Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 Arkadaşları:9 Cinsiyet: Memleket:istanbul Yaş:54 Mesaj:
871 Konular:
41 Beğenildi:6 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | "Tekfir de Cehalet" "Tekfir de Cehalet" "Tekfir de Cehalet" "Rahman Ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla " Alemlerin yegane Rabbi ve ilahı, her türlü noksanlıktan münezzeh sıfat ve isimlerin yegane sahibi, inananlara hidayet kaynağı, inkarcılara bir uyarı ve öğüt olarak Yüce Kitab'ı indiren Allah'a, O'nun razı olduğu şekilde hamd ederim. Kur'an Kerimin tamamını yahut bir kısmını süre olsun ayet olsun ,hatta Kurandan olduğuna icma edilmiş olan kelimeyi veya mütevatir bir okuyuş tarzını inkar etmek küfürdür,Kur'an da zikredilen şeylerin varlığına inanmamak ,Kur'an'a bir şeyler ilave etmek ,bir harfi bile inkar etmek ve değiştirmek küfürdür. Kuranda takriben iman etmek fiili (811) kafir olmak fiilide (697) ayette geçmektedir. Şimdi konuya girmeden önce şu hususu belirtmekte fayda vardır. Bu konuya katılım yapacak olan arkadaşlardan şunu istirham ediyorum konunun mümkün olduğu kadar hakaret edici cümlelerden uzak, ilmi bir mülaza olması için gayret sarf etmeleridir. İDDİA:Tekfir etmek kur’ani bir yaklaşım değildir. CEVAP: Bu düşünce kesinlikle kur'an'ın sadece bir yüzüne ait bir düşüncedir. Öncelikle tekfir ne demek onu izah edelim Tekfir, müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkâr özelliği taşıyan inanç, söz veya davranışından ötürü kafir saymak demektir. Tekfir tarafını belli ettirmek kafirlerin tarafının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. İslam saf tutmak saflarını belli ettirmek kafirlerden ayrışmaktır buda ancak Müslüman olmayanı tanımlamakla mümkündür. Bu ayrışma kuranın ilk inen ayetleri ile başlamaktadır. Alak suresinde namazı kılanı engelleyeni gördün mü? ibaresi namaz kılan mümin,namazı engelleyen kafir motifleri ile karşılaşmaktayız ayetlere bakalım. “Gördün mü şu men edeni? Namaz kılarken bir kulu. Gördün mü? ya o kul doğru yolda ise? Yahut kötülüklerden sakınmayı emir ederse. Gördün mü, ya bu adam yalanlar, yüz çevirirse. O, Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu ?ALAK/9-14 Allah (c.c) henüz ilk inen surede insanoğlunun iki ayrı karakterini ortaya koymuştur. Allah'a gereği gibi iman eden ve Allaha gereği gibi iman etmeyen yani kafir ve Müslüman tanımları belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. 3:12 - )O inkârcı kâfirlerede ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir. 8:36 -) Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarf eden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarf edecekler. Varsın sarf etsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler. Bu ayetlerde anlaşıldığı gibi tekfir Allahın ayetleri ile sabittir. Genel olarak Allah kafir sıfatını herhangi bir şahısa yönelik kullanmamıştır bu sıfatı anlam ve mana mahiyeti ile birlikte fiil ve fail olarak kullanmıştır. Fiil işlenen fail işleyen olarak kur’an da zikir edilmiştir. O halde bu anlam evrensel olduğuna göre yaşanan tüm zaman dilimlerinde kullanılmak zorunluluğu vardır. Kuran da müminlerin sıfatları ve kafirlerin sıfatları mevcuttur. Mümine mümin kafire de kafir demek farzı ayndır. İDDİA: Tekfir Hz.Ali döneminde hariciler zamanında ortaya çıkmıştır. O nebiden sonra din adına ortaya çıkan tekfir kavramı bidattır. CEVAP: Bu anlayış tamamen kur’an’a aykırı bir düşüncedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi daha kur’an’ın ilk inen ayetlerinde tekfiri görebilmekteyiz.Şimdi Hz. Muhammed (sav) hayatında tekfir kavramı nasıl gerçekleşmiş bir bakalım. Abdullah b. Amr b. el-As şöyle dedi: Kureyş müşriklerinin sözü dinlenir kişileri bir gün Hicr'de toplanmışlardı. Ben de orada yanlarında bulunmakta idim. Kendi aralarında Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem hakkında konuşuyorlardı. Diyorlardı ki: Şimdiye kadar bu kişinin (Muhammed'in) tavırlarına karşı sabrettiğimiz kadar hiçbir kimseye böylesine tahammül etmedik. O, bizi akılsızlıkla itham ediyor, Babalarımıza sövüyor, Dinimizi ayıplıyor, Topluluğumuzu dağıtıyor, İtaat ettiğimiz ilahlarımızın gerçek ilah olmadığını söylüyor. Şüphesiz biz ona karşı çokça sabrettik." Onların orada bulundukları bir sırada Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem göründü ve Ka'be'ye gelerek tavaf için Rükün'den başlamak suretiyle istilâm etti. Sonra Beyti tavaf ederken onlarla karşılaştı. Onlar Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bazı laflar attılar. Sallallahu Aleyhi ve Sellem durdu ve şöyle söyledi: Ey Kureyş topluluğu! Duyuyor musunuz? Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki ben iman etmeyenleri helak etmek için geldim." Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sözü öyle bir etki yaptı ki sanki orada bulunan kişilerin başlarına birer kuş konmuş gibi donup kaldılar. Öyle ki önceden aleyhinde en azgın bir şekilde tavır alanlar, bu defa onu en güzel sözlerle teskin etmeye başladılar. Hatta dediler ki: Ey Eba'l Kasım! Birbirlerine dediler ki: Muhammed'in size ne dediğini, sizin de ona ne dediğinizi düşündünüz mü? O size hoşunuza gitmeyecek bir şekilde karşılık verdiği halde siz onu serbest bıraktınız." Tam bu esnada Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem göründü, hep birden ona saldırdılar. Onun çevresini sararak dediler ki:Sen şöyle şöyle diyorsun. İbadet ettiğimiz ilahları ve uymuş olduğumuz kanunları kötülüyorsun. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de buyurdu ki: Evet bunların hepsini diyorum." Onlardan bir kişiyi gördüm, Rasûlullah'ın cübbesinin tamamını tutmuştu. Bunun üzerine hemen Ebu Bekr Radıyallahu Anhu o adama engel oldu ve ağlayarak şöyle dedi :"Rabbim Allah'dır diyen bir kişiyi mi öldüreceksiniz?" Sonra ayrılıp gittiler. İşte bu hareket, Kureyş'in ona yapmak istediği işkencelerin en şiddetlisiydi." Ümmü Gülsüm şöyle dedi: - "And olsun ki, o gün Ebu Bekr'in saçını ve sakalını çeke çeke başını yarmışlardı." (Siyeri İbn-i Hişam) Abdullah b. Mes'ud RadıyAllahu Anhu dedi ki: Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Beytullah'ın yanında durup namaz kıldığı sırada Ebu Cehil ve bazı arkadaşları Rasûlullah'ın çevresinde oturuyorlardı. (Bir gün önce bir dişi deve boğazlanmış, onun döl yatağı ve işkembesinin pisliği de yakın bir yerde duruyordu.) Müşriklerden birisi (Ebu Cehil): "Görmüyor musunuz şu riyakarı! Hanginiz varıp filan oğullarının boğazlanan devesinin döl yatağını ve işkembe içindeki tersini, getirir ve secdeye vardığı zaman Muhammed'in iki omuzunun arasına koyar?" diye sordu. Oradakilerin en şakisi en bedbahtı olan Ukbe b. Muayt: "Ben yaparım" dedi. Hemen kalkıp gitti, döl yatağını ve işkembe içindeki tersini alıp getirdi. Rasûlullah'ın secdeye gitmesini bekledi. Secdeye vardığı zaman Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in iki omuzunun arasına koydu ve hepsi birden gülmeye başladılar. Katıla katıla gülmekten (yere yıkılmamak için) birbirlerinin üzerine eğilip dayandılar. Rasûlullah secdeden ayrılmıyor, başını kaldırmıyordu. Nihayet bir kimse gidip Fatıma'ya haber verdi. Fatıma Radıyallahu Anha koşarak geldi. Rasûlullah'ın üzerinden onları alıp attı. Bunu yapanlara ağır sözler söyledi. Fatıma'ya hiçbir karşılık vermediler. Rasûlullah namazını bitirdiği zaman Rasûlullah Ka'be'ye yöneldi. Sesini yükselttı. Üç kere: "Allahım! Kureyş'den şu topluluğu (Ebu Cehil, Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia, Ukbe b. Muayt, Ümeyye b. Halef, Velid b. Utbe ve Umare b. Velid'i) sana havale ediyorum" diyordu. Aleyhlerinde dua ettiğini işittikleri zaman gülmeleri kesilip gittiler. Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in aleyhlerinde dua etmesi çok ağırlarına gitti. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki Rasûlullah'ın adlarını saydığı bu kişilerin Bedir günü öldürüldüklerini, yere serildiklerini gördüm." (Buhari - Müslim) Bu rivayetler çok daha uzundur kısa almaya çalıştım. Bu rivayetlerden de açıkça anlaşıldığına göre Allahın Rasulü onların atalarını putlarını şirklerini küfürlerini açıkça tekfir ederek onların ve atalarının kafir olduklarını yüzlerine karşı söylemiştir. Yüce Allah şöyle buyumaktadır. 3:12 -)O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir. “Çünkü onlar atalarını sapık yolda buldular.” “Öyle iken yine de düşünmeden atalarının peşinden koşuyorlardı.” “Andolsun onlardan öncekilerinin çoğu da sapmıştır.” “Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.” Saffat/69-70-71-72 “`Ya da şöyle diyemeyesiniz diye; "Vaktiyle atalarımız müşrik olmuşlardı, biz onlardan sonra gelen kuşaklardık, bizi eğri yola sapanların yaptıklarından dolayı mı mahvedeceksin?"ARAF 173- O halde tekfir Hz.Ali döneminde hariciler tarafından ortaya atılmıştır demek hiçte doğru bir yaklaşım değildir. İDDİA: İslam dini dostluk kardeşlik ve diyalog dini olduğuna göre tekfir etmek itici gelmektedir. İnsanların bu dinden uzaklaştırmasını ortaya çıkarmış olmaz mı? CEVAP: Bu söylem İslam dini açısından doğru bir söylem değildir. Bu yaklaşıma şeyhül İslam İbn-i Teymiyye bakın nasıl cevap veriyor. Yumuşak sözlü olmaktan ve en güzel şekilde konuşmaktan söz ettiniz. Aslında biliyorsunuz ki, ben bu yolu en çok kullananlardan biriyim. Ama her şey yerinde güzeldir. Şöyle ki; Allah ve Resulü, Kitab ve Sünnet'e tecâvüz edildiği, düşmanca tavır takınıldığı zaman muhataba karşı sert ve katı davranılmasını emretmiştir. Biz böylelerine karşı çıkmakla emrolunduk, en güzel şekilde konuşmakla emrolunmadık. Buna göre mü'minin bütün düşüncesi ancak Rabbinin rızâsını kazanmak, gazabından çekinmek olacaktır, akıbet de ona güler. Güç, kuvvet ancak Allah iledir.İBN-İ TEYMİYYE mecmuu!l fetava "Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız mutlaka siz üstün geleceksiniz" (3 ÂI-İ İmrân 139) Rasulullah ( sav) şöyle buyurdu "İmdi kim Allah'ın hışmı pahasına insanların hoşnutluğunu isterse Allah ona gazablanır, insanları da ona karşı gazablandırır. Onu övenler yermeye başlarlar. Kim de insanların kızması pahasına Allah'ı razı etmeye çalışırsa Allah o kimseden razı olduğu gibi, insanları da ondan razı eder" (Tirmizî, Zühd, 64'e bkz) Allahaın Rasulu İslam dinini tebliğ metodunu Allahın emri ile göstermişken, kendi kafamızdan bir takım tebliğ metodu geliştiremeyeceğimizi tebliğde asıl olanın Allah’ın rızasının gözetilmesidir diye buyurmaktadır. Nitekim Şafiî (ra.); şöyle buyurmaktadır. "İnsanlar ulaşılamaz bir gayedir, binâenaleyh sen sana uygun olan, seni ıslah edecek olan işe bak, ona sarıl, gerisini bırak ve hiç uğraşma"demiştir. İDDİA: Bir insanı tekfir etmekle imanınız mı kamil oluyor.Egolarınız mı rahatlıyor.? Tekfir etmekle kazancınız nedir ? Kafir olma riskini ne kadar da rahat alıyorsunuz? CEVAP:Bu iddia çok acayip bir mantıktır. Allah’ın kitabından haberdar olan hiçbir müslüman böyle bir idda da bulunamaz.Tekfir etmekle kazancınız nedir sorusuna cevap olarak diyoruz ki peki Allah kur’an da domuz eti haramdır diye buyurmaktadır.siz domuz eti haramdır dediğinizde ki kazancınız nedir. Allah’ın helal ettiğine helal haram ettiğini de haram kafir dediğine kafir müslüman dediğine müslüman demedilçe iman etmiş olmazsınız. İmanın gerçekleşebilmesi Allah’ın hükümleri ile hüküm vermek gerekmektedir. Bakın yüce Allah şu ayetlerde ne buyuruyor. 3:12 - )”O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.” 8:36 -) “Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarf eden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.” 18:102 - ) ”O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi o kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.” 98:6 -) “Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.” 76:4 -) Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. Allah bu ayetlerde kafir olarak vasıflandırdıklarını kafir olarak vasıflandırmak Allah’ın hükümleri ile hüküm vermek demektir. (Maide 44) “Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.” İbn Cerir Taberi şöyle der: Ey müminler, şüphesiz ki sizin için, Allahın düşmanlarını dost edinmeme bakımından İbrahim'de ve onunla birlikte olan müminlerde güzel bir örnek vardır. İbrahim ve onunla birlikte olanlar, Allah'ı inkar eden ve tağutlara tapan kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizlerden de Allahtan başta taptığınız put ve tağutlardan da beriyiz. Biz, sizin, Allah'dan başkasına tapmanızı reddediyoruz. Bu batıl dininizi tekfir ediyoruz. Sizin yalnızca Allah'a iman edip onu birlemenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlık ve kini, yalnızca Allaha kulluk etmeniz giderir. “Ey müminler, kâfirlere karşı tavır almanızda, İbrahim ve onunla birlikte İman edenlerde sizin için güzel bir örnek vardır.” Mümtahine/4" (Taberi Tefsiri) Ebulleys şöyle diyor: Yani, İbrahim (a.s) da olan "güzel örnek" i göz önünde bulundurmanız üzerinize vaciptir. Neden örnek almazsınız? O İbrahim a.s)' in yolu görgülü-muhteşem bir yoldur. Siz ona uyunuz. Nitekim o İbrahim (a.s)' e inanan mü'minler kâfirlere: "Biz sizden değiliz. Bizimle sizin aranızda apaçık düşmanlık vardır. Asla hiçbir zaman dostluk kuramayız sizinle. Ama siz bizim gibi Allah-u Teâlâ'nın birliğine (Tevhide) inanırsanız, o takdirde bu şartla dost oluruz." dediler. Size de yaraşan ve hatta vacip olan, yaşadığınız devrin münkirlerine, müşriklerine aynı sözleri söyleyebilmenizdir. (Ebulleys Semerkandi Tefsiri) Şeyh Abdurrahman b. Hasan şöyle diyor: Mümtehine Suresinin 4. ayeti İbrahim'in de (a.s.) diğer peygamber kardeşleri gibi Allah-u Teâlâ'nın dini üzere olduğunu gösteriyor. İbni Cerir (r.h.) bunları söyleyerek onun şöyle dediğini belirtir: "... Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi tekfir ediyoruz. Siz bir olan Allah'a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir kin ve düşmanlık vardır." (Mümtehine: 60/4) Seyyid Kutup şöyle diyor: Bu, sürec gelip geçen Allah-u Teâlâ'nın dinine inanmış ve Allah-u Teâlâ'nın bayrağı altında yaşamış kimselerin kafilesidir. Bu kafile, yapılması gerekeni yaparak gelip geçmiştir. Bu, inanmış kimselerin, kendi kavimlerinden, kavimlerinin mabutlarından ve bu mabutlara tapınmaktan uzaklaşmalarıdır. O da, kafir kavimlerini reddedip Allah'a iman etmekten ibarettir. Kavimleri, sadece Allah'a iman edinceye kadar aralarında ebediyyen sürecek bir düşmanlık ve buğuz söz konusudur. Bu, bir kesin ayrılıştır. Akide ve iman bağı kesildikten sonra geriye başka hiç bir ortak bağ bırakmayan bir ayrılıştır... (Fizilalil Kur’an Mümtehine: 4. AyetininTefsiri) Serendib arkadaşım siz bu kadar büyük alimlerin tekfir hususunda ki hasasiyetlerini göz ardı ederek çok nahoş bir görüş ortaya koymuş bulunuyorsunuz. Müslümanlar ancak bakışlarını Allah’ın kabul edebileceği bir şekilde ortaya koymalıdırlar. İDDİA: Kuran sünnet,itici kavgacı lanetçi liancı tekfirci kafaları red eder. CEVAP: Hak söz kesin olarak söylenmelidir. Ağızda evirip çevirmeden eksiksiz ve kapsamlı anlatılmalıdır. Allah'ın (c.c) yolunda olma veya ondan yüz çevirmek hususunda kalplerin ona karşı kabul edip etmemelerine, hak sözü içlerinde sindirmeye yetenekli olup olmamalarına bağlıdır. Yoksa hak sözün lehinde veya aleyhinde takınılacak yumuşamalara veya yağcılığa bağlı değildir. Kuranda lanet de tekfir de mevcuttur.Müslüman dininin esaslarını ortaya koyar bu Müslüman olmayan insanlar için sevimli gelir yada gelmez o artık onun meselesi değildir. Allah’ın Rasulu birilerine sevimli gözükmek için hiçbir çaba sarf etmemiştir. O dini dosdoğru ve açık bir şekilde ortaya koymuştur. Şu hususu da belirmekte fayda vardır. Davetçi elbette ki kuşatıcı olmalı ve dininin de samimi olduğunu ortaya koymalıdır. Fakat bu kuşatıcılık ve güzel söz söylemek “Ne olursan ol yine gel mantığı içerisinde olmamalıdır.”güzel söz söylemek hakkı tevil etmek yada onu yumuşatmak şeklinde olmamalıdır. Elbette ki Kavgacı olmamak lazım. Fakat Mehmet Akif’in dediği gibi ” Yumuşak başlıysam zan etmeyin ki uysal koyunum. Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu... İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu? Müslüman uysal koyun değildir. Müslüman iyi niyetlidir. Müslüman müslümana karşı şefkatli merhametli fakat kafirlere karşı onurlu ve hiddetlidir. 1- De ki: Ey kâfirler. 2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam. 3- Siz de benim taptığıma tapmazsınız. 4- Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim. 5- Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz. 6- Sizin dininiz size, benim dinim bana KAFİRUN suresi Şehit SEYYİD Kutup şöyle demektedir. Bu reddetmenin üzerine red etme kesinlik üzerine kesinlik, pekiştirme üzerine pekiştirmedir. Reddetmenin, kesinliğin ve pekiştirmenin tüm üslupları burada kullanılmıştır. "De ki: `Bu yüce Allah'ın kesin emridir." Bu inanç sisteminin dizgininin yalnız Allah'ın elinde olduğunu ortaya koymaktadır. Hz. Muhammed'in bu İşte bir fonksiyonu yoktur. İşi doğrudan yönlendiren Allah'tır. Ki O, emir verdiğinde asla reddedilmeyecek, hükmüne karşı çıkılmayacak, tek Allah'tır. "De ki: Ey kafirler!" Onlara gerçek kimlikleri ile seslenmekte ve onları kendi sıfatları ile nitelendirmektedir. Onların hiçbir dini yoktur. Hiçbir dine bağlı değillerdir. Onlar inanmış ta değiller. Sadece kafirdir onlar. Dolayısıyla herhangi bir yolda senin ve onların buluşması mümkün değildir.Böylece surenin girişi ve sözün açılış bölümü, hiçbir şekilde birlik umudu olmayan, ayrılık gerçeğini ortaya koymaktadır. Fizilal-i KUR'AN Günümüzde tekfir-i adeta bir öcü gibi göstermeye gayretinde olanlar acaba bu kadar kesin ve net olan bu delillerin karşısın da nasıl bir delil ortaya koyacaklar işin doğrusu merak etmekteyim. Allah’ın ayetleri bu kadar net ve açık iken tekfir etmeyi adeta gericilik, haricilik, iticilik ,olarak değerlendirmek hiçte kur’an-i bir yaklaşım değildir. Elbette ki inanç esaslarını İslam dini üzere bina eden hayatını ideolojisini “şirk”ten “küfü”rden arındıranları basit sebeplerden dolayı tekfir etmek hiçbir müslümanın yapacağı bir şey değildir. Müslüman ismini her türlü şirk küfür ameller üzere olanlara vermek bu kadar rahat olabilmek asla ve asla bir müslümanın yapacağı bir şey değildir. İnsanlar açıkça ben Allah’ın yeryüzündeki suretiyim, dolayısıyla ben Allah’ım dedikleri halde halen birileri ısrarla bunları tekfir edemezsiniz, bunlar müslümandır gibi bir takım teranelerle hüküm vermeleri kendi akidelerinin dışa vurmuş tezahürüdür. İnsanlar açıkca Allah’ın şeriati karşısın da yeni anayasalar (şeriatler) icat etmeleri onlarla insanlara hüküm vermeleri karşısın da sessiz kalmak onları Müslüman görmek hakikaten büyük bir cesaret ister. Ben şahsen Allah’a karşı bu kadar cesur değilim. Allaha Emanet Olunuz
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |