İnsanlar, yeryüzünün halifesi olarak yaratıldıkları günden bu güne kadar kendilerine bahşedilmiş olan nimetler hususunda bencil davranışları ile yeryüzünde fitne oluşturarak, insanlığa en büyük ihaneti yapmaktadırlar. Bu ihanet çemberine kapılanlar kendi heva ve heveslerini İlahlaştırarak insani vasıflarını yitirirler. İnsanı insanlıktan çıkaran Mülk putunun hâkim olduğu bir dünya düzeni ancak savaş, gözyaşı, çaresizlik, adaletsizlik ve benzeri acıları beraberinde getirir.

Hucurat suresi 14. Ayeti Kerime’de Bedevilerin Allah Resulü Muhammed’e ‘’ İnandık/İman ettik hitabına karşı Deki İman etmediniz Teslim/İslam olduk deyin. Henüz İman Kalplerinize yerleşmedi. Ayeti kerimesi İslam ile İman arasındaki farkı bariz bir açıklık ile ortaya koymaktadır. İslam olduk demenin yeterli olmadığını sadece insanlar arasında tabii olduğu inancın hükümlerinin uygulanmasına yönelik bir ikrardır.

İman ise bu ikrardan çok farklı bir şekilde kalplere inmesi gereken bir yaşam biçimidir. Kalplere inmesi hayatın her safhasında Vahyin emirleri doğrultusunda zorluk ve rahatlık ile sınamada ortaya konulacak eylemlerde saklıdır. İman ettik demek ile İmanı kalplere kazımak arasındaki farkı yine Kur’an bize haber vermekte.

Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyilik mertebesine eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, hiç şüphesiz Allah onu bilir.
(A’li İmran-92)

Onlar ki hem bolluk hem de darlık zamanında (Allah yolunda) harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanları affederler, çünkü Allah iyilik yapanları sever;
(A’li İmran-134)

Servetlerini (Allah rızası için) gece ve gündüz, gizlice ve açıkça harcayanlar, mükâfatlarını Rablerinin katında göreceklerdir: onlara ne korku vardır, ne de üzülürler.
(Bakara-274)

Mü'min kullarıma de ki; Namazı kılsınlar ve ne alışverişin ne de dostluğun geçerli olmadığı gün gelmeden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık biçimde bağışta bulunsunlar.
(İbrahim-31)

Erdemli eylemlerin başlangıç noktası, Allah yolunda yapılacak olan hususlarda. ‘’ Gizli ve Açık’’ ifadesi ile İnsanlık dini (İslam’da) cömertliğin en yüksek tabakası kendi ihtiyacı olmasına rağmen başkasının ihtiyacını gidermektir. Bu tercihin adı ‘’ İman’ın kalplere inmesi ‘’ dir. Çünkü kalbe inmeyen bir iman Vicdan’dan yoksun bir teslimiyetten başka bir şey olamaz.

Söylemde teslim/İslam olmak eylemde kendini göstermedikçe iman değildir. Bugün var olan düzenlerde/yaşamsal alanlarda ‘’ La İla He İllallah’’ diyenlerin çoğunluğu İlah olarak Mülkü seçmişlerdir. Mülk edinme yarışına kendini kaptıran zümreler. Bizlere şu soru ile karşılık vermektedirler. Müslüman neden zengin olmasın?

Müslümanın zengin olması elinde bulundurduğu mülkü, mülk sahipleri arasında dönüp dolaşan bir araç kılması değildir. Bilakis birilerini desteklemesi kalkındırması eşitlemesi içindir. Bugün parmağında milyarlar ile ifade edilen bir yüzük ile dolaşan. Allah’ı Kuran’ı Peygamberi dilinden düşürmeyenler nasıl bir din anlayışına sahiptirler İlahları kim Allah’ mı Mülk ‘mü?

Yaşanmamış olaylar üzerinden yorum yapmadığımı. Bizzat son dönemlerde yaşayarak yazmakta olduğumu belirtmek isterim. Dillerinden Allah’ı düşürmeyen zümrelerin ihtiyaç sahiplerine bakış açılarını, yaklaşımlarını bire bir gördüm. Erdemli davranışı sergileyenlerin sayısı ne yazık ki beş altı ile sınırlı kaldı. Herhangi bir insanın bilerek veya bilmeyerek düşmesi o insanın sahtekârlığına veya benzeri oluşuna delalet etmez. Çünkü dünya hayatı sınamalardan ibarettir kimisi sabreder iken kimisi isyan edebilir.

Sınav sürecinde insanları tanıma adına, mülkün elden gitmesi gibi bir olay hemen hemen herkesin nasıl bir karaktere sahip olduğunu anlamaya yarayan en büyük araçtır. Kardeşi, amcayı, dayıyı, komşuyu, dostu, arkadaşı bu sınav esnasında tanımaya yarar. Dün var iken yanından ayrılmayanlar, bugün varlığın yokluğu ile yok olmaya başladılar. İnsanların mertliği ile namertliği gün yüzüne çıkmakta.

Bu karakter sahiplerini tanımaya vesile olan darlık, yarınlara daha sağlam adım atmaya dost ile menfaatçiyi akraba ile iman kardeşliğini ayırmaya düşenin dostunun ancak Allah olduğunu idrak etmeye İmanı kalplere indirenleri tanımaya yönelik muhteşem bir örnek ve derstir.

Erdemli insanların vasıfları arasında karşılıksız yardım etme hususu inanç sistemimiz içerisinde en önemli imani ve ameli yollardan biri iken günümüzde kendi çevrelerinde yoksul, muhtaç, borçlu kişileri görmemezlik hastalığına bürünmüş teslim/İslam inancına sahip kişiler olmuşuz. Lüks ve refah içerisinde yaşanan hayatımızın bizlere verdiği rehavet, nemelazımcılık anlayışı insanların kendilerini kurtarma adına yasak olanı mubah görmelerine sebep olmaktadır.

Ayeti kerimede dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olmadığı İmanın kalplere yerleşmesi için geçmemiz gereken safhaların ne olduğuna bakalım.

Acaba sizden önce gelip geçen (mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de: "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı (daima) yakındır!
(Bakara-214)

Bizler bizden öncekilerin çektiği hangi sıkıntıyı, acıyı çektiğimizi bir an düşünelim ve cenneti hak edip etmediğimizi hesaplayalım bakalım gidişatımız nereye?

MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT
26-05-2013