Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Gündem/ Manşetler (https://www.forum.medineweb.net/835-gundem-mansetler)
-   -   Yimach Shemam/İsimleri Silinsin (https://www.forum.medineweb.net/gundem-mansetler/37290-yimach-shemam-isimleri-silinsin.html)

Mihrinaz 14 Mayıs 2021 14:18

Yimach Shemam/İsimleri Silinsin
 
HER ZAMAN BİRAZ BİLGİ

Dünyanın her yerinde insanların kanını donduran videoda, Mescid-i Aksa yerleşkesinden ateşler yükselirken Ağlama Duvarı’nın (Batı Duvarı) önünde ellerinde bayraklarla dans edip şarkı söyleyen İsrailli gençlerin söylediği şarkının nakaratıydı bu: “Yimach Shemam” yani “İsimleri silinsin.”

90’larda bestelenmiş bir Kahanist intikam şarkısı bu.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Antik bir beddua bu. Eski Ahit’te Zebur’da yer alan Amaleklilerle ilgili kıssada geçiyor.

Amalekliler, İsrailoğulları Hz. Musa’yı takip edip göç ederken onlara saldıran kavim. Amalek, İbranice “varoluşsal tehdit” demek. Yahudilerin ölmeyen düşmanları Amalekler. O yüzden Amalek benzetmesi daha sonra Hitler hatta son dönemde İran için kullanılmış.

Bu yüzden Zebur’da Yahudilere Amalekleri yok etmeleri emrediliyor. “Yimach Shemam” bedduası da burada geçiyor:

“Soyu kurusun, Bir kuşak sonra adı silinsin!” (Zebur: 109:13)

Şarkının bu nakaratı dışındaki sözleri ise Tevrat’taki Samson ve Delila kıssasından geliyor.

Bu kıssa Leondard Cohen’in Hallelujah şarkısına da ilham olmuştu.

Hikayeyi bilenler vardır.

Samson (ya da Şimşon) ilahi güçlerle donanmış İsrailoğullarından bir savaşçıdır.

Gazze’ye gider ve Yahudilerin düşman kavmi Filistlerden Delilla’ya aşık olur. Ama Delila’nın aşkının sebebi aslında bu güçlü savaşçıyı dize getirmektir. Gücünü etkisiz hale getirmek için sırrını öğrenmeye çalışır. Samson bir kaç kez onu kandırır, yalan söyler. Sonunda sevgilisine güvenir ve itiraf eder; “Başıma hiç ustura değmedi. Çünkü ben ana rahmindeyken Tanrı'ya adanmışım. Tıraş olursam gücümü yitiririm. Sıradan bir adam gibi güçsüz olurum."

Delila, Samson’un gücünün kaynağının saçları olduğunu Filist beylerine haber verir.

Gece Samson’u uyutur, kucağına yatırır. Filistler odaya girer, önce Samson’un gözlerini oyarlar sonra da saçlarını keserler. Bütün gücünü kaybeden Samson’u hapse atarlar. Sonra Filistler tapınakta toplanıp bir eğlence düzenlerler, Samson’u da hapisten çıkarıp, dans ederek kendilerini eğlendirmesini isterler, onunla dalga geçerler. İşte orada Samson Rabbe dua eder: “Ey Rab, lütfen beni hatırla. Bir kez daha beni güçlendir; Filistler'den bir vuruşta iki gözümün intikamımı alayım.”

Rab duasını kabul eder tüm gücüyle tapınağın sütunlarına yüklenir, kendisiyle birlikte binlerce Filistli de yıkılan tapınağın altında kalıp ölür.

İşte Ağlama Duvarı önünde coşkuyla şarkının bu sözleri tekrarlanıyordu: “Ey Rab, lütfen beni hatırla. Bir kez daha beni güçlendir; Filistler'den bir vuruşta iki gözümün intikamımı alayım.”

Londra Üniversitesi SOAS’ta İsrail Çalışmaları uzmanı olan Yair Wallach’ın verdiği bilgiye göre 90’larda bestelenmiş bir Kahanist intikam şarkısı bu.



Kahanizm İsrail’in en radikal aşırı sağ hareketi.

Hareketin kurucusu Meir Kahane, 1932’de New York’ta doğmuş aşırı sağcı bir Yahudi din adamı, Yahudi Savunma Teşkilatı’nın kurucusu. Teşkilat “Bir kere daha soykırım tekrarlanmayacak” mottosuyla Yahudileri korumak için şiddet yöntemlerine başvuran bir örgüt. 1972’de Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcular öldürülünce, intikam için Libya’nın Brüksel Büyükelçiliği’ne bombalı saldırı planlamaktan tutuklanmış.

Kahane 70’lerde İsrail’e göç edip Kach Partisi’ni kurmuş, dini eğitim çalışmalarına ağırlık vermiş.

Partinin temel amacı İsrail’de Yahudi şeriatının ilan edilmesi, Filistinlilerin Arap ülkelerine sürülmesi, Sina’dan Fırat Nehri’ne uzanan Büyük İsrail’in kurulması ve tabii Mescid-i Aksa’nın yıkılıp, üçüncü tapınağın yapılması.

Bu büyük hayaller dışında Yahudilerin başka milletlerden insanlarla evlenmelerine yani soyun melezleşmesine, eşcinsellere ve Hristiyanlara da karşılar.

Parti ve hareket pek çok şiddet olayına, vurdulu kırdılı işe karışmış, partinin seçimlere girmesi yasaklanmış, parti hakkında kapatma davaları açılmış. Meir Kahane, 1980’e kadar 60 kez tutuklanmış.

Yüzde 1’leri geçemeyen partiye ilgi 80’lerin ortasında Birinci İntifada’ya tepki olarak artmış, Kahane, Knesset’e girmeyi başarmış. Ama orada da kutsal kitaba aykırı bulduğu yemini etmemiş.

1990’da New York’ta bir suikast sonucu öldürülmüş.

Ama suikast Kahane efsanesini büyütmüş, bir Kahanizm hareketinin doğmasına neden olmuş.

Onun takipçilerinden Baruch Goldstein, 1994’de Batı Şeria’daki İbrahim Camii’ne ağır silahıyla girip katliam yapmış, 29 Filistinliyi sabah namazı sırasında öldürmüştü.

Bu katliam sonucunda Kach partisi ve etrafındaki örgütler ABD ve İsrail’de terör örgütü ilan edildi.

Daha sonra parti farklı adlarla tekrar kuruldu. Hareketin son partisi Otzma Yehudit, son seçimlerde diğer ultra ortodoks Yahudi partilileriyle birlikte Dini Siyonizm ittifakıyla seçimlere girdi ve partinin lideri İtamar Ben-Gvir Knesset’e girmeyi başardı.

Knesset’e altı milletvekili sokan Dini Siyonizm, koalisyon görüşmelerinde Netanyahu’nun yanındaydı, hatta muhtemel yeni Netanyahu hükümetinde Ben-Gvir’in bakanlığı bile söz konusuydu.

Biraz da bundan aldığı cesaretle Ben-Gvir ve taraftarları, son aylarda Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesinde Filistinli aileleri tahliye etmek için davalar açan, gerilimi artıran yerleşimcilerin çıkardığı olaylarda başrollerdeydiler.

Sonunda savaşa dönen Kudüs’teki gerilimi yükselten bir başka Kahanist örgüt daha vardı: Levaha...

Levaha, “Kutsal Topraklarda Asimilasyonun Önlenmesi”nin kısaltması. Kelime anlamı olarak da “alev” demek.

Bu para-militer gençlik örgütünün amacı adından anlaşılacağı üzere Yahudilerin safi ırkını korumak. Yahudilerin başka dinlerden insanlarla evlenmesine karşı çıkmak. Çoğul ve birlikte yaşamı engellemek ve tabii Filistinlileri Arap ülkelerine göndermek. Sadece Filistinlilerle değil, Hristiyanları da İsrail’de istemiyorlar.

2005’de kurulan hareket, 2010 yılında Katolik Leonardo Di Caprio ile aşk yaşayan İsrailli top model Bar Rafaeli’ye mektup yazıp, ayrılmalarını isteyince dünya medyasına haber olmuştu.

Daha sonra Mark Zuckerberg'i de Hong Konglu eşi Priscilla Chan’den boşanmaya çağırdılar. 2014’de bir Filistinli ve İsrailli çiftin düğünü önünde gösteri yapıp geline megafonlarla “Tanrı cennette senin için gözyaşı döküyor, evine dön” diye çağrılar yaptılar.

2015’de “Vampir” ve “kam emici” dedikleri Hristiyanların Noel Kutlamaları’nın yasaklanması için kampanyalar düzenlediler, Arap-Yahudi karma okulların duvarlarına “kanserle birlikte var olunamaz” sloganları yazdılar, bazı kiliselerin kundaklanmasına karıştılar.

“Alev” demek olan Levaha, bu yılın Nisan ayında Doğu Kudüs’te yaptığı bir yürüyüşle bugün Kudüs’te yangına dönen kundaklamayı yapmıştı.

Yürüyüşün sebebi bir TikTok videosuydu. 17 yaşında bir Filistinli genç videoda iki Ortodoks Yahudi çocuğa tokat atarken görülüyor.

Filistinli genç bu video üzerine gözaltına alındı ama Levaha bu görüntüyü “onur kırıcı” buldu ve Yahudilerin şerefini kurtarmak için 21 Nisan’da Doğu Kudüs’ün Filistinli mahallerinin içinden İsrail bayrakları ve Araplara ölüm sloganlarıyla bir yürüyüş organize etti.

Yürüyüş Yahudi yerleşimcileri ve Filistinli gençler arasındaki tansiyonu artırdı.

Gerilim Yafa’da başlayan daha sonra Doğu Kudüs’te Şeyh Cerrah mahallesinde süren yerleşimcilerin Filistinlileri evlerinden ve arazilerinden çıkarmak için yürüttükleri hukuk destekli tacizlerle arttı.

David Hearst, bu tacizlerle kendilerine Mescid-i Aksa’nın muhafızları “Murabıtlar” diyen yeni nesil bir Filistinli gençlik hareketinin ortaya çıktığını söylüyor ve onları şöyle tarif ediyor:

“Ne el-Fetih’in ne de Hamas’ın hâkimiyeti var. Filistin milli sloganlarını atıyorlar. Bu protestocuların tamamı yeknesak biçimde dini motivasyon sahibi olmadığı gibi, çoğu toplumsal anlamda muhafazakar da değil.”

Bu artan gerilimin üzerine bir de tarihsel çakışma eklendi.

1967’de Arap İsrail Savaşı’nda İsrail’in Kudüs’ü işgalinin yıldönümünün yani Kudüs Günü, bu yıl Ramazan ayına ve Kadir Gecesi’nden bir gün önceye denk geldi.

Kudüs Günü’nde son dört yıldır Levaha hareketinin öncülüğünde bir bayrak yürüyüşü yapılıyor.

Yürüyüşte kortej, Doğu Kudüs’te Filistin mahallelerinden geçip, Mescid-i Aksa’nın olduğu Tapınak Dağı’na varıyor.

Bu yürüyüş bu yıl Ramazan ve Kadir Gecesi’ne denk gelince iptal edilmesi için günlerce İsrail medyasından Netanyahu hükümetine çağrılar yapıldı. Ama yerleşimcileri kızdırmak istemeyen Netanyahu hükümeti yürüyüşü iptal etmedi sadece kortejin güzergahı değiştirilerek Filistin mahallerinden geçişi yasaklandı.

Filistinli gençler de yürüyüşçü ultra Ortodoks Yahudi gençlerin Mescid-i Aksa’ya çıkmasını engellemek için o gün Mescid-i Aksa’da toplandılar. Polisin ilk müdahaleleri de bu sırada başladı.

İşte o görüntü o sırada ortaya çıktı.

Yukarıda Filistinli gençler, aşırı sağcı gençlerin oluşturduğu kortejin Mescid-i Aksa’ya çıkmasını engellemek için İsrail polisiyle çatışırken, aşağıda Ağlama Duvarı’nın önünde Kudüs Günü için yapılan bayrak yürüyüşüne katılan çoğunluğu Yeşiva denen dini okulların öğrencileri toplanmıştı.



Mescid-i Aksa tarafından dumanlar yükselirken “Yimach Shemam” (İsimleri silinsin) diye şarkı söyleyip dans eden bu öğrencilerin çoğu Levaha adlı radikal gençlik örgütün sempatizanlarıydu.

Görüntülerde yanan Mescid-i Aksa yerleşkesindeki binalar değil, etrafındaki ağaçlardı.


Ağaçların nasıl yandığı ise belirsiz.

Sağcı İsrailli gazetecilere göre ağaçları polisle çatışırken havai fişek atan Filistinli göstericiler yanlışlıkla yakmıştı.

Ama başka videolar havai fişeklerin aşağıda Ağlama Duvarı önünde kutlama yapanlar tarafından atıldığını da gösteriyor.


Her ikisi de olabilir.

Ama onlara bakarak bütün Yahudiler ve İsrailliler hakkında hükümler vermek büyük bir hata olur.

Dünden beri İsrailliler, Yahudiler de bu videoyu paylaşıyor ve öfkelerini dile getiriyor.

Bu videoyu ilk paylaşan Knesset’teki koalisyon görüşmelerinde kritik konumda olan Arap ittifakının lideri Ayman Odeh, dünden beri sağduyu çağrıları yapıyor, olayları Yahudi-Filistin çatışmamasına dönmemesi gerektiğini söylüyor.

Çünkü bu çatışmanın tek bir kazananı olabilir.

Seçimlerde bir türlü yeterli sandalye sayısına ulaşamayan Netanyahu ve radikal sağ müttefikleri...

Herhalde “isimleri silinsin” diye dans edenlerin videosuna bakıp yapılacak en büyük yanlış, bir millet ve din hakkında benzer intikamcı, totolojik sonuçlara varmak olur.

Bu video fanatizmin nasıl bütün bir toplumu ateşe atabileceğini, kesin inançlılığın, tarih ve dinin içiçe geçtiği intikam ve rövanş ideolojilerinin insanlığa zararları üzerine ibretlik bir görüntü olarak hafızalarda kalacak.

Yıldıray Oğur

Mihrinaz 16 Mayıs 2021 23:46

Prof. Dr. Şinasi Gündüz İstanbul Üniversitesi, Dinler Tarihi Anabilim Dalı



İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 10 Mayıs'tan bu yana 39'u çocuk 139 Filistinli hayatını kaybetti, yaralı sayısı 950'ye ulaştı

Hemen her yıl mutat olduğu üzere bu Ramazan ayında da işgalci İsrail saldırganlığı yeniden ivme kazandı.

Müslümanların nesiller boyu yaşadıkları Kudüs mahallelerinden atılmaya çalışılması ve Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya yönelik engellemelerle tacizler yeni bir zulüm dalgası başlattı.

İşgalci polis, asker ve yerleşimci güçlerinin şiddetine Filistin tarafından gelen misilleme daha önce de sayısız kez görüldüğü gibi Siyonist işgalcilerin tüm askeri imkanlarıyla Gazze'ye, Batı Şeria'ya ve Filistinlilerin yoğun yaşadıkları diğer bölgelere saldırmalarına gerekçe yapıldı.

Bu bağlamda özellikle son bir haftadır, başta Gazze olmak üzere Filistin'in işgal altındaki yerleşim birimlerinde polis, asker ve yerleşimci Siyonistler marifetiyle yürütülen saldırılarda anne karnındaki bebekler de dahil çocuklar, kadınlar ve diğer birçok masum katledildi.

Bu arada Siyonist güçlerin saldırılarıyla çıkan yangın Müslümanların en mukaddes üçüncü mabedinin, Mescid-i Aksa'nın avlusunu alev alev sarmışken hemen aşağıda Burak duvarının önünde coşkuyla dans ederek kutlama yapan radikal Yahudilerin ruh halini yansıtan fanatizm dikkat çekiciydi.

Zulmün ve barbarlığın bu fanatiklerce nasıl içselleştirilmiş olduğunun bir ifadesiydi.

Buna, çeşitli yerleşim merkezlerinde Filistinlilere yönelik yapılan linç girişimlerini de eklemek gerekir.

Bu noktada insan şu soruyu sormadan edemiyor:

İsrail'in ne kadar seküler ya da ne kadar din devleti olduğu tartışması bir tarafa, kendisini dindar kabul eden ve Mescid-i Aksa'da çıkartılan yangın karşısında şarkılar söyleyip dans eden bu Yahudiler için, Musa'ya verilen on emir arasındaki "öldürmeyeceksin" emri bir anlam ifade ediyor mu?

Ya da "komşunu kendin gibi seveceksin" ilkesi…


Ya, tüm bu zulüm ve insanlık dışı tavırları görmezden gelenlere, meşrulaştıranlara ne demeli?

Çocuk ve kadın demeden katledilen Filistinlilerin çığlıklarına kulak tıkayanlara, Müslümanların kutsallarına yapılan tacizleri görmezden gelenlere…

Müslümanlar, Filistinliler söz konusu olduğunda insan hakları kavramının bunlar için, örneğin Siyonist güçlerin zulmüne çanak tutan sınırsız destek veren uluslararası güçler için bir anlamı/değeri var mı?

Yine Batı halkları arasında Siyonist çetelere kayıtsız şartsız arka çıkan ve kendisini kilise müdavimi dindar bir Hıristiyan olarak görenler için, kutsal metinlerindeki yukarıda zikredilen ilkeler bir anlam taşıyor mu?


Yoksa bunlar için yaşam, kendini ifade ve mülkiyet hakkı gibi temel insan hakları sadece kendisini dünyanın efendisi sayan muktedirler için mi geçerli?

Ya da kendileri dışındaki haklar ve kültürler söz konusu olduğunda esas alınması gerekli ilke, Tora'daki "Tanrınız Rabbin elinize teslim ettiği halkların tamamını yok edeceksiniz; onlara acımayacaksınız…" emri mi?

Öyle anlaşılıyor ki en azından kendisini dindar olarak değerlendiren fanatik Yahudi ortodoksisi ve bunlara sınırsız destek verenler açısından esas alınan dini referanslar, Kitabı Mukaddes'teki "kentlerin obaların ateşe verilmesi", "şehirde ne varsa hepsinin kılıçtan geçirilip yok edilmesi" gibi ifadeler…

İşgal altındaki topraklarda yapılan katliam ve buna seyirci kalanlarla destek verenlerin tutumu ister istemez bunu düşündürüyor.

Mihrinaz 16 Mayıs 2021 23:47

Peki, Siyonist işgalciler bu pervasızca saldırılarda ve giriştikleri katliamda nereden kimden güç alıyor?

Bugünlerde birçok kişinin sorduğu ve cevap aradığı bir soru…

Kuşkusuz burada birçok kişinin aklına gelen ilk şey, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin İsrail işgal gücüne verdikleri sınırsız destek…

Noam Chomsky'nin de bu yakınlarda altını çizdiği gibi ABD desteği olmadan işgalcilerin böylesi bir pervasızlığı sürdürmeleri mümkün değil.

Ancak yalnızca ABD değil, bu son olaylarda Almanya'dan Avusturya'ya ve Fransa'ya birçok ülke açıktan Siyonist işgalcilerin yanında tavır aldı.

Almanya ve Avusturya gibi ülkeler belki de Yahudilere yönelik kendi katliamcı geçmişlerinin ezikliği altında işgalci İsrail'e en üst perdeden ardı ardına destek mesajları yolluyor.

Fransa örneğinde olduğu gibi bazıları ise bu mesajlar yanında, Filistin'de yapılan katliama dikkat çekmek amacıyla yapılması planlanan toplanma ve gösterileri yasaklıyor; yapılan sınırlı toplantıları da polis marifetiyle dağıtıyor.


Bu arada Batı'nın önde gelen birçok medya kuruluşu Filistin'de yaşanan çocuk bebek katliamına sağır kalırken, katliama el yapımı sınırlı imkanlarla direnen halkın bu imkanlara nereden nasıl sahip olduğu sorusunu ön plana çıkarıyor.

Bu ülkelerde tarihsel anlamıyla Yahudi karşıtlığının/düşmanlığının ifadesi olan Antisemitizm, İsrail karşıtlığı/eleştirisi şeklinde dar bir anlama sıkıştırılmış durumda…

Dolayısıyla işgalci İsrail'i eleştirmek ve yaptığı zulümleri barbarlığı protesto etmek antisemitizm kapsamında görülen bir suç olarak değerlendiriliyor.

Avrupa'nın yakın tarihine kara bir leke olarak yapışmış olan Holokost ise bugün neredeyse tüm Batı toplumlarını esir almış gibi...

Öyle ki yakın tarihlerindeki bu katliamın ezici baskısıyla Batılı yönetimler, Siyonizm ve bunun ürünü olan işgalci İsrail karşısında ezik ve mahcup…

Her fırsatta işgalci Siyonistlere destek vererek bu ezikliği telafi eder görünüyorlar.


Bazı yazarların dikkat çektiği gibi Holokost, Siyonist işgalcilerin Filistin dahil içinde yaşadığımız bölgede yaptığı her zulmü her barbarlığı Batılılar nezdinde meşrulaştıran, bu konuda tepe tepe kullanılan bir endüstri haline gelmiş…

Bugün bölgede yaşanan olaylara ve Siyonist işgalcilerce girişilen katliama kör ve sağır kalan Batı kamuoyunun oluşumunda dahası bu yönde maniple edilmesinde kuşkusuz en büyük rol medyadan, finans sektörüne, siyasetten ekonomiye ve kültüre hemen her alanda etkili role sahip olan Siyonist oluşumlara ve destekçilerine aittir.

19'uncu yüzyıl sonlarında seküler milliyetçi bir oluşum olarak ortaya çıkan Siyonizmin, özellikle 20'nci yüzyıl başlarından itibaren etkili olduğu bilinmektedir.

Siyonist locaların etkisi Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'nın yıkılışı ve Osmanlı topraklarının Batılı güçler tarafından paylaşılması esnasında daha görünür şekilde ortaya çıkmıştır.

Nitekim 1917 yılında İngiltere tarafından dışişleri bakanı Arthur Belfour aracılığıyla İngiltere Siyonist Federasyonu başkanı Lord Rothschild'e gönderilen Belfour Deklarasyonu ile Osmanlı toprakları olan Filistin'de bir Yahudi ulusal anayurdu oluşumu sözü verildi.

Bu söz doğrultusunda İngiliz işgali altındaki Filistin'e dünyanın dört bir tarafından Yahudilerin göç etmeleri teşvik edildi ve İsrail işgal gücü böylece şekillendi.

Böylelikle ulus-devlet furyasının bir ürünü olarak ortaya çıkan Yahudi ırkçısı seküler Siyonizm hareketi işgalci İsrail'i üretti.

Bunun oluşumunda kuşkusuz en büyük pay; yöreye yönelik çıkar ve menfaatleri doğrultusunda planlar yapan ve yörenin geleceğini buna göre planlayan İngiltere'ye aittir.


Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde bölgeye yönelik Batılı devletlerin politikalarında Siyonist işgalci gücün korunup kollanması öncelikli olmuştur.

Bu koruma ve kollama ile içinde yaşadığımız coğrafyaya yönelik çıkar ve menfaatlerinin korunması doğrultusunda bölgenin dizayn edilmesi politikası yanında başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri İkinci Dünya Savaşı öncesi kendi ülkelerinde yaşayan Yahudi halka yaptıkları katliamın bu yolla bir şekilde diyetini ödeme ve böylelikle günah çıkarma yoluna gittiler.


Bu arada yalnızca Batılı devletlerle yönetimler değil, işgalci Siyonistlerin desteklenmesinde özellikle ABD ve Kanada gibi ülkelerde etkili olan evanjelik kiliseler de aktif rol almıştır.

Mihrinaz 16 Mayıs 2021 23:48

.

İşgalci Siyonistleri desteklemenin dini bir görev ve sorumluluk olduğuna dair geliştirdikleri teolojik argümanla kendilerine bağlı milyonlarca Hıristiyanı sorgusuz sualsiz Siyonistlerle iş birliğine ve onlara destek vermeye kanalize etmişlerdir/etmektedirler.

ABD siyasetinde de etkili olan evanjelikler, bu özellikleri nedeniyle "Hıristiyan Siyonistler" olarak tanımlanmaktadır.

Peki, Siyonist işgalcilerin zulmüne ve barbarlığına kör ve sağır olan yalnızca Batılı siyasal güçler ve Hıristiyan Siyonistler mi?

Müslüman dünya ve örneğin İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC) ve Arap Birliği de dahil Müslüman dünyadaki organizasyonların ya da bölge ülkelerinin tavrı farklı mı?

Maalesef bölgede Türkiye ve Katar gibi birkaç örnek hariç tutulursa bölgedeki aktörlerin hatırı sayılır kısmının yaşanan hadiselere yönelik yaklaşımı Batı ülkelerinden fazla farklı değil.

Tabi burada bugün uluslararası ortamda sesini en fazla yükselten Türkiye'nin zamanında İsrail işgal devletini ilk tanıyan ülkeler arasında olduğunu da hatırda tutmak gerekir.

OIC ve Arap Birliği gibi organizasyonlar ise cılız bazı sesler dışında bugün yaşananlara kör ve sağır…


Aslında Siyonist işgalcilerin pervasızlıklarındaki bir diğer dayanakları bölge ülkelerinin bu tavrı…

Hayli sınırlı imkanlarıyla Hamas'ın direnişi istisna edilirse, bölgede kendilerine karşı çıkacak, güçlü bir karşılık verecek bir gücün olmadığı kanaatinden güç alıyorlar.

Daha önce sayısız kere başvurdukları katliamlara, işgallere, haydutluklara bölgeden herhangi bir kayda değer karşılığın gelmemesi bu fütursuz saldırılarının en önemli dayanaklarından birisi.


Hatta bölgede işgalci Siyonistlere karşı çıkmak bir tarafa, bölgenin kukla yönetimleri kendi çıkar ve menfaatlerinin işgalci Siyonistlerin açıktan ya da üstü örtük desteklenmesinden geçtiğini düşünüyorlar.

Geleceklerinin buna bağlı olduğunun hesabını yapıyorlar. Zira Filistin'de gelişip başarılı olacak bir özgürlük hareketinin, hak hukuk mücadelesinin eninde sonunda kendilerini de tehdit edeceğini düşünüyorlar.

Bu nedenle olsa gerek ki Siyonist işgalcilere ve destekçisi olan Batı ülkelerinin plan ve projelerine arka çıkıyorlar.


Nitekim şu son yaşanan hadiselerle ilgili Emirlikler ve Suudiler gibi Arap ülkelerinin önde gelen medyasına bakıldığında olayları nasıl işgalci Siyonist perspektifinden okudukları ve yansıttıkları açıkça anlaşılır.

Bu nedenledir ki ABD'nin Kudüs'ü tamamıyla Yahudileştirme, Filistinlileri yaşadıkları bölgeden sürüp başka bir bölgede iskan etmeye dayalı şeytani planına Bahreyn, Emirlikler başta olmak üzere çeşitli Arap ülkeleri balıklama atlamışlardır.

Geçmişte Osmanlının mirası üzerine bölgeye yönelik Fransız ve İngiliz çıkar hesapları doğrultusunda kurulmuş olan bu kukla yönetimler, bir süre Filistin ve Kudüs meselesini Arap meselesi olarak görmüşlerdi ve işgalcilere karşı Arap ulusal kimliği etrafında bir kamp oluşturmuşlardı.

Bu yaklaşımdaki temel motivasyon, Filistin meselesine Arap milliyetçiliği bağlamında yaklaşmanın kendi iktidarlarının yararına olacağı düşüncesiydi.

Ancak özellikle 1970'li yılların sonlarından günümüze birçok Arap yönetimi, mevcut iktidarlarını devam ettirmenin imkanının Batılı güçlerle sıkı iş birliğinden geçtiği noktasına geldi.

Bu bağlamda Filistin ve Kudüs meselesinin artık kendi çıkar ve menfaatleri karşısında bir handikap olduğunu düşündüler.

Dolayısıyla bu konuda işgalci Siyonistlerle ve bunların destekçisi olan güçlerle açıktan ya da kapalı kapılar ardında iş birliğine girdiler.


Bu durum içinde yaşadığımız bölgede Siyonizm kavramı açısından yeni bir durum ortaya çıkardı.

Filistin'in Yahudi ulusal vatanı ve Kudüs'ün de bu vatanın merkezi olduğu tezinin ifadesi olan Siyonizme kendi siyasal çıkarları doğrultusunda destek veren Batılı ülkeler ve dini gerekçelerle bunlara arka çıkan Hıristiyan Siyonistler gibi, bölge ülkeleri de Siyonist politikalara ve planlara kendi dar çıkar ve menfaat hesapları açısından destek vermeyi gerekli gördüler.

Dolayısıyla Batı dünyasındaki Hıristiyan Siyonistlere benzer şekilde Müslüman dünyada da abdestli, agalli Siyonistler teşekkül etti.

Hıristiyan Siyonistlerin temel kutsalları dini değerleri iken, bu abdestli, agalli Siyonistlerin temel kutsalları iktidarlarının devamına dair ihtiraslarıdır.


Bugün bölgede İsrail işgal gücünün yöredeki en büyük destekçileri bu abdestli, agalli Siyonistlerdir.

Siyonist güçlerin gerçekleştiği barbarlığa ve yaptığı katliama karşı durmaları bir tarafa, izledikleri tutum ve tavırla bunu meşrulaştırmakta, yapılan zulme ve haksızlığa açıktan ya da üstü örtük destek vermektedirler.

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi organizasyonların amasız fakatsız net bir tavır almasını engelleyen de bunlardır.

Dolayısıyla Kudüs'ün ve Filistin'in özgürlüğü mücadelesinde Siyonist işgalcilerle birlikte bunlara arka çıkan bu kukla yönetimlerin de dikkate alınması gerekir.


SAAT: 17:13

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306