Müslümanlarda Cami Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
.
Dinlerin doğumunu takip eden yıllar o dinin mabetleri için en verimli yıllar olmuştur. Bir dinin hayat ile olan ilişkisi mabet üzerinden sağlanır. Dinlerin ilk yıllarında mabetler sadece bedeni ibadetler için kullanılmamışlar, toplumsal, iktisadi sorunların çözümü için birer toplanma ve değerlendirme merkezi olmuşlardır. Zamanla din hayattan çekilince mabetlerde sadece bedeni ibadetlere terk edilmiştir. Bu dönüşüme sebep ise ibadet kavramının tanımında yapılan değişikliklerdir. İnsanların zihinlerindeki ibadet algısı mümkün olduğu kadar sosyal hayattan, iş hayatından, aile hayatından çekilerek ferdi olarak yapılan ritüellere, folklorik çalışmalara yönlendirilerek din toplum yerine bireyle sınırlandırılmıştır.
İslam dininin ilk yıllarında camiler yasama, yürütme, yargı, eğitim gibi alanlarda hizmet vermiştir. Kuran varlığın tüm anlarını kapsadığı için, hayatın her yönü ibadet kavramının tanımında yer almıştır. Dolayısıyla ibadet sadece namaz, oruç ile sınırlandırılmamış hayatın her bir anını içine alacak şekilde tanımlanmıştır. Camilerin yanında tuvalet, şadırvan, medrese, hamam, imaret, gasilhane gibi yapılarda yer almış, İslam’ın kutsal mekânları olan camiler birer toplanma ve insan yaşamının ilkelerini öğrenme yerleri olmuştur. Kelime anlamı olarak cami’nin toplanma yeri anlamına geliyor olması İslam’da bazı ibadetin bireysel olmadığını vurgulamak içindir.
Camilerin birer sorun çözme mekânı oluşu, süsten uzak ve gösterişsiz inşa edilmelerini gerekli kılmıştır. Çünkü bir yapının hem süslü hemde insanlar için faydalı bir yer olması imkânsızdır. Süslü insanların hayata hiçbir katkılarının olmayışı gibi, yeryüzündeki hiçbir süslü yapıda sorun çözme kabiliyetine sahip olamamıştır. Hayata değer katan şey estetik değil etiktir.
Bugün cami duvarları süsten görünmez. Camilerde dünya dertleri konuşulmaz. Camilere çocuklar yaklaştırılmaz. Camilerde eğitim verilmez. Bunun sonucu olarak camiler yasama, yürütme, yargı güçlerinin oluşumundan uzaktır. Hayata hiçbir etkisi olmayan mabetler sadece ölüleri misafir etmeye yararlar. Bugün Camiler süslü mezar taşlarından farksızdırlar, o kadar gösterişli ve o kadar yaşamdan uzak.
Oysa Hz. Peygamber camide savaş barış konularını istişare etmiştir. Camide elçileri kabul etmiştir. Camide yemek yemiştir. Camide uyumuştur. Camide arkadaşları ile sohbet etmiştir. Kısacası hayatının her alanında camiye yer vermiştir.
Cami meclistir, yasamanın, yürütmenin ve yargının kaynağı olan kuranın mekânıdır. Camiler Allahın evidir. Allahın evi olmaları güvenli yerler oldukları ve kimsenin tekelinde olmadıkları anlamına gelir.
İslami hayat bedeni ibadetlere birinci sırayı vermez, birinci sıra her zaman hukuka aittir ve devamında açlık(işsizlik), eğitim, idari işler, sağlık, bedeni ibadetler gibi konular gelir. İslam’ın toplanma mekânında da ilk önce adalet söz konusu olmalıdır. Adalet ancak Süsten uzak, samimi ve dürüst bir yaklaşımla elde edilebildiğine göre, camilerinde süsten uzak, samimi ve dürüst bir atmosfere sokulmaları gerekir.
Cami duvarlarını süslemek yerine, camilere gerçek fonksiyonlarını vererek hayatımızı süsleyebilecekleri duruma getirmeliyiz. Camiye saygı duymanın cami duvarlarına saygı duymakla, cami duvarında kullanılan harcı kutsamakla alakasız olduğunu insanımıza öğretmeliyiz. Caminin, fonksiyonundan uzaklaştırıldığında çimento ve demirden yapılmış diğer binalardan farkı kalmaz hatta zararlı olur.
KARAKÖSE www.medineweb.net