Durumu: Medine No : 10862 Üyelik T.:
01 Ekim 2009 Arkadaşları:1 Cinsiyet: Yaş:66 Mesaj:
489 Konular:
86 Beğenildi:3 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Bizler ne yazık ki, kur’anın özünü, onu anlamanın yolunu, yöntemini tam olarak kavrayamadığımız içindir ki, bizlere anlatılanlar ile kur’an arasındaki bağıda doğru kuramıyoruz. Elbette bu yanlışı yapmamızdaki neden, bizlerin çoğunlukla kur’anın etkisinden çok, beşeri bilgilerin etkisinde kaldığımız içindir. Allah çok açık işaretlerini bizlere kur’an da verdiği halde, bizler o işaretlerin farkında olamamanın yanılgısıyla, inancımızı yanlış yerlerde arıyoruz. Bu yazımın konusu, yine bir arkadaşımızın, bir yazıma binaen, aşağıda yazdığım sorunun cevabını, kur’an dan birlikte araştıralım. Arkadaşımız bana şöyle bir soru soruyor. (Erkeğin Evlendiği veya evleneceği kadının halası ve teyzesi ile aynı anda evlenebilmenin hükmü kuranda yok. Varsa siz gösterin BİZE. Ama peygamber böyle hüküm koymuş. Şimdi siz peygamberin bu hükmü yok ve olamaz mı diyorsunuz? Mademki kuranda yok.) Arkadaşımın sorduğu bu soruyu birçok kez okudum. Her okuyuşumda rabbin onlarca ayeti geldi aklıma. Bu ayetleri düşündüğümde, acaba bizler Rabbimin hiç bahsetmediği, hüküm vermediği, yasaklamadığı bir konularda, bakın Allah bu konudan kur’an da bahsetmemiş ama bunları da peygamberimiz haram kılmıştır denip, onun adı kullanılarak nakledilen bilgilerin, fikirlerin ardı sıra gitmemiz, kur’an ile karşılaştırmadan inanmamız doğrumudur? Böyle bir hükümden sorumlu olabilir miyiz? Yoksa Rabbin verdiği hükümlerimi anlamaya çalışmalıyız, işte kendimize sormamız gereken asıl sorular. Önce kur’anı düşünelim ve Rabbimin birden fazla evlenme konusunda yasak koymadığını, ama hiç önerilecek bir durum olmadığını söylediğini hatırlayalım. Hatta birden fazla evlenmenin adaletsiz oluşunu bakın şu cümleler de, nasıl Nisa 129. ayette bizlere anlatmak istediğini görelim. (Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz.) Yine Nisa suresi 3. ayetinde aynı adalet konusunu gündeme getirip, nasıl bir yolu öneriyor. (Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın.) ayetin sonunda da bakın yine ne diyor Rabbim? (Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.) Allah bizlere adaletten şaşmayın, adaletli olun diyorsa birçok ayetinde, zaten bir eşten fazla eş almanın, yanlış olacağının önce bilincinde olmalıyız. Gelelim arkadaşımızın sorduğu konuya. Allah her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle sizlere sundum der kur’an da. Elbette bunu söyleyen Rahman, kimlerle evlenmemizi istemediğini, eksiksiz yazmış olmalı değil mi? İçinizden eksik bırakmış olabilir diye, aklından geçireniniz oldu mu? Hiç sanmıyorum. Gelin şimdide ona bakalım. Allah iman etmemiş müşrik kadınlarla iman edinceye kadar evlenmemizi yasaklar. Geçmişte yapılan hariç, babalarınızın nikâhladığı kadınlarla da evlenmeyin der. Birde yakın akrabalarımızı sayar ve tek tek bizlere anlatır, izah eder. Şimdide bu saydıklarına bakalım. Nisa 23: Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Arkadaşımın sorduğu soruyu hatırlayınız ve Rabbimin evlenme yasağı getirdiği kişiler üzerinde birlikte düşünelim. Allah analarımız, kızlarımız, kız kardeşlerimiz ile evlenmenin haram olduğunu açıkça söylüyor. Devamına bakalım. Halalarımız ve teyzelerimiz ile de evlenmemizi yasaklıyor Allah. Peki, neden yasaklıyor? Dikkat edin hala ve teyze çocuğundan bahsetmiyor ve yasaklamıyor, peki neden olabilir? İşte burası çok önemli. Hala ve teyzen ile annen ve babandan dolayı direk arada kimsenin olmadığı, kan bağın var. Fakat onlardan doğan çocukların arasına başka bir kişi girerek, bu kan bağı kısmen bozuluyor. Onun içindir ki Allah hala ve teyzesiyle evlenme yasağını koyduğu halde, onların çocuklarıyla evlenme yasağı koymuyor. Aramızdan birisi çıkıp ta, Rabbin haram demediği halde, hala ve teyze çocuklarıyla da evlenmeyi, peygamberimiz haram kılmıştır diyen olsa, ona da inanacak mıyız? Ayeti anlamaya devam edelim. Erkek ve kız kardeş kızlarıyla, yani yeğenlerinizle evlenmemizi de yasaklıyor. Neden yasaklıyor, birinci derece kardeşinizden kan bağı olduğu için. Allah şunu anlatıyor bizlere. Aynı Anne babadan doğan kardeşlerin çocukları arasında, en yakın kan bağı vardır. Hala, teyze anne ve baba dan kan bağı olup, onlarla evlenmenin haram olduğunu söylediği halde, onun çocuklarından doğacaklar için, bu bağ demek ki daha farklı hale geliyor ki, yasak koymuyor Rabbim. Allah daha sonraki açıklamalarında daha da detaya giriyor, hatta bu detay belki de yüzlerce yıl anlaşılmayan, nedeni bilinemeyen, ama günümüzde anlaşılabilecek bir sebeple yasaklanıyor. Aynı anneden süt emmiş sütkardeşlerin de, biri biriyle evlenmesini yasaklıyor Allah. Demek ki emilen o sütten, neler neler geçiyor ki, rabbim bizleri uyarıyor. Bu kadar detaylı açıklamaları yapan Rabbim, eğer bahsedilen konu hakkında da yasak koysaydı, bizlere açıklama yapmaz mıydı? Evlendiğimiz eşlerimizin anneleri ile de evlenmemizi yasaklıyor. Anneleri ile birleştiğiniz üvey kızlarınızla da evlenme yasağını açıkça söylüyor rabbim. Daha da detaya girip, soyunuzdan gelen oğullarınızın karılarıyla da evlenemezsiniz diyor. Hatta hatırlayınız rabbim peygamberimizin üvey evlatlığının boşadığı eşiyle evlenmesinde, aslında ibret verici şeyler vardır, tabi anlayana anlamak isteyene. Tüm bu örnekler birer masal değil, ibret abidesidir, derstir bizler için. Bizlere düşen bunlara karşı sorular sormak değil, verilen hükümlerin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Allah daha da detaya girip, iki kız kardeşi aynı kişinin aynı anda evlenmesini de yasaklıyor. Bunun nedenleri de çok açıktır, bilemediğimiz o kadar neden var ki. Bizler bazı şeylerin farkına varamadığımız halde, nefsimizin etkisiyle öyle sorular sorup, adeta eksik tamamlarcasına fikirler üretiyoruz ki, Allah bizleri affetsin. Bir erkeğin aynı anda iki kardeşi almasını yasaklayan Rahman, acaba yine bir erkeğin eşinin hala ve teyzesini birlikte almasını yasaklamış olsa, bizlere açıklamaz mıydı? Şimdide arkadaşımızın sorduğu soruyu düşünmeye devam edelim, bu bilgiler ışığında. Bir erkek bir kadınla evli, daha sonrada yine erkek, kadının hala ve teyzesiyle evlenmesinin hükmü kur’an da yok, bunu da peygamberimizi haram kılmıştır diyor arkadaşımız. Önce şöyle düşünelim, bir erkek kendi hala ve teyzesiyle neden evlenemiyordu, yakın kan bağı olduğu için, demek ki doğacak çocuklarda bir sorun var ki yasaklanıyor. Devam edecek nesildeki bozulma riskinden dolayı olsa gerek, elbette başka nedenleri Rabbim bilir. Fakat sorulan soruda, dikkat edin erkeğin kadının hala ve teyzesiyle hiçbir kan bağı yok, doğacak çocuklarda da olmayacaktır. Buradan yola çıkarak, daha önce verilen yasak örneklerine de benzemiyor. İki kız kardeşi aynı anda almayın diyen Rabbim, bir sakıncası olsaydı buna da yasak koymaz mıydı? Böyle bir hüküm olmadığı halde, verilmeyen bir hükmün peşi sıra gitmemiz sizce doğru olur mu? Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum diyorsa, bizlere düşen verilmeyen hükümlerin peşinde gitmek değil, verilen hükümlere uymak olmalıdır. Bu konuya kur’an dan bir örnekle anlamaya çalışalım. Bildiğimiz gibi evladımızın eşiyle boşansa bile evlenmemiz yasaklanmıştır. Fakat Allah kur’an da öyle bir örnek verir ki bizlere, kan bağı olmadığında, işin çok daha farklı olduğunu anlatmaya çalışır bizlere. Hatırlayınız peygamberimiz, evlatlığının yani Zeyt in boşadığı eşiyle evlenmiştir. Çünkü arada kan bağı yoktur. Bunun anlaşılması içinde Rabbim bizlere bu örneği, hayata geçirerek vermiştir. Hala ve teyze kızlarıyla da evlenme yasağı yoktur, peki neden yoktur? Çünkü araya başka bir soy girmiştir. Örneğin bazı insanlar peygamberimizin evlatlığının eşi ile evlenmesini anlayamaz, hatta normal karşılayamaz, fakat burada bizler günü birlik anlayışıyla ayete bakarsak yanılırız. Allah burada çok önemli bir örneği vermek istiyor bizlere. Evleneceğiniz kadınlarla çok yakın, birinci derece kan bağınız olmamalıdır. Zaten daha öncede ayet örneklerini verdiğim gibi, Allah bir tek eşliliğe bizleri özendirmiş ve adaletli, huzurlu yaşamak istiyorsanız, buna uyun demiştir. Bizler kur’an da açıklanmayanların peşine düşmek yerine, açıklananları anlamanın yollarını bulmalıyız. Bakın peygamberimiz bir hadisinde ne söylüyor bizlere. Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 Peygamberimizin ümmeti olan, bu sözleri çok iyi anlayacak ve kur’an a sarılacaktır. Gerçekten Allah çok affedici ve merhametlidir ama biz kulları buna layık mıyız, işte onu bilemiyorum. Şimdi tüm bu açıklamalardan sonra, arkadaşımızın söylediklerini tekrar hatırlayalım ve yine kur’an bütünlüğünde düşünmeye devam edelim. (Erkeğin Evlendiği veya evleneceği kadının halası ve teyzesi ile aynı anda evlenebilmenin hükmü kuranda yok. Varsa siz gösterin BİZE.) Bu soruyu ilk okuduğumda, şöyle bir soru geldi aklıma. Acaba bizler böyle bir soruyu kendimize sorabilir miyiz? Ya da böyle bir soru sorulduğunda Rabbin onlarca, hatta yüzlerce ayetini, hiç göz önünde bulundurmadan sorduğumuzun farkında mıyız? Allah onca açıklamaların içinde, bizlere haram kıldığı bazı şeyleri eksik bıraktığını, onları da elçisinin tamamlamasına izin verdiğini düşündüğümüzde, doğrumu yapıyoruz dersiniz? Sizlere bazı ayetler hatırlatacağım. Bu ayetler ışığında, acaba Rabbin vermediği bir hükmü, yasağı, haram ve helali Allahın elçisi verebilir mi, onu anlamaya çalışalım şimdide, Allahın izniyle. Kamer 4: Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir. 5: (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış bir hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor. Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. Ankebut 18: "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir. Ahzap 2: Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır. Önce yukarıdaki ayetleri anlamaya çalışalım. Allah kamer suresi 4. ayetinde, bizleri kötülükten sakındıracak, nice önemli haberleri verdiğini, kur’anın doruğunda yani en olgun haliyle bizlere geldiğini söylüyor. Sonu da çok acı verici sözlerle bitiyor. (Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.) Evet, rabbim ne yazık ki yarar sağlamıyor. Sen en olgun, doruğunda bizler için ibret dolu bir rehber indirdiğini söylüyorsun, ama hala bu kitapta eksik arayanlar var. İşin kötüsü de peygamberimizin tamamladığını söyleyenlerin sözleri. Olgunlaşmış, yani en güzel bilgilerin sunulduğunu söylediği bir kitapta, acaba verilmeyen, izah edilmeyen bir hüküm olabilir mi? Casiye suresi 20. ayette Allah, bu kur’anın okuyanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluştuğunu, iman endenler için, kılavuz ve rahmet olduğunu söylüyor. Fakat bu ışık saçan kitapta bazı şeylerin olmadığını bizler hala söyleyerek, nasıl bir yanlış yaptığımızın farkın damıyız? Ankebut 18. ayette Rabbim daha önceki inkârcıları da hatırlatıp, elçisinin görev ve sorumluluğunu açıkça hatırlatıyor bizlere ve bakın ne diyor? (Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.) Fakat bizler bu ve buna benzer onlarca ayetin üstünü örtüp, görmezden gelip, hala peygamberimize rabbin vermediği yetkileri verip, neler söylüyoruz, ne haramları peygamberimizin üstünden topluma anlatıyoruz, bunun farkın damıyız? Acaba peygamberimiz bu ümmetinden memnun olur mu hesap günü? Hesabın görüleceği gün, rabbine bu ümmeti adına, bağışlanmaları için duacı olur mu dersiniz? Allah Ahzap suresi 2. ayetinde bakın ne diyor elçisine.( Rabbinden sana vah yedilene uy.) Allah bu sözleri kur’an da, açıkça onlarca kez söylediği halde, bizler elçisini kur’an da olmayan eksik tamamlayıcısı konumuna getirmemiz, ne kadar büyük bir yanılgı olduğunun, farkına varmamızın zamanı geldi diye düşünüyorum. Bakın Allah nasıl uyarıyor bizleri. Bu sözleri söyleyen Rabbim, evlenme yasağı konusunda eksik bırakmış (HÂŞÂ) bunu da peygamberimiz tamamlamıştır diyebilir miyiz, yorum sizlerin. Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. Araf 174: Belki inkârdan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz. Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar. Doğrusu bu ayetleri okuduktan sonra, hala kur’an da eksik aramak, ne derece doğrudur bilemiyorum. Allah Nur suresi 34. ayetinde, biz sizlere gerekeni açık açık bildiren ayetler indirdik ki, öğüt alasınız diyor. Ama bizler hala Rabbin verdiği öğütler, örnekler dışında, beşerin örneklerini de sanki rabbin kitabının, (HÂŞÂ) tamamlayıcısı gibi kabul etmemiz, akla ve mantığa uygun mudur sizce? Kur’ana uymadığı çok açık. Araf suresi 3. ayetinde Allah, Rabbinizden size indirilene uyun dediği halde, bizler hala Rabbimizden indirilen rehber de olmayan bir hükmün peşinden gidiyoruz, bunu düşünüyor muyuz? Araf 174, ayet bakın ne diyor ve uyarıyor bizleri. (Belki inkârdan dönerler diye, ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.) Bizler tüm bu ayetleri gördüğümüz halde, hala açıklananları yeterli bulmadığımızı, rabbin huzurunda nasıl açıklarız? Ondan sonrada peygamberimiz üzerinden söylenen hurafelere nasıl inandığımızı söyleriz de, Allah resulünden duacı olmasını dileriz. Araf 185. ayet, peygamberimiz devrinde kur’anı yeterli görmeyip, atalarından gelen rivayetlere de iman etmek isteyenlere karşı, rabbin ibret verici cevabıdır. Eğer bizler bu cevaptan nasiplenmeyip, bu sözler o devrin insanlarına söylenmiştir, bize değil dersek, bizlerde imanımızı o derece eksik yaşıyoruz demektir. (O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.) Bakın Allah elçisini nasıl uyarıyor, anlayana yalnız bu ayet yeter. Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. Ne dersiniz bu ayet her şeyi açıklamıyor mu? Allah elçisine sana indirdiğimi tebliğ et diyor, hatta bunu yapmazsan görevini yapmamış sayarım diye de ikaz ediyor, ama bizler Rabbin indirdiğine, elçisinin ilaveler yaptığını söylemekten, hiç ama hiç çekinmiyoruz. Bakın bu konuda da açıklık getiriyor Rabbim, ama gözlerde perde olunca, görmek elbette imkânsız. Hakka 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. İşte kur’an, işte bizlerin yanlış inançları. Birileri çıkıyor, bakın bunu da peygamberimiz haram yapmıştır, bu kur’an da yoktur, bunlara da iman etmeliyiz diyecek, ama Allah açıkça bizim sözlerimize elçimiz ilave yapıp, bunlarda Allah katındandır deseydi, onun canını alırdık diyen rabbim e inatla, bunların tersine iman edeceğiz, öylemi dostlar? Allah o kadar açık söylediği halde, bizlerin kur’anı devre dışı bırakarak, beşerin sözlerini görmemize, doğrusu hiç akıl erdiremiyorum. Peygamberimizi adeta kur’anın eksiğini tamamlayan konumuna getirmekle, İslam dininden uzaklaştığımızın, artık farkına varalım. Allah Meryem suresi 64. ayetinde bizlere; (Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.) dediği halde, her şey kur’an da yazmıyormuş demenin, büyük bir yanlış olduğunu artık fark edelim. Allah İsra suresinde bizleri nasıl uyarıyor. İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır Bizleri emin olmadığımız bilgilerin ardına düşmekten alıkoymaya çalışan, Rabbim e kulak verelim. Şunu asla unutmayalım ki, Allahın elçisi, Rabbinden gelen kur’anı bizlere tebliğ etmiş, asla ona ilaveler yapmamıştır. Çünkü Rabbim böyle emir verdiğini bizlere söylüyor. Kur’anın vermediği bir hükmü, asla peygamberimiz vermez. Peygamberimiz o günün toplumuna yalnız kur’an ile hükmetme görevi almıştı. Ona ne ilave yaptı, nede eksiltti. Eğer kur’an dışından da bir hükümden sorumlu olsak, rabbim aşağıdaki kesin hükmünü bizlere söyler miydi? Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Allah sizleri kur’an dan sorumlu tutacağım diyorsa, O Yüce Rabbim sözünde durandır, bunu asla unutmayalım. Bizlere düşen kur’an da olmayanların peşine düşmek yerine, Rabbin sorumlu tutacağı kur’anın hükümlerini anlamaya çalışalım. Allah bir konuda haram koymamışsa, şunu unutmayalım ki ona hiç kimse haram diyemez. Bizleri peygamberimizin üzerinden, Allah ile aldatmak isteyenlere karşı uyanık olalım, yoksa hesap günü çok ama çokkkkk pişman oluruz. Bu tür sözleri söyleyenlere karşı; Ne yani peygamberimiz postacımıydı dediğimizde, peygamberimizin rabbin kitabının tamamlayıcı konumuna getirerek, çok büyük günah işlediğimizin artık farkında olalım. Hesabın görüleceği gün, geriye dönüp hatalarımızı düzeltme imkânımız olmayacağına göre, gelin bugünden Rabbin rehberine sarılıp, hurafelerden uzak kalarak, en az hata yapan kullarından olalım. Dilerim Rabbimden mahşer günü yüzü gülen kullarından oluruz. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |