30 Aralık 2007, 19:27
|
Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.081 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| Cvp: Cihad Cihad Fetvası Ezher Şeyhi Tantavi, Yusuf el Kardavi ve Hüseyin Fadlallah ile Kuveyt, S. Arabistan, Pakistan ve Mısır müftüleri, Afganistan savaşında ABD'nin yanında yeralmanın haram olduğunu açıkladılar.
ABD'nin elinde kesin kanıt olmadan bir İslam ülkesini vurmasını kınayan İslam Uleması, bir islam ülkesine saldırı yapması için ABD ile anlaşmanın haram olduğunu açıkladılar. Ezher Şeyhi Muhammed Seyyid Tantavi, bir İslam ülkesinin mazlum bir devlete karşı yapılacak bir saldırı için zalim bir ülke ile anlaşmasının dinen ve aklen haram olduğunu söyledi. Aksine zalimden intikam alınması için tüm müslümanların mazluma destek için cihada katılmaları gerektiğini açıklayan Tantavi, ABD'ye karşı Afganlıların yanında yer alacaklarını söyledi.
Kuveyt müftüsü Şeyh Süleyman Bugis, Suudi Arabistan Müftüsü Şeyh Hamud eş-Şuaybi, Pakistan müftüsü Nizammuddin Hamza, Mısır Müftüsü Dr. Ferid Vasıl ve daha birçok İslam ülkesinin müftüleri yayımladıkları ortak fetvada, İslam Milletinin "iyilik ve takva" üzerine birleşmesi istenerek, herhangi bir İslam ülkesinin bombalanması için ABD ile anlaşmaya girmemeleri gerektiği açıklandı. Dr. Yusuf el-Kardavi ve Lübnan şii alimlerden Şeyh Muhammed Hüseyin Fadlallah, ABD'ye yapılacak her yardımın Allah'a, Rasulüne ve tüm müminlere yapılmış bir ihanet olacağını belirttiler.
Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az birşeydir. Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın herşeye gücü yeter. TEVBE/38 -39
Tarih..
Gül Muhammed ve Molla Abdullah, kimi zaman meyve-sebze, kimi zaman şekerleme türü yiyecekler üzerine seyyar satıcılık yaparak hayatlarını sürdüren biri 40 diğeri 60 yaşlarında iki Afgan müslümanıydı. O zamanlar Britanya'nın sömürgesi olan Hindistan'ın Kuzeybatı bölgesinden göç ederek Avustralya'nın Broken Hill kasabasına yerleşmişlerdi.
1 Ocak 1915 Cuma günü sabah namazlarını kıldıktan sonra, aileleri ile helalleşerek evlerinden ayrıldılar. Çünkü o gün herhangi bir gün değildi, o sabah herhangi bir sabah değildi. Çünkü devrin Halifesi, Osmanlı Sultanı Sultan Reşad CİHAD ilan etmişti ve Avustralya da İngilizler'in yanında, Osmanlı'ya karşı savaşmak üzere cepheye asker sevk edecekti.
Halife'nin CİHAD fermanı dünyanın öbür ucundaki bu iki Afgan'ın imanlı yüreklerine çoktan ulaşmıştı. Hazırlıklarını tamamlayan bu iki yiğit Afgan, yanlarına aldıkları mavzerler, Kuran-ı Kerim ve Osmanlı Bayrağı ile kasabanın Tren istasyonuna yakın bir tepedeki kayalık bir yeri kendilerine mevzi edindiler.
Gün ışırken, tren istasyonu, Çanakkale cephesine gönderilecek Anzak askerlerinin gelişi ile kalabalıklaşmaya başlamıştı. Kısa bir müddet sonra, Anzak askerlerini taşıyacak tren istasyona girdi. İşte tam bu sırada Gül Muhammed yanlarında getirdikleri Osmanlı bayrağını bulundukları mevzinin yanına dikti ve Allah u Ekber nidaları arasında arkadaşı ile birlikte ateş etmeye başladılar. Ellerindeki tüfeklerle istasyona kurşun yağdırıyorlardı. İlk şaşkınlığı üzerlerinden atan Anzak askerlerinin de karşılık vermesiyle bu baskın bir çatışmaya dönüşmüş ve yüzlerce Anzak askerinin yoğun ateş altındaki iki mücahid 3 saat boyunca ortalığı savaş alanına çevirmişlerdi. Ancak artık mermileri bitmiş ve ateş edemiyorlardı. Durumu farkeden Anzak askerleri de ateş etmeyi bırakmıştı. Kısa bir sessizlikten sonra, ellerine aldıkları babadan kalma Afgan hançerleri ile Ya Allah diyerek mevziden fırlayan Gül Muhammed ve Molla Abdullah aynı anda başlayan Anzak ateşi ile şehit edildiler
Anzaklar, 2 ölü ve 7 yaralı verdikleri bu çatışmadan sonra, mücahidlerin mevzilendikleri yerde, Urduca yazılmış şu notu buldular:
"BUNU YAPIYORUZ, ÇÜNKÜ SİZ VATANIMIZA KARŞI SAVAŞIYORSUNUZ."
Evet aslında yukarıda bahsi geçen bu olay bir hikaye değil gerçeğin ta kendisidir ki, onlardan geriye kalan mavzerler, Kuran-ı Kerim, Bayrak ve diğer eşyaları hala Sydney'deki Polis müzesinde sergilenmektedir.
Üzerinde yaşadığımız topraklardan çıkan CİHAD fermanının, binlerce kilometre uzaktaki bu iki garip ve mustazaf gönülde makes bulduğu dönemlerin geride kaldığını biliyorum.
Ancak yine de Gül Muhammed ve Molla Abdullah'ın uğruna ölümlere gittiği "Müslüman Kardeşleri"nin Torunlarının, onların ülkelerinde esen savaş rüzgarlarını ellerini ovuşturarak seyretmeleri, hatta daha da ötesi akacak kandan çıkar sağlamaya çalışmaları beni rahatsız ediyor.
Yok Türkiye'nin önemi artmış mış! Yok terörle mücadelede en ön safta yer alınmalıymış! Taliban zaten çağdışı, Afganistanlılar da ilkel bir halkmış falan filan.
EY BU VATANIN MÜSLÜMAN HALKI!!!
ŞUNU BİL Kİ ! AFGANİSTAN'DA AKACAK KAN İLE DEDEN OSMANLI İÇİN GÖZÜNÜ BİLE KIRPMADAN ÖLÜME KOŞAN O YİĞİTLERİN KANI ARASINDA HİÇBİR FARK YOKTUR. SENDEN AYNI YİĞİTLİĞİ İSTEMİYORUM AMA HİÇ OLMAZSA YÜREĞİNDE BİR SIZI HİSSET GÜL MUHAMMED VE MOLLA ABDULLAH'IN HATIRINA....
Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen ALLAH'ın oluncaya kadar onlarla savaşın (Enfâl-39)
harplerde genellikle, kişisel ve toplumsal kinler hâkim olmuştur. Harplerde fikir endişesi, bir akîdeyi galip kılma çabası göze çarpmaz. |
| |