|
Konu Kimliği: Konu Sahibi bilinmez,Açılış Tarihi: 22 Şubat 2018 (22:25), Konuya Son Cevap : 25 Şubat 2018 (16:30). Konuya 11 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
25 Şubat 2018, 09:28 | Mesaj No:11 | |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Alıntı:
evvela merhaba abi,uzun zamandır sizinle münazara yapmamıştık.Bu konuda vesile oldu en azından üstümüzdeki bu tozu silkelemekle birlikte olurya belki unuttuklarımız vardır tekrar hatırlamamıza sebeb olur.[bu arada keledoş sözünü unutmamışım haram olan bir fiili işlemenin, haramı helalleştirilmediği müddetçe insanı islam dairesinden çıkarmadığı kuran ve sünnetle sabittir ve ehli sünnetin görüşü bu yöndedir ve benimde bağlı kaldığım görüşte budur. Burdaki konuda sanırım yanlış bir anlaşılma var.Çünkü yazıda günahın kişiyi islam dairesinden çıkardığı hakkında bir görüş yok.İmanın kalp ile tasdik,dil ile ikrar ve uzuvlarlada yani amel ile desteklenen bir bütünlük olduğudur.Bunlardan her birinin kişide eksik olması,kişinin islam dairesine girmediğinin alemetidir.Ehli sünnette zaten imanı,kalple tasdik,dil ile ikrar ve amel ile destekleme bütünlüğü olarak tarif etmişlerdir ve bunda herhangi bir ayrılık olmadığı gibi bu tanım üzerinde ittifak etmişlerdir. Gelelim size sorduğum,FERD VE TOPLUMLARIN HANGİ USUL VE KAİDELERLE HÜKÜM VERİLDİĞİNE,sanırım siz ya sorumu yanlış anladınız yada bu konuda unutmuş olduğunuz bir şey var.Ben hatırlatayım sizde aksini düşünüyorsanız,düşünceniz yönünde açıklık getirirsiniz. Ferd ve Şahıslara hüküm vermedeki usul üç şekilde verilir; 1-Nasla 2-Delalet ile 3-Tabi’iyyet ile 1-Nastan kasıt:Şahsın açık sözlerine göre ona hüküm vermektir. Şayet bir kimsenin sözlerinden; Allah’a gerçek manada iman ettiği, tağutun her çeşidini, özellikle günümüz tüm tağutlarını, onlara kulluk ettiklerini, tağutları ve hem tağutu hem de ona tapanları tekfir etmeyenleri reddettiği, şirke bulaşmadığı ve şirk ehlinden beri olduğu açıkça anlaşılırsa bu kimse muvahhiddir. Eğer aksi bir durum söz konusu olursa (bunlardan biri gerçekleşmezse) bu kişi kafir veya müşriktir. 2.Delaletten kasıt: Şahsın ortaya koyduğu hal ve fiillere göre ona hüküm vermektir. Şayet bir kimseye nas ile hüküm veremiyorsak o zaman ona, hali ve fiilleri ile hüküm verilir. Eğer bu kimsenin fiilleri; onun Allah’a gerçek manada iman ettiğine, tağutun her çeşidini (özellikle yaşadığı asrın tağutlarını) gerçek manada reddettiğine, şirk ve ehlinden (özelikle yaşadığı asırdaki şirklerden) uzaklaştığına, şirke bulaşmadığına delalet ederse bu kimse müslümandır. Fakat fiilleri; onun tağutlara kulluk ettiğine, onlara tabi olduğuna,tağuta ve tağutun idarecilerine velayet verip onları kendine vekil tayin edecek bir fiil uyguluyorsa, onların kanunlarını desteklediğine, onları emir kabul edip, onları tekfir etmediğine, onların kutsallaştırdığı vatanı bayraklarını yücelttiğine, onların kanunlarına muhakeme olduğuna ve onlara itibar ettiğine delalet ederse veya halinin bu şekilde olduğu bilinirse bu kimse müslüman ve muvahhid değildir. 3-Tabi’iyyet: Şayet bir kimseye nas, fiil veya haliyle hüküm veremiyorsak, o zaman tebai’yyet hükmüne geçilir. Anne ve babasına veya tabi olduğu dar’a (yere) göre hüküm vermek gibi... Teba’iyyetle verilen hüküm, nas ve delaletle verilen hüküm gibi değildir. Nas ve delaletle verilen hüküm kat’i hükümdür. Teba’iyyet ile verilen hüküm ise; zanni hükümdür. Ağlabuz-zan’a göre verilir. Dar’ul harpte yaşayan, tanımadığımız kişilere teba’iyyete göre hüküm verilir. Yani; bu kimselere aksi (müslüman oldukları) ispat edilinceye kadar tabi oldukları devlete göre müşrik-kafir veya müslüman hükmü vermektir. Aynı şekilde dar’ul islam’da yaşayanlara da aksi ispat edilinceye kadar müslüman hükmü verilir.Tebaiyyetle hüküm verme budur. Darul-harpte tanınmayan kişiye kâfir hükmü; ağlabuzzanla verilmiş olan hükümdür. Yani; çoğunluğa göre, tebaiiyyyetten dolayı verilmiş olan bir hükümdür ve bütün âlimler bu hükmü kabul etmiştir. Bu hüküm ise şu kaideye dayanıyor; “Bilinmeyen kişinin hükmü, bilinen kişinin hükmüne tabidir.” Soru cevap şeklinde konuyu anlamaya çalışalım inşaAllah..... Soru: Bir belde müşrikler tarafında işgal edilirse alimler o belde halkına ne hüküm vermişlerdir..? CEVAP..müşrik toplum demek,kendini islama nispet eden yalnız yönetilme şeklindeki hükümler kanunlarını Kuran ve sünnetten değilde,kendi akıllarının ürünü olan hükümlerle idare edilen toplumlardır.örneğin laik demokratik toplumlar. Şayet bir belde kafirler tarafından işgal edilmiş ve orada şirk ahkamı icra edilirse, bu yer dar’ul harb olur. Buradaki tanınmayan kişilere; yaşadıkları diyara göre müslüman oldukları ispat edilinceye kadar müşrik hükmü vermek gerekir. Daru'lharp; İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed, İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf'a göre; İslam şeriatinin tamamen tatbik edilmediği ülkedir. (İmam Şafii - El-Ümm 8/32,Muhtasar el-Muzni s:261,İbn Kudame - El-Muğni,Serahsi - El-Mebsut 10/114) İmam Ebu Hanife (r.a) ise bu şarta iki şart daha eklemiştir. Bunlar: 1 - O devletteki müslüman ve zımmilerin, İslam yönetimindeyken sahip oldukları hak ve hürriyetleri kaybetmiş olmaları, 2 - O devletin küfür diyarına bitişik olması. (Serahsi - El-Mebsut 10/114) Soru: imam şafi kafirler tarafından istila edilen beldeye darul harp demiyor.Diyor ise delilleri ile bize şafinin istila edilen belde hakkındaki fetvalarını açıklarmısınız? cevap.İmam Şafii (rah.)’ın "Bir kere İslam ülkesi olmuş bir ülke tekrar darul-harb olmaz" sözü doğrudur. Fakat İmam Şafii'nin sözü burada bitmemektedir. O sözüne devam ederek: "Darul-harb olmaz fakat daru'rridde olur" (Nevevi-Ravdatu't-Talibin c:5, s:434) demiş ve daru'lharbin şartlarından daha ağır şartlar koşmuştur. Şafii (rah.); bir zamanlar İslam ülkesi olmuş olan bir ülkede kafirler egemen olur, İslam kanunları kaldırılır ve kafir kanunları tatbik edilmeye başlanırsa o ülke daru'lharp hükmüne girmez demiştir fakat darul İslam olarak kalır da dememiştir. Bilakis daru'rridde olur diyerek yeni bir kavram ortaya koymuş ve böyle ülkelere ve bunlardan razı olan halklarına mürted gözüyle bakmıştır. Onları, eğer tevbe etmezlerse topluca öldürülmeyi hak etmiş bir topluluk olarak görmüş ve buna göre daru'rriddenin hükümlerini bildirmiştir. Dar’ur-riddenin, dar’ul harpten daha ağır hükümleri vardır. Dar’ul harple barış antlaşması yapılabildiği halde daru’r-ridde ile barış antlaşması yapılmaz. Dar’ur-ridde’den cizye alınmaz. Dar’ur-ridde olan beldeyi kafirlerin istilasından kurtarmak için bütün müslümanlara cihad, farz-ı ayn olur. Soru: şafi alimler cengizhan tarafından istila edilen diyarı bağdat'a ne hüküm vermişlerdir? Cevap: Tatarlar, Hicretin 656. yılında Bağdat’ı işgal ettiler. Orayı yakıp, yıktılar. Çocuk, yaşlı, kadın, erkek bir çok kimseyi öldürdüler. Halk, bu dönemde hep onlara karşı çıkmış, onların egemenliğini ve kanunlarını kabul etmemiştir. Tatarlar,İslam devletini kuvvet olarak işgal etmiş, kendi aralarında Cengizhan’ın ortaya koyduğu yesakı uyguluyorlardı. Fakat, müslümanların arasında şer’i ahkamı icra etmeleri için kadıları yerinde bırakmışlardı. Onları Cengizhanın kanunlarıyla hükm etmeye zorlamıyırlardı. Bu sebebledir ki, Bağdat, Şam vs. gibi yerler Tatarlar tarafından kuvvet olarak işgal edilmiş olmasına rağmen oralarda İslam ahkamı icra edildiğinden dolayı alimler buraları dar’ul harp veya dar’ur-ridde olarak görmediler. Buraların, kafirlerin istilası altındaki müslüman diyarı olarak gördüler ve bu diyarın kafirlerin istilasından kurtarılması için cihadın farz-ı ayn olduğunu söylediler. Hiçbir alim Bağdat ve Şam’ın o zaman darul-harb veya dar’ur-ridde olduğunu söylemedi. Çünkü bu gibi beldeler her ne kadar kafirler tarafından kuvvet olarak işgal edilmiş olsa bile, halk bu işgali ve işgal edenlerin kanunlarını kabul etmemiştir. Halk arasında İslam ahkamı icra edilmiş kadılar muhakamelerde islam şeriatiyle hükm etmişlerdir . Ve zaten o zaman ki alimlerin fetvalarında bunu apaçık görmek mümkündür. Bu alimler, müslüman olduğunu söylediği halde cengiz hanın yesakına[yasalarına] uyanların kafir olduğuna hükmetmişlerdir. İbni Kesir İbni Teymiyye İbni Kayyım gibi büyük alimler bu konuda fetva vermişlerdir.. Soru: imama göre daha önce darul islam olan beldenin darul harp olabilmesi için gereken şartlar nedir? Cevap: Şafîiler, Hanbeliler, Malikiler ve Hanefilerden İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf'a göre: bir ülkede İslâm kanunları yürürlükten kalktığı anda bu ülke dar-ul harbe dönüşür.(El-um imam Şafii 8/32) (Muhtasar el-Muzni s:261) (El-Muğni (İbn Kudame 10/102-103) (El-Mebsut 10/114) Ebu Hanife'ye göre: dar-ul İslâmın dar-ul harbe dönüşebilmesi için üç şartın mevcut olması gerekir: 1- İslâm kanunlarının yürürlükten kalkması, 2- Müslüman ve zımmilerin müslüman devletin yönetimi altında bulunduğu zaman sahip oldukları hak ve hürriyetleri kaybetmesi. 3- Küfür diyarına bitişik olmak. (El-Mebsut 10/114)
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... | |
25 Şubat 2018, 16:30 | Mesaj No:12 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 |
keledoş içeriği karışıktır başına iş açmasın sonra.) Konuyu büyük günah cephesine çekmemin sebebi verdiğin makale aslında büyük günah üzere kurulu. Demişsin ki iman+amel bir bütündür biri eksikse diğeri merduttur. tevhit bunu gerektirir demişsin. görüşlerine gönülden katılmakla birlikte mezhepler bu kadar katı değil dedim ve kaynakları ile birlikte verdim. diğer soruları vakit buldukça müzakereye devam edeceğiz inşaallah.
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
Konuyu Toplam 3 Kişi okuyor. (0 Üye ve 3 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
DİNİ TERİMLER VE ANLAMLARI | salih | İslami Kavramlar | 0 | 03 Şubat 2018 14:03 |
haftanın hutbesi:15.04.2016- TEVHİD VE VAHDET MEDENİYETİ | alperkara | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 14 Nisan 2016 12:09 |
KELiMEYi TEVHİD,AYNI ZAMANDA KELİMEYİ TEHDİDDİR. | bilinmez | Tevhid Ve Şirk Konuları | 5 | 04 Aralık 2013 04:21 |
Haftanın Konusu TEVHİD | Yitiksevda | Hafta'nın Konusu | 1 | 14 Ağustos 2010 11:46 |
TEVHİD CADDESİ | A.HELİM ALMALI | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 02 Kasım 2009 19:57 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|