Konu Başlıkları: ""said nursi kimdir?""
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Ocak 2011, 22:50   Mesaj No:1

kamer34

Medineweb Sadık Üyesi
kamer34 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kamer34 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13038
Üyelik T.: 14 Aralık 2010
Arkadaşları:9
Cinsiyet:
Memleket:istanbul
Yaş:54
Mesaj: 871
Konular: 41
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart ""said nursi kimdir?""

""said nursi kimdir?""

“”Allahın selamı müminlerin üzerine olsun””

Said Nursiyi; doğumu,vefatı,fikirleri,vahdeti vucud anlayışı ve inb-i Arabi hakkındaki fikirlerini konu alan bir yazıdır .Bu yazımdan dolayı eleştiri etme hakkı tabiki vardır,yalnız bu eleştiriyi yaparken Allah`ın adaletini göz önünde bulundurmanızı istirham ediyorum.

“”Bismillahirrahmanirrahim””


1873’de Bitlis’in Hizan kazasının Nurs köyünde doğan Said Nursi, kendi hayatını ikiye ayırır. Nur risalelerini yazmaya başladığı 1926’ya kadar kendini “Eski Said” olarak görür. Daha sonra “Yeni Said” dönemi başlar. 9 yaşında din eğitimine başlayan, 21 yaşındayken “Bediüzzaman” ismiyle anılan Said Nursi, gençlik yıllarında belinden hiç eksik etmediği hançeri ve tipik Kürt giysileriyle din adamından çok savaşçıyı andırıyordu. Nitekim bu yıllarda tam bir dava adamıydı.

Önce II.Abdülhamit’e başvurarak Van’da bir üniversite kurmasını istedi. Ancak kendisini akıl hastanesinde buldu. O da Selanik’e gidip İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişki kurdu.
İttihatçılardan uzaklaşıp İttihadı Muhammedi partisinin kurucuları arasında yer alan Said Nursi, 31 Mart Olayı’na karışmaktan idamla yargılanıp beraat etti. Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. 1925’teki Şeyh Said isyanı nedeniyle hakkında soruşturma açılan, ardından Isparta’nın Barla nahiyesine sürülen Said Nursi için artık yeni bir dönem başladı.

Peşpeşe gelen sürgünlere, mahkemelere rağmen Said Nursi, politikaya fazla bulaşmamaya çalışıp, kendini halkını düşündüğü imanını yeniden kuvvetlendirmeye adadı. Bunun sonucunda Risalei Nur külliyatı ortaya çıktı.
Said Nursi 23 Mart 1960’da Urfa’da öldü ve Halilürrahman Camii’ne defnedildi. Fakat 27 Mayıs 1960 darbesinde sonra askerler onun naaşını alıp askeri bir uçakla Isparta’ya götürdü. O gün bugündür nerede gömülü olduğunu çok az kişi bilmektedir.
Ben bu konuyu da tasavvuf gerçekleri başlığı adı altında toplamayı amaçlamıştım fakat günümüzde geniş bir kesime hitap ettiği için üstad (!)' a ayrı bir başlık açmak istedim.

Said Nursi Celaleddin er-Rumi ve İbn-i Arabi‘deki gibi her ne kadar sapıklık içeren görüşler bulunmamasına üstelik kendisi yıllarca tağutların zindanlarında ve sürgünlerde hayatını geçirmesine rağmen kuran ve sünnete muhalif (sufisizm) düşünceleri ile Celaleddin er-Rumi ve İbn-i Arabi’yi de pek aratmamaktadır.

Şimdi bazı arkadaşlar merakla acaba Said Nursi hakkında ne iftiralar atacak diye düşünebilirler,ama şunu unutmamak lazım ki müslümanlar ancak ve ancak Allah’ın kitabına ve peygamberin yoluna uyan fikirleri benimserler,bu yola uymayan Hz. Ebubekir Sıddık dahi olsa müslümanlar objektif bir gözle konuyu ele almak durumundadırlar.Bu kaideyi hatırladıktan sonra Said Nursi’nin kutsallık atf ettiği Risaleyi Nur kitabından alıntılar yaparak fikirlerini kuran ve sünnet çerçevesinde değerlendirmeğe çalışacağız inşallah.
Günümüzde nurcu diye bilinen said nursi taraftarları çeşitli vakıflar dernekler altında faaliyetlerine devam etmekteler.

Said Nusri tarikatının mensuplarını beddüzaman lakabını kendisinden başkası için kullanılamaycağını bu sıfatın ilahi bir emir neticesinde kendisine verildiğini söylerler.Hatta said nursi evlenmediği için adeta onun sünneti imiş gibi telaki edilerek evlenmeyenler bile olmuşlardır.Şuan türkiyede olmayan fakat ilerlemiş yaşına rağmen evlenmeyen zatı herkes biliyor zaten.Evlenmemek küfürmü diyeceksiniz hayır,fakat bu evlenmeme zihniyetnin altında yatan sebebi görmek lazımdır.
Peygamber (sav)in evlenmeye teşvik ettiğini hepimiz biliriz.

Ebuzer (ra) dan rivayet edilen bir hadiste.
“”Rasûlullah (s.a.v.)in huzuruna Akkaf bin Bişr et-Temimi adında bir zat girmişti. Rasûlullah (s.a.v.)le Akkaf arasında şu konuşma geçti:

-Evli misin ya Akkaf?
-Hayır Ya Rasûlullah; cariyem bile yoktur.
-Cariyen bile mi yok? Halin vaktin yerinde değil midir?
-Halim vaktim iyidir zenginim ya Rasûlullah!
-O halde sen şeytanların kardeşisin. Eğer Hıristiyanlar arasında bulunsaydın onlara rahip olurdun. Nikah bizim sünnetimizdir. Sizin en şerlileriniz bekar olanlarınızdır””
(Ahmed b. Hanbel, Ebu Yala, İbnu Mende-Taberaniden nakille; Modern Çağda İslâmi Meseleler. Mevdudi.s.158, 159)

Said Nursi mensupları kendi üstadlarının evlenmemesini onun sünneti telaki ederek bu hadistende anlaşıldığı üzere üstadlarına verdikleri önemi Allah’ın Rasulü’ne dahi vermemişlerdir.
Said Nursi kitablarının bir çok yerinde İbn-i Arabi’ye düşüncelerin bazılarını küfür telaki etmiş olsada,her küfrün insanı dinde çıkarmyacağını savunmuş,onlara övgüler dolu kelimeler kullanmışıtır.Tıbkı Mustafa İslamoğlu gibi.İnsanı dinden çıkarmyan küfrün ne olduğunu bütün arkadaşlardan istirham ediyorum bunu bilenler açıklarlarsa çok memnun olacağımı ifade edeyim.

Nurcu mensupları Risalayi Nur külliyatını adeta ilahi bir kitap olarak telaki eder,onu türkçeye bile çevirmezler.Sebebi sorulduğunda cevapları türkçeye çevrildiği taktirde anlamını yitireceğini beyan ederler.Benim bildiğim kadarı ile bu külliyat halen türkçeye çevrilmeiştir,aksini bilen arkadaşlar var ise bu konuda bizleri aydınlatabilirler.Aslında bana göre türkçeye çevrilmemesinin sebebi külliyatın içerisinde bulunan sözlerin kurana ne kadar aykırı olduğunun bilinmek istenmemesidir.Halbuki ilahi kelam olan Allah’ın kitabı bile bütün dillere çevrilmiştir.

Şimdi vereceğim bilgiler tamamen kendi küllüyatından alıntılar yaparak mümkün olduğu kadar noktasına virgülüne dokunmadan aktaracığım kendi fikirleridir.O halde bu sözleri kuran ve sünnet ışığında etüt etmeye hazırmısınız.

Said Nursi’nin ilk iddası Risale-i Nur diye isimlendirdiği kitapları aslında kendi eseri olmadığını bu eseri kendi iradesi dışında yazdırıldığını söylemesidir.Böyle bir iddayı sanırım halen yaşamakta olan Cübbeli Ahmet hocanın Şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu (yani Mahmut güya efendi) Ruhul Furkan adlı eserinin giriş bölümünde yanlış hatırlamıyorsan uzun yıllar önce okumuştum idda etmektedir.Neyse konumuz o değil, o zatı daha sonra ele alacağım inşallah.Said Nursi Risale-i Nur eserinin kendisine yazdırıldığını

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s 30,93,192;Şualar/234; Asâyı Musa s.7;

Hemen hemen birçok eserinde uzun uzun anlatmaktadır.
Aslının vahiy olduğunu söylediği”” Celcelutiye”” adlı kitapta “Risal-i Nurların” Nur talebeleri “diye adlandırdığı talebelerin ve “Beddiüzzaman” lakabıyla kendisinin zikr edildiği anlatılır.

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.103,108,109; Şualar. S.587,590,591,592;..)

Bu kitaplarına kuranın kuvvetle işaret ettiğini Hz.Ali tarafından ehimmiyet verildiğini hatta bu kitabın birçok yerini kendi isteği dışında yazdırıldığını şu ifadelerle izah eder.
“”Çok defa kalbime geliyordu,imam Ali (ra) “”risaletü’n- nura ve bilhassa “ayetü”l-kübra risalesine”ehimmiyet vermiş,diye sırrını beklerdim.lillahilhamd,o sır ihtal edildi...Ayetül-kübra Risalesini imam Ali (ra) keşfen görmüş,ehemmiyetle göstermiş””

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.30; Risale-i Nûrun Kudsi Kaynakları.s.787)

Ben Celcelûtiye'yi okuduğum vakit, sair münacaatlara muhalif olarak kendim bizzat hissiyatımla münacaat ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisanıyle taktirkarane olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alakadar ve tefekkürât-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve "Risale-i Nur" ile münasebetini gördüm ve anladım ki; o halet bu münasebetten ileri gelmiş.

Hz. İmam Ali (r.a.), Tugadusiracunnuri fırkasiyle "Risale-i Nur"u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslariyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryanice isimleri tâdâd (birer birer söyleyip sıralayarak (Yeni Lügat. Tâdât mad) ederek münacaat eder."

(Şualar. s.592; Asâyı Musa s.7; Sikkei Tasdiki Gaybi. Sekizinci şua.; Risale-i Nûrun Kudsi Kaynakları s.790,792).

Yine Hz. Ali (r.a.) ahir zamanda "Risale-i Nur"u dua ile ALLAH'tan niyaz ediyor, "Risale-i Nur'u medhü sena ediyormuş.

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. sekizinci şua)

Ben bu sözlerin tamamını anlamadığım yani osmanlıcayı bilmediğim için bir müslüman kardeşimden anlamadığım kelimelerin tercümleri hususunda ondan istifade ettim. Gerçi zaten anladığımız sözlerinden dahi ne demek istediği açıkca ortada .
Şimdi biraz düşünelim peygamberin dahi ben gaybı bilmem dediği yerde güya Hz.Ali bu kitabın vasıflarını kendisine bildirdiğini idda etmek Allah’a ve Hz. Ali’ye bir iftira değilmi?Şianın sapmasının en önemli sebeplerinden birininde Hz.Peygamberin Hz.Ali’ye bir takım kimsenin bilmediği sırları verdiği inancı olmamışmıdır?Risalenin her satırına,nerdeyse mistik bir hava,batını bir anlam,ütopik bir düşüncesine rastlamak mümkündür.Aslının vahiy olduğu kitabının güya Hz.Peygamberimizin sağlığında Hz. Ali’ye yazdırdığını dahi söylemektedir.

(Şualar. s.588,590; Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.101 (sekizinci şua); Bkz: Risale-i Nûrun Kudsi Kaynakları. Abdulkadir Badıllı. s.749)

Önceleri zikir olarak kullanılan “Cevşen” adlı kitabı şimdilerde ise mabed bekçilerinin muskalar yaparak para kazanma kaynakları olmuş, hatta kürtçe yayın yapan Dünya tv kanalında nerdeyse her gece okunmaktadır.Üstadın (!) müridleri arasında üstadın (!) sünnetleri öyle bir hal almıştırki artık Peygamberimizin

sünnetleri adeta kaale alınmaz bir hale gelmiştir.
Bununlada yetinmeyen Said Nursi “Celcelelutiyenin”ve “Beddiüzzaman”süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinini dışında kendisine verildiğini şu sözleri ile ifade etmektedir."

“”Hem madem Celcelûtiye'nin aslı vahiy'dir. Ve esrarlıdır. Ve gelecek zamana bakıyor; ve gaybî umûr-u istikbâliyeden haber veriyor. Ve madem Kur'an itibariyle bu asır dehşetlidir ve Kur'an hesabiyle "Risale-i Nur" bu karanlık asırda ehemmiyetli hâdisedir. Ve sarahat (açıklıkla, şüpheye sebebiyet vermeyecek tarzda) derecesinde çok karine ve emarelerle "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş...

"Celcelûtiye," Süryanîce bedî demektir. Ve bedî manasındadır. İbareleri bedî olan "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"de mühim bir mevki tutup ekser yerlerinde tereşşuhatı görüldüğünden, kasidenin ismi ona bakıyor gibi verilmiş. Hem şimdi anlıyorum ki; eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde, bana verilen "Bediüzzaman" lakabı benim değildi. Belki "Risale-i Nur"un manevi bir ismi idi. Zahir bir tercümanına ariyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim hakiki sahibine iade edilmiş..."
(Şualar. s.588,590; Sikke-i Tasdik-i Gaybi. S.108,109; Risale-i Nûrun


İbn Arabî ve Celâleddin er-Rumî'deki "Vahdetü'l-Vücûd" inancı, birtakım övgü ve yergiler ile tevil edilerek, Said Nursi tarafından da savunulur

(Mektubat. S.424,425; Lem-alar. S.38-45,299,300(9. ve 28. Lem-alar) Bkz. Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm s.259,261)

"Fenafillah" hakkında da şunları söyler;

" Ehl-i tarikat ve hakikatca müttefikûn aleyh bir esas var ki:
Tarik-i hakda sülûk eden bir insan, nefs-i emmâresinin enaniyetini ve serkeşliğini kırmak için lazım gelir ki: Nazarını nefsinden kaldırıp şeyhine hasr-ı nazar ede ede tâ fenafişşeyh hükmüne gelir. "Ben" dediği vakit, şeyhinin hissiyatıyla konuşur ve hâkeza... tâ fenafirresul, fenafillaha kadar gider.."

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.122)

Said Nursi vahdedi vucut anlayşının çok yüce bir meşrep olduğunu vurgulamış fakat bunun avam tabakasına anlatılmaması gerektiğini söylemiştir.Said Nursi her ne kadar bazı cümlelerinde İbn-i Arabi’nin bazı görüşlerini küfür olarak ad etsede bazı yerlerdede ona (Hatemül Evliya) yani veliler üstü olarak ad etmiştir.

."(Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm s.260,261,155 (Lem-alar.s.38-45,299,300-9.ve 28. Lem-a; Mektubat.s. 424,))

Said Nursi kuranın otuz üç ayetinin kendi Risalelerine işaret ettiğini bakın şu sözlerle ifade eder.

“”Sözler adedince otuz üç âyet, hem manasıyla, hem cifirle, "Risale-i Nur"a işaretleri, uzaktan uzağa icmalen görüldü. Ayrı ayrı tarzlarda otuz üç âyet müttefİkan "Risale-i Nur"u remizleriyle gösterdiği, hayal meyal görüldü..."

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi s.61; Risale-i Nûr-un Kudsi Kaynakları.
s.790; Hakkın Müdafaası Sabahaddin Aksakal Yeni Asya yay.s.214 - 227; Bkz. Diyanet vakfı.ısl. Ans.C:7 Cefr Mad. S.215;C:10 Ebced Mad. S.68; Risale-i Nûr-un Kudsi Kaynakları. s. 790-792-)

Said Nursi kendisine alenen bir kitap inmediğinden kendi yazmış olduğu beşeri kitapları Allah’ın mukkades kuran-ı kerimine ve Allah’a iftira ederek delil göstermeye çalışmıştır.Geçmiş kavimlerde din adamları sözlerini kendi insanlara etki edemeyceğini anlayınca bu sözlerine mistik bir hava katıp bunun Allah katında olduğunu idda etmişlerdir.Aklıma yahudi ve hıristiyanlar hakkında inen şu ayet geldi.Mealen

“”Onlar birşey söylerken ağızlarını eğip bükerler ki siz onları Allah’ın katında geldi diye sanasınız”

Şeyh Said kıyamının önündeki en büyük engellerden biride Said Nursi’dir.Şeyh Sait itaat terakicilerin (ergenekoncuların) müslüman olmadıklarını bunlara karşı tüm müslümanların kıyama kalkmaları gerektiğini söylerken,Said Nursi Van ve çevresinde bunların (iattat terakicilerin)müslüman olduklarını bunlara karşı kurşun atılması cehennemliğin işaretidir,diyerek insanları Şeyh Saide karşı harekete geçirmiştir.

Ben hep şuna dikkat etmişimdir,eğer bir alim yada din adamı tağutların devlet eliyle kutsanıp bir yere getiriliyorlarsa ben o işten hep kıl kapmışımdır.Gerçi ergenkoncular Said Nursiye bile tahammül edememişlerdir,fakat onu öldürmemişlerdir de.Diyeceksiniz ki günümüzde İmam-ı Azamı da tağutlar mezhep olma izni vermişlerdir,fakat şunu unutmamak lazım bugün İmam-ı Azam’ın siyasi görüşleri asla ve asla gün yüzüne çıkarılmamaktadır.Günümüzdeki insanlara bir mezhep lazımdı, onlarda İmam-ı Azam’ın siyasi görüşlerini arka plana alarak insanların tamamen onun fıkhı görüşleri üzerine yoğunlaştırmaya koyuldular.

KAMER34
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi kamer34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?” Allah(c.c) Kara Kartal 14 6716 17 Mart 2012 02:37
“İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ Tevhid Ve Şirk Konuları Esadullah 6 3364 16 Mart 2012 20:24
""Velayet..Şirki"" Tevhid Ve Şirk Konuları kamer34 0 1902 06 Mart 2012 19:05
"Seyyid Kutub kimidir...?" Alimler(Rh) bilinmez 42 16603 20 Şubat 2012 23:31
""Tasavvuf/Büyüklerinin/Şirkleri""... Tasavvuf-Tarikat hiranur86 52 21349 08 Şubat 2012 21:11