Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > İslami Kavramlar

Konu Kimliği: Konu Sahibi Emekdar Üye,Açılış Tarihi:  12 Şubat 2008 (22:39), Konuya Son Cevap : 10 Kasım 2023 (07:29). Konuya 50 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 12 Şubat 2008, 22:48   Mesaj No:11
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


ALLAH'A DERİN BİR SAYGI GÖSTEREREK İNANIR
Kuran'da tarif edilen ihlası kazanmış olan müminler 'Allah'a derin bir saygı göstererek" iman ederler. Bu, Allah'ın Yüceliğini ve gücünü kavramak ve bundan dolayı da O'na karşı derin bir sevgi, içli bir saygı ve haşyet dolu bir korku duymaktır. Rabbimize böyle derin bir saygı ve korku ile bağlanan kimseler, Allah'ın rızasını kazanmayı hiçbir dünyevi çıkar ya da menfaate değişmezler. Çünkü ihlas, dünya üzerindeki küçük büyük hiçbir menfaatin Allah'ın rızasını kazanmaktan ve O'nun emirlerini yerine getirmekten daha önemli olmadığını bilmektir. Kuran'da "... Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar..." (Al-i İmran Suresi, 199) ayetiyle ihlas sahiplerinin bu özelliği vurgulanmıştır.
Ayetlerde tarif edildiği şekilde bir ihlasa sahip olan insanlar, hangi şart altında olurlarsa olsunlar, konu Allah'ın emir ve yasakları olduğunda, Kuran ayetlerinin gereklerini yerine getirmede hiçbir şekilde taviz vermezler. Çünkü kişinin kalbindeki bu saygı dolu korku ve derin bağlılık, Allah'ın beğenmeyeceği bir tavrın gösterilmesini kesin olarak engeller. Aynı şekilde Allah'ın razı olacağını bildirdiği ahlakı eksiksiz olarak yaşama konusunda da büyük bir şevk ve azim ile hareket edilmesini sağlar. Kuran'da ihlas sahibi müminlerin Allah'a karşı olan saygı dolu korkuları şöyle ifade edilmiştir:
"Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)
Başka ayetlerde ise kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda, inanan kimselerin Allah'a karşı olan saygı dolu bağlılıklarının daha da arttığından ve bu bağlılıklarından dolayı çeneleri üzerine kapanıp ağladıklarından şöyle bahsedilmektedir:
De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın: O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler." Ve derler ki: "Rabbimiz Yücedir, Rabbimiz'in va'di gerçekten gerçekleşmiş bulunuyor. Çeneleri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor. (İsra Suresi, 107-109)
Kuran'da bildirilen "... Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi." (Enbiya Suresi, 90) ayetiyle de Hz. Zekeriya ve eşinin Allah'a karşı olan saygı dolu bağlılıkları tüm müminlere örnek gösterilmiştir. Ayette dikkat çekilen bir diğer konu ise ihlas sahibi kulların Allah rızası için hayırlarda yarışmalarıdır. Bu kişiler Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmak için -güçlerinin ve imkanlarının elverdiği ölçüde- sürekli bir çaba içindedirler.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:48   Mesaj No:12
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas

TAM BİR TESLİMİYETLE ALLAH'A TESLİM OLUR
Kuran'da, "Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara Suresi, 136) ayetiyle Allah Müslümanlardaki teslimiyetin önemine dikkat çekmiştir.
Gerçek ihlas da zaten Allah'a karşı tam bir teslimiyetle teslim olmayı gerektirir. Ancak bu teslimiyetin şartsız olması gerekir. Belirli şartlar söz konusu olduğunda Allah'tan razı olan, şükredici ve boyun eğici bir tavır gösteren, ancak bu şartlar değiştiğinde hemen isyankar, itaatsiz bir ahlaka bürünen insanların teslimiyeti yaşamaları mümkün değildir. Örneğin işleri son derece iyi giden ve tatminkar miktarlarda para kazanabilen bir kimse, kendisine bu şartları oluşturanın, rızkını verenin ve işlerinin rast gitmesini sağlayanın Allah olduğunu sık sık dile getirir. Ancak işleri ters gitmeye başladığı anda o güne kadar Allah'a göstermiş olduğu bu teslimiyetli tavrını hemen unutur. Bir anda bambaşka bir karakter gösterir; ne kadar iyi bir insan olduğunu, başına gelenleri hak etmediğini, işlerinin neden ve nasıl bozulduğunu bir türlü anlayamadığını söyleyip durur. Hatta daha da ileri gidip Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunmaya başlar ve kaderin en mükemmel ve en hayırlı şekilde işlediğini unutarak "Neden böyle oldu?", "Niçin benim başıma bunlar geldi?" gibi isyan dolu sözler sarf eder.
Oysa Allah Katında makbul olan insanın iyi ya da kötü, lehte ya da aleyhte görünen her türlü olayda tevekküllü bir tavır göstermesidir. Kişi dıştan nasıl görünürse görünsün tüm bunların hayır ve hikmetle yaratıldığını bilerek teslimiyetli davranmalıdır. Çünkü "Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah'ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez" (Al-i İmran Suresi, 140) ayetiyle de bildirildiği gibi zorluklar ve sıkıntılar insanlar için bir denemedir. Bunlar insanlardan hangilerinin ihlasta ve Allah'a olan teslimiyetlerinde kararlılık göstereceklerinin denenmesi için özel bir imtihan olarak yaratılmaktadır.
Samimi iman etmiş olanlar mutlak bir teslimiyetle Allah'a dayanıp güvenir, hiçbir zaman için başlarına gelenler dolayısıyla şüpheye kapılmazlar. Kalpleri Rabbimizden gelecek her türlü denemeden yana mutmain olmuştur. İmanları şartlı değildir. Aksine, başlarına gelebilecek her türlü zorluğa karşı dayanıklı, köklü, sağlam ve sarsılmaz bir imandır. Allah'a karşılıksız olarak teslimiyet gösterirler. Kuran'da müminlerin teslimiyet konusundaki bu keskin ve kararlı tavırları şöyle ifade edilmiştir:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
Bir başka ayette ise Allah en güzel dinin kendini Allah'a teslim edip, Allah'a bir olarak iman eden kimselerin dini olduğunu belirterek, kayıtsız şartsız teslimiyetin önemine şöyle dikkat çekmiştir:
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:49   Mesaj No:13
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


SADECE SIKINTI VE ZORLUK ANLARINDA DEĞİL, HER AN GÖNÜLDEN ALLAH'A YÖNELİR
İnsanların büyük çoğunluğu kendilerini yoktan yaratan, dünya hayatının nimetlerini emirlerine veren Yüce Rabbimiz'i genellikle hiç düşünmezler. Yaşantılarının yolunda gidiyor olmasından dolayı Allah'ın rahmetine muhtaç olan aciz varlıklar olduklarını tamamen unuturlar. Oysa onları nimet içerisinde yaşatan ve onlar adına herşeyin yolunda gitmesini sağlayan tek güç Allah'tır. Ancak bu kimselerin böylesine bir gaflet içerisinde olmaları gerçeği bilmemelerinden değil, tümüyle Allah'a karşı nankör ve büyüklenen bir tavır içerisinde olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunun en açık delili de bu kimselerin herhangi bir zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşıp çaresiz kaldıklarını anladıkları anda, hemen Allah'a yönelip, O'ndan yardım istemeleridir. Daha önce Allah'ı inkarda direnen bu kimseler, bir anda Allah'a 'gönülden ve katıksız bağlılar' olarak O'na dua etmeye başlarlar. Allah, "İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra Kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın, artık yakında bileceksiniz." (Rum Suresi, 33-34) ayetleriyle bu önemli gerçeğe dikkat çekmiştir.
Ayetlerde de görüldüğü gibi bu insanlar o güne kadar, Allah'ın gücünü bilmemelerinden, Allah'a kulluk etmekle yükümlü olduklarını anlamamalarından dolayı değil, bilerek inkar etmelerinden dolayı yüz çevirmektedirler. Nitekim Allah üzerlerindeki bu zorluk ve sıkıntıyı kaldırdığı anda da öncesinde Allah'a nasıl sığınıp, samimiyet ve ihlasla yardım istediklerini unutarak hemen inkarlarına geri dönmektedirler. Yani zorlukla karşılaşınca ihlaslı davranıp, zorluk kalkınca da samimiyetsizlik yapmaktadırlar. Kuran'da bu kimselerin tavırlarına şöyle bir örnek verilmiştir:
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız." Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz. (Yunus Suresi, 22- 23)
Görüldüğü gibi istediklerinde ihlaslı bir tavır gösterebilen bu insanlar, Allah kendilerine yardım ettiği takdirde kesin olarak şükredenlerden olacaklarını söylerler. Allah'ın yardımı gelince de hemen O'ndan yüz çevirirler. Ancak Allah yaptıkları bu taşkınlığın onların aleyhlerine olacağını bildirerek, bu kimseleri azapla uyarmıştır.
Samimi bir kalp ile Allah'a yönelen ihlas sahiplerinde ise zorluk ve rahatlık anları arasında böyle bir farklılık oluşmaz. Onlar Allah'ın mutlak gücünü bilmelerinden dolayı her an içleri titreyerek O'ndan korkup sakınırlar. Bu nedenle de hayatlarının her anında ihlaslı davranıp, Allah'a gönülden katıksız bağlılar olarak kulluk ederler. Allah sadece zarara uğradığı zaman ihlaslı davranan kimselerle, tüm hayatlarını ihlasla din ahlakını yaşayarak geçiren kimselerin Allah Katında alacakları karşılık bakımından bir olmayacaklarını bildirmiştir; müminler cennetle karşılık görürlerken diğerleri ateşle azaplandırılacaklardır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın."
Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer Suresi, 8-9)
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:50   Mesaj No:14
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas

ALLAH'A KUL OLMAKTA VE O'NA İBADET ETMEKTE ÇEKİMSER KALMAZ
Allah, "İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller." (Bakara Suresi, 8-9) ayetleriyle gerçek anlamda iman etmedikleri halde Müslüman olduklarını söyleyen insanların varlığına dikkat çekmiştir.
Bunlar, iman edenlerle birlikte olan, onlarla birlikte ibadette bulunan, onların sohbetlerine katılan, ancak gerçekte kalplerinde inkar olan kimselerdir. Bu kimseleri, kesin bir bilgiyle Allah'a iman edenlerden ayıran en önemli özelliklerden biri ise onların 'Allah'a kul olmakta ve O'na ibadet etmekte çekimser kalmalarıdır. Müminler Allah'a gönülden iman eden, katıksızca O'na yönelen, büyük bir aşk ve şevkle Allah'a ibadet eden, ihlas sahibi kullardır. Allah, "Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır." (Nisa Suresi, 172) ayetiyle bu tavrın ahiretteki karşılığına dikkat çekmiş ve meleklerin bu konuda gösterdikleri ahlakı insanlara örnek olarak vermiştir.
Ayetlerde de bildirildiği gibi ihlas ve samimiyetin göstergelerinden biri de Allah'a kulluk yapmakta ve ibadet etmekte asla çekimser kalmamaktır. Nitekim iman edenler her şart ve durumda ibadet şevklerini korurlar. Bu, mallarından ya da canlarından fedakarlıkta bulunmalarını, hatta tamamiyle feragat etmelerini, zorluk ve sıkıntılara göğüs germelerini gerektirse de, şevklerini asla kaybetmezler.
Kuran'da müminlerin bu halisane çabalarını ifade eden güzel ahlaklarına pek çok örnek verilmiştir. Örneğin savaşa katılabilmek için peygamberden defalarca savaşabilecekleri bir binek talep eden, ancak binek bulamadıkları için savaşa katılamayanların ya da infak edecek birşey bulamadıkları için geri dönen insanların durumundan bahsedilmiştir. Bu kimseler savaşa katıldıklarında ölüm, yaralanma, sakat kalma gibi ciddi kayıplarla karşılaşabileceklerini çok iyi bildikleri halde, sadece Allah'a olan samimi imanlarından ve güçlü ihlaslarından dolayı bu duruma seve seve talip olmaktadırlar. Kuran'da bu kimselerden şu şekilde bahsedilir:
"Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur." (Tevbe Suresi, 92)
Kuran'da aynı şartlar altındayken, Allah'a kul olmakta ve O'na ibadet etmekte çekimser kalan insanların örnekleri de verilerek, müminlerle bu kişiler arasındaki farkın görülmesi de sağlanmıştır. Konuyla ilgili ayetler şöyledir:
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahade edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir." (Tevbe Suresi, 93-94)
Dilleriyle iman ettiklerini ve peygambere de itaat ettiklerini söyleyen bu kimseler, mal ve imkan bakımından son derece güçlü oldukları halde ihlas sahiplerinin tam aksine savaşa katılmamak için peygamberden izin isterler. Müslümanların çok büyük zorluklar içinde oldukları bir dönemde savaştan kaçan bu kişiler, aslında Allah'a karşı çok çirkin bir cesaret göstermektedirler. Aynı durum günümüzde daha farklı bir zorluk ya da sıkıntı anı için geçerli olabilir. Unutulmamalıdır ki Rabbimiz ayetlerde Müslümanların yardıma ve desteğe ihtiyacı olduğu bir dönemde Allah'ın rızasını kazanabilecekleri bir işe katılmaktansa, dünya hayatına ait menfaatlerini korumayı yeğleyen bu insanların kalplerini mühürlediğini bildirmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:50   Mesaj No:15
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


ARINMAYI İÇTEN ARZULAR
İhlas sahibi bir müminin en önemli özelliklerinden biri de Allah'ın beğendiği ahlaka ulaşabilmek için Kuran dışı olan her türlü tavır ve ahlak özelliğinden arınmayı içten arzu etmesi ve bunun için samimiyetle çaba harcamasıdır. Zira insan hata yapmaya açık bir varlıktır. Ancak Allah "Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır." (Şems Suresi, 7-10) ayetleriyle insanın nefsine hem sınır tanımaz günah ve kötülüğü hem de tüm bunlardan sakınmanın yollarını ilham ettiğini bildirmiştir.
Allah korkusunu kalbine sindiren bir mümin hayatının sonuna kadar nefsinin kötülüklerinden arınmayı hedefler. Vicdanını ve aklını var gücüyle kullanıp Kuran'da tarif edilen güzel ahlaka ulaşmaya çalışır. Bir kimsenin arınmayı içten arzu ederek bu yönde ciddi bir çaba harcaması, onun 'imanının ve ihlasının bir göstergesi'dir. Çünkü insan ancak Allah'a ve ahirete kesin bir bilgiyle inandığı takdirde nefsinde kalan kötülüklerden kurtulmaya çalışır. Aksinde ise bu kötülükleri saklamayı ve insanlardan titizlikle korumayı tercih eder. Bundan da kimsenin haberdar olmayacağını zanneder. Oysaki Allah insanın içini de, dışını da en iyi bilendir. Allah gizlinin gizlisini bilir. Ahirette insanın tüm yapıp ettiklerini ortaya çıkaracaktır. Bugerçekten haberdar olan ihlas sahipleri nefislerindeki kötülüklere karşı verdikleri mücadele ile tanınırlar. Kuran'da müminlerin bu özelliklerine şöyle değinilmiştir:
Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever. (Tevbe Suresi, 108)
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:51   Mesaj No:16
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


CİDDİ BİR ÇABA GÖSTERİR VE ' SÜREKLİ' SALİH DAVRANIŞLARDA BULUNUR
Kuran'da "Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır." (Kehf Suresi, 46) ayetiyle Allah Katında asıl makbul tutulan ve sevap bakımından da hayırlı olanın 'sürekli olan salih davranışlar' olduğu bildirilmiştir. Bu aynı zamanda kişinin ihlasının ve samimiyetinin de önemli bir göstergesidir.
Kimi insanlar Allah korkularından dolayı değil, insanların gözünde dünyevi anlamda bir itibar ya da takdir kazanabilmek için de iyilik yapabilmektedirler. Sözgelimi bir kimse depremden dolayı evsiz ve ihtiyaç içerisinde kalan kimselere, evindeki eşyalarından ya da kıyafetlerinden yollayabilir. Komşularına karşı yardımsever, nezaketli ve sevecen bir ahlak gösterebilir. İşyerindeki çalışanlarına karşı son derece ilgili, şefkatli ve anlayışlı bir yapı sergileyebilir. Yaşlılara, büyüklerine karşı saygılı ve hoşgörülü olabilir. Gerektiğinde yardım kuruluşlarının etkinliklerine katılıp özverili tavırlar sergileyebilir. Bu yapılanlar tabi ki güzel davranışlardır. Ancak asıl önemli olan bu gibi güzel ahlak özelliklerinde süreklilik göstermek ve sabırlı davranmaktır. İhlas sahibi bir Müslümanın yapması gereken şey de, hayatının her anında, ihtiyaç içinde olan her insanın yardımına koşmada kararlı olmak ve bu yaptıklarında insanların rızasını gözetmemektir. Sadece Allah'ın rızasını kazanmak için gösterilen bu ciddi çaba, kişinin samimiyetinin de bir kanıtıdır. Ancak eğer tüm bunların yanında kişi hayatının geri kalan kısmını aynı güzel ahlak anlayışına uygun, aynı özverili tavırlar, aynı ciddi çaba içerisinde geçirmiyorsa, bu durumda diğer davranışlarında da ne derece samimi olduğu şüphelidir.
Nitekim cahiliye toplumlarında da Allah'a iman etmediklerini söyledikleri halde bu tarz iyiliklerde bulunabilen bazı insanlar vardır. Ancak bunları Allah korkusundan ya da ahiret inançlarından dolayı yapmazlar. Hedefleri genelde dünyevi anlamda küçük ya da büyük birtakım çıkarlar elde edebilmektir. Örneğin biraz önce verilen örnekteki kişi, sırf evindeki fazlalıklardan kurtulabilmek için depremzedelere yardımcı olmuş olabilir. Ya da komşularına, yaşlılara ve büyüklerine karşı gösterdiği saygı geleneklerin, örf ve ananelerin etkisinden kaynaklanıyor olabilir. Aynı şekilde işyerinde de, çalışanlarını motive etmek ve böylece de onlardan daha fazla işgücü ve kazanç elde etmek için de onlara karşı güzel tavırlar sergiliyor olabilir. Yardım kuruluşlarına da yine toplumda iyi bir itibar ve saygınlık elde edebilmek için katkıda bulunuyor olabilir. Tüm bunların Allah korkusundan, Kuran'ın getirdiği güzel ahlaktan kaynaklandığını ve ihlaslı olduğunu söyleyebilmek için kişinin bu çabasını hayatının her anına yayması ve kesintisiz olarak Kuran'a uygun tavırlarda bulunması gerekir. Zira Kuran'ın "Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme." (Kehf Suresi, 28) ayetiyle 'sabah akşam' yani 'gün boyunca' ve 'kesintisiz olarak' Allah'ın rızasını aramanın önemine dikkat çekilmiştir.
Eğer bir insan Allah'ın ve ahiretin varlığına samimiyetle inanıyorsa, aksini yapabilmesi de kesinlikle mümkün değildir. Ahirette, dünyada yaşadığı her anın hesabını vereceğini ve ancak Allah'ın rızasına uygun bir yaşam sürdüğü takdirde sonsuz cennet hayatına layık olabileceğini bilir. Bu nedenle de yaptığı her hareket, söylediği her söz ve her tavırla Allah'ın rızasını kazanabilmek için hayırlarda yarışır. Sürekli olarak "Daha fazla ne yapabilirim?", "Allah'ın rızasını ve rahmetini kazanmak için nasıl daha güzel bir tavır gösterebilirim?", "Ahlakımı güzelleştirmek için hangi tavırlarımı düzeltmem gerekir?" diye düşünerek, ciddi bir çaba harcar. Nitekim Kuran'da da kesintisiz bir ciddi çaba içerisinde olan kimselerin tavırlarının şükre şayan olduğu bildirilmiştir. Ayetler şöyledir:
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 18-19)
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:52   Mesaj No:17
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


SADECE İBADET DEĞİL, HAYATIN HER ANINDA İHLASI YAŞAR
Allah Kuran'ın pek çok ayetinde Kuran ahlakının iman eden bir insanın tüm hayatına hakim olması gerektiğine dikkat çekmiştir. İnsan sabah uyandığı andan gece tekrar uykuya daldığı ana kadar yaptığı her işte, Müslümanca yaşamak, Müslümanca konuşmak ve Müslümanca düşünmekle yükümlüdür. Her an ihlası ayakta tutmalı, her an Allah'a karşı samimi ve dürüst olmaya niyet etmeli ve bu konuda iradesini ve vicdanını son noktasına kadar kullanmalıdır.
Ancak dini sadece belirli ibadetlerle sınırlandırmaya çalışan kimi insanlar, hayatı bu şekilde 'ibadet anları ve diğer anlar' olarak ikiye bölen bir bakış açısını makul ve mantıklı bulurlar. Allah'ı ve ahireti, sadece namaz kılacakları, oruç tutacakları, sadaka verecekleri ya da hacca gidecekleri zaman hatırlarlar. Günün ve yılın diğer zamanlarında ise dünya işlerinin karmaşasına kapılıp giderler. Allah'ı ve ahirette alacakları karşılığı unuttukları için içlerinde Allah'ın rızasını kazanmak için bir şevk hissetmez ve bu yönde çaba da harcamazlar.
Sokakta yürürken, yemek yerken, işyerinde çalışırken, spor yaparken, sohbet ederken, ticari bir işi takip ederken, televizyon seyrederken, politik konulardan bahsederken, müzik dinlerken de din ahlakını yaşamakla sorumlu olduklarını düşünmezler. Bu konuların dünya ile ilgili konular olduğunu düşünerek, bunlarla meşgul olduklarında dünyaya yönelik hesaplar içerisinde olmaları gerektiğine inanırlar. Oysa insan tüm bu konularla ilgilenirken de Kuran ahlakını en mükemmel şekilde yaşayabilir ve ihlaslı davranabilir; bir yandan yapmakla yükümlü olduğu işlerle en dikkatli ve en titiz şekilde ilgilenir, sohbetini eder, yemeğini yer, sporunu yapar, okuluna ya da işine gider, temizlik yapar, televizyonunu seyredip, müziğini dinler. Ama tüm bunları yaparken Allah'ın razı olacağı şekilde hareket etmeye gayret eder.
Allah'ın razı olacağı davranışlar da Kuran ayetlerinde çok açık ve detaylı bir biçimde belirtilmiştir; ticaret yaparken dürüst ve adil olmak, haksız menfaat elde etmeye çalışmamak, tartıda ölçüde hile yapmamak ve bunlara benzer daha pek çok konu Kuran'da açıklanmıştır. Kişinin Allah'tan korkarak ve bu ayetleri göz önünde bulundurarak hareket etmesi, yaptığı ticareti Allah'ın rızasına uygun ve ihlasla yaptığını gösterir. Aynı şekilde sohbet eden bir kimsenin boş söze dalmaması, Kuran'a muhalif bir konuşmaya seyirci kalmaması, faydalı ve hayırlı konuşmalar yapması, doğru ve dürüst konuşması da yine hep Kuran ile bildirilen ahlakın birer parçasıdır. Bu nedenle insan hiçbir zaman için dinin sadece bazı ibadetlerden ibaret olduğu, ihlasın da ancak bu ibadetler yerine getirilirken yaşanabileceği gibi yanlış bir düşünceye kapılmamalıdır. İnsan, dünya hayatının bir gereği olarak pek çok farklı işle meşgul olmak durumundadır. Önemli olan kişinin kalpte her an Allah ile birlikte olması, her yaptığı işte Allah'ın rızasını araması, Kuran ahlakından ödün vermemesi ve ihlası gözetmesidir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:52   Mesaj No:18
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


DOĞAL, SAMİMİ VE GÜVEN VEREN BİR KARAKTER OLUR
Hayatının her anında ihlası gözeten insan doğal ve samimi olur. Sadece Allah'ın rızasını gözeten, dünyadan yana bir menfaat beklentisi içinde olmayan bir insan asla yapmacık, samimiyetten uzak ve suni tavırlarda bulunmaz. Hareketleri, mimikleri, üslubu ve konuşması son derece doğaldır. İnsanları etkilemeye çalışmadığı ve gösterişe dayalı bir tavırda bulunmadığı için yanında rahat edilen, huzur ve güven veren bir karakteri olur. Sadece Allah'ın rızasını hedeflediği için her türlü yapmacık tavrın ve insanlara yönelik yaşamanın ihlasını zedeleyeceğini bilir. Sadece Allah'ı dost ve vekil edinmenin rahatını ve konforunu yaşar.
Bu kişi ihlas ve samimiyetinde böylesine bir kararlılık gösterdiği takdirde, Allah'ın her amelini salih amel kabul etmesini ve dünyada da ahirette de onu güzel bir karşılıkla mükafatlandırmasını umabilir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:52   Mesaj No:19
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


Şeytanın Müminlerin İhlasını Kırma Çabası

Şeytan, kıyamete kadar insanları Allah'ın yolundan saptırmaya ve onları da kendi peşinden cehenneme sürüklemeye ant içmiş bir varlıktır. Allah'ın "Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir." (Mücadele Suresi, 19) ayetiyle de belirtildiği gibi şeytan inkar eden kimseler üzerinde bu emellerini gerçekleştirmiştir. Onları sarıp kuşatmış, onlara Allah'ı unutturmuş ve onlar üzerinde mutlak bir hakimiyet elde etmiştir. Onlar artık bir anlamda şeytanın bizzat kendisi gibi, diğer insanları da inkara, günaha ve kötülüklere çağıran varlıklar, yani şeytanın fırkası olmuşlardır.
Ancak elbette ki Allah'a ihlasla inanan kimseler için durum çok farklıdır. Bu nedenle de şeytanın asıl mücadele ettiği kimseler, Allah'a iman eden ve yaşamlarını Allah'ın razı olacağı şekilde geçirme konusunda kararlı gördüğü bu insanlardır. Şeytan inkar edenlere doğrudan etki edebilmektedir. Ama müminler Allah'a kesin olarak iman ettikleri için şeytanın onlar üzerinde böyle bir etkisi olamaz. Örneğin Allah rızası için çalışıp yorulmalarını engelleyemez. Kuran ahlakının hükümlerini yerine getirmelerini, infak edip namaz kılmalarını, iyilik yapıp güzel ahlak göstermelerini, Allah'ı zikretmelerini, mallarıyla canlarıyla fedakarane bir mücadele vermelerini engelleyemez.
Bu gerçeği bilmek şeytanı iman edenler üzerinde etkili olabilmek için daha da sinsice yöntemler aramaya iter. Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yaptıkları işleri doğrudan engelleyemediği için müminler tüm bunları yaparlarken niyetlerine kötülük katmaya çalışır. Onları Allah'ın rızasından başka hedeflere yöneltmeye ve bu şekilde ihlaslarını zedeleyerek, katıksızca Allah'a yönelmelerini engellemeye gayret eder. Kuran'da şeytanın bu konudaki kararlılığına kendi sözleriyle dikkat çekilmiştir. Konuyla ilgili ayetler şöyledir:
Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)
Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım." "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (A'raf Suresi, 16-17)
Ayetlerde bildirildiği gibi şeytan müminler üzerinde 'şaşırtıp saptırarak', 'olmadık kuruntulara düşürerek', 'doğru yollarına oturup pusu kurarak', 'önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sinsice sokularak' etkili olmaya çalışır. Onların doğru bildiklerini yanlış, iyi bildiklerini kötü, güzel gördüklerini çirkin, hayır gördüklerini şer, şer gördüklerini ise hayır gibi göstermeye gayret eder. Allah'ın rızasına uygun bir iş yapacakları zaman kalplerine şüphe vermeye ve olmadık kuruntu ve vesveselerle onları durdurmaya gayret eder. Kuran ahlakına uygun olmayan bir iş söz konusu olduğunda ise bunu süsleyip çekici kılmaya ve müminleri bu işe yöneltmeye çalışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 12 Şubat 2008, 22:53   Mesaj No:20
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İhlas


ŞEYTANIN FIRKASI
Şeytan yukarıda saydığımız emellerini gerçekleştirebilmek için gerektiğinde kendisini dost edinmiş olan inkar eden kimselerden de yardım alır. Onların ağzından kendi telkinlerini verir, planlarını onların sözlerinde dile getirir. Bu gibi sinsi taktikler kullanarak iman edenlere yanaşmış olur.
Elbette ki şeytan tüm bunları yaparken iman edenleri "Kuran'a uymayın, Allah'ın rızasına uygun davranmayın ya da bana uyun" gibi ifadelerle açıkça inkara davet etmez. Tam tersine hileyle, sahtekarlıkla ve yalancılıkla onları kandırmaya çalışır. Samimi davranmalarını engellemeye, iyiliklerden alıkoymaya uğraşır, çeşitli vesveseler verir. Şeytanın kandırma yöntemlerinden bir tanesi de, müminler katıksızca Allah'ın rızasını gözeterek bir işe giriştiklerinde, onları insanların rızasına yöneltmek için sinsice sözler fısıldamaktır.
Örneğin Allah'ın rızasını kazanmak için fedakarane bir tavır içerisinde olan bir insanın niyetine insanların rızasını katmaya çalışır. Bu fedakarlığını, çabasını ve yaptıklarını dile getirmesini, kendisini yüceltmesini, ön plana çıkarmasını telkin eder. Oysa Allah rızası için yapması gereken bir işte, kişinin kendisiyle övünmesi ihlası kırabilecek bir davranıştır. Çünkü eğer bir özveride bulunuyorsa bunu Allah için yapıyordur ve bunu insanlara duyurması için hiçbir sebep yoktur. Allah zaten onu görmekte ve işitmektedir. Ama şeytan bunu daha masumane bir zemine oturtur. Kişiye "Ne kadar güzel ahlaklı olduğunu, Kuran'a ne kadar uygun hareket ettiğini dile getirirsen sana daha çok güvenirler, seni daha çok severler zaten bu da son derece meşru bir istek" gibi bir mantık sunar. Elbette ki bu meşru bir istektir, ama insanın bu sonucu Allah'tan isteyip, bunu Allah'ın takdirine bırakması Kuran ahlakına daha uygun bir tavırdır. Çünkü aksinde insanın gösteriş için ibadet yapma, kendisini ön plana çıkarma, yaptıklarıyla övünme gibi Kuran'da makbul olmadığı bildirilen tavırların hükmüne girme ihtimali vardır. Ve tüm bunlar kişinin samimiyetini, sadece Allah'ın rızası için ibadet yapmanın kazandırdığı ihlası zedeleyecek davranışlardır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Sadien Duha insirah ihlas & Medineweb.net enderhafızım Sesli-Görüntülü-Dinle 1 18 Ocak 2022 07:21
Abdüssamed Ihlas & Medineweb.net enderhafızım Sesli-Görüntülü-Dinle 1 07 Temmuz 2015 14:33
Bediüzzaman: Kurban arefesinde 1000 ihlas okunur EyMeN&TaLhA Risale_i Nur (Said Nursi) 0 02 Ekim 2014 09:13
ihlas (kitabut tevhid) MusabBinumeyr Tevhid Ve Şirk Konuları 0 05 Mayıs 2012 21:46
Arefe günü bin ihlas okumak Seher Yeli Dua Bölümü 4 29 Eylül 2008 23:09

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.