|
Konu Kimliği: Konu Sahibi z-eynep,Açılış Tarihi: 04 Temmuz 2007 (16:47), Konuya Son Cevap : 14 Ocak 2012 (04:12). Konuya 184 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Mayıs 2011, 19:54 | Mesaj No:141 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"
[QUOTE=müslümanlardan;132328]yalnız CUMA GÜNÜ ezandan önce verilen SALA AYETTEDE GEÇTİĞİ İÇİN CUMA NAMAZINA [TOPLANTI NAMAZI,VEYA YEVMUL ARUBA] rasulullah dönemindede bu çağrının olduğu vardır kanaatindeyim... Ayrıca CUMA GÜNÜ YAPILAN SALA sadece CUMAYA HAS Bİ UYGULAMADIRQUOTE] Bu kanaata hangi rivayeti esas alarak vardın?.Cuma günü bugünkü anlamda "sala okuma" uygulaması değil de Cuma günü salavat getirme sünnetinden bahsedilir.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
14 Mayıs 2011, 20:25 | Mesaj No:142 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"
namaz için çağrı yapıldığı zaman diyo ama cuma namazı için demiyo..orda diğer namazlara çağıran ezan kasdedilmiş değilmi ?
|
14 Mayıs 2011, 20:44 | Mesaj No:143 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
Zorlama bir te'vil olmuş.zira günümüzde "sala" verildiği zaman hemen namaza başlanmaz.Namazdan 1-2 saat önce sala verilir ki insanlara o günün cuma günü olduğu,haftalık toplanma günü olduğu hatırlatılmış oluyor.Ama Rasulullah zamanında böyle bir hatırlatmaya ihtiyaç duyulmamış.İnsanlar ezan ile namaza çağrılmıştır.Zaten ayete baktığımızda namaza çağrıldığında hemen koşun,ticareti,alışverişi bırakın deniyor.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
16 Mayıs 2011, 12:58 | Mesaj No:144 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
24 Mayıs 2011, 11:21 | Mesaj No:145 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"
Selamun Aleykum FECR hocanında işaret ettiği gibi din adına dinden olmayan örfler gelenekler adetler kabul edilmez. Örf ancak din adına olmayan meselelerde dine uygun şeylerde kabul edilir. Örneğin günümüzde bazı yörelerde kına gecesi gibi yada kız tarafının damat adayına gecelik kıyafetlerini alması gibi,yada bazı yörelerde mehir bedelinin miktarının o yörenin örfüne göre belirlenmesi gibi. Bu tarz örfe dayanan ve islam dininin ruhuna aykırı olmayan örfi gelenekler islam hukukunda hakim tarafında ölçü olarak kabul edilir. Asıl sorun olan meseleler bazı bidat olan ve din adına dinden olmayan şeylerin ortaya çıkarılmış olmasıdır. Dinde kaynağı olmayan din adına dayatılan şeyleri kabul etmemiz düşünülemez.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
25Haziran 2011, 11:03 | Mesaj No:146 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"
bu başlık çoktandır sessiz bozalım bu sessizliği dimi ama bi çocuğa Muhammed ismi takılınca o çocuk çağırıldığı zaman Muhammed denilince salavat getirilmelimidir? |
25Haziran 2011, 20:37 | Mesaj No:147 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar"
Selamun Aleykum benimde nacizane bir sorum olacak. kaç zamandır bu konu hakkında araştırma yapıyorum lakin o kadar çok fikirler ortaya atılıyor ki ortasını bulmadım maalsef. islama gireli bir buçuk yıl oldu Elhamdulillah fakat mezhep konusunda hala kafam karışım benim bir mezhebim olmak zorundamı? kuran da böyle bir ayete rastlamadım araştırmalarım sonucunda. bana bu konuda sünnet ışıgında bilgi verirseniz müteşekkir kalıcam sise inşallah Fi emanillah |
26Haziran 2011, 04:32 | Mesaj No:148 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Dört Mezhepten Birine Uymak Şart Mıdır? “Bismillahirrahamnirrahim” Konuya girmeden önce şu hususu belirtmekte fayda vardır. İslam dininde EMİR sahiplerine veya din adamlarına uymak ancak şarta bağlandığı bu şartların yerine geldikten sonra itaat ve uymak söz konusu olabilmektedir. “Ey müminler, Allah'a itaat ediniz; Peygambere ve sizden olan devlet yetkililerine de itaat ediniz. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde o meselenin çözümünü Allah'a ve Peygamber'e havale ediniz. Bu sizin hesabınıza en hayırlı ve en iyi akıbet vaad eden bir tutumdur.” Nisa/59 Allah’a itaat rasule itaat mutlaktır bundan gayrisine itaat ancak Allah ve rasulunun yoluna bağlı oldukları müddetçe itaat söz konusu olabilir. Peygamberlerden gayrisine itaat şart’a bağlandığı bu ayette açıkça anlaşılmaktadır. Günümüzde bu algının nasıl anlaşıldığına baktığımızda peygamberden gayrisine itaat adeta ismet sıfatını kendilerine verilircesine körü körüne bir itaatten söz etmemiz hiçte yanlış olmayacaktır. Günümüz insanlarının mezhep imamlarına itaat ve bağlılık algıları tam bir taasup ve körü körüne taklittten öteye gitmediğine tanık olmaktayız. Gerek isimleri ön plana çıkmış imamlarımız olsun gerekse isimleri ön plana çıkmamış nice imamlarımız olsun asla bir mezhep kurup insanları bu mezhep etrafında topladıklarına tanık olmak mümkün değildir. İmam Malik zamanında kendisinin Muvattası o dönemki devlet idaresi tarafından (Halife Mansur) devletin anayasası olma teklifi kendisine ulaşınca bunu red etmiş, bu tarz yaklaşımların iyi niyetli olmadığını dile getirerek sizler eğer samimi iseniz Kur’an ve sünnet daha cap canlı dururken neden benim kitabım devletin anayası olsun diyerek bu teklifi elinin tersi ile red etmiştir. Yine günümüzde adeta körü körüne taklit edilen mezhep imamlarımızın bu hassas konudaki titizlikleri her nedense bugün taklitçileri tarafından görmezlikte gelinmektedir. İmam ve Fakihlerin Fikir Hürriyetine Yaklaşımı Sahabeler, peygamberden sonra en değerli kişilerdir. Gayet tabii ki sahabelerden hemen sonra dünyaya gelen "tabi-in" sahabelere son derece saygılıydılar. Ancak "tabi-in" (sahabelerden sonra gelen ve Hz. Peygamber (a.s.)'in dönemini yaşamamış olanlar), sahabelerin fikirlerini serbestçe tenkit edebiliyorlardı. Tabiiler, sahabelerin sözlerini enine boyuna tartışıp doğru bulduklarını kabul ederlerdi. Nitekim, İmam Malik (r.a.) sahabeler arasındaki görüş ayrılığına temas ederek şunları söylemektedir: "Sahabelerin fikirleri hem doğru hem yanlış olabilir. Bu hususta siz kendiniz düşünüp karar vermelisiniz." Aynı şekilde İmam Ebu Hanife (r.a.) de şunları yazmaktadır: "Sahabelerin iki farklı rivayetinden biri muhakkak yanlış olacaktır." Zaten sahabeler de kendilerinin masum olduklarını, hata işlemediklerini, sonrakilerin kendi fikirlerini unutup sadece onların fikrini kabul etmeleri gerektiğini hiçbir zaman iddia etmemişlerdir. Nitekim, Hz.Ebu Bekr (r.a.) bir konuda kendi fikrini söylerken şunları eklemeyi unutmazdı: "Bu benim fikrimdir. Eğer doğruysa, Allah tarafından olduğunu düşünün, eğer yanlışsa, bu benim hatamdır ve ben Allah'tan af dilerim." Hazreti Ömer (r.a.) ise şunları söylemiştir: "Fikir yanlışlığını, ümmet için sünnet haline getirmeyin." Hz.İbn Mes'ud şu ikazlarda bulunmuştur: "Sakın, kimse din konusunda başkalarını körü körüne takip etmesin. Biri müminse öbürünün de mü'min, biri kafirse öbürünün de kafir olması gerekmez. Yanlıştık ve kötülükte kimse kimseyi takip edemez." İmam Malik (r.a.)'in sözleri şöyledir: "Ben bir insanım. Söylediğim sözler yanlış da olabilir, doğru da. Siz fikrimi gözden geçirin. Hangisi Kitap ve Sünnet'e uygunsa kabul edin, hangisi değilse kabul etmeyin." İmam Şafi-i aynı konuda şunları söylüyor. "Delil aramaksızın ilim tahsil eden şahıs tıpkı, gece karanlığında odun toplayan adam gibidir. Bu adam, gece topladığı odunlar arasında, kendisini sokabilecek bir yılanın saklı olabileceğinden habersizdir. Günümüzde herhangi bir mezhebe bağlı olunmadığı takdirde imanın gerçekleşemeyececeği fikri adeta imanın şartı imiş gibi algılanmış olduğuna şahit olmaktayız.Herhangi bir mezhebe bağlı olmayanlar dini Kur’an ve sünnetten öğrenmeye çalışan Müslüman toplum tarafından mezhepsiz olarak damgalanmaktan kurtulamamaktadır. Oysa ki bu mezhep imamlarımızın çalışmaları bize Allah’ın bir lütfu olarak kabul etmemiz gerekirken bizler adeta Mekke müşriklerinin Allah’ın rasulune karşı göstermiş oldukları taasup gibi bir tutum içerisine girmekteyiz. Bizler atalarımızı nasıl bulduysak öyle inanmaya devam etmektyiz. Benim mezhep imamım senin mezhep imamını döver mantığıyla herkes kendi imamı ile övünüp durmaktadır. "...Her grup, kendisinde bulunan ile sevinip övünmektedir." (Mü'minun: 23/53) "Senden önce hangi memlekete uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın varlıklıları, 'Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi." (Zuhruf: 43/23) Bazı kişiler şöyle derler: "Mezhebe muhalefet etmek caiz değildir, her ne şekilde olursa olsun kesinlikle mezhebe uyulmalıdır." derler. Bunlar, her imamı kendisine uymak açısından adeta peygamber konumuna getirmişlerdir. İşte bu, dini değiştirmektir. Ahmed (r.h.) şöyle diyor: "Hadisin isnadını ve şahinliğini bildikleri halde Süfyan'ın reyine uyanlara şaşarım, oysa Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:"...Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar."(Nur: 24/63) İbni Abbas der ki: "Yakında gökten üzerinize taş yağacağından endişe etmekteyim. Ben "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" diyorum, siz "Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi" diyorsunuz." İşte bütün bunlardan sonra söylenecek söz şudur. Mezhep imamlarımızın fikirleri çalışmaları ölümüne verdikleri mücadeleleri bizim için bir rahmet bir bereket kaynağı olması gözüyle bakılması gerekmektedir. Onları körü körüne taklit yerine onların inançları uğruna verdikleri siyasi mücadeleleri fıkıh hususunda derin ilimlerinden faydanlanmak lazımdır. Onların ilim derinlikleri ve mücadelelri hakikaten takdire şayandır. Ben kendim şahsen hiçbir mezhebe tabi değilim tam tersine tüm mezhep imamlarımızın hepsini dinde kardeşlerim ilimde önderlerim olarak telaki etmekteyim. Bugün Hanefi maliki şafi-i Hanbel-i olduklarını iddia edenleride Allah için birazcıkta olsa samimiyete davet ediyorum. Din adına dinden olmayan bu kadar bidat ve hurafelerin içerisine batmışken birde mezepçilik bidatını ortaya çıkarmayalım. Allah’a Emanet Olunuz
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
28Haziran 2011, 10:58 | Mesaj No:149 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
Salavat getirip/getirmeme konusu da zaten ayrı bir mesele
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
28Haziran 2011, 11:24 | Mesaj No:150 | |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: "Dini Konular Hakkında Sorular/Cevaplar" Alıntı:
kalıplaşmış bir fikir var abi her muhammed dendiğinde salavat çekilmezse günahmış gibi algılanıyo..teşekkür ederim cevap için | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
" Tuz hakkında bilinmesi gereken her şey " Medineweb | su damlası | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | 3 | 02 Ekim 2021 23:14 |
2017 KPSS LİSANS "HATIRLANAN SORULAR" | mehmet akif2 | KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar | 20 | 23 Mayıs 2017 14:07 |
2017 KPSS LİSANS EĞİTİM BİLİMLERİ "HATIRLANAN SORULAR" | mehmet akif2 | KPSS-Çıkmış Sorular-Cevaplar | 12 | 22 Mayıs 2017 13:49 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
Gelenek Dini;"İslam'a Suikasttır." /Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | Muhsin Arslan | 12 | 28 Mart 2013 21:12 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|