12 Aralık 2024 20:19 | ||
su damlası | Alıntı:
![]() ![]() | |
21 Mayıs 2023 15:27 | ||
Hâdimul İslam |
Etrafında küçük düşünen insanlar varsa büyüyemezsin...![]() | |
23 Ekim 2021 19:22 | ||
Esma_Nur | Afrika'da filler artık dişsiz doğuyor!ewet yanlış okumadınız.bilim adamlarının yaptığı araştırma da Fİller dişleri için öldürüldüklerinden dolayı anatomileri değişmiş anladığım kadarı ile yaşadıkları korku anatomilerini değiştirmiş ve yavrular artık dişsiz doğmaya başlamış..düşüncenin gücü. | |
21 Aralık 2020 15:09 | ||
Esma_Nur | Bu gece Jüpiter ve Satürn birbirine inanılmaz derecede yakınlaşacak. Öyle ki gezegenler arasındaki açı farkı 0,1 derece olacak. Bu açı 0,1 değil de 0,0 olsaydı kıyamet kopardı. En son 800 yıl önce gerçekleşmiş bu olay eklemek istedim | |
21 Aralık 2020 01:25 | ||
Hâdimul İslam |
Jüpiter ve Satürn 21 Aralık'ta 2020 gökyüzünde 'tek bir yıldız' gibi parlayacak İki gaz devi gezegenin 20 yılda bir meydana gelen yakınlaşması, 21 Aralık gecesi yaşanacak. İki gezegenin kavuşması, üst üste gelmeleri ve tek bir gezegen gibi parlamaları anlamına geliyor. Jüpiter ve Satürn'ün bu yılki "büyük birleşmede" sıra dışı biçimde yakınlaşacakları; bunun, en son 16 Temmuz 1623 tarihinde yaşandığı ifade edildi. Avustralya'da Monash Üniversitesinde görevli gökbilimci Michael Brown, Washington Post'a yaptığı açıklamada, Jüpiter'in Güneş'in çevresindeki turunu 12, Satürn'ün ise yaklaşık 30 yılda tamamladığını, iki gezegenin turlarını farklı eğime sahip yörüngelerde attığını, dolayısıyla bu denli yakınlaşmalarına nadiren rastlandığını söyledi. Brown, 1623'teki "büyük birleşmenin", gezegenler Güneş'e çok yakın olduğundan Dünya'dan izlenmesinin mümkün olmadığını, iki gezegenin "izlenebilir bu çok samimi görüntüyü" 1226 yılı mart ayında verdiği belirtildi. Amerika Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), Kuzey Yarım Küre'de en kısa günün yaşanacağı 21 Aralık'ta, iki gezegenin buluşmasının çıplak gözle izlenebileceğini açıkladı. | |
10 Ekim 2020 21:08 | ||
nurşen35 |
⭐🌠⭐ Endonezya Nasıl Müslüman Oldu? Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: - Hangi kumaştan sattın? -Şu kumaştan efendim. -Metresini kaça verdin? -On akçeye. -Nasıl olur?" diye hayret etti, -Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. -Ne demekti hakkını helâl et? Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu: -Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir? -Ben, dedi tüccar, bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim. Kral, -İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu. 250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi... | |
11 Temmuz 2020 14:29 | ||
nurşen35 |
ÖRÜMCEKTEKİ SIR ! ! Örümcek deyince çoğumuzun aklına hicret esnasında Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e yaptığı hizmet gelir ama ben inşaallah sizlere örümceklerdeki başka bir ibrethamis meseleden bahsedeceğim... Dişi örümcek yavrularını dünyaya getirdikten sonra eşi olan erkek örümceği öldürür ve evin dışına atar. Yavru örümcekler de büyüyünce anne örümceği öldürüp evin dışına atarlar. Tam anlamıyla kötü ve acayip bir ev… Muhakkak Kuran, bir ayetinde bunu vasf etmiştir : مَثَلُ الَّذٖينَ اِتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اِتَّخَذَتْ بَيْتًا وَاِنَّ اَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ALLAH'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi ! (Ankebut; 41) Sübhanallah!!! İnsanlar örümceğin evindeki hissi zayıflığı şüphesiz bildiler. Lakin onlar, bilim adamları bu işi inceleyip ortaya çıkardığı şu asrımıza kadar örümceğin evindeki manevi zayıflığı idrak etmediler. Ancak ayetin sonu bizlere bunu bildirmekteydi zaten : “Keşke bilselerdi!” Bununla beraber ALLAH teala bir sureyi bu itibarsız (kötü huylu) haşerenin ismiyle isimlendirdi ve ondan bahsetti. Şu kadarı var ki, bu sure, başından sonuna kadar hep fitnelerden bahseder. Sure şu ayetle başlar : اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُوا اَنْ يَقُولُوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ . “İnsanlar, sadece "İnandık" demekle, fitneye düşürülmeden (imtihan edilmeden) bırakılacaklarını mı zannederler ? !” Hemen aklımıza şu sual gelebilir : .“Örümcek ile fitneler arasında ne gibi bir alaka var ki? Cevap : . Muhakkak ki, fitneler iç içe girmesiyle örümceğin ağındaki iplere benzer. Ayrıca fitneler ağ gibi iç içe girip insanları sarar, sarmalar. Çoğu zaman insanlar (hak ile batıl iç içe girdiği için) bunların arasını ayıramazlar ve fitnelere aldanırlar. Lakin, fitneler de aynen örümceğin evi gibi zayıftır. İnsan ne zaman Rabbine sığınsa ALLAH, ona her türlü fitneyi görebilecek ve hak yolda sebat ettirecek bir basiret nasip eder. - ALLAH’ım ! N’olur bizleri gizli ve açık her türlü fitneden muhafaza eyle… | |
30 Eylül 2019 20:00 | ||
nurşen35 |
Kıbrıs harekatında şehit olan Yzb. Cengiz Topel’in nasıl şehit olduğunu bileniniz var mı? Uçağı arızalanınca paraşütle atlayan Topel Rumların kontrolündeki bölgeye iner. Rumlar barış gücü askerlerinin gözü önünde onu esir aldıktan sonra Lefkoşa’ya götürürler. TÜRKIYE Lefkoşa Birleşmiş milletler aracılığıyla Yüzbaşının serbest bırakılması istenir. Rumlar Yüzbaşı Cengiz Topel’in hayatta olduğunu ve sorgulandığını bildirirler. Fakat beş gün sonra cesedini Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri vasıtasıyla TÜRK yetkililere gönderirler. Ceset üzerinde işkence gördüğü anlaşılır. Rumlar Cenevre Sözleşmesi’ni hiçe saymışlar, genç Yüzbaşıyı korkunç işkencelere tâbi tutarak öldürmüşlerdir. Cesedi inceleyen Eşref Düşenkalkar’ın ifadesi gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Eşref Düşenkalkar derki Türk doktorların ve Birleşmiş Milletler askerlerinin huzurunda Topel’in cesedini dikkatle incelediğimde, sol gözünün Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve her iki kolunun pazusunun matkapla delinmiş olduğunu gördüm. Edep yerleri ezilmiş, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmıştı. Sol ayağı da kırılmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış ve çuval diker gibi yeniden dikilmişti. İç organlarını çalmışlardı, akciğeri ve kalbi noksandı der... Evet birçoğumuz Cengiz Topel ismini duymuşuzdur fakat nerede ne şekilde şehit edildiğini çoğumuz bilmiyoruz RUHU ŞAD MEKANI CENNET OLSUN. UNUTMA UNUTTURMA | |
16 Eylül 2019 13:59 | ||
Hâdimul İslam | Alıntı:
Nerde kaldi yün kullanıcıları artik ![]() ![]() Evler sobaliydi.iklim sertti. Hayatımızı kolaylıklar aldı. Kaloriferli evlerle beraber,Hafifligine,kolay temizlenmesine vurulduk elyaflari soktuk devreye. Yünle başımız hoş değil. Eskisi gibi ne havalandirmaya alanlar var nede günlük güneşlik hava (Karadeniz). Kullnamazsan bile havalandırmak zorundasın.Guveleniyor.Indir kaldir tutmayan bellere kollara eziyet..Pamuğu bastaci ettik..Birde yünü de işleyip kullanım alanımıza sokuyirlar oda iyi bişey.) Hiç unutmam;"Sakaryadayiz, Erzurumlu yeni taşınan bir komşu, gördüğü güneşe aldanip; yunleri yıkadı ,iplere özenle asti...Arkasindan sis,nem yagmur..Sakarya nemli yağışlı bir bölge.Erzurum havasi gibi kuru..Soğuğu sertte olsa nem yok...Bir hafta perişan oldu kadin. Çuvallara koyup bekletti. En son canından bezip eşine; "Bele bah herif ya hepsini kibrit çakip yakirsen, yada memlekete anana cötirirsen" ![]() | |
15 Eylül 2019 10:49 | ||
nurşen35 |
Yeşil Kubbe Üzerinde Bulunan Minik Kubbe’nin Hikmeti ? Peygamber Efendimiz Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Efendimizin kabr-i saadetlerinin bulunduğu kısmın üzerine ilk kubbeyi Memlük Sultanı Kalavun yaptırmıştır. Emir büyük yerden gelince kubbe inşâsı için vira bismillah denilmiş. Lakin ferasetli ecdadımız, Nebiler Nebisi’nin kabr-i şerifinin üzerinde bu kubbeyi nasıl inşâ edeceklerini günlerce düşünmüşler. “Biz nasıl olur da Efendimiz s.a.s.’in üzerinde çalışabiliriz; bu çalışmamız Ona s.a.s. ve halifelerine karşı saygısızlık olur” diyerek, düşünmüş, düşünmüşlerdir. Nihayet aralarında anlaşarak, “madem bu kubbe illa ki inşâ edilecek, o zaman her bir inşaat malzemesinin adını değiştirerek kubbeyi inşâ edene dek, tek bir dünya kelamı konuşmamaya yemin edelim demişlerdir. Çivinin adı: Allah-u Ekber, çekicin adı: Sübhanallah, tahtanın adı: Sallallahu ala seyyidina Muhammed, çamurun, liflerin her birinin adını Allah’a ve Peygamberine ait övgü sözleri ile eşleştirmişlerdir. Bu ne güzel bir incelik, zarifliktir; Ya Rabbim! Hicrî 9. asrın sonlarına doğru ise Sultan Kayıtbay, yıpranan Kubbeyi inşâ ettirmek istemiş. Bu kez bir ferasetli düşünce de Kayıtbay Sultanımızdan gelmiş ve Peygamber Efendimiz s.a.v’in kabr-i şerifi ile sema arasındaki bağı kubbeyle kesmemek adına, kabr-i saadetlerinin üzerine minik bir kubbe daha yaptırmıştır. Bu kubbe oldukça büyük genişliktedir ve güvercinlerin girmemesi için çok ince bir telle kapatılmıştır. Bu açıklığın sayesinde Efendimiz s.a.v.’in kabr-i şerifine; kara gecenin yıldız ve dolunay ışığı, bereketiyle yağan yağmurun damlaları, kavurucu güneşin sıcaklığı ve hasretle esip savrulan rüzgârın esintileri ulasir. Şimdilerde ise sık sık Medine-i Münevvere’nin ikindi yağmurları Hücre-i Saadet’i şenlendirmektedir. Beyaz mermerler üzerinde ayaklarınızın yanıp, başınızın ıslanabilmesi duası ile… Alıntı | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|