Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler > Akleden Kalpler için Sözün Gücü

Konu Başlıkları: Akleden Kalpler için Sözün Gücü Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
20 Eylül 2024 00:07
Vasat Prof. Dr. Halis Aydemir

"İnsanın Akletme Organı Kalp Değil Beyindir Denilmesine Rağmen Kur'an'da Niye Kalbe Vurgu Yapılıyor?"

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Az evvel bir kardeşle konuşurken aklıma geldi, dedim buraya da ekleyeyim, unutmuştum nitekim : )

İzleyenlere faydalı olması duasıyla...

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
08 Eylül 2024 09:27
Vasat
Alıntı:
Mihrinaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
İlginçtir Kuran'da kalp/onların kalpleri çok geçer ama beyin geçmez. Alimler bu konuyu uzun uzun tartismislardır. Kalbin yeri neresidir? Kan pompasımı? Kuran bu denli kalbe yer verdiği yerde İmamı Azam Ebu Hanife kalbin yerini akıl olarak göstermiştir. Kalbin tastiki dediği yer de aklını kalbin süzgecinden geçirmektir.👇 Yitik sevda hocamızdan Kuranda kalp geçen ayetlerle çok değerli bir çalışma. Birde akıl üzerinden inceleyin, Kaybımız olmaz.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Neden akleden kalp? Beyin çağındayız, bilgi amaç ve araç yolundan çıkıp put halini aldı. Yüzyıllar boyunca da bilim ve İslam küs yaşadı. Taklid-rivayet kültürü ile masallara ikna yaşadık. Bedelini tüm İslam coğrafyası ödüyor. Oysaki ilk dönem İslam alimleri bilgi-bilim-fen ile kolkola giriyor, hakikate ulaşma aracı olarak kullanıyorlardı. İslamın muhteşem yüzyılları idi. Ne zaman bilgiyi ve bilimi İslamın ayağına bağ gördük ayetin dediği gibi pislikten kurtulmuyor mahkum İslam dünyası. İslam alimlerinin hakikati sadece duygulara, ilhama hasreden ve sadece kendilerine özgü gören bakış açıları zerre katkı sağlamamışken paramparça bölük pörçük ettiler. Hemde "dinlerinizi parça parça etmeyin" ayetine rağmen...

Allah aklı olan ve akledebilecek yaştaki insanın BAKMASINI , GÖRMESİNİ ve buna göre akletmesini ister. Bu yüzden bazı ayetlerde BAKMIYORLAR mı ? sorusu DÜŞÜNMÜYORLAR mı olarak anlatılır. Çünkü istenen sorgulayarak gözlemleyerek ve aklederek düşünmektir.
İbrahim a.s aklıyla arayıp kalbiyle aklettiren hakikat bilgisine ulaştıran ne idi?
Cahiliye dediğimiz Mekke müşrikleri Kureyş ileri gelenleri çok zeki, akıllı adamlardi. Ebu Süfyan,As b.Vail, Nasr b.Haris, Velid b. Mugire (Kahrolası sürekli ölçtü biçti(Muddesir 20) Onlar kafası çalışmadığından değil kalplerini akletmeye kapadıklari için ilahi mesaja düşman oldular.

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehenneme mahkûm ettik. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”

(7 Araf Suresi 179. Ayet)

HAC 46: “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir”

Allah Einstein ya da Newton un ÇOK AKILLI olmasıyla ilgilenmez, Allah DELİLERİN AKILSIZLILIĞI gibi bir AKIL İle ilgilenmez.. Çok akıllı bir adammış bunun bir hükmü yoktur Allah katında. SIFIR BİR BİLGİ BU… DEĞERSİZ… Allah AKLETMEKTEN yani aklını kalbinin onay süzgecinden geçirip TAKVA ve VAHY in nın yol göstericiliği ile kullanarak onay vermekten bahseder. AKLETMEK budur.



Bakara 225 de Allah : Allah sizi sadece KALPLERİNİZİN KAZANDIĞINDAN SORUMLU tutacak diyor . Ne kadar akıllı olabildiğiniz değil ne kadar akledebildiğiniz ya da akledemediğiniz sonunuzu belirleyecek. Yani hayatınız boyunca aldığınız KALBİ YOL.
Linkteki ayetleri okudum, çok güzel bir derleme olmuş, Allah razı olsun yazandan ve aktarandan : )

İmam Ebu Hanife ile ilgili ilk yaptığım alıntıda, kalbin yeri sorulduğunda "kafayı işaret etmesi" üzerine konuya dahil olmuştum, ki bu arada ona ait eserlerde gerçekten bu durum sabit mi bilmiyorum. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) söylemediği halde ona isnat edilen bir dolu uydurma söz (uydurma hadis) var, hatta bu gözler -az sayıda da olsa- uydurma ayet bile gördü : ) Daha önce meali ile Kur'an okuduğuma bu yüzden çokça şükrediyorum, çünkü günümüzde herhangi şatafatlı bir sözün altına ayet, hadis, filan alimin sözü vb şekilde bir ifade yazıldığında araştırmadan inanabilecek ve hiç de az sayıda olmayan bir kesim var. Rabbim bu tehlikeyi görüp araştıranlardan olmalarını nasip eylesin.

Bu arada araştırmaya yöneltiyorum ama sadece ayet ve hadislerin araştırılması yeterli, çünkü bizlerin itikadına, ameline onlar yön veriyor. Bu konuda olduğu gibi bir alimin sözü olduğunda ise, araştırıp araştırmamak kişinin ilgi ve müsaitlik durumuna göre değişebilir. Nitekim şahsi olarak İmam-ı Azam bu sözü söyledi mi, söylemedi mi hiç merak etmiyorum : ) Söylediyse bile, değer verdiğim alimlerden biri olarak "bu konuda benden farklı düşünüyormuş" der geçerim. Kısaca bu konu hakkında ismi geçenlerin kim olduğu, hatta genel olarak her tür farklı fikirde söyleyenin kim olduğundan ziyade "söylenilenin ne olduğu, delili olup olmadığı, diğer görüşlere kıyasla ne kadar kuvvetli olduğu önemli" diyebilirim.

Bu arada yukarıdaki yazdıklarımda akıl ve zekâ arasındaki farka değinmiştim, ki Einstein gibi bilim adamlarında (eğer iman ehli değilseler) var olan şey: akıl değil zekâdır. Akıl: kalbin saf/tarafsız şekilde karar verebilmesi, yön çizebilmesidir. Zekâ ise, yukarıda dediğim gibi: beynin çalışma performansına işaret. Hafıza, ilgi duyduğu alanlardaki öğrenme hızı, işlem yeteneği vb şeyler zekânın (beynin) işlevi.

Tüm her şeyi toparlayacak olsak, herkesin çok eskiden beri bildiği bir kavram olan "vicdan" kavramını hatırlatabilirim; işte o kalbin görevini temsil eden yegâne kavram. Zulmetmeden önce merhameti ve adaleti hatırlatan; kişinin ateistlik damarı tuttuğunda "kainattaki kusursuzluğa bakmaya" çağıran; falanca filanca bizleri din adına kandırmaya çalışınca "bunlar ayet ve hadislere uygun mu, delili nedir?" diye araştırmaya/sorgulamaya davet eden o iç sesimiz/rehberimiz işte: vicdan ve o vicdanın yeri de kalptir

Rabbim cümleten kalbinin/vicdanının sesini dinleyenlerden/duyanlardan eylesin hepimizi/herkesi Böylelikle yollarımız hep aydınlık olur Allah'ın izni ile
07 Eylül 2024 22:36
Mihrinaz İlginçtir Kuran'da kalp/onların kalpleri çok geçer ama beyin geçmez. Alimler bu konuyu uzun uzun tartismislardır. Kalbin yeri neresidir? Kan pompasımı? Kuran bu denli kalbe yer verdiği yerde İmamı Azam Ebu Hanife kalbin yerini akıl olarak göstermiştir. Kalbin tastiki dediği yer de aklını kalbin süzgecinden geçirmektir.👇 Yitik sevda hocamızdan Kuranda kalp geçen ayetlerle çok değerli bir çalışma. Birde akıl üzerinden inceleyin, Kaybımız olmaz.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Neden akleden kalp? Beyin çağındayız, bilgi amaç ve araç yolundan çıkıp put halini aldı. Yüzyıllar boyunca da bilim ve İslam küs yaşadı. Taklid-rivayet kültürü ile masallara ikna yaşadık. Bedelini tüm İslam coğrafyası ödüyor. Oysaki ilk dönem İslam alimleri bilgi-bilim-fen ile kolkola giriyor, hakikate ulaşma aracı olarak kullanıyorlardı. İslamın muhteşem yüzyılları idi. Ne zaman bilgiyi ve bilimi İslamın ayağına bağ gördük ayetin dediği gibi pislikten kurtulmuyor mahkum İslam dünyası. İslam alimlerinin hakikati sadece duygulara, ilhama hasreden ve sadece kendilerine özgü gören bakış açıları zerre katkı sağlamamışken paramparça bölük pörçük ettiler. Hemde "dinlerinizi parça parça etmeyin" ayetine rağmen...

Allah aklı olan ve akledebilecek yaştaki insanın BAKMASINI , GÖRMESİNİ ve buna göre akletmesini ister. Bu yüzden bazı ayetlerde BAKMIYORLAR mı ? sorusu DÜŞÜNMÜYORLAR mı olarak anlatılır. Çünkü istenen sorgulayarak gözlemleyerek ve aklederek düşünmektir.
İbrahim a.s aklıyla arayıp kalbiyle aklettiren hakikat bilgisine ulaştıran ne idi?
Cahiliye dediğimiz Mekke müşrikleri Kureyş ileri gelenleri çok zeki, akıllı adamlardi. Ebu Süfyan,As b.Vail, Nasr b.Haris, Velid b. Mugire (Kahrolası sürekli ölçtü biçti(Muddesir 20) Onlar kafası çalışmadığından değil kalplerini akletmeye kapadıklari için ilahi mesaja düşman oldular.

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehenneme mahkûm ettik. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”

(7 Araf Suresi 179. Ayet)

HAC 46: “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir”

Allah Einstein ya da Newton un ÇOK AKILLI olmasıyla ilgilenmez, Allah DELİLERİN AKILSIZLILIĞI gibi bir AKIL İle ilgilenmez.. Çok akıllı bir adammış bunun bir hükmü yoktur Allah katında. SIFIR BİR BİLGİ BU… DEĞERSİZ… Allah AKLETMEKTEN yani aklını kalbinin onay süzgecinden geçirip TAKVA ve VAHY in nın yol göstericiliği ile kullanarak onay vermekten bahseder. AKLETMEK budur.



Bakara 225 de Allah : Allah sizi sadece KALPLERİNİZİN KAZANDIĞINDAN SORUMLU tutacak diyor . Ne kadar akıllı olabildiğiniz değil ne kadar akledebildiğiniz ya da akledemediğiniz sonunuzu belirleyecek. Yani hayatınız boyunca aldığınız KALBİ YOL.
06 Eylül 2024 16:11
Vasat Bu arada, özümüzde kendi kendimizle başbaşa kaldığımız zamanlarda, kendimizi kendi kendimizle konuşur/tartışır buluruz. Ancak, içeride kaç tane "ben" var ki, bir öte tarafa, bir beri tarafa meyledip duruyoruz? Ben söyleyeyim: içeride sadece bir tane ben var ve ben ona "ruhumuz" diyorum (çünkü mantıken o olmalı). Ruhun destekçisi olan aniden gelen Allah'ın seveceği tarzdaki fikirler ilham; ruhun zorlayıcısı olan tarafta ise nefs ile şeytan ikilisi var. Bu 4 sesin hepsi de bizim iç sesimiz gibi bir sese sahip, dolayısıyla onları seslerinden ayırt etmek mümkün değil. Onları sadece özelliklerine bakarak ayırt edebiliriz ve şu kadarını söyleyeyim, en kolay ayırt edileni: şeytan : ) Daha önce de yazmıştım sanırım, şeytanı ayırt etmenin yolu: onun sürekli olumsuz, umutsuz, kötü, cimriliğe çağıran, tembelliğe çağıran, zanna (delilsiz düşüncelere) çağıran, öfkeye çağıran, hüzne çağıran ses olması. Nefs ise, sıklıkla şeytanla karıştırılıyor ama onu tesbit etmenin yolu da var.* O yol ise: şeytan, eğer bir fikirde kişiyi kandıramazsa yöntem değiştirir, başka kanattan yol bulmaya çalışır. Nefs ise, inatla aynı kötülüğü ister durur, herkeste farklı kötülükler olmakla birlikte, nefsin ayırt edici özelliğinin "kuvvetli olması" olduğunu söyleyebilirim. Şeytanı kovmaya bir euzü besmele yeterken, nefs ise... Oy ki oy... Ciddi anlamda bir mücadele alanıdır, ki Allah bu yüzden şeytana "hilesi zayıf" derken, nefs için de hem "sürekli kötülüğü emreder" der, hem de nefsini ıslah edenin kurtuluşunu müjdeler.

Ve işte bizlerin de, yani ruhlarımızın yegâne sınavı bu: nefsleri arındırmak. Şeytanın vesveseleri ile güçlenmesinin önüne geçip, onu iyiliğe ikna etmek. Ki bunun için de gerekenler Kur'an'da var: Cennet ve Cehennem ayetleri. Allah nefsimizi, "sahip olduğu isteklerden ve korkulardan daha büyüğü ile karşılaşacağına dair" bir inançla ikna etmemizi istiyor. Nefs acelecidir, kolaycıdır, korkaktır, zevklerden hoşlanır. Buna karşılık sabrederse ve biraz cesur/çalışkan olursa kazanacaklarını ona hayal ettirerek sunarsak ve bu konuda pes etmezsek: zamanla daha iyi olacak/ikna olacaktır. (Nefsin korkak yönü için ise: onun korktuğu şeylerden daha korkuncu olan Cehennem vardır; ve bununla ilgili ayetler de "asıl korkulması gerekenin hangisi olduğunu" işaret eder.) Yol ne kadar uzun olsa da, adresi işte bu. Bunlara dikkat eden Allah'ın izniyle önce şeytandan, ardınca nefsinin şerrinden zamanla kurtulabilir inşaAllah : )

Ve, bu saydığım diyaloglar, yani bu 4 sesin ortak buluşma alanı hep kalpte oluyor. Kalbin kararı için ne demiştim? Beyne yön verir, yönetir. İşte şeytan ve/veya nefs burada beyne vereceğimiz komutlara müdahele ediyor. Kalbe komut veren sadece biz (ruhumuz) olmalı, bu da sürekli bir halde içimizden geçen düşüncelere dikkat etmemiz gerektiği anlamına geliyor. Ancak insanoğlu bunu sürekli yapabilecek kadar kuvvetli bir varlık değil, gaflet hali diye bir şey var. Bununla birlikte Allah'ın yardımı da iman edenlerin üzerinde, eğer nefsi dürtükleyip duran şeytan varsa, öte tarafta da ruhun destekçisi ilham var. Kısaca bizler elimizden gelenin en iyisini yapıp, mücadeleyi hiç bırakmayıp, kalan kısımlarda da Allah'ın desteğini umabiliriz. Yeter ki hep bu konuya önem gösterelim, çalışalım
06 Eylül 2024 15:51
Vasat
Alıntı:
Kara Kartal Üyemizden Alıntı Mesajı göster
kalbin akletmesi çok değişik başlık güzel içerik akleden kalplerde öyle.demek kafayla akıllı olunmuyor kalbinde işe dahil olması gerek.birini severken de öyle dilmi? Aklın tmm evleneyim diyor kalbin sev diyor.birinden birini dinlesen zor ikisini birleştirmek gerekiyor.sadece kalple duyguyla hareket daha fazla hata demek.sadece akıl desen olmuyor.yapay kalbi olanlar sevemiyormu acaba yapay sonuçta benim kafam karıştı kalbim karışmadan çıkayım
Detaylarda aynen oldukça karışık iş, hatta bir kısmını -o kadar uzun süredir düşünmeme rağmen- ben de hala çözebilmiş değilim : ) İçimizde bizi yöneten duygu ve düşüncelere baktığımızda: birine ruhumuz desek, ötekisi nefsimiz; bazen Allah'tan/Meleklerden ilham ile yolumuz aniden aydınlanırken, bazen şeytan vesvesesine kapılan nefs ile yönümüz şaşıyor. Allah'ın yaratılışımıza yerleştirdiği fıtrat denilen şey ile, insanların otomatik davranışları olan iç güdü aynı şey mi; eğer aynı ise, bu fıtrat nefsde mi, ruhta mı yer edinmiştir? Yoksa her ikisinde de mi?

Sorular çok ve bilim bunu şu an açıklamanın çok gerisinde çünkü Bilim ne fıtrata, ne şeytana, ne ruha, ne meleklere, ne de özetle Allah'a inanıyor değil. Bir şeyler üretiyor, tezleri var ve yüzeysel bakınca mantıklı da gelebiliyor. Ancak yukarıdaki saydığım ilahi hakikatleri oturtacak hiçbir yerleri yok, çünkü dediğim gibi: inanmıyorlar : )
06 Eylül 2024 15:34
Kara Kartal kalbin akletmesi çok değişik başlık güzel içerik akleden kalplerde öyle.demek kafayla akıllı olunmuyor kalbinde işe dahil olması gerek.birini severken de öyle dilmi? Aklın tmm evleneyim diyor kalbin sev diyor.birinden birini dinlesen zor ikisini birleştirmek gerekiyor.sadece kalple duyguyla hareket daha fazla hata demek.sadece akıl desen olmuyor.yapay kalbi olanlar sevemiyormu acaba yapay sonuçta benim kafam karıştı kalbim karışmadan çıkayım
06 Eylül 2024 10:29
Vasat
Alıntı:
Mihrinaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
İmam Ebu Hanife kalbin yeri neresidir? diye sorulduğunda; kafayı göstermiştir. Bu yeni bir şey değildir. İmam-ı Azam olmak kolay değil, ondan dolayı Büyük İmam. Kalp sorulduğunda kafayı gösteriyor, kan pompasını değil. Akleden kalp ile tamamen aklı, beyni gösteriyor.




Akleden kalp duyguların düşünce ve akılla kontrol altına alınması demektir. Yani Kurʼanʼda geçtiği bir orijinal ibareyle; onların kalpleri var onlarla aklederler, onunla akletmezler. Yani insan duygularının insan düşüncesiyle kontrol altına alınmasıdır. Akıl kontrol altına alan, bağlayan ve tutan şey demektir. Onun için bağ anlamından türetilmiştir. İşte bu anlamda duygu ve güdülerin aklın yönetimine verilmesi işlemini ifade eder kurani ifadeyle. Kurʼan kalbi akıl anlamında kullanır.



Oradaki kalp duyguları ifade ediyor, duygular ise aslında limbik sistem dediğimiz alt beynin bir sonucu. Alt beyinde hormonlar cirit atıyor. Oksitosin, serotonin, pinolin, dimetiltriptamin ve diğerleri. Dolayısıyla o alt beynin güdülere hız kazandıran, güdülere ivme kazandıran o alt beynin faaliyetlerini üst beyin/korteks/frontal lob, insanı insan eden, insana üflenen ruhun fiziki bir karşılığı olan o üst beyinle kontrol altına alır, onları yönetir. Korkusunu, sevgisini, öfkesini, kinini, açlığını, hırsını, şehvetini yönetirse işte bu akleden kalp oluyor.

Mustafa İslamoğlu
Yalnız Kur'an ve Hadislerde, bahsi geçen akleden kalbin nerede olduğunun tarifi nettir: göğüsteki et parçası. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) göğsünün yarılması hadisesi yaygınca bilinir, kalpte günah işledikçe kararan bir nokta olduğu hadisi, eğer o iyi olursa tüm bedenin iyi olacağı hadisi, mesela şu an aklıma gelen Hac 46'da net şekilde göğüs denmesi birer işarettir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki ibret almış kalplere yahut işitmiş kulaklara sahip olsunlar! Şu bir gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.

Hac:46

Şu anki modern bilimin düşünme organı olarak sadece beyni işaret etmesi ise, henüz çözemediği bazı gerçekler sebebiyledir. Ancak HeartMath adlı bilimsel çalışmalar bu konuyu aydınlatabilecek gibi duruyor. Bizler yine de, bilim henüz onaylamasa da ayet ve hadislere teslim olmakla yükümlüyüz ve ayet ve hadisler kısaca diyor ki: akleden kalptir.

Bu arada bu konuyu önceden düşünen biri olarak, beyin ne işe yarıyor diye merak edilirse, hemen cevap vereyim:

Aklın yerinin kalp olduğu gibi, beyin de zekâ kavramının yeridir. Akıl mantık ve vicdan, irade ve hüküm verme yerinin kaynağı kalp olduğu gibi; beyin de hafıza ve bilgi işlem merkezidir. Ayrıca beyin, göz ve kulaklarla (ve diğer duyu organları ile) dış dünyadan veri toplar, yani dış dünya ile ilgili ara bağımızdır. Ancak topladığı bilgilerden sadece kalbin geçmiş kararlarına göre olanları kabul eder, olmayanları ise görmez/algılamaz. Bu da Kur'an'da geçen: "onların gözleri vardır ama görmez, kulakları vardır ama işitmez" durumunun sebebidir. Yani beynimiz, evet zekâ denilen kavramın merkezi ancak ipleri kalbin elinde. Bunları çok iyi düşünürseniz, çok zeki olduğuna herkesin şahit olduğu kişilerin neden ateist vb mantıksız inançlara yöneldiğini anlayabilirsiniz. Çünkü böyle insanlar çok eskilerden şeytan vesvesesine uyarak, belki havalı görünüyor, belki okuduğu okulda herkes öyle vs diye Allah'ın var olmadığına kalbi ile inanmıştır, bunun ardınca beyni de "Allah'ın var olduğuna dair her kanıtı" kalp istemediği için, algı dışına itmiştir. Kısaca kalp karar merkezi, beyin ise kalbin kararına göre işleyen algı merkezidir.

Dediğim gibi, bilim henüz ispatlamamış olabilir, ancak bizler için ayet ve hadisler var ve görüldüğü üzere mantığa da gayet uygun. Ek olarak araştırdığımda tam yapay kalp takılanların çok uzun süre yaşamaması haricinde, deliryum denilen bir hal yaşadığı kayıtlarına ulaşmıştım. Bunu da "beyinin kalp olmaksızın rotasını bulamadığı" şeklinde yorumladım. Organ naklinde ise, kişiler bu derecede değil ancak geçici karakter değişikliği yaşıyorlar, şu işe bakın ki: kalbin önceki sahibinin karakteri şeklinde. Geçici olmasının sebebi ise, kalp nakli olan kişinin beyni uzun bir müddet eski kalbinin kararlarına uygun şekilde idare edebilir (beyin kısa sürede değişen bir yapıya sahip değil), bu arada yeni kalbinden gelen komutların farklılığı onu şaşırtır ve psikolojik olarak bu grup da zorlanır. Ancak tam yapay kalp gibi "gerçek bir kalbin" yoksunluğu olmadığı için, gerçek kalpte kişi zamanla durumu toparlar.

İlginç şeyler değil mi? Evet, bu kadar ilginç olmasının sebebi onun "sadece kan pompalayan bir organ" oluşundan çok emin oluşumuz. Bilim... Bilime göre ayet ve hadis ayıklamaktan/yorumlamaktan vazgeçilmesi gerekiyor çünkü ayet ve hadisler HER ŞEYİ YARATAN'dan bize ulaşıyor; Bilim ise malum: daha milyonlarca kez fikir değiştirecek de değiştirecek. Sakat iş...
06 Eylül 2024 00:23
Mihrinaz
Hayatta pergelin ayağını nereye sabitlediyseniz her şeyi o sabit ayağa göre değerlendirirsiniz. Bir müslüman olarak hayatınızın merkezine Kur'an' ı koyduysanız şunu peşinen kabul etmişsinizdir: Bütün ilkeleri benim üzerime farzdır ve ona göre yaşamakla mükellefim.*
NİMET ORBAY
14Haziran 2023 00:46
Mihrinaz Akleden kalplerinize şifa olsun
30 Nisan 2023 18:49
Mihrinaz Akılla düşnmeden, akıl dirilmeden aydınlanma gerçekleşmeyecektir müslüman doğuda. Aydinlanma gerçekleşmeden de herkes kendi karanlığında boğulacaktır. Unutma! İçini aydinlatamayan dışını asla aydinlatamaz...


Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.