Durumu: Medine No : 5587 Üyelik T.:
05 Aralık 2008 Arkadaşları:14 Cinsiyet: Memleket:İstanbul Yaş:35 Mesaj:
2.537 Konular:
2038 Beğenildi:116 Beğendi:0 Takdirleri:270 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Bezr Bezr BEZR
Tohumu verimsiz ve çorak yerde israf etmek, malı Allah'a isyanda, gereksiz ve faydasız yerde kullanmak.
İslâm, orta yol olduğu gibi, İslâm ümmeti de orta ümmettir; yani, düşüncede ve davranışta, almada ve vermede, kısaca insan hayatının her safhasında ifratın ve tefritin İslâm'da yeri yoktur. İslâm, mülk her şeyden önce Allah'ın olduğu için, kişiye tahsis edilmiş özel mülkü bile dilediği şekilde ve dilediği yere harcama yetkisi vermemiştir. Her şeyden önce, müslüman yeryüzünün halifesi olarak, yeryüzündeki geçim kaynaklarını bu hilâfetin gerektirdiği biçimde kullanmak, üretmek ve dağıtmakla yükümlüdür. Öyle ki, kişi üzerinde nefsinin bile bir hakkı olduğundan, mal benim, beden benim' anlayışı içinde tıka basa yemek veya kendisini yemek ve içmekten mahrum etmek, ifrat ve tefrit olduğu için yasaklanmış ve bedenin de, malın da Allah'a kulluk sınırları çerçevesinde kullanılması emredilmişti.
Dünya, âhiretin tarlasıdır ve âhirette biçeceği ekini kişi dünyada eker; Cenneti'ni de Cehennemi'ni de dünyada hazırlar. Attığı her adım, söylediği her söz insan için âhiret tarlasına atılmış bir tohumdur. Bu bakımdan, müslüman, sözünde ve davranışında ölçülü olmak, tohum israfında bulunmamak ve azamî verimi elde etmeğe çalışmak zorundadır. Bu bağlamda olmak üzere, akrabanın, düşkünlerin, fakirlerin ve yolcuların... Müslüman üzerinde hakları vardır. Gerek insaniyet, gerekse kişinin kazanmasına yol açan güç, kabiliyet, toprak, su, ısı, ışık gibi temel öğelerin Allah vergisi olması ve muhtaçların da Allah'ın kulu bulunması bu hakkı gerekli kıldığı gibi; dünya hayatının ahenk ve düzeni de böyle bir hakka sebebiyet vermektedir. Ayrıca, bu hakkın ifâsı da öyle rastgele olamaz. Her şeyden önce, verimsiz ve çorak arazi kendisine atılan tohumu vermeyeceği gibi, rastgele her toprağa atılan tohum da sahibini memnun etmez. Bu bakımdan, malın harcanma yeri, miktarı ve şekline de gereken dikkat gösterilmelidir ki; kişi ektiğinin karşılığını bol bol alsın. Bu yüzden, Kur'ân "Akrabaya, düşküne ve yolcuya hakkını ver: sakın bezr'e de gitme; çünkü bezredenler şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise, Rabbi'ne karşı çok nankördür. Elini de boynuna asıp bağlama ve bütün bütüne de yayma; sonra kınanmış ve perişan olarak oturup kalırsın " (el-İsrâ, 17/26-27, 29) buyururken; bezredeni, her yaptığı boşa giden ve Allah'ın nimetlerini inkârla kesin küfre düşen şeytanın kardeşi yapmakla, Allah rızası dışında ve İbn Abbas'la İbn Mes'ud'un tefsiri üzere, her türlü yersiz harcamayı bezr' ve Allah'a karşı nankörlük saymaktadır. Müslüman, ne ekonomik durumunu çökertecek ölçüde verip kendisini ve çoluk çocuğunu başkalarına muhtaç edecek; ne de malını faydasız yerlere, gösteriş, lüks ve günaha sarfedecektir. O, malını da, bedenini de, bilgi ve zekâsını da Allah'ın çizdiği ölçüler içinde kullanmak zorundadır.
Ali ÜNAL |