Konu Başlıkları: Gaflet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30 Aralık 2007, 20:11   Mesaj No:18

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Gaflet


Tek başına hesap verileceğinin düşünülmemesi

İnsanın gaflete düştüğü konulardan bir diğeri de, ahirette Allah'ın huzurunda yalnız hesaba çekileceğini unutmasıdır. Bir insanın ölümü ne kadar kalabalık bir ortamda olursa olsun, ölüm meleği ruhunu alırken dünya ile ve o anda yanında olan diğer kişilerle ilişiği kesilir. Ahirette diriltilip hesap vermeye koşarken mahşer kalabalığı içinde de yalnızdır. Çünkü, orada kimse kimseyle ilgilenecek durumda değildir. Bu yalnızlık dünyadakine de benzemez. Hesaba çekilme anı, dünyada gafil yaşamış bir insan için yaratılışından itibaren o zamana kadar içine düştüğü en zor andır. O anda hissettiği yalnızlık, yaptığı herşeyin bir bir hesabını vereceği, bu anda hiç kimsenin olmadığını ve Allah'ın huzurunda son derece aciz olduğunu anlamanın verdiği bir yalnızlıktır. Bütün gücünden, malından, ünvanından, mevkiinden, şöhretinden, değer verdiği, yakınlık duyduğu bütün insanlardan uzaklaşmış bir şekilde maddi ve manevi olarak yalın haldedir. İnsanlara Allah'ın huzurunda yalnız olacakları Kuran'da şöyle haber verilmektedir:

Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (Meryem Suresi, 95)

Dünyada yaptıklarının karşılığını hemen görmeyen, kendisine süre verilen gaflet içindeki insanlar ahirette de böyle olacağını zannederler. Bu düşünceleri sebebiyle Allah'ın rızasına uygun olmayan bir davranışı yaparken de yanlarına yandaşlar ararlar. Hatta dostlarına "dünyaya bir kere gelinir", "boş ver", "günahı boynuma" gibi sözler söyleyerek, onları da Allah'ın emir ve yasaklarını göz ardı etmeye ya da ertelemeye teşvik ederler. Bu tür, şuursuzca söylenen sözlerin gaflet halinin bir sonucu olduğu açıktır. Çünkü bir insan dünyaya nasıl bir kez geliyorsa, cehenneme de bir kez gidecektir ve sonsuz bir azapla karşılaşacaktır. İşte bu insanlar Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu gerçekten gafildirler. Cehennemde sonsuza kadar kalma ihtimalini hiç düşünmemektedirler. Söz konusu insanların, Allah'ın azabını hafife alarak başkalarının günahını üstlenmeleri ise Allah'ın üstün ilim ve kudretini kavramaktan ne kadar uzak olduklarının bir göstergesidir. Nitekim, bir insanın diğer bir insanın günahını yüklenmesinin söz konusu olmadığı da Kuran'da açıkça bildirilmiştir:

Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, -bu, yakın- akrabası da olsa- kendisine ondan hiçbir şey yükletilmez… (Fatır Suresi, 18)

Doğrusu, hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. (Necm Suresi, 38)

Her nefis ahirette kendi yaptıklarının karşılığını görecektir. Artık etrafında, dünyada iken kendisine "günahını yüklenirim" diyen kimseler de yoktur. Kendisine yardımcı olacak ne bir dostu ne de akrabası vardır. Hatta artık değer verdiği tüm yakınlarından, dünyada onu gaflete sürükledikleri için nefret etmeye başlar. Allah ahiretteki bu düşmanlığı Kuran'da şöyle haber vermektedir:

Muttakiler hariç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır. (Zuhruf Suresi, 67)

O gün, bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez. (Duhan Suresi, 41)

Dünyadaki sahte dostluklar yok olup gitmiş, ahirette yerini düşmanlığa bırakmıştır. Çünkü, bu dostluklar Allah'ın rızası göz ardı edilerek kurulan çıkar dostluklarıdır. Dünyada iken Allah'ın sevdiği, O'na yönelmiş insanlarla değil, gaflet içinde inkar eden, Allah'tan yüz çevirmiş samimiyetsiz insanlarla dost olunmuştur. Aslında dünyada bile çıkarları çatıştığında, çok samimi dostların birbirlerine düşman olduklarını sıkça görmek mümkündür. Birbirlerini gaflete sürükledikleri ve zarar verdikleri halde ölene kadar bozulmayan dostluklar ise, Kuran'da da bildirildiği gibi, Allah'ın huzurunda düşmanlığa dönüşür. Bu düşmanlık, gaflet perdesi gözlerinden kalkan insanların azabın farkına varmalarıyla başlar. Ahirette gözlerinden gaflet perdesi kaldırılan insanların samimi itirafları Kuran'da şöyle bildirilir:

Artık bizim için ne bir şefaatçi var, ne de candan-yakın bir dost. Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik. (Şuara Suresi, 100-102)

İnkar edenler, hesap günü pişmanlık içinde sürekli yalnız kaldıklarını dile getirirler. Çevrelerinde, dünyadayken kendilerini alaya aldıkları müminler yoktur. Hafife aldıkları bu gerçekle karşılaşınca geri dönüp gerçekten iman edenlerden olmayı dilerler. Bu durum ayette şöyle haber verilir:

O inkâr edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler. (Hicr Suresi, 2)

Ancak geri dönüş yoktur.



GAFLETTEN KURTULMAK İÇİN


[LEFT]Kuran okumak ve ayetler üzerinde
düşünmek

Gaflet tehlikesine karşı en etkili çözüm, Allah'ın kullarına yol gösterici bir nur olarak indirdiği Kuran'ı okumak ve onun üzerinde düşünmektir. Kuran okumak insanın Allah'a yakınlaşarak, Rabbimiz'in üstün ilim ve kudretini kavramasını sağlar. Ayrıca insanın daha önce bilmediği, düşünmediği, düşünüp de cevabını bulamadığı birçok konuda en açık ve en doğru bilgiyi verir. Bu nedenle Kuran'ı samimi bir niyetle okuyan ve anlayan bir insan, kalbi tatmin bulmuş olarak Allah'a yönelir.
Samimi bir şekilde ayetler üzerinde düşünen insan düşünce ve tavırlarındaki yanlışların farkına varır. Bilmediği ya da önemsemediği için yaptığı ya da yapmadığı şeylerin önemini ve ciddiyetini anlar. Rabbimiz'in üstün ilim ve kudretini kavrar ve Allah'a karşı duyduğu korku ve sevgi artar. Allah Kuran'ın indiriliş amacını ayetlerinde şöyle haber vermektedir:

İşte bu (Kuran) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)

Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (İsra Suresi, 9)

Kuran'ı dikkatli bir şekilde okuyan ve ayetler üzerinde düşünen insan, samimiyeti ölçüsünde zamanla ayetlerin tecellilerini çevresinde görmeye başlar; bu da her an Allah'ı hatırlamasına ve gafletten korunmasına vesile olur. Örneğin, Kuran'da tarif edilen inkarcı karakterini, zamanla etrafındaki kimi insanlar üzerinde fark etmeye başlar. Onları bekleyen sonsuz azaptan haberdar olduğu için de bu örnekler kendisine önemli bir ibret vesilesi olur. Bu şekilde Allah'ın izniyle gafletten sakınır ve gaflete karşı nasıl tedbir alması gerektiğini bilir. Yine insan ayetler üzerinde düşünüp cehennemdeki acının ve pişmanlığın şiddetini öğrenir, sonsuz ateş azabından Allah'ın dilemesi dışında kurtuluş olmayacağını düşünüp anlar. Aynı şekilde, cennetteki sonsuz nimetleri, güzellikleri ve güzel yaşamı tefekkür eder, Allah'ın rahmetini ve cennetini kazanmanın şevkini yaşar. Kuran'ı okuyan insan dünyada yaptığı herşeyin hesabını vereceğini ve yaptığı işlerin sonucunda cennete veya cehenneme gireceğini anlar. İşte bu gerçeğin bilincine varan insan gafil olmaktan, hakkı unutmaktan veya uygulamamaktan şiddetle kaçınır.


Allah'ın verdiği fırsatları değerlendirmek
Allah, varlığını hatırlamaları ve Kendisi'ne yönelmeleri için insanlara çeşitli şartlar ve ortamlar var eder. Sıkıntı ve zorluklar da bunlardandır. Kuran'da bir ayette, "Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar" (Tevbe Suresi, 126) şeklinde buyrulmaktadır. Bu sıkıntılı anlar, insanlar için gaflette olduklarını fark etmelerini sağlayacak büyük birer fırsattır. Çünkü Allah'a isyan halinde olan nefis böyle anlarda acizliğini anlar. Bu durumda vicdanı ön plana çıkan insan, hatalarını görür ve onlardan sakınmanın yollarını arar. Bu, insana tanınan büyük bir fırsattır. Nefsin acz içinde sesini kıstığı bu anlarda insan kendini Allah'a daha yakın hisseder. Ve o anda samimi bir yakınlıkla Allah'a yönelir. Böyle zamanlarda Allah'ın herşeye güç yetirdiğini, herşeyin Allah'tan geldiğini, bu bela ve sıkıntıların da ancak O'nun dilemesiyle sona ereceğini fark eder. Bu durum tevbe etmek ve Allah'a yönelmek için bir fırsattır. Allah Kuran'da bu samimi ruh haline kavuşan insanı şöyle haber vermektedir:

Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki, siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmekteler iken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "And olsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız." Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz. (Yunus Suresi, 22-23)

Gaflet içindeki insan, kendisine Allah'tan başka yardım edecek bir güç olmadığını yalnızca kendini çok çaresiz hissettiği zaman fark edebilmektedir. Ancak sıkıntının sona ermesinden sonra yine Allah'ı unutup eski gafletine dalar. Bu durum Kuran'da şöyle belirtilmiştir:

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi,12)

Örneğin doğal bir afet, insana ne kadar aciz olduğunu, Allah'ın sonsuz ilim ve kudret sahibi olduğunu, herşeyi kuşattığını, her an herşeyden haberdar olduğunu hatırlatır. İnsan Allah'tan korkması gerektiğini, çünkü O'nun herşeye güç yetirdiğini, her an Allah'ın azabıyla karşılaşabileceğini anlar. Oysa o insan daha önce Allah'ın emir ve yasaklarını göz ardı etmiş ya da sürekli ertelemiştir. Korku içinde olduğu anda kişinin şuuru açılır ve gerçekleri görmeye başlar. Bu tür afetlerin gaflet içindeki insanın gerçekleri görmesini sağlayarak, ahiretini kurtaracak çok büyük hatırlatıcı vazifesi vardır. Fakat, uyarılardan ve belalardan gereken dersi almayan ve samimi iman etmeyen kişiyi biraz rahatlığa ulaştığında gaflet örtüsü tekrar bürür. İnsan yine geçici olan dünyaya sarılarak, Allah'ın varlığını, emir ve yasaklarını göz ardı eder ya da unutur. Gafletten kurtulmak için insanın kendisine tanınan bu fırsatları değerlendirmesi gerekir. Yaşadığı sıkıntıları, daha sonra Allah'ın ona verdiği rahatlığı sık sık düşünüp hemen Rabbimiz'e yönelmelidir.
Bu tür olayların, Allah'tan birer uyarı olabileceğini ve bunun da büyük bir nimet olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Allah bu şekilde sonsuz kudretini göstererek insanın gafletten uzaklaşmasına bir yol açar. Ancak insanın, gafletten kurtulmak için kendi başından sıkıntılı bir olay geçmesini beklemesi doğru değildir. Çünkü Allah insanı her an çevresinde meydana gelen olaylarla uyarmaktadır. Örneğin yakınlarının, çevresindekilerin yaşadığı zorlu, sıkıntılı bir olayla, başka bir şehirde ya da ülkede yaşanan doğal afetlerle veya savaşlarla da insanlar uyarılmaktadırlar. Bu uyarıları dikkate alan insan, aynı olayın kendi başına gelebileceğini, Allah'ın üstün gücü karşısında insanların ne kadar aciz ve çaresiz olduklarını düşünür. Bu da gafletten kurtulup, Allah'a yönelmesine sebep olacaktır. Nitekim Kuran'da Ad kavminin helak edilişi anlatılarak insanlar şöyle uyarılmaktadırlar:

Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün. (Hakka Suresi, 6-7)

Kuran'da verilen helak ve azap örnekleriyle, insanların başkalarının başlarına gelen belalardan ibret alarak Allah'ın sonsuz ilim ve kudreti üzerinde düşünmeleri istenmektedir. Allah'ın gücünü insanlara hatırlatacak birçok örnek günlük hayatta sürekli insanların karşısına çıkar. Fakat insanlar çaresizlik içindeki kimselerin durumlarını sadece üzüntüyle karşılamakla ve onlara acımakla yetinirler. Gördüklerinin aynı zamanda kendilerine bir uyarı olduğunun farkına varmazlar. Oysa insanların acizliklerini ve çaresizliklerini gösteren bu tür durumların tümü, insanlara gaflet perdelerini aralamaları için yapılan açık birer uyarı ve verilen yeni birer fırsattır. Bu fırsatları değerlendirip Allah'a yönelmek insanın gafletten kurtulmasına yardımcı olacaktır.
Alıntı ile Cevapla