Müslümanların Kanlarını Susamış Köpekler Gibi İçenler!
Özünde merhametli, işinde merhametli آللهadı ile.tüm batıl ideoloji anlayış ve fikirlerden Allah'a sığınarak söze başlamak gerekiyor.
Hasan El Basri: Ümeyye zalimleri ile sıkı ilişkiler içinde olan bazı fıkıhçıları eleştirirken onların Beni Ümeyye’nin fasıklığına ve zulümlerine göz yumarak halkı anlamsız meseleler ile uğraştırdıkları bir dönemde meydana gelen bir olay:
‘’Vaki b. Ebu-l Esved’’ Hasan Basri ye bir şu soruyu sormakta: Eğer elbisene bit kanı bulaşırsa o elbise ile namaz kılınabilirmi?
Cevap: Müslümanların kanlarını susamış köpekler gibi içen birinin gelip bit kanının hükmünü sorması çok garip değil mi? Bu cevap üzere meclisi terk eden Vaki b Ebu-l esvede işaret ederek ‘’Allah’ım sen bizleri verdiğin nimetler ile şımarıp isyan edenlerden eyleme!
(Cahız el hayavan cilt 1 sh 225)
Bugün İslam’ı din olarak benimseyenlerin yeniden tevhidi inanca dönmeleri bütün batıl bidat ve hurafeleri reddetmeleri İmani bir sorumluluktur, hâlihazırda var olan tüm siyasi yapılanmalar dinsizliği esas aldıkları için. Egemenliği Allah’ın hükümlerine vermeyip/düşünmeyip gasp etmiş oldukları halkın malları üzerinde saltanat sürdürmektedirler.
Adalet’ten ve Tevhid’ten uzak fasık olan iktidar ve yöneticilere karşı ayaklanmak -mümkün olduğunda- Müslüman’ın diyenler üzere vaciptir. Günümüz de yönetici olanlar zahiren ne mülhit ne zındık ve nede peygamberliğe itiraz etmemişlerdir. Devralmış oldukları Beni Ümeyye Fasıklarının mirasını devam ettirmektedirler.
Beni Ümeyye Yöneticileri, Muaviye ile başlayıp ‘’Lanetullahi Aleyh’’ olan oğlu Yez it ile devam edegelmiş olan zahiren iyi halleri dünya sevgisine aşırı muhabbetleri sayesinde batırmışlardır.
Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
(Ahzab-72)
(İşte böylece) Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve kendisine eş koşan erkek ve kadınlara azab edecektir. Ve mümin erkeklere ve mümin kadınlara rahmetiyle yönelecek olan (da) Allah'tır. Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır!
(Ahzab-73)
Değerli ipekli kumaşlara bürünüp gayet ince elbiseler giyenler, daha fazla güç ve iktidar sahibi olmak için verilmiş olan emaneti yerine getirmeyip, halka zulüm ederek halkın inançları ile alay edercesine göbeklerini büyütmek ile meşguldürler.
Kendilerini Adalete Hakka Eşitliğe Tevhid’e davet eden insanlar üzerinde terör estirmekten geri durmayanlar, dünyalıklarını genişleterek mezarlarını daralttıklarını görmemektedirler. Heva ve Hevesleri uğrunda dinlerini zedeleyenler, mazlumların haklarını gasp edip yanları üzere yayıla-yayıla yatmaktadırlar.
Zorbalık ve gasp ile elde etmiş oldukları, nimetler sayesinde keyifleri için karşılıksız hizmet ettirirler. Acıdan sonra tatlı, soğuktan sonra sıcak, kurudan sonra yaş meyveler ile tıka basa doldurdukları karınlarından dolayı kımıldayamaz hale gelirler ve cariyelerinden hazım ilacı isterler.
Cariyelerden biri şöyle cevap verir:
Hayır, vallahi sen yediklerini değil ancak dinini eritebilirsin, nerede komşuların, nerede yetimler, nerede yoksullar nerede Allah’ın sana vasiyet ettiği’’
(Murtaza, Emali’l-Murtaza, sh 154-155)
Bu anlayışı sürdüren kurum ve şahıslar, bu zulümleri aklamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu zulümler yetmez miş gibi kendi icat etmiş oldukları dinlerini hakk kisvesi altında sunarak, safi bir yürek ile Allah’a ulaşmak gayesinde olan insanları kullanmaktan geri durmazlar…
Örneğin: Mürşit Rabıtası:
‘’Üstadı gayet azametli ve heybetli olarak hayal etmek gerekir. Sofi şeyhin kendisini reddetme korkusu ve kabul etme ümidi ile meded isteyen bir kalple mürşit’ini rabıta eder. Kendisini Mürşit’inin huzurunda tasavvur eder. Mürşidin şeklini (Ruhaniyetini) hayalen göz önüne getirir. Hayâlında canlandırdığı mürşit’inin iki kaşı arasından çıkan çok beyaz şeffaf süt gibi nurun ve feyzin kalbine veya ağzına aktığını sonra genişleyerek o nurun ve feyzin bütün vücudunu kapladığını düşünür’’...
Kaynak: (Adab-ı Nakşibendiye-Dr Ahmet Çağıl Menzil Yayınevi Menzil Köyü Kâhta Adıyaman)
Menzil Şeyh’inin Müriti olan bir şahıstan sizin Mürşit rabıtanız nedir söylemim üzere bana getirilen bir kitaptan çok az bir kısmını sundum. Kitapta Allah’ın dini ile uzaktan yakından alakası olmayan batıl din anlayışlarını okudukça lanet edesim geliyor insanları kendi heva ve hevesleri için kullananlara!
Mürit’e okuduktan sonra cevaben:
Siz Şeyhinizi bu kadar zahmet ile düşüneceğinize/hayal edeceğinize size kısa bir yol önereyim. Bir heykeltıraşa gidin taptığınız zatın Heykelini yapın o kadar zahmete gerek kalmaz gözünüzün önünde olur istediğiniz gibi taparsınız…
Yıllar öncesinde bir tarikat mensubunu şu şekil var olan bir rabıta şekliniz var demiştim lakin kendisi böyle bir şeyin olmadığını uydurma olduğunu demişti şimdi kendi elleri ile yazmış oldukları kaynak ile verdim bakalım ne savunma gelecek…
Bizler yaşamış olduğumuz hayat sistemini, uyanışa vesile olabilecek hakikatler ile yaymak zorundayız, Geleneksel şekilciliği, grupçuluğu, hizipçiliği tüm tefrika ve fırkalaşmaları bir kenara bırakıp İslam Ümmetinin yeniden yapılanmasını, terk etmiş oldukları Cihad farziyetini hatırlamalarını, ıslah güven ve ‘’Din Yalnızca Allah’ın Oluncaya Dek’’ hakikatinin beyinlere vura-vura kazınması ile meşgul olmalıyız…
Bugün Müslüman! Toplumlar genel itibari ile tembel ve Allah’ın dininden habersiz bir anlayış içerisindedirler. Programlı bir uyanış bu yıkıcı unsurları yok edebilir. İslam toplumlarına yıkıcı, zorba, dikta rejimler egemendir. Batının uydusu konumunda olan rejimler Allah’ın yolundan alıkoymak için tüm güçlerini sarf etmektedirler…
Yakın bir tarihte ülkemizde, seçim olacak ve bunlara en büyük taşeronluğu yine cemaatler, tarikatlar yapacak.’’ Allah’ın Hükmü Üzere Hüküm Koyanlara ’’ yardakçılık yapacaklar ve bunada dini bir kisve bulmak onlar için zor bir şey değil. Her zaman yapmış oldukları Muaviye siyasetini ortaya koyacaklar…
MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT