|
Konu Kimliği: Konu Sahibi TufeyL,Açılış Tarihi: 18 Eylül 2007 (12:03), Konuya Son Cevap : 21 Aralık 2012 (11:32). Konuya 74 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
07 Ağustos 2011, 15:54 | Mesaj No:51 |
Durumu: Medine No : 14060 Üyelik T.:
05 Ağustos 2011 | Cevap: Kabir azabı yoktur
Muminun suresi aye 100:" Onlar karsida kiyamete kadar bir muddet berzex aleminde kalicaklar" Kuleyni,Yunisden revayet ediyor Hz.Rizaya (e) sordum :"Dar agacindan asilarak olmus insana kabir azabi olunurmu? Hz.Riza (e) soyle buyurdu :"Evet Allah havaya emr eder hava o insani sikisdirir" Hz.Sadiq (e) buyurur:"Topragin,havanin,suyun yaratani Allahdir.Allah onlara emr verir onlar o insana ezap verirler hatta bu kabir azabindan daha korkuncdur" |
08 Ağustos 2011, 12:36 | Mesaj No:52 | |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Kabir azabı yoktur Alıntı:
HESAP ,CEZA,MÜKAFAT YERİ SADECE CENNET VE CEHENNEMDİR ....Buda tekrar HAŞR olunduktan sonra olur,çünkü fatiha süresinde DİN GÜNÜNÜN MALİKİ OLAN ALLAH din gününde bu hesabı yapacaktır din günü MAHŞER ALANINDAKİ GÜN DÜR.....Ben bu itikat üzereyim..ayrıca müminun 100 ayetinde verdiğiniz BERZAK a tabiki inanıyıoruzda ORDA AZAP VAR,SORGU VAR BU TÜR DURUMLAR MESNETSİZDİR...Peygambere nispet edilerek yapılmıştır bu tür bilgiler... | |
13 Aralık 2011, 13:32 | Mesaj No:53 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Kabir Herkese Daralır Kabir Herkese Daralır îmam Ahmed, Hakim-İ Tirmizi, Beyhaki, Huzeyfe aköı) 'den rivayetlerine göre şöyle demiştir: Bir cenazede Resûlullah ile beraberdik, kabre vardığımızda Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) kabrin kenarında oturdu, sık sık kabrin içine bakmaya başladı ve sonra şöyle buyurdu: Burada mümin Öyle sıkıştırılır İd damarları ve kasları şiddetten kopar. Kâfir ise üstü ateşle dolar. imam Ahmed, Ibn-i Cerir, Beyhaki (Radıyallahû anhâ)'dan vâyet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ;ŞöJr-le buyurdu: Kabrin öyle bir sıkıştırılması vardır ki, eğer kimse ondan tulabilseydi Sa'd ibn-i Muâz da kurtulurdu. îmam Ahmet, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, Câbir binjj Ap-dullah1 dan rivayet ettiklerine göre: Sa'd bin Muâz defnedildiği zaman peygamber teşbih getirdi. Millet de uzun uzun teşbih getirdiler. Sonra tekbir getirdi Millet de tekbir getirdi, «ya Resûlallah neden teşbih getirdin» dediler. Buyurdu ki: Bu salih adama kabir çokça sıkıştı. Sonra Allah sıkıntısını giderdi. Said bin Mansur, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, ibn-i Ab-bas (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiklerine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) Sa'd bin Muâzı defnettiği zaman kabrinin başında durdu. «Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsaydı Sa'd kurtulurdu. O bir sefer sıkıştırıldı sonra gevşetildi» diye buyurdu. Nesai ve Beyhaki Abdullah bin Ömer (Radıyallahû anhüma) tarikiyle Resûlullah (Sâllallâhû Aleyhi v& Seilem) 'den rivayet ettiklerine göre: Sai'd bin Muâz (Radıyallahû anh) 'in Ölümü için Arş sevincinden titredi, semânın kapıları ona açıldı. Ve yetmiş bin melek cenazesine hazır bulundu. Bunun beraber o da kabir sıkıntısını çekti. Sonra genişlenerek ona ferah verildi. Hâkim-i Tirmizi, İbni Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) Sad bin Muâz'ın kabrine girdi ve içinde biraz durdu. Çikmca: «Yâ Resûlullah niye kabirden geç çıktın?» dediler. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) cevaben: «Kabir^Jia'da daraldı. Genişlemesi için Allah'a dua ettim» diye buyurdu. Hakim-i Tirmizi ve Beyhaki, ibn-i îshak yoluyla Ümeyye bin Ab-dullah'dan rivayet ettiklerine göre; Sa'd'ın bâzı akrabalarmdan, Resûlullah'ın «Sa'd için kabir daraldı» sözünden ne anladınız diye sorulmuş. Onlar cevaben: Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem)'e ne kastettiği sorul- du, küçük taharetten kusurlu davrandığından dolayı kabir ona sıkıştı diye buyurdu, demişler. k Taberani, Enes (Radıyallahû anh) 'den şöyle rivayet etmişti»: Resûlullah'ın kızı Zeynep vefat edince Resûlullah'a vardık. Mahzun olduğunu gördük. Kabrin yanında oturdu ve göğe bakmaya başladı. Sonra kabrin içine indi. Mahzunluğu devam ediyordu. Kabirden çıkınca sevinçli olduğunu gördük. Hemen sebebini sorduk. Cevaben, kabrin darlığını ve Zeyneb'in zayıf olduğunu düşünüyordum. Hafif-Ienmesi için dua ettim. Kabul oldu. Amma yine de ins ve cinnin haricinde her şeyin duyacağı bir bağırmaya sebeb olan kabir daralmasından kurtulamadı» buyurdu. Yine sahih bir senedle Ebû Eyyub'dan rivayet edildiğine şöyle demiştir: Küçük bir çocuk defin edildi. Resûlullah (Sallallâhû Aley| Seilem) : «Eğer kabir daralmasından kimse kurtulsaydı bu çocuk kurtulacaktı dedi. Saîd bin Mansûr ve İbn-i Ebi Dünya Za'zan'dan rivayet ne göre, İbni Ömer (Radıyallahû anhüma) dedi ki: Resûl-i Ekrem kızı Rûkiye'yi defin edince kabrin yanında oturdu. Yüzünden sevinçli olmadığı belirleniyordu. Sonra sevinmeye başladı. Bunun üzerine Ashabı Kiram'dan bâzıları sebebini sordular. Cevaben «Kabrin sıkıntısı ve Rukiye'nin zayıflığını hatırladım. Kolaylaşması için dua ettim, kabri genişledi. Allah'a yemin ederim kabir onu öyle sıkıştırdı ki yer ve göklerin arasındaki her şey ısıttı, diye buyurdu. Hennad bin Sırrı Zühd'de İbn-i Ebi Melike'den rivayet e göre şöyle demiştir: , Kabrin sıkıştırmasından hiç kimse kurtulmaz. S a'd bin Muâz Cennette, bütün dünyadan daha hayırlı mendillere sahip olduğu halde yine kabrin ilk sıkışmasından kurtulamadı.[1] Yine Hennâd'ın, Hasan (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre: Resûlullah CSallailâhû Aleyhi ve Sellem) Sa'd bin Muâz defin edilince şöyle buyurdu: Sa'd kabirde öyle sıkıştırıldı ki, bir kıl kadar înceldi. Allah'dan bu sıkıştırılmanın kolay geçmesi için dua ettim. Ve bu sıkışmanın sebebi de bevl'den kendini korumadığındandır. îbn-i Saicl, Saîd'el Makberi'den rivayet edip dedi ki: «Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsa idi Sa'd, de kurtulacaktı. O kabirde öyle sıkıştırıldı ki kaburgaları birbirinden geçti. Bunun sebebi ise küçük abdeste dikkat etmediğidir. Abdürrezzak ...Mücahid'den rivayet edip dedi ki, peygamberden duyduğumuz en şiddetli hadis, Sa'd ile ilgili hadis ve kabir durumunu bildiren hadistir. Ali bin Mabed «Taat ve İsyan» kitabında îbrâhim el-Ganeyi tarikiyle bir adamdan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Ben Âişe (Radıyallahû anhâ) 'nın yanmda idim. O anda oradan bir çocuğun cenazesi geçiyordu. Âişe (Radıyallahû anhâ) ağladı, Ömer bin Şeybe, Enes (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : Kabrin şiddetinden Esed'in kızı Fâtıma'dan başka hiç kimse kurtulamadı, diye buyurdu. Oğlun Kasım da mı kurtulmadı? diye sordular : Hayır oğlum İbrahim de kurtulmadı, diye buyurdu. İbrahim oğullarının en küçüğü idi. | Başka bir rivayette Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Sa'd'ın kabri başında ayakta iken şöyle buyurdu: «Sa'd öyle bir sıkıştırıldı ki, eğer ameliyle biri kurtulsa idi Sa'd kurtulacaktı. îbn-i Asakir ve ibn-i Ebi Dünya, Abdulmecid bin Abdülaziz'den, o da babasından rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir: İbn-i Ömer'in kölesi Nâfi sekerâta girince ağlamaya başladı, niye ağlıyorsun? diye sorulunca s «Sa'd bin Muâz'ı ve kabir şiddetini hatırladım» dedi. Zübeyr bin Bekkâr «Münkıyat» adlı kitapda îbrâhim bin Muhammed bin İshak'dan rivayet ettiğine göre Abdullah bin şöyle dedi: Sa'd bin Muâz vefat etti. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) de cenazeye hazır bulundu. Cenazeyi kabre taşırlarken Resûlullah geride- gecikti. Bunun üzerine (sahabeler) durdular ve Resûlullah onlara kavuştu. (Ashap) neden geride geciktiğini sordular Resûlullah cevaben: «Sa'd'm kabirde sıkıştırıldığını işittîitt de onun için geciktim.» Onlar: «Yâ Resûlullah, Arş Sa'd için sallandı. Bu durumda olan bir kimse kabir sıkıntısını çeker mi?» diye sordular. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Evet. Sa'd mi efdal, yoksa Zekeriya Peygamber mi efdaldır? Allah'a yemin ederim ki, Zekeriya arpa ekmeğinden bir defa doyuncaya kadar yediği için o da kabir daralmasını çekmişti,» dedi. Ben diyorum ki bu hadis Münkerdir. Senedinde iki halka kopukluk var ve meşhur olan odur ki, peygamberler kabir cezasını çekmezler. Ebu'l-Kasim es-Sadi «Ruh» kitabında demiş ki: Ne salih, ne de salih olmayan hiç kimse kabrin daralıp sıkıştırmasından kurtulmaz. Mümin ile kâfir arasındaki fark ise, kâfirin sıkıştırılması devam eder, müminin ise başta daralır, sonra ferahlanır. Hakim et-Tirmizi demiştir ki: Kabir sıkıştırılmasının sebebi kulların mutlaka bir hatayı işlemeleridir. Kabrinde sıkıştırılması bu hatâya keffârettir. Sonra rahmet imdada gelir. Sa'd küçük abdestten taksirat yaptığı için sıkıştırıldı. Peygamberler hakkında ise kabrin sıkışmasını bilmiyoruz-ve masum oldukları için onlara sual de yoktur. îmam Sübki, «Bahr'ül-Kelâm»da dedi ki: «Muti» kullara kabir azabı yoktur, ancak kabrin sıkışması vardır. Kul, bunun şiddet ve korkusunu hisseder. Çünkü gerektiği gibi nimete şükür etmemiştir, tbn-i Ebi Dünya, Muhammed et-Teymi'den rivayet ettiğine göre şöyle denilmiştir: Kabir azabının sebebi kabrin insanların anası olmasındandır. Ve insanlar ondan yaratılmışlar. Uzun zaman analarından uzakta kaldıklarından kabir, ananm kucaklaması gibi, onları kucaklar. Tıp ki çocuğunu bulmuş ana gibi... İşte kim ki, Allah'a itaat etmişse, bir onu şefkat ve yumuşaklıkla kucaklar. Kim ki, isyan etmişse kg bir onu kızgınlık içinde kucaklar. Kabir bu işi Allah için yapar. [2] Faidelî Bir Mesele Bâzı âlimler demişler ki; «Kim bir günahı işlese o günahın cezasından on şeyle muaf bilir. Tevbe edip istiğfar ederse... o günaha bedel iyiliklerde bulunup günahin yok olmasına çalışırsa... Ve dünyada musibete düçâr olup, günahına kefaret olursa... Veya kabirde sıkıştırılıp günahına kefaret olursa... , Mümin kardeşleri onun için duada bulunsa... veya onun için istiğfarda bulunsalar... veya amellerinin sevabını ona hediye etseler... veya kıyamette şiddetlere düçâr kalıp günahına kefaret olursa;... veya peygamberin şefaati imdadına yetişirse... Bu on şekilde kurtulabilir. Beyhakî, ibn-i Mende, Deylemi, ibn-i Necar, Saîd bin Müseyyib (Radıyallah'û anh)'dan rivayet ettiklerine göre, Hz. Âişe (Radıyal-lahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'a şöyle demiştir: .— Yâ Resûlullah; Bana Münker-Nekirin sesinden ve kabrin sıkıştırmasından söz ettiğinden bu yana hiç bir şeyden yararlanamıyorum. — Ey Âişe! Münker-Nekir'in sesi, müminler kulağmda gözdeki sürme gibidir. Kabrin sıkıştırması ise şefkatle ananın kucaklaması gibidir. Çocuğu başının ağrıdığını ona anlatır. O da yumuşaklıkla başını okşar. Fakat Ey Âişe, ne yazık o kimselere ki, Allah'dan şikâyet ederler. Taş, yumurtanın üstüne düşüp onu ezdiği gibi kabirlerinde ezilirler. Ebû Nuaym'in «Hüye»de Abdullah bin eş-Şağir'den rivayet ettiğine göre, Resûluliah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki: «Son hastalığında kim İhlâs sûresini okursa kabir fitnesinden emin kain- ve kabrin darahp sıkıştırılmasından da emin kalır. Kıyamet gününde melekler onu avucuna alarak Sırattan geçirip Cennete korlar. îbn-i Ebi Dünya, «Kabirler» kitabında demiş ki: Ölünün kabirde ilk olarak hissettiği şey, ayaklarının yanında bir kımıldanmanın varlığıdır. O zaman meyyit bağırıp o şeye «necisin diye sorar, cevaben: «Ben senin amelinim» diye söyler. îbn-i Ebi Dünya, Yezid, er-Rakkaş'dan rivayet ettiğine göre O demiş ki: Ölü kabre konulunca amelleri onu sarar. Cenab-ı Hak (Celle Celâlühü) onun amellerini konuşturur. Onlar; «Ey bu çukurda dostlarından ayrılıp yalnız kalan kul! Bugün bizden başka dost ve arkadaşın yoktur» derler. Ata bin Yesar'dan rivayet edildiğine göre Meyyit kabre bırakılınca ilk olarak ona varan şey amelidir. Sol baldırına dokunup, «senin amelinim» der. Meyyit kendi amelinden sorar: — Benim ehlim, çocuklarım, aşiretim ve nimetlerim nerde kaldılar? Ameli cevaben: — Onlar seni unutup terkettiler. Benden başka seninle kabre giren olmadı, der. Meyyit o zaman i — Keşke dünyada seni ehlime, evladlarana ve aşiretime tercih etseydim, der. Başka bir rivayette de ölü kabre girince dünyada Allah'daiî başka neden korkmuşsa o şeyle korkutulur. O şey ona temessül eder. Tirmizi, Hasen gördüğü bir rivayetle Ebû Said (Radıyallahû anh)' dan nakline göre, Resûluliah {Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu : «Lezzetleri yıkan ölümü hatırlayınız. Zira kabir, her gün konuşarak şöyle der * 'Ben gurbet ve yalnızlık eviyim. Ben topraktan bir evim. Ben böcekler eviyim.' Mümin kul defin edilince' kabir ona «enlen merhaba» diyerek «üzerimde yürüyenlerin en sevimlisi sensin. Benimle başbaşa kaldığında sana ne yapacağımı göreceksin,» der. Sonra, gözü kestiği kadar kabir ona genişleyip Cennete bir kapı açılır. Zâlim veya kâfir ise, defin edilirken kabir «merhaba olmasın. Üzerimde yürüyenlerden en nefret ettiğim can sensin. Benimle başbaşa kaldığında sana ne yapacağımı göreceksin.» Kabir, onu öyle sıkıştırır ki kaburgaları birbirine geçer. (Ravi dedi ki, Peygamber (Sallallâhû'Aleyhi ve Sellem) parmaklarını birbirine geçirerek böyle olur, buyurdu.) Kabirde ona pis koku salan yetmiş ejderha eşlik edecekler, eğer birisinin üfürüğü yere isabet etseydi, yer yüzünde bitki bitmezdi. Hesaba çekilinceye kadar onu rahatsız edip, kendisini parçalayacaklardır. Râvi dedi ki: Resûluliah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennenjl çukurlarından bir çukurdur,» diye buyurdu. Taberani, «Evsat»da Ebû Hüreyre CRadıyallahû anh)ıden rivâyetj ettiğine göre şöyle dedi: «Bir cenaze ihtifalinde Resûlullah CSallallâhû Aleyhi ve .SeUem)| Ue beraber gittik. Kabrin yanma oturdu ve şöyle dedi: «Her gün bu kabir anlaşılır bir lisanla şöyle çağırır: 'Ey Âdem oğlu! Nasıl beni unuttun, benim yalnızlık ve gurbet diyarı olduğumu bilmiyor muydun?. Ben, vahşet ve kurt diyarıyım, dar bir menzilim. Ancak Cenâb-ı Hak (Celle Celâlühü) benim geniş olmamı emrettiği zaman genişlenirim.' Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki: «Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.» (Resûlullah Ebu Hacâc-es-Semâli'den rivayet edildiğine (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle ferman etti: Ölü kabre konulunca, kabir ona der ki: «Yazıklar olsun, benim fitne, zulmet, yalnızlık Ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Ey Âdem oğlu üzerimde neşeyle gezdiğin zaman beni nasıl unuttun.» Eğer ölü salih birisi ise kabre karşı şöyle sorulup: «Bu adam emri marufu işlemişse, münkerden kaçmışsa yine liıi ona öfkeleneceksin» Kabir cevaben, «Öyle ise yeşilliğe dönüşürüm.! Cesedi nura dönüşerek ruhu öylece Allah'a doğru yükselir» der. İbn-i Mendeh «Ruhlar» babında Mucâhid tarikiyle Berâ bin Azip (Radıyallahû anh)'den o da Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'den naklettiklerine göre: «Mümin sekerâta girince, güzel surette, güzel kokuyla ona bir melek gelir. Ruhunu kabz etmek için yanma oturur. Cennetten bir tabut ve kefenle iki melek daha gelir. Bunlar biraz uzakta otururlar. Ölüm meleği ruhunu çıkarınca uzakta duran o iki melek acele ile onu alırlar, onu ilaçlarlar. Ve iyice kefenlerler. Sonra semaya yükseltirler. Semanın kapısı ona açılır. Melekler onun semaya çikmasiy-le birbirlerine müjde verirler: «Bu güzel ruh kimindir ki semanm kapısı ona açıldı» derler. Ve dünyada iken en güzel ismiyle onu isimlendirirler. Öylece semadan semaya yükselterek Cenâb-ı Hakk'm huzuruna eriştirirler. Ve ameli Âla'yı İlliyine bırakılır. Cenâb-ı Hak (Celle Celâlühü) o meleklere: «Siz şâhid olun ki ben bu amelin sahibini affettim.» der. Kitabı mühürlenir ve illiyuıe (en yüksek makama) konulur. Sonra Cenâb-ı Hak «kulumun ruhunu yere götürün» der. «Zira onlara öyle söz vermiştim.» Kabre konulunca kabir der «Üstümde iken en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana yapacağımı göreceksin.» Gözünün kestiği kadar ona genişlenir. Ayakları tarafından Cennete bir kapı açılır. «Allah'ın sana hazırladığı mükafatı gör» denilir. Sonra baş ucunda bir pencere açılır. Cehennemi de gör. Allah seni nasıl kurtarmış, uykuya dal» denilir. Bundan sonra meyyit için en sevimli şey kıyametin kopmasıdır. İbn-i Ebi Dünya, Abdullah bin Ebi Ubeyd (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle ferman etti: «Ölü kabirde oturur, kabri başındakilerin ayak sesini işitir, onunla ilk önce kabri konuşur ve şöyle der: 'Yazıklar olsun sana ey Âdem oğlu! Acaba darlığımdan, şiddetimden, korkulu ve kurtlu oluşumdan dünyada iken hiç uyarılma-dın mı? Sen buraya hazırlandın. Bana ne hazırladın? İbn-i Ebi Şeybe Musannaf adlı kitapta Abdullah bin Ömer dıyallahû anh) 'den rivayet edip dedi ki: Kul kabre konulunca kabir onunla konuşur: «Ey Âdem oğlu yalnızlık, karanlık ve hak diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Seni kandıran neydi ki, sevinçli olarak etrafımda gezerdin.» Eğer ölü mümin ise kabir ona genişlenir, yeşilliğe dönüşür ve ruhu Cennete yükselir. Yine İbn-i Ebi Şeybe, Yezid bin Şecere'den rivayet ettiğine göre kabir kâfirlere der ki: «Karanlıklı olduğumu, vahşetli, yalnızlık ve dar bir yer olduğumu düşünmüyor muydun? Gam ve kederli olacağımı hatırlamıyor muydun?» Yine ibn-i Ebi Şeybe, Ubeyd bin Ömer'den rivayet ettiğine göre kabir insana şöyle der: «Ey Âdem oğlu! Bana neyi hazırladın. Yalnızlık, gurbet ve kurtların menzili olduğumu bilmiyor muydun?» îbn-i Ebi Dünya, Ubeyd bin Ümeyr'den rivayet ettiğine göre; içinde defin edilen çukur (kabir) kendisine varan herkesle mutlaka şöyle konuşur: «Ben karanlık, yalnızlık menziliyim. Eğer dünyada Allah'a itaat edenlerdensen, sana rahmet mekânı olurum. Allah a isyan edenler-densen ben sana bir bela bir musibet olacağım. Ben mutîlerin sevineceği, âsilerin helak olacakları bir mekânım.» Câbir'den merfûan rivayet edildiğine göre: Kabir konuşacak bir lisana sahiptir. Ve şöyle der: «Ey insan oğlu! Beni nasıl unuttun? Vahşetli, gurbetti, kurtlu bir mekân olduğumu bilmiyor muydun? Ebû Bekir bin Abdülaziz bin Cafer el-Hambeli, «El-Mesâni» kitabında müttesil bir sened ile Berrâ ERadıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre; Bir cenaze merasiminde Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile beraber çıktık. Kabir henüz tamamlanmamış idi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) oturdu. Biz de onun etrafında oturduk. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki: «Meyyit kabre bırakılınca yer onunla konuşur: «Vahşet, gurbet, ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Bana ne hazırladın» diye sorar. Beyhaki Şuab'de Bilal bin Sa'd'dan rivayet edip dedi ki: Hergün kabir şöyle sesleniyor: «Ben gurbet, kurt ve vahşet diyarıyım. Ben Cehennem çukurlarından bir çukur veya Cennet bahçelerinden bir bahçeyim.» Mümin kabre konulunca kabir onunla konuşur: «Vallahi üstümde gezerken bana en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana ne yapacağımı bundan böyle göreceksin, der ve gözünün kestiği kadar ona genişlenir. Kâfir kabre konulunca, kabir ona da şöyle seslenir: «Vallahi üstümde gezerken bana en fazla nefret veren kişi sendin. Şimdi ise, içime düştün. Sana ne yapacağımı göreceksin» der ve onu öyle sıkıştırır ki, kaburgaları birbirine geçer. Deylemî, ibn-i Abbâs (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kabirleriniz için hazırlanınız. Çünkü kabir hergün yedi sefer şöyle der ki 'Ey zayıf olan insanoğlu! Bana gelmeden önce, kendine acı ki, ben de sana acıyayım.» İbn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabında ve ibn-i MendeZer'den rivayet ettiklerine göre demiş ki: Mümin kabre konulunca kabir ona şöyle seslenir:, «Allah'a itaat edenlerden misin, yoksa isyan edenlerden misin?» Eğer salih biri ise, kabir köşesinden biri kabre, «yeşilliğe dönüş, ona rahmet ol» emrini verir, «Sana gelen en iyi bir kuldur. Çok sevimli biridir» der. Toprak da «işte şimdi ikrama müstahak oldu» der. İbn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabında Muhammed bin Subayh'den rivayet edip şöyle demiştir: Ölü kabre konulup azaba (işkenceye) verilince, ondan daha önce ölen komşuları ona: «Ey bizden sonra dünyada yaşayan komşu! Bizim ölümümüzden sana ibret olabilecek bir şey olmadı mı? Senden önce ölümümüz sana bir fikir vermedi mi? İşimizin sona erdiğini görmedin mi? Tüm bunlara rağmen işini ciddiye almayıp erteliyordun ve yapman gerekenleri ifâ etmeye özen göstermiyordun» derler. Kabir dahi, ona şöyle der-. «Ey üstümde mağrurcasına dolaşan insan! Daha Önce içime düşen akrabalarından ibret almadın mı? Onlarında gafil dolaşıp ergeç bana vardıklarını görmedin mi? Ecelleri onları kabre götürürken, dostları onları teşyi* ederken görmedin mi?» Süfyân es-Sevri demiştir ki «Kim dünyada, kabirden çok bahsederse, kabir ona Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kim kabirden habersiz ve gafil olursa kabir ona Cehennem çukurlarından bir çukur olur.» Hatip el-Bağdad «Tarihi»nde Yezid er-Rekkaş'dan rivayet edip dedi ki: Ölü kabre konulunca amelleri onu sararlar. Allah onları şöyle konuşturur: «Ey bu çukurda yalnız kalan! Dostların ve ehlin seni yalnız bıraktılar; bizden başka bugün herhangi bir dostun yoktur.» Ravi dedi ki: Yezid bunu derken, ağlamaya başladı. Ve şöyle devam etti: «Müjdeler olsun o kimseye ki, amelleri salih olup ona eşfBİeder. Meyi olsun o kimseye ki, amelleri kötü olup ona eşlik eder. Beyhaki «Şuab-ı İman»da Enes bin Mâlik (Radıyallahû) 'dan rijvâyet ettiğine göre şöyle demiştir: . «Size duymadığınız, bilmediğiniz çok önemli iki gün ve iki geceden haber vereyim mi? Bu iki günden biri, Allah taraf indan elçinin ya beraat veya cezayı getirdiği gündür. İkinci gün ise Allah'ın huzurunda kişinin hesaba çekileceği gündür. O gün kitabı ya sağma veya soluna verilir. İki geceden ilki ise, kabre ilk misafirlik gecesidir. ikincisi de Haşır arefesi olan gecedir.» [3] alıntı |
14 Aralık 2012, 20:06 | Mesaj No:54 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | kabir azabı Kabir azâbı hakkındaki bu söz, ashâb-ı kirâmı kendilerinden geçirmeye yetti. Hz. Osman bir kabrin başında durunca, gözyaşları sakalını ıslatacak derecede ağlardı. Biri ona: - ?Cennetten, cehennemden söz edince ağlamıyorsun da, kabri görünce neden ağlıyorsun?? diye sordu. Peygamber Efendimiz?in cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Hz. Osman ona şunları söyledi: - ?Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ?Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. İnsan orada yakasını kurtarırsa, gerisi kolaydır. Eğer orada yakasını kurtaramazsa, daha sonrası çok daha kötüdür.? Peygamber aleyhisselâm sözünü şöyle tamamladı: ?Ben hayatımda kabirden daha korkunç bir manzara görmedim? (Tirmizî, Zühd 5; İbni Mâce, Zühd 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 63-64). İşte bizim Efendimiz, insanların bilmediğini bilir, görmediğini görür, duymadığını duyardı. Kâinâtın Rabbi ona böyle bir imtiyaz vermişti. Bu sebeple biz gönlümüzü onun eşiğine bağlamalı, hayatımıza onun buyruklarına göre yön vermeli, onun izinde yürümeye gayret etmeliyiz. kimileri kuranda kabir azabının olmadığını söylüyorlar,kimileri var diyor bir çok hadiste kabir azabının olduğundan bahsediliyor açıkcası bu konuda aydınlanmak istiyorum bilgisi olan hocalarımızın bilgilerini paylaşmasını istiyorum şimdiden Allah razı olsun.
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
14 Aralık 2012, 21:32 | Mesaj No:55 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: kabir azabı
". Kur’an’da 250 den fazla ayette azaptan bahsedilir. Hepsinde de ahiretteki ve dünyadaki azap söz konusudur. Kabir azabı ile ilgili bir tek ayet yoktur. Hasılı, o küfredenlere dünyada ve ahirette şiddetli bir azap ile azap edeceğim; hem onlara yardımcılardan eser yoktur. ( 3/56 ) Fakat onlar, Allah’a verdikleri sözü ve kendi yeminleri birkaç paraya satanlar, işte onların ahirette hiç nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacak. Onların hakkı acı bir azaptır. ( 3/77) Ve şüphesiz, o kıyamet gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Ve muhakkak, Allah kabirlerdeki kimseleri diriltilecektir. ( 22/7 ) Dinimizde ve Kur’an’da yeri olmayan bazı konular yalnızca Peygamber’imize dayandırılan ve gerçekle ilgisi olmayan sözlerle – ki onlara bilindiği gibi hadis deniyor – dini literatürde yer almış ve ne yazık ki gerçek olup olmadığı araştırılmadan geniş kabul görmüştür. Bunlardan bazıları; Kıyamet alametleri Peygamber’imizin - haşa – miraçta Allah’la görüşüp 5 vakit namaz için pazarlık etmesi Ve, kabir azabı gibi Kur’an iyice ve dikkatlice incelendiğinde görülür ki; insan ölür, bedeni ceset olarak toprakta çürür. Cesetten ayrılan ruh ancak kıyamette tekrar bedene döner. Melekler ve ruhlar bizim bilmediğimiz ve erişemeyeceğimiz farklı bir boyutta ve alemdedirler. Kur’an’da ruhun kabirde bedene döndüğüne ve sonuçta burada bir azap gördüğüne dair hiçbir bilgi ve işaret yoktur. Peki nasıl oluyor da, Kur’an’da olmayan ve gerçek olmayan ; Kur’an dışında, Kur’an’a aykırı hiçbir söz söylemeyecek ve bilgi veremeyecek sevgili Peygamber’imize dayandırılan bir kabir azabı edebiyatı oluşturulıyor ? Kur’an hükümlerine devam edelim: Gözleri düşkün, düşkün kabirlerinden çıkarlar, sanki zıplayan çekirgeler gibi. Çağırana koşarak der ki kafirler, ‘ bu pek zorlu bir gündür ‘ ( 54/7,8 ) Vah bize bu ceza günüdür ! dediler. ( 37/20 ) Şayet kabir azabı olsaydı kıyamet günü hesap için toplanan suçlular ‘’ Vah bize bu ceza günüdür ‘’ demezlerdi. Çünkü şiddetli bir ceza görmüş olanlar, bu cezaya ara verildiğinde sevinerek, ‘’ Nihayet cezamız bitti ‘’ derlerdi. O günkü saat gelir, kıyamet kopar, suçlular bir saatten fazla ( kabirde ) durmadıklarına yemin ederler. Daha önce de böyle çevriliyorlardı. Kendilerine ilim ve iman verilenler derler ki, Allah’ın kitabınca dirilme gününe kadar durdunuz. İşte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmezler güruhu idiniz ! ( 30/55,56 ) Ayetlerden de anlaşıldığı üzere suçlular, kabirde bir saatten fazla kalmadıklarına yemin etmektedirler. Bu onların kabirde azap görmediklerini göstermektedir. Şayet bunlar kabirde ceza görmüş olsalardı, bunu hem dile getirirlerdi, hem de zamanın bu kadar kısa olduğunu yeminle iddia etmezlerdi. Çünkü sıkıntılı zamanlar insana daha uzun gelir ve sıkıntı bittiğinde insan bunu beyan ederek rahatlar. Bundan da anlaşılıyor ki kabirde olanlar, kıyamet gününe kadar uyuyorlar ve ancak kıyamet gününde uyandırılıyorlar. Sura üflendi. İşte onlar kabirlerinden Rabblerine koşuyorlar. Dediler ki ‘ Vah bize , uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı ? İşte Rahman’ın vadettiği şey budur. Gönderilen peygamberler doğru söylemiş. ( 36/51,52 ) Ayetten de anlaşılacağı üzere sura üflendikten sonra insanlar uyandırılıyor ve bu insanlar karşılaştıkları durumu sorguluyorlar. Bu da gösteriyor ki, o insanlar öldükten sonra ancak kıyamet gününde diriltiliyorlar. Ve saat mutlaka gelecektir, onda şüphe yoktur. Ve Allah kabirde olanları diriltecektir. ( 22/7 ) Evet, kabirlerde ölü olarak yatan insanların, ta kıyamet gününe kadar hiçbir şeyden haberleri olmayacaktır. Kıyamet gününde ise onlar diriltilerek hesap meydanına çağırılacaktır. Oysa, şayet onlar kabirde hesap görselerdi, diri olmaları gerekirdi. Diri olanların ise dirilmeleri değil, çağrılmaları söz konusu olurdu. Son bir şeyi daha hatırlayalım. Kıyamet bir yargılanma günüdür. Yargılanma olmadan ceza olmaz. Kabirde de yargılanma söz konusu değildir. Ayrıca bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı bir suçtan döne döne cezalandırmak YÜCE ALLAH’IN ŞANINA YAKIŞIR MI ? NOT.BİZ BU KONUYU SİTEDE DAHA ÖNCE BAYAĞI TARTIŞTIK,SİTEDE OLMASI LAZIM BU KONU HAKKINDA DETAYLI AÇIKLAMALAR..
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... |
14 Aralık 2012, 23:09 | Mesaj No:56 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: kabir azabı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
15 Aralık 2012, 01:12 | Mesaj No:57 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | Cevap: kabir azabı
sağol bilinmez bir de ben kabir azabı konusunda şu soruyu sormuşumdur şayet kabir azabı varsa daha önce ölmüş olanlar ve kıyamete yakın olanların cezası nasıl olacak diye Şüpesiz rabbim çok adaletlidir yitiksevda abinin verdiği linke bakıcam birazdan inşallah
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
15 Aralık 2012, 01:15 | Mesaj No:58 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | Cevap: kabir azabı Kur’an’da 250 den fazla ayette azaptan bahsedilir. Hepsinde de ahiretteki ve dünyadaki azap söz konusudur. Kabir azabı ile ilgili bir tek ayet yoktur. demişsin ya bilinmez kişi öldükten sonra ahirete intikal etmiyor mu ki?
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
15 Aralık 2012, 01:25 | Mesaj No:59 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: kabir azabı
Sayın ablam bu tür hususlarda çok fazla yazma ve tartışılması taraftarı değilim. Genel itibari ile Gaybi hususlarda ''Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah'' Ayeti gereğini yerine getirmeye çalışırım .
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
15 Aralık 2012, 01:48 | Mesaj No:60 |
Durumu: Medine No : 20682 Üyelik T.:
08 Ekim 2012 | Cevap: kabir azabı
Kur;an müfessirleri içerisinde en muteberi olarak kabul edilen, Mekke tefsir okulunun kurucusu ve sahabe-i güzinden olan, ayrıca ilim konusunda sevgili peygamberimiz (sav)in övgüsüne mazhar olmuş Hz. İbn-i Abbas;ın tefsirinde , Taha suresinde yer alan 124. ayetteki "danka" kelimesine "kabir azabı" anlamı verildiğini özellikle belirtmemiz gerekir. alıntı... bilinmez senin yazdıklarından çıkarsak yola kabirde hesap ta yok bu hesabı soran münker ve nekir melekleride yok kuranda münker ve nekir meleğide geçmiyor kuranda sura üflendiği geçiyor ama bu görevi israfil meleğinin yaptığıda geçmiyor ama biz bilgileri sadece hadislerden öğrenmiyoruz şuanda aöfnin verdiği ders kitaplarında da geçiyor bunlar islam da olmayan şeyleri neden yazsınlar ki aöf demi rivayetlere göre biligi veriyor ben tamamen çorba olmuş durumdayım. vallahi bilinmez benim kafamı karıştıran sensin bana doğru bilgi vermiyorsan vebalde kalırsın haberin olsun.
__________________ Hüzünle titreyen gönüle ince bir âh dokunur, Kalbi kırık olanın kalbine Allah dokunur... |
Konuyu Toplam 10 Kişi okuyor. (0 Üye ve 10 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Cehennem Azabı Nasıldır ? | İslaminesil | Videolar/Slaytlar | 0 | 06 Nisan 2016 19:54 |
Cehennem Azabı | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 24Haziran 2011 19:38 |
Kabir Ziyareti | NUR | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 4 | 14 Nisan 2009 09:22 |
Kabir nasıl hazırlanır? Kabir hazırlanırken nelere dikkat edilmeli? | Belgin | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 14 Nisan 2009 09:17 |
Mahşer azabı olacakmı bilgi verirmisiniz | MERVE DEMİR | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 08 Nisan 2009 10:51 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|