Durumu: Medine No : 10862 Üyelik T.:
01 Ekim 2009 Arkadaşları:1 Cinsiyet: Yaş:66 Mesaj:
489 Konular:
86 Beğenildi:3 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Gelin ONLARIN OYUNLARINI bozalım. Gelin ONLARIN OYUNLARINI bozalım. Bu yazımda sizlere, ne herhangi bir ayet nede kur’an dan bir hatırlatma yapmayacağım. Fakat bunlar kadar önemli bir konuya, sizlerin dikkatinizi çekmek istiyorum. Nasibi olan kıssadan hisse alacaktır.
Yazılarımı yayınladığım bir sitede, yazdığım yazılara cevap veren, karşı çıkan fakat ne Allah a, peygamberlerine nede kitabına inanmadığını sözlerinden çıkarttığım bir insanın, inanmadığı halde gerektiğinde neleri savunduğunu, kitaba ve peygamberimize saygısızlık yaptığı halde, benim kur’an a davet edişimi, hurafe hadis ve rivayetler konusunda dikkatli olmamız gerektiği uyarılarıma karşı, neler söylediğini ve kimlerin, hangi düşüncenin yanında gerektiğinde yer aldığını, savunduğunu sizlere nakletmek istiyorum. Buradan da yola çıkarak, din düşmanlarının bile gerektiğinde, hurafenin, sanıya dayanan bilgilerin yanında nasıl yer aldığını sizlere göstermek istiyorum. Peki, neden ve niçin? İşte düşünmemiz gerek de burası zaten.
Önce Allah a, kitabına ve elçine saygısı dahi olmayan, bu kişiyi sözlerinden tanımaya çalışalım, acaba İslam dini, kur’an ve elçisi için neler söylüyor. Verdiği cevaplardan birkaç örnek nakletmek istiyorum sizlere ki, bu kişi hakkında bilgi edinebilelim. (Hatta evlenebilmek için bir de kendi evliliğini meşrulaştırmak niyetiyle ayet uydurmuştur.)
(Ben bu kitabı okudum ve gördüm ki bana göre değil. Böyle bir din olmaz. Böyle bir Tanrı olmaz. Kitaptan çıkarttığım sonuç budur.)
(İçinde 1400 yıl öncesinin Arap toplumuyla ilgili köhnemiş bilgiler barındıran ve bugüne dair hiçbir şey içermeyen bir kitabı nasıl olacak da bugünün şartlarına göre okuyacağız? Biz mi okuma bilmiyoruz yoksa siz mi çok hayalperestsiniz ben anlamadım.)
(Peki, refah getirmeyi başarabilmiş midir? Başaramamıştır. Zaten böyle çağdışı bir kitabın çağın sorunlarına çözüm üretip refah getirebilmesine de imkân yoktur. Kaldı ki henüz İslam'ın yayılışı esnasında bile bu yeni dinin kılıçla yayılmaya çalışıldığını görüyoruz. Kılıçla ve savaşla refah getirildiği nerde görülmüş?)
Her insan söylediklerinden ve yaşamına geçirdiklerin den sorumludur, mutlaka bir gün hesabını da verecektir, bundan kaçış yok. Hesabını da kendisi vereceğine göre, bizlere düşen dilimizin döndüğünce doğruları anlatmak, kur’anı tebliğ etmek ona davet etmek olmalıdır. Eğer anlamıyorsa, anlamamakta ısrar ediyorsa, hatta Allah a, peygamberine, kitaba saygısızca konuşmaya devam ediyorsa, onu kendisiyle baş başa bırakmaktan başka hiçbir şey gelmez elden. Ona yapacak hiç bir şey yok demektir.
Yazdığım yazıma bu kişinin konu olmasının nedeni, inanmadığı, saygı duymadığı bir şeye düşmanlığının ve nefretinin, nefsinin sinsi planlar yaparak, ona daha çok nasıl zarar verebilirim düşüncesiyle nasıl hareket ettiğini ve gerekirse işine geldiğimde inanmadığı bir kitaba, peygamberine, bir kısım inananlarla birlikte görünüp, onları savunup, nasıl aynı safa geçebildiğini sizlere göstermek istedim. İşte İslam düşmanları, bizlerin din ve iman adına zaaflarımızı, yanlışlarımızı böyle kullanıyorlar ve gerekirse bizden nasıl görünüyorlar, örneğini sizlere vermek istiyorum.
Ben bahse konu sitede, günümüzde İslam âleminin çok dikkatli olması gerektiğini, İslam a sokulan hurafeleri, aldatmacaların, yalan ve yanlışların, Yahudi fitnelerinin yine kur’an ile temizleyip, gerçeklerin ortaya çıkması için çalışmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyordum yazılarımda. Birçok hadisin peygamberimize yalan, yanlış ve iftira olduğunu, İslam’ın özünün bunlara asla müsaade etmeyeceği örneklerini veriyordum. Kur’an içinde asla çelişki olmadığını, onun her ayetinin bizlere anlatmak istediği çok önemli görevlerinin olduğundan söz ederken, Kur’an içinde hükmü kalkmış hiçbir ayetin olmadığını ve Kur’anın tüm ayetlerinin bugün geçerli olduğunu anlatmaya çalışıyordum yazılarımda. Tabi bu sitede bazı kardeşlerim, kendi düşüncelerini gayet güzel anlatıyor, benim sözlerimin bir kısmına katılmadıklarını söylüyordu. Bu elbette çok normaldi, buna asla itirazım olamaz. Önemli olan iyi niyetle kur’anı anlamaya çalışmaktır, bu yolda elbette hepimiz hata yaparız, bizler beşeriz şaşmayan yalnız Allah tır.
Şimdi sizin dikkatinizi çekmek istediğim konuya gelelim. Ben uydurma hadisleri çok dikkatle seçmeli ve kur’an ile kontrol etmeliyiz, kur’an da hükmü kalkan, nesh edilmiş hiçbir ayet yoktur derken, bakın bu kişi ısrarla neyi savunuyor ve inanmadığı halde o silahı nasıl kullanarak, Kur’an a peygamberimize ve Rabbim e nasıl O silahla saldırıyor. Lütfen söyledikleri sözleri dikkatle düşünelim, acaba istemeden yaptığımız yanlışlarla, KUR’ANA düşman insanların ekmeğine yağ sürmüş olmuyor muyuz? Bakın neler söylüyor bu zat. (Bilir misiniz bilmiyorum ancak Kuran'da mensuh (nesh olunmuş, hükümsüzleştirilmiş) bazı ayetler yer alır. Mesela içki içmenin yasaklanışı birbirini nesh eden bir dizi ayet sonucunda gerçekleşmiştir. Keza savaşlarla ilgili ayetler de böyledir. Yeni hükümler, eski hükümleri hükümsüzleştirir. Bir başka ifadeyle, yeniler eskileri yürürlükten kaldırır. Dolayısıyla zaten "senin dinin bana, benimki sana" gibi bir anlayış ortadan kalkmıştır. "Muhammed", "Tevbe" gibi savaşı kışkırtan sureler bu hoşgörülü ayetleri nesh etmiştir.
Mensuh ayetler ise; Allah'ın fikir değiştirdiğini (yani bir diğer deyişle sözünden döndüğünü, yani alim-i mutlak olmadığını) göstermesi bir yana, Kuran'ın ne derece Tanrısal bir kitap olabileceğini de tartışmaya açmaktadır.)
Yukarıdaki sözleri görüyor musunuz? Kur’anı ve elçisini kabul etmeyen, ona elinden geldiğince nasıl saygısızlık yapacağının hesabını yapan kişi, ben kur’an da hükmü kalkan hiçbir ayet yoktur derken, bana karşı çıkanların yanında yer alıyor, ama sonunda zehrini bu düşünceyle nasılda akıtıyor.
Ben kadınları hakir gören, aşağılayan hadisleri yazıp, bunlar asla kur’anın, İslam’ın onay vermediği sözlerdir. Bu gibi hadisler hurafe ve din düşmanlarının dine soktukları bilgilerdir, din âlimlerine ve peygamberimize atılan iftiralardır, bu sözleri kur’an ile karşılaştırmalı ve ondan onay almalıyız dediğimde, hiddetle o yalan yanlış hadisleri savunup, bana verdiği cevapta çok manidar ve anlamlıdır. (Öncelikle yukarda sıraladığınız ilgili hadislerin uydurma veya gerçek oluşuna hangi merci karar veriyor, bunu sormak istiyorum. Siz uydurma demişsiniz, peki neye dayanarak uydurma olduğunu iddia ediyorsunuz? Hoşunuza gitmeyen şeylere uydurma diyip işin içinden sıyrılmak ne kadar doğrudur?)
(Her hadisin Kuran'dan doğrulatılması gibi bir şey imkânsız çünkü her hadisin Kuran'da bir karşılığı yoktur. Zaten hadis kaynaklarında geçen uygulamalar ve hükümler çoğu zaman Kuran'da olmayan bilgilerin, tamamlayıcısı durumundadırlar. Hadis kaynaklarının işlevi budur: tamamlayıcılık.)
İşi daha da ileri götürüp, kur’an a bile inanmayan bu zat, bakın hadislerden neler öğrendiğinin bilgisini de veriyor, onlara kesin kanıt yaftasını yapıştırıp, peygamberimize nasıl saldırıyor, adeta yalan ve nifak silahına sarılarak. (Oysa biz kanıtlarla ve belgelerle konuştuk. Aişe'nin 6 yaşında nikâhlanıp 9 yaşında evlendiğini gerek hadis kaynaklarından gerekse ünlü sîret yazarlarının eserlerinden referanslar vererek ispatladık.)
Çok daha ilginci kur’an a elçisine hatta Yüce Rabbim e inanmayan bu zat, bakın hadisleri kesin kanıt gördüğü halde, kur’an için neler söylüyor? (Bunun haricinde ben Kuran'ı bir ispat kaynağı olarak görmüyorum. Çünkü bu kitabın gerçekliğine inanmıyorum.)
Değerli dostlarım, ben bu kişiyle yaptığım söyleşiden çok faydalandım, bilmem siz ne düşünürsünüz. Bu söyleşiden biz İman edenlerin çok daha dikkatli olmamız gerektiği çıktı ortaya. İslam ı işine geldiğinde savunan bu insan, benim yazdığım yazılara cevap vermeleri için kendi sözlerine destek aramak adına, diğer kardeşlerimi kışkırtıyordu ve onların benim haddimi bildirmelerini istiyordu. Tabi o kardeşlerim aklı başında ve Rabbin rehberinden aydınlanmaya çalışan Müslüman kardeşlerimiz olduğu için, gerekenin dışında hiçbir şey söylemediler. Bu örnekten yola çıkarak içimize Müslüman olarak giren ve yakın zamanda da bunu itiraf edenler, ortam müsait olduğu için, artık bizler Müslüman değiliz, ama bir Müslüman gibi yıllarca yaşadık, diyenleri bir düşünelim. Bu İslam düşmanları acaba bu güzel dinimize ne fitneler sokmuştur, bunları düşünen hayal eden var mı?
Bizler İslam dinini yaşarken, anlatırken ve savunurken sanırım çok büyük hatalar yapıyoruz. Yaptığımız bu hataları da İslam düşmanları çok iyi kullanıyor. Bu örnek çok önemli bir örnek bana göre, onun için sizlerle paylaşmamın doğru olacağını düşündüm.
Hıristiyan sitelerini ve televizyondan misyonerlik çalışmalarını bir izlerseniz, ne anlatmak istediğimi o zaman çok daha iyi anlayacaksınız. Yukarıda verdiğim örneklerin birçok benzerini acımasızca bizlere karşı kullanıyorlar. Bu silahı onlara bizler veriyoruz. İslam ı, kitabı ve peygamberini seven artık bu yanlışın farkına varmalıdır. Din adına inandığımız her şeyi KUR’ANA danışmalıyız. Onun onay vermediği hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz. Bunu yaparsak, aklını şeytana emanet etmişlerin planlarını bozar, onların yok olmasını sağlarız. Gelin onların oyunlarını bozalım. Gelin şeytanın yardakçılarının azığına zehir salalım ki, kendi bataklıklarında boğulsunlar, yok olsunlar.
Bizlerin birbirimize düşmesini, içimize soktukları yılanların bizlere zehirlerini akıtmasını, kıs kıs gülerek seyrediyorlar. Ne yazık ki bizler de kur’an gerçeğinden uzak, Rabbin güneşi ile hayata bakmak yerine, beşerin sinsi, aldatıcı gözlüğünü takmış yaşıyoruz. Kur’an düşmanları ile mücadele edeceğimize, birbirimizle mücadele edip, Kur’anı göklere çıkaracağımız yerde, beşerin kitaplarını göklere çıkarıyoruz. Hem de birbirimizi yok etmek, rencide etmek pahasına. Tüm bunlara bizler layık değiliz. Bunları yapmakla İslam düşmanlarını sevindiriyoruz. İşlerini kolaylaştırıyoruz.
Kur’an ehli, din kardeşine saygısızlık yapmaz. Kur’an ehli, din kardeşini önce dinler, sonra da Yüce Rabbin sözleriyle konuşur, uyarır. Çünkü onun elçisi de kur’an diliyle konuşmuş ve uyarmıştı. Bizleri aldatanlar içimizde, uzakta değil. Bizi aldatanlar siz kur’an dan anlayamazsınız diyenlerdir. Bizi kur’an dan uzaklaştıranlardır. Allah, kulunun anlayamayacağı bir kitap gönderip, daha sonrada bu kitaptan hesap sormaz. Artık bu gerçeğin farkına varalım. Elbette her insan bir başka insana muhtaç yaratılmıştır. Birbirimizden faydalanmalıyız. Hiç kimse ben her şeyi bilirim, ben kur’anı tek başıma anlarım diyemez. Her insan kendi kapasitesi, kur’ana bakış niyetince ve nasibince anlar. Bundan dolayı önce rehbere müracaat etmeli, üzerinde çok iyi düşünmeli, daha sonrada ulaşabildiği tüm bilgilerden faydalanmalıdır. Yanlış bilgi dahi insana bir şeyler öğretir, ama önce doğruyu öğrenirsek. Tıpkı yukarıda konusunu yaptığımız olaylar gibi.
Rabbim yardımcımız olsun. Rabbim İslam âleminin, bu acı gerçeğini görmesini inşallah sağlasın, yardım etsin bizlere. Tüm İslam âlemini KUR’ANIN özünde birleşmesini ve Kur’anın gözlüğüyle hayata bakmasını sağlasın inşallah Rabbim. Çünkü Allahın resulü, O güzel peygamberimizde tüm yaşamında, kur’anın gözlüğü ile hayata bakmış ve onu kendisine rehber edinmiştir.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |