Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Muhtelif Konular > Tefekkür

Konu Başlıkları: Tefekkür Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
29Haziran 2019 14:52
su damlası “Oku” emr-i ilâhîsini ârifâne bir tefekkürle hayatımıza tatbik edebilmemizi nasip ve müyesser eylesin! .......
15 Şubat 2014 21:13
Esma_Nur
Cevap: Tefekkür

İbni Abbas (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir:

( Bir gece ) ben teyzem Meymüne'nin yanında kaldım.Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir süre ailesiyle konuştu.Sonra uyudu.Gecenin son üçte birlik zamanı gelince,oturdu,gökyüzüne baktı ve :

''Göklerin ve yerin yaratılışında,gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim kimseler için gerçekten açık ibretler vardır...'' (Ali imran,190)

ayetinden başlayarak,Ali İmran süresinin sonuna kadar okudu.Sonra kalktı,abdest aldı,dişlerini misvakladı.On bir rekat namaz kıldı.Sonra Bilal ezan okudu.Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) , evde (sabah namazının sünneti olan),iki rekat daha kıldı.sonra çıkıp sabah namazını kıldırdı.''

Yüz Hadiste İstikamet adlı kitaptan

Buhari,Tefsirul kuran 4569,Tevhid,7452.
24 Mart 2013 17:02
EyMeN&TaLhA
Cevap: Tefekkür

''Bir gün otomobille büyük bir buğday tarlasından geçiyorduk. Biz bunların ekmek olup yenmesini düşünüyorduk. Bu sırada Üstad bize, 'Ekmeği sizin, tefekkürü benim' dedi.” Bu hâtırayı anlatan Zübeyir Gündüzalp ağabey. Üstad Bediüzzaman’ın en yakın talebelerinden....Aslında buğday tarlasını görüp, belki milyonlarca başağın insanlar için yaratılışı ve oradan elde edilecek mahsüllerin nice insanın rızkı olarak sofraları süslemesi de bir nevi tefekkürdür''..

tefekkür konusu gerçekten üzerinde çok düşünüp çok kafa yoracağımız meselelerden biridir bence..Rabb im inşaallah tefekkür dairesinde hayatımızı devam ettirmemizi nasip etsin..
bize sunulan nimetler için insanlara teşekkürler ediyoruz da Rabb imizi unutuyoruz ya işte bizim en zayıf yanımız bu bence..
bi meyve alıyoruz manavdan manava teşekkür ediyoruz,sanki haşa bu meyveyi o bize layık gördü gibisinden..oysa asıl ğalkını düşünmemiz tefekkür etmemiz şükrünüde getiriyor beraberinde....
24 Mart 2013 16:47
EyMeN&TaLhA
Cevap: Tefekkür

Allah razı olsun gerçekten bir solukta okudum ve hemen bilgisayara kaydettim.tekrar tekrar okunucak ve hayatımızın bi parçası haline getirmemiz gereken bi konu teffekkür..

''Allah’ın sonsuz güzellikteki isimlerinin, sonsuz mükemmellikteki sıfatlarının yansıdığı birer aynadır,tefekkür''

''Marifetullah”a ulaşma vardır. Bu da zâten, bütün varlıkların yaratılma sebebi, hikmeti, neticesi ve meyvesidir''...
24 Mart 2013 16:03
Esma_Nur
Cevap: Tefekkür

Tefekküre Zaman Kalmıyor

Televizyon gasbediyor ömre ait zamanı. Ve değil aile fertlerini, Allah’ı bile tanımıyor. Çünkü Allah ilimle bilinir.
Yine de bilenler şunu biliyor ve tedbir alıyor;
Allah’ın gör, dediği yerden bakabilmek için,
önce onu, kendisinin tanıttığı gibi tanımak gerek.
Allah’ın gör, dediği yerden bakmayanlar, kendi duygularına
göre bir tanrı tanımı ortaya koyuyorlar.
Bize düşen görev, kelime kelime de olsa, bizden bilgi
isteyenlere bilgi sunmak, damlaya damlaya göl olur bilinciyle.
KENDİMİZE GELMELİYİZ! Sonra zaman çook geçmiş olabilir.



ALINTI
10 Kasım 2008 20:41
Emekdar Üye
Cvp: Tefekkür

Rabbim Herşeyi En İyi Bilendir
Allah c.c Razı Olsun
10 Kasım 2008 19:11
havra
Cvp: Tefekkür

İnsan tefekkür-i mevt netîcesinde nefs engelini aşarak âhiret azığınıiyi tedârik edebilirse, ölüm, hayâl ötesi muazzam ve mükemmel olan Allah Teâlâ’ya vuslatın mecbûrî bir şartı olarak addedilir. Böylece,ekseriyetle insanlarda soğuk ürpertilere sebep olan ölüm, vuslat heyecanına dönüşür. Böyle ölümler, tasavvuf yolunun büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin tâbiriyle “Şeb-i Arûs”, yâni düğüngecesidir…


Rabbimiz, şuur ve idrâkimize olgunluk ihsân eylesin! Allah Rasûlü’nün, sahâbe-i kirâm’ın ve evliyâullah’ın tefekkür iklîminden gönüllerimize hisseler ikrâm eylesin! Dünyevîve nefsânî düşüncelerin kıskacında bunalan gönül ve dimağları, ulvîduygu ve düşüncelerin huzur ve sükûnuna nâil eylesin! Hayat vehâdiseleri îman ışığıyla ve ibret nazarıyla temâşâ ederek; “Oku” emr-i ilâhîsini ârifâne bir tefekkürle hayatımıza tatbik edebilmemizi nasip ve müyesser eylesin! .......


09 Kasım 2008 18:56
seydanur
Cvp: Tefekkür

Tefekkür-i Mevt


Kalbin dirilişi ve rûhâniyetin inkişâfı, ancak nefsâniyettenvazgeçebilmekle mümkündür. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi vesellem- de âdetâ bunun usûlünü ifâde sadedinde:

“Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâmet, 26)

Hakîkaten fânî dünya hayatı, ebedî âhiret hayatı yanında kısacık bir angibidir. Anlık zevkler uğruna ebedî saâdeti zâyi etmek, ânı sonsuzatercih etmek, hangi aklın kârıdır?

Bastığımız toprak, bugüne kadar gelen milyarlarca insanın cesetleriyle doludur. Sanki üst üste çakışmış milyonlarca gölge gibi…Onlar da iki kapılı bir hân olan bu cihâna bir kapıdan girdiler, sonranefsânî veya rûhânî davranış ve hislerle dolu dar bir koridor olandünyâ hayatını yaşadılar, en nihâyet mezar kapısından geçip ebedî âlemeintikâl ettiler. Yarın bizler de aynı durumda olacağız. Bir gün gelecek ki, o günün yarını olmayacak! O gün hepimiz için meçhul bir gün!

İşte tefekkür-i mevt, o meçhul gün gelmeden evvel ölümü çokça hatırlamaktır. Nefsânî taşkınlıklardan uzaklaşarak Rabbimizin huzûruna hazırlanmanın dâimî bir şuur hâline getirilmesidir. Gâye; ölümün ürkütücü manzaralarından kendimizi koruyup, ölümü güzelleştirebilmektir.

Rabbimizin beyânı çok açık ve nettir:

“Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Biz’e döndürüleceksiniz.” (el-Ankebût, 57)

Velhâsıl hayat ve kâinât, ilâhî bir ibretdershânesi… Bizlere düşen de, bu dershânenin ihlâslı ve gayretli birtalebesi olabilmek… Fânî bir misâfirhâne olan dünyâda kalıcı edâsıylaoturma gafletine düşmemek...

İnsan tefekkür-i mevt netîcesinde nefs engelini aşarak âhiret azığınıiyi tedârik edebilirse, ölüm, hayâl ötesi muazzam ve mükemmel olan Allah Teâlâ’ya vuslatın mecbûrî bir şartı olarak addedilir. Böylece,ekseriyetle insanlarda soğuk ürpertilere sebep olan ölüm, vuslatheyecanına dönüşür. Böyle ölümler, tasavvuf yolunun büyüklerindenMevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin tâbiriyle “Şeb-i Arûs”, yâni düğüngecesidir…

************************************************** **
Hâsılı tefekkür, en fazla muhtaç olduğumuzhasletlerden biridir. Rûhumuzun inkişâfı, îmânımızın kuvvet kazanması,ibâdetlerimizin huşû ile edâsı, muâmelâtımızın istikâmetbulması ve gönül ufkumuzun sadece dünyâ planda sıkışıp kalmaması,tefekkür hasletini lâyıkıyla yaşamamıza bağlıdır.

Rabbimiz, şuur ve idrâkimize olgunluk ihsân eylesin! Allah Rasûlü’nün, sahâbe-i kirâm’ın ve evliyâullah’ın tefekkür iklîminden gönüllerimize hisseler ikrâm eylesin! Dünyevîve nefsânî düşüncelerin kıskacında bunalan gönül ve dimağları, ulvîduygu ve düşüncelerin huzur ve sükûnuna nâil eylesin! Hayat vehâdiseleri îman ışığıyla ve ibret nazarıyla temâşâ ederek; “Oku” emr-i ilâhîsini ârifâne bir tefekkürle hayatımıza tatbik edebilmemizi nasip ve müyesser eylesin!

Rabbimiz, bilhassa hulûlüyle müşerref olacağımızaffımıza medâr olacak sâlih amellerle ihyâ ederek, bütün bir ömrümüzüfeyziyle yaşamamızı nasîb buyursun! Son nefesimizi de ebedî bir huzurdolu iklîmine vuslat ânı eylesin!

Âmîn!

Osmannuri Topbas
09 Kasım 2008 18:55
seydanur
Cvp: Tefekkür

Hikmetle Derinleşme Yolu: Tasavvuf


Nice âbide şahsiyetler yetiştirmiş olan tasavvufun özü de hakîkatte böyle bir feyz ve rûhâniyeti tahsilden ibârettir. Bu bakımdan tasavvuf, hikmetle derinleşerek Hakk’a doğru mesafe alma yoludur.O aslâ dünyadan el-etek çekmek, Yûnus’un buyurduğu gibi yalnızca tâcile hırkaya bürünmek ve ancak belirli bir evrâd u ezkâr ile iktifâetmek değildir.

Yani tasavvuf, her şeyden önce mes’ûliyetimizitefekkür etmektir, kendimizi muhâsebe hâlinde bulunmaktır, idrakte yolkat edebilmektir, iz’anda mesafe alabilmektir.

Kısacası her türlü nefsânî düşüncelerden kurtulmak ve ancak rûhânîtefekkürle derinleşmek ve bu tefekkürle de merhale merhale yücelereknihayette ebedî mîrâca ermektir.

Böyle bir gönül mîrâcına erenlerden biri olan Hazret-i Mevlânâ, bu hâlin safhalarını ne güzel hulâsa eder:

O, zâhirî ilimlerle dolu olduğu safhayı «hamdım»; kalpte hikmettecellîlerine nâil olup mâverâî ufuklara açıldığı safhayı «piştim»;kâinat kitabındaki hikmet, esrâr ve hakikatleri okumaya başladığıolgunluk ve vuslat devresini de «yandım» diyerek ifâde etmiştir.

İmâm Gazâlî -kuddise sirruh- da:

“Âriflerden olmak istersen; sükûtun tefekkür, bakışın ibret ve arzuntâat olsun. Zîrâ bu üç haslet, âriflerin alâmetidir.” buyurmuştur.

Bütün bunlar, tasavvuftaki rûhî olgunluğungerçekleşmesinde tefekkürün ne kadar mühim bir yeri bulunduğunun çokaçık ifâdeleridir. Çünkü mesele, kuru kuruya amel işlemek değil,onu rakik bir gönül, yani kalb-i selîm ölçüleri içerisinde Hakk’a arzeyleyebilmektir. Bu da elbette ki şuurlu bir tefekkür sahibi olmaktan geçer.
09 Kasım 2008 18:54
seydanur
Cvp: Tefekkür

Hayat ve Kâinâtı Tefekkür ile Okumak


Kâinatta hiçbir şey abes yaratılmamıştır. Yaratılışın hikmet vegâyelerini her zerre lisân-ı hâl denilen, kendine has bir lisân ilebeyân etmekte, gönülleri îmâna ve Allah muhabbetine çekmektedir. İşte gerçek tefekkür, bu beyanları lâyıkıyla okuyabilmektir.

Kâinattaki varlıkları, hayat ve hâdiseleri sırf baş gözüyle seyretmek, olgun bir idrâk için kâfî değildir. Seyredişin,bir de zihin ve gönlün müşterek faâliyeti olan tefekkür ileolgunlaştırılarak, ibret nazarıyla temâşâ sûretinde gerçekleştirilmesiîcâb eder. Ancak bu sâyede kâinattaki ilâhî kudret tecellîleri, rûha apayrı bir zindelik, kuvvet ve kemâlât kazandırır.

Aslında hiçbir şey, insanın tefekkür iştiyâkını, KâinâtınYaratıcısı’nın varlığına vâkıf olmak ve O’na muhabbet duymak kadartatmîn edemez. Zîrâ âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:

“Kalbler, ancak zikrullâh ile itmi’nâna (hakîkî huzura) erişir.” (er-Ra’d, 28)

Rabbimiz, bu âlemde her şeyi ve her hâdiseyi, belli sebepler etrafındameydana getirmektedir. İlimler de bu sebepleri araştırmakla meşguldür. Fakat Müsebbibü’l-Esbâb, yâni sebeplerin sebebi ise, Cenâb-ı Hak’tır.Bu durumda insan idrâkini, sebepleri var eden Hak Teâlâ’ya ulaştırmayanher türlü ilim ve düşünce eksiktir; çıkmaz sokaklarda yorulmaktanibârettir.

Boş yorgunluk ve çıkmazlardan kurtulmak için, önce Rabbimizin “oku” emrini ârifâne bir tefekkürle kavramalıdır. Sonrada bu emri hayatın bütün safhalarındaki hâdiselere tatbik etmelidir.Çünkü bu keyfiyet, insanı sebeplerin sebebine ulaştırarak “hikmet”inmenbaına nâil eder. İdrâk ve şuurda olgunluk başlar. Akıl ve gönül, Cenâb-ı Hakk’ın her hâdisede ne murâd ettiğini kavrayabilecek bir hâle gelir.

Dolayısıyla, bu âlemde olup biten her şeyi îman penceresinden ibretnazarıyla temâşâ edip rûhu tefekkürle inkişâf ettirmek zarûrîdir.Neticede hâdiselerin özündeki ilâhî murâda dâir hikmet parıltıları,Allâh’ın izniyle damla damla gönle akacaktır.
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.