. Birgün bakımını yaptığı develerden birisi kaçtı. Bunu gören Ahnef b. Kays deveyi yakalamak için bir köle görevlendirmesini istedi. Hz. Ömer'de '' Benden daha iyi köle var mı'' şeklinde cevap vermiştir. Hz. Ömer bi'dat ve hurafelere karşı tavır takınır, bunların önlenmesi için gerekli tedbirleri alırdı. Birgün Hacerülesved'in karşısına geçerek yüksek sesle şunları söylemiştir. '' Senin sadece taş olduğunu , iyilik ve kötülük yapamayacağını biliyorum. Ancak Resulullah'ın sana ellerini sürdüğünü gördüğüm için bende aynısını yapıyor bununla yetiniyorum'' Hz. Ömer ölüm döşeğinde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince ilk Müslümanlardan Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman , Hz. Ali , Talha bin Ubeydullah , Zübeyr b. Avvam , Sa'd b. Ebu Vakkas'dan oluşan altı kişilik şuranın toplanarak üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi. Halifenin görevi Müslümanların ve devletin tebaası olan gayri müslimlerin idaresini yürütmek , adaleti sağlamak dini konularda liderlik yapmak ve devleti yönetmektir. Hz. Ömer hilafeti döneminde karşı karşıya kaldığı bütün konularda Müslümanların görüşlerine başvurmuştur. İstişare sayesinde hayata geçireceği kararların en doğru olanını bulmaya çalışmıştır. Kadisiye savaşından önce ashabın görüşünü soran Hz. Ömer , ordunun komutanını Sa'd b. Ebu Vakkas olarak belirlemişlerdir. Hz. Ömer sorumluluk makamında olanları denetlerdi. Hz. Ömer '' Fırat kıyısında bir deve helak olsa, Allah bunu Ömer'den sorar diye korkarım'' diyerek sorumluluk duygusunu en güzel şekilde ifade etmiştir. Irak Cephesi Hz. Ömer bin kişilik orduyu Ebu Ubeyd es-Sakafi komutasında Irak cephesine gönderdi. Ebu Ubeyd ''Köprü Savaşı '' denilen bu savaşta Fırat nehrinin doğusuna geçip fillerle takviye edilmiş bir İran ordusu karşısına çıkınca ağır bir yenilgiye uğradı ve şehit oldu.Kadasiye savaşıyla Sa'd b. Ebu Vakkas komutasında İslam ordusu İran ordusunu yenmiştir. Bu savaşta Müslümanlar 9-10 bin civarındayken , Sasaniler 70-80 bin kişi ve otuz civarında file sahipti. Sa'd b. Ebu Vakkas savaştan önce Kisra III. Yezdicerd'e hem de Sasani ordusu kumandanı Rüstem'e ayrı ayrı elçi heyetleri gönderip İslam'a veya cizye ödemeye davet ettiyse de sert alaycı tepkilerle karşılık verildi. Sasani ordusu dağıldı ve her iki tarafda ağır kayıplar verdiği bu savaşta Müslümanlar çok miktarda ganimet ele geçirdiler. Bunların en kıymetlisi '' Direfş-i kaviyan '' adındaki Kutsal İran sancağıydı. Kadisiye savaşı İslam tarihinin en önemli zaferlerinden biridir. Nihavend zaferiyle Irak'ın fethini büyük ölçüde tamamlamış oldular. Nihavend yakınlarında bu büyük savaşta 30.000 kişilik İslam ordusunun komutanı Numan b. Mukarrin tayin edilmişti. Komutanlığını Firuzan'ın yaptığı Sasani askerlerin sayısı 60-150.000 arasında değişen rakamlar verilmektedir. Üç gün süren bu savaşın son gününde Numan b. Mukarrin şehit düştü. Komutanlığı Huzeyfe b. Yeman üstlendi. Sasani ordusu tamamen dağıldı. Nihavend zaferi İslam tarihinde önemli dönüm noktasıdır. Bu sebeple Nihavend zaferine '' Fethul-fütuh'' ( Fetihler Fethi) adı verilmiştir. Suriye Cephesi Hz. Ömer devrinde yapılan Fihl Savaşında da Müslümanlar Bizans kuvvetlerine büyük zayiat verdirdiler. Aynı yıl Meecürrum Savaşını da kazandılar. Bizans İmparatoru Herakleios hıristiyan Arapar'ın ve Ermenilerin katıldığı 50.000 ile 100.000 arasında bir ordu hazırlattı. İslam ordusu da Halid b. Velid komutasında Dımaşk'taki kuvvetleri çağırdı ve sayıları 25.000'i aşan askerleriyle Yermük vadisine geldi. Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı. Yermük Savaşından sonra Suriye Bizans'ın elinden çıktı (637) Mısır ve Kuzey Afrika Cephesi Mısır'ın fethinin gerekli olduğunu söyleyen Amr b. As'ın görüşünü benimseyen Hz. Ömer Mısır'ın fethine izin verdi. 4.000 kişilik süvari birliğiyle sınırda Amr b. As , Ferama'yı ele geçirdi. Ardından Medine'den gelen 5.000 kişilik takviye kuvvetiyle Aynuşemş'te güçlü bir Bizans ordusunu yendi. Daha sonra Bizans için önemli bir liman şehri olan İskenderiye'yi fethetti. Amr b. As'a '' Mısır fatihi '' ünvanı verildi. Sonuçta İslam orduları Hz. Ömer zamanında Sasani İmparatorluğuna bağlı Irak , İran Ve azerbaycan ile Bizans İmparatorluğuna bağlı Suriye , el- Cezire , Filistin ve Mısır'ı İslam ülkesine kattılar. Hemen her yerdeki fetihleri , kitleler halinde İslamın en doğru din olduğu yolundaki inanç ve tercihleriyle gerçekleşmiştir. Müslümanlar fethettikleri yerlerde yaşayan halkı tarih boyunca pek çok yerde yapıldığı gibi öldürme veya köleleştirme yoluna gitmemişlerdir. Hiç kimse zorla İslamiyete sokulmamıştır. Yapılan antlaşmalarda gayri müslimler dini ve hukuki temele dayalı kültürel kimliklerini Irak , Suriye , Filistin , Lübnan , Anadolu ve Mısır'da günümüze kadar koruyarak İslam toplumu içinde yaşama imkanı bulmuşlardır. Fethedilen yerlerin artması ve yeni şehirlerin kurulması sebebiyle sayıları çoğalan valilerin tayinine ayri önem veren Hz. Ömer istişare yaparak ehil kimseleri tayin etmeye çalışmıştır. Raşid Halifeler döneminde Hz. Peygamber (sav) devrinde olduğu gibi ordu komutanlarına '' emirü'l-ceyş'' ya da '' Emirü'l- cünd'' adı verilmiştir. Vilayetlerde valinin yanında katip, divan katibi, haraç amili, sahibü'ş-şurta , beytülmal amili ve ordu komutanı gibi devlet görevlileri bulunuyordu. Valilere bağlı ilçelerde de mülkiye memurları, kadılar ve defterdarlar görev yapardı. Medine kadılık hizmetine Ebü'd- Derda'yı getirmiştir. Kufe kadılık hizmetine Şüreyh b. Haris getirilmiştir. Basra kadılık hizmetine Ebu Musa el- Eşeri getirilmiştir. Mısır kadılık hizmetine Osman b. Kays getirilmiştir. Kazai işleri kadılar , mali işleri , haraç amilleri yürütüyordu. Vilayetlere ilk kadı tayini Hz. Ömer yapmıştır. Bazen vali de kadı tayin ederdi. Bu sistemi dört halifede uygulamıştır. Hz. Ömer devlet malı konusunda çok titiz davranır ve onu yetim malı gibi düşünerek harcamada hassasiyet gösterirdi. Onun şu sözleri bunu açıkça ortaya koymaktadır. '' Benim sizin mallarınız (devlet hazinesi) üzerindeki konumum , bir velinin sorumluluğu altındaki yetimin malları konusundaki sorumluluğu gibidir''. Gayri müslim tebaanın erkeklerinden can ve mal ile inanç hürriyetini sağlama karşılığında cizye adıyla baş vergisi alınırdı. Bu vergi Hz. Peygamberimiz zamanında alınmaya başlanmış ve devam etmiştir. Gayri müslim topraklardan alınan vergiye harac denir. Bu vergi Hz. Ömer zamanında alınmıştır. Gayri müslimlerden savaş yoluyla alınan her türlü mal ve esirlere ganimet denir. Bu ganimetin beşte biri ''humus'' adıyla hazineye alınır. Kur'an'da Enfal '' ganimet '' kelimesi kullanılmıştır. Ticarette Müslümanlardan kırkta bir , zımmiden (antlaşmalı gayri müslim vatandaş) yirmide bir Harbiden (antlaşması bulunmayan başka bir ülkenin gayri müslim vatandaşı ) onda bir vergi öderdi. İslam devleti hakimiyeti altına giren topraklarda yaşayan gayri müslimlerin verdikleri FEY adı altında toplanan cizye , haraç ve ticaret malları vergileri sonucunda artan gelirleri dağıtmak üzere bir teşkilat düşünmüştür. Hz. Ömer fey gelirlerini beytülmalde toplayarak senede bir defa ATİYYE adı altında dağıtmayı uygun bulmuştur. Devletten devamlı atiyye almanın şartı hicret ve cihattır. En fazla atiyye alalar , on ikişer bin dirhemle Hz. Abbas ve Hz. Peygamberin hanımları olmuştur. Atiyyeleri dağıtma görevi Zeyd b. Sabit'e verilmişti. İnsanların isimleri LEVH denilen sayfalara yazıldı. İlk divana '' Divanü'l-Cünd (ordu divanı) adı verilmiştir. Bayındırlık hizmetleri arasında ziraata elverişli toprakların sulanması için kanal sisteminin kurulması gerekiyordu. Amr b. As'da Nil nehrini Kızıldeniz'e birleştiren 69 mil uzunluğunda bir kanal açmıştır. Bu kanala '' Emirü'l-mü'minin nehri'' adı verilmiştir. Hz. Ömer devrinde kamıştan bir mescid ve vali konağı (Darü'l-İmare) inşa edilmiştir. Hz. Ömer'in bazı ictihadları şöyledir; 1. Irak topraklarına farklı bir statü getirip onları ganimet olarak gazilere dağıtmadı 2. Kıtlık yılında hırsızlara had cezası uygulamadı 3. Sarhoşluk suçunun sünnette belirlenen cezasını arttırdı. 4. Aynı anda söylenen üç talakı üç ayrı zamanda söylenmiş talak gibi saydı. 5. Teravih namazının camide toplu olarak kılınmasını başlattı Hz. Ömer hicreti takvim başlangıcı kabul ederek hicri takvimin kullanılması , başlanması, kararlaştırılması ve Muharrem ayı hicret takviminin ilk ayı olarak da kabul edilmiştir. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] nurşen35... | |
15 Ağustos 2015 18:35 | ||
nurşen35 | Cevap: Aöf 1. Sınıf İlahiyat İlk Dönem İslam Tarihi Ünite Özetleri.. 7. Ünite HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ Müslümanların ilk halifesi olan Hz. Ebu bekir Miladi 573 yılında Mekke'de dünyaya geldi. Kureyş kabilesinin Teymoğulları koluna mensuptur. Babasının adı, Osman olup Ebu Kuhafe adıyla tanınmıştır. Annesi Ümmü'l-Hayr Selma bint Sahr'dır. Hz. Ebu Bekir'in Cahiliye dönemindeki adı Abdü'l- Kabe idi. Müslüman olduktan sonra Resulullah adını Abdullah olarak değiştirdi.O Allah Resulünü'nün Cehennemden azat edildiğini müjdelemesi sebebiyle '' Atik '' , Peygamberimizin peygamberliğini ve getirdiği haberleri tereddütsüz kabul etmesi sebebiyle de '' Sıddik'' olarak tanınır..Hz. Ebu Bekir kendisi hayatta iken bütün aile fertleri İslama girmiş tek sahabidir. Gençlik ve olgunluk döneminde ticaretle uğraştı. Ticaretten elde ettiği kazancının büyük bir kısmını dini için harcadı. Hz. EbuBekir Müslüman olan ilk sahabi olduğundan Kabe yanında ibadet edip Müslümanlığı müşriklere duyurmaya çalışırken ağır saldırıya uğramıştır.Hz. Ebu Bekir Mekke'de olduğu gibi Medine döneminde de çok kısa süreli görevler dışında sürekli olarak Hz. Peygamberin yakınında bulundu. Bütün seferlerde ve savaşlarda yanında yer aldı. Beni Mustalik (Müreysi) Gazvesinde (627) Muhacirlerin sancaktarıydı. Tebük Seferinde (631) Müslümanların en büyük sancağını taşımak ona nasip oldu. Hz. Ebu Bekir hicretin dokuzuncu yılının mevsiminde Allah Resulü adına hac emiri olarak görev yaptı. Allah Resulünün vefatına kadar Mescid-i Nebevi'de Müslümanlara namaz kıldırdı, onun vefatından sonra da ilk halife seçildi. Hz. Muhammed'den sonra devlet başkanlığını ifade eden hilafet , birinin yerine geçmek, yerini doldurmak , vekalet veya temsil etmek anlamına gelmektedir. Hz. Ömer'in halifeliğinden itibaren halife kelimesinin yerini '' emirül-müminin'' almıştır. İslam tarihi süresince Müslümanlara namaz kıldırma hizmeti anlamındaki imametten ayırmak amacıyla devlet başkanlığına imamet-i kübra veya imamet-i uzma denilmiştir.Resulullahın vefatından sonra Medineliler Beni Saide Çardağı adı verilen toplantı yerinde Müslümanların yönetimine istekli olduklarını açıkladılar. Ensarın adayı Hazrec reislerinden Sa'd b. Ubade'yi önerdiler. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir Ensarın dindeki faziletini, Müslümanlar arasındaki değerini ve Hz. Peygamber'e yardımlarını vurguladıktan sonra diğer Arapların halifelik konusunda ancak Kureyş'e itaat edeceklerini , Müslümanların birliğini koruyabilmek için o günkü şartlarda Kureyşli bir kişinin göreve getirilmesinin uygun olacağını söyledi. Halifelik seçiminde yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde'yi işaret ederek herhangi birinin halife olabileceğini açıkladı. Bunun üzerine her ikisi de bu görev için en uygun adayın Hz. Ebu Bekir olduğunu söylediler. Haşimiler ise Hz. Peygamber'e daha yakın Beni Haşim kolundan birini Hz. Ali'yi halife olmasını daha uygun görüyorlardı. Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesinde belirleyici unsur, o dönemin tarihi, siyasi ve sosyal gerçekleridir. Zamanın şartlarında Kureyş'den başka bir kabilenin Arap toplumunu kuşatması mümkün değildi. Kureyş kabilesinin gücü ve etkinliği bütün topluluklar tarafından kabul edilmiş durumdaydı. Buna karşılık Araplar nazarında Medineli ensarın etkisi son derece sınırlıydı. Ortaya çıkan bu gelişme halifelik meselesinin dönemin sosyo-politik durumuna işaret eder. Arap kabilelerine göre güçlü, iktidara yakın ve yatkın olduğu siyasi, içtimai, iktisadi ve dini yönden Kureyş'e rakip olabilecek bir kabilenin bulunmadığı açıktır. Hz. Ebu Bekir'i halifeliğinin en önemli problemi olan ridde olayları ile bunun hemen ardından başlatılan fetih hareketleri de Müslümanlar arasındaki hilafet tartışmalarını gündemden düşürdü. Hz. Ebu Bekir Usame b. Zeyd komutasındaki orduyu sefere gönderdi. Hz. Peygamber dört bin kişilik bu orduyu Mute seferinde şehit düen Müslümanların kanını yerde bırakmamak için hazırlamış , komutanlığını da Usame b. Zeyd'e vermiş , ancak hastalığı ağırlaştığı için gönderememişti. Hz. Ebu Bekir , bu itirazlara karşı çıktı ve bu komutadaki orduyu cepheye göndereceğini kesin bir dille ifade etti. Hz. Peygamberimizin vefatından sonra İslam toplumunun karşı karşıya geldiği en önemli sıkıntılardan biri ridde adı verilen dinden çıkma ve isyan hareketleridir. Ridde kelimesi ve ondan türemiş olan irtidat sözcüğü , sözlükte bir şeyden dönmek, vazgeçmek , yüz çevirmek , gidilen yoldan geri dönmek anlamlarına gelir. İman ettikten sonra dinden dönenlere mürted denir. Riddenin başlangıcı Peygamber Efendimizin dönemine kadar uzanır. Beni Müdlic kabilesinden Esved el- Ansi, Beni Hanife'den Müseylime , Beni Esed'den iise Tuleyha b. Huveylid gibileri peygamberlik iddiasıyla isyan başlatmışlardı. Bunlara mütenebbi denilmektedir. Ridde olaylarında Medine yönetimine isyan edenlerin bir kısmı sahte peygamberlerin (mütenebbi) etrafında toplanıp tamamen Müslümanlık dairesi dışına çıkarlarken (irtidat) diğer bazıları ise İslam üzere kalacaklarını, ancak zekat vermeyeceklerini ilan etmişlerdir. Hz. Ebu Bekir döneminde Müslümanların bütünlüğünü tehdit eden ridde olaylarının dini ve siyasi nedenleri vardı. Hz. Peygamberin vefatına kadar Arap Yarımadasında siyasi birlik sağlanmış olmakla birlikte , esas anlamıyla bir İslamlaşma gerçekleşmemiştir. Çünkü kabilelerin İslama girişleri üzerinden çok az bir süre geçmiş, onların dine inanışları yüzeysel boyutta kalmıştır. Anlaşılıyor ki, Arap kabileleri siyasi varlıklarını koruma gayesiyle İslama girmiş görünmüşlerdi. Bunun kanıtı olarak şu olayı örnek verebiliriz. Hz. Peygamberimize gelerek Müslümanlığını açıklayan Fezare reisi Uyeyne b. Hısn, daha sonra ridde olaylarında yakalanarak Medine'ye esir olarak getirilmişti.Peygamberlik iddiasında bulunanların etrafında toplananlar da onların peygamberlik idialarını değil, daha çok siyasi kimliklerini dikkate almışlardır. Ridde olaylarında etkin olan siyasi sebepten asıl kastedilen şey, kabilecilik düşüncesi, yani asabiyetidir. Ridde olaylarında Arap kabileleri dini yükümlülükleri kabul etmekle birlikte zekat vermeyi redediyorlardı. Ridde sebepleri arasında ekonomik sebeplerin de rol oynadığı düşünülebilir. İslam dininin temel şartlarından olan zekat ibadeti, o dönem içinde devlete tabi olanlar tarafından bir itaat sembolü olarak görülüyor bu sebeple hem ekonomik hem de siyasi bir anlam taşıyordu. Hz. Ebu Bekir zekat konusunda gösterilecek ihmalin, Müslümanların siyasibirliğini tehdit edeceğini anladığı için bazı kabilelerin zekattan muaf tutulma isteklerini geri çevirmiştir. Hz. Ebu Bekir (ra) riddenin Müslümanların varlığı ve bütünlüğünü tehdit etmesi üzerine bu hareketleri bastırmak amacıyla askeri hazırlıklara girişmiştir. Peygamberlik iddiasında bulunan yalancılardan Tuleyha, Hz. Muhammed'in (sav) vefatından sonra Esed , Gatafan ve Tayy kabilelerinden tarafdar toplayarak isyan başlatmıştır. Necid bölgesi Büzaha'da toplanmış bulunan Tuleyha taraftarlarıyla karşı karşıya geldi (632) Şiddetli çarpışma sonucu mağlup olan Tuleyha , Gatafan ve Esed kabilesine sığınarak yeniden İslama girdiğini ilan etti. Halid b. Velid Tuleyha'nın etkisiz hale getirilmesinden sonra Secah ve onu destekleyen Beni Temim üzerine yürüdü. Temim birlikleri Butah denilen mevkide mağlup oldu. Secah , Yemame'ye giderek burada peygamberlik iddiasında bulunan bir başka sahtekara katıldı. Destek verdiği bu yalancı Müseylime idi. Müseylime, Yemame bölgesinde yaşayan Beni Hanife kabilesi liderlerindendir. Hz. Peygamberimiz (sav) hayattayken peygamberlik iddiasında bulunmuş, Efendimizin (sav) vefatın sonrada sahtekarlığını ve isyanını artırarak sürdürmüştür. Hz. Ebu Bekir ona karşı İkrime b. Ebu Cehil'i , ardından sa Şurahbil b. Hasene'yi gönderdi. Halid b. Velid'in de gelmesiyle birlikte düşman üzerine büyük bir saldırı gerçekleştirildi. Akraba savaşı denilen bu savaş Bedir savaşından sonra o güne kadar yapılan savaşların en şiddetlisiydi. Müseylime ve pek çok tarafdarı öldürüldü. Bu savaşta şehitleri sayısı 2200 kişi olup, bunların 700'ü Kur'an hafızıydı. Bu arada Bahrey'n 'de yaşayan Bekir b. Vail'de isyan etmiş, Halid b. Velid Bahreyn 'deki isyanı da bastırmıştır. Arap kabilelerin ridde hadiselerine katılma sebepleri; İslam dinini tam benimsememiş olmaları Eski inanç ve alışkanlıklarını terk etmemeleri Bağımsızlıklarına düşkün olmaları Zekat ödemeyi kabul etmemeleri. Arap Yarımadasında peygamberlik iddiasında bulunanların yoğun faaliyet gösterdikleri bölgelerden biri de Yemen'dir. Burada erken dönemde peygamberliğini ilan eden Esved el- Ansi ,İslam tarihinde riddeyi başlatan ilk şahıs olarak kabul edilir. Arap Yarımadasındaki ridde hareketleri bastırılarak Müslümanların siyasi hakimiyeti yeniden sağlanmıştır. Hz. Ebu Bekir dönemindeki askeri hareket Irak ve Suriye bölgelerinde gerçekleşmiştir. Bu da Müslümanların Bizans ve Sasani İmparatorlukları ile aynı anda karşı karşıya gelmesi demekti. Suriye bölgesi Bizans'ın, Irak bölgesi Sasanilerin elindeydi. Arapların fetihlerdeki başarıları, birinci derecede İslami eğilime bağlıdır. Rahmet dini olan İslamı insanlara ulaştırmak (ilay-ı kelimetullah) arzusudur. Bizans ve Sasani devletlerinin iç zayıflık sebebi olan mezhepler arası mücadele, etnik çatışma , vergi adaletsizliği , uzun savaşlar sonunda yorulma gibi hususlar Müslümanların galibiyetine yardım eden birer unsurdu, esas etmen ise Arapların İslamla kazandıkları manevi güçlerdi. Irak Fetihleri Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde Hire bölgesinde Farslar ile Araplar birbirlerine karşılıklı saldırılar düzenliyorlardı. Bunlardan Arap asıllı Müsenna b. Harise eş- Şeybani İranlılarla olan mücadelesinde daha da güçlenmek için Medine'ye geldi ve Hz. Ebu Bekir'den kendisinin Sasanilerle savaşmak üzere görevlendirilmesini istedi. Halid b. Velid komutasında Irak cephesindeki ilk hedeflerine ulaşan Hz. Ebu Bekir 13. hicri yılın başında (634) Irak cephesinden Suriye'ye sevk kararı aldı. Halid'in yardımcısı Müsenna b. Harise, Sasanilere karşı ele geçirilmiş olan toprakları savunmayı ve İran hedeflerine yeni seferler düzenlemeyi sürdürdü. Suriye Fetihleri Halife, bir tarafdan Irak'a göndediği ordularla İran ile aralarında bulunan Arap bölgesini kontrol altına almayı planlarken diğer taraftan da Suriye seferleriyle bölge çevresindeki Hıristiyan Arap çemberini yarmaya, bu sayede Müslümanların Araplar dışındaki milletlerle yakın temasa geçmelerini sağlamaya çalışmıştır. Sefer için gerekli hazırlıkların tamamlanmasından sonra Müslüman ordular, hicretin 12. (633) yılından itibaren Suriye topraklarına girip, farklı bölgelerde karargah kurdular. Buna göre Ebu Ubeyde b. Cerrah , ''Cabiye '' Yezid b. Ebu Süfyan '' Belka'' , Şurahbil b. Hasene '' Ürdün '' , Amr b. As da '' Arebe''ye ordusunu yerleştirdi. İmparator Herakleios kardeşi Theodoros kumandasında büyük bir orduyu bölgeye gönderdi. Halid b. Velid'in ordusuyla birleşen diğer Müslüman orduları Ecnadeyn (Ecnadeyn Muhaberesi) bölgesinde Bizansla şiddetli çarpışmalar sonucunda Müslümanların galibiyetiyle sona ermiştir. (634) Hz. Ebu Bekir , fetihleriyle ilgili özellikleri; Irak fetihlerini ilk kez Müsenna b. Harise başlatmıştır Halid b. Velid hem Irak hemde Suriye cephesinde savaşmıştır Müslümanların fethettikleri Suriye bölgesi Bizans'ın elindedir Ecdaneyn, Müslümanların doğrudan Bizans'la yaptıkları ilk büyük savaştır. Ecnadeyn Muharebesinin meydana geldiği günlerde Hz. Ebu Bekir hastalanmıştı. Kendi yerine geçmesi için Hz. Ömer'i halef bıraktığını Müslümanların itaat etmelerini istedi. Hz. Peygamberin yanına defnolunmasını kızı Hz. Aişe'ye vasiyet etti. 63 yaşında vefat eden halifenin cenaze namazını H. Ömer kıldırmıştır. Halifeliği iki yıl sürmüş, hilafet dönemine geçen bu dönem büyük sorumluluklar yüklemiştir. Hz. Ebu Bekir , Peygamber Efendimizin İslamın tebliğinden sonra en yakın dostu olmuştur. Güzel ahlakı, doğruluğu ve cömertliği ile gerek Cahiliye devrinde gerekse Müslümanlığından sonra dost , düşman herkesin takdirini ve saygısını kazanmıştır. Müslüman olmadan öncede putlara tapmamış, Cahiliye devrinin kötülüklerinden korunmuştur. Mekke toplumunda varlıklı olmasına rağmen mütevazi, hoşgörülüğü, yardım severliği, doğruluğu ve merhameti ile örnek şahsiyet olmuştur. Zekat memurlarından olan Dırar b. Ezver el- Esedi şöyle anlatmaktadır. '' Biz ona Müslümanların aleyhine gelişen olayları anlatırken, o bu haberleri oldukça soğukkanlılıkla karşılardı'' Hz. Ebu Bekir'in diğer özelliğide cömertliğiydi. Mekke dööneminde bütün malını Müslümanların güçlenmesi amacıyla harcamıştır. Mescid-i Nebevi'nin arsasının bedeli Hz. Ebu bekir tarafından karşılanmıştır. Tebük seferinde mal varlığını Peygamber Efendimizin emrine tahsis etmiştir. Ölçülü yaşayışı ve davranışlarıyla ashaba ve kendisinden sonraki bütün Müslümanlara örnek olan Hz. Ebu Bekir bu hususda Allah Resulunün de takdirini kazanmıştır. Resulullah (sav) '' muhakkak ki, arkadaşlığı hususunda da, malı hususunda da insanların en cömertidir. Ümmetimden kendime bir dost edinseydim , Ebu Bekir'i (ra) edinirdim'' diyerek onu övmüştür. Hz.. Ebu Bekir idari hayattaki uygulamalarında da sürekli Resulullahı (sav) örnek almıştır. İstişare , kamu yönetimi açısından değerlendirildiğinde yöneticinin karşı karşıya kaldığı bir problemin halli konusunda görüşüne değer verdiği kişilerle gerçekleştirdiği danışma ve fikir alış-verişidir. İslam tarihinde bunun siyasi anlamda sistemleşmiş şekline ''şura'' denilmektedir. Devletin en yüksek makamı olan halifete seçilmiş olmasına rağmen ,halka yaptığı ilk konuşmasında '' En iyiniz olmadığım halde sizin başkanınız olarak seçilmiş bulunuyorum '' ifadesini kullanması , onun tevazuunun boyutlarını ortaya koyar. Kararlı ve hoş grülü olan Hz. Ebu Bekir, yönetimini tatlı-sert bir idare olarak tanımlamak yanlış olmaz. Yöneticilerini ehil olanlardan seçme konusunda titizlik göstermiş , akrabalık ve hatır-gönül gibi iltimaslara boyun eğmemiştir. Ona göre yönetimde esas alınması gereken şey, tayin edilen görevlinin göreve ehil ve layık olması , devlet sorumluluğu taşıyabilmesidir. Bu amaçla kommutanlarından Cahiliye gururuna kapılmamalarını , kabilecilik (asabiyet ) peşinde koşmamalarını istemiştir. Hz. Ebu Bekir yöneticilerine verdiği emirler , Kur'anı Kerim'de insan hakları konusundaki evrensel ilkelere dayanmaktadır. Usame'nin ordusuna verdiği öğütler şöyledir; '' Size on şey tavsiye edeceğim ki, bunlara uyunuz: Hainlik yapmayınız. Vefasızlık etmeyiniz . Haddi aşmayınız . Kimsenin uzuvlarını kesmeyiniz. Çocukları , kadınları ve yaşlıları öldürmeyiniz. Hurma ağaçlarını kesip, yakmayınız . Koyun, inek ve deve gibi hayvanları gıdadan başka bir maksat için kesmeyiniz. Yolda manastırlara çekilmiş insanlara rastlayacaksınız, onları kendi hallerine bırakınız. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen35 | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|