Müslümanlarda Tarafsızlık Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
.
İslam, Müslümanlar arasında kardeşlik duygusunun geliştirilmesini emretmiş ve Müslümanların kardeşliğini İslam’ın bir ilkesi olarak ele almıştır. Dargınların barıştırılması için gayret etmeyi övmüş, affetmeyi büyük bir fazilet bilmiştir.
Her ne kadar İslam kardeşlik duygusu üzerinde ısrarla durduysa da; İnsanlığın bir hali olarak, tartışmalar bazen sert kavgalara dönüşebilmektedir. İlişkiler kimi zaman yanlış anlaşılmaktan, kimi zaman çıkar çatışmasından gerilebilmekte ve muhataplar sertliğe başvurabilmektedirler. Hatta anlaşmazlık fertleri aşıp ailelerin, toplumların çatışmasına dönüşebilmektedir. Böyle bir durumda İslam, ilk adım olarak tarafların bir araya getirilip konuşturulmasını ve sorunun bu şekilde çözüme kavuşturulmasını önerir. Şayet barışmaya yanaşmazlarsa, haklı tarafa destek verilip haksıza karşı topyekûn mücadele edilmesini emreder. İslam’da tarafsız kalmak diye bir şey yoktur.
Kabul edilmelidir ki, tüm anlaşmazlıklarda bir haklı ve bir de haksız taraf vardır. Yapılması gereken haklı taraftan yana tavır takınıp, haksızlığa uğramış olanın hakkını almasını sağlamak olmalıdır. Anlaşmazlıklar küçük çaplı olabileceği gibi binlerce insanın ölümüne sebep olabilecek büyüklükte de olabilirler. Nasıl bir nitelikte, mekânda, zamanda olursa olsun haklının yanında yer almak Müslüman’ın görevidir. Barıştırma çabalarında bulunanlar haklıya hakkından vazgeçmesi için baskı yapılmamalı, tam tersine haksızlığa meyilli tarafa yüklenilmelidirler. Çünkü barıştırmak, tarafları çatışmadan vazgeçirmekten öte haklıya hakkını teslim etmeyi gaye edinmelidir.
Dünya işlerinden el etek çektiklerini iddia eden bazı Müslümanlar olaylar karşısında kendi köşelerine çekilip tarafsız kalmayı tercih ederler. Kendilerince olabilecek bir hak kaybında vebal altına girmemiş olacaklardır. Oysa tarafsızın tarafsızlığı sadece zalimin işine yaramaktadır. Çünkü zulmeden taraf haklı tarafa verilen desteği azaltmaya çalışırken, tarafsız kalan kişi zalimin bu isteğine rağbet etmiş ve tarafsızlığı ile zalimin yanında yer almış olacaktır. Tarafsızların gözyaşları timsah gözyaşlarıdır. “Biz haklı ile haksızı ayırt edemediğimiz için tarafsız kalmayı tercih ettik” savunması akıl ve irade sahibi olan insan için geçerli bir savunma olamaz. İnsan, düşünebilen ve daha önemlisi kabul ya da reddedebilme iradesine sahip olabilen canlıdır. Tarafsız kalmak sessizce güçlüden yana olduğunu ikrar etmektir. Oysa zalimlik sadece zulmetmekle olmaz, başkalarına yapılan zulme karşı ses çıkarmamakta zalimliğin bir çeşididir. Müslüman, ne kendisine nede başkasına zulmedilmesini kabul edemeyen iradenin sahibi olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, çiğnenen her hakta tarafsızlarında haksızlar kadar payı vardır.
KARAKÖSE www.medineweb.net